Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/100 E. 2021/62 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/100
KARAR NO : 2021/62

DAVA : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Önlenmesi ve Durdurulması
DAVA TARİHİ : 16/03/2020
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/02/2021
İDDİA:
Davacı vekili 16.03.2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketlerin TÜRKPATENT nezdinde “…şekil ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu; davalının müvekkilleri şirkete ait tanınmış markaları hukuki dayanaktan yoksun olarak kullandığını, marka tecavüzünde bulunduğunu ve yine müvekkili şirketin onayını almaksızın ürün tanıtım görsellerine yer vererek satış yapmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu belirterek, söz konusu marka tecavüzü ve haksız rekabet nedeniyle bayi dış cephesinde ve içeride yer alan müvekkili şirketin “…+şekil”, “…” ve “…”, “…”, “…”, “…”, “… 4.5G” markalarını ve bunların yer aldığı ürün ve tarife isimlerini içeren tüm ışıklı/ışıksız tabelaların, afişlerin, el broşürlerinin, duvar kaplamalarının, görsellerin ve bunlarla sınırlı olmaksızın tüm materyalların kaldırılmasına, toplatılmasına ve kullanımının durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı …’a usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlık ve Uygulanacak Hükümler, Kanıtların Değerlendirilmesi ve Kabul:
Dava, davalı eyleminin davacı adına tescilli markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği iddiasına dayalı, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, önlenmesi ve durdurulması istemlerinden ibarettir.
Marka hakkına tecavüz sayılan haller 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29. maddede düzenlenmektedir. Kanunun 29/1(a) bendinde 7. maddeye atıf yapılarak, “marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın” marka hakkına tecavüz sayılan fiillerden olduğu belirtilmekte, daha sonra marka hakkına tecavüz sayılan diğer haller sıralanmaktadır. Bu durumda, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller incelenirken 7. maddeyle 29. maddenin birlikte dikkate alınması gerekir.
SMK’nın 29/1(a) maddesi marifetiyle 7/2(a) maddesinde, “Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması”, 7/2(b) maddesinde ise, “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında sıralanmıştır.
SMK’nın 7/2(c) maddesine göre, “Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması” 29/1(a) maddesi marifetiyle marka hakkına tecavüz sayılan fiillerdendir.
SMK’nın 7/3(e) maddesine göre ise, “İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında sayılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 39 ve devam eden maddelerinde de belirtildiği üzere, ticaret unvanı; tacirin, ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken ve bu işlemlerle ilgili evrakları imzalarken kullandığı addır. Buna göre ticaret unvanının işlevi, ticari işletmenin sahibi olan tacirin diğer tacirlerden ayırt edilmesini sağlamaktır.
İşletme adı ise; TTK md.53’te: “işletme sahibi ile ilgili olmaksızın, doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılan ad” olarak tanımlanmıştır. İşletme adının fonksiyonu ticari işletmeyi işleten tacirin değil, bizzat ticari işletmenin benzer işletmelerden ayırt edilmesine yöneliktir. İşletme adında serbestlik ilkesi vardır. İşletme sahibi, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve kamu düzenine aykırı olmamak koşuluyla istediği adı seçebilir.
6769 sayılı SMK’da düzenlenen marka ise, ticaret unvanı ve işletme adından farklı bir amaca hizmet eden tanıtıcı bir işarettir. Marka, taciri ya da ticari işletmeyi değil, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmek için kullanılır. Buna göre fonksiyonu tümüyle ticari işletmenin ürettiği, pazarladığı mal veya hizmetleri ayırt etmektir.
6769 sayılı SMK’nın yukarıda belirtilen 7/3(e) maddesine göre bir işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması da marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında belirtilmiş olmakla birlikte, bir işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak her türlü kullanımının marka hakkına tecavüz ettiğinden bahsetmek mümkün değildir. Bir işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanımı suretiyle marka hakkına tecavüz fiilinin oluşabilmesi için öncelikle bahse konu kullanımla tescilli marka arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olması gerekir.
Karıştırılma ihtimali, bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi) ile karşı karşıya olmasıdır. Karıştırılma ihtimali, bir işaretin aynısı ya da benzerinin kullanılması suretiyle, işaretin hitap ettiği alıcının zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapmasıdır. Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali vardır. Dolayısıyla, iltibas bulunduğunun kabulü için ticaret unvanının kullanımının marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Karıştırılma ihtimali “halk”, yani “ortalama tüketici” nezdinde olmalıdır. Bu nedenle karıştırılma ihtimalini değerlendirilmesinde “Ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin mal veya hizmetlerin kategorisine göre çeşitlilik gösterdiği de akılda tutulmalıdır” (C -251/95 Sabel / Puma [1997]). Dolayısıyla ortalama hafıza ve dikkate sahip sıradan tüketicinin marka ya da ticaret unvanını her zaman ve her şart altında detaylı olarak analiz etmeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bir markanın diğer marka ya da ticaret unvanı ile karıştırılma ya da bunlar arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, marka ya da ticaret unvanının hitap ettiği tüketici (ürünleri tüketen, kullanan kişi) ile müşteri (ürünleri belirli bir markadan tercih edip satın alan kişi) dikkate alınmak suretiyle, marka ve ticaret unvanının bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekir. Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün ya da ticaret unvanı kullanımının yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesidir.
Netice itibariyle, karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için öncelikle davacı adına tescilli marka ile davalıya ait ticaret unvanının aynı ya da benzer olması, ayrıca ticaret unvanının markanın tescil kapsamında bulunan mal ve/veya hizmetlerle aynı ya da benzer alanlarda kullanılması gerekir. Bu suretle, marka ile ticaret unvanı arasında bir karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için ticaret unvanın hitap ettiği ortalama müşteri kitlesi üzerinde marka ile ticaret unvanı arasında bir ilişki kurulması, başka bir ifade ile marka ile ticaret unvanının işletmesel kaynağının aynı olduğu, aynı kişi ya da kuruluşa ait olduğu ya da aralarında lisans benzeri bir ilişki bulunduğu algısının ortaya çıkması gerekir.
Davacı vekili tarafından, davalı kullanımlarının aynı zamanda TTK hükümleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürüldüğünden uyuşmazlığın bu açıdan da değerlendirilmesi gerekmiştir.
Haksız rekabet 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK m. 54 f.2’de “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir.
TTK m. 55’de ise başlıca haksız rekabet halleri örnekseme metodu ile belirtilmiştir. Madde düzenlemesinde belirtilen başlıca haksız rekabet halleri; “dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar (kötüleme, avantaj sağlama, hakkı olmayan unvanları, meslek, derece ve sembolleri kullanma, karıştırılmaya neden olma, karşılaştırma ya da üçüncü kişiyi benzer yollarla öne geçirme, tedarik fiyatının altında fiyatla satışa sunma yoluyla aldatma, gerçek değer hakkında yanıltma, karar verme özgürlüğünü sınırlama, nicelik ve nitelikte yanıltma, hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanın açık olmaması, tüketici kredilerine ilişkin açık beyanda bulunmamak, yanıltıcı sözleşme formüllerini kullanmak), sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarını kullanmak” olarak belirtilmiştir.
TTK’nın somut uyuşmazlıkla ilgili hükmü ise, TTK m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi olup, düzenleme “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklindedir.
Söz konusu düzenleme, Yargıtay’ın da pek çok kararında belirttiği gibi, emek ilkesine dayanmaktadır. Buna göre: “rekabet koşullarında herkesin mallarını, ürünlerini, tanıtma vasıtalarını bizzat kendisinin yapacağı harcama ve gayretlerle tanıtması” zorunludur (Bkz. Nomer Ertan, Füsun: Haksız Rekabet Hukuku: İstanbul: On İki Levha 2016, s. 169’dan naklen). Buna göre karıştırılmaya yol açan önlemler alan kişinin, başkasının emeğinden haksız yere yararlanmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
TTK m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi hükmü, her tür tanıtma vasıtası için uygulama alanı bulabilmektedir. Hüküm; başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işlerinden söz etmektedir. Anılan hükmün kapsamına ad, marka, ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi araçlarla işlenmiş iltibas fiilleri girmektedir.
Söz konusu hüküm, tescil edilmemiş tanıtma vasıtaları (tescilsiz ticaret unvanı, marka gibi) yanı sıra, tescilli olan tanıtma vasıtalarına da uygulanabilmektedir. Yargıtay; tescilli bir marka, ticaret unvanı ya da bir diğer sınai mülkiyet hakkı söz konusu olduğunda, bunlara hem sui generis hükümlerin (tescilli markaya ilişkin özel marka düzenlemesinin; önceden 556 sayılı KHK, günümüzde 6769 sayılı SMK’nın) hem de haksız rekabete ilişkin TTK hükümlerinin birlikte uygulanacağını ifade etmektedir. Özellikle sui generis hükümlerin yetersiz kaldığı durumlarda, haksız rekabete ilişkin kurallar, söz konusu eksikliği giderebilmektedir.
TTK m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi uygulanabilmesi için:
•“İki mal, iş ürünü, faaliyet veya iş söz konusu olmalı,
•Bunlar birbirinin aynısı olmalı veya aralarında karıştırılmaya müsait bir benzerlik bulunmalı,
•Bunlardan biri sahibi tarafından haklı olarak kullanılıyor olmalı ve
•Diğer kimsenin benzer mal, iş ürünü veya tanıtma vasıtasını ticari amaçlarla kullanması ya da ticari amaçlı faaliyetler yürütmesi” şartları aranmaktadır (Nomer Ertan, s. 185).
Açıklanan temel ilkeler çerçevesinde, somut uyuşmazlık yönünden haksız rekabetin oluşması için, davalı kullanımları ile davacı markaları ya da ticaret unvanı arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; Sivas Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak nöbetçi mahkeme aracılığı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davalının “….” adresinde bulunan iş yerinde dış ve iç mekan içinde yerinde inceleme yapılarak davacıya ait “…”, “…” ve “…” ibareli markaların kullanıldığı; Şikayete konu olan hususların 6769 sayılı kanun kapsamında marka taklidi olduğu, davacı firmaya ait markaların davalıya ait işyerindeki iç-dış cephe görsellerinde ve dağıtılan broşürlerde ayırt edilemeyecek kadar benzer şekilde kullanıldığı; Tanıtım görsellerinde kullanılan marka ve logonun; uluslararası pazarda bilinir ve hatta meşhur bir marka olan davacı firma şekil ve işaretlerini taklit ederek ayırt edilemeyecek kadar benzer şekilde kullanıldığından; 6769 sayılı kanun anlamında iltibasa sebebiyet verecek durum oluşturduğu; Şikayete konu marka ve logolar üzerinde bulunan şekil ve işaretler ulusal ve uluslararası patent kuruluşları tarafından müşteki firmaya tescilli olduğundan, 6769 sayılı SMK ilgili maddeleri uyarınca marka hakkına tecavüz oluştuğu; Davalının, müştekiye ait şikayete konu markalar yönünden, tecavüzü bulunduğundan davacının şikayet hakkına sahip olduğu; Davalının iştigal ettiği iş itibari ile suça konu olan ürünlerin marka taklidi olup olmadığını bilecek durumda olduğu; Şikayete konu görsellerin; ulusal çapta bilinen ve tercih edilen markanın taklidi olması, müşteri yanıltıcı özellik taşıması, davacı firmalar tarafından gerek marka hakkı gerekse lisans bedelleri için yapmış olduğu yatırımları bertaraf etmesi sebebiyle 6102 sayılı TTK kapsamında haksız rekabet oluşturacağı; Şikayete konu ürünler ile müştekinin marka sınıflarının tescil belgelerinin, tescil sınıflarının uyumlu olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, davalının “…” adresindeki işyerinde davacıya ait “…”, “…”, “…”, kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin menine, önlenmesine ve durdurulmasına, bu kapsamda, “…”, “…”, “…”, markalarının bayi dış cephesinde ve içeride yer alan ve bunların yer aldığı ürün ve tarife isimlerini içeren tüm ışıklı/ışıksız tabelaların, afişlerin, el broşürlerinin, duvar kaplamalarının, görsellerinin ve tüm tanıtım vasıtalarının kaldırılmasına, toplatılmasına ve kullanımının durdurulmasına, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-Davalının “…” adresindeki işyerinde davacıya ait “…”, “…”, “…”, kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, MARKAYA TECAVÜZÜN VE HAKSIZ REKABETİN MENİNE, ÖNLENMESİNE VE DURDURULMASINA, Bu kapsamda, “…”, “…”, “…”, markalarının bayi dış cephesinde ve içeride yer alan ve bunların yer aldığı ürün ve tarife isimlerini içeren tüm ışıklı/ışıksız tabelaların, afişlerin, el broşürlerinin, duvar kaplamalarının, görsellerinin ve tüm tanıtım vasıtalarının kaldırılmasına, toplatılmasına ve kullanımının durdurulmasına,
3-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 1.556,48 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacıya AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/02/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 132,20.-TL
Posta Masrafı 239,38.-TL
Keşif Harcı 384,90.-TL
Bilirkişi Masrafı 800,00.-TL
Toplam 1.556,48.-TL

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.