Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/376 E. 2022/438 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/376 Esas – 2022/438
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/376
KARAR NO : 2022/438

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/06/2022
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
K.YAZIM TARİHİ : 06/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Kastamonu OSB den, 4562 Sayılı OSB kanunu Ek 3. Maddesi (tamamen veya kısmen bedelsiz arsa tahsisi) kapsamında, …. arsanın tahsisini aldığını, müvekkili OSB başkanlığını bıraktıktan sonra yerine seçilen OSB yönetimi, müvekkili sürekli haksız arsa bedeli talebi bahanesiyle taciz ettiğini, müvekkili yurt dışında projeler gerçekleştirmekte olduğunu, ancak hem maddi sıkıntı hem stres yaşatıldığını, müvekkile en son gönderilen 08.03.2022 tarihli 609.975,70-TL faturayı tahsisin iptal edilmemesi için ödemek zorunda kaldığını, OSB yönetiminin haksız tahsis iptali durumunda iptal işlemi yargıdan döneceğini, ancak yargılama sürecinin 2-3 hatta 5 yıl ve daha uzun sürme ihtimali ve bu arda arsanın başka bir kişiye tahsisi ihtimali karşısında müvekkilin oluşacak zararı mağduriyetinin telafisi olmayacağını, 4562 sayılı OSB Kanunun 23. Maddesi ile OSB Uygulama Yönetmeliğinin 32. Maddeleri ve diğer ilgili mevzuat, Bakanlığa OSB nin her türlü işlemlerini denetleme ve müdahale etme, sorumluluk ve yetkisini verdiğini, bakanlık mevzuatın verdiği yetkiyi kullanmadığı için sorumlu olduğunu, Kastamonu OSB Başkanlığının müvekkili şirkete karşı haksız işlemlerine zemin hazırlamak için gerçekleştirdiği olağan ve olağanüstü genel kurullar bakanlık yetkilisinin gözetiminde gerçekleştiğini, bakanlık hukuka aykırı kararların alınmasına müdahil olunmayarak müvekkilin mağduriyetine sebep olduğunu, OSB belirlediği arsa bedelini ve aldığı bedeli bakanlığa bildirmek zorunda olduğunu, bakanlık olaydan haberdar olduğunu, davalı bakanlığın sorumluluğu dikkate alınarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 tl maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın müvekkile ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafa tebligat çıkarılmamıştır.
DELLİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, davalı Bakanlığın Organize Sanayi Bölgesi’nin her türlü işlemlerini denetleme ve müdahale etme yetkisi bulunduğundan bahisle mevzuatın verdiği yetkiyi kullanmadığı ileri sürülerek maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesi uyarınca, ticari davalara bakmak görevi, asliye ticaret mahkemesine aittir. Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Nispi ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinin ilk cümlesinde tarif edilmiş olup, her iki tarafın da “Ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” hukuk davalarıdır. Mutlak ticari davalar ise tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın yasa gereği ticari dava sayılan uyuşmazlıklardır. TTK’nın 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ile diğer yasalarda ticari dava olduğu belirtilen uyuşmazlıklar, mutlak ticari davalardır.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava sayılacağı; 5/1 maddesinde aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu ve 5/4 maddesinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olmasının, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyeceği, asliye hukuk mahkemesinin davaya devam edeceği düzenlenmiştir.
Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Görev konusu dava şartı olup, mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında, talep halinde veya resen incelenebilir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın tüketici işlemi niteliğinde olup olmadığı ve ticaret mahkemesinin bu davada görevli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur.
HMK’nın 114/1-b maddesine göre, yargı yolunun caiz olması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından resen göz önüne alınabileceğinden, öncelikle yargı yolu yönünden değerlendirme yapılmıştır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2/1 maddesinde, ” İdari dava türleri belirtilmiştir.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2/1 maddesinde, ” İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu maddede idari dava türleri sayılmış olup, idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğu kurala bağlanmıştır.
İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının; idari dava türlerinden biri olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdare, idare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak resen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis etmiş olduğu işlemlere, hukuk alanında yeni durumlar oluşturmasıyla idari işlem kimliği kazandırmakta ve kural olarak bu işlemler özel yasal düzenlemeler dışında idari yargı denetimine tabi bulunmaktadır.
İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının; idari dava türlerinden biri olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdare, idare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak resen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis etmiş olduğu işlemlere, hukuk alanında yeni durumlar oluşturmasıyla idari işlem kimliği kazandırmakta ve kural olarak bu işlemler özel yasal düzenlemeler dışında idari yargı denetimine tabi bulunmaktadır.
Güncel mevzuat ve gelişen İdare Hukuku sürecinde Danıştay 10. Dairesinin içtihatlarında da idari işlemin çerçevesini çizmek ve buna bağlı olarak idari yargının görev alanını belirlemek için kullanılan “organik anlamda idare” teriminin yetersiz kalması üzerine geliştirilen “fonksiyonel anlamda idare” kavramıyla genel olarak, devletin, yasama ve yargı fonksiyonu ile yürütme organının siyasi fonksiyonu dışında kalan tasarrufları ile diğer kamu tüzel kişilerinin tasarrufları kapsadığı, idare işlevine ilişkin işlemlerin hangi makam tarafından yapılırsa yapılsın idari işlem sayılarak idari yargının denetime tabi olması gerektiği belirtilmektedir.
Somut olayda davacı şirket davalı idareye yönelik Kastamonu Organize Sanayi Bölgesinde kamu gücüne dayalı olaran her türlü işlemlerini denetleme ve müdahale etme yetkisini kullanmadığını ve sorumlu olduğunu ve bu durumdan davalı şirketin mağduriyete uğradığını ileri sürerek davalı idareden talep ettiği maddi ve manevi tazminatın idare hukukuna ilişkin tam yargı davasına ilişkin olarak idari yargının görevli olduğu anlaşılmakla, 114/1-b ve 115/1-2.maddeleri gereğince yargı yoluna yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklanan gerekçelerle,
1-HMK’nun 114/1-b ve 115/1-2.maddeleri gereğince yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11, 13, 14. maddeleri ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife Hükümleri Uyarınca Hesaplanan Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL zorunlu arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dair; tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/06/2022