Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/242 E. 2021/2 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/242
KARAR NO : 2021/2

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 13/08/2020
KARAR TARİHİ : 14/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/01/2021
İDDİA:
Davacı vekili 13.08.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı “….” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin … markasının tanınmış bir marka olarak Türkiye de en çok satılan spor markası olduğunu, Türkiye ve Dünya da yaklaşık 2950 satış noktasında ve tüm sanal pazarlama mecralarında satışa sunulduğunu, yıllık temas edilen müşteri sayısının yaklaşık 23 milyon kişi olduğunu belirterek Adidas ve Nike markalarından sonra akla gelen üçüncü marka olduğunu ve Türkiye’de tüm halk tarafından tanınmakta olduğunu, müvekkilinin Türkiye genelinde birçok markası ile tanınmış ve piyasanın lider firması olduğunu, “…” ibareli markasını 18, 25, 35. sınıflarda 16.09.2008 tarihinden itibaren; “…” ibareli markasını ise 02, 03, 09, 10, 14, 16, 18, 21, 25, 27, 28, 30, 32, 35. sınıflarda 16.09.2008 tarihinden itibaren tescilli olduğunu, davalının, “…” markasını tescil ettirmek istemesi halinde müvekkilinin haklarına aykırılık oluşturacağını, müvekkilinin “…,” ve devamındaki “…” ibareli markalarının Türk Patent nezdinde tescilli olduğunu ve marka tescilinin sağladığı korumadan yararlandığını, müvekkil “…” markasının, TÜRK PATENT nezdinde “tanınmış marka” olarak kabul edildiğini, Tanınmış markaların, sadece tescilli olduğu sınıflarda değil, tüm sınıflar bakımından koruma altına alındığını, müvekkilinin ayakkabı sektöründe “X ŞEKİL” markalarında X harfinin temel görsel olarak göze çarptığını, ayakkabı sektöründe X harfinin adeta müvekkili ile özdeşleştiğini, bir ürün üzerinde X harfi görüldüğü zaman tüketici nezdinde ilk akla gelen markanın müvekkilinin markası olacağını, davaya konu olan markanın 25. Sınıfta yer alan mallarda tescil başvurusunun yapıldığını, müvekkilinin “X” ibareli markanın da aynı mal ve hizmetlerde tescilli olduğunu, dolayısıyla taraf markaların emtialarının da birebir aynı olduğunu, davalı … başvurusunun müvekkil markalarının ayırt edici karakterine ve tanınmışlığına zarar verdiğini, davalı başvurusunun müvekkile ait tescilli markalar ile aynı mallarda kullanılması davalının kötü niyetini gösterdiğini, davalı tarafından müvekkil firmaya ait “…. …, …. … … Sekil. X …, …, …” markalarının aynısı ve benzeri olan “…” markasının aynı sınıfta tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde fonetik, okunuş, şekil, yazı karakteri ve genel intiba olarak benzer olmadığını, müşteri kitlesi tarafından iki marka arasında bağlantı kurulması ihtimalinin bulunmadığını, tanınmışlık koşullarının oluşabilmesi için markaların aynı ve benzer olması gerektiği bu bakımdan itiraz gerekçesi markanın tanınmışlık iddiası markaların benzer olmaması nedeniyle yerinde olmadığını, ayrıca her marka için 6769 S. SMK’nın 6/5 hükmünde belirtilen risklerin mutlaka oluşacağı kanaatine doğrudan varılamayacağını, bu risklerin varlığının davacı tarafından ispatının gerektiğini, bu durumu ispatlayacak delillerin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …’a usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şahsa ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgeleri getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 24.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 17.08.2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 03.12.2020 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; ” Dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan25. Sınıf kapsamındaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” emtialarının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer oldukları, Bununla birlikte taraf markaları meydana getiren işaretlerin, ilgili tüketici nezdinde, bütünsel açıdan bıraktıkları algıda, iltibasa neden olabilecek düzeyde bir benzerlik taşımadıkları, işaretler arasında özellikle kavramsal açıdan olmak üzere işitsel ve görsel açıdan bir benzerlik bulunmadığı, Davacı yanın davaya dayanak gösterdiği markalarının tanınmışlığını ispatlamaya elverişli delilleri dosyaya sunmadığı, bununla birlikte taraf markaları arasında uyuşmazlık konusu bütün mallar yönünden iltibas oluşmadığından, davacı markalarının tanınmışlığının uygulanmaya bir etkisi bulunmadığı;” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı “…” ibareli markaların, davalının … sayılı “…” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/1, 6/5, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şahsın 25/04/2019 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı …’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 25.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı “…” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 25.sınıftaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı “….” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 02, 03, 09, 10, 12, 14, 15, 16, 18, 21, 25, 27, 28, 30, 32, 33, 35, 36, 38, 40, 41, 42, 43, 44, 45.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki 25.sınıftaki malların itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “….” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu başvuru incelendiğinde, “…” işaretinin hiçbir şekil unsuru içermeden düz yazı ve büyük harflerle aynı sırada “…” ibaresinden oluştuğu görülmektedir. Davacının itiraza mesnet markaları incelendiğinde uyuşmazlığın temelinde yer alan “X” logolarının neredeyse tamamının standart X ve tasarımla stilize edilmiş çarpı x veya X yazı harfi formunda olduğu, X harf ile birlikte …, …, gibi ibareleri tasarım bünyesinde birlikte kullanmaktadır. Bazı logolarda görsel eklentilere yer verildiği () bazı logolarda ise harfin derinlik katacak şekilde tasarlandığı () ve yine bir tarafının, diğer tarafına nazaran daha kalın olduğunun ( ,) vurgulanmak suretiyle, bir marka algısı yaratıldığı görülmektedir. Dolayısıyla dava konusu marka başvurusunun sahip olduğu görsel unsurların, davacı markaları ile “X” ortak harf formunu içermesi haricinde ilişkili olarak değerlendirilemeyeceği açık olmakla birlikte bu durum benzerlik algısını ortadan kaldırmamaktadır.
Taraf markaları karşılaştırıldıklarında, başvuru konusu markayı oluşturan kelime unsurlarının “X” harfi” ve “ROY” ibaresinin, birbirlerinden bağımsız varlıklarını koruyacak şekilde konumlandırıldıkları, “…” ibaresinin yapılan araştırmada herhangi bir anlamının olmadığı tespit edilmiştir. Davaya mesnet gösterilen X markalarının ise İngilizce’de bir harf olduğu, ortalama bir tüketicinin bu ibarelerle karşılaştıklarında derhal algılayabileceği, tüketici algısının bu doğrultuda şekilleneceğinin öngörülebilir olduğu, kaldı ki tüketici açısından “…” şeklindeki bir ibarenin sadece X şeklinde göreceği, algılayacağı ya da telaffuz edileceği yönünde bir iddianın zorlama ve olağan tüketici alışkanlıkları ile örtüşmeyecek bir yorum olacağı, tüketicinin bu markaları bir bütün olarak algılayacakları, unsurlarına ya da hecelerine bölme eğilimine gitmelerini gerektirir bir mizanpajlarının bulunmadığı, aksi bir yorumda dahi markanın “…” şeklinde markanın parçalanabileceği, bu parçalamada da yine markanın herhangi bir şekilde davaya mesnet gösterilen marka ile örtüşmeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Bununla birlikte taraf markaları arasında görsel anlamda davacı taraf bir kısım salt “X” harflerine ve bir kısımda bu ibare ile birlikte kullanılan “X” harfli tasarımlara dayalı olarak ilgili tüketiciler nezdinde yanılgı/iltibas oluşacağının kabul edilmesi, benzer olarak görülen emtialar bakımından, davacı yana tescilin sağladığı korumanın çok daha ötesinde bir koruma sağlayacaktır. Zira dava konusu başvuruda kullanılan “X” harfi ve/veya tasarımın benzeri, davacı markaları ile yakınlaşmasına neden olabilecek herhangi bir unsur içermediği düşünülmektedir. Ne renk açısından ne de mizanpaj açısından davacı markaları ile bir yakınlaşma içerisinde değildir. Özellikle taraf marka işaretlerinin harf markası olarak değerlendirilir ise, bütünsel görsele katkı yapan “ROY” ve “…” ya da …” ibareleri yer almaktadır. Başka bir ifadeyle İngiliz alfabesinde yer alan ve ülkemizde de kullanımı yaygınlaşan “x” harfi yönünden davacı markalarının kullanım sonucunda yüksek oranda ayırt edicilik kazandığı kabul edilse dahi, bu ayırt ediciliğin davacı markasının sahip olduğu görsel unsurlardan bağımsız olduğunun kabulü mümkün olmamalıdır. Somut uyuşmazlıkta davacı yanın markalarının tanınmışlığı “…” tanınmış markaları üzerinde olduğu, “X” harfinden ibaret logolarında ise tüketici nezdinde sabit, bilinir, derhal akla gelir bir logonun mevcut olmadığı düşünülmektedir. Nitekim google.com arama motorunda yapılan araştırmalarda da davacı yanın ticaret hayatındaki en bilinen logosunun “X …” şeklindeki logosu olduğu, bu logoda “x” harfinin karakteristik tasarımı ve siyah konturlu turuncu renginin ön plana çıktığı, kaldı ki davacı yanın asıl tanınmışlığa haiz marka ibaresinin “…” ibaresi olduğu, tüketici zihnindeki algısının Turuncu renkli olduğu tespit olunmuştur. Bu meyanda davacının, “…” markalarından bağımsız olarak tek başına yüksek düzeyde bilinen ve herhangi bir sözcük unsurundan bağımsız olacak şekilde tüketici nezdinde derhal “…” markalarını hatırlatacak mahiyette yüksek tanınmışlığa haiz harf markaları sahibi olduğundan bahsedilmesi doğru değildir. Hal böyleyken dava konusu marka ile davacı markaları arasındaki farklılıklar da yukarıda tespit edilmişken davacının 29 ( X ve W dahil 31) harften biri olan ve kimsenin tekeline bırakılması mümkün olmayan “X” harfine ilişkin tüm kullanımlar üzerinde koşulsuz şartsız hakkı olduğunun kabulü doğal olarak mümkün değildir. Tekrar vurgulamak gerekir ise taraf markaları arasında, işaretlerin tüketici nezdinde yakınlaşmalarına neden olacak ve tüketicinin yanılmasına sebep verebilecek hiçbir durum olmadığı anlaşılmıştır. Nihayetinde her ne kadar taraf markaları benzer emtiaları kapsamakta iseler de dava konusu marka ile davacı markalarının somut bir şekilde farklı görsel, kavramsal ve işitsel özelliklerinin bulunduğu, davaya konu olan markanın sadece X işaretinden oluşmadığı “ROY” işaretini de barındırdığı, bu anlamda bütünde markaların bıraktığı intibaın tüketici zihninde ve algısında davacı markalarının oluşma ihtimalinin bulunmadığı, böyle bir çağrışımın dahi var olmayacağı, markaların zaten birbirinden farklı sistematikler ile bir araya getirildikleri, ilgili tüketicinin yargılama konusu ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde, davalının başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı kurulmayacağı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığı, tüketicinin iki farklı marka ile karşı karşıya olduğunu rahatlıkla algılayabileceği ve iki marka arasında herhangi bir ilişki kurma eğiliminde olmayacağı anlaşıldığından işaretler arasında iltibas ihtimalinin mevcut olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin, bazı davacı markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerle benzer olmasına rağmen, taraf markalarının işaretlerinin benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerekmektedir. Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda,  tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır. 
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar harcının davacıdan alınarak, hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı … davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/01/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.