Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/358 E. 2022/272 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/358 Esas – 2022/272
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/358
KARAR NO : 2022/272

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 10/08/2019
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 10/08/2019 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiği, oysa davacının markasının …, davalının markasının ise … ibaresinden teşekkül ettiğini, taraf markalarında markanın büyük kısmını ve ayırt edici kısmını teşkil eden “….” harflerinin ortak olduğunu ve aynı zamanda harf dizilimlerinin birebir aynı olduğunu, taraf markalarının “…” ibaresi ile başladığını ve aynı zamanda her ikisinin de “a” harfi ile bittiğini, müvekkili markasının orijinal niteliği yüksek bir marka olup müvekkilinin markasının spesifik ve kullanımı yaygın olmayan orijinal nitelikte bir ibare olan … ibaresi ile başladığını ve “A” harfi ile bittiğini, buna karşın davalının markasının da aynı teşkil tarzına sahip olması, davalının da markasının … ile başlaması ve “A” harfi ile sona ermesi itibariyle taraf markalarının birbirlerinin serisi, bir başka versiyonu niteliğinde olduğunu, müvekkilinin … markası karşısında davalının … markasında bir markanın ayırt ediciliğinin daha düşük olduğu kısma “L” harfi yerine “RV” şeklinde iki harfi eklemekle ayırt edicilik sağlanmamış olduğu gibi bu durumun markaların iç içe geçmesine yol açmış olup bu haliyle markaların refleksif olarak birbirlerini çağrıştırdığını, markalar telaffuz edildiğinde de daha baskın bir benzerlik olduğunu, davalı markasındaki “R” harfinin baskın bir ses oluşturmadığını, bu haliyle markaların kulakta bıraktığı ses itibariyle birbirleriyle ilişkilendirilmesi ve birbirlerini çağrıştırmalarının kaçınılmaz olduğunu, bu husus itibariyle taraf markaları arasında iltibas oluşmasının kaçınılmaz olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen marka bazı harfleri ortak olarak içermekle birlikte; markaların görsel ve işitsel olarak belirgin biçimde farklılaşması, markalar arasında kavramsal bir benzerlik bulunmaması, çekişme konusu malların hitap ettiği uzmanlaşmış tüketici kesiminin dikkat düzeyinin ortalamanın üzerinde olması, malların son kullanıcısı olan halkın genelinin ise ilaç, vb. nitelikteki sağlığa yönelik ürünlerde ortalamanın üzerinde ihtiyat gösterecek olması gibi hususlar birlikte göz önüne alındığında, markalar arasında iltibas ve karıştırılma ihtimalinin doğmayacağının açık olduğunu, davacı vekilinin iddialarının aksine, markaların; yazılış, okunuş ve anlam itibarıyla 6769 sayılı SMK m.6/1 anlamında benzer olmadığını, davalı markasının, toplu olarak bıraktığı intiba dikkate alındığında davacı markalarından çok farklı olduğunu ve iltibas ihtimalinin doğmasından bahsetmenin imkansız olduğunu, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibaın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma olasılıklarının bulunmadığını, çekişme konusu malların niteliği ile bu malların hitap ettiği tüketici kesiminin dikkat düzeyi (ilaç markalarının, dikkat seviyesi yüksek olan bilinçli tüketici kesimine hitap ettiği hususu) göz önüne alındığında, markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, dava konusu marka ile itiraz konusu markanın ortalama alıcı kitlesinin doktor ve eczacılar olduğu, davalı markasının toplu olarak bıraktığı intiba dikkate alındığında, markaların görsel ve işitsel olarak belirgin biçimde farklılaşması, markalar arasında kavramsal bir benzerlik bulunmaması, ilaç markalarının orijinal niteliği az olan, ayrım gücü zayıf markalar olması karşısında ve karıştırılma ihtimalini ortadan kaldıracak küçük ilave veya değişikliklerle iltibas ihtimalinin bertaraf edilebileceği hususları gözetildiğinde; müvekkili Kurum Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından alınan kararın usule ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 12/06/2019 tarihinde tebliğ edildiği, 10/08/2019 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 03/08/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu marka ile davacı markası arasında dava konusu markanın kapsamındaki 05. Sınıfa ait mallar bakımından karıştırılma ihtimali bulunmadığı, TÜRKPATENT … sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 05.sınıftaki “05: İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı ve “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu markanın kapsamında yer alan malların tamamı, davacının redde gerekçe markasının kapsamında aynı/aynı tür olarak yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “…” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, gri renkte, küçük harflerle “…” ibaresinin yer aldığı herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markasıdır. Dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir.
Davacıya ait redde gerekçe “…” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, siyah renkte, kalın büyük harflerle “…” ibaresinin yer aldığı herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markasıdır. Davacının redde gerekçe markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde, davacının gerekçe markasının esas unsuru konumundaki “…” ibaresinin Portekizce “yaka” anlamına geldiği, dava konusu markanın esas unsuru konumundaki “…” ibaresinin ise herhangi bir anlamının bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; dava konusu marka ile davacının markaları, marka işaretleri bakımından görsel, işitsel ve anlamsal olarak karşılaştırıldığında, aralarında anlamsal bir benzerlik bulunmadığı, her iki markanın “…” ibaresi ile başladığı, “a” harfi ile bittiği, markaların esas unsurları arasındaki farklılığın dava konusu markadaki “rv” ve davacı markasındaki “l” harfi olduğu, markalar arasındaki bu düzeydeki bir benzerliğin iltibasa yol açacağına dair genel bir algı mevcut ise de, bu hususun her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerekmekte olup, somut uyuşmazlıkta belirtilen harf farklılıklarının görsel ve işitsel bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olup olmadığı, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açıp açmayacağı, kapsamlarındaki emtianın tüketici kitlesinin de dikkate alınarak yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
Güncel mevzuat gereğince iltibastan söz edilebilmesi için işaret aynılığı / benzerliği ile mal veya hizmet aynılığı/ benzerliği bir arada bulunmak zorundadır. Bunun yanı sıra halk (ilgili tüketici kitlesi) tarafından markaların karıştırılma ihtimali ve karıştırılma ihtimalinin markalar arasında ilişki olduğu ihtimalini kapsaması gerekmektedir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi, karıştırılma ihtimali bulunduğunu kabul etmek için yeterli olacaktır. “Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.” Elbette bu değerlendirme yapılırken markaların tescilli oldukları sınıflar da göz önünde bulundurulmalıdır. Markaları oluşturan işaretler arasındaki benzerlik, alıcıları satın almayı düşündükleri mal ve hizmet yerine, bir başka mal ve hizmeti almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı mal veya hizmet karşısında olduklarını bilmelerine rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasındaki idari – ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikeleri içinde ele alınmalıdır.
Doktrinde kabul edildiği üzere iki marka arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü/hizmeti satın almayı tercih ederler. Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir. Bunun yanı sıra markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Avrupa Topluluğu Adalet Divanı iltibas ihtimalinin belirlenmesinde, ortalama tüketici testinin uygulanmasını isteyerek değerlendirmeye konu ürünün ortalama tüketicisini de makul düzeyde bilgili, dikkatli ve tedbirli olarak tanımlamıştır. Yine ATAD kararlarında belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar/kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zekâ ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir.
Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan mallar ile redde gerekçe markanın kapsamındaki mallar aynı/aynı tür olsa da, markalar arasında anlamsal bir benzerlik bulunmadığı, dava konusu marka ile redde gerekçe marka arasında işitsel ve görsel olarak belirli bir düzeyde benzerlik bulunsa da, bu benzerliğin dava konusu 05. Sınıfa ait mallar bakımından iltibasa sebebiyet vermesi için ayniyete yakın düzeyde benzerliğin olması gerektiği, ancak somut olayda ayniyete yakın bir benzerlik bulunmadığı, davacıya ait marka ile davalıya ait dava konusu markanın arasında özellikle ilaçlar bakımından uzman tüketici olan doktor ve eczacılar ile ortalama tüketiciler olan hastalar bakımından iltibas ihtimali bulunmadığı, zira ilaçların farklı etken maddeleri içermesi ve farklı hastalıkların tedavisinde kullanılması durumunda iltibas oluşmayacağı, aynı etken maddeleri içermesi ve aynı hastalıkların tedavisinde kullanılması durumunda da doktor ve eczacılar gerek eğitim düzeyleri, gerekse sahip oldukları mesleki bilgiye bağlı olarak ilaç markaları yönünden ortalama tüketiciye nazaran çok daha yüksek bir algıya sahip oldukları, bu nedenle iki markayı karıştırmayacakları, ortalama tüketici açısından da ilaç seçiminin tüketicinin inisiyatifinde olmadığı, doktorun reçeteye yazdığı ilacın eczaneden alındığı, ilacın reçetesiz satılması durumunda da ortalama tüketicinin 05. sınıf emtia yönünden daha dikkatli olduğu, bu durumlarda eczacıya rahatsızlığını söyleyerek ilacı istediği ya da istediği ilacın kutusunu getirerek satın alındığı, bu durumda da araya uzman tüketici eczacı girdiği için iltibas ihtimali bulunmadığı, benzer değerlendirmenin yukarıda belirtilen Yargıtay kararında da belirtildiği üzere, markalarda aynı/aynı tür olarak yer alan 05. Sınıftaki diğer mallar için de geçerli olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde dava konusu marka ile redde gerekçe marka arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın düşümü ile 36,30 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/09/2022