Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/637 E. 2021/760 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/637 Esas – 2021/760
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/637 Esas
KARAR NO : 2021/760

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/11/2019
KARAR TARİHİ : 02/11/2021
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 26/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Hayvancılık ve Et Sanayi Tic. Ltd. Şti.’nin kredi borcuna karşılık müvekkilinin kefil olduğunu, kredi borcunun tahsili amacıyla … Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında takibe başlandığını, müvekkilinin icra tehdidi altında 24/11/2017 tarihli ödeme taahhüdünde bulunduğunu, taahhüt süresince işleyecek faizin de gösterildiğini, müvekkilinin 10 taksidi 107.097,00 TL olarak ödediğini, daha fazla faiz ödememek için banka ile irtibata geçtiğini, ödeme tablosuna göre 175.527,03 TL kaldığını, ancak müvekkilinin sorumluluğu 250.000,00 TL ile sınırlı olduğundan ödediği bedel düşüldüğünde 142.903,00 TL kaldığını, ancak davalı bankanın yazılı onayı alınmaksızın hesabından 226.000,00 TL çektiğini, fazla çekilen paranın iadesini talep ettiğini, boş dekontlar imzalatıldığını, işlemin iptal edilmediğini, yalnız 10.300,00 TL’nin iade edildiğini, müvekkilinin ödenmeyen çek yaprağından sorumlu olmadığını, faizin fahiş hesaplandığını, fazladan yapılan kesintilerin iadesi talebinin de haksız olarak kabul edilmediğini iddia ederek şimdilik 34.773,00 TL’nin 23/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, … Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takipte ipotek limitinin 430.000,00 TL olduğunu, ayrıca kefiller aleyhine … Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, bu hali ile davacının 250.000,00 TL ile sınırlı olarak kefil olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacı tarafın ödemeleri kefil sıfatıyla değil borçlu şirket ortağı ve temsilcisi olarak yaptığını, davacının şirket temsilcisi sıfatı ile 16/03/2017 tarihinde yapılandırma talebinde bulunduğunu, düzensiz ödemeler yapılması üzerine yapılandırmanın bozulduğunu, … Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında şirket yetkilisi olarak taahhüt alındığını ve 29/11/2017 tarihinde borcun tekrar yapılandırıldığını, yine düzenli ödeme yapılmaması üzerine yapılandırmanın tekrar bozulduğunu, davacının faize ilişkin iddialarının yerinde olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, kredi sözleşmesi, hesap hareketleri, ihtarname, ipotek belgesi, … Dairesi’nin …, … Dairesi’nin … esas sayılı dosyası dosya arasına alınmıştır.
Bankacı bilirkişiden alınan 03/09/2020 tarihli raporda özetle, taraflar arasındaki sözleşme ve kefaletlerin yürürlükteki mevzuata uygun olarak tesis edildiğini, dava dışı şirkete yapılan usulüne uygun ihtara rağmen borç ödenmediğinden davacı kefil aleyhine takip başlatılmasının şartlarının oluştuğunu, davacının müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, 2 defa yapılandırma yapıldığını, kredinin kapatılmasına ilişkin dekontlarda davacının imzasının bulunduğunu, ancak borcun kefil sıfatıyla kapatıldığına ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığı, 21.651,51 TL fazla ödeme yapıldığını bildirmiştir. Taraf itirazları üzerine bilirkişiden 27/11/2020 tarihli ek rapor alınmış, bilirkişi raporunda özetle davacıdan fazla tahsilat yapılmadığını bildirmiştir.
Ek ve kök rapor arasında çelişki bulunması nedeni ile yeni bir bankacı bilirkişiden alınan 03/06/2021 tarihli raporda özetle, davacının toplam kefalet limitinin 500.000,00 TL olduğu, kefaletin yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun olduğu, kredi kapama dekontunda davacının imzasının bulunduğu ancak kefil sıfatıyla ödeme yaptığına ilişkin ibare bulunmadığı, davacıdan fazla tahsilat yapılmadığı bildirilmiştir. Önceki bilirkişinin düzenlediği ek rapor ile ikinci bilirkişinin raporu benzer mahiyette olmakla oluşa ve dosya kapsamına uygun kabul edilmiş ve hükme esas alınmıştır.
DEĞERLENDİRME:
Dava, banka kredi sözleşmesi kapsamında kefilin fazla yaptığı ödemenin iadesi istemine ilişkindir.
Dava dışı şirket ile davalı banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ve ilamsız takibe girişildiği, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip kapsamında davacının borcun yapılandırılmasını talep ettiği, düzensiz ödemeler nedeni ile ikinci kez yapılandırma yapıldığı, sonrasında davacının borcun tamamının kapatılması talebinde bulunduğu, davacının hesabından 226.000,00 TL’nin çekildiği, davacının başvurusu üzerine 10.300,00 TL’nin iade edildiği, 6.946,38 TL’nin depo edildiği anlaşılmıştır.
Öncelikle davacı kefil sıfatıyla ödeme yaptığını iddia etmiştir. Davacı, dava dışı borçlu şirket temsilcisidir. Bilirkişi raporlarında belirtildiği gibi, ödemenin kefil sıfatıyla yapıldığına ilişkin dekontlarda açıklama bulunmamaktadır. Taahhüt verdiği ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinde de ipotek borçlusu sıfatı bulunmaktadır. Bu hali ile davacının kefil sıfatı ile ödeme yaptığına ilişkin iddiasının sübut bulmadığı, kefalet limiti dışındaki ödemelerin iadesi talebinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Kaldı ki ipotek limiti ile iki sözleşmeyi de imzaladığı gözetildiğinde toplam kefalet limitinin 500.000,00 TL olduğuna ilişkin bilirkişi değerlendirmesine de itibar edilmiştir.
Ayrıca çek bedellerinin depo edilemeyeceğine ilişkin iddiasına da ödemenin kefil sıfatı ile yapıldığına ilişkin iddiası sübut bulmadığından itibar edilmemiştir. Kaldı ki, sözleşmede açık hüküm bulunduğundan kefil olarak dahi çek yapraklarından sorumluluğu buunmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında yapılan hesaplamalar gözetildiğinde, davacının fazladan yapılmış bir ödemesinin bulunmadığı, vekalet ücreti ve işlemiş faize ilişkin bilirkişi raporlarında belirlendiği gibi taahhütlerde bu taleplerden açık bir feragatin bulunmayıp birden fazla kez yapılandırma yapıldığı gözetildiğinde davacının bu yöndeki iddialarının da sübut bulmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle, davanın sübut bulmadığı değerlendirilerek davanın reddi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
DAVANIN REDDİNE,
Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazla alınan 534,54 TL’nin karar kesinleştiğinde davacı yana iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan ve takdir olunan 5.215,95 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Karar kesinleştiğinde icra dosyalarının iadesine,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/11/2021