Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/532 E. 2022/393 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/532 Esas – 2022/393
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/532
KARAR NO : 2022/393

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/09/2021
KARAR TARİHİ : 23/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı Sigortalı … arasında … numaralı 19/06/2018 – 19/06/2019 vade tarihli Banka Kredili Konut Sigorta Poliçesi bulunduğunu, Ekspertiz Raporu uyarınca; Sigortalı …’a ait, …numaralı dairede 03/04/2019 tarihinde, Tesisatın patlaması neticesinde konutta ve bina ortak alanlarında hasarın meydana geldiğini, duvar kağıtlarının, parkelerin ve süpürgeliklerin pis sudan dolayı zarar gördüğü tespit edildiğini, Konutun bulunduğu binanın yeni olduğu anlaşıldığını ve binanın Yapı Kullanım İzin Belgesinde belge onay tarihinin 09/01/2018 olduğu görüldüğünü, meydana gelen hasarda binayı yapan yüklenici firmaya rücu edilebileceği tespit edildiğini, davalının kusuru nedeni ile müvekkili sigorta şirketi’nin sigortalısına ödemek zorunda kaldığı tazminatı, davalı’dan rücuen tazmin etme hakkı bulunduğunu, müvekkili Şirket tarafından 17/02/2020 tarihinde ödenen 50.667,00-TL Davalı’ya rücu edildiğini, belirtilen nedenlerle, gerçekleşen dava konusu olay sonucu müvekkili Şirket’in sigortalısına ait taşınmazda meydana gelen hasar sonucu ödediği meblağdan davalı kusuru ile asli sorumlu olduğunu, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkili Şirket Sigortalısına ait taşınmazda 03/04/2019 tarihinde meydana gelen hasar ve zarar neticesinde müvekkili Şirket tarafından ödenen ve davalı’nın kusuru ile asli olarak sorumlu olduğu 50.667,00-TL tazminatın ödeme tarihi olan 17/02/2020 tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte davalı tarafından ödenmesine hükmedilmesine, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420/1. maddesi “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmünü içerdiğini, davacı taraf dava dilekçesinde; iddia edilen hasarın 03/04/2019 tarihinde meydana geldiğini, hasara ilişkin ekspertiz raporunun ise 23/05/2019 tarihinde alındığı belirttiğini, neticede davacının belirttiği her iki tarih ile Türk Ticaret Kanunu’nun 1420/1. maddesi bir arada değerlendirildiğinde, eldeki davanın zamanaşımına uğradığı anlaşıldığını, bu bağlamda davacı yanın davasına karşı, zamanaşımı def’inde bulunduklarını cevaben bildirdiklerini, davacı yan 23/05/2019 tarihli ekspertiz raporuna dayanarak, ilgili konutta meydana geldiği iddia edilen hasar bakımından davalı müvekkilin kusurlu olduğu savını öne sürdüğünü, Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde halefiyet ilkesi düzenlenmekle birlikte kanun koyucu işbu düzenlemede, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlu olan(lar)a karşı halefiyet kaynaklı rücu hakkının kullanılabileceğini özellikle belirttiğini tüm bu nedenlerle davacının açmış bulunduğu haksız ve hukuka aykırı olan eldeki davanın reddine; Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen hasar bedelinin sorumlu olduğu belirtilen davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK nın 6335 sayılı Kanunla değişik 4.Maddesinde ticari davalar sayılmış, aynı kanunun 6335 sayılı kanunla değişik 5. Maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği, 5/3.Maddesinde ise Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu öngörülmüştür. Bu durumda eldeki uyuşmazlığın ticari dava olup olmadığının 6102 sayılı TTK nın 4.Maddesine göre belirlemek gerekir. Bu düzenlemeye göre, bir uyuşmazlığın ticari dava sayılması için TTK 4/1. Maddesine göre her iki tarafında tacir olması ve ticari işletmeleri ilgili hususlardan doğması gerekir. TTK 4/2. Maddesine göre de tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın “a-f” bentlerinde sayılan hususlardan doğan uyuşmazlıklar ticari dava sayılmıştır .
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.3.1944 Tarih E.37, K.9, RG.3.7.1944 sayılı kararında; “…Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Davacı, sigorta şirketi olup davalıdan rücuen tazminat talebinin nedeni, davalı ile davacının sigortalısı arasındaki eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Somut olaya gelince; Davacı sigorta şirketi, dava dışı sigortacı … arasında … numaralı 19/06/2018-19/06/2019 vade tarihli “banka kredili konut sigorta poliçesi kapsamında dava dışı sigortalının dairesinde 03/04/2019 tarihinde tesisatın patlaması neticesinde konutta ve bina ortak alanlarında hasarın meydana gelmesi üzerine yapılan ödemelerin binayı yapan yüklenici firmadan tahsili için rücuen alacak davası açtığı anlaşılmaktadır. Davacı sigortacı, zararını ödediği dava dışı sigortalısının yerine geçerek, davalıya ait yapı eserinden doğan zararı istemekte, uyuşmazlık TTK nın 4/1 maddesine göre ticari dava olmadığı gibi, 2. maddenin “a-f” bentlerinde söz edilen uyuşmazlıklardan da olmadığı cihette, görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olmayıp, Tüketici Mahkemesidir.
Görev hususu 6100 sayılı H.M.K. nun 114/1-c Maddesinde dava şartı olarak sayıldıktan sonra, Usul Kanunun 115/1 Maddesi gereğince, davanın her aşamasında dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın taraflarınca ileri sürülebileceği gibi, Mahkemece de re sen gözetileceği bildirilmiş, 114/2 Maddede ise  Mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit ettiğinde davanın usulden reddine karar vereceği öngörülmüştür.
Açıklanan hususlar gözetilerek, görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
1- HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USÛLDEN REDDİNE,
2- Görevli mahkemenin Ankara Nöbetçi Tüketici Mahkemesi olduğuna,
3-HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
4-HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemesince değerlendirilmesine,
5-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurmak suretiyle istinaf yolu yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı. 23.05.2022