Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/512 E. 2021/197 K. 15.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/512
KARAR NO : 2021/197

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2020
KARAR TARİHİ : 15/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29.05.2020 tarihli ve 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 18. Bölümünde yer alan davalı … ile ilgili “Amaç ve Kuruluş” başlıklı 224/2 maddesindeki “……, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile ilgili, tüzel kişiliği haiz, özel bütçeli bir kamu kuruluşu olup bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabidir….” düzenlemesi davalı …’in bütün işlemlerinde “özel hukuk” hükümlerine tabi olduğunu açıkça belirtildiğini, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Uyuşmazlık Mahkemesi kararı ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/f maddesindeki düzenlemeler gereği, huzurdaki işbu dava adli yargıda ve işbu mahkemede dava açıldığını, davalı … tarafından davacı müvekkil Banka’ya iletilen 25.03.2020 tarihli 27599394-841.02.15 E.3237 sayılı yazıyla; Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin davalı … gelirlerini hüküm altına alan 236 ncı maddesinin (c) bendi uyarınca davacı müvekkil Banka’nın 2019 yılı kurumlar vergisine esas yıllık kârının %2’sine tekabül eden aidatın birinci taksitinin 2020 yılı Mayıs ayı sonuna kadar Başkanlıklarına ait hesaba yatırılarak, 2019 yılı gelir tablosu, kurumlar vergisi tahakkuk fişi sureti ve kurumlar vergisi beyannamesi suretinin Başkanlıklarına gönderilmesi gerektiği bildirildiğini, 15.07.2018 tarih ve 30479 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin davalı … gelirlerini hüküm altına alan 236 ncı maddesinin (c) bendi; “c) Sermayesinin %50’sinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait bankaların kurumlar vergisine matrah olan yıllık kârlarının yüzde 2’si nispetinde ödeyecekleri aidatlar (4603 sayılı Kanuna tabi bankalar hariç)” hükmünü amir olduğunu, ayrıca dava konusu uyuşmazlıkta Cumhurbaşkanlığı kararı hükmü, hesabın “kurumlar vergisine matrah olan” kazanç esas alınarak yapılacağı noktasında yoruma mahal vermeyecek derecede açık bir düzenleme getirdiğini, hem Anayasada yer alan vergi ve benzeri yükümlülüklerin kanuniliği ilkesi hem de yukarıda belirtilen diğer hükümler dikkate alındığında aidat ödeme yükümlülüğüne ilişkin düzenlemenin lafzı açık olduğundan yorum yoluyla genişletilmesi ve kurumlar vergisi mükellefi olmayan ve dolayısıyla kurumlar vergisine matrah olan bir kârı bulunmayan müvekkil Banka’nın matrahının varsayımsal olarak hesaplanarak aidat ödemekle yükümlü tutulması yasal dayanaktan yoksun olduğunu, yukarıda belirtilen gerekçelerle ödeme yapılmayacağının bildirilmesi üzerine davalı … tarafından davacı müvekkil Banka’ya iletilen 29.06.2020 tarihli 27599394-841.02.15 E.5941 sayılı cevabi yazıda; her hangi bir hukuki açıklama getirilmeksizin davacı müvekkil Banka’nın 2019 yılı karlarının %2’sine tekabül eden aidatın birinci taksitinin gecikme zammı ile birlikte Başkanlıkları hesabına yatırılması, aksi halde hukuki işlem başlatılacağı bildirildiğini, ihtirazi kayıtla yapılan ödeme akabinde, davacı müvekkili Banka’dan yasal işlem ve cebri icra tehdidi altında Karar’a aykırı olarak hesaplanan 14.608.524,68.-TL tutarında ödemenin yapıldığı 08.07.2020 tarihinden itibaren işleyecek TCMB ticari avans faiziyle birlikte davalı …’ten geri alınması için yasal yollara başvurulacağından, huzurdaki işbu dava açılmadan önce 6102 sayılı Ticaret Kanunundan kaynaklanan zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmuş, ancak arabuluculuk görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlandığını, tüm bu nedenlerle Davalarının kabulü ile açık mevzuat hükmüne aykırı olarak davacı müvekkil Banka tarafından yasal işlem ve cebri icra tehdidi altında “ihtirazi kayıtla” davalı T.C. …’nın (…’in) hesabına ödenmek zorunda kalınan 14.608.524,68.-TL tutarın fazlaya ilişkin asıl ve fer’i her türlü alacağımızı talep, takip, dava ve ıslah hakkımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00.-TL’lık kısmının ve bu tutara ödemenin yapıldığı 08.07.2020 tarihinden itibaren işleyecek TCMB ticari avans faizinin davalı …’den tahsil edilerek davacı müvekkil Bankaya ödenmesine karar verilmesini dava yargılama giderleri ile dava vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. .
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davada mahkemenin görevli olmadığını, Başkanlıklarının 3624 sayılı Kanun ile kurulduğunu, tüzel kişiliğe haiz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile ilgili 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli bir kamu kuruluşu olduğunu, teşkilata ilişkin hükümleri hali hazırda 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmekte olup kuruluş amacı doğrultusunda küçük ve orta ölçekli işletmelere kamu kaynağı kullanarak çeşitli destekler verildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. Maddesinde “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri” ticari dava olarak tanımlandığını, başkanlıkların kuruluş amacının ve faaliyet alanı bu madde kapsamında değerlendirildiğinde mevzuat gereği davacı tarafın başkanlıklarına ödediği aidatların Sayıştay denetimi sonunda ödenmemesi gerektiği yönündeki bulgu üzerine ödenen aidatların geri tahsilinin talep edildiği anlaşıldığını, başkanlıklarının ticari bir işletme olmadığı ve doyası ile uyuşmazlık konusunun ticari işletme ile alakasının bulunmadığı açıkça görüldüğünü, 3624 sayılı … Kanunun 14. Maddesinde başkanlık bütçesinin gelirleri belirtildiğini, tüm bu nedenler ve 3624 sayılı Kanun ve 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesindeki hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere davacı bankanın kanundan kaynaklı aidat ödeme yükümlülüğü bulunduğu ve yükümlülüğün kaldırıldığına dair herhangi bir kanuni düzenleme olmaması nedeniyle öncelikle davanın görevsizlik nedeniyle reddini, görev itirazlarının kabul edilmemesi halinde kanun gereği ödenen aidatların geri iade edilmesinin hukuki bir gerekçesinin olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ:
Dava, davacı bankanın yasal işlem ve cebri icra tehdidi altında, davalıya ihtirazi kayıtla (-15/07/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bakanlıklara bağlı, İlgili, İlişkili, Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin davalı kurumun gelirlerini hüküm altına alan 236. Maddesinin (c) bendi gereğince-) ödemek durumunda kaldığı aidat ödemesinin istirdadı istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Yargıtay 4. HD 28/01/2016 tarih ve 2015/15593 E, 2016/1204 K sayılı ilamında; “…3624 sayılı … Kurulması Hakkındaki Kanun’un 1. maddesine göre “Ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun biçimde gerçekleştirmek amacıyla, … kurulmuştur. Kuruluşun kısa adı …’dir. …, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilgili bir Kamu Kuruluşu olup, tüzel kişiliğe haiz ve bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabidir.”
Şu halde, davalı … bir kamu kuruluşu olmasına rağmen bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabidir. Davanın çözüm yerinin genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna göre, işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir….”
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; her ne kadar davacı bir ticaret şirketi olup tacir ise de, davalı kamu kurumu olup tacir sıfatını haiz değildir. Bu durumda, tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
1- HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USÛLDEN REDDİNE,
2- Görevli mahkemenin Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
4-HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemesince değerlendirilmesine,
5-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurmak suretiyle istinaf yolu yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı. 15.03.2021

Katip …
¸[e-imzalıdır]

Hakim …
¸[e-imzalıdır]