Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/84 E. 2021/206 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/84 Esas
KARAR NO : 2021/206

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 23/10/2015
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
K. YAZIM TARİHİ : 26/03/2021

DAVA; Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin …’da medikal ürün üretimi işi ile uğraştığını, müvekili şirket ise Türkiye’de kardiyoloji alanı başta olmak üzere medikal ürünlerin pazarlaması ve satışı faaliyeti gerçekleştirdiğini, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında ürünlerin pazarlanması hususunda 2006 yılında anlaştıklarını, davalı tarafça müvekkili şirkete ulaştırılan 27/04/2015 tarihli yazı ile taraflar arasında 06/03/2006’dan beri süregelen hukuki ilişkinin, 26/06/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sonlandırıldığını bildirdiğini, davalı tarafın Türkiyede faliyet gösteren başka bir şirketle anlaşma yaptıkları anlaşıldığını, dava dışı 3. Kişi şirketin müvekkili şirketin faaliyetleri neticesinde oluşan, müşteri çevresinden, iktisadi avantajdan yararlanacağı, müvekkili şirketin ciddi manada zarara uğrayacağı iddiası ile TTK 122 mdsi kapsamında denkleştirme istemi başlıklı tanzim hükümleri gereği, müvekkili zararın bilirkişi tarafından hesaplanması ile işleyecek faizi ile şimdilik 10.000,00 TL’nin, ayrıca 2015 yılı satışlarıyla ilgili 12 ay içerisinde hedeflenen yıllık satış adedinin aşılması halinde uygulanması gereken indirimle ilgili zararlarına karşılık işleyecek faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00 TL’nin, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile manevi zararlarına karşılık işleyecek faizi ile birlikte 50.000,00 TL, davalının iyi niyet aykırı fiilleri, müvekkilinin uğradığı diğer zararlar, kar payı karşılık gelmek üzere 5.000,00 TL ‘nin işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödenmesine, yargılama giderleri, avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, cevaba cevap dilekçesinde; davalı ile yapılan yazılı sözleşmenin 06/03/2006 – 01/03/2008 tarihlerine ilişkin olduğu, sözleşmenin 7 mdsinde ayrı bir protokolle uzatılması kararlaştırılmadıkça, 01/03/2008 tarihinde kendiliğinden fesh edilmiş olacağının düzenlendiği, davalının tahkim itirazına esas sözleşmenin şartlarına uygun uzatılmadığı, tek satıcılık ilişkisinin şirket yetkililerinin e-mail üzerinden vardıkları anlaşmalarla sürdürüldüğü, HMK 412/3 mdsi gereği tahkim şartının yazılı yapılması gerektiği iddiaları ile davanın kabulünü talep etmiştir.
CEVAP; Davacı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından imal edilen çeşitli medikal ürünleri davacı şirket tarafından Türkiye de pazarlanması ve satışı için 01/03/2006 tarihinde distribitörlük sözleşmesi imzalandı, sözleşmenin 8. Mdsinde sözleşme kapsamındaki taraflar arasındaki uyuşmazlığın Alman hukuku uyarınca tahkim yargılaması ile çözüme kavuşturulacağının düzenleneceği, taraflar arasında akdedilen distribitörlük sözleşmesinin 26/06/2015 tarihinde fesh edilinceye kadar kesintisiz bir biçimde yürürlükte kaldığı, ayrıca tahkim şartının geçersiz olduğu itirazlarının değerlendirme yetkisinin tahkim kuruluna ait olması gerektiği, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu 7/h mdsi ve aynı yasa 4. mdleri gereği tahkim anlaşmasına karşı asıl sözleşmenin geçerli olmadığı yönünde itirazda bulunulmayacağı, ayrıca tahkim anlaşmasının geçerli olup olmadığına ilişkin itirazların hakem yada hakem kurullarının yetkisi dahilinde olduğu, HMK 422 mdsinin de aynı kapsamda düzenleme içerdiği, Yargıtay 11 HD’sinin 02/11/2015 tarihli 2015/4467 – 11367 sayılı ilamında da bu düzenlemelere uygun karar verildiği, müvekkili şirket tarafından sözleşmenin uzatılmasına yönelik olarak müteaddit kereler bildirimde bulunduğu, davacıda bir itirazda bulunmaksızın sözleşmeyle bağlı olduğunu gösterdiği örtülü olarak onaylandığı, aksinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği iddiaları ile öncelikle tahkim şartı nedeni ile davanın usulden reddine, esasa ilişkin olarak da davacının zarar iddiasının doğru olmadığı iddiası ile davanın reddini ve yargılama giderleri, vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tek satıcılık/uluslararası distribitörlük sözleşmesinin haksız feshi iddiası ile maddi manevi zarar talebidir.
Mahkememizce tahkim ilk itirazının kabulü ile davanın usulden reddine dair verilen karar Yargıtay 19 HD’sinin 13/11/2019 tarihli … esas, ….karar sayılı ilamında özetle; “Dava, davalının HMK’nun 116/1-b maddesi uyarınca davacının öncelikle tahkime başvurması gerektiği ilk itirazına dayalı olarak HMK’nun 140/1 maddesi uyarınca mahkemece tarafların dinlenmesine gerek görülmediğinden dosya üzerinden red kararı verilmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusu da esastan reddedilmiştir.HMK’nun 140/1 maddesi gereğince mahkemenin ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için tarafları dinleme mecburiyeti olmayıp gerek görülmesi halinde dinler.Ancak HMK’nun 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevi de vardır.Davalı tahkim ilk itirazında tahkim şartının yer aldığı sözleşmenin tümünü sunmamış sadece sözleşmenin 8. maddesini delil listesinde sunmuştur. Davacı istinaf başvurusunda sözleşmenin ve tahkim şartının geçersizliği hususunu istinaf sebebi olarak da ileri sürmüştür.İstinaf mahkemesince bu durum açıklattırılarak taraflar arasındaki sözleşmenin tamamının türkçe tercümesinin getirtilip tahkim şartının geçerliliğinin tartışılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla kurulan hükme dayalı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.
Davalı yan, tahkim itirazında bulunmuştur. HMK 116 mdsi düzenlemesine göre, tahkim ilk itirazlardandır. HMK 117/1 mdsi gereği ilk itirazların cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır.
Dava dilekçesi davalı yana yurtdışı tebligatı ile 08/04/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, cevapda 22/04/2016 tarihli dilekçe ile tahkim ilk itirazında bulunulmuş olmakla, 2 haftalık yasal cevap süresinde ileri sürüldüğünden değerlendirilmesi gerekmiştir.
Taraflar arasında 06/03/2006 tarihli tek satıcılık/uluslararası distribitörlük sözleşmesi yapılmıştır. Sözleşmenin 8. mdsinde, taraflar arasında iş bu sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir uyuşmazlığın, Alman Hukuku uyarınca tahkim yargılaması ile çözüme kavuşturulacağı, tahkim yerinin Bonn/Almanya olarak belirlenmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı taraf 06/03/2006 tarihli sözleşmenin süreli 01/03/2008 yapıldığını, sözleşmenin 7. mdsinde ayrı bir protokol’le uzatılması kararlaştırılmadıkça belirtilen tarihte kendiliğinden fesh edilmiş olacağı düzenlemesine göre sözleşmenin sona erdiği, tahkim şartının da sona erdiği, taraflar arasındaki tek satıcılık ilişkisinin şirket yetkililerinin e-mali üzerinden vardıkları anlaşmalarla sürdürüldüğünü iddia etmekte, davalı taraf ise sözleşmenin fesh ediliş tarihi olan 26/06/2015 tarihine kadar geçerli olduğunu tahkim şartında geçerli olduğunu idda etmektedir.
Taraflar arasında yapılan 01/03/2006 tarihli Uluslararası Distribütörlük sözleşmesinin türkçe tercümesi dosyaya ibraz edilmiştir, sözleşmenin “süre ve sona erme başlıklı 7.mdsinde; “iş bu sözleşme 01/03/2008 tarihine kadar yürürlükte olacaktır. Bu sabit sürenin sonunda sözleşme daha önce tarafların karşılıklı yazılı onayı ile uzatılmadıkça herhangi bir ihbara gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erecektir. Distribütörün işbu sözleşmenin 5.mdsinde öngörülen …taahhütlerini yerine getirmesi veya taahhütleri aşması durumunda distribütörün takdirine bağlı olarak ilave 2 yıl süre ile uzayacaktır…” hükmüne havidir.
Davalı taraf, sözleşmenin uzatıldığını belirten davalı şirket yetilisince davacı yana gönderilmiş olan 01/03/2010 tarihli “01/03/2006 tarihli distribütörlük sözleşmesinin 7.mdsi (süre ve fesih) uyarınca 2 sene daha uzatılacağını bilgilerinize sunarız” yazılı bildirimi dosyaya ibraz etmiştir.
Sonuç olarak, tarafların kabulünde olan 06/03/2006 tarihli tek satıcılık/uluslararası distribitörlük sözleşmesi yapılmış, sözleşmenin sözleşmenin “süre ve sona erme başlıklı 7.mdsinde; “iş bu sözleşme 01/03/2008 tarihine kadar yürürlükte olacaktır. Bu sabit sürenin sonunda sözleşme daha önce tarafların karşılıklı yazılı onayı ile uzatılmadıkça herhangi bir ihbara gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erecektir. Distribütörün işbu sözleşmenin 5.mdsinde öngörülen …taahhütlerini yerine getirmesi veya taahhütleri aşması durumunda distribütörün takdirine bağlı olarak ilave 2 yıl süre ile uzayacaktır…” hükmü gereği ve bu sürenin 4 yıl sonrası olan davalı şirket yetilisince davacı yana gönderilmiş olan 01/03/2010 tarihli “01/03/2006 tarihli distribütörlük sözleşmesinin 7.mdsi (süre ve fesih) uyarınca 2 sene daha uzatılacağını bilgilerinize sunarız” yazılı bildirimi dikkate alındığında başlangıçta 2+ şartları oluştuğunda 2 yıl toplam 4 yıl süreli olarak sözleşmenin yapıldığı, bu sürenin 01/03/2010 yılında sona erdiği ve bu tarih itibari ile davalı iş sahibi sözleşmenin uzatıldığını, yazılı bildirimle bildirdiği, davacı distribütör tarafından bu yazılı bildirim benimsenip sözleşmenin aynı şartlarla devam ettiği, davacı tarafta mail ortamında devam ettiğini belirttiği, ancak davalının yazılı mailinin sözleşmenin ilk yapıldığı tarihe “01/03/2006 ” atıfta bulunduğu, dolayısı ile aynı sözleşmenin aynı şartlarla devam ettiğinin kabulü gerektiği, ilk yapılan sözleşmenin sona erip maillerle devam ettiği iddası ile bu deliller kapsamında itibar edilmemiş, Sözleşmenin 01/03/2006 tarihli sözleşmenin fesh edildiği tarihe kadar yürürlükte olduğu, sözleşmenin “Tabi Olunan Hukuk ve Yargı Yetkisi” başlıklı 8. Mdsinde, “iş bu sözleşme Almanya hukukuna tabidir ve Almanya Hukukuna uygun şekilde uygulanacaktır …tüm uyuşmazlıklar, Almanyanın Bonn şehrinde tahkim yolu ile çözümlenecektir. Distribütör, anlaşmazlıklarda Almanya Mahkemelerin münhasır yetkiye sahip olduğunu… açık bir şekilde kabul eder.”hükmü gereğince tarafların yetki sözleşmesi yaptığı, taraflar arasında iş bu sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir uyuşmazlığın, Almanya Hukuku uyarınca çözüme kavuşturulacağı, tahkim yerinin Bonn/Almanya olarak belirlendiği, sonuç olarak; sözleşme aynı şartlarla devam etmiş, davalı tarafın sözleşmenin devamına ilişkin yazılı bildirimlerin davacı tarafça benimsenmiş, nitekim dava dilekçesinde de tek satıcı sıfatı ile 2006 yılında anlaşıldığı belirtilerek denkleştirme ve zarar hesabı istenmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ve tahkim ve yargılama yetkisine ilişkin sözleşme hükmünün geçerli olduğu. Ayrıca 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kararı 7/h mdsi gereği, tahkim anlaşmasının mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin itirazları hakem yetkisi dahilinde olduğu kanaati ile tahkim itirazının kabulü ile HMK 117 ve HMK 138 mdsi gereği “mahkeme öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir” hükmü dikkate alınarak ilk itiraz olan tahkim itirazı ile ilgili dosya üzerinden karar verilebileceği kanaati ile karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
ÖNCEKİ KARARDA DİRENİLMESİNE, tahkim itirazının kabulü ile davanın USULDEN REDDİNE,
Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 1.280,82 TL mahsubu ile bakiye 1.221,52 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Avukatlık Ücret Tarifesi 6 ve 7 mdleri dikkate alınarak Karar Tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan ve takdir olunan 2.040,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine (4.080,00 TL vekalet ücretinin yarı oranı)
Davalı tarafından yapılan toplam 43,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekillerinin yüzlerine karşı karar verildi.17/03/2021

Katip …

Hakim …