Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/416 E. 2022/860 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/416 Esas – 2022/860
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/416
KARAR NO : 2022/860

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/06/2022
KARAR TARİHİ : 09/11/2022
K.YAZIM TARİHİ : 10/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … Yatırım Depolama Madencilik Petrol Sanayi ve Tic. A.Ş. (“… Yatırım/Şirket”) madencilik sektöründe uzun yıllardır faaliyet göstermekte olan ve farklı maden sahalarının işletmesi sonucu birbirinden farklı cevher çıkartan alanında başarılı bir şirket olduğunu, … Yatırım ile … arasında ise Adıyaman ili Merkez İlçesinde bulunan 200708178 ruhsat numaralı, 3148330 erişim numaralı işletme ruhsatı ile 200710247 ruhsat numaralı, 3154169 erişim numaralı arama ruhsatının (“Ruhsatlar”) … veya …’un bildireceği üçüncü kişiye devredilmesine ilişkin olarak 26.06.2015 tarihli Mutabakat Metni imzalandığını, borçlu …, mutabakat metni ile kararlaştırılan ve aynı zamanda teminat senedi olarak da keşide edilen 85.000 USD ve 130.000 TL bakiye borcunu müvekkili şirkete ödemediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından Ankara …İcra … E. Sayılı 130.000 TL bakiye alacak için faizleriyle birlikte ilamsız icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirket tarafından başlatılan icra takibi sebebiyle borçlu tarafa 11.06.2021 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiğini, ancak davalı … işbu icra takibine, haksız ve hukuka aykırı bir şekilde 15.06.2021 tarihinde itiraz ettiğini, davalı borçlu tarafın ödeme emrine yetki itirazında bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, borcun tamamına, tüm fer’ilerine, faize ve dayanak belgelere yapılan itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirket tarafından başlatılan takibe karşı davalı borçlu taraf yapmış olduğu itiraz ile borcun tamamının, tüm ferilerinin, borç kaynaklı oluşan faizin ve borcun dayandığı belgelerin geçersiz olduğunu iddia ettiğini, davalı tarafın bu itirazları tamamen kötü niyetli olup hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, borçlu tarafından keşide edilen senetlerin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, borçlu tarafın zamanaşımı itirazının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, borçlu tarafın imzaya itirazının kabul edilemeyeceğini, davalı borçlu tarafın icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşmaya varılamadığını, davalarının kabulüne ve davalılar tarafından Ankara …İcra Dairesi’nin … Esas numaralı icra takibine yapılan itirazın iptaline, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki iddiaların hukuka, usul ve esasa aykırı soyut iddialar olup davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, öncelikle davaya konu talepler zaman aşımına uğramış olup evvel emirde zaman aşım itirazında bulunduklarını, davacının ileri sürdüğü tarihte taraflar arasında imzalanan Fesih Protokolü ile taraflar karşılıklı olarak birbirlerinden herhangi bir hak, alacak, zarar, ziyan ve tazminat talep etmeyeceklerini kabul etmiş ve ilgili belge çekincesiz bir şekilde imza altına alındığını, taraflar arasında imzalanan “26 Haziran 2015 tarihli Fesih Protokolü” başta olmak üzere açıkladıkları tüm hususlar nazara alınarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, zira davacı taraf haksız kazanç elde etme gayreti içerisinde olup hukuk düzeni buna cevaz vermeyeceğini, müvekkili ile davacı şirketin birden fazla sözleşme ve fesih protokolü imzalamak sureti ile iş yaptıklarını, taraflar arasındaki evrak arşivi incelendiği takdirde görüleceği üzere önce sözleşme imzalandığını, akabinde fesih protokolü imzalanmak sureti ile önceki sözleşmenin geçersiz hale getirildiğini, akabinde de yeni bir sözleşme imzalandığını, müvekkili ile davacı şirket ve dava dışı … Maden ile Anatolia ile imzalanan 2013 tarihli sözleme gereğince müvekkilin sözleşmelere konu ruhsatları 3. Kişiye devretmesi halinde davacı şirkete herhangi bir ödeme yapmayacağının kararlaştırıldığını, taraflar arasında imzalanan ve dava konusu alacaklara konu edilen 26 Haziran 2015 tarihli mutabakat metninde müvekkile doğrudan cezai hüküm olarak 85.000,00 – USD ve 130.000,00 TL ödemesi kararlaştırıldığını, ancak yine aynı gün olan 26 Haziran 2015 tarihinde taraflar arasında “fesih ve ibra sözleşmesi” imzalandığını, ilgili sözleşme uyarınca da tarafların birbirlerinden herhangi bir hak ve alacağı kalmadığının imza altına alındığını, bu durumda gerek 20/09/2013 tarihli sözleşme gerekse de 26 Haziran 2015 tarihli fesih ve ibra sözleşmesi uyarınca müvekkilin davacı şirkete herhangi bir borcu olmadığını, davacı şirket her ne kadar dava dilekçesinde senedin yazılı delil başlangıcı olduğunu iddia etmişse de kabul etmediklerini, zira kambiyo senedindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, açıkça imzaya itiraz ettiklerini, taraflar arasında imzalanan mutabakat metni ile fesih ve ibra sözleşmesi 26 Haziran 2015 tarihli olup taraflar bu tarihten sonra herhangi bir görüşme yapmadıklarını, ancak dayanak olarak bildirilen kambiyo senedinin düzenlenme tarihinin 02/09/2015 olduğunu, taraflar sözleşme ile birbirlerinden herhangi bir hak ve alacaklarının kalmadığını kabul ettikten yaklaşık 2.5 ay sonra kambiyo senedi düzenlemesinde herhangi bir hukuki gerekçe olmadığını, çünkü taraflar arasında herhangi bir hak ve alacak kalmadığını, nitekim davacı tarafın dayanak olarak ileri sürdüğü 26 Haziran 2015 tarihli mutabakat metninde kambiyo senedi düzenlendiğine ya da düzenleneceğine dair herhangi bir atıf olmadığını, kaldı ki 26 Haziran 2015 tarihli fesih ve ibra sözleşmesi uyarınca tarafların birbirlerinden herhangi bir hak ve alacağı da kalmadığını, açıklanan nedenle kambiyo senedini kabul etmediklerini ve kambiyo senedindeki imzaya itiraz ettiklerini, bu hususun da bilirkişi marifeti ile tespit edilmesini talep ettiklerini, davanın reddine karar verilmesini, davacı şirket aleyhine %20 ‘den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
Ankara …İcra Dairesi’nin … Esas numaralı Dosyası,
26.06.2015 Tarihli Mutabakat Metni,
21.05.2010 Tarihli Alım Satım Sözleşmesi,
… Maden Yatımları ve İşletmeciliği A.Ş’ye Ait Ruhsatlar,
Davalı tarafından Düzenlenen Senetler,
01.07.2015 Tarihli Aracılık Sözleşmesi,
Ruhsatların Devrine İlişkin Tutanak,
Davalının imza Beyannamesi,
MAPEG ve EPDK kayıtlarındaki ilgili ruhsatlara ilişkin yapılan devir işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeler.

Ankara …İcra Müdürlüğünün … E, sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının … Yatırım Depolama Madencilik Petrol Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi, borçlunun … olduğu; 208.768,42 TL alacak için icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 11/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 15/06/2021 tarihli dilekçesi ile icra takibine, borcun tamamına, faize ve tüm ferilerine itirazı sonucu icra takibinin durduğu anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,Taraflar arasında Adıyaman ili Merkez İlçesinde bulunan 200708178 ruhsat numaralı, 3148330 erişim numaralı işletme ruhsatı ile 200710247 ruhsat numaralı, 3154169 erişim numaralı arama ruhsatının davalı ve davalının bildireceği üçüncü kişiye devredilmesine ilişkin olarak 26.06.2015 tarihli Mutabakat Metni imzalandığı davalının, mutabakat metni ile kararlaştırılan ve teminat senedi olarak da keşide edilen 85.000 USD ve 130.000 TL bakiye borcu davacıya ödenmediği ileri sürülerek Ankara …İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyası ile 130.000 TL bakiye alacak için faizleriyle birlikte başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı ile davalı tarafın kötü niyet tazminatı istemine ilişkin olduğu, takibin kambiyo senedine ilişkin değil, ilamsız icra takibine ilişkin olduğu, Mahkememizin görevli ve yetkili olup olmadığına ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. HMK’nın 114/1.c hükmüne göre mahkemenin görevli olması dava şartı olup görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflar ileri sürmese dahi mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görev konusu dava şartı olup, mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında, talep halinde veya resen incelenebilir. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticaret mahkemesinin bu davada görevli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur.
6102 sayılı TTK m. 5/1. fıkra hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6102 sayılı m. TTK 19/2 fıkrası uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez.
Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. 6102 Sayılı TTK’nun 5/3. maddesine göre; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Sulh Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İİK’na göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalarla bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir
Dava; davacı şirket ile davalı arasında imzalanan 26.10.2015 imza ve başlangıç tarihli rödövans sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, rödövans sözleşmesi bir tür hasılat kirası niteliğindedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin… Karar sayılı kararında da belirtildiği şekilde Madencilik sektöründe, çoğu zaman arama veya işletme ruhsatı alan gerçek veya tüzel kişiler bu ruhsatlarına göre faaliyette bulunmayıp ruhsat gereğince sahip oldukları haklarının tamamını veya bir bölümünü geçici bir süre için üçüncü kişilere devretmektedirler. Ruhsat sahibi olan madenci, bu ruhsattaki işletme hakkını devretme karşılığında elde edilen cevher üzerinden veya dönemsel olarak kararlaştırılan maktu bir ücreti üçüncü kişiden almaktadır. Ruhsat sahibi ile geçici olarak maden işletme hakkını elde eden bu üçüncü kişi arasında yapılan sözleşme Maden İşletme Ruhsatı Kiralama Sözleşmesi olup madencilik sektöründe ve hukuksal uygulamadaki ismi ise Rödövans sözleşmesidir. İşletme hakkının üçüncü kişiye rödovans sözleşmesi ile devri halinde devralan kiracı haline gelmekle sahayı bu rödovans sözleşmesi koşullarına uygun olarak işletmek ve bunun karşılığı kiraya veren ruhsat sahibine rödovans bedelini ödemekle yükümlenmektedir. Yargıtayın istikrar kazanan uygulamasında (YHGK nun 11.10.2006 Tarih E.2006/11-617, K.2006/642, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 05.07.2017 Tarih E. 2017/6471,K.2017/11091 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi ); Rödovans sözleşmesinin tarafları arasında çıkan uyuşmazlıklarda sözleşme hükümleriyle 3213 sayılı Maden Kanunun ilgili hükümleri ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 357 ve devamı maddelerinde düzenlenen ürün kirasına ilişkin hükümlerin bünyesine uygun düştüğü ölçüde uygulanacağı kabul edilmektedir.
Kira sözleşmelerinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlıklarda ayırım yapılmaksızın 6100 Sayılı HMK.nun 4/1-a maddesine göre Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Görev dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından resen gözönüne alınması gerekir. Benzer nitelikteki uyuşmazlık ile ilgili Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 07.05.2019 tarih 2019/2107 Esas-4221 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere kiraya veren davacı tarafından rödovansçı davalıya karşı açılan bu davada akdi sorumluluğun değerlendirilmesi gerekeceğinden Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Mahkemece davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvuru isteminin kabulü ile 6100 Sayılı HMK.nun 353/ 1-a.3 maddesi gereğince yerel mahkemenin kararının kaldırılarak, yeniden karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Açıklanan nedenlerle, tarafların sıfatı, tarafların iddia ve savunmasını dayandırdığı hukuki sebepler dikkate alındığında uyuşmazlığa konu Adıyaman ili Merkez İlçesinde bulunan 200708178 ruhsat numaralı, 3148330 erişim numaralı işletme ruhsatı ile 200710247 ruhsat numaralı, 3154169 erişim numaralı arama ruhsatının (“Ruhsatlar”) … veya …’un bildireceği üçüncü kişiye devredilmesine ilişkin olarak 26.06.2015 tarihli Mutabakat Metnine dayanak olan 01.07.205 tarihli Aracılık Sözleşmesi ve taraflar arasında akdolunan maden sahası ve ruhsatını içeren 21.05.2010 tarihli Alım Satım Sözleşmesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 357. maddesi ve devamında düzenlenen hasılat kirasının bir türü olarak kabul edilen rödovans sözleşmesi niteliğinde olduğu, uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Kira sözleşmelerinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlıklarda HMK 4/1-a maddesine göre Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.. Görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olup, dava şartı yokluğu her aşamada ve resen dikkate alınacağından HMK 114/1-c, 115/2. maddesi gereğince davanın görev dava şartı yönünden reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
Görevli mahkemenin Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna,
HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde görevli mahkemesince değerlendirilmesine,
Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle ve HMK’nun 331/1 maddeleri gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve yargılama giderleri yönünden değerlendirme yapılması için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/11/2022