Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/215 E. 2021/108 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/215
KARAR NO : 2021/108

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 21/07/2020
KARAR TARİHİ : 11/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2021
İDDİA:
Davacı vekili 21/07/2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “…”, “… …” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili … S.P.A, İtalya’da 1948 yılında kurulduğunu, yıllar içinde tüm dünyada üst düzey moda giyim ürünleri, hizmet ve aksesuarlarını içeren dünyaca ünlü bir lüks İtalyan moda markası olduğunu, ürünleri aralarında; Türkiye, Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Fransa ve Almanya’nın da bulunduğu 50’den fazla ülkede tüketicilere sunduğunu, dünya çapında hasılatının 100 Milyon Avro’ya yaklaşmış olup yalnızca Sicilya’daki üretim tesislerinde dahi 800’e yakın kişinin istihdam edildiğini, müvekkilin dünyaca tanınmış ve özgün bir şekilde oluşturulmuş … markalarının, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın olarak kullanıldığını ve bilindiğini, fiyatlarının çok yüksek olduğunu, … markalarının 2012 yılından beri Türkiye’de … ve … gibi üst segment tüketicilere hitap eden mağazalarda sunulduğunu, müvekkilinin “…” markalarının Avustralya, Gürcistan, İzlanda, Kore, Norveç, Singapur, A.B.D ve EUIPO nezdinde tescilli olduğunu, davalının “…” markasının müvekkilin tanınmış olan ve ticaret unvanının da esaslı unsurunu oluşturan … markalarını birebir aynısını içerecek şekilde ve kötüniyetle oluşturulduğunu, davalı şirketin, birçok ünlü İtalyan ve İspanyol giyim firmasının ticari unvan ve markalarının birebir aynısını veya benzerini kendi adına tescil ettirmek amacıyla TÜRKPATENT nezdinde başvurular yaptığını, davalının müvekkilinin … Markalarından haberdar olmadığını ileri süremeyeceğini, bu markaların birebir aynısını tescil ettirmeye çalışmasının iyi niyetli olarak görülemeyeceğini, Türkiye ve dünyada ünlü ve lüks tekstil markalarının son yıllarda çikolata ve şekerleme alanlarında faaliyet gösterdiklerini, Vakko, … ve … gibi lüks giyim alanında faaliyet gösteren mağazaların, lüks konseptli çikolata ürünlerini çevrimiçi ve fiziki mağazalarında aynı markalar altında giyim ürünleri ile yan yana tüketicilere sunmaları sonucunda bu tür çikolata ve şekerleme ürünlerinin günümüzde bir lüks sembolü haline geldiğini ve pahalı giyim ürünleri ile bağdaştırıldığını, müvekkilin “…” markalı ürünlerinin de Türkiye’de satışa sunulduğunu, davalı başvuru sahibinin pazardaki bu eğilimden yararlanarak satışa sunacağı çikolatalarının lüks bir hissiyata sahip olduğu kanısını yaratmaya çalıştığını, müvekkilinin “…” markasının tanınmışlığından haksız menfaat elde etmeye çabaladığını, bu durumun da kötüniyetin açık bir göstergesi olduğu, müvekkilinin tanınmış … markalarının ayırt edici karakterinden ve şöhretinden haksız yarar sağlayacağını, müvekkili markalarının, Paris Sözleşmesi’ne üye ülkelerde ilgili sektörde tanınmış marka olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin … Markaları ile birebir aynı olduğunu, müvekkilinin markalarının ülkemizde de ilgili çevrelerde bilinen, tanınan bir markadır ve dava konusu markadan daha eskiye dayalı tescillerle koruma altında olduğunu,bu nedenle daha geniş bir korumaya sahip olduğunu, … markalarının, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın olarak kullanıldığını, Türkiye’de de lüks bir marka olarak ün kazandığını, müvekkilinin tanınmış … markalarının birebir içeren dava konu marka karşısında, tüketicinin müvekkil şirket ile ilişkili olduğu sonucuna varabileceğini, … markalarının orjinal ve özgün bir marka olduğunu, … Markasının aynısının farklı sınıflar için dahi tescil edilmesinin sonucunda, markalarının sulanmasına, ayırt edici karakterinin zedelenmesine yol açacağını, markalarının saygınlığının ve itibarının azalacağını, başvuru sahibinin https://www.evliya.com.tr/ internet sitesi incelendiğinde, hediyelik çikolata aranjmanlarının da başvuru sahibi tarafından tüketicilere sunulduğunu, bu türdeki hediyelik çikolata paketlerine …, Vakko ve … gibi lüks ürünlerin sunulduğu mağazalarda da rastlanıldığını,müvekkili ürünlerinin satıldığı bu mağazalarda da satışa sunulabileceği göz önünde bulundurulduğunda tüketicilerin bu tür ürünlerde “…” ibaresini gördüklerinde bu markanın da müvekkili ile bağlantılı olduğu izlenimine kapılabileceğini, başvuru sahibinin bu durumdan haksız yarar elde edeceğini, müvekkilinin ticaret unvanı …olduğunu, ticaret unvanının esaslı unsurunu “…” kelimesi oluşturduğunu ve müvekkilinin sektörde kısaca “…” olarak da bilindiğini, “…” ibaresinin, müvekkil şirketin ticaret unvanının kök unsuru olduğunu ve bunun marka olarak başkası adına tescil edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin Paris Sözleşmesi uyarınca korunmakta olan ticaret unvanının ayırt edici unsuru olan “…” ibaresi üzerinde münhasıran hak sahibi olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptali ile … sayılı “…” ibareli marka başvurusunun hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler neticesinde itiraz gerekçesi markanın Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaştığı sonucuna ulaşmak için yeterli olmadığından itiraz ve dava gerekçesi markanın tanınmış olduğu yönündeki iddialarının haklı olmadığını, SMK 6.maddesinin 6.fıkrası bağlamında bir niteliği olmadığından bu açıdan ileri sürülen iddiaların da haksız ve mesnetsiz olduğunu, başvuru ve dava aşamasında kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığını, itiraz ve dava gerekçesi markanın Türkiye’de markasal etki yaratacak yoğunlukta kullanımının bulunmadığı hususunun da dikkate alındığında başvurunun kötü niyetli olduğu iddiası ispatlanamadığını, savunarak davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 1960 yılından bu yana şekerleme sektörünün önde gelen firmalarından olduğunu, Evliya Şekerleme Türkiye’nin %80’ini ve bütün bölgelerini kapsayan bayi ağı ile yurdun her noktasında tanınmış bir firma vasfını sahip olduğunu, Ürettiği ürünlerin %70 kadarını dünya genelinde 50’den fazla ülkeye ihraç ettiğini, müvekkili firmanın tanınmış olduğunu, Müvekkili firmanın TPMK bünyesinde 186 kayıtlı markası bulunduğunu, kayıtlı markaların tamamının müvekkilin üretimini yaptığı şekerleme ürünlerinin de içinde bulunduğu 30.sınıf ürünleri olduğunu, Müvekkilinin davacı markasının aynen kullanmadığını, davacı tarafın korunmasını talep ettiği markanın Türkiye’de yeterince tanınmadığını, markaların tasarımı noktasında belirgin farklılıklar bulunduğunu, tamamen farklı ürünler için kullanılan markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, Davacı tarafın lüks konsepte ve “üst segmente sahip” müşterilere hitap ettiğini ikrar etiğini, müvekkili firmanın henüz üretmediği bir ürünün lüks konsepte ve “üst segment” olarak bahsi geçen tüketiciye arzından bahsedilmesinin bu kitleye sunulacağı varsayımından hareketle kötüniyetten bahsedilmesini kabul edilemeyeceğini, Hükümsüzlüğü talep edilen markanın müvekkili şirket adına haksız avantaj sağlayacağı konusunda dava dilekçesinde bulunan iddialarının tamamının varsayım olduğunu, Davacı adına kayıtlı olan … Laminer 25.sınıf, … 3,9,14,18,35.sınıf ve … 18.sınıfta tescilli olduğunu, müvekkili adına kayıtlı olan … markasının ise 30. Sınıfta tescilli olduğunu, davacı tarafından üretilen ve satışı yapılan tekstil ürünleri ile müvekkilinin üretmekte olduğu çikolataların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … markası ile hiç bir şekilde çikolata üretimi de yapmadığını, Müvekkili şirketin adına tescilli olmayan hiç bir markayı kullanılmadığını, üretmiş olduğu çikolata kutularının benzerlerinin bazı giyim mağazalarında satışa sunulmuş olmasının korunması talep edilen haklar yönünden herhangi bir ispata kabil olmadığı gerçeğini kabul etmek gerektiğini, müvekkilinin çok uzun yıllardır Türkiye’de ve Dünya’da şekerleme anlamında yer etmiş, pek çok ambalaj, tat, kalıp ve tasarımını piyasaya kazandırdığını, özgün tasarımları ve ürünleri ile sektördeki herhangi bir ambalajın benzerini üretmeye ihtiyacı hissetmeyecek bir firma olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 24/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 7226 sayılı Kanun ile pandemi nedeniyle uzayan süreler dikkate alındığında 21/07/2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 28/12/2020 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Davacı markaları ile dava konusu marka arasında kapsamlarındaki malların farklı olması karşısında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, Davacının tanınmışlık iddiaları nedeniyle dava konusu marka bakımından bu tescil engeli ile ilgili aranan şartların oluşmadığı, Davacının ticaret unvanı kullanımı iddiaları nedeniyle dava konusu marka bakımından bu tescil engeli ile ilgili aranan şartların oluşmadığı, Davalı … başvurusunun kötü niyet bakımından değerlendirilmesinin takdirinin sayın mahkemede olduğu,” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı ve “…”, “… …” ibareli markalarının, davalının … sayılı “…” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/4, 6/5,6/6 ve 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 17/01/2019 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı …’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 30.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı ve “…”, “… …” ibareli markalarının, davalının … sayılı ve “…” ibareli markası ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 30.sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” mallarının bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı ve “…”, “… …” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 03, 09, 14, 18, 25, 35.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki 30.sınıftaki mal ve hizmetlerin, davacıya ait itiraza mesnet markalar kapsamındaki mal ve hizmetlerle farklı oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
Tanınmışlık kapsamında değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 6/4 maddesinde , Paris Sözleşmesi’nin 1. Mükerrer 6. maddesi kapsamında, tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları aynı veya benzer mal ve hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir hükmünü amirdir. Dava konusu marka emtiaları ile davacının tanınmışlığına dayandığı emtiaların farklı olması benzer emtialar olmaması nedeniyle SMK 6/4 maddesinin uygulanması koşullarının oluşmadığı görülmüştür.
SMK madde 6/5 gereğince; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir” .Bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetler arasında bir bağlantı kurulması şartı aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı, markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir.
Konu ile ilgili olarak WIPO’nun 1999 yılında aldığı “WIPO Ortak Tavsiye Kararı”nda uygulanabilecek kriterler şu şekilde tespit edilmiştir:
1) Toplumun ilgili kesiminde markanın bilinme veya tanınma derecesi,
2) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım derecesi ve kullanım süresi,
3) Markanın kullanıldığı mal veya hizmetlerle ilgili olmak üzere markanın reklam ve tanıtımlarını ya da fuar veya sergilerde sunumlarını içeren promosyon faaliyetlerinin kapsadığı coğrafi alan, promosyon süresi ve derecesi,
4) Markanın kullanım ve tanınmışlığının göstergesi niteliğinde olacak şekildeki marka tescillerinin veya marka tescil başvurularının süresi ve kapsadığı coğrafi alanı,
5) Özellikle yetkili mercilerce markanın tanınmışlığına ilişkin verilen kararlar olmak üzere, marka haklarının başarılı bir şekilde uygulandığını gösterir kayıtlar,
6) Markaya atfedilen değer.
Bu kriterler tavsiye kararı altında yer almaları nedeniyle bağlayıcılıkları olmadığ gibi belirtilenlerle sınırlı olmaları da mümkün değildir. Markanın ulaştığı tanınmışlık düzeyi tespit edilirken her somut olayın özellikleri ve tanınmışlık düzeyine ulaşıldığı iddiasında bulunan marka veya başvuru sahibinin iddiasını ispat için sunduğu deliller göz önünde tutularak, markanın veya başvurunun kapsamındaki mal veya hizmet çeşidinin mevcut ve gelecekteki tüketici kitlesi esas alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
SMK’nın 6/5. Maddesi kapsamında tescil engeli uygulanması, tanınmış marka aleyhine haksız menfaat sağlaması veya tanınmış markanın itibarına veya ayırt edici karakterine zarar verilmesi risklerinin bulunması ve ilgili tüketicilerin iki markayı birbiri ile karıştırmasa dahi markalar arasındaki belirgin derecedeki benzerlikten dolayı, iki marka arasında bağlantı/ilinti kurması halinde söz konusu olabilecektir. Uygulamada bu tip durumlarda “haklı gerekçe olmadan kullanım başvuru sahibine haksız avantaj sağlayacak mı veya markayı sulandırıp itibarına zarar verecek mi?” sorusunun yanıtlanması gerektiği savunulmuştur. Markalar arasındaki benzerlik ne kadar fazlaysa, sonraki marka, tüketicilere önceki tanınmış markayı daha çok çağrıştırmaktadır. Bununla birlikte, sadece markaların benzer olması durumu da markalar arasında bağlantı/ilinti kurulacağı sonucuna varmak için yeterli değildir. Yine, önceki markanın tanınmışlığının gösterilmiş olması otomatikman haksız avantaj elde edileceğini veya itibarının zarar göreceğini ispatlamamakta olup bu koşutların ayrıca ispatı gerekmektedir. CJEU’nun Intel kararında, zararın, markanın mal ve hizmetlerin kaynağı olarak şöhret sahibi teşebbüsü gösterme fonksiyonunun zayıflaması halinde mümkün olabileceği, potansiyel müşterilerin önceki markayı gördüklerinde refleksif olarak itibarlı markanın sahibiyle ilişkilendirme yetilerini kaybetmesi halinde, diğer bir deyişle, markanın bir başkası tarafından kullanılması itibar sahibi markaya ilişkin müşterinin zihnindeki olumlu algıyı sarsarak tercih maliyetini (search cost) yükseltmesi, sulandırıcı kullanımlar (dilutive uses) nedeniyle, müşterinin orijinal markayı taşıyan ürünlere karşı otomatik olarak olumsuz bir duygu içine girebileceği ve bunun da malların, hizmetlerin kaynağı olarak markanın sahip olduğu güvenilirliğe zarar verebileceği vurgulanmıştır. Markalar arasındaki benzerliğin derecesi, karıştırılması ihtimalinin mevcudiyeti, markaların içerdikleri mal ve hizmetlerin türü, birbirine yakınlığı ve/veya farklılığı, hitap edilen tüketici kitlesi, önceki markanın tanınmışlık düzeyi, önceki markanın ayırt ediciliğinin kendiliğinden mi yoksa kullanımla mı edinildiği gibi tüm unsurların bir arada ele alınması gerekir. Dolayısıyla alıcı kitlesinin dava konusu markayı davalının herhangi bir markasıyla ilişkilendirmesi ve bu kurulan bağlantının sonucunda ortalama alıcı kitlesinin ekonomik davranışlarında ve satın alma tercihlerinde değişiklik olması, davacı markasının bu durumundan etkilenmesi, sulandırılması, itibarına veya ayırt edici karakterine zarar verilmesi, davalı yanca haksız menfaat temin edilmesi olasılığının mevcut olduğunun somut ve mantıklı çıkarımlar ve somut delillerle ortaya konulması gerekmektedir.
Taraf markalarının kullanılacağı ürünlerin birbirinden çok farklı sektörlere dahil oldukları görülmektedir. … markasının asıl olarak kullanıldığı sektörün giyim ve moda sektörü olduğu, dava konusu markanın ise gıda sektöründe yer aldıkları ve ürünler ile hizmetlerin kullanıldığı sektörlerin birbirinden çok farklı olduğu, birbirini tamamlayan ve ilişkilendirmeye sebep olacak emtialar olmadığı, dava konusu marka kapsamındaki ürünlerin davacının tanınmış olduğu sektöre son derece uzak olduğu, söz konusu ürünlerin ve hizmetlerin alıcısı olan imalat, üretim ve hizmet sektöründeki gerçek ve tüzel kişilerin markalar arasında bağlantı kurmayacağı değerlendirilmektedir. Tanınmış markadan haksız yararlanma halleri, her somut olayın özelliklerine, markanın ne kadar tanınmış olduğuna, tanınmış markanın ayırt edicilik derecesinin ne derecede yüksek olduğuna, her iki tarafa ait markanın birebir aynı olup olmamasına, farklı sınıftaki mal veya hizmetin tanınmış markanın asıl olarak kullanıldığı sektör veya sektörlerden mal ve/veya hizmetlerden ne derece uzak ya da yakın, ne derece farklı olduğuna göre değerlendirilmelidir (Uğur Çolak, age s.314, 319).
Sonuç olarak dava konusu marka kapsamında yer alan emtiaların birbirlerinden tamamen farklı nitelikteki mallar olmaları ve çok farklı ihtiyaçları karşılamaları nedeniyle aralarında herhangi bir bağlantı kurulamayacağı, giyim ve modaya ilişkin tanınmışlığının sair emtia gruplarına sirayet etmesinin beklenemeyeceği, 30. sınıfta yer alan gıda ürünlerini satın alan tüketici grubu ile giyim eşyası satın alan veya kullanan tüketici gruplarının bilgi ve gözlemleri yönünden bu malları ilişkilendirmeyeceği, herhangi bir imaj transferinin söz konusu olmayacağı ve haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi gibi koşulların gerçekleşmeyeceği kanaatine varılmıştır. Bu doğrultuda tanınmışlık şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Ticaret unvanına dayalı üstün bir hakkın varlığına ilişkin davacı iddiaları kapsamında değerlendirme:
Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. Yürürlükteki bu düzenlemeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, işletme adı, tasarım tescili gibi sınaî hak sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür.
Bu maddeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkı sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, ticaret unvanına dayalı olarak bir markanın tesciline itiraz ediliyor ise, tescilli ticaret unvanına ait sicil kaydındaki faaliyet konuları ile tescil edilmek istenen markanın kapsayacağı mal veya hizmet listesinin karşılaştırılarak, başvurunun önceki sınaî hak kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir.
Davacı şirketin ticaret unvanı “…” şeklindedir. İşbu ticaret unvanının ayırt edici kısmı … ibaresidir. Tescil edilmek istenilen marka da “…” şeklindedir. Davacı şirketin, ticaret unvanının ayırt edici kısmının aynısının, kendi faaliyet alanında marka olarak tescilini engelleme, tescil edilmişse de hükümsüzlüğünü isteme (SMK m. 25) yetkisi bulunmaktadır. Somut olayda bu şekilde bir ayniyet söz konusudur. Bu aşamada belirlenmesi gereken, dava konusu marka başvurusunun kapsadığı mal ve hizmetlerin, davacı şirketin faaliyet konusu kapsamında yer alıp almadığıdır. Ancak davacı tarafın sunmuş olduğu bilgi/belgeler arasında davacı şirketin faaliyet konusunun yer aldığı herhangi bir resmî dokümana rastlanılmamıştır. Ayrıca, “…” şeklindeki dava konusu işaret ile davacı markaları benzer görülmediğinden, davacının bu maddeye ilişkin üstün bir hakkının mevcut olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin iddia yönünden. hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin SMK ın 6/9 maddesinde ayrıntı bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. Ayrıca buna gerek ve ihtiyaç da bulunmamaktadır. Bu bağlamda, SMK ’nın 6/4,5 ve 6. maddesi uyarınca Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markanın aynısı veya benzerinin tescil ettirilmesi gibi hususlar tek başına kötü niyetli başvuru olarak görülemez. Tanınmış markanın benzerinin tescil başvurusunda bulunulmasının kötü niyetli başvuru olarak kabulü için yeterli değildir. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,

5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/03/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.