Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/608 E. 2022/878 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/608 Esas – 2022/878
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/608
KARAR NO : 2022/878

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 15/10/2021
KARAR TARİHİ : 16/11/2022
K.YAZIM TARİHİ : 12/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Samsun – Kalın Demiryolu Modernizasyon Projesi işini üstlenen, müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalı … Ağır Sanayi İnşaat ve Taahhüt A.Ş. adına tescilli ekskavatör; 16.11.2019 tarihinde Amasya/Suluova şantiyesinde ray takımı yaparken davalı …’ye ait … tipli aracın çarpması neticesinde hasar gördüğünü, müvekkili sigorta şirketi tarafından meydana gelen hasarın tazmin edildiğini, ödenen hasar bedelinin olayda sorumluluğu bulunan davalıdan rücu amacıyla Ankara …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından takibe geçildiğini, borçlunun itirazı nedeniyle takibin durduğunu, tebliğ edilmeyen itiraz dilekçesi ve durma kararına UYAP üzerinden yapılan inceleme sonucunda ulaşıldığını, müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalı olan ray üstü lastik tekerlekli ekskavatör tipli iş makinesinin sigortalı şirketin yapımını üstlendiği Samsun -Kalın Demiryolu Modernizasyon Projesi’nde kullanıldığını, 16.11.2019 tarihinde ekskavatörün ray takımı yaptığı sırada davalı …’ye ait olan ve kaza sırasında vagon çeken … tipli aracın freni boşalarak ekskavatöre çarpması neticesinde sigortalı iş makinesinde ağır hasar meydana geldiğini, davaya konu edilen tazminatı doğuran kazaya, davalıya ait … tipli aracın sebebiyet verdiğini, bu nedenle davalı tarafın TBK haksız fiil hükümlerince zararı tazmin etmesi gerektiğini, yine … uzmanlık gerektiren bir alanda faaliyet göstermekte olduğunu, hakimiyetindeki, denetimindeki araçların, makinaların kullanımından, 3. Kişilere verdiği zararlardan sorumlu olduğunu, sigorta bedelini ödeyerek, TTK 1472. ve devamı maddeleri uyarınca sigortalısı yerine geçen ve haklarına halef olan müvekkili şirket, sigortalısının zararını tazmin etmiş olduğundan, artık sigortalısına ödediği tazminat bedeli rücuen tahsil hakkını haiz olduğunu, haklı davamızın kabulü ile, Ankara …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında vaki itirazların iptaline ve takibin 14.675,75 Euro asıl alacak, 216,11 Euro işlemiş faiz (kamu bankalarının EURO (€) döviz cinsine uyguladığı bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden (değişen oranlarda faizi ile) aynen veya fiili ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerindeki TL karşılığı) olmak üzere toplam 14.891,86 Euro üzerinden devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve mesnetsiz olup reddi gerektiğini, işbu davada rücu davasının şartları oluşmadığını, mahkemece zararın sigorta teminatı kapsamında olup olmadığının tespiti gerektiğini, sigorta şirketinin rücu hakkının doğabilmesi için, öncelikle, tazminat ödediği kişi ile sigortacı arasında zarar konusunu kapsayan bir sigorta sözleşmesinin mevcut olması ve bu sözleşme kapsamında üçüncü kişiler tarafından zararın gerçekleştirilmiş olması gerektiğini, buna göre, zarar gören ile sigortacı arasında tazminat yükümlülüğünü doğuran bir sigorta sözleşmesi yoksa veya zarar konusu olay sigorta teminatı kapsamında değilse ya da zararı doğuran olay üçüncü kişilerce değil de sigortalı tarafından kasten gerçekleştirilmişse, sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü doğmayacağından rücu hakkı da olmayacağını, buna rağmen, sigortacının zarar görenlere ödeme yapmış olması halinde, ödediği tazminat için zarar veren kişilere karşı rücu davası açması mümkün olmadığını, somut olayda kazaya karıştığı iddia edilen araçlar müvekkili idareye ait olmadığını, 16.11.2019 tarihinde işin geçici kabulünün yapılmamış olduğunu, mezkur hattaki tüm sorumluluğun yüklenici firmada; yani dava dışı … ağır sanayi inş. ve taah. a.ş. dir. dosyaya sunulan ekspertiz raporunda da “… tipli makine ve vagon …’ye ait ise rücu söz konusu olacaktır” denildiğini, ancak vagonun müvekkili idareye ait olmadığını, zarar görenin dava hakkının olup olmadığının tespiti gerektiğini, TTK madde 1472 gereğince taşıma sözleşmesi ve mevzuat kapsamında değerlendirme yapılarak dava dışı … Ağır Sanayi İnş. Ve Taah. A.Ş. nin dava hakkı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, sigorta tazminatının ödenmiş olduğunun davacı sigorta şirketi tarafından ispatı gerektiğini, dava konusu olay nedeniyle müvekkilinin bir kusuru olmadığını, müvekkili idarenin kusursuzluğunun tespiti ile davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
Ankara …İcra Dairesi’nin … Esas numaralı Dosyası,
Sigorta Poliçesi,
Ödeme Dekontu ve İbraname,
Olay tutanakları, hasar raporu,
Ekspertiz Raporu, 6100001960/2 nolu Hasar dosyası.
Ankara …İcra Müdürlüğünün … E, sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının … Sigorta Anonim Şirketi, borçlunun T.C Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü olduğu; 14.891,86 Euro alacak için icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 25/01/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 29/01/2021 tarihli dilekçesi ile icra takibine, borcun tamamına, faize ve tüm ferilerine itirazı sonucu icra takibinin durduğu anlaşılmıştır.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi heyetinden alınan 01/10/2022 tarihli raporda; Dava konusu kazanın Samsun Kalın demiryolu modernizasyon Projesi işinde çalışan ray üstü lastik tekerlekli ekskavatör tipli iş makinesine aynı projede çalışmakta olan vagonu çekmekte kullanılan … tipi aracın freninin boşalması sebebiyle ray dolu vagonun çarpması sonucu meydana gelen kazanın ray üzerinde meydana geldiği bu sebeple karayolları trafik kanununca trafik kazası sayılması gerekli hallerden 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Yer Bakımından Uygulama Alanı Kazanın Meydana Geldiği Yerin Karayolu Olması gerektiğini, şartı oluşmadığından dava konusu kazanın trafik kazası olarak değerlendirilemeyeceğini, mevcut kazanın ray üzerinde meydana gelmesi sebebiyle iş kazası olarak değerlendirileceği kazaya etken illiyet bağının vagonu çekmekte kullanılan … tipi aracın freninin boşalması sebebiyle meydana geldiğini kazaya etken kural ihlali görülmediğinden kusursuz olduğunun kanaatine varıldığını, dosya kapsamında bulunan doküman ve fotoğrafların tetkiki neticesinde hasar bedelinden sovtaj bedeli düşülerek ekspertiz raporu doğrultusunda davacı sigorta şirketi tarafından 22.05.2020 tarihinde ödenen 14.675,75-€ tazminat tutarının, hadise tarihindeki serbest piyasa rayiçleri dikkate alındığında yerinde ve uygun olduğunu, 22.05.2020 ödeme tarihi itibariyle;14.675,75-€ x 7,4310 =109.055,50-TL 15.10.2021 dava tarihi itibariyle; 14.675,75-€ x 10,7138 = 157.233,05-TL olduğu bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Davacı sigorta şirketi nezdinde sigortalı ray üstü lastik tekerlekli ekskavatör tipli iş makinesinin, 16.11.2019 tarihinde davalı aracının karıştığı kazada ağır hasar meydana geldiği davacı şirketin makinesinin maliki sigortalı şirkete aralarında sigorta poliçesine istinaden 22.05.2020 tarihinde 14.675,75 Euro tutarında ödeme yaptığı ve ödenen miktardan davalının sorumlu olduğundan bahisle rücuan alacak olarak başlatılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Görev konusu dava şartı olup, mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında, talep halinde veya resen incelenebilir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticaret mahkemesinin bu davada görevli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur.
6102 sayılı TTK m. 5/1. fıkra hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6102 sayılı m. TTK 19/2 fıkrası uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez.
Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
HMK’nın 114/1-b maddesine göre, yargı yolunun caiz olması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından resen göz önüne alınabileceğinden, öncelikle yargı yolu yönünden değerlendirme yapılmıştır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2/1 maddesinde, ” İdari dava türleri belirtilmiştir.
İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının; idari dava türlerinden biri olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdare, idare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak resen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis etmiş olduğu işlemlere, hukuk alanında yeni durumlar oluşturmasıyla idari işlem kimliği kazandırmakta ve kural olarak bu işlemler özel yasal düzenlemeler dışında idari yargı denetimine tabi bulunmaktadır.
Güncel mevzuat ve gelişen İdare Hukuku sürecinde Danıştay 10. Dairesinin içtihatlarında da idari işlemin çerçevesini çizmek ve buna bağlı olarak idari yargının görev alanını belirlemek için kullanılan “organik anlamda idare” teriminin yetersiz kalması üzerine geliştirilen “fonksiyonel anlamda idare” kavramıyla genel olarak, devletin, yasama ve yargı fonksiyonu ile yürütme organının siyasi fonksiyonu dışında kalan tasarrufları ile diğer kamu tüzel kişilerinin tasarrufları kapsadığı, idare işlevine ilişkin işlemlerin hangi makam tarafından yapılırsa yapılsın idari işlem sayılarak idari yargının denetime tabi olması gerektiği belirtilmektedir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun görevli ve yetkili Mahkeme başlıklı 110. Maddesi “…İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır…” şeklindedir.
Olay Samsun Kalın demiryolu modernizasyon Projesi işinde çalışan ray üstü lastik tekerlekli ekskavatör tipli iş makinesine aynı projede çalışan ve vagonu çekmekte kullanılan … tipi aracın frenin boşalması neden ile ray dolu vagonun çarpması nedeni ile oluştuğunun ileri sürüldüğü ve olayın demiryolu rayı üzerinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda olay 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre trafik kazası olarak değerlendirilememektedir.
Ayrıca davalı … Genel Müdürlüğü bir kamu tüzel kişisidir. Kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet göstermekte olup eylem ve işlemleri de kamusal niteliktedir ve kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde idari yargı görevlidir. (2577 sayılı İYUY. m.2) Mahkemece, bu davalı hakkında yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekir.Ayrıca TCDDY Ana Statüsünün Ek 2. maddesi gereğince, ilçe içinde bulunan hemzemin geçitlerde gerekli geçiş düzenlemesini yapmak yolun niteliğine göre belirlenecek kurum ve kuruluşlara ait bir görevdir.
Davalının olduğu tazminat davalarına ilişkin idari yargının görevli olduğuna dair emsal Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 30/04/2015 tarih, 2015/2993 Esas, 2015/5385 Karar 29/11/2016 tarih, 2015/149 Esas, 2016/11680 Karar ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 14/12/2015 tarih, 2015/6179 Esas, 2015/14080 Karar sayılı kararları mevcut kazanın ray üzerinde meydana gelmesi yerin fiili hemzemin geçit olarak değerlendirilemeyeceği, olayın trafik kazası olmadığı ve Karayolları Trafik Kanuna uygulanmaması gerektiği; davada ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de hizmet kusuru olduğu hizmet kusuru olması halinde idari yargılama usulü kanunu gereğince görevli yargı yolunun İdare Mahkemeleri olduğu, şayet trafik kazası olduğunun kabulü halinde ise Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 26/04/2018 tarih, 2018/763 Esas, 2018/4568 Karar sayılı kararından anlaşılacağı üzere Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 29/04/2019 tarih, 2019/223 Esas, 2019/311 Karar sayılı ve 21/10/2019 tarih, 2019/447 Esas ,2019/672 Karar sayılı kararlarında da davacı sigorta şirketi tarafından davalı … İşletmesi Genel Müdürlüğüne yönelik rücuen tazminine karar verilmesi istemiyle açılan davalarda dosyadaki uyuşmazlığın çözümünün, T.C.D.D. İşletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hatları boyunca aldığı önlemler, trenlerin, görevlilerin koordinasyonunun tam olarak sağlanıp sağlanmadığı yönlerinden kusurunun ya da idarenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlı bulunduğu; bu belirlemenin ise, yukarıda açıklanan Anayasa ve yasa hükümleri çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılabilecek nitelikte olduğundan; davanın görüm ve çözümü İdari Yargı’nın görev alanına girmekte olduğu belirtilmiştir.
Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/11/2015 tarih 2015/17-86 Esas, 2015/2364 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.).
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur. O halde mahkememizce, davalı bakımından davanın HMK 114/1-b. maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından aşağıdaki gibi 114/1-b ve HMK 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş, ancak hüküm fıkrasında belirtilen davanın usulden reddine ifadesinden sonraki 4. maddesinde yer alan “…hesaplanan ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” ibaresinin “…hesaplanan ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” yerine sehven yazıldığı ve hatanın açık olduğu anlaşılmakla HMK m. 304/1’e göre tashihi ile “…hesaplanan ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde düzeltilmesi ve ekli hükmün tashihi kararı ile hükmün altındaki şerhle belirtildiği şekilde aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
HMK’nun 114/1-b ve 115/1-2.maddeleri gereğince İdare Mahkemesinde görülmesine ilişkin yargı yoluna yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 2.053,73 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 1.973,03 harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı taraf vekil ile temsil edildiğinden Karar Tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7. maddesi uyarınca hesaplanan ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/11/2022