Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/726 E. 2023/105 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/726
KARAR NO : 2023/105

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – (T.C:…)
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – [

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/11/2021
KARAR TARİHİ : 15/02/2023
K.YAZIM TARİHİ : 17/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine davalı şirket tarafından Ankara 31. İcra Dairesi Müdürlüğü’nün 2020/9279 numarasına kayıtlı olarak açılan icra takibinde dayanak olarak gösterilen 3.544,68 TL bedelli faturanın davalı şirket ve … arasında gerçeği yansıtmayan şekilde düzenlendiğini, yetki verilmediği halde … tarafından haksız kazanç elde edilmeye çalışılarak faturanın müvekkili adına kesilmiş olduğunu, faturaya konu malların müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkiline tebliğ edilmemiş takibin tesadüfen öğrenildiğini, müvekkili adına kayıtlı … Temizlik Gıda Ambalaj … şahıs şirketinin 31/12/2019 tarihinde kapandığını, takibe konu faturaların tarihinin, 25/07/2020 ve 27/07/2020 olan faturaların hiçbir dönemde davacı müvekkile ait şahıs şirketinde çalışmamış yalnızca birkaç defa aracılık yapmış olan … isimli şahıs tarafından kapanmış olan firma adına müvekkilin bilgisi olmadan yapılan alışverişe istinaden kesildiğini, ve şahıs hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunularak 10/06/2021 tarihli 2021/110959 sayılı dosya ile soruşturma başlatıldığını, benzer suçlardan ceza evinde bulunan şahsın kalp krizi geçirerek vefat ettiğini belirterek, takibin durdurulmasına ve davalı şirket aleyhine asıl alacağın %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı taraf arasında ticari ilişki bulunmakta olup davacı davalıdan almış olduğu malların bedelini ödemediğini, işbu sebeple 27.10.2020 tarihinde ticari satım ilişkisinden kaynaklı Ankara 31. İcra Dairesinin 2020/ 9279 E. Sayılı takibi ile faturaya dayalı ilamsız takibe geçildiğini, söz konusu takibin 10.12.2020 tarihinde kesinleştiğini, davacı dava dilekçesinde her ne kadar … Temizlik Gıda Ambalaj … adında şahıs şirketi olduğunu beyan etmiş olsa da şahıs şirketleri kanunda tahdidi olarak sayılmış olduğunu, bunlar komandit ve kollektif şirket şeklinde kurulan şirketler olduğunu, davacının ise işletme adı kullanan bir gerçek kişinin tacir olduğunu, gerçek kişi tacir ticareti terk ettikten sonra bu durumu ticaret sicile bildirmek ve ticaret sicil gazetesinde ilan ettirmekle yükümlü olduğunu, davacı dava dilekçesinde söz konusu faturalardan başlatılan icra takibi ile haberdar olduğunu beyan etmekteyse de bu beyanın doğru olmadığını, zira müvekkili ilgili faturanın ödenmemesinin ardından defalarca davacıyı aradığını, davacının telefon numarasının değiştirmesi üzerine davacıya ulaşamamaya başlayan müvekkilinin alacağının tahsil etmesi davacı tarafından kasten ve kötüniyetli olarak engellenmeye çalışıldığını, ayrıca müvekkili şirketin alacağının almasına engel olmak için açmış olduğu bu asılsız davayı bilerek davaya konu faturanın altında imzası bulunan …’ın vefat ettikten sonra açtığını, davacının amacının müvekkilinin alacağının tahsil etmesini kasten ve kötüniyetli olarak engellemek olduğunu, işbu sebeple davanın reddi halinde takip alacaklısı davalı adına alacağın %20 ‘si oranından kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini, nitekim takip alacaklısı davalının aylarca borcunu alamadığını, ve maddi zarara uğradığını, dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir talep edildiğini, ihtiyati tedbir kararı için gerekli şartlar oluşmadığından kötüniyetli olarak yapılan bu istemin reddini talep etiklerini, davacının müvekkil şirketten alacağı bulunması sebebiyle davanın reddine, davacının haksız ve kötüniyetli bir şekilde müvekkilin alacağına erişmesini güçleştirdiğinden ve geciktirdiğinden alacağın %20’si oranında tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri, arabuluculuk sürecine dair maktu vekalet ücreti ve bu dava kapsamında vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİVE GEREKÇE:
Dava, davacı hakkında davalı şirket tarafından Ankara 31. İcra Dairesi Müdürlüğü’nün 2020/9279 numarasına kayıtlı olarak açılan icra takibinde dayanak olarak gösterilen 3.544,68 TL bedelli faturanın davalı şirket ve … arasında gerçeği yansıtmayan şekilde düzenlendiği ileri sürülerek menfi tespit davasıdır.
6102 sayılı TTK m. 5/1. fıkra hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6102 sayılı m. TTK 19/2 fıkrası uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez.
Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu durumda, eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
TTK.nun 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) uyarınca, iktisadi faaliyeti, nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri esnaftır. 11/06/2002 tarih ve 24782 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 11 numaralı Kararı’nın 2. maddesinde, imalatla iştigal etmekle beraber, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunu’nun 3. maddesindeki “Sanayici” tanımının kapsamına girenler ile TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) dışında kalanların esnaf ve sanatkar sayılmayacağı belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 1463. maddesinde de (6102 sayılı TTK 11/2. madde), önce 17. maddeye gönderme yapılarak, 507 Sayılı Kanun hükümlerinin saklı tutulduğu belirtildikten sonra “Bakanlar Kurulu’nun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz” denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19/02/1986 tarih ve 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. (21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 18/06/2007 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
a)Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
b)Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci maddede belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22.HD’nin 16/05/2021 tarih 2019/2101 Esas 2022/690 Sayılı kararında; “Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekir.
Somut olayda Keçiören Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün Mükellefin tarihli cevabi yazısında davacının 15/11/2018 tarihinde toptan ticaret faaliyetinde bulunduğu, bilanço esasına dayalı defter tuttuğu ve 31/12/2019 tarihinde mükellefiyetini terkettiğinin belirtildiği, davaya konu faturaların 2020 tarihi olduğu dava konusu işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişmediği gibi söz konusu tarihte davalının tacir kaydının bulunmadığının bildirildiği uyuşmazlıkla ilgili görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava şartı yokluğu her aşamada ve resen dikkate alınacağından HMK 114/1-c, 115/2. maddesi gereğince davaya genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin bakması gerekeceği kanaati ile Mahkememizin görevsiz olduğunun tespiti ile davanın görev dava şartı yönünden reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
Görevli mahkemenin Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde görevli mahkemesince değerlendirilmesine,
Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle ve HMK’nun 331/1 maddeleri gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve yargılama giderleri yönünden değerlendirme yapılması için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı15/02/2023
Katip …
¸[e-imzalıdır]

Hakim …
¸[e-imzalıdır]