Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/161 E. 2022/258 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/161 Esas – 2022/258
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/161 Esas
KARAR NO : 2022/258

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/03/2021
KARAR TARİHİ : 05/04/2022
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 14/04/2022

Mahkememizde görülen davanın açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin kuruluşundan itibaren %10 ortağı olduğunu, müvekkili ile büyük ortak olan babası arasında ailevi problemler yaşandığını ve 07/10/2017 tarihinde hissesini bedelsiz olarak babasına devrederek şirketten ayrıldığını, ancak genel kurul kararına dayanan ücret alacağının ödenmediğini iddia ederek şimdilik 53.983,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; alacağın zamanaşımına uğradığını, davanın somutlaştırılmadığını, davacının ücret hakkının ödenmekle sona erdiğini, ayrıca davacının ibraname düzenlediğini, davacının şirketten 2017 yılı Mart ayında fiilen ayrıldığını bu nedenle talebinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Tarafların bildirdiği deliller toplanmış, davalı şirket kayıtları, genel kurul toplantı tutanakları, ibraname, banka cevabi yazıları dosya arasına alınmış, davalı tanıkları dinlenmiş, tanıklar davalı savunmalarını doğrular mahiyette beyanda bulunmuşlardır.
Nitelikli hesap bilirkişisi 27/12/2021 tarihli raporunda özetle, genel kurul toplantı tutanakları ile banka hesap hareketleri dikkate alındığında davacının ödenmeyen 10.583,33 TL alacağının bulunduğu bildirilmiştir. Rapor oluşa ve dosya kapsamına uygun bulunarak hükme esas alınmıştır.
DEĞERLENDİRME:
Dava, yönetim kurulu üyesinin ödenmeyen maaş alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacının %10 hisse ile şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu, 07/10/2017 itibari ile hissesini devrederek davalı şirketten ve yönetim kurulundan ayrıldığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık davacının ücret talebinin yerinde olup olmadığı ve miktarı hususundadır.
TTK’nun 394. maddesi gereğince esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenebilir. Yine esas sözleşme ile veya genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyelerine aylık ücret de verilebilir. Böylece, yönetim kurulunun yönetim ve temsile dair yetki ve görevlerini yerine getirirken emeklerine karşı ödeme ve kazandırmalarda bulunulmaktadır. Anonim şirket ile yönetim kurulu üyesi arasındaki ilişkinin hukukî niteliği karşılaştırmalı hukukta tartışmalı olmakla beraber hukukumuzda bu ilişkinin vekâlet akdi olduğu görüşü hakimdir. Borçlar Kanunu’nun 386. maddesi uyarınca vekalet sözleşmesinin genelde bir hizmet sözleşmesi olduğu da nazara alındığında vekilin ücrete hak kazanması için çalışması gerekmektedir (Yargıtay HGK 2013/11-1137 esas 2015/551 karar, 2017/11-2408 esas 2021/998 karar sayılı ilamları).
Yönetim kurulu üyesi olan davacıya 28/062016 tarihli genel kurul kararında 8.500,00 TL, 20/01/2017 tarihli kararda 2016 Haziran-2017 Ocak arasında 8.500,00 TL, 2017 Şubat ayından sonra 2.500,00 TL ücret alacağı kararlaştırılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ödenmesi kararlaştırılan miktarlar ile banka hesap hareketleri dikkate alındığında davacının 10.583,00 TL alacağı bulunduğu, 07/02/2017 tarihine dek aylık 8.500,00 TL, 04/03/2017 tarihinden 06/06/2017 tarihine dek aylık 2.500,00 TL ödeme yapıldığı belirlenmiştir.
Davalı, davacının fiilen işten ayrıldığı dönemlere ait ücret ödemesi yapılmadığını savunmuştur. Yalan beyanda bulunduğuna dair iddia ve dosyada delil bulunmayan davalı tanığı, her ne kadar 2018 Nisan ayından sonra davacının çalışmadığını belirtmiş ise de, ifadesinin tamamının değerlendirilmesinde fiili ayrılıkla resmi ayrılık arasında 6 ay-1 yıllık süre bulunduğunu, bu sürede davacının şirkette fiilen çalışmadığını beyan etmiştir. Davacının 07/10/2017 tarihinde resmen şirketten ayrıldığı ve son ödeme tarihi dikkate alındığında, davacının bakiye ücret alacağı bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davacı yan çalışmadığı iddia edilen bir kısım dönemde de ödeme yapıldığından davalının kısmi kabulü bulunduğunu iddia etmiş ise de, ödeme yapılmış olması borcun sabit olduğu, dolayısıyla eldeki davanın kabulü anlamına gelmeyecektir.
İbraname bakımından ise, ortaklıktan ayrıldıktan sonra düzenlenmiş olduğu, bu nedenle karşılıklı ibra yönünden genel kurul kararına gerek bulunmadığı, içeriğinde “doğmuş ve doğabilecek” tüm hak ve borçlar yönünden tarafların birbirini ibra ettiği, ancak hizmet akdi kapsamında ücret alacağının ayrıca belirlenmediği anlaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle davacının fiili çalışması bulunmadığından ödenmeyen ücret alacağı bulunmadığı kanaati ile davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
DAVANIN REDDİNE,
Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazla alınan 841,20 TL’nin karar kesinleştiğinde davacı yana iadesine,
1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan ve takdir olunan 7.817,40 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/04/2022