Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/236 E. 2021/4 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/236
KARAR NO : 2021/4

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 06/08/2020
KARAR TARİHİ : 14/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/01/2021

İDDİA:
Davacı vekili vermiş olduğu 06/08/2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle, müvekkilinin “…” ibaresinin marka olarak tescili için TÜRKPATENT’te başvuruda bulunduğunu, başvurunun … kod numarasını aldığını, TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı başvuruyu 5/1-b,ğ maddeleri uyarınca ayırt edici niteliğinin olmadığı gerekçesiyle reddedildiği, bu ret kararına itirazda bulunduklarını ve itirazlarının da YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa … isimli eserin Türkiye’nin kültürel miraslarından bir yapının adı olması sebebiyle reddedilmesinin hukuka uygun olmadığını, Çinili Hamamın 2010 yılında davacı tarafından satın alındığını, yapılan restorasyonun ardından hamamına aslına uygun şekilde kullanılmasının planlandığını, davacının uzun zamandır bu markaya yatırım yaptığını, … hamamı, … hamamı gibi tarihi hamamların Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından marka olarak tescil edildiğini, emsal kararlar incelendiğinde, bu şekilde bir marka kullanımının kültürel değerin istismarını oluşturmadığı, müvekkili markasının ayırt edici niteliği haiz olduğu, bu nedenle müvekkili şirket tarafından büyük yatırımlar yapılan … markasının talep edilen tüm sınıf ve emtialarda tescile bağlanması gerektiğini belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun … numaralı kararının iptaline, dava konusu başvurunun tüm sınıflarda tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle, işlem sürecini özetleyerek, müvekkili kurum tarafından alınan karar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu, başvuruya konu işaretin münhasır unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu eserin …’ın hamam yapıları içinde ilk ve en büyük eseri olduğunu, bununla birlikte … ibaresinin ayırt edicilik niteliğinin bulunmadığını, davacının başvurunun tesciline karar verilmesi yönündeki talebinin, tescil işleminin mahkemenin yetkisinde olmaması sebebiyle reddedilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış, bu kapsamda davaya konu YİDK’nun … sayılı kararı, … sayılı marka başvurusuna ait işlem dosyası getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile mahkememizce getirtilen deliller incelenmiş, uyuşmazlığın, niteliğine göre teknik ve özel bilgiyi gerektiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor objektif, dosya kapsamındaki delillerle tutarlı denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiş, Mahkememizce de benimsenmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile tescil işlemlerinin devamına ilişkindir. YİDK kararlarının davacı başvuru sahibine 13.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 06.08.2020 tarihinde açılan davanın 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 16.12.2020 tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu … ibareli markanın, kamuyu ilgilendiren, tarihi bir değer ve mimari yapı olması nedeniyle kimsenin tekeline verilemeyeceği, tüketiciler açısından başvuru sahibinin kamusal bir referansa sahip olduğu kanaatine kapılan tüketicilerin yanılmasına yol açabileceği, Ülke genelini ve kamu menfaatini ilgilendiren kamusal bir değerin isminin herhangi bir gerçek ya da tüzel kişinin tekeline verilmesinin kamu menfaatine zarar verebileceği değerlendirildiğinden; dava konusu marka başvurusu açısından 6769 sayılı yasanın 5/1-ğ maddesi uyarınca tescil engeli bulunduğu kanaatine varılmıştır.” ifade edilmiştir.
Uyuşmazlığın özü, davacının … sayılı “…” ibareli marka başvurusu yönünden 6769 Sayılı SMK madde 5/1-b-ğ bendi çerçevesinde tescil engeli oluşturup, oluşturmadığından ibarettir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının 18.02.2020 tarihinde “…” ibaresini marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, başvuru kapsamında 41, 44.sınıftaki “41 Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). 44 Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri” mal ve hizmetlerin yer aldığı; TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığınca 6769 Sayılı SMK madde 5/1-b, ğ bendi uyarınca reddine karar verdiği, karara itirazın yeniden incelenmesi isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği ve bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı yasa Madde 5’de 12 bent halinde mutlak ret sebepleri sayılmaktadır. Mutlak ret sebepleri olarak kabul edilen aşağıdaki işaretler hiçbir şekilde marka olarak tescil edilemezler:
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği,
hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.
g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler.
ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler.
h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.
i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
SMK m. 4’te markanın, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayan işaret olduğu öngörülmekte; ancak “ayırt edicilik” kavramına ilişkin bir tanım yapılmamaktadır.
Bununla birlikte ayırt ediciliği bulunmayan işaretler, mutlak ret nedenlerinin düzenlendiği SMK m. 5’te büyük ölçüde sıralanmaktadır. Bu sıralamadan hareketle ayırt edicilik kavramı daha iyi anlaşılabilmektedir.
İlgili düzenlemede öncelikle genel olarak, soyut ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği öngörülmüş (SMK m. 5.1.b); sonraki bentlerde ise ayırt edici niteliği bulunmayan diğer bazı işaretler örnek olarak sıralanmıştır. Söz gelimi fıkranın c bendinde, mal veya hizmetin cinsini, çeşidini, vasfını, kalitesini, miktarını vb. özelliklerini gösteren işaretlerin tescili yasaklanmaktadır.
SMK m. 5.1.c, d, ve e’de belirtilen söz konusu işaretlerin ortak özelliği, bir kişinin tekeline verilemeyecek nitelikte olmaları; diğer bir deyişle herkesin ya da en azından ilgili çevrelerin kullanımına bırakılmalarıdır. Bu noktada ayırt edicilik özelliği ile toplumun kullanımına bırakılma arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır.
AB Adalet Divanı’nın C-342/97 sayılı “Lloyd Schuhfabrik Meyer” kararının 22. paragrafında belirtildiği üzere; “ulusal mahkeme, bir markanın ayırt edici karakterini ve bu ayırt ediciliğin yüksek olup olmadığı değerlendirirken, söz konusu markanın tescile konu malları veya hizmetleri belirli bir işletmeden gelen mallar veya hizmetler olarak gösterebilme ve bu yolla diğer işletmelerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlama yeterliliğini bütünsel olarak incelemelidir”.
Avrupa Topluluğu Adalet Divanı ise konuyla ilgili emsal kararı olan Baby dry kararında; “Baby dry” markasını oluşturan her kelime tek tek ele alındığında İngilizce konuşma dilinde bebek bezinin karakteristik özelliklerini belirtmekle birlikte iki kelimenin birbirine bağlanış tarzı ve alışılmışın dışındaki yapısı dikkate alındığında İngilizce günlük lisanda kullanılan bir deyim teşkil etmediğini belirtmiştir.
Ayırt edicilik unsurunun temel noktası mallar ve hizmetlerdir. Bu durumda bir işaret mal ve hizmetin adına yaklaştıkça ayırt edicilik kavramından uzaklaşır. Bununla birlikte bir ürünü çağrıştıran ya da ürünün öne çıkan özelliğini tanımlayan sözcükler de ayırt edici değildir.
… ibaresi bir yüzü sırlı, su geçirmez bir tabaka veya cam ile seramiğin ateşle birbirine kaynaştırılması sonucu ortaya çıkan levhalardan yapılmış süslemelerle inşa edilen hamam anlamına geldiği, 41 ve 44. sınıf hizmetler bakımından soyut anlamda düşük de olsa ayırt ediciliğinin bulunduğu, zira anılan hizmetlerin ortalama alıcıları tarafından … ibaresinin anılan ürün ve hizmetlerinin bir vasfı olarak algılanmasının mümkün bulunmadığı, Yukarıda izah olunan dava konusu markanın “…” şeklinde olduğu, markanın ayırt edicilik vasfı düşük olduğu değerlendirilse de; marka kapsamında yer alan /41/44. Sınıf kapsamında yer alan hizmetler yönünden işareti gören ortalama tüketici kitlesinde bu işaretin “herhangi bir firmanın markası” olduğu algısını yansıtması mümkün olduğundan, markanın ayırt edicilikten yoksun olmadığı ve bu nedenle 5/1-b bendi ve SMK 25/1. Madde uyarınca hükümsüz kılınamayacağı değerlendirilmiştir.
Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “resen” dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer defi değil, itiraz sebebidirler. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 6769 sayılı yasa gereği herkes Türk Patent ve Marka Kurumu’nun bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 6769 sayılı yasa çerçevesinde “itiraz” konusu yapabilirler.
556 Sayılı KHK’nın 7/1-h ( SMK’nın 5/ ( 1 )-ğ ) maddesiyle Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesi kapsamı dışında kalan işaretlerden “kamuyu ilgilendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş” işaretler ile “ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren” işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği belirtilmiştir.
Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesi gereğince; Paris Sözleşmesi ile kurulan birliğe üye ülkeler, diğer üye devletlere ait bayrak, arma ve diğer hükümranlık belirtilerinin ve bu devletler tarafından kabul edilmiş resmî kontrol ve teminat, işaret ve damgaların ve taklitlerinin kullanılmasının önlenmesini taahhüt etmişlerdir. Üye devletler bu konuda gerekli önlemleri almak, bu tür başvuru taleplerini reddetmek ve tescil edilmiş ise bunları iptal etmek için uygun ve gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Bu ilke Paris Sözleşmesine üye ülkelerin üye olduğu uluslararası anlaşmaların ve uluslararası örgütlerin isimleri, bayrakları, flamaları, amblem ve armaları hakkında da geçerlidir. Bu nedenle 556 Sayılı KHK’nın 7/1-g ( SMK’nın 5/ (1 )-g ) maddesinde, yetkili mercilerden kullanmak için izin alınmamış ve dolayısıyla Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesine göre reddedilecek işaretler mutlak red nedeni kapsamında sayılmıştır.
556 Sayılı KHK’nın 7/1-h ( SMK’nın 5/ ( 1 )-ğ ) maddesinde belirtilen işaretler de en az Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesinde belirtilen işaretler kadar korumaya lâyık tarihi ve kültürel özellikleri bulunan ve bu yönleri itibariyle de kamuya mal olmuş durumdadırlar. Bu işaretler Paris Sözleşmesinin kapsamı dışında kalmasına rağmen “toplumun kültürel ve tarihi değerlerini yansıtan semboller” içermektedir.
556 Sayılı KHK’nın 7/1-h ( SMK’nın 5/ ( 1 )-ğ ) maddesinde belirtilen “Kamuyu ilgilendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş” işaretler, toplumun ortak tarihi ve kültürel mirası oldukları için kamunun malı sayılır ve hiç kimsenin tekeline verilemez. Dolayısıyla bu işaretler ayrıca izin esasına değinilmeden tescili yasaklanmıştır. Zira yetkili merciler tarafından verilecek tescil izni aynı madde kapsamında belirtilen “ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren” işaretler için aranmaktadır. Bu itibarla bu işaretlerin, tekel hakkı verecek şekilde kullanılması hususunda hiçbir merci de izin verememektedir.
556 Sayılı KHK’nın 7/1-h ( SMK’nın 5/ ( 1 )-ğ ) maddesiyle kamuya mal olmuş, bir toplumun kültürel ve tarihi değerlerini gösteren işaretlerin tekelleştirilerek rakiplere nazaran haksız kazanç elde edilmesi ve tüketici duyarlılıklarının sömürülmesi önlenmek istenmiştir.
Buna göre kamuya mal olmuş kişilerin, kamuyu ilgilendiren işaret ve adlandırmaların, tarihi ve kültürel değerlere ilişkin işaret ve adlandırmaların marka olarak tescili mümkün değildir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU’nun konuya ilişkin E. 2017/11-118 K. 2019/146 T. 14.2.2019 tarihli kararında ; “Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirket tarafından 12. sınıf emtia bakımından tescil ettirilen uyuşmazlık konusu markayı oluşturan “…” ibaresi ilk kez 1961 yılında resmî mercilerin verdiği görev doğrultusunda davacı tarafından imal edilip ilk “Türk Malı” otomobil olarak topluma tanıtıldığı ve bu bakımından Türk otomotiv endüstrisi tarihinde önemli bir yere sahip olduğu gibi bu çalışmanın ve çalışma sonucu ortaya çıkan sınırlı sayıdaki “…” otomobillerinin ifade ettiği özellikli yapısı itibariyle de kültürel bir değer kazandığı, 2004 yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri kapsamında Ankara Ticaret Odası önünde bulunan helikopter sahasında halkın gözlemine sunulduğu, yine 2005 yılında Bursa Makine Mühendisleri Odası tarafından Uludağ Üniversitesi girişinde sergilendiği, ayrıca “…” otomobillerinin imal edilme sürecini anlatan bir sinema filmi yapıldığı, hâlen “…” otomobillerinden birinin muhafaza edilerek davacı tarafından davacıya ait Eskişehir TÜLOMSAŞ tesislerinde halkın ziyaretine açıldığı ve her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edildiği, bu itibarla “…” otomobillerinin Türk tarihi ve kültürü için önemli ve topluma mal olmuş bir değer hâline geldiği anlaşılmaktadır.
O hâlde, “…” otomobillerinin ilk yerli otomobil olarak Türkiye Cumhuriyeti sanayi tarihinin bir parçası olması ve bu hususun halk tarafından açıkça benimsenmesi karşısında “…” ibaresinin 12. sınıftaki tüm emtialar bakımında 556 Sayılı KHK’nın 7/1-h maddesinde yer alan “kamuyu ilgilendiren, tarihi, kültürel değerler bakımından halka mal olmuş” işaretler kapsamında kaldığının ve hiç kimsenin tekeline verilemeyeceğinin kabulü gerekir.

Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Dava konusu … Fatih ilçe merkezi Kırkçeşme mahallesinde, İtfaiye caddesi ile Çinilihamam sokağının birleştiği noktada olup muhtemelen 1540-1546 yılları arasında Barbaros Hayreddin Paşa tarafından …’a yaptırılarak Beşiktaş’taki bugün mevcut olmayan medresesine vakfedilmiş olup; içinde ve yakınında bulunduğu semtlere göre de Tezgâhçılar veya Zeyrek Çinili Hamamı adlarıyla da tanınır. Osmanlı hamam mimarisinin en seçkin örnekleri arasında yer alan yapı çifte hamam olarak inşa edilmiştir ve halen de bu hüviyetiyle kullanılmaktadır. (kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/cinili-hamam) Bu bilgiler doğrultusunda … tarihi bir yapının adı olup; kamusal değeri bulunmaktadır ve topluma mal olmuştur.
Dosya kapsamında yapılan incelemeler uyarınca; Dava konusu … ibareli markanın, kamuyu ilgilendiren, tarihi bir değer ve mimari yapı olması nedeniyle kimsenin tekeline verilemeyeceği, tüketiciler açısından başvuru sahibinin kamusal bir referansa sahip olduğu kanaatine kapılan tüketicilerin yanılmasına yol açabileceği, Ülke genelini ve kamu menfaatini ilgilendiren kamusal bir değerin isminin herhangi bir gerçek ya da tüzel kişinin tekeline verilmesinin kamu menfaatine zarar verebileceği değerlendirildiğinden; dava konusu marka başvurusu açısından 6769 sayılı yasanın 5/1-ğ maddesi uyarınca tescil engeli bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/01/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.