Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/194 E. 2021/22 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/194
KARAR NO : 2021/22

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 01/07/2020
KARAR TARİHİ : 19/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/01/2021

İDDİA:
Davacılar vekili vermiş olduğu 01/07/2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle, müvekkilinin 33.sınıfta “… RAKISI” ibaresinin marka olarak tescili için TÜRKPATENT’te başvuruda bulunduğunu, başvurunun 2018/99955 kod numarasını aldığını, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; bunun üzerine davalı şirketin … sayılı ve “…” ibareli markalara dayanarak yaptığı itirazın reddine karar verildiğini, davalı şirketin bu ret kararına itirazda bulunduğunu, itirazlarının da YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak kabul edilerek, başvurularının reddedildiğini, oysa itiraza dayanak markalarının ortak unsurunun “…” ibaresi olduğu ve …” ibaresinin davalı … Şarapçılığa ait markaların asıl unsuru olarak kabulüne imkan olamayacağını, itiraza gerekçe gösterilen markalarda ise esas marka algısı yaratan ibarelerin … değil, … … ve benzeri ibarelerin olduğunu, … ibaresinin coğrafi bir yer adı olması sebebiyle sıklıkla kullanılan bir ifade olmasının yanında müvekkil markasında kullanılan ibare bir bütün olarak davalı tarafın markalarında yer alan ibarelerden tamamen farklı bir ibare olan … RAKISI olduğunu ve bu nedenle de zayıf bir ibare olduğunu, davacıya ait marka örneği üzerinde tüketicilerin bir bütün olarak dikkatini çekecek unsur … RAKISI ibaresi olup, itiraza ve redde dayanak gösterilen markalarda ise ön plana çıkan ibarelerin … ibaresinden farklı ibareler olduğunu ve sesçil benzerliğin iltibas değerlendirmesine etkisinin düşük seviyede olacağını, … ibaresinin maruf bir yer adı olması nedeniyle tek başına kaynak gösterme fonksiyonunu sağlamaya elverişli olmadığını kavramsal/anlamsal benzerlik yönünden markaların esas unsurlarının anlamsal olarak farklılaştığını ve bununla ilgili birçok Yargıtay ve Uluslararası karar bulunduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun dava konusu 08.05.2020 tarihli ve … sayılı kararının iptaline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru dosyası işlem aşamalarını açıklamış, dava konusu marka ile davacı markaları esas unsuru olan “…” ibaresinin birbirinin aynısı olduğunu, …” kelimesi olup, fonetik, biçimsel ve anlamsal benzerlik nedeniyle, markaların umumi intibalarının da aynı olduğunu, 33.sınıftaki emtialar da tescilli olan itiraza mesnet “…” ibareli markalarla başvuru konusu markanın tüketici nezdinde karıştırılacağı ve itiraza mesnet davaların seri markası olarak algılanabileceğini, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 2003 yılında kurulduğunu ve binlerce yıl öncesinden kalan bir kültürü dünya şarapçılığında şöhrete ulaştırdığını, markaları ile ulusal ve uluslararası 300’ün üzerinde ödül aldıklarını ve davalı yan sayesinde “… Karası” Dünya Üzüm Atlası’na girdiğini ve üzüm bağlarının yılda yaklaşık 80.000 kişinin ziyaret ettiğini, müvekkili şirketin www.urlasarapcilik.com.tr alan adlı internet sitesinin 2003 yılından beri sahibi olduğunu, müvekkili markasının son beş yıldır ciddi ve kesintisiz kullandığını ve bunları gösteren delillerin mevcut olduğunu, müvekkili şirketin 15 adet … esas ibareli seri marka tescilinin olduğunu, müvekkilinin eskiye dayalı öncelik hakkının olduğunu, davacının marka örneği üzerinde tüketicilerin bir bütün olarak dikkatini çekecek unsur … RAKISI ibaresi olup, itiraza ve redde dayanak gösterilen markalarda ise ön plana çıkan ibarelerin … ibaresinden farklı ibareler olduğu iddiasının doğru olmadığını, markaların, görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzediklerini, ortalama tüketicinin markaları karıştırma ihtimalinin olduğunu ve ibarenin coğrafi işaret olmadığı ve ayırt ediciliğinin bulunduğunu ve markanın … değil … ŞARAPÇILIK olarak kayıtlı olduğunu, markaların mallarının birebir aynı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacılara ait 2018/99955 kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait itiraza mesnet marka tescil belgesi getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan raporun karşı görüşü dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 11.05.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 01.07.2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davalı şirkete ait … sayılı ve “…” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/1, 6/5, müktesep hak hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacıların 07/11/2018 tarihinde “… ” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 33.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davalı şirketin … sayılı ve “…l” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddine karar verildiğini, bunun üzerine davalı şirket vekilinin yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak kabul edilerek, başvurularının nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 30.12.2020 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu malların, davalı markalarının kapsamında yer alan mallar ile aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı, Dava konusu marka ile davalı markalarının marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunduğu, YİDK kararının iptali ile ilgili konularında değerlendirmenin Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu; KARŞI GÖRÜŞ: markaların bütüncül olarak değerlendirilmesi sonucunda davacılara ait … sayı ve … RAKISI ibareli marka başvurusu ile davalı markaları arasında ilişkilendirme dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığı ” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… RAKISI” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 33.sınıftaki “33 Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller” mallarının bulunduğu, redde dayanak markaların ise … sayılı ve “….” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 33.sınıftaki “Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller” emtiasının yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki 33.sınıftaki malların, redde dayanak markalar kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür/benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel yönden yapılan incelemede, davacı başvuru markası koyu renk kahverengi zemin üzerine “… RAKISI” ibaresi ile altına ve üstüne konumlandırılmış figüratif unsurlardan oluşmaktadır. Davalı markalarında ise bir kısmı krem rengi zemin üzerine kırmız renk ve karakteristik yazı ile yazılı … ibaresi hemen altına üzüm bağına ilişkin bir şekil ile şeklin hemen altında da Boğazdere vb. ibarelerin yer aldığı, bir kısım markasında siyah zemin üzerine farklı figatif unsurların bulunduğu, … ibaresinin daha küçük ve silik olarak yer aldığı, … gibi ibarelerin daha büyük ve dikkat çekici şekilde karakterize edilerek yazılı olduğu anlaşılmıştır. Bu haliyle taraf markalarındaki yazım tarzı, markalarda kullanılan renkler ve figüratif unsurlar, markaların düzenleme ve tertip biçimi, konumlandırılışı, genel kompozisyon ve aldıkları ek unsurlar dikkate alındığında markaların görsel olarak benzemediği sonucuna ulaşılmıştır.
İşitsel yönden; davacı markası “… RA-KI” şeklinde hecelenerek telaffuz edilirken davalı markası da yine aynı şekilde “… (+ Ek ibareler)” şeklinde hecelenerek telaffuz edilecektir. Taraf markalarının işitsel olarak orta düzeyde benzediği kanaatine varılmıştır.
Kavramsal benzerlik yönden ise; taraf markalarında yer alan çekişme konusu … Türkiye’nin İzmir ilinin bir ilçesidir. Bu noktada Marka İnceleme Kılavuzunda belirtilen Coğrafi Yer Adı İçeren Başvurular Konusunda Dikkate Alınacak Temel Kriterler e değinmekte fayda vardır. Buna göre; ilk olarak ibare “coğrafi terim” olarak anlaşılıyor ve bu şekilde yaygın olarak biliniyor mu? Markanın ilgili tüketicinin zihninde oluşturduğu asıl anlam bir coğrafi yer mi? Sorularının cevaplanması gerekmektedir. Buna göre; Coğrafi yerlerin (ülke, şehir, kasaba, köy…) büyüklüğünü mutlak bir kritere bağlamak mümkün değildir. Çünkü küçük bir yer, belli mallarda yaygın şekilde biliniyor olabilir (örneğin, Şirince Köyü şarapları ile bilinmektedir). Birçok ürün açısından coğrafi yerin büyüklüğüne paralel olarak ürünler için kaynak bildirme ihtimali de artacaktır. Ancak, mal ve hizmetler coğrafi kaynak bildirmeyen coğrafi yer adlarının marka olarak tescili mümkündür. İkinci olarak; Coğrafi yer ile mal/hizmetler arasında ilgili tüketici kesiminin zihninde mevcut durumda bir bağlantı var mı? Bu bağlantı, tüketicilerin satın alma tercihlerini etkiyecek olumlu bir algı yaratıyor mu? Bu bağlantı, malın imalat, üretim yeri, tasarım yeri, hizmetlerin sağlandığı yer veya herhangi diğer bir ilişkilendirme olabilir. Tescili istenen mal ve hizmetlerle meşhur olan coğrafi yer adlarında bu bağlantı doğrudan kurulduğundan tescil mümkün olmayacaktır. Bir malın belli bir yerde sadece üretiliyor ya da satışa sunuluyor olması, o yerin o mal için coğrafi kaynak belirttiği anlamına gelmez. Bunun istisnası; üretim yapılan ya da satışa sunulan yerin belli bir mal ile ünlenmiş olması durumudur. Bu durumda coğrafi kaynak bağlantısı kurulabilir. Son olarak; Mevcut durumda böyle bir bağlantı yok ise, gelecekte coğrafi yer ile mal/hizmet arasında ürünün menşeine ilişkin böyle bir bağlantının kurulma ihtimali mümkün mü? Tescili talep edilen mal veya hizmetler ile coğrafi yer adı arasında ilgili kesimin zihninde henüz bir ilişki bulunmaması durumunda, coğrafi yer adının ilgili işletmelerce gelecekte bu ürünün menşeini göstermek için kullanılması ihtimali değerlendirilerek, ilgili tüketici kesiminin zihninde coğrafi yer adının bu mallara ilişkin coğrafi menşei gösterebileceği ihtimalinin makul olup olmadığı belirlenmelidir. Böyle bir bağlantının olup olmadığına karar verirken; ilgili kesimin söz konusu coğrafi isme, bu isim ile işaret edilen yerin özelliklerine ve ilgili mal gruplarına olan aşinalığına dikkat edilmelidir. Gelecekte ihtimal dâhilinde olan ekonomik gelişmeler bu varsayım değerlendirmesinde dikkate alınmalıdır. Konuya ilişkin değerlendirmeler yapılırken malların ve hizmetlerin niteliği, dikkate alınması gereken öncelikli unsurlardandır. Örneğin “şaraplar, tarım ürünleri ve içecekler” söz konusu olduğunda yer adları genellikle üretim yerine atıfta bulunuluyormuş gibi algılanır. Ancak, bu değerlendirme, coğrafi yer ya da bölgenin özelliklerine göre değişebilir.
Coğrafî markanın tesciline ilişkin olarak önemli olan, ilgili çevrenin bu coğrafî adı, mal/hizmetin üretim yeri gibi algılama ihtimalinin bulunup bulunmadığıdır . Coğrafî kaynak gösterilmesi, genellikle söz konusu coğrafî yerin, markanın ilişkin olduğu mal/hizmetler açısından özellik arz ettiği durumlarda söz konusu olmaktadır. Bu değerlendirme kapsamında, ilgili mal/hizmet türüyle, markada adı geçen coğrafî yer arasında yakınlık olup olmadığı önem taşımaktadır. Yargıtay, bu bağlantı saptanırken ibarenin doğrudan doğruya söz konusu hizmetleri akla getirip getirmediği, ürün ve hizmetin özelliklerini ön plana çıkartıp çıkartmadığı, gösterilen coğrafî yerin ilgili mal/hizmet türüne ilişkin olarak özel bir ününün bulunup bulunmadığına” hususlarına dikkat edilmesi gerektiğini belirtmektedir .
Yine Avrupa Adalet Divanı’nın 1999 tarihli Windsurfing Chiemsee Kararı’nda ise , Karara konu olan “Chiemsee“ ibaresi, Almanya’da Bavyera eyaletinin en büyük gölünün adıdır. Gölün yakınında yerleşim yeri bulunan davacı şirket, spor giysileri için söz konusu gölün adını ve resmini marka olarak tescil ettirmiştir. Marka sahibinin Chiemsee’deki mağazasında bu markayı taşıyan ürünler satılmaktadır; satılan ürünlerin tasarımı Chiemsee’de yapılmakla beraber, bunların üretimleri marka sahibinin başka bir yerde yerleşik olan bağlı şirketi tarafından gerçekleştirilmektedir. Davalılar ise, davacı ile aynı tür spor giysileri üreten rakip üreticilerdir. Davalılar, ürünlerinde aynı gölün adını, davacı ile karıştırılmayacak bir şekil ile birlikte kullanmaktadırlar. Davacı marka sahibi, davalıların söz konusu gölün adını ürünlerinde kullanmalarının kendi markası ile iltibas yarattığını ileri sürmüş ve marka hakkına dayanarak bu kullanımların engellenmesini talep etmiştir. Davalılar, davaya konu olan ifadenin bir yer adı olduğu için herkes tarafından kullanılabilecek, tasvirî işaret niteliği taşıdığını; üstelik her ne kadar davacı ile aynı ifadeyi kullansalar da, davacının markasıyla karıştırılmayacak kadar farklı şekilde kullandıklarını ve iltibastan söz edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Alman yerel mahkemesi coğrafî markaların hangi durumlarda tescil edilebileceği hususunda Avrupa Adalet Divanı’na soru yöneltmiştir. Divan, kural olarak coğrafî adların tasvirî işaret niteliği taşıdığını, ilgili herkesin kullanımına açık olduğunu, bunun temelinde de kamu düzeninin korunması düşüncesi yattığını belirtmiştir (no.25). Bununla birlikte coğrafî markaların hiçbir şekilde tescil edilemeyeceği iddiasını reddetmiştir. Mahkeme, tescil engelinden söz edilebilmesi için, ilgili çevrenin markayı nasıl algıladığı hususuna dikkat edilmesi” gerektiğini vurgulamıştır. Karara göre coğrafî kaynak belirtmekten kasıt: ilgili çevrenin, coğrafî markanın ilişkin olduğu mal/hizmeti, markada adı geçen coğrafî yer ile ilişkilendiriyor olmasıdır .
11. Hukuk Dairesi, Pendik Kararı’nda, coğrafî markaların tek başlarına tescil edilemeyeceklerini; bunların başka sözcüklerle birlikte oluşturdukları tamlamaların tescil edilebileceğini belirtmiştir. Yargıtay kararda “şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkân verilmesinin yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu” şeklinde yorum yapmıştır. Anılan kapsamda, örneğin “İstanbul” ve “Ankara” adlarının tek başlarına marka olarak tescil edilemeyecekleri, söz konusu yer adlarının “İstanbul Şarabı”, “Restaurant İstanbul” “Ankara Pazarları” gibi ekler alınarak tescil edilebileceği yönünde hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay, bu doğrultuda “Pendik” sözcüğünün tek başına marka olamayacağı, zira anılan durumda bir yer adının marka sahibinin tekeline bırakılmış olacağı şeklinde görüş belirtmiştir.
Dolayısıyla coğrafi yer adlarının marka olarak tescil edilmeleri durumunda, bunlar üzerinde marka sahibinin tekel hakkının doğacak olması, hem mevcut hem de ilerde piyasaya girecek olan rakiplerin menfaatlerine zarar verecektir . Bu nedenle kanun koyucu, coğrafî yere işaret eden ifadelerin kural olarak, herkesin kullanımına açık olması gerektiğini, belirli bir üreticinin tekeline verilemeyeceğini, bunun kamu düzeninin gereği olduğunu kabul etmektedir. Somut olay yönünden umuma mal olmuş, turistik ve Türkiye’de herkes tarafından bilinen coğrafi bir yer ismi olan … sözcüğünün hiçbir başka şekil veya sözcük ihtiva etmeksizin bir kişinin tekeline bırakılması mümkün değildir.
Bununla birlikte, başvuru markası ve davalıya ait markalar coğrafi yer adı içermesi nedeniyle zayıf bir marka özelliği taşımaktadır. Çünkü tekel altına alınmasına izin verilmeyen Türkiye’de yaşayan, herkesin bildiği il, ilçe ve semt isimler kullanılarak oluşturulan bu markalar, baştan itibaren zayıf marka konumundadır. Dolayısıyla bu tür ibareleri marka olarak seçenlerin önceden alınmış olan markalardan küçük bir takım değişiklikler yapmak suretiyle aynı coğrafi mahal bildirici sözcüklerin kullanıldığı başkalarına ait yemi isimlere/markalara engel olabilme olanağı daha baştan itibaren ortadan kalkmaktadır.
Zira zayıf marka seçen veya markasında bulunan ibarelerin yaygın kullanılması sonucu markası zayıflayan kimse, normalde iltibas teşkil edebilecek benzerlerinin kullanımına yani kendi markasının farklı unsurlarla kullanımına katlanmak zorundadır.
Avrupa Birliği’ne bağlı marka ofisleri tarafından 02.10.2014 tarihli “Nispi Ret Nedenlerine İlişkin Ortak Uygulama Hakkında Ortak İletişim- Karıştırılma İhtimali” konulu Ortak Uygulama Kılavuzu madde 5.3 (hedef 3’)te “ ortak bileşenler düşük seviyede ayırt edicilik taşıyorsa, karıştırılma ihtimali üzerindeki etkisini belirlemek” başlığı altında; “Markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/ farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun örtüşmesi, normalde kendiliğinde karıştırılma ihtimaline yol açmaz. Ancak şu durumlarda karıştırılma ihtimali olabilir; Diğer bileşenler daha düşük (ya da eşit derecede düşük) seviyede ayırt ediciliğe sahiptir veya belirgin olmayan görsel etkiye sahiptir ve markaların genel izlenimleri benzerdir veya markaların genel izlenimi son derece benze ya da aynıdır.” değerlendirmesinde bulunulmuştur.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda çekişme konusu “…” esas unsurunun coğrafi yer olması sebebi ile zayıf marka niteliği taşıdığı da dikkate alındığında; dava dosyasındaki davalı delillerinin incelenmesi neticesinde davalı markalarının tescilinin 2015 yılına dayandığı ve 25.11.2015, 22.11.2016, 15.02.2017, 02.04.2018, 02.04.2019 ve 18.09.2020 tarihli toplamda 6 adet fatura sunulmuştur. Bununla birlikte “boğazkere” markalı ürünlerin ödül aldığına dair çıktı ile yine şarap tanıtım kataloğu yönünden ise kataloğun ve bir sayfadan oluşan ve puan gösteren evrakın basımına ilişkin ne bir fatura ne de kataloğun orijinali sunulmuştur. Dolayısıyla sunulan fotokopiler üzerindeki bilgilerin kolaylıkla değiştirilebilir olması veya dava konusu marka başvurusundan sonra basılması, her zaman düzenlenebilir nitelikte olması ihtimalleri karşısında işbu kataloglar değerlendirmede göz önüne alınmamıştır. Dolayısıyla davalının … esas unsurunu kendine bağladığını ispatlayacak şekilde markanın pazar payına ilişkin dokümanlara, satış broşürleri, kataloglar, fiyat listeleri, yıllık faaliyet raporları, ciro bilgileri, reklam, yatırım masraflarını (yoğunluk, kapsam ve etkiyi) yansıtan belgelere ya da tüketicilerin davacının markasını tercih ettiğine dair kamuoyu yoklamalarına, resmi kuruluş, araştırma enstitüsü meslek veya ticaret odalarının “geniş çevrelerin görüşünü yansıtacak şekilde” beyanlarına, tüketici farkındalığını gösteren araştırma raporlarına ve buna benzer markasını ayırt edici hale getirdiğine ve markasının tanınmışlığını ispata yönelik bir delil sunmadığı, dolayısıyla markasını yoğun emek ve çabayla uzun süreli kullanım ve tanıtımla tüketiciler nezdinde markasal kullanım yoluyla ayırt edici hale getirdiği ve sözlük anlamından yani coğrafi yer adından bağımsızlaştırarak kendisine bağladığını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç itibariyle; davacının … RAKISI ibare ve biçimli markasıyla davalının markalarının genel izlenim yönünden biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, zira markaların bir bütün olarak korunabileceği, markalardaki farklılıkların markaların bütününde gerek okunuş gerekse görünüş ve anlamı yönünden yeteri kadar farklılık yarattığı, benzer, ilişkili olma yahut seri marka izlenimi yaratmaktan kurtardığı, karşılaştırma esnasında tescilli marka ile başvuru markasının parçalara ayrılarak incelenmesinin ve iltibasın bulunup bulunmadığının mücerret bir parçaya bağlı olarak yapılmasının mümkün olmadığı, ayırt ediciliği zayıf olduğundan bu ibarelerin münferiden değil başka bazı sözcük ve şekillerle birlikte tescil edilebileceği anlaşılmıştır. Ayrıca 18 yaşından büyük olan ilgili tüketicilerin çekişme konusu ürünler için ayırdığı satın alma süresi içinde dava konusu marka başvurusu işareti gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden bunun davalı markalarından farklı bir marka olduğunu anlayabilecektir. Zira başvuru kapsamındaki ürünleri almak isteyen kişiler yetişkinlerden oluşmakta olup gerek bütünsel gerek içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davalı markalarını sunan işletmeyle idari, ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Tüm bu tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda, davacılara ait …. sayı ve “… RAKISI” ibareli marka başvurusu ile davalı markaları arasında ilişkilendirme dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kullanım İspatı Yönünden Değerlendirme:
Kanunla belirlendiği üzere TÜRKPATENT nezdinde yapılmış olan marka tescil başvurularının ilanına yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Dava konusu marka tescil başvurunun ilanına davalı şirket tarafından yapılan itiraz neticesinde başvuru sahibi davacı tarafından itiraza dayanak markaların kullanımının ispatı talep edilmiştir. Kurum incelemesi sonucunda; itiraza gerekçe olarak gösterilen … markaların tüm mal ve hizmetler yönünden kullanımının ispatlanmasını talep edildiği ancak incelemede sunulan delillerin yetersiz olduğu, sunulan delillerin, 17/01/2018 tarihi itibariyle beş yıldan uzun süredir ciddi kullanımı ispatlar nitelikte fatura, broşür sunulmamış olduğu, sunulan görsellerin kesintisiz tarih bilgisi içermediği görülmüştür. Bu kapsamda dosyada yer alan deliller incelendiğinde sunulan delillerin kullanım ispatı yönünden yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalının Önceye Dayalı Kulanım hakkı ile Fikri veya Kişilik Haklarının İhlal Edilip Edilmediği Yönünden Değerlendirme:
Mevzuatta “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” hükmü düzenlenmiştir. Yine mevzuata göre; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” hükmü amirdir. Düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere davalının “…” işareti için davaya konu başvuru tarihinden önce bir hak elde ettiği iddiası var ise bu yöndeki itirazlarını davacı marka başvurusunun yayını aşamasında ileri sürmesi gerekir ki yapılan incelemede davalı şirketin tüm bu koşulları yerine getirdiği tespit edilmiştir.
Bu kapsamda davalının iddiası 2003 yılında kurulan firmasının unvanı … ŞARAPÇILIK GIDA TURİZM TARIM SAN. VE TİC. A.Ş ve www.urlasarapcilik.com.tr, tescilli alan adı ve ticari faaliyetlerinde “…” markasını kullandığı yönündeki iddiasını tevsik eden bazı delilleri de dosyaya sunmuştur. Sunulan bu delillerin önceye dayalı kulanım hakkı ile fikri veya kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği yönünden yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulü ile, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRKPATENT YİDK’ nun … sayılı kararının iptaline,
3-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davalılardan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacılar için 5.900,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
5- Davacılar tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.028,10 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
6-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/01/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 116,60.-TL
Posta Masrafı 111,50.-TL
Bilirkişi Masrafı 1.800,00.-TL
Toplam 2.028,10.-TL