Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/397 E. 2022/623 K. 18.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/397
KARAR NO : 2022/623
DAVA : Tazminat (Tapunun Haksız Ele Geçirilmesi Nedenli)
DAVA TARİHİ : 17/06/2015
KARAR TARİHİ : 18/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/07/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Tapunun Haksız Ele Geçirilmesi Nedenli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının mülkiyetinde bulunan …. parsel sayılı taşınmazın borçlu … İnş….A.Ş.’nin borcuna mahsuben 28.03.2013 tarihinde müvekkili banka mülkiyetine geçtiğini, taşınmazın bu tarihten itibaren 12 ay müddetle davalıya geri alım hakkı tanınmak kaydıyla zilyet sıfatı ile teslim edildiğini, geri alım hakkı ile müvekkili bankaca taşınmazın davalıya vadeli olarak satışının vaad edildiğini, davalı tarafından geri alım konusundaki edimlere uyulmadığından ve bedel ödenmediğinden davalının temerrüde düştüğünü, taraflar arasında herhangi bir sözleşme olmadığından bankanın ….yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edildiğini, davalının olağan kullanım dışındaki zararları gidermek ve elektrik, su v.s.tüm giderlerini ödeyerek taşınmazı boş olarak teslim etmek zorunda olduğunu, davalının ihtarname ile verilen sürede taşınmazın kullanım bedelini ödemediğini belirterek davalının zilyetliğinde kaldığı 28.03.2013 ile 03.02.2015 tarihleri arasına ilişkin 31.200,00 TL taşınmaz kullanma bedelinin yasal faiz ve masrafları ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunmuş, taraflar arasındaki protokol uyarınca müvekkilinin 12 ay süre ile vefa hakkı sahibi olacağının düzenlendiğini ancak bu süre zarfına ilişkin bir bedel ödenmesinin kararlaştırılmadığını, istenen kullanım bedelinin hukuki dayanağı bulunmadığını, davacı bankanın mülkiyetini aldığı taşınmazı kiraya verme, üçüncü kişilere satma hakkının bulunduğunu, geri alım hakkının malikin bu tasarruflarına engel olmayacağını, zaten taşınmazın da 03.02.2015 tarihinde üçüncü kişiye satıldığını, müvekkilinin geri alım hakkının bitmesine rağmen bu tarihe kadar kullanım bedelinin istenmesinin de hukuka aykırı olduğunu, müvekkilince protokol gereği üzerine düşen edimlerin yerine getirildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
-Taraflar arasında imzalanmış geri satım protokolü
-Tapu senedi örneği,
-İhtarname,
-03/10/2017 tarihli bilirkişi heyet raporu,
MAHKEMENİN GEREKÇESİ:
Dava, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan alacak davasıdır.
Ankara ….Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/10/2018 tarih ve 2015/295 E, 2018/579 K sayılı ilamıyla davada, Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilermiş, taraflarca istinaf edilmeksizin kesinleşen dosya mahkememize gönderilmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne ilişkin olarak verilen 18/02/2019 tarih ve 2018/853 E, 2019/137 K sayılı kararı taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 26/05/2022 tarih ve 2022/806 E, 2022/862 K, sayılı ilamında belirtilen”… Dava, 4721 sayılı TMK’nin 995. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkından kaynaklanan ecrimisil istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar “ticari dava” olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanu’nun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında asliye ticaret mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların, “mutlak ticari davalar” ve “nispi ticari davalar” olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
O halde gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların asliye ticaret mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Ayrıca görev, kamu düzeniyle ilgili olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacının 4721 sayılı TMK’nin 683 ve 995.maddelerinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı ecrimisil isteğinde bulunduğu, her ne kadar davacı tacir olsa dahi uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulamanın, asliye ticaret mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşeceği de açıktır.
Diğer taraftan her ne kadar başlangıçta asliye hukuk mahkemesinde açılan davada Ankara Asliye Hukuk Mahkemesince 09/10/2018 tarihli karar ile 2015/295 Esas 2018/579 Karar sayılı karar ile asliye ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş ise de görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiğinden 6100 sayılı HMK’nin 23. maddesi uyarınca yargı yeri belirlenmesi gerektirir bir hususun bulunmadığı ve daha önce verilen görevsizlik kararının bağlayıcı olmayacağı da tartışmasızdır.

O halde davacı, mülkiyet hakkına dayalı olarak ecrimisil isteği ile eldeki davayı açtığına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olduğu, Mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda işin esasının incelenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın esası hakkında karar verilmiş olması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ecrimisil istemine yönelik eldeki davada asliye mahkemesinin görevli olduğu dikkate alınarak usul hükümleri doğrultusunda yargılama yapılarak işin esasının incelenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi…” gerekçelerle kaldırılmasına karar verilerek, dosya mahkememize gönderilmiş, mahkememizce bam kaldırma kararı sonra yargılamaya devam olunmuştur.
Somut olayda; Dava, 4721 sayılı TMK’nin 995. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkından kaynaklanan ecrimisil istemine ilişkindir. Davacının 4721 sayılı TMK’nin 683 ve 995.maddelerinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı ecrimisil isteğinde bulunduğu, her ne kadar davacı tacir olsa dahi uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı Ankara 16.Bam Hukuk Dairesince karar verildiği, görev husunun kamu düzenine ilişkin olup, davanın her aşamasında resen dikkate alınması gerektiği, bu nedenlerle HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
1- HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USÛLDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
4-HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemesince değerlendirilmesine,
5-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair; Davacı vekili ile davalı vekillinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurmak suretiyle istinaf yolu yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı.18.07.2022

Katip … Hakim …
¸[e-imzalıdır] ¸[e-imzalıdır]