Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/402 E. 2021/78 K. 08.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/402 Esas – 2021/78
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/402
KARAR NO : 2021/78

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : …

DAVALI : …
VEKİLİ : …
DAVA : İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/09/2020
KARAR TARİHİ : 08/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile konut sahibi … arasında … numaralı 03/07/2017 – 03/07/2018 vade tarihli … bulunduğunu, Sigorta sözleşmesi, bir tarafta sigortacının sigorta himayesini üzerine aldığı, diğer tarafında ise sigorta ettirenin bir prim ödeme borcunu üzerine aldığı tam iki taraflı borç doğuran bir sözleşme olduğunu, 12/09/2017
tarihli Ekspertiz Raporu uyarınca; sigorta ettiren …’un imzalı beyan yazısına göre; 10/09/2017 günü eve geldiklerinde mutfak, salon tavan ve duvarlarından suların damladığı, zeminlerin, mutfak dolaplarının ve koltuk üstlerinin su içerisinde olduğunu, üst kat komşuları …ın bilgilendirildiğini ve zararın poliçeden karşılanması talebi ile durumu müvekkili Şirket’e bildirdiğini, 12/09/2017
tarihli Ekspertiz Raporuna uyarınca; Mutfak 9m² ve salon 18m² ebatlı tavan boyaları ile mutfak 18m² ve salon 37m² ebatlı duvar saten boyalarının lekelenme şeklinde hasarlı, tavan ile duvarların halihazırda ıslak ve tavanlardan suların damlar vaziyette olduğunu, mutfak dolabı üst ünitesi üzerindeki suların sürekli silinerek zararın azaltılmaya çalışıldığı ancak, 0,695*(h) 0,95*0,318 m ebatlı bölümü ile 0,925*(h)2,300*0,515m ebatlı kiler dolabı bölümünün şişme-kabarma şeklinde hasarlı olduğunu, dava dışı … mülkiyetinde bulunan üst kat 9 no.lu daireye çıkıldığını, mutfak giriş kapısına göre karşı cephede zemin seramiklerinin kısmen kırıldığı ve kaçak olduğunun belirlendiğini, temiz su tesisat borusunun yenilenmesi sureti ile kaçağın giderildiği tespit edildiğini, 12/09/2017
tarihli Ekspertiz Raporu’nda meydana gelen hasarda sigortalı konutun bulunduğu binanın 05/07/2017 tarihinde teslim alınması nedeni ile oluşan hasarda bina müteahhidi davalı … Anonim Şirketi’ne rücu imkanın var olduğu tespit edildiğini, somut olayda da davalının kusuru nedeni ile Müvekkili Sigorta Şirketi’nin sigortalısına ödemek zorunda kaldığı tazminatı, davalıdan rücuen tazmin etme hakkı bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından yasada belirtilen nedenlerle asıl alacak kalemi olan 1.756,00-TL tazminat alacağı, hak sahiplerine 14/09/2017 tarihinde ödenmiştir. davalının kusuruna isabet eden tazminat ödemesi için müvekkili şirket’in rücu hakkı doğduğunu, davalı’nın kusuru nedeni ile müvekkili sigorta şirketi’nin sigortalısına ödemek zorunda kaldığı tazminatı, davalı’dan rücuen tazmin etme hakkı bulunduğunu, müvekkili Şirket tarafından sigortalısına ödenen meblağın takibe giriş miktarı olan 1.912,31-TL’nin tahsili amacıyla Ankara … İcra Müdürlüğü … E. sayılı takip dosyası ile borçluya ödeme emri gönderildiğini, ancak davalı tarafından borca itiraz edilerek takibin durmasına sebep olduğunu, Bu nedenler ile gerçekleşen dava konusu olay sonucu müvekkilinin sigortalısında meydana gelen hasar sonucu ödenen meblağdan davalı kusuru oranınca sorumlu olduğunu, davalı’nın kusuru da dikkate alınarak takibe giren miktar olan 1.912,31-TL yönünden haksız itirazlarının iptaline karar verilmesini talep etme zarureti olduğunu, icra inkâr tazminatını düzenleyen İİK.’nun 67/2 maddesindeki %40 ibaresi, 02/07/2012 tarihinde ve 6352 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile %20’si şeklinde değiştirilmiş olup; İİK.’nun 67. maddesinde değişiklik yapan 6352 sayılı Kanun’un 11. maddesi 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini, 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 05/07/2012 tarihinden sonra, yapılan icra takipleri üzerine açılacak itirazın iptali davalarında, icra inkâr tazminatı %20 olarak uygulanacağını, yapılan arabuluculuk görüşmelerinin sonuçsuz kaldığını, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydı ile davalı’nın haksız itirazının iptaline, bu miktarın %20sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle davacı tarafından açılan davanın müvekkiline karşı yana herhangi bir borcu olmaması sebebiyle taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin davaya konu edilen su baskını sebebiyle doğan zararda herhangi bir kusuru bulunmadığını, Zarara sebebiyet veren filin gerçek tespiti yapılmadan taraflarına husumet yöneltildiğini, müvekkili ihaleye ve şartnameye uygun olarak inşaatlarını tamamlamakla mükellef olduğunu, yapılan işlerin son kontrolü ise …. tarafından denetlendiğini, müvekkili işi gören aracı firma olup; sorumluluk tümüyle …..’ye ait olduğunu, dolayısı ile ….’nin davalı sıfatına sahip olması gerekeceğini, bu nedenle davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Esasa ilişkin olarak da yapılan inşalarda herhangi bir eksiklik ve hata söz konusu olması halinde taraflarına yazılı bildirim yapılmakta ve eksikler bu şekilde giderildiğini, taraflarına yapılan bir bildirim olmadığı gibi; sorumluluğun taraflarına ait olduğu ve sonuca katlanma talebine katılabilmenin mümkün olmadığını, müvekkili … adına faaliyetlerine yürütmekte ve neticelendirerek teslim ettiğini, İnşşatın her aşmasından teslim anına kadar tüm işler denetlendiğini, iddia edildiği gibi müvekkilinden kaynaklı hatadan ya da eksik işten bir zarar doğmuş olsaydı proje kapsamındaki birçok bağımsız bölüm için benzer durumlar olacağını, dava dışı sigortalının bağımsız bölümü teslim aldıktan ve uzunca bir süre kullanımdan sonra meydana gelen hasardan müvekkilinin sorumlu olduğuna dair iddialar mesnetsiz olduğunu, söz konusu hasardan kaynaklı kusurun taraflarına atfedilmesinin kabul edilemez olduğunu, dava dilekçesinde de açıklandığı üzere hasar bağımsız bölümün tesliminden sonra oluştuğunu, kullanıma bağlı olarak ya da mücbir bir sebeple oluşan hasarın muhatabı tarafları olmadığını, anılan sebepler ile davacı yana herhangi bir borçlarının bulunmadığından aleyhe başlatılan takibe itiraz edildiğini, hak kaybına sebebiyet vermemek adına zamanaşımı itirazında da bulunduklarını, öncelikle davanın reddine eğer mahkeme aksi yönde kanaat getirilmesi halinde ise zamanaşımı itirazları dikkate alınarak karar verilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle, hukuki dayanaktan yoksun davanın öncelikle usulden; sayın Mahkeme esas yargılamaya geçilmesi halinde esastan reddine karar verilmesini yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen hasar bedelinin sorumlu olduğu belirtilen davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK nın 6335 sayılı Kanunla değişik 4.Maddesinde ticari davalar sayılmış, aynı kanunun 6335 sayılı kanunla değişik 5. Maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği, 5/3.Maddesinde ise Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu öngörülmüştür. Bu durumda eldeki uyuşmazlığın ticari dava olup olmadığının 6102 sayılı TTK nın 4.Maddesine göre belirlemek gerekir. Bu düzenlemeye göre, bir uyuşmazlığın ticari dava sayılması için TTK 4/1. Maddesine göre her iki tarafında tacir olması ve ticari işletmeleri ilgili hususlardan doğması gerekir. TTK 4/2. Maddesine göre de tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın “a-f” bentlerinde sayılan hususlardan doğan uyuşmazlıklar ticari dava sayılmıştır .
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.3.1944 Tarih E.37, K.9, RG.3.7.1944 sayılı kararında; “…Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Davacı, sigorta şirketi olup davalıdan rücuen tazminat talebinin nedeni, davalı ile davacının sigortalısı arasındaki eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Somut olaya gelince; Davacı sigorta şirketi tacir olan davalıdan, konut vasfındaki taşınmazda yapılan Yangın sigorta poliçesine göre ödeme yaptığı sigortalısı yerine geçerek, sigortalısının davalıdan Yapı Malikinin sorumluluğu hükümlerine göre doğan tazminat alacağını istemektedir. Başka bir deyişle, zararını ödediği sigortalısının yerine geçerek, davalıya ait yapı eserinden doğan zararı istemekte, Borçlar Kanununun 69. ve devamı maddelerinde düzenlenen Yapı Malikinin Sorumluluğu ile ilgili hükümlere dayanmaktadır. Tarafları tacir olsa da, Uyuşmazlık TTK nın 4/1 maddesine göre ticari dava olmadığı gibi, 2. maddenin “a-f” bentlerinde söz edilen uyuşmazlıklardan da olmadığı cihette, görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Görev hususu 6100 sayılı H.M.K. nun 114/1-c Maddesinde dava şartı olarak sayıldıktan sonra, Usul Kanunun 115/1 Maddesi gereğince, davanın her aşamasında dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın taraflarınca ileri sürülebileceği gibi, Mahkemece de re sen gözetileceği bildirilmiş, 114/2 Maddede ise  Mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit ettiğinde davanın usulden reddine karar vereceği öngörülmüştür.
Açıklanan hususlar gözetilerek, görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
1- HMK’nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USÛLDEN REDDİNE,
2- Görevli mahkemenin Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3- HMK’nun 20/1.maddesi gereğince istek halinde ve karar kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi gönderilmesine, iki haftalık süre içerisinde başvurulmaması halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
4- HMK’nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemesince değerlendirilmesine,
5- Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurmak suretiyle istinaf yolu yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı. 08.02.2021

Katip … Hakim …
¸[e-imzalıdır] ¸[e-imzalıdır]