Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/365 E. 2022/441 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/365 Esas – 2022/441
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/365
KARAR NO : 2022/441

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 18/08/2020
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
K. YAZIM TARİHİ : 01/07/2022

Mahkememizde görülen Şirket Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; … … Anonim Şirket Yönetim Kurulunun 20.03.2020 tarih ve 663 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlan ilanına göre sermaye artırım kararının kabulünün mümkün olmadığını, günümüz ekonomisinde sermaye tutarı ve paranın alım gücünün düşmesi dikkate alındığında davalı tarafın sermaye artırım yoluna gitmesinin sebebinin davalının kendisi dışında kalan ortakların pay oranlarını azaltmak olduğunu, ihtiyaç olduğu belgelendirilmediği halde birden çok kez ve kısa bir zaman aralığında sermaye artırım kararı alınmasının ve böylece azınlığın ya da küçük pay sahiplerinin şirket içindeki haklarının onlara rağmen kısıtlanması veya ellerinden alınmasının, dürüstlük kuralına aykırı kabul edileceğini, oy çokluğunu ellerinde bulunduran pay sahiplerinin ortaklığın yarar ve çıkarları yerine kendi özel çıkarlarını ön planda tutarak karara bağladıkları sermaye artırımlarının, sermaye artırımı hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, artırım kararında, yeni çıkarılan payların satış değerini gerektiğinden çok yüksek ve yeni paylardan alma süresini de asgari tutarak mali gücü az ortakların hem yeni pay alma haklarını kullanmalarının ve hem de kullanamadıkları bu hakkı başkalarına satmalarının imkansız hale getirildiğini, yapılan sermaye arttırımı ile davacıların pay oranları ve pay miktarlarının, yok sayılacak düzeye indiğini, ana sözleşme ile pay oranına bağlı haklarının ellerinden tamamen alındığını, şirket sermayesinin önceki 50.000,00 TL’lik sermayenin 20.03.2020 tarih ve 663 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan ilana göre 9.950.000,00 TL arttırılarak 10.000.000,00 TL’ye çıkarılması dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağını, ayrıca bu durum un sermaye tavanı başlangıç sermayesinin beş katından fazla olamayacağını, sayın mahkemeden sermaye artımının gerekli olup olmadığı ve artırım miktarını fahiş olup olmadığının araştırılarak dosyanın konusunda uzman bir bilirkişiye tevdiini, Hesap Verme Yükümlülüğüne aykırı davranan … Yönetim Kurulunun öncelikle sermaye gereksinimini ispat etmesi gerekli olduğunu, davalı tarafın sermaye artırım ihtiyacını ve sermayeye gereksinim duyulduğunu bugüne kadar açıklamamış ve pay sahiplerini bu hususta bilgilendirme yapmadığını, son genel kurul toplantısı ve tutanakları talep edilmiş olmasına rağmen hak sahipleri ile paylaşılmadığını, sermaye artırımına ilişkin değişiklik veya değişiklik metninin genel kurul toplantısında karara bağlanması gerektiğini, sermaye artırımına ilişkin olarak hazırlanan sözleşme metninin, eski metin ile karşılaştırmalı olarak hazırlanması gerektiğini, bu taslak metin hazırlandıktan sonra yönetim kurulunun TTK md. 453 ve 414’e göre genel kurulu toplantıya çağırması gerektiğini, TTK md. 414’e göre yapılacak ilanlarda ve davet mektuplarında, TTK’nın 453. maddesinde de belirtildiği üzere, ana sözleşmenin eski ve yeni metni yer almalı ve ortaklara durumu mukayese etme imkanı verilmesi gerektiğini, mevcut şirket yönetiminin, sermaye artırımı kararını genel kurul toplantısında değil; yönetim kurulu toplantısında aldığını, dolayısı ile yetkisi olmadığı halde böyle bir karar alan yönetim kurulunun ilgili kararının “ yokluk yaptırımına” tabi olduğunun Mahkemece tespiti gerektiğini, sermaye artırımının bir şirket esas sözleşmesi değişikliği anlamına geldiğini, dolayısıyla bu değişikliğin genel kurulda karara bağlanması gerektiğini, TTK md. 457/1 gereğince yönetim kurulu, sermaye artırımına yönelik işlemlerin tamamlanmasından sonra, bilgiyi eksiksiz, açık, doğru ve dürüst bir şekilde hesap verme ilkesine göre bir beyan hazırlamak ve imzalamakla yükümlü olduğunu, yönetim kurulunun bu görevini de gereği gibi, dikkatli ve özenli bir biçimde yerine getirmediğini, şirketin 17/04/2020 tarihli genel kurul toplantısı davetinde de usuli eksiklik ve hataların bulunduğunu, 600’e yakın pay sahibinin yerleşim yeri fabrikanın bulunduğu Tokat İli Reşadiye İlçesi olmasına rağmen yönetim kurulu samimiyetten uzak bir davette bulunmak suretiyle genel kurul toplantısına pay sahiplerini davet ettiğini, genel kurul toplantısının Covid-19 salgını dönemine denk geldiğini, toplantının yapıldığı zaman diliminde davacıların pandemi kısıtlamaları nedeniyle Ankara’ya gitmelerinin mümkün olmadığını TTK md. 460/2’nin niteliği itibari ile pay sahiplerini korumak amacıyla kaleme alınmış emredici bir hüküm olduğunu, ve kanunun emredici hükümlere aykırılığın yaptırımının TBK md. 27’de düzenlendiğini, TTK md.460/2’deki düzenlemeye göre, yönetim kurulu, sermaye artırımı kararında, çıkarılacak yeni payların itibari değerlerini, sayılarını, cinslerini, primli ve imtiyazlı olup olmadıklarını, rüçhan hakkının sınırlandırılıp sınırlandırılmadığını, kullanma şartlarını ve süresini belirtir ve bu hususlarda kamuyu aydınlatma ilkesi uyarınca gerekli olan diğer konularda bilgi vermesi gerektiğini, bilgilendirme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı olan ve kanunun aradığı şartları taşımayan bu ilanların da kanuna aykırı olduğunun ve usulsüz olduğunun tespiti gerektiğini, yukarıda belirtilen sebeplerle ve otaklığın sermaye artırımında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle alacaklıların, pay sahiplerinin veya Kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olduğundan alınan sermaye artırımı kararı dahil tüm artırım işlemlerinin feshini ( TTK md. 456/4 atfıyla TTK md. 353 gereği) talep ettiklerini, yönetim kurulu başkanı …’nın, şirketin kar etmediği haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iddiası ile yaklaşık 15-16 yıldır hiçbir kar payı vermediğini, köklü bir geçmişi ve yüksek bir kazancı olan ve aynı zamanda fabrikaya hammadde sağlanan büyük tesislere sahip olan şirketin kar elde etmediğini iddia etmek hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kar payının uzun yıllar dağıtılmaması Yargıtay 11. HD.’nin yerleşik içtihadı neticesinde bir fesih sebebi olduğunu belirterek 11/05/2020 tarihli Genel Kurul toplantısının kanunun emredici hükümlerine aykırı yapılması sebebiyle hükümsüz olduğunun tespitine ve alınan kararların tümünün feshine, yönetim kurulunun sermaye artırım kararının iptal edilerek bu kararın geçmişe etkili olarak sona erdirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili davaya konu edilen genel kurul tarihini 25.02.2020 tarihli genel kurul olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalılara usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalılar cevap dilekçeleri ile özetle; Davalı şirket yönünden; Her ne kadar kanunen yönetim kurulu kararlarının iptali mümkün değilse de, davacı vekilinin, iptalini talep etmiş olduğu 25.03.2020 tarihli yönetim kurulu kararı davalı şirketin sermaye artırım sonrasında eski hamiline yazılı senetlerin iptali ile yenilerinin çıkarılmasına ilişkin olduğunu, sermaye artırım kararı içermediğini, müvekkil şirketin sermaye artırım kararının usulüne uygun bir genel kurul kararıyla alındığını ve kanunen artırım kararı sürecinde şirketin yerine getirmesi gereken tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğini, genel kurul kararıyla artırılan sermaye tutarının, davalı şirketin kredi borçlarıyla orantılı olduğunu ve finansal açıdan bu artırımı yapmak zorunda olduğunu, davacıların TTK md.446 uyarınca aranan toplantıya katılma ve olumsuz oy verme şartını yerine getirmemiş olduğunu, iş bu davayı açmak bakımından aranan hukuki menfaate sahip olmadıklarını, T.T.K da yönetim kurulu kararlarının iptalini öngörmeyen ve sadece kanunda sayılan hallerde butlanının talep edilebileceğini, sermaye artırım kararının alındığı 25.02.2020 tarihli genel kurul kararı için, karar tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü dava açma süresinin geçmiş olduğunu, işbu davanın reddi gerektiğini, kar dağıtımına ilişkin 11.05.2020 tarihli genel kurul kararına karşı, yasal gereklilikleri yerine getirmeyen davacıların iptal davası açmakta hukuki menfaatleri bulunmadığını, şirketin resmi kayıtlarında görünen borçlarının, kâr dağıtılmasına olanak vermediğini, söz konusu genel kurulun usulüne uygun olarak toplanmış olup, kâr dağıtmama kararının toplantıda gerekçelendirildiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, sermaye artırım kararının, 25.02.2020 tarihli genel kurulda alınmasına karşın, 20.03.2020 tarihli yönetim kurulu kararının iptalinin istendiğini, ancak dilekçe ekinde sunulan yönetim kurulu kararının 25.03.2020 tarihli olup, 25.03.2020 tarihinde 25.02.2020 tarihli genel kurul kararının ticaret sicili gazetesinde yayımlandığı, kar dağıtımına ilişkin 11.05.2020 tarihli genel kurul kararına ilişkin iddialarına ayrı ayrı cevap verildiğini, buna göre;Dava dilekçesinin HMK’ya aykırılığının bir uzantısı olarak, işbu davayı açmış kişilerin pay sahibi olup olmadığı, bu sebeple de ilgili genel kurul kararlarının iptalini isteyip isteyemeyeceklerinin belli olmadığını, davalı şirket esas sözleşmesi uyarınca davalı şirketin payları hamiline yazılı senetlere bağlanmış olduğunu, kişilerin pay sahibi olduklarının söz konusu senetleri ibraz ederek ispatlaması gerektiğini, davacı vekili dava dilekçesinin talep sonucunda 11.05.2020 tarihli genel kurul kararının iptali yanında davalı şirketin sermaye artırım kararının yönetim kurulu kararıyla alındığını ileri sürerek, yönetim kurulu kararının da iptalini talep ettiğini, sermaye artırım kararının müvekkil şirketin 25.02.2020 tarihli genel kurul toplantısında alınmış olduğunu, dolayısıyla yönetim kurulu kararıyla alınmış bir sermaye artırım kararı da bulunmadığını, bir anonim şirket genel kurul kararına karşı iptal davası açabilecek olan kişilerin TTK md.446’da sayıldığını, buna göre pay sahiplerinin ilgili davayı açabilmesi için ya toplantıya katılarak olumsuz oy kullanması ve bunu tutanağa geçirtmesini ya da çağrının veya ilanının usulüne uygun yapılmaması gibi şirketten kaynaklanan bir sebeple genel kurula katılmasının engellenmiş olması koşulunun arandığını, 25.02.2020 tarihli genel kurul toplantısının tutanağı incelendiğinde görüleceği üzere pay sahibi olduklarını iddia eden davacıların söz konusu toplantıya katılmadıklarını, genel kurulun ilanının kanuna uygun olarak yapıldığını, TTK md.446’nın devamında yer alan “genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanması, pay sahibinin genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi” gibi bir durumun somut olay bakımından söz konusu olmadığını, davacı vekilince de böyle bir iddia ileri sürülmediğini, ilgili genel kurul toplantı tutanağından da görüleceği üzere 1.000.000 adet payının toplam 991.800 adedinin toplantıda asaleten temsil edildiğini, bu durumda davacıların toplantıya katılmamış olmasının da karara etki etmeyeceğini, kanunun genel kurul kararının iptali için dava açılabilmesi bakımından hukuki menfaati olanları düzenlediği TTK md.446 uyarınca menfaati bulunmayan davacıların açmış olduğu işbu davanın reddi gerektiğini, davacı vekili, davalı şirket sanki kayıtlı sermaye sistemini tercih etmiş gibi sermayesinin 50.000,00 TL’den 10.000.000,00 TL’ye çıkarılması hakkında, kayıtlı sermaye sistemi için getirilmiş olan sermaye tavanının başlangıç sermayesinin beş katından fazla olamayacağı hükmünün ihlal edildiğinin iddia edildiğini, davalı şirketin esas sözleşmesine göre esas sermaye sistemini tercih ettiğini, kanun koyucunun esas sermaye sisteminde yapılacak olan sermaye artırımları bakımından bir üst limit belirlemediğini, davalı şirket bakımından uygulama alanı bulmayacak bu hükmün dava dilekçesinde ileri sürülmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı şirketin esas sermaye sistemini tercih etmesi nedeniyle TTK md.460/2 hükmünün uygulama alanı olmadığını, esas sermaye sistemini benimsemiş olan anonim şirketlerin sermaye artırımı kararı almasından sonra yönetim kurulunun hazırlayacağı beyanın TTK md. 457’de düzenlendiğini, davalı şirketin bu beyanı da kanuna uygun şekilde hazırladığını, usulüne uygun şekilde, TTK md.461’de düzenlenmiş olan rüçhan hakkının ilgili sermaye artırımı sonrasında nasıl ve hangi süre içerisinde kullanılacağına dair 25.02.2020 tarih ve 4 sayılı yönetim kurulu kararı alındığını ve kararın 02.03.2020 tarihli ve 10027 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi’nde ve davalı şirketin internet sitesinde yayımlandığını, rüçhan hakkına ilişkin yönetim kurulu kararının Milliyet Gazetesi’nde de yayımlandığını, Kanun’a uygun olarak rüçhan haklarının kullanımı için 15 günlük süre öngörüldüğünü, 25.03.2020 tarihinde ise yine yönetim kurulunun aldığı karar uyarınca sermaye artırımı öncesindeki hamiline yazılı senetlerin iptal edilmesine ve artırılmış sermaye miktarını temsil eden yeni senetlerin pay sahiplerine teslimine karar verildiğini, davacı vekili davalı şirketin keyfi olarak sermaye artırımında bulunduğunu; asıl amacın azlığın şirketten çıkarılması olduğunu iddia ettiğini, müvekkil şirketin, sermaye artırımı öncesinde ve sonrasında kredi kullandığını, somut olaya konu sermaye artırımı öncesindeki sermayesi 50.000,00 TL olup; gerek şirketin yatırım kararlarını almasında gerekse bankalardan kredi kullanılırken sorun yaşanmaması ve şirketin fınansal gücünü artırma amacıyla da sermaye artırımı zorunlu bir hal aldığını, müvekkili şirketin yaptığı yatırımlar nedeniyle büyük kredi borçları altına girdiğini; sermayeye ihtiyaç duyar bir halde olduğunu, şirketin iki bankaya …. toplam 11.995.000TL borcu bulunduğunu, davacıların genel kurula katılmadıklarını, genel kurulun ilanının 22.04.2020 tarihli Sonsöz gazetesinde ilan edildiğini, genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinden de görüleceği üzere, 10.000.000 TL’lik şirket sermayesinin 9.998.826 TL’sinin toplantıda asaleten temsil edildiğini, bu nedenle davacıların toplantıya katılmamış olmasının da karara etki edemeyeceğini, ilgili genel kurul kararının 4. maddesinde kâr dağıtım kararına ilişkin açıklama yapıldığını, yeni yatırımlar yapılması ve Covid-19 salgını nedeniyle gerçekleşen ekonomik daralma da göz önünde tutularak 2019 yılı kârının yedek akçeye ayrılması kararlaştırıldığından, yedek akçeye ayrılması hem şirket menfaati ve faaliyetlerin devamlılığı hem de pay sahipleri için çok daha akıllıca bir yol olduğunu, davacı vekili dava dilekçesinde şirketin kâr elde etmesine rağmen 15-16 yıldır pay sahiplerine kâr dağıtmadığını iddia ettiğini, iddia edilen sorunun işbu davada sayın mahkemece incelenmesinin mümkün olmadığını, kâr dağıtımının genel kurul kararıyla kararlaştırılan bir husus olduğunu, davalı şirket pay sahiplerinin kâr dağıtmama kararının haksız olduğunu düşündükleri takdirde, TTK md.445 hükmü uyarınca kararın alındığı tarihten itibaren üç ay içerisinde dava açması gerektiğini, kâr dağıtmama kararlarına karşı süresi içerisinde açılmış hiçbir iptal davası olmadığını, davacı vekili 11.05.2020 tarihindeki genel kurul toplantısının Ankara’da yapılmasının; bu zamanda mevcut olan şehirlerarası dolaşım yasağı nedeniyle kötü niyetli olduğunu; o tarihte 65 yaş üstü için getirilmiş bulunan sokağa çıkma yasağı nedeniyle davacılardan birinin genel kurula katılamadığını belirttiğini, genel kurul toplantılarının nerede yapılacağına dair hükmün, TTK md.409/3 olduğu , buna göre, “aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde genel kurul, şirket merkezinin bulunduğu yerde toplanır.” dendiğini, davalı şirketin esas sözleşmesinin 6 .maddesi kanun hükmünün tekrarı olup; esas sözleşme ile kararlaştırılmış bulunan başka bir genel kurul toplantı yeri bulunmadığını, şirket merkezinin Ankara’da olduğunu, 17.04.2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7244 sayılı “Yeni Coronavirüs (COVID-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 24.04.1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamındaki kooperatiflerin ve 04.11.2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu ve 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu kapsamındaki derneklerin genel kurul toplantılarının 31.07.2020 tarihine kadar ertelendiğini hüküm altına alındığını, anonim şirketler bakımından böyle bir düzenlemeye gidilmediğini, bu duruma uygun olarak davalı şirket genel kurulunu ertelemediğini, 11.05.2020 tarihli genel kurul tutanağından anlaşılacağı üzere kanunun aradığı toplantı nisabıyla genel kurul toplandığını, bu durumda söz konusu davacının toplantıya katılmasının herhangi bir hukuka aykırılığa vücut vermediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Diğer davalılar yönünden; HMK.nun 167. maddesi gereğince davaların ayrılması talebinde bulunduklarını; zira, davacı vekilinin 20.05.2020 tarihli genel kurul kararı ve sermaye artırımına ilişkin kararın iptali için bu davayı açtığını, ancak, T.T.K.nun 445. maddesi uyarınca, genel kurul karanının iptali davacının muhatabının şirket olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin de hasım olarak gösterilemeyeceğini, müvekkillerinin yasalara uygun olarak davrandıklarından, esas yönünden de davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, davaya konu genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, ana sözleşme getirtilmiştir. Davacı şahıslar tarafından ortaklık paylarına ilişkin senetler ibraz edilmiştir.
Mahkememizce bir şirketler hukuku uzmanı, bir maden mühendisi ve bir SMMM bilirkişiden oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alınmış, düzenlenen rapor-ek raporda sonuç olarak; Şirketin sermayesinin 50.000.00 TL, özvarlığının 11.533.127,88 TL olup TTK.nun 376.maddesine göre şirketin teknik iflasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla, TTK.nun 376.maddesine göre sermaye artırımının, zorunluluğunun / gereğinin bulunmadığı, davalı şirket sermayesinin arttırılmasının diğer nedenlere bağlanmasının daha doğru bir yaklaşım olacağı noktasından hareketle, artırım kararlarının konusu ve amacı itibariyle dürüstlük kuralına aykırılığının, çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımı haklarını azınlık pay sahiplerinin zararına olarak kötüye kullanmaları şeklinde ortaya çıktığı, 50.000 TL tutarındaki sermayenin, davalı şirketin piyasadaki konumu, aktif varlığı ile birlikte değerlendirildiğinde günümüz koşullarında düşük kaldığı, sermaye artırım öncesi şirketin kısa vadeli borçları dikkate alındığında sermaye artırımı yapılmasının gerekli olabileceği, davalı şirketin esas sermaye usulüne tabi olduğu, esas sermaye sisteminde TTK ya göre üst limit kısıtlaması olmadığı, TTK 462. Maddesine göre nakdi sermaye taahhüdünde bulunulmasına engel olacak herhangi bir fon varlığı olmadığı, davalı şirketin 31.12.2020 tarihli bilançosunda yapılan incelemede şirket sermayesi ile kanuni yedek akçeler toplamının TTK 376. Maddesine göre varlığını koruduğu anlaşılmış olup sermaye hesabı yapma koşullarının da yasa hükmüne göre ortadan kalktığı, böylece sermaye artırımına ilişkin kararın şekli açıdan usulüne uygun olduğu belirtilmiştir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, davalı anonim şirketin sermaye artırımına dair genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacılar vekili özetle; Genel kurul çağrısının, Ankara’da yerel bir gazetede yapıldığını, haberleri olmadığından genel kurula katılamadıklarını, ayrıca sermayenin fahiş oranda arttırıldığını beyanla, sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili ise özetle; Genel kurul çağrısının usulüne uygun yapıldığını, sermaye artırımının, şirketin borçlanması nedeniyle zorunlu olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi heyeti raporu ile ek raporun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli olduğu görülerek hükme esas alınmıştır.
Somut olayda; Olağanüstü genel kurul çağrısı için, 27.01.2020/2 tarihli Yönetim Kurulu Kararı alındığı, ….Gazetesinin 01.02.2020 tarihli nüshasında 25.02.2020 tarihli gene kurul çağrısına ilişkin gündem yayınlandığı, aynı hususun, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin, 03.02.2020 tarih 10007 sayılı nüshasında da yer aldığı, 25.02.2020 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetvelinde Bakanlık görevlisinin isim ve imzası yer aldığı gibi, asgari toplantı nisabı 250.000 iken, mevcut toplantı nisabının asaleten 991.800,00 TL olduğu, ana sözleşmenin 6.maddesi değiştirilerek, 50.000,00 TL olan sermayenin 9.950.000,00 TL arttırılarak 10.000.000,00 TL çıkartılmasına karar verildiği, Yönetim Kurulunun 25.02.2020/4 tarihli kararıyla; Şirket ortaklarının TTK.nun 461 maddesi hükmüne göre, rüçhan hakkını kullanmaları, kullanmak istememeleri halinde, devir ya da feragat ettiklerine ilişkin beyanları bildirmeleri, sermaye artışında bulunmak isteyen ortakların, taahhüt etmeleri gereken tutarın (en az 1/4 oranında) bankaya yatırmaları için 15 günlük süre tanındığı bu hususun ayrıca hem ….Gazetesi’nin 28.02.2020, hem de Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 02.03.2020 tarih 10027 sayılı nüshalarında da yayımlandığı, sermaye artırımıyla ilgili olarak yeni hisse senetlerinin çıkarılmasına ve 1144 adet hamiline yazılı senedin bastırılmasına Yönetim Kurulunun 25.03.2020/5 ve 20.04.2020/7 tarih, sayılı kararlarıyla karar verildiği, sermayenin ödendiği ile sermayeye eklenecek ortak alacaklarının (ortaklara borçlar) tespitine ait 15.03.2020 tarihli Y. Mali Müşavirlik raporunda, şirketin 31.12.2019 tarihli mizanına göre; Aktif toplamının 39.225.132,89 TL, borçlarının 27.692.005,01 TL , özvarlığının 11.533.127,88 TL olduğunun belirtildiği, ….Bankası Necatibey Şubesinin, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüneyönelik 17.03.2020 tarihli yazısında; … San. Md. A.Ş.nin TTK.nun ilgili maddeleri çerçevesinde sermaye artırım bedeli olan 2.487.500,00 TL’nin, 2.219.347,50 TL’sinin … 268.152,50 TL’sinin … tarafından yatırıldığının bildirildiği, yatırılan 2.487.500,00 TL’nin sermaye artırım tutarı olan 9.950.00,00 TL’nin 1/4 üne denk geldiği, 11.05.2020 tarihli olağan genel kuruluna ait hazirun cetveline göre, toplam hisse adedinin 1.000.000, toplantı nisabının (yeter sayısının) 250.000 mevcut toplantı nisabının ise 991.800 olduğu anlaşılmıştır.
Davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu incelendiğinde; TTK’nun 445.maddesinde “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmü öngörülmüştür.
Dava konusu genel kurul kararının tarihi 25.02.2020 olup, eldeki dava 18/08/2020 tarihinde açılmıştır. Böylece davanın süresinde açılmadığı anlaşılmıştır.
Davacılar ise çağrının usulüne uygun yapılmadığını belirterek TTK’nun 446/1-b maddesine göre eldeki davayı açmışlardır.
TTK 446.maddesine göre; “(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.”
Bu durumda çağrının usulüne uygun olup olmadığı ve davacıların davaya konu 25.02.2020 tarihli genel kurul kararının iptalini isteme haklarının bulunup bulunmadığı hususu incelendiğinde; Genel kurula davetin geçerliliği için, davetin tüm pay sahiplerine yapılmış olması, yetkili ve görevli organlar veya kişiler tarafından yapılmış olması ve olağan dikkat ve özeni gösteren her pay sahibinin belli bir yer ve zamanda genel kurulun toplanacağını tahmin edebileceği nitelikte olması gerekir.
Olağanüstü genel kurul çağrısı için, 27.01.2020/2 tarihli Yönetim Kurulu Kararı alındığı, Sonsöz Gazetesinin 01.02.2020 tarihli nüshasında 25.02.2020 tarihli gene kurul çağrısına ilişkin gündem yayınlandığı, aynı hususun, T. Ticaret Sicil Gazetesinin, 03.02.2020 tarih 10007 sayılı nüshasında da yer aldığı, böylece çağrının usulüne uygun olduğu, davacıların genel kurul kararının iptalini isteme haklarının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca; Sermaye artırımına konu karar 27.01.2021 tarihinde alınmıştır. Şirketin incelenen Ticaret Sicili Kayıtlarına göre bu tarihte şirket yönetim kurulu üyeleri “…, Hasan Danışman ve Temel Borga Budak”tır. 27.01.2020 tarih ve 02 numaralı yönetim kurulu kararında bütün yönetim kurulu üyelerinin imzası vardır. Toplantıda, olağanüstü genel kurul toplantısı yeri, zamanı ve gündem ile çağrı yapılması karar altına alınmıştır. Yönetim kurulu toplantısının bu hususlar dahilinde şekli açıdan usulüne uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Davanın TTK’nun 447.maddesi yönünden değerlendirilmesinde; Bu maddeye göre, genel kurul kararı batılsa TTK’nun 445 ve 446.maddelerinin değerlendirilmesi gerekmeyecektir.
TTK’nun 447.maddesine göre; “(1) Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.” hükmü öngörülmüştür.
Esas sermaye; ortaklığın amacını gerçekleştirmek için, pay sahiplerinin şirket kurulurken ortaklığa getirmeyi taahhüt ettikleri malvarlıklarının toplamının nakit olarak ifadesidir. Esas sermayenin tamamı ortaklar tarafından taahhüt edilmeli, muayyen ve paylara bölünmüş olarak belirtilmelidir. Esas sermaye artırımı ise, ortaklık ana sözleşmesinde yer alan esas sermaye miktarının, kanunda öngörülen usul izlenerek yükseltilmesidir. Bu artırım, şirket ana sözleşmesinin değiştirilmesi ile mümkün olsa da önemi sebebi ile ana sözleşme değişikliğinden ayrı müeyyidelere tabi tutulmuştur.
Şeklen oluşmuş bir işlemin içeriği itibariyle emredici hükümlere, ahlaka, adaba aykırı veya imkânsız olması halinde işlemin butlanı söz konusu olur. Örneğin yeni ”bedelli” pay alma hakkını hakkaniyete uygun şekilde kısıtlamayan genel kurul kararları ahlaka aykırı ve batıl kararlardır. Ya da esas sermaye artırım kararı alan ortaklığın iflasına hükmedilmesi halinde konusu itibariyle imkânsız hale gelen esas sermaye artırım kararı batıl olur.
Geçerli olan bir hukuki işlemin amaçlanan hükümlerini doğurabilmesi, bir başka işlemin veya eylemin gerçekleşmesine bağlı ise, bu işlem askıda hükümsüz sayılır. Örneğin esas sermaye artırımını yapan anonim ortaklıkta farklı imtiyazlara sahip birden çok imtiyazlı pay grupları varsa genel kurulun sermaye artırımı kararının imtiyazlı pay sahipleri veya bunların oluşturdukları kurulların kararları ile onanması gerekir, aksi halde karar infaz edilemez yani askıda hükümsüz sayılır.
TTK’ya göre, esas sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının, kanuna, ortaklık sözleşmesine veya afakî iyi niyete aykırı olması halinde iptali dava edilebilir. Anonim ortaklıklarda çoğunluğun görüşü ile karar alınır ve alınan bu karar toplantıya katılmayanlar veya katılıp da olumsuz oy verenler için de bağlayıcı sayılır. Bir genel kurul kararının ne zaman kanuna aykırılık gerekçesi ile yok veya batıl, ne zaman aynı gerekçeyle iptal edilebilir olduğu tartışmalıdır. Bu nedenle mutlak hükümsüzlük halleri ile iptal edilebilirlik hallerinin birbirinden ayırt edilmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu konuda yargı kararlarında birlik mevcut değildir. Örneğin küçük pay sahiplerini daha zayıf duruma düşürmek, rüçhan haklarını kullanmalarına engel olmak için uygun olmayan bir zamanda ve ortaklığın mali durumunun gerektirdiğinden yüksek miktarda sermaye artırımı yapılması, hakların en az zarar verecek şekilde kullanılması ilkesine ve iyi niyete aykırılık oluşturur ve iptali gerekir. Artırım kararının ana sözleşmeye aykırılığı en çok ana sözleşmenin esas sermaye artırımına ilişkin özel düzenlemelerine aykırılık şeklinde karşımıza çıkar. Örneğin; artırım kararının %90 oy çoğunluğu ile alınacağı hükmü şirket ana sözleşmesinde getirilmişse %90 çoğunluğa ulaşılamamış olması durumunda alınan kararlar ana sözleşmeye aykırılık oluşturur ve iptali gerekir.
Sermaye artırımı, esas sermaye sisteminde genel kurul kararıyla, kayıtlı sermaye sisteminde ise yönetim kurulu kararıyla yapılmaktadır (TTK m. 456/2). Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının dürüstlük kuralına aykırı olması halinde iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olması TTK’nın 445. maddesinde belirtilmiştir. Maddede bu yaptırımdan bahsedilmemiş olsaydı dahi Medeni Kanun’un 2. maddesi gereği de iptal gündeme gelebilecektir.
Genel bir kıstas olarak sermaye artırımları, şirketin amaç ve gereksinimlerine uygun olmayıp; çoğunluk pay sahiplerine yarar sağlarken münferit ve azınlık pay sahiplerinin zarara uğramasına sebebiyet veriyorsa dürüstlük kuralına aykırıdır. Fakat bu durum, sermaye artırımının şirketin amaç ve gereksinimleriyle paralelliği, çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımına gitmelerindeki amacın salt kişisel yarar sağlamak olup olmadığı, azınlık pay sahiplerinin sermaye artırımı sebebiyle zararının bulunup bulunmadığı, zarara uğramaları kaçınılmazsa da en az zarar verecek yolun seçilip seçilmediği gibi kıstaslarla[3] değerlendirilmelidir.
Artırım kararlarının konusu ve amacı itibariyle dürüstlük kuralına aykırılığı genellikle bu durumda yani çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımı haklarını azınlık pay sahiplerinin zararına olarak kötüye kullanmaları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, ortaklığın mali durumu gerektirmediği halde veya gerektiğinden fazla artırım yapılarak azınlık pay sahiplerinin ortaklıktaki sermaye ve pay oranlarının küçültülmesini amaçlayan sermaye artırımı kararları ile artırımda vergisiz olarak kullanılabilecek iç kaynaklar varken, bedelli yeni pay alma haklarını kullanamayacakları bilinen azınlık pay sahiplerinin ödemesiz pay alma oranlarını düşürmek amacıyla sırf dış kaynaklardan sermaye artırımı yapılmasına ilişkin genel kurur kararı çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımı haklarını kötüye kullandıkları kararlardır.
Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, sermaye ve oy çoğunluğuna sahip ortakların haksız kararlarıyla azınlık pay sahiplerinin bazı haklarını engelleyen ya da engelleme amacı olan genel kurul kararlarının dürüstlük kuralına aykırı olması halinde iptali istenebilecektir.
Sermaye artırımının dürüstlük kuralına aykırılığı sebebiyle iptal davası açılabilmesi için ortada bir sermaye artırımı olmalı ve bu artırım dürüstlük kuralına aykırı olmalıdır. Bu durum genel kurulda alınacak kararlarda çoğunluğu elinde bulundurulanların şirket menfaatleri yerine kendi menfaatlerini gözetme gibi bir sakınca doğurabilmektedir. Bunu önlemek için kanun koyucu belli şartların varlığı halinde hem oy çoğunluğuna sahip ortakların yetkilerini sınırlandırmış hem de azınlığı ve şirket organlarına alınan kararların iptali için dava hakkı tanımıştır . İptal edilebilirliğin şartları kanunumuzda 445. maddede düzenlenmiştir: kararın iptali için kararın kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılığı aranmakta, genel kurul kararının sadece şirketin veya pay sahiplerinin zararına olması iptal nedeni yapılamamaktadır. İptal edilebilirlik için bu şartlara ek olarak 446/b bendinde genel kurul kararı ile aykırılık arasında nedensellik bağının da bazı durumlarda olması gerektiği belirtilmiştir. Geçerli Bir Genel Kurul Kararı Bir genel kurul kararının iptal edilebilmesi için ilk şart, ortada şeklen geçerli bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Aksi halde yokluk yaptırımı söz konusu olacaktır.
Kanuni düzenlemelere aykırı kararlar iptal yaptırımına tabidir. Kanuna aykırılık ile kastedilen salt Türk Ticaret kanununa aykırılık değildir, özel hukuk ve kamu hukuku alanına giren tüm kanunlardır. Kural olarak tüzük, yönetmelik, kararname, tebliğe aykırılık iptal sebebi değildir. Toplantı davetinin usulsüz olması, genel kurula katılma hakkını kazanmış ortakların genel kurula alınmaması, yetkisiz kimselerin genel kurul toplantısına katılmaları gibi hallerde genel kurul kararları iptal edilebilir. Ancak usulsüz davet tek başına iptal sebebi değildir, alınan kararın da yasaya, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunun ispat edilmesi gerekir. Murahhas üyelerle en az bir yönetim kurulu üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunması gerekliliği TTK 407/2 gereğidir. Aksi halde kararın iptali gündeme gelebilir.
Ayrıca; Kararın esas sözleşmeye aykırı olması da bir iptal yaptırımı olarak düzenlenmiştir.
Eldeki davada; Davalı şirket tarafından genel kurul toplantısının yapılabilmesi için gerekli olan şekil şartlarını (Ör. Yönetim kurulundan karar alınması, genel kurul çağrısının yerel gazetenin yanısıra T.Ticaret Sicil gazetesinde yayımlatılması, hazirun cetvelinin düzenlenmesi, toplantı ve karar yeter sayılarının (nisabının) yasada aranan koşulları taşıdığı, bakanlık görevlisinin (hükümet komiserinin) genel kurul toplantı tutanağında isim ve imzasının bulunması gibi) taşıdığı söylenebilecektir.
Bilirkişi tarafından belirlendiği gibi; Şirketin sermayesinin 50.000.00 TL, özvarlığının 11.533.127,88 TL olup TTK.nun 376.maddesine göre şirketin teknik iflasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla, TTK.nun 376.maddesine göre sermaye artırımının, zorunluluğunun / gereğinin bulunmadığı, davalı şirket sermayesinin arttırılmasının diğer nedenlere bağlanmasının daha doğru bir yaklaşım olacağı noktasından hareketle, artırım kararlarının konusu ve amacı itibariyle dürüstlük kuralına aykırılığının, çoğunluk pay sahiplerinin sermaye artırımı haklarını azınlık pay sahiplerinin zararına olarak kötüye kullanmaları şeklinde ortaya çıktığı, (Ör; ortaklığın mali durumu gerektirmediği halde veya gerektiğinden fazla artırım yapılarak azınlık pay sahiplerinin ortaklıktaki sermaye ve pay oranlarının küçültülmesini amaçlayan sermaye artırımı kararlarının, hakkın kötüye kullanılmasına örnek kararlar olduğu) söylenebilir.
50.000 TL tutarındaki sermayenin, davalı şirketin piyasadaki konumu, aktif varlığı ile birlikte değerlendirildiğinde günümüz koşullarında düşük kaldığı, sermaye artırım öncesi şirketin kısa vadeli borçları dikkate alındığında sermaye artırımı yapılmasının gerekli olabileceği, davalı şirketin esas sermaye usulüne tabi olduğu, esas sermaye sisteminde TTK ya göre üst limit kısıtlaması olmadığı, TTK 462. Maddesine göre nakdi sermaye taahhüdünde bulunulmasına engel olacak herhangi bir fon varlığı olmadığı, davalı şirketin 31.12.2020 tarihli bilançosunda yapılan incelemede şirket sermayesi ile kanuni yedek akçeler toplamının TTK 376. Maddesine göre varlığını koruduğu anlaşılmış olup sermaye hesabı yapma koşullarının da yasa hükmüne göre ortadan kalktığı, böylece sermaye artırımına ilişkin kararın batıl sayılamayacağı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle; Davanın süresinde açılmadığı, bununla birlikte sermaye artırım kararı gerek çağrı ve gerekse de toplantı kuralları açısından şeklen yasaya ve davalı şirket ana sözleşmesine uygun olduğu, TTK’nun 447.maddesine göre genel kurulda alınan karaların batıl da olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40-TL harçtan mahsubu ile eksik 26,30-TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacılar tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
Dair; Taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/06/2022