Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/238 E. 2021/101 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/238
KARAR NO : 2021/101

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 03/06/2016
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2021
İDDİA:
Davacı vekili 03.06.2016 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin 1973 yılında plastik sektöründe faaliyet gösterdiğini, 1990 yılında esnek ambalaj konusunda sektöre yeni soluk kazandırdığını, 43 yıllık deneyimi ile Türkiye’nin en büyük ambalaj üreticisi ve sektörün lideri konumunda olduğunu, 70 aşkın ülkeye ihracat ile müvekkilinin 20 yılı kesintisiz bir şekilde kullandığı … ibareli markası ile sürdürdüğünü, davalının … ibaresi için marka tescil başvurusunda bulunduğunu ancak bu başvurunun TÜRKPATENT tarafından yayına çıkarıldığını, bu ilana yapılan itirazın Türk Patent Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından red edildiğini ancak davalı başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın YİDK tarafından kabul edildiğini, müvekkilin itirazının reddi ile 2005 yılından bu yana tescilli olan … ibaresinin haklarını ihlal edeceğini, müvekkilinin markalarının ortak unsurunun ve seri marka haline gelen unsurunun … ibaresi olduğunu, davaya konu olan markanın 06 ve 16. Sınıfları kapsadığını, müvekkilin … kod numaralı … ibareli ve … sayılı … ibareli HOTEL RESTAURANT CAFE” markanın 03, 16, 17 ve 21. Sınıfta tescilli olduğunu, bu nedenle taraf markaların mal ve hizmetlerin aynı olduğunu, müvekkilin markasının tüketici nezdinde tanınmış olduğunu … ibaresi ile iltibas eder nitelikte olduğunu, davalının müvekkilinin markasının tescil tarihinden önce … ibaresine ilişkin herhangi bir markasının olmadığını, davalının sair marka tescillerinden … ibaresini çıkartarak … ibaresi için marka tescil başvurusunda bulunduğunu, bu durumun müvekkilinin markası ile benzeştirebilmek gayesinde olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptali ile … sayılı “…+şekil” ibareli markanın iptaline karar verilmesini, davaya konu olan markanın tescili halinde sicilden terkinini ve hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalar arasında ayırt edilmeyecek derecede benzer olduğu bu durumun iltibasa neden olacağı iddiasının yerinde olmadığını, Ankara .. FSHHM’nin … K. Sayılı kararı ile başvuru sahibi davalının … ibaresi üzerinde … sayılı marka nedeniyle müktesep hakkının bulunduğunu, bu nedenle YİDK kararının hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgeleri getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor ve teknik yönlerden mahkememizin aşağıdaki reddi doğrultusunda yararlanılmış; iltibas değerlendirmesi bir bütün olarak hukuki mesele olduğundan, rapordaki bu yönlere ilişen aksi görüş değerlendirmelere aşağıdaki gerekçelerle itibar edilmemiştir.

GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “…+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 11.04.2016 tarihinde tebliğ edildiği, 03.06.2016 tarihinde açılan davanın, 556 sayılı KHK’nin 53. maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 19.02.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Davaya konu olan … sayılı ibareli marka ile kısmi redde mesnet olan “…” ibaresi arasında görsel ve işitsel olarak benzerlik bulunduğu taraf markaların redde konu 06. Sınıftaki: “Alüminyum folyo” ve 16. Sınıftaki “Kağıt karton ve bunlardan mamul bu sınıfa dahil ürünler, özellikle masa örtüleri, kağıt havlular, peçeteler, filtre kağıtları, kağıt mendil, tuvalet kağıdı, kağıt bebek bezleri; kağıt Amerikan servisleri, kağıt veya plastik çöp torbalan; bu sınıfa dahil kağıt, karton veya plastikten mamul şişe ambalaj malzemeleri, basılı evraklar, sarma/ambalaj için plastik filmler, ambalaj kağıtları, kağıt torba ve çantalar, plastik torba ve çantalar, pişirme için mikrodalga fırın torbaları” mallarının da birebir aynı olması nedeniyle 556S. KHK’nın 8/1-b maddesi koşullarının oluşacağı, Ancak davalının gerek … tescil numaralı … markasından gerekse mahkeme kararı ile müktesep hak kabul edilmiş kararı dikkate alındığında davacının 06 ve 16. Sınıfta redde konu olan mallar için kazanılmış hakkından söz edilebileceği” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait …, … sayılı ve “…”, ”… hotel-restaurant-cafe” ibareli markaların, davalının … sayılı “…+şekil” ibareli başvurusu yönünden KHK’nin 8/1-b, 8/4 ve 35.maddeleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 16/08/2013 tarihinde “…+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 06, 16.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının …, … sayılı ve “…”, ”… hotel-restaurant-cafe” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiği, bu ret kararına karşı bu kez davalı şirketin, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile kabul edildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.

556 sayılı KHK’nin 8/1-b hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı “…+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 06, 16.sınıftaki “06.SINIF: Alüminyum folyo. 16. SINIF: Kağıt karton ve bunlardan mamul bu sınıfa dahil ürünler, özellikle masa örtüleri, kağıt havlular, peçeteler, filtre kağıtları, kağıt mendil, tuvalet kağıdı, kağıt bebek bezleri; kağıt Amerikan servisleri, kağıt veya plastik çöp torbalan; bu sınıfa dahil kağıt, karton veya plastikten mamul şişe ambalaj malzemeleri, basılı evraklar, sarma/ambalaj için plastik filmler, ambalaj kağıtları, kağıt torba ve çantalar, plastik torba ve çantalar, pişirme için mikrodalga fırın torbaları” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise …, … sayılı ve “…”, ”… hotel-restaurant-cafe” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 03, 05, 16, 17, 21.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki dava konusunu oluşturan 06, 16.sınıftaki malların itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
556s.KHK’nun 8/1-b maddesi kapsamında bir iltibas ihtimalinin varlığı saptanırken, ilk şart markaların kapsamlarında yer alan mal/hizmetlerin benzer olması; ikinci şart ise markaların benzer olmasıdır. İş bu davaya konu markalar arasında mal/hizmet benzerliği şartının gerçekleştiği tespitinden sonra, markaların benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekmektedir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Davaya konu olan markanın kelime ve şekil unsurundan oluşan karma bir marka olup kare formundaki geometrik şeklin içinde mavi zemin üzerine sarı renkle büyük ve standart harf karakteri ile … ibaresi ile bu ibarenin üzerinde karikatürize edilen aşçı başlığı ile bu balığın etrafında yıldızlar ile tüm bu unsurların üzerinde 5 tane yıldızdan oluştuğu tespit edilmiştir. Davaya mesnet gösterilen markalardan biri herhangi bir şekil unsuru içermeden düz yazı ile … ibaresinden diğer mesnet olan yine düz yazı ile … ibaresi bu ibarenin üzerinde ise yatay çizgi ile altında ise şerit içinde görece olarak ayırt ediciliği düşük hotel, restaurant ve cafe ibaresinden oluştuğu görülmüştür. Bu minvalde taraf markaların esaslı unsurunun … ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca markaların benzerlik düzeylerinin değerlendirilmesinde; mal ve hizmetlerin niteliği, bunlara ilişkin satın alma kararları ve tüketici davranışları da dikkate alınmalıdır. Örneğin bir iş makinesinin ortalama tüketicisinin satın alma sürecinde gösterdiği dikkat düzeyi ile bir giysi ya da gıda ürünü ve/veya bu gıda ürününe ilişkin hizmeti tercih eden ortalama tüketicinin satın alma sürecinde gösterdiği dikkat düzeyi farklıdır. Ürün ya da hizmetin satış zincirinde uzman kişiler, tedarikçiler ve bu kişilerle aynı bilgi ve dikkat seviyesine sahip olmayan nihai tüketiciler varsa, markaların benzerliğinin incelenmesinde çekişmeli mal veya hizmetin temini için en az dikkat gösteren tüketici/müşteri grubu esas alınmalıdır. Davaya konu marka başvurusunun tescil edilmek istendiği 06 ve 16.sınıfın hitap etmiş olduğu tüketici kesimi, daha çok nihai tüketicilerdir. Nihai tüketici, normal düzeyde bilgilendirilmiş, makul ölçüde dikkatli, işaret ve markayı aynı anda görüp detaylarını karşılaştıramayan ve daha önce yararlandığı mallar/hizmetlerle ilgili markanın göz ve kulağında kalan izine dayanarak sonraki malları/hizmetleri alım aşamasında kullanan bir niteliği haizdir. Bir diğer ifadeyle, bahse konu tüketici kesimi; çok dikkatli kişilerden oluşmayan, davaya konu ürün ve hizmetler hakkında normal bir bilgi seviyesine sahip; yeteri kadar dikkatli ve tedbirli; marka ve işareti aynı anda göz önünde bulundurmayan; bunları seyrek olarak karşılaştırma imkanına sahip olan ve aradığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan, bu şekilde daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın ya da hizmetin markasının göz ve kulağında kalan ize; hatırlayabildiği kadarıyla hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı mal veya hizmete ilişkin alış verişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın almak yahut hizmetten yararlanmak isteyen özelliklere sahiptir.
Öyleyse, karşılaştırılan markalar arasındaki karıştırma olasılığının değerlendirmesinde amaç; doğal olarak ticari marka sahiplerinin niyetlerine bağımlı olmaksızın, özellikle karşılaştırmaya konu markaların görsel, fonetik ve kavramsal olarak verilen yönlerine ağırlık verilerek, kapsadıkları mal ve hizmetlerin karıştırılma olasılığı da dikkate alınarak değerlendirmektedir. Bu bilgilerden hareketle, somut olaya dönersek, dava konusu vakada; taraf markaların 16. Sınıfta yer alan mallarda “iltibas tehlikesi yaratacak benzerlikte” olduğu kanaatine varılmıştır. Açıklanan tüm bu tespitler çerçevesinde markalar görsel ve işitsel olarak benzer olduğu ve markaların 06 ve 16. Sınıfta yer alan malların da birebir aynı olması nedeniyle markalar arasında 556 S. KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında dava konusu tüm mallar bakımından karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Öte yandan somut olayda dava konusu davacının önceki tarihli markaları bulunduğu için iltibas tehlikesi anlamında sonuca varabilmek için öncelikle davalının önceki tarihli markasının dava konusu marka başvurusuna müktesep hak sağlayıp sağlamadığının incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle aşağıda müktesep hak konusu inceleme konusu yapılmıştır.
Müktesep Hak Yönünden Değerlendirme:
Yargıtay 11. HD 18.07.2011 tarih, …. sayılı kararında: “farklı kişiler adına tescilli mükerrer markaların varlığı halinde mükerrer marka sahiplerinden birinin yaptığı ve tescilli markasının serisi niteliğindeki yeni bir başvurunun 556 sayılı KHK’daki tescil engellerinin varlığına rağmen müktesep hak ilkesinden yararlanarak tescil edilebilmesi için daha önceki markasının tescil ve kullanımıyla ilgili olarak mükerrer marka sahipleri arasında bir uyuşmazlık çıkartılmaksızın markaların kullanılmakta olması ve mükerrer markadaki asıl unsur muhafaza edilmek suretiyle marka sahibi ile bağlantısı ve tüketici zihninde yarattığı izlenim korunmak suretiyle seri markalar yaratmak amacını taşıması öte yandan da diğer işletmeye ait mükerrer markayı oluşturan işarete yakınlaştırma, benzetme vb. şekilde iltibas tehlikesine yol açılmaması ve bu yolla haksız yararlanma sonucunun doğmaması gerekli” olduğu tespiti yapılmıştır.
Marka hukukumuzda tescilde öncelik ve teklik ilkesi kabul edilmekle birlikte, istisnai durumlar da söz konusu olabilmektedir. Nitekim müktesep hak müessesesi de bu istisnai durumlardan birisidir. “Müktesep hak”, marka başvurunun kesinleşmesine bağlanan en önemli sonuçlardan biri olup; tescil hüküm ifade ettiği sürece ve aşağıda açıklanacak olan koşulların mevcudiyeti halinde aynı veya benzer işaret için üçüncü kişinin başvurması halinde, marka sahibi lehine mutlak ve/veya nispi ret nedeni teşkil eder (mülga 556 s. KHK m. 7, 8). Bu istisnai duruma ilişkin olarak Yargıtay’ın aşağıda belirtilen bazı kararlarında, bazı istisnai durum ve koşullarda önceki tarihli marka tescilinin sonraki tarihli marka ya da marka başvurusu açısından kazanılmış bir hak teşkil edeceği içtihat edilmiştir. Yüksek Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “…. / …” yine, 14.11.2008 tarih ve 2008/11505E., 2008/12839K.s. “…” kararlarında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararı aşağıdaki şekildedir: “Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/Veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Yukarıdaki açıklama ve davalının daha önceki kullanımları da gözönüne alındığında; davalının başlangıçta tescilsiz ve 1994 tarihinden itibaren de tescilli olarak özgün biçimiyle uzun süredir kullandığı markasındaki ‘E … + taç şekli’ asli unsurunu herhangi bir değişikliğe uğratmaksızın ancak, yanına ‘E … lady’ ve ‘E … ….’ ibarelerini eklemek suretiyle tescil ettirdiği dava konusu markaların seri marka niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır. Çünkü, dava konusu markalardaki ‘E …’ ibaresi davacı markalarının da asli unsurunu oluşturmakla birlikte, davalı özellikle çok önceden beri kullandığı ‘E … + taç şekli’ markasındaki özgün biçimi değiştirmeden dava konusu markalara da taşıyarak işletmesel köken anlamında dava konusu markalar ile arasındaki bağlantıyı oluşturmuştur.
Tarafların ‘E … ‘ asli unsuruna sahip önceki tarihli mükerrer markalarının varlığı ve hükümsüz kılınmadığı müddetçe her ikisinin de birbirlerinin mükerrer markalarını kullanmaktan men edemeyecek olmaları göz önüne alındığında, iltibas tehlikesi yaratmayacak şekilde tescil olunan dava konusu seri markaların KHK’nın 42. maddesi uyarınca hükümsüz kılınması kazanılmış haklar ilkesine uygun düşmeyeceği gibi taraflar arasındaki menfaatler dengesini de zedeler. “
Bu karardan da anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
 Öncelikle kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, yani kullanım ve tescilin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması gerekir.
 Kazanılmış hak teşkil ettiği ileri sürülen markaya dayalı olarak yapılan başvurunun, ilk markanın asli unsuru muhafaza etmesi ve bu markadan uzaklaşmadan oluşturulması gerekir. (Önceki markanın asli unsuru değişmiş ise, bu artık yeni bir marka başvurusu olacaktır.)
 Son olarak da; sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, emtia listesinin genişletilmesi yoluna gidilmemesi gerekir.
Aşağıda davacının dava konusu marka başvurusu ile önceki tarihli markalasının işaret benzerliği değerlendirildiğinde müktesep hakkın kabulü için aranan koşullardan müktesep hak iddia edilen tescilli marka ile davaya konu başvurudaki asli unsurların muhafaza edilmiş olup olmadığıdır.
Davalı …& …şirketinin müktesep hak iddiasına dayalı 01.04.2005 başvuru, 17.06.2009 tescil tarihli … sayılı “… …+şekil” markasının bulunduğu, kapsamında 01 / 03 / 04 / 05 / 06 / 07 / 08 / 09 / 11 / 16 / 20 / 21 / 25 / 31 / 34.sınıflardaki mal ve hizmetlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalının önceki tarihli markası kelime ve şekil unsurundan oluşan karma bir marka olup kare formundaki geometrik şeklin içinde mavi zemin üzerine sarı renkle büyük ve standart harf karakteri ile … ibaresi ile bu ibarenin üzerinde karikatürize edilen aşçı başlığı ile bu başlığın etrafında yıldızlar ile küçük ve cılız punto ile … ibaresi ile tüm bu unsurların üzerinde 5 tane yıldızdan oluştuğu tespit edilmiştir. Dolayısı ile davalının dava konusu marka başvurusunda yer alan asli unsur önceki tarihli markaların asli unsuru, muhafaza edilerek başvuruya konu edilmiştir. Markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunduğu açıktır. Davalının dava konusu marka başvurusunda “…” ibaresini cılız punto ile konumlandırılmış olması, bu unsurunun ayırt ediciliği kısmi redde konu mallar için sağlamakta yeterli olmadığı için farklılaşma olarak algılanacak bir husus olmadığından bu markanın kazanılmış hak iddiası bakımından dikkate alınabilmesi mümkündür. Bu minvalde davaya konu olan 06. SINIF: “Alüminyum folyo” ve 16. SINIF: Kağıt karton ve bunlardan mamul bu sınıfa dahil ürünler, özellikle masa örtüleri, kağıt havlular, peçeteler, filtre kağıtları, kağıt mendil, tuvalet kağıdı, kağıt bebek bezleri; kağıt Amerikan servisleri, kağıt veya plastik çöp torbalan; bu sınıfa dahil kağıt, karton veya plastikten mamul şişe ambalaj malzemeleri, basılı evraklar, sarma/ambalaj için plastik filmler, ambalaj kağıtları, kağıt torba ve çantalar, plastik torba ve çantalar, pişirme için mikrodalga fırın torbaları” emtiaları kapsamında davacının kazanılmış hak iddiasına konu ettiği ve konu hakkında aranan koşullar bakımından dikkate alınabilecek önceki tarihli markalar kapsamında aynı/aynı tür olarak yer almaktadır. Bu nedenle … markası ile ilgili olarak gerek önceki tarihli yukarıda yer alan emtialar bakımından gerekse mahkeme kararı ile müktesep hak kabul edilmiş olduğu kararı benimsenerek değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca Ankara ….FSHHM’nin …. K.sayılı kararı ile tevsik edildiği üzere başvuru sahibi davalının “…” ibaresi üzerinde …sayılı “… …+şekil” ibareli markası nedeniyle müktesep hakkı bulunduğu anlaşılmıştır.
KHK’nın 8/4. maddesi ile amaçlanan, tanınmış bir markanın aynı/benzerinin farklı mal/hizmetlerde kullanılmasının önüne geçmektir. Bu cümleden olarak davalı markası, davacı markalarından farklı sınıf veya emtialar için tescil edilmek istenmediğinden, bu madde kapsamında başka bir inceleme yapma imkanı bulunmamaktadır. Diğer yandan, somut davada davacının davaya mesnet olan “…” markasının incelenmesinde TÜRKPATENT özel korunan markalarda yapılan aramada davalı markası yer almamaktadır. Bununla birlikte dosya kapsamında da tanınmışlığa dair herhangi bir delil de yer almadığından davacının markasının tanınmış olduğu ispat edilememiştir. Davacının “…” markasını, hangi emtialar üzerinde kullandığını ve yukarıdaki kriterler kapsamında ne şekilde tanınmış marka haline getirdiğini gösteren hiçbir belge, delil, bulunmamaktadır. Böyle bir markanın, markasal bir kullanımı söz konusu olsa dahi, bu markasal kullanımın, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, “tanınmış” hale getirildiğinin; pazar araştırmaları, tutundurma araçları, yapılan harcamalar ile tüketicilerin hafızasında yer edinildiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Ne var ki, bu kriterlerin karşılandığına dair hiçbir delil ve belge, dosya içeriğinde bulunmamaktadır. Davacının markasal nitelikte kullanımlarını ortaya koyan ve “…” ibaresinin belirli bir mal / hizmet yönünden yoğun bir biçimde kullandığını kanıtlayan delillerin sunulmamış olması karşısında, somut uyuşmazlıkta, davacı markasının tanınmış marka olarak değerlendirmenin mümkün olmayacağı mütalaa edilmiştir. Dolayısıyla; somut olayda, 556 S. KHK’nın 8/4 maddesi uygulanması koşullarının hiçbirinin oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 29,20 TL harçta düşümü ile 30,10 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.04/03/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.