Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/499 E. 2021/194 K. 15.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/499
KARAR NO : 2021/194

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 16/10/2020
KARAR TARİHİ : 15/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; dava dışı sigortalı …’nun maliki bulunduğu ve …. adresinde yer alan taşınmazın müvekkili sigorta şirketine 17800184 poliçe ile sigortalı olduğunu, sigortalı taşınmazın bulunduğu adreste 21/06/2018 tarihinde başlayan su sızmaları sonucu bir kısım hasarlar oluştuğunu, sigortalı tarafında müvekkili şirkete yapılan ihbar üzerine sigortalı konutta bağımsız eksperler tarafından inceleme yapılarak ekte sunulan Dahili Su ekspertiz raporu düzenlendiğini, yapılan inceleme sonucu düzenlenen rapor ile davalıya ait şirkete ait 17 nolu daireden sızan suların sigortalı konutta hasara sebebiyet verdiği tespit edildiğini ve hasarın sigorta poliçesi kapsamında kaldığını, davalı şirketin de 17 nolu dairenin maliki olması sebebi ile oluşan hasardan sorumlu olduğu ayrıca belirlendiğini, borçlar kanununun bina sahibinin sorumluluğuna ilişkin genel hükümlerine göre gerekli bakım ve onarımları gerçekleştirmeyen davalı/borçlu sorumlu olduğunu, gerçekleşen hasar sonrası müvekkili şirket, ekspertiz raporu ile tespit edilen hasar tazminatı tutarını sigortalısına 16/07/2018 tarihinde 2.575,00 TL olarak ödediğini, ödenen bu meblağdan davalı ödeme tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte sorumlu olduğunu, bunun üzerine ilk olarak rücu mektubu gönderilerek sigortalıya ödenen tazminatın iadesi istendiğini, ancak görüşmeler olumsuz olarak sonuçlandığını, daha sonrasında ise sigortalıya ödenen meblağın tahsili amacıyla … Müdürlüğünün … sayılı takip dosyası ile borçluya ödeme emri gönderildiğini ancak davalı takibe itiraz ederek takibin durmasına sebep olduğunu, davalı müvekkili sigorta şirketinin ödemiş olduğu, oysa ki bedelin tamamından ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte sorumlu olduğunu, davalının itirazları üzerine öncelikle 22/07/2020 tarihinde zorunlu arabuluculuk başvurusu yoluna gidildiğini, yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamadığını, tüm bu nedenlerle davalının haksız itirazının reddine, bu miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı tarafa usulüne uygun olarak tebligat çıkarılmasına rağmen davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamıştır.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen hasar bedelinin sorumlu olduğu belirtilen davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK nın 6335 sayılı Kanunla değişik 4.Maddesinde ticari davalar sayılmış, aynı kanunun 6335 sayılı kanunla değişik 5. Maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği, 5/3.Maddesinde ise Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu öngörülmüştür. Bu durumda eldeki uyuşmazlığın ticari dava olup olmadığının 6102 sayılı TTK nın 4.Maddesine göre belirlemek gerekir. Bu düzenlemeye göre, bir uyuşmazlığın ticari dava sayılması için TTK 4/1. Maddesine göre her iki tarafında tacir olması ve ticari işletmeleri ilgili hususlardan doğması gerekir. TTK 4/2. Maddesine göre de tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın “a-f” bentlerinde sayılan hususlardan doğan uyuşmazlıklar ticari dava sayılmıştır .
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.3.1944 Tarih E.37, K.9, RG.3.7.1944 sayılı kararında; “…Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Davacı, sigorta şirketi olup davalıdan rücuen tazminat talebinin nedeni, davalı ile davacının sigortalısı arasındaki eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Somut olaya gelince; Davacı … şirketi tacir olan davalıdan, konut vasfındaki taşınmazda yapılan 20/05/2018 tanzim tarihli sigorta poliçesine göre ödeme yaptığı sigortalısı yerine geçerek, sigortalısının davalıdan yapı malikinin sorumluluğu hükümlerine göre doğan tazminat alacağını istemektedir. Başka bir deyişle, zararını ödediği sigortalısının yerine geçerek, davalıya ait yapı eserinden doğan zararı istemekte, Borçlar Kanununun 69. ve devamı maddelerinde düzenlenen Yapı Malikinin Sorumluluğu ile ilgili hükümlere dayanmaktadır. Tarafları tacir olsa da, Uyuşmazlık TTK nın 4/1 maddesine göre ticari dava olmadığı gibi, 2. maddenin “a-f” bentlerinde söz edilen uyuşmazlıklardan da olmadığı cihette, görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Görev hususu 6100 sayılı H.M.K. nun 114/1-c Maddesinde dava şartı olarak sayıldıktan sonra, Usul Kanunun 115/1 Maddesi gereğince, davanın her aşamasında dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın taraflarınca ileri sürülebileceği gibi, Mahkemece de re sen gözetileceği bildirilmiş, 114/2 Maddede ise  Mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit ettiğinde davanın usulden reddine karar vereceği öngörülmüştür.
Açıklanan hususlar gözetilerek, görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
1- HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USÛLDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
4-HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemesince değerlendirilmesine,
5-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurmak suretiyle istinaf yolu yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı. 15.03.2021

Katip …
¸[e-imzalıdır]

Hakim …
¸[e-imzalıdır]