Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/304 E. 2023/591 K. 19.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/304
KARAR NO : 2023/591

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/07/2020
KARAR TARİHİ : 19/07/2023
K.YAZIM TARİHİ : 26/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketten aldığı mallara karşılık verdiği 02.10.2018 tarihli 276.000,00 TL tutarındaki çeki ödemeyen borçlu … İnş … Ltd Şti aleyhine … esas sayılı dosyasında takibe konulan 305.300,76 TL asıl alacak ve ferîlerinin tahsili amacıyla kambiyo takibi başlatıldığını, davalı tarafından takibe itiraz edilmediğini, yapılan takibin kesinleştiğini, bunun üzerine borçlu firmanın mal varlığı araştırıldığını, ancak adına kayıtlı hiçbir menkul ve gayrimenkul mal bulunamadığını, ancak yapılan araştırmada, borçlu şirketin ortağı ve yetkilisi olan davalıların, haksız kazanç sağlamak maksadıyla şirketin tüm malvarlığını boşalttıkları, halen şirketin sicil kaydı devam etmekle birlikte fiilen ticareti terk ettikleri ve İİK 44 md gereğince kendilerine yüklenen hiçbir sorumluluğu yerine getirmediklerini, mal beyanında bulunmadıklarını, ayrıca şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye borcunu da ödemediklerinin görüldüğünü, şirketin sahibi ve yetkilisi olan davalılar bu şekilde haksız eylemlerle şirket adına yaptıkları borçlanmalar neticesinde piyasadan aldıkları malların bedelini kendi zimmetlerine geçirdikten sonra şirket aleyhine yapılan icra takibini semeresiz bıraktıklarını, ayrıca sermaye şirketlerinde ortakların sınırlı sorumlu olması nedeniyle şirketin tüzel kişilik sıfatının arkasına sığınarak kendileri aleyhine cebri icra işlemleri yapılmasını da engellediklerini, nitekim icra dosyasında kendilerine gönderilen haciz ihbarnamelerine vekili tarafından süresinde itiraz edildiğini, bu şekilde işlem yapılmasını engellediklerini, bilindiği gibi gerek doktrinde ve gerekse Yüksek … ın yerleşik uygulamalarında, Tüzel kişilik sıfatının arkasına gizlenerek bu durumun ve şirket ortaklarının sınırlı sorumluluk ilkesinin bilinçli bir şekilde alacaklıları ızrar kastı ile kötüye kullanılması durumunda, “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” (…) geliştirilerek, sermeye şirketinin tüzelkişiliğin arkasına sığınan ve bu durumu kötüye kullanan ortakların şirket borçlarından sınırsız şekilde sorumlu tutulması imkânının doğduğunu, böylece alacaklılarına karşı sadece kendi malvarlığı ile sorumlu olan bir sermaye şirketinin alacaklısı, şirketin ortağına da müracaat ederek onun mal varlığından alacağını tahsil etme imkanına kavuştuğunu, öte yandan bilindiği gibi Türk Medeni Kanununun 2. Maddesine göre, herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bu nedenle şirket ortağının tüzel kişilik sıfatı arkasına gizlenerek kanuna karşı hile yapması, şirket mallarını kaçırıp gizleyerek veya kendi uhdesine geçirerek alacaklısına zarar vermesi durumunda açıkça medeni kanunun 2. Maddesine aykırı davranmış sayılır. Bu durumda şirketin tüzel kişiliği de dikkate alınmayarak perdenin kaldırılması ve sorumluluğun bu ortağa yüklenmesi gerekir. Çünkü Medeni Kanunun 2. Maddesi sadece Borçlar Hukuku kapsamında geçerli olmayıp, hukukun her alanında ve hatta bütün insani ilişkilerde geçerli olan genel bir prensiptir. Ayrıca bir hakkın bu ilkeye aykırı bir şekilde kullanıldığını kabul edebilmek için borçlunun davranışının mutlaka kusurlu olması da gerekmez, Bilakis söz konusu olan hakkın amaç dışı kullanılmış olması yeterlidir. (….) Bunun yanında davalı borçlu şirketin ticari kayıt ve defterleri incelendiğinde; şirketin kaynakları ve varlıkları da tespit edilecek olup, davalının bu varlıklar üzerinde hangi oranda iktisap ettiği de ortaya çıkacağını, şirketin ticari defter kayıtları, banka hesapları, … kayıtları ve davalı şahısların banka ve tapu kayıtları ile araç trafik kayıtları incelendiğinde bu iddialarımızın doğru olduğunu, davalıların mal varlıklarında artış meydana geldiği ve bunun karşılığında şirket borçlarının artarak mal varlığının ortadan kaybolduğunun görüleceğini, ayrıca davalıların ve onların faaliyetlerini yakından bilen tanıklarının mevcut olduğunu, isim ve adreslerinin bildirileceğini, bilindiği gibi 06.12.2018 kabul tarihli 7155 Sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunla 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi uyarınca “ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu” düzenlendiğini, ilgili kanun hükmü uyarınca, icra takibine yapılan vaki itirazın iptali ile alacaklarının ve ferilerinin tahsili amacıyla süresi içerisinde arabuluculuk bürosuna başvurulmuş ise de, taraf vekili ile yapılan görüşmeler neticesinde anlaşma imkanı olmadığını, açıklanan nedenlerle; öncelikle …’ne yazı yazılarak … sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı şirketin sicil dosyanın ayrıntılı olarak tetkik edilerek en son şirket ortağı olarak görülen ve yukarıda isimleri yazılı bulunan davalıların T.C. kimlik numaraları ve varsa beyan ettikleri adresleri ile hisse miktarlarının ve şirketteki görevlerinin ne olduğunun sorulmasını, cevabın ivedi şekilde bildirilmesinin istenmesini, davalı borçlu şirketin bağlı bulunduğu …’ne yazı yazılarak … vergi kimlik numarasında kayıtlı bulunan … İnş … Ltd Şti firmasının borcun doğum tarihi olan 2018 yılı ile sonraki tüm yıllara ait olarak vermiş olduğu yılsonu kurumlar vergisi beyannameleri ile ayrıntılı bilanço özetlerinin istenmesini, ayrıca davalı ortakların isimleri belirtilerek şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye borçlarını ödeyip ödemediklerinin sorulmasını, varsa hangi ortağın ne miktar borçlu bulunduğunun sorulmasını, davalı şirketin borcun doğum tarihi olan 2018 yılı ve sonraki yıllara ait tüm ticari faaliyetlerini kayıt ettikleri defter ve belgeler ile şirketlerin banka, …, vergi ve diğer belgeleri üzerinde inceleme yapılarak davalı şirket ortaklarının şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri ancak ödemedikleri sermaye borcu ile kendi zimmetlerine geçirdikleri şirket mal varlıklarının cins ve miktarı ile parasal değerlerinin tespit edilmesini, ayrıca ortakların araç, gayrimenkul ve banka hesaplarının soruşturulup 2018 yılından itibaren malvarlıklarında meydana gelen artışın ve şirket hesabından bu ortaklara aktarılan paraların miktarının belirlenmesini, tespit edilecek olan bu hak ve alacağın şimdilik 1.000,00 TL’ sinin davalı …’ dan, 1.000,00 ₺’sinin …’ dan ve 1.000,00 ₺’sinin de …’ dan tahsil edilerek, borçlu şirketlerin bu ortaklardan olan alacaklarına mahsup edilmek kayıt ve şartı ile … tarafımızdan alacaklı sıfatıyla takip edilmekte olan … esas sayılı dosyadaki alacağımızın miktarı ile sınırlı olarak ve bu dosya borcuna mahsup edilmez üzere müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, tespit edilecek bu alacaklara şirkete ödenmesi gereken tarihten itibaren reeskont faizi uygulanmasını, tüm yargılama giderlerinin davalılardan alınmasını, ve tespit edilecek fazla alacağı talep haklarımızın saklı tutulmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraflara usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalılar süresinde cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
DELİLLER:
İcra dosyası, takip konusu çekler, tarafların ticari defter ve banka kayıtları
… kayıtları, ticaret sicil kayıtları, nüfus kayıtları
… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde: alacaklının … Tic A.Ş., borçluların … ve … olduğu; 5.425,32TL alacak için 09/06/2015 tarihinde icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davadaki uyuşmazlık: Davalı şahısları davaya cevap vermedikleri, davacı yanın dava dışı … İnşaat… Ltd.Şti’nin 276.000,00 TL bedelli çek alacaklısı olduğunu bu nedenle yaptıkları icra takibinin kesinleştiğini, borçlu şirketin mal varlığına ulaşılamadığından alacığının tahsil edilemediğini, davalı şahısların borçlu şirketin ortakları olduğunu ve sermaye borçlarını ödemediklerinin tespit edildiğini, alacaklı olduklarından ortakların sermaye borçlarını talep etmekle dava dışı şirketin borçlu olup olmadığı, ortakların sermaye borcu olup olmadığı, davacının alacağı varsa miktarına ilişkindir.
HMK’nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesinde; (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl … çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. (2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde ise: “Madde ile, dava açılırken yargılama harçlarının mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu düzenlenmiştir. Maddede ayrıca, 1086 sayılı Kanunda yer almayan, yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya kesin süre verileceği hususu hüküm altına alınmıştır. Avans miktarının, davanın türü ve özelliklerine göre her yıl … ilân edilecek tarifeye göre belirleneceği, maddede yer almıştır.
Maddede yapılan bu düzenlemeyle, gerekli masrafların zamanında yatırılmamasından dolayı davaların gecikmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır”ifadelerine yer verilmek suretiyle, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirildiği vurgulanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun delil ikamesi için avans başlıklı 324 maddesinde ise “ (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2)Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü getirilmiştir.
Anılan madde gerekçesinde de: “Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 125 inci maddede davacının dava masraflarının karşılığı olarak avans ödemesi öngörülmüştür. Bu avans, davacının delillerinin toplanması için yapılması gereken harcamaları da kapsar. Bu maddede ise daha çok davalının delillerinin toplanması için ödenmesi gereken avans düzenlenmiştir. Öte yandan davacının avansı yönünden “Dava şartları” başlıklı 119 uncu maddede hüküm getirilmiştir. Davacının avansı yatırmış olması dava şartlarındandır. Şu hâlde davacı avansının yargılamanın devamı sırasında yetersiz kalması hâlinde, uygulanacak hüküm, bu maddeden ziyade 125 inci madde hükmüdür…” ifadelerine yer verilmek suretiyle, gider avansının davacının dava masraflarının karşılanması amacıyla delil avansının ise daha çok davalının delillerinin toplanması amacıyla getirildiği vurgulanmıştır.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde: “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl … çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.
(2)Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.
(3)Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir.
(4)Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” hükmü getirilmiştir.
Yönetmeliğin 45. maddesinde gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl … çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır.
30.09.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 1. maddesinde tarifenin amacının; dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu açıklanmıştır. Tarifenin 4 maddesinde gider avansı olarak, taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte 75 TL ulaşım gideri, dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti, diğer iş ve işlemler için 50 TL nin davacı tarafından ödeneceği belirtilmiştir. Tarifenin 6. maddesinde tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği açıklanmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, Yönetmelikte gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiştir. Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır(Yön. m. 45/3). Bu durumda; Yönetmeliğin 45. maddesinin 1. fıkrası ile 4 ve 5 fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK.’nun 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir. (….)
Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır.  
Mülga 1086 sayılı HUMK ile 6100 sayılı HMK’nda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır:  
Mahkemeler için öngörülen sürelerin, taraflar için öngörülen sürelerden farkı; sürenin geçirilmiş olmasının, o sürede yapılması öngörülen işlemin yapılma olanağını ortadan kaldırmamasıdır. Eş söyleyişle hakim, gecikmeli de olsa süreye bağlanmış olan işlemi yapabilir. Dolayısıyla, gecikmeli de olsa yapılan işlem, oluşturulan karar hukuken geçerlidir ve süresinde yapılmış gibi hukuki sonuç doğurur.
Sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır:  
Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir. Bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir.  
Hakimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir (…).  
Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nun 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (….).      
Yukarıda da belirtildiği üzere, ilke olarak, hakimin verdiği süre kesin olmayıp, kesinlik için şu iki koşuldan birinin varlığı zorunludur:  
İlk koşul, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması ve bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır (HUMK m.163, c.4, HMK. 94/2); bu halde, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi, sonuç değişmez.  İkinci halde ise; yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir (HUMK m.163/3 c.3, HMK m. 94). Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir.  
… Karar sayılı kararında belirtildiği üzere kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Kısaca; ister kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.  Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (Benzer ilkelere …’nun … gün … sayılı kararlarında da değinilmiştir.) Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir.
Bilirkişi Asgari Ücret Tarifesi 14.12.2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış, 2023 yılı bakımından Asliye Ticaret Mahkemesi için en az (asgari) 1.170,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Mahkememizin 03/03/2021 tarihli celsesinin 4 sayılı ara kararı gereğince mali müşavir bilirkişiye tevdiine ve bilirkişiye 750,00 TL ücret takdirine karar verildiği, 06/07/202022 tarihli duruşmasının 2 sayılı ara kararı gereğince, dosyanın 03/03/2021 tarihli celsenin 4 sayılı ara kararı gereğince mali müşavir bilirkişiye tevdiine karar verildiği, 30/1/2022 tarihli celsenin 3 sayılı ara kararı gereğince Mahkememizin 03/03/2021 tarihli celsesinin 4 sayılı ara kararının yerine getirilmesinin beklenilmesine, mali müşavire ek 250,00 TL ücret takdirine ve dosyanın niteliği, bulunduğu aşama nazara alınarak bir nitelikli hesap uzmanın eklenmesine, nitelikli hesap uzmanı bilirkişiye 1.000,00 TL ücret takdirine karar verildiği, mahkememizin 08/03/2023 tarihli duruşmasının 3 sayılı ara kararı gereğince dosyanın önceki celse ara karar gerekleri doğrultusunda ve 1 sayılı ara karar yerine getirildiğinde öncelikle davacı şirket ile dava dışı … İnşaat … Şirketi arasında ticari ilişki ve dava dışı şirketin davacıya borçlarının bulunup bulunmadığının varsa borca yeter mal varlıklarının olup olmadığına yönelik ve diğer uyuşmazlık konularında mevcut belgelerle değerlendirilmesi bakımından dosyanın bilirkişi heyetine tevdii ile, aradan geçen zaman ve bilirkişi asgari ücret tarifesindeki değişiklik nazara alınarak 500,00erTL’den toplam 1.000,00TL ek ücret takdirine karar verildiği, mahkememizin 31/05/2023 tarihli duruşmasında tespit edildiği üzere bu durumda her bir bilirkişi bakımından 1.500’er TL’den 3.000.00 TL ücret takdir edildiği halde ödenmediği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 31/05/2023 tarihli celsesinin 1 sayılı ara kararı gereğince davacı vekiline bilirkişi üceti olan 3.000,00TL’den bilirkişi davacı gider avansında bulunan 1.048,95TL giderin indirimiyle 1.951,05 TL gider avansı ile 2 adet tebligat giderleri 116,00TL’den toplam nazara alınarak toplam 2.067,05TL gider avansını mahkeme veznesine depo etmesi bakımından 2 hafta kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde gider avansı yatırılmadığı takdirde mevcut delil durumuna göre karar verileceği hususunda ihtarat yapılmıştır. Davacının 31/05/2023 tarihli 300.00 TL gider avansı yatırdığına dair makbuz ibraz ettiği, mahkememizce verilen kesin süre içerisinde gider avansının tamamlanmadığı ve dosyanın bilirkişi kuruluna gönderilemediği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 19/07/2023 tarihli duruşmasında, davacı vekili, müvekkilinin gider avansını ödemeyeceğini de beyan ettiği anlaşılmıştır. Davacı tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edileceği gibi gider avansının tamamlanamayacağının bildirildiği ve gider ve delil avanslarının tamamlanmadığı anlaşılmakla mevcut delil durumuna göre ispatlanamayan davanın reddine karar vermek ve aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 269,85TL harçtan peşin alınan 102,47TL harcın mahsubu ile eksik alınan 167,38TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6102 sayılı TTK 5/A maddesi ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11, 13, 14. maddleri ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife Hükümleri Uyarınca Hesaplanan … bütçesinden ödenen 1.320,00 TL zorunlu arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
Dair, Davacı vekilinin (e duruşma yoluyla) yüzüne karşı davalıların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile … Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/07/2023
Katip …
¸[e-imzalıdır]

Hakim …
¸[e-imzalıdır]