Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/216 E. 2021/94 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/216
KARAR NO : 2021/94

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 23/07/2020
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/03/2021
İDDİA:
Davacı vekili 23.07.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davalı şirketin … numaralı marka başvurusuna müvekkili şirketin … ibaresini esas unsur olarak ihtiva eden markalara dayanarak itiraz ettiklerini, yaptıkları itirazların reddedildiğini, müvekkilinin 2005 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda lider firmalardan biri haline geldiğini, müvekkilinin ve/veya müvekkili ile idari-ekonomik olarak ilişkili olan şirketlerin “…” ibaresini sigortacılık sektörünün dışında pek çok sektörde kullanmakta olduğunu, … Havacılık şirketine ve … Gıda şirketine ait … ibareli markalar bulunduğunu, müvekkili ile idare/ekonomik bağlılık içinde olan … Gıda şirketinin tanınmış marka statüsünde olan 14 adet markasının bulunduğunu, gösterdiği alanda birçok ürünün tanıtımını ve geliştirilmesini sağlayarak bir kalite sembolü olduğunu, müvekkilinin … markasının tanınmış marka statüsünde olması sebebiyle iltibas ihtimalinin arttığını, dava konusu marka ile müvekkilinin markalarının arasındaki benzerliğin ayniyet boyutunda olduğunu, müvekkilinin … markasının tanınmış marka statüsünde olması sebebiyle bahse konu markaya bütün sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetleri kapsar şekilde koruma sağlanması gerektiğini, ortalama tüketicinin markaları benzer olarak algılayacağını, dava konusu markanın esaslı unsurunun … ibaresi olduğunu, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu davalının müvekkiline/müvekkili şirket ile idari-ekonomik-organik birliktelik içerisinde olan şirketlere ait tanınmış “…” markalarına benzer marka başvurusunda bulunmasının kötü niyetli olduğunu, davalı şirket markasının tesciline cevaz verildiği takdirde müvekkilinin markalarından haksız yarar sağlanmasına sebep olunabileceğini belirterek, 08.06.2020 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptali ile … sayılı “… … LTD+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru işlem safahatını açıklamış,markaların bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimin dikkate alınması gerektiğini, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneğinin aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi iki markanın karıştırılma olasılığının da bulunmadığını, dava konusu markanın bir bütün olarak “etimadgroup” esaslı unsurundan oluştuğunu, itiraza mesnet markanın ise “…” ve “…” ibarelerinin ayrı ayrı yazılmasından oluşan esas unsura sahip olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklı olduğu gibi ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenimlerinin de farklı olduğunu, dava konusu markadan sadece “…” ibaresinin esas alınarak değerlendirme yapılmasının marka hukukundaki bütünlük ilkesine aykırı olacağını, taraf markalarının aynı sınıfta yer almasının ya da aynı mal/hizmetleri kapsamasının tek başına markaların karıştırılacağı anlamına gelmediğini, markalar arasında SMK m. 6/1 anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının “…” markalarının gıda sektöründe tanınmış olduğunu, itiraza mesnet “… …” ibareli markanın tanınmış olmadığını, kaldı ki kabul anlamına gelmemekle birlikte itiraza mesnet marka tanınmış olsa dahi markalar arasında SMK m. 6/5’de sayılan koşulların oluşmayacağını, dava konusu markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğunun ispat edilemediğini, dava konusu kararın usule ve hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili adına tescilli davaya konu marka ile davacının dayanak olarak gösterdiği markaların tamamen farklı olduğunu, markalar arasındaki benzerlik incelenirken markaların ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaın gözetilmesi gerektiğini, dava konusu markanın esaslı unsurunun “etimadgroup” ibaresi olduğunu, davacının markasından sadece “…” ibaresinin esas alınarak değerlendirme yapılmasının marka hukukundaki bütünlük ilkesine aykırı olacağını, müvekkilinin hizmet sektöründe faaliyette bulunduğunu ve saygın bir konuma sahip olduğunu, taraf markalarının iltibas oluşturmayacağını, … markasının gıda sektöründe tanınmış olduğunu, müvekkilinin markasının tamamen özgün ve bağımsız bir marka olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “… … LTD+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 10.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 23.07.2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı “… … SİGORTA” ibareli marka ile dava dışı … Havacılık Lojistik Turizm San.ve Tic.A.Ş.’nin “…” esas ibareli markalarının, davalı şirketin … sayılı”… … LTD+şekil” ibareli başvurusu yönünden 6769 sayılı SMK’nin 6/1, 6/3, 6/5, 6/6, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 29/07/2019 tarihinde “… … LTD+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı …’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 36, 37.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı “… … SİGORTA” ibareli marka ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 05.02.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu marka ile davacının markası ve dava dışı şirketlerin markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, Dava konusu marka bakımından davacının eskiye dayalı kullanım iddiasından kaynaklı bir tescil engelinden söz edilemeyeceği, Davacının tanınmışlık düzeyine ilişkin iddiaları bakımından dava konusu marka ile ilgili bir tescil engelinden söz edilemeyeceği, Davacının ticaret unvanından kaynaklı olarak dava konusu marka için bir tescil engelinden söz edilemeyeceği, Kötüniyet hususundaki takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğu,” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… … LTD+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 36, 37.sınıftaki “36 Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri. 37 İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri. Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri; temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri. Kara araçları servis istasyonu hizmetleri (bakım, tamir ve akaryakıt dolumu). Deniz araçlarının bakımı ve tamiri hizmetleri; gemi inşaatı hizmetleri. Hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri. Mobilyalara ilişkin döşeme, tamir, restorasyon hizmetleri. Isıtma, havalandırma ve su tesisatının kurulması (tesis edilmesi), bakımı ve tamiri hizmetleri. Giysilerin temizliği, bakımı ve tamiri hizmetleri. Sınai makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri. Asansör tamiri ve bakımı hizmetleri. Saat tamiri hizmetleri. Madencilik, maden çıkarma hizmetleri. Ayakkabı, çanta, kemer tamiri hizmetleri.” mal ve hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … sayılı “… … SİGORTA” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 36.sınıftaki hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu markanın kapsamında yer alan 36. sınıftaki hizmetler, davacının … tescil numaralı “… … sigorta” markasının kapsamındaki 36. sınıftaki hizmetlerle aynı; dava konusu markanın kapsamında yer alan 37. sınıftaki hizmetler, dava dışı (… Havacılık Lojistik Turizm San. ve Tic. A.Ş.) … “… havacılık” markalarının kapsamında yer alan 37. sınıftaki hizmetlerle aynı/benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… … LTD+şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… … SİGORTA” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka başvurusu, “… … LTD+şekil” ibaresinden oluşan karma bir markadır. Başvuru markasını oluşturan sözcük unsurları, kırmızı renkte “…” ve mavi renkte “GROUP” ibarelerinin bir bütün olarak birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Davacının aşamalarda dayanak yaptığı “… … SİGORTA” ibaresinden oluşmaktadır. Markadaki … ve … sözcükleri birbirinden tamamen ayrı olarak ve figüratif unsurlarla oluşturulmuştur.
Dava aşamasında dayanak olarak ileri sürülen dava dışı üçüncü kişilere ati markalarda ise … ibaresi ayrı bir unsur yahut çatı marka durumundadır. Marka işlem dosyasındaki itirazlarda ve dava aşamasındaki iddialarda markalar arasındaki benzerliğe ilişkin beyanlar, dava konusunu markada “…” ibaresinin yer almasına ilişkindir. Bu nedenle işaret karşılaştırması özellikle bu bakımdan yapılmıştır. Zira bilirkişi heyetine verilen görev sınırı, tarafların iddia ve savunmaları üzerinden çizilmiştir.
Dava konusu marka ile davacının ve dava dışı şirketlerin markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak aynılık bulunmadığı gibi benzerlik de bulunmadığı düşünülmektedir. Çünkü dava konusu markadaki asli unsur, bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşmaktadır. Bilindiği gibi markalar arasında işaret karşılaştırması yapılırken bütünsel izlenim üzerinden hareket edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda dava konusu markayı salt asli unsura indirgemenin de ötesine geçecek şekilde asli unsuru da kendi içinde parçalara bölerek karşılaştırma yapılması marka hukuku ilkelerine aykırı olacaktır. Davacı iddialarında dava konusu marka bütünsel yapısının bölünmesine sebep olacak biçimde …-MAD ibaresi olarak ifade edilmektedir. Ancak, bu durum markanın tescil ile elde ettiği korumanın dışındadır.
İşitsel açıdan karşılaştırılan işaretlerin “…” sesi ile başlaması tek başına markalar arasında benzerlik ilişkisi kurulması için yeterli değildir. Zira karşılaştırma konusu markaların büyük bir kısmında “…” ibaresi çatı marka durumunda olup asıl koruma konusu markalar (crax, petito, karam vs.) için “…” ibaresinin telaffuzu da söz konusu olmayacaktır.
Dava konusu markanın anlamına ilişkin yapılan araştırmada Azerbaycan dilinde “güven” (itimat) anlamına geldiği bilgisine ulaşılmıştır. Bu dilin ülkemizdeki tüketici kitlesi bakımından kesin olarak bilinmesinden söz edilemeyecekse de dil yakınlıkları nedeniyle belirtilen anlamın bilinme ihtimalinin de olduğu söylenebilecektir. Ancak, tespit edilen tüketici kitlesi nazarında dava konusu markanın bir anlamının bulunmadığının düşünülmesi de mümkündür. Davacının iddialarına dayanak yapılan “…” ibaresi ise “Hitit” kavramıyla ilgili bir algı yaratacaktır.
Tüm bu hususlar bir arada dikkate alındığında ilgili tüketici kesimi nazarında dava konusu marka ile davacının aşamalarda dayanak yaptığı kendisine ait olan marka ve dava aşamasında dayanak yapılan dava dışı şirketlere ait markalar arasında işaret aynılığı/benzerliği bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Taraf Markaları Arasında Halk Tarafından İlişkilendirilme İhtimali de Dâhil Karıştırılma İhtimali Bulunup Bulunmadığı:
Karıştırılma ihtimaline ilişkin düzenlemeye göre halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa marka başvurusu tescil edilemez.
İki marka arasında benzerliğin bulunması, bu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu anlamına gelmez. Nitekim gerek marka hukuku, gerek haksız rekabet hukuku, benzerliğe hukuki sonuç bağlamamakta, benzerliğin karıştırma ihtimaline yol açmasına hukuki sonuç bağlamakta ve markaya tecavüze veya hükümsüzlüğe yol açtığı kabul edilmektedir. Markalar arasındaki benzerliğin hukuki sonuç doğurabilmesi için, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunması gerekmektedir. Her benzerlik otomatik olarak karıştırılma sonucunu doğurmaz, bu nedenle ancak ilgili tüketici nezdinde karışıklığa yol açan markalar söz konusu ise, bu benzerliğe hukuki sonuç bağlanır. Bir markanın “benzer” olarak nitelendirilebilmesi için, onun tescilli bir marka ile aralarında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin söz konusu olması gerekmektedir.
Somut davada, dava konusu marka ile davacının kendisine ait olan markası ile dava aşamasında dayanak yapılan dava dışı … Havacılık Lojistik Turizm San. ve Tic. A.Ş.’ye ait bazı markaları kapsam aynılığı/benzerliği bulunmaktadır. Ancak, karşılaştırma konusu markalar arasında işaret benzerliği bulunmamaktadır.
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için kapsam benzerliği, işaret benzerliği hususlarının bir arada var olması ve buna ek olarak tüketicilerin markaları birbiriyle ilişkilendirme ihtimalinin bulunması gerekmektedir.

Karşılaştırılan markalar arasında işaret benzerliğinin bulunmaması ve dava konusu markanın parçalara bölünerek örtüştürülen seslerden hareketle herhangi bir benzerlikten söz edilmesinin marka hukuku ilkelerine aykırı olması karşısında taraf markaları ile dava dışı şirketlere ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Eskiye Dayalı Kullanım Bakımından Değerlendirme:
Söz konusu tescil engeline ilişkin düzenleme; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” biçimindedir.
Marka işlem dosyası ve dava dosyası kapsamında eskiye dayalı tescilsiz kullanıma ilişkin olarak herhangi bir dayanak ileri sürülmemiştir. Dava aşamasında ibraz edilen deliller kapsamında da gerek davacı ile ilgili olarak gerek davacı dışı şirketlerle ilgili olarak tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan işarete dayanılmamıştır. Dolayısıyla eskiye dayalı kullanım nedeniyle dava konusu markanın nispi tescil engeli barındırdığından söz edilebilmesinin mümkün olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Türkiye’deki Tanınmışlık Düzeyi Bakımından Değerlendirme:
Bu tescil engeline ilişkin düzenlemeye göre; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.”.
Belirtilen düzenlemede “tanınmışlık düzeyine ulaşmış marka” kavramına yer verilmiştir. Ancak, bu kavram hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. “Tanınmışlık düzeyine ulaşmış marka” olmak, “tanınmış marka”ya nazaran daha düşük tanınmışlık derecesinde olacaktır. Bu nedenle WIPO’nun 1999 yılında aldığı “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” ile belirlenmiş olan tanınmışlığın tespitinde dikkate alınabilecek kriterlerden hareketle bu kriterlerin küçük bir kısmını içeren markaların tanınmışlık düzeyine ulaştığını kabul etmek mümkün olabilecektir.
Hem tanınmış markalar açısından hem kanaatimizce tanınmışlık düzeyine ulaşmış markalar açısından uygulanabilecek WIPO Ortak Tavsiye Kararı’nda belirtilen kriterler şunlardır:
1) Toplumun ilgili kesiminde markanın bilinme veya tanınma derecesi,
2) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım derecesi ve kullanım süresi,
3) Markanın kullanıldığı mal veya hizmetlerle ilgili olmak üzere markanın reklam ve tanıtımlarını ya da fuar veya sergilerde sunumlarını içeren promosyon faaliyetlerinin kapsadığı coğrafi alan, promosyon süresi ve derecesi,
4) Markanın kullanım ve tanınmışlığının göstergesi niteliğinde olacak şekildeki marka tescillerinin veya marka tescil başvurularının süresi ve kapsadığı coğrafi alanı,
5) Özellikle yetkili mercilerce markanın tanınmışlığına ilişkin verilen kararlar olmak üzere, marka haklarının başarılı bir şekilde uygulandığını gösterir kayıtlar,
6) Markaya atfedilen değer.
Bu kriterler tavsiye kararı altında yer almaları nedeniyle bağlayıcılıkları olmadığı gibi belirtilenlerle sınırlı olmaları da mümkün değildir.
Markanın ulaştığı tanınmışlık düzeyi tespit edilirken her somut olayın özellikleri ve tanınmışlık düzeyine ulaşıldığı iddiasında bulunan marka veya başvuru sahibinin iddiasını ispat için sunduğu deliller göz önünde tutularak, markanın veya başvurunun kapsamındaki mal veya hizmet çeşidinin mevcut ve gelecekteki tüketici kitlesi esas alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
Belirtilenler ışığında tescile engel olduğu ileri sürülen markanın “tanınmışlık düzeyine ulaşmış” olmasının yanı sıra başvuru ile aynı/benzer olması ve tanınmışlık düzeyine ulaşmış markanın tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya ayırt edici karakterinin zedelenmesi sonuçlarının doğabileceği hallerin bulunması gerekmektedir. Davacı iddialarında dava konusu başvurunun müvekkilinin markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı iddia edilmiştir. Bir markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi için tanınmış markanın sahip olduğu imajın sonraki tarihli markaya transfer olması gerekmektedir ki; sonraki marka herhangi bir yatırım yapmaksızın bu imaj transferi sayesinde haksız bir yarar elde etmiş olsun.

Davacının marka işlem ve dava dosyası kapsamında dayanak yaptığı markasının tanınmışlığı ile ilgili (aşamalarda) herhangi bir delil sunmadığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle davacı markasının “tanınmışlık düzeyine ulaşmış marka” olup olmadığının ispat edilemediği açıktır.
Davacının dava aşamasında dayanak yaptığı dava dışı üçüncü kişilere ait markalar ile ilgili olarak sunduğu delillerin yoğun olarak … Gıda A.Ş.’ye ait olan markalara ilişkin olduğu gözlemlenmiştir. Bu markaların tanınmışlıkları ile ilgili olarak sunulan delillerin ancak atıştırmalık (bisküvi, çikolata gibi) olarak ifade edilen mallara ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Dava dışı diğer şirket olan … Havacılık A.Ş.’nin markalarının tanınmışlığı ile ilgili olarak ise dava aşamasında sunulan plaket görsellerinin yukarıda açıklanan ölçüde tanınmışlık düzeyi açısından karine oluşturmayacağı düşünülmektedir.
Dava konusu markanın tanınmışlık düzeyi nedeniyle bir tescil engelinin bulunduğundan söz edilebilmesi için temel şartlardan birisi, tanınmışlık düzeyine sahip olduğu ileri sürülen markalarla arasında benzerlik içermesidir. Karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmelerde belirtildiği gibi karşılaştırılan markalar arasında benzerlik bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut uyuşmazlık bakımından dava konusu markanın tanınmışlık düzeyinden kaynaklı bir tescil engeli barındırmadığı düşünülmektedir. Ayrıca, dava dışı şirket markalarından … Gıda A.Ş.’nın gıda sektöründe –hatta atıştırmalıklarda- sınırlı olan tanınmışlık düzeyinden dolayı sigortacılık veya inşaat hizmetleri gibi alanlara imaj transferinin oluşmasından söz edilemeyecektir. Belirtilen tüm bu hususlar karşısında dava konusu marka bakımından tanınmışlık düzeyinden kaynaklı bir tescil engelinin varlığından söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Diğer Fikrî Mülkiyet Hakları Bakımından Değerlendirme:
Söz konusu nispi tescil engeline göre; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir”. Marka işlem dosyası ve dava dosyası kapsamında değerlendirme konusu iddia bakımından ticaret unvanının dikkate alınması mümkündür.
Ticaret unvanları da bu düzenleme kapsamında korunan haklardandır. Bu düzenleme anlamında bir iltibastan bahsedebilmek için, marka ile ticaret unvanının benzer olması yetmemekte, aynı zamanda bu hakların ilgili olduğu hususların da benzer olması gerekmektedir. Dolayısıyla da dayanılan ticaret unvanının kullanıldığı faaliyetlerin somutlaştırılması gerekmektedir. Davacı tarafından ticaret unvanının kullanımına ilişkin marka işlem ve dava dosyası kapsamında ibraz edilmiş herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Bunun yanı sıra karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmeler altında da ifade edildiği üzere, çekişme konusu işaret bakımından dayanak yapılan ibareler arasında işaret benzerliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu durum karşısında davacının “… … Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş. ” biçimindeki ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında benzerlik bulunduğundan söz edilemeyecektir.
Davacının ticaret unvanının kök unsuru ile davalı markasının karşılaştırılması için ticaret unvanı altında gerçekleştirilen faaliyetlerin somutlaştırılması gerekmektedir. Dava aşamasında 18.01.2006 tarih ve 6473 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 329 uncu sayfası ibraz edilmiştir. Söz konusu belgenin incelenmesinde davacı şirketin amaç ve konusu arasında sigorta hizmetlerine dahil olan “sigorta acenteliği yapmak” bulunmaktadır. Ancak, bu hizmet ile ilgili somutlaştırılmış faaliyet gösterilmemiştir. Fakat belirtilen hizmet, davacının aşamalarda dayanak yaptığı … tescil numaralı markasının kapsamında yer almaktadır. Ne var ki; işaret benzerliğinin söz konusu olmaması karşısında davacının ticaret unvanından kaynaklı olarak da dava konusu marka için tescil engelinin varlığından bahsedilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.25/02/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.