Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/568 E. 2022/966 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/568 Esas – 2022/966
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/568
KARAR NO : 2022/966

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 31/08/2022
KARAR TARİHİ : 07/12/2022
K.YAZIM TARİHİ : 08/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22.01.2017 tarihinde saat 20.10 sıralarında Gaziantep Eski Nizip D-400 Karayolu Çaybaşı Besi Organize Sanayi Bölgesi Giriş Kavşağında meydana gelen trafik kazasında, …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın Gaziantep istikametinden Nizip istikametine doğru seyri halinde hatalı sollama yapması ve karşı istikametten gelen vefat eden … …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpması sonucu meydana geldiğini, … plakalı araçta … …, … … ve … … … isimli şahısların vefat ettiğini, aynı araçta … …, …’in yaralandığını; … plaka sayılı araçta araç sürücüsü …, ‘nin yaralandığının tespit edildiğini, 22.01.2017 tarihli kaza tespit raporuna göre; kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’in 2918 Sayılı KTK’unda yer alan sürücülere ait kusurlardan 56/1/a (Şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymamak) kuralını ihlal ettiğini, ve kusurlu olduğunu, … plakalı araç sürücüsü … …’in ise bu kazanın oluşumunda herhangi bir kural ihlalinin olmadığını, Gaziantep …Ağır Ceza Mahkemesinin ….Karar sayılı kararı ile Sanık …’in TCK’nın 85/2. maddesi uyarınca sanığın hatalı sollama sırasında kazaya sebebiyet vermesi, hızının tek yönlü yola göre belirlenen hız 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK’nın 62.maddesi uyarınca indirilerek sanığın 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, T.C. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Adli Tıp Polikinliği tarafından hazırlanan 11.08.2020 tarihli rapora göre ….nin: “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirildiğinde kişinin özür oranının %5 ve sürekli olduğunu, “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirildiğinde kişinin engel oranının %5 ve sürekli olduğunu, 22.01.2017 tarihinden itibaren kişinin iyileşme süresinin 2 haftaya kadar uzayabileceği kanaatine ulaşıldığını, tüm bu nedenlerle; fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve HMK m.107 kapsamında artırılmak kaydıyla şimdilik; 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik ve 100,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplamda şimdilik; 1.100,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından daha önce sigorta tahkim komisyonu’nda dava açıldığını, müvekkili şirket yönünden davanın reddine karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, davacı tarafından Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 2022.E.19222 sayılı dosyası ile dava açıldığını, Komisyonun 14.06.2022- K-2012-144547 kararı ile müvekkili şirketin pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/i maddesi uyarınca aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasının bir dava şartı olarak belirtildiğini, buna göre, bir davanın ikame edilebilmesi için, aynı davanın aynı taraflar tarafından daha önce kesin hüküm bulunmaması gerektiğini, kesin hüküm nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kesin hüküm itirazlarını tekrarla birlikte esas yönünden de davanın reddini talep ettiklerini, kazaya karışan … plaka sayılı aracın kaza tarihinden önce satılmış olduğundan müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, emniyet kemeri takılmaması sebebi ile müterafik kusur indirimi yapılmasını talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek üzere tazminat hesabının genel şartlar uyarınca TRH 2010 tablosu esas alınarak ve %1,8 teknik faiz oranı kullanılarak yapılmasını talep ettiklerini, kesin hüküm itirazımızın kabulü ile davanın reddine, kabul anlamına gelmemek üzere davacının Adli Tıp Kurumu’na sevki ile rapor aldırılmasına, kabul anlamına gelmemek üzere; Müterafik kusur indirimi yapılmasına, hesaplamanın aktüeryal yöntemlerle yapılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına ve faiz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
HMK’nun 114. maddesinde dava şartları sayılmış, aynı maddenin 2. fıkrasında ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir.
HMK’nun 115/2. maddesinde “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder” hükmü öngörülmüş,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesinin 30/09/2022 tarih, 2022/60 Esas, 2022/96 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere,
Öncelikle uyuşmazlık, eldeki davaya konu talepler açısından, kesin hüküm oluşturacak bir hakem kararı bulunup bulunmadığına ilişkindir.
“6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1-i maddesinde tanımlanan şekilde “aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış “olması dava şartıdır. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı; kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez. Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 6100 sayılı HMK’nın 303/1. maddesinde; ‘Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir’. şeklinde düzenlenmiştir.
Kesin hükümden söz edebilmek için ilk kararın mahkemece hükme bağlanması şart olmayıp, uyuşmazlık konusunda tarafların tahkim yoluna gitmeleri halinde, Hakem/Hakem Heyetlerince verilen esasa ilişkin kararların da usulünce kesinleşmesinden sonra, kesin hüküm oluşturacağından aynı uyuşmazlık konusunda yeniden dava açılmaz. Kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir.
Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir”.
Somut olayda Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin 14/06/2022 tarih, 2022/19222 E. 2022/144547 Karar sayılı dosyasında başvuranın davacı hakkında başvurulanın davalı olduğu uyuşmazlık konusunun 22.012017 tarihli olayda … Sigorta A.Ş. tarafından sigortalı … plaka sayılı araçta …’nün yolcu olduğunu, sigorta şirketine tahkim başvurusundan önce başvurulduğunu fakat ödeme alınamadığını, davacının zarar gördüğünden bahisle işgöremezlik geçici iş gücü kaybı ve geçici bakıcı tazminat istemine ilişkin olduğu, Uyuşmazlık Hakem heyeti tarafından, başvurunun zarar gören kişi ve zararın zarar sorumlusu araç malik inden araç sürücüsünden ve varsa sigorta şirketinde talep edebileceği ararcın malikin davalı sigorta şirketi ile aralarında imzalan bir sigorta poliçesi olmadığı gerekçesi ile husumetten reddedildiği ve iş bu davada davacı …’nün 22.01.2017 tarihinde saaat 20.10 sıralarındaki olayda … plaka sayılı araçta …’nün yolcu olduğu ve davacının zarar gördüğünden bahisle işgöremezlik tazminatı ile bakıcı tazminat istemine ilişkin olduğu 6100 sayılı HMK’nın 303/1. maddesinde; ‘Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir’. Hükmü gereğince Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının mahkememiz bakımından kesin hüküm teşkil ettiğinden “6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1-i maddesinde tanımlanan şekilde “aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış “olması dava şartıdır. HMK m. 115/1-2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Keza Uyuşmazlık Hakem Heyetinde tespit yapıldığı gibi kaza tespit tutanağında kaza tarihinde aracın sahibinin Adem Yılmaz olduğu ve Adem Yılmaz adına tescil tarihinin 25.08.2016 olduğu, sigorta poliçesinin ise Abdülkerim Çetinkaya tarafından 27.03.2016-27.03.2017 tarihinde davalı şirket tarafından sigortalandığı, Adem Yılmaz’ın 25.08.2016 tarihinde satın aldığı aracı sigorta şirketine bildirmediği ve olayın araç satışından 5 ay sonra meydana geldiği, yeni poliçenin ise 02.03.2017 tarihinde yaptırıldığı, yeni malikin aracı satın almasından sonraki 15 günlük yasal koruma süresi içinde sigorta poliçesini yaptırmadığı anlaşılmakla davalı sigorta şirketi yönünden davanın husumetten reddine karar vermek ve aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davalının itirazının KABULÜ ile; HMK’ nun 114/1. maddesinin d ve i bentleri ile 115/1-2. maddeleri gereğince pasif husumete ve kesin hükme yönelik dava şartı yokluğu nedeni ile DAVANIN USULDEN REDDİNE,
Alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
Davalı taraf vekil ile temsil edildiğinden Karar Tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-14. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
HMK 333. maddesi uyarınca Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2022