Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/796 E. 2022/716 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/796 Esas – 2022/716
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/796
KARAR NO : 2022/716

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 11/12/2018
KARAR TARİHİ : 28/09/2022
K.YAZIM TARİHİ : 28/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kurumlarının 351 sayılı Kanun ile kurulmuş olan kamu hizmeti ifa eden bir kamu kurum olduğunu, Kurumlarının (Kapatılan) … Bölge Müdürlüğünce 2004/2005/ 2006/2007 – 2009/2010 – 2011 / 2012-2014 / 2015-2016 ve … İl Müdürlüğünce 2017-2018 (31/03/2018) yıllarında (taşeron firma işçisinin çalıştığı dönemlerde) hizmet alım sözleşmeleri davalı firmalar ile Kurum tarafından imzalanmış olduğunu, Kurumları tarafından taşeron firma işçisi …’ya 6552 sayılı Kanun gereğince 19/07/2018 tarihinde 34.554,56 TL kıdem tazminatı ödemesi yapılmış olduğunu, ödeme tarihi olan 19/07/2018’den itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalılardan tahsilini talep ettikleri, konu ile ilgili evraklara ilişkin işlem dosyasının sunulduğunu, taşeron firma işçisi …’nın çalıştığı dönemleri gösterir çizelgenin sunulduğunu, toplam 34.554,56 TL kurum alacağının “ödeme tarihi olan” 19/07/2018 dan itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalı firmalardan sorumlulukları oranında tahsiline, yargılama giderlerinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı bakımından itirazı: davacının, davasını süresi geçtikten sonra açmış olduğunu, bu nedenle davanın, zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, rücu hakkı başkasına ait borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkı olduğunu, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihlerinde gerçekleşmiş olduğunu, davacının, ödeme tarihi itibariyle fiil ve faili bildiği gibi zarar da tam anlamıyla gerçekleşmiş olduğunu, davanın niteliğine göre zamanaşımının başlangıç tarihi zarara neden olan haksız fiil tarihi olmayıp, sonucunda doğan zararın zarar görene ödendiği tarih olduğunu, çünkü ortaya çıkan zararı ödeyen kişinin ancak bu ödeme tarihinden sonra talep edebilme hakkına kavuştuğunu ve bu sürenin iki yıl olduğunu, bu halde kanunda belirtilen zamanaşımı süresinin geçmiş olduğunu, ihbar bakımından itirazı: dava edilen kişinin, davayı öteki sorumlu ve borçlulara “ihbar” etmezse sonucuna katlanmak zorunda olduğunu, bu konuda, 6098 sayılı yasa’nın 73.maddesi 2.fıkrasında “tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır” denilmiş olduğunu, bu davadan önce işçi tarafından açılan davaların taraflarına ihbar edilmemiş olduğunu, ihbarın, rücu davası için ön koşul olduğunu, ihbar edilmemişse daha sonra rücu davası ile alacak talep edilemeyeceğini, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevine açıkça itiraz ettiklerini, söz konusu işçinin, davalı şirketin ihale ile almış olduğu iş kapsamında işçi olarak çalışmış olduğunu, işçinin çalıştığı süre içinde de bütün maaş ve haklarını almış olduğunu, işçinin, taraflarının alt işverenliğinde, son alt işverenden önce çalışmış olduğunu, yani müvekkili şirketin ne asıl işveren ne de son alt işveren olmadığını, Yasada açıkça son alt işverenin ve asıl işverenin işçilik haklarından sorumlu olduğunun belirtilmiş olduğunu, Bu nedenle taraflarına rücu edilebilmesinin yasal olmadığını, işçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesi gerektiğini, bu durumda değişen alt işverenler, işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını devralmış sayılacağını, bir fesih bildirimi yapılmadığı sürece iş sözleşmeleri değişen alt işverenle devam ettiğini, müvekkili şirketin, davacıyla hizmet alımları tip sözleşmesini imzalayarak taşeron olarak çalışmış olduğunu, zaten gerçek anlamda asıl işveren- alt işveren ilişkisinden de söz edilemeyeceğini, hizmet alım sözleşmesinin hiçbir yerinde çalışan personelin ihbar, kıdem, yıllık izin gibi haklarının şirket tarafından ödeneceği şeklinde hüküm de olmadığını, bütün bunlara rağmen davacının taraflarına rücu davası açmasının doğru olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
… Bölge Müdürlüğünce 2004 / 2005/ 2006 / 2007 – 2009 / 2010- 2011 / 2012-2014 / 2015-2016 ve … İl Müdürlüğünce 2017-2018 (31/03/2018) yıllarında (firma işçisinin çalıştığı dönemlerde) hizmet alım sözleşmesi,
Dava dışı işçi …’nın çalıştığı dönemleri gösterir çizelge.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafça dava dışı işçiye ödenen işçilik alacağının taraflar arasındaki ihale sözleşmeleri gereğince davalıdan rücuen tahsili talebine ilişkindir.
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) … sayılı kararı ile;”Kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalardır. Huzurdaki davada, davalı şirket hakkında iflasına karar verildiği, davacı tarafça dava dışı işçiye iflastan önce ödeme yapıldığı anlaşılmış olup, rücu hakkına dayalı alacak iflastan önce ödenerek doğmuştur. Buna göre uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevli olduğu, ancak Mahkememizin bağlı bulunduğu yargı çervesinde müstakil ticaret mahkemesi bulunmadığından, davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakıldığını, İİK’nın 235. maddesinde; “sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar” hususu düzenlendiği anlaşıldığından, Mahkememizin yetkisizliğine, dosyanın talep halinde ve karar kesinleştiğinde, yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine” şeklinde karar verildiği amlaşılmıştır.
Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’nce dosyanın Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sırasına kaydının yapıldığı, Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas 2021/802 Karar sayılı kararı ile “Eldeki davanın İİK’nın 308/b maddesinden kaynaklı olduğu, yukarıda belirtilen HSK kararı uyarınca İİK 285 ve 308/h maddeleri arasındaki davalardan kaynaklı uyuşmazlıklara HSK tarafından belirlenen asliye ticaret mahkemelerinin bakmakla yükümlü oldukları anlaşılmakla mahkememizin ihtisas mahkemesi olmaması nedeniyle esas kaydının kapatılmasına, dosyanın HSK’nin 03/04/2018 tarih ve 538 sayılı kararı uyarınca ihtisas mahkemesi olarak belirlenen Ankara 1, 2., ve 3. Asliye Ticaret mahkemelerince görülmesi gerektiği, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla; dosyamız esasının kapatılarak dosyanın ihtisas mahkemelerinden birine tevzi için Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine” şeklinde karar verildiği ve dosyanın mahkememizin 2021/796 Esas sırasına kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından, davalı şirketin Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.12.2020 tarih ve 2020/221 Esas sayılı kararıyla iflasına karar verildiği, davalı şirketin Batı İcra Dairesinin 2020/9 İflas sayılı dosyasında iflas işlemlerinin yapıldığı anlaşılmıştır.
Kayıt kabul davalarında, iflas idaresi müflis şirketi temsilen hasım konumundadır. Kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları davalar olup, genel mahkemelerdeki alacak davalarından farkı, süreye tabi olması, yetkinin kesin yetki olması, ticaret mahkemesinin görevli olması ve İİK’nın 235/3. maddesine göre basit yargılama usulünün uygulanmasıdır. Diğer yandan, genel mahkemelerde görülen alacak davası esnasında davalının iflasının açılması halinde dava, kendiliğinden kayıt kabul davasına dönüşür (Yarg. 23 HD, 20.04.2015 tarih ve 2015/863 E., 2699 K.).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 14/04/2022 tarih, 2022/573 Esas, 2022/618 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere davalı şirket hakkında açılan davanın, İİK’nın 235/1. maddesindeki kayıt kabul davası olduğu anlaşılmakta olup, İİK’nın 235. maddesinde; “sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar” hükmü gereğince ve Kayıt kabul davalarında İİK 154/son maddesi gereği iflasın açıldığı mahkemenin yetkisi kesin olmakla, davalı şirket hakkında iflas kararının Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası ile verildiğinden kayıt kabul davası olarak iflas kararını veren yerdeki Ticaret Mahkemesinde davanın görülmesi gerektiğinden mahkememiz yetkisiz olduğundan davanın HMK 114-115 md.leri gereği kesin yetki dava şartı yokluğunda usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
HMK’nun 114/1-ç ve 115/2.maddeleri gereğince yetkiye yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
Yetkili mahkemenin Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna,
HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına, (davacı vekiline ihtarat yapıldı).
HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemesince değerlendirilmesine,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar oybirliğiyle açıkça okunup usulen anlatıldı.28/09/2022