Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/418 E. 2021/928 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/418
KARAR NO : 2021/928
DAVA : Şirket Genel Kurul Kararının İptali, Alacak
DAVA TARİHİ : 01/05/2006
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
K. YAZIM TARİHİ : 12/01/2022

Mahkememizde görülen Şirket Genel Kurul Kararının İptali, Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.12.2005 tarih ve 140 sayılı kararına istinaden müvekkilinin davalı şirketteki % 46,12 oranındaki hissesinin, müvekkili ile dava dışı … Holding A.Ş. arasında imzalanan sözleşme ile anılan şirkete devredildiğini, ihale şartnamesinin 25.14 ve 27.02.2006 tarihli hisse satış sözleşmesinin 6. maddeleri uyarınca davalı şirketin 2005 yılı kâr payının müvekkiline ait olacağını, davalı şirketin 2005 yılı 3,6 ve 9. ayları mali tablolarının SPK’nun Seri=XI No=25 sayılı tebliğine göre hazırlanıp 01 Ocak – 30 Eylül 2005 dönem kârı (347.294.543) TL olarak açıklanmışken, 12 aylık mali tablolarının Uluslararası Finansal Raporlama Standardına göre (UFRS) hazırlanıp 01 Ocak-31 Aralık 2005 dönemi net kârının (193.392.407) TL olarak açıklandığını, 2005 yılı bilanço ve kâr – zarar hesaplarının müvekkilinin muhalefetine rağmen 30.03.2006 tarihli genel kurul toplantısında kabul edildiğini, hesaplama sisteminin yıl içinde müvekkiline daha az kâr payı ödenmesi amacıyla değiştirildiğini belirterek, 30.03.2006 tarihli genel kurul kararının iptaline ve (35.673.249) TL kâr payı fark tutarının temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Müvekkilinin hisselerini devralan … A.Ş’nin ihale bedelini ödemek için bir kısmı yabancı bankalardan olmak üzere kredi kullandığını, bu nedenle mali tabloların UFRS sistemine uygun şekilde hazırlamak zorunda olduğunu, SPK tarafından da 07.03.2006 tarih 3483 sayılı yazı ile müvekkilinin 2005 yılı mali tablolarının SPK’nun Seri=XI No=25 sayılı tebliği yerine UFRS sistemine göre hazırlanmasına izin verildiğini, aslında yürürlükteki mevzuat uyarınca böyle bir iznin alınmasının zorunlu da olmadığını, UFRS sisteminin şirketlerin yararına olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
T. … Bankası A.Ş. vekili davaya müdahale talebinde bulunmuştur.
DELİLLER: Tarafların delilleri toplanmış, bilirkişiden rapor alınmıştır.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, davalı şirketin 30.03.2006 tarihli genel kurul kararının iptali ve bu toplantıda eksik hesaplandığı ileri sürülen 35.673.249 TL kâr payı farkının tahsili istemlerine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda 2011/551 Esas, 2015/567 Karar sayılı ilam ile “ … Bozma doğrultusunda Ankara 11. İdare Mahkemesi’nde açılan 2006/1396 E. ve 2006/2548 E. sayılı davaların sonucu beklenmiştir. İdare mahkemesinin red kararları derecattan geçerek kesinleşmiştir. Sulh Ceza Mahkemesi’nin idari para cezalarının kaldırılmasına ilişkin bir kararı dolayısıyla idare mahkemesi kararları ile sulh ceza mahkemesi kararı arasında hüküm uyuşmazlığı çıktığı ileri sürülerek Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gidildi ise de, Uyuşmazlık Mahkemesi hüküm uyuşmazlığı bulunmadığına karar vermiştir. İdare mahkemesi kararının kesinleştiği Uyuşmazlık Mahkemesi kararında dahi belirlenmiştir. / Mahkememizce davacı ile dava dışı … Holding A.Ş. arasında imzalanan 27.02.2006 tarihli hisse satış sözleşmesi ile ihale şartnamesi, SPK.’nun 05.05.2006 tarih ve 7484, 08.05.2006 tarih ve 7577 sayılı yazıları ve davalı vekilinin beyanında geçen 15.08.2006 tarihli yazılarının dosyaya getirtilip bilirkişi kurulundan rapor ve ek rapor da alınmak suretiyle incelenmiş, SPK.’nun Seri:XI No: 27 sayılı tebliği ile 25 sayılı tebliğe eklenen Ek 1. maddenin ne zaman yürürlüğe girdiği araştırılmış, davalı şirketin 2005 yılı ilk üç ara döneminde benimsediği ve kamuya açıkladığı hesaplama şeklini, hangi zorunlu nedenlerle dördüncü ve son dönemde yok saydığı ve üstelik de geriye dönük olarak değiştirdiği incelenmiş, davalı şirketin tüm bu işlemleri yapmasının mümkün veya sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı hususları karar yerinde tartışılıp değerlendirilmiştir. / Açıklanan delil ve belgeler ile alınan bilirkişi rapor ve ek raporundan; davalının 31.12.2005 tarihli bilançosunu UFRS’na göre düzenlemesinin SPK tebliğine uygun olduğu, 2005 yılı mali tablolarının UFRS’na göre düzenlenemeyeceğine ilişkin sözleşmede bir hüküm bulunmadığı, bağımsız denetimden geçmiş 2005 yılı mali tablolarına ilişkin kar payı dağıtımının SPK mevzuatına uygun olarak yapılmış olduğu, genel kurul kararının iptali koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. / Esasen; davacının üçüncü kişi ile yapmış olduğu sözleşme hükümleri sözleşmelerin nispiliği ilkesi olarak sözleşmenin karşı yanı için bağlayıcı olacaktır. Sözleşmenin tarafı olmayan davalı için söz konusu sözleşme hükmünün bağlayıcılığından söz edilemeyecektir. Davalıya karşı sadece şirket ortaklığından kaynaklanan haklara dayalı olarak genel kurul kararının yasa, ana sözleşme ve iyiniyet kaidelerine aykırılığı ileri sürülerek talepte bulunulabilir ise de, bu şartların mevcut olmadığı, davalı şirketin uymak durumunda bulunduğu SPK mevzuatı uyarınca hareket etmesi gerektiği, bunun ise yasa, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmeyeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davacının, bir mağduriyeti söz konusu ise bunu “akidi nezdinde” araması gerektiği kabul edilmiştir.” gerekçesiyle “Davanın reddine” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/15771 Esas, 2017/3040 Karar sayılı ilamıyla “… Mahkemece, daha önce verilen davanın reddi kararı Dairemizin 2009/1319 E. 2010/12257 K. sayılı ilamıyla bozulmuş olup, mahkemenin kararı davacı ile dava dışı … Holding A.Ş. arasında imzalanan 27.02.2006 tarihli hisse satış sözleşmesi ile ihale şartnamesinin ve SPK’nın 05.05.2006 tarih ve 7484, 08.05.2006 tarih ve 7577 sayılı yazıları ile davalı vekilinin beyanında geçen 15.08.2006 tarihli yazılarının dosyaya getirtilerek incelenmesi, SPK’nın Seri:XI No: 27 sayılı tebliği ile 25 sayılı tebliğe eklenen Ek 1. maddenin ne zaman yürürlüğe girdiğinin araştırılması, davalı şirketin 2005 yılı ilk üç ara döneminde benimsediği ve kamuya açıkladığı hesaplama şeklini hangi zorunlu nedenlerle dördüncü ve son dönemde değiştirdiğinin değerlendirilmesi, davalı şirketin tüm bu işlemleri yapmasının mümkün veya sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığının incelenmesi, davalı şirketin dava konusu işleminin 25 numaralı tebliğe aykırı olduğuna ve yeniden düzenlenmesi gerektiğine dair SPK kararlarının iptali için açılan davalarda idare mahkemelerince verilecek kararların kesinleşmesinin beklenerek işbu davayı nasıl etkileyeceğinin değerlendirilmesi ve gerekirse farklı bir bilirkişi heyeti aracılığıyla yeniden inceleme yaptırılması gerekçeleriyle eksik inceleme nedeniyle bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyulduktan sonra yeni bir bilirkişi raporu alınmış ve alınan heyet raporuna göre karar verilmiştir. Bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda SPK tarafından 21.12.2004 tarihinde yayımlanan ve yürürlüğe giren Seri: XI, No: 27 sayılı tebliğ ile Seri: XI No:25 sayılı tebliğde yapılan değişiklik sonucunda dileyen işletmelerin UFRS’na göre 2004 ve diğer yılların mali tablolarını düzenleyebilmesine izin verilmiş olması nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulu’nun davalıya hitaben yazdığı cevabi yazının Kurulun Seri:XI, No:27 sayılı Tebliğine ve davalı şirketin 31.12.2005 tarihli bilançosunu UFRS’ye göre düzenlemesinin de SPK Tebliğlerine uygun olduğu belirtilmiştir. Ancak bozma ilamında belirtilen hususlarda gerek bilirkişi raporunda gerek mahkeme kararının gerekçesinde bir değerlendirme ve tartışma yapılmamıştır. / Bu nedenlerle uyulan bozma ilamı doğrultusunda idari yargı davalarının sonucu dikkate alınarak ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın bozma ilamında belirlenen eksik hususlar çerçevesinde tartışılarak değerlendirilmesi, gerektiğinde buna ilişkin yeniden uzman bir heyetten bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. / Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair, davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuş, karar düzeltme istemi de reddedilmiş, mahkememizce yeniden yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda SMMM, hesap uzmanı ve sözleşme-hesap uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alınmış, düzenlenen raporda sonuç olarak; İptale konu davalı şirketin 30.03.2006 tarihli genel kurulu gündeminin 4. maddesinde alınan “2005 yılı bilançosu ve kar-zarar hesaplarının tasdiki” ile aynı madde içerisinde müteakiben alınan “2005 yılı karının taksim ve tevzii konusunda 150.581.650.YTL. dağıtabilir net dönem karı üzerinden (1. bendinde alınan ) “şirket hissedarlarına 1. temettü olarak “061 oranında olmak üzere 91.854.806.YTL.’nın SPK mevzuatı esaslarına göre dağıtılmasına” ilişkin genel kurul kararının; iyi niyet kurallarına uygun düşmediğinin düşünüldüğü; Davacı İdarenin temettü alacağının hesaplanabilmesi için, ulusal muhasebe setine (seri:XT no:25 nolu tebliğ) göre hazırlanması halinde 31.12.2005 tarihli bilançonun SPK’dan celp edilmesi, davalı şirketten, esas sözleşmesi ve ilgili yılda dağıtılacak karın nasıl hesaplandığı (ayrılacak zorunlu karşılıklar) hususuna ilişkin açıklama istenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda sonuç olarak; Davalı şirketin itirazlarının incelenmesi neticesinde genel kurul kararının iptali istemi yönünden görüşlerinde bir değişiklik bulunmadığı; Davacı İdarenin temettü alacağı istemi yönünden ise, mevcut gönderilen belgelere göre ulusal muhasebe setine uyarlanmış 31.12.2005 tarihli bilanço bulunmadığından sağlıklı bir hesaplama yapılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı, toplanan deliller ve bozmadan sonra alınan bilirkişi heyet raporu-ek raporu ile tüm dosya kapsamı dikkate alındığında; Davacı idare vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin 30.03.2006 tarihli genel kurul kararının (2005 yılı bilanço ve Kar-zarar hesaplarının tasdik edilmesi ve 2005 yılı kararının taksim ve tevzine ilişkin maddesi) iptali ile genel kurul kararı çerçevesinde dağıtılacak temettü tutarı ile alınması gereken temettü tutarı arasındaki 35.672.249.YTL. olarak hesaplanan fark tutarının, kar payı dağıtımının alındığı tarihten itibaren TCMB kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevabında, yürürlükteki tebliğ ve SPK’nın 07.03.2006 tarihli izni ile mali tabloların UFRS sistemine göre hazırlandığını, UFRS sistemine göre hazırlanmasının kamu zararına değil aksine kamu yararına olduğunu, SPK Tebliğ’lerine aykırı olduğu gerekçesiyle bir genel kurul kararının iptaline karar verilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İptale konu davalı şirketin 30.03.2006 tarihli genel kurulunun 2005 yılı bilanço ve kar-zarar hesaplarının okunması, müzakeresi ve tasdiki ve 2005 yılı karının taksim ve tevzi ile ilgili teklifin görüşülerek karara bağlanması” konulu gündeminin 4. maddesinde; “Davacı idare temsilcisinin 2005 yılı mali tablolarının UFRS’ye göre hazırlanmasına ilişkin itirazlarını belirttikten sonra yönetim kurulu başkan vekili ve mali danışmanın “kar payı hesaplamalarının gerekli yerlerden izin alınmak suretiyle SPK’nın seri:XI no:25 nolu tebliğinin ek madde hükmü kapsamında yapıldığını açıkladığı, yapılan oylama sonunda 2005 yılı bilançosu ve kar-zarar hesaplarının tasdikine intifa hakkına sahip davacı idarenin 40 adet muhalif oyuna karşılık 979.678.773.752 oyla oyçokluğu karar verildiği; müteakip 2005 yılı karının taksim ve tevzii konusunda yönetim kurulunun 30.03.2006 tarihli teklifinin yapılan oylaması sonunda, şirket yönetim kurulunun 14.03.2006 tarih ve 8810 nolu kararı doğrultusunda olmak üzere, Şirketin 2005 yılı vergi öncesi faaliyet karından, yürürlükteki mevzuat ve şirket esas mukavelenamesi hükümlerine göre ayrılması zorunlu olan karşılıkların ayrılmasından sonra kalan 150.581.650.YTL. dağıtabilir net dönem karı üzerinden; 1- Şirket hissedarlarına 1. Temettü olarak 61 oranında olmak üzere 91.854.806.YTL.’nın SPK mevzuatı esaslarına göre dağıtılmasına, 2- Şirket yönetim kurulunun bilahare belirleyeceği taksim ve tevzi şekil ve şartlarına göre dağıtılmak üzere dağıtılabilir net dönem karı üzerinden “43 oranında olmak üzere 4.517.449.YTL. personel ikramiyesi ayrılmasına, İntifa hakkına sahip davacı idarenin 40 muhalif oyuna karşılık 979.678.773.752 oyla oyçokluğu karar verildiği” anlaşılmıştır.
Genel kurul tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun (mülga TTK) ilgili hükümleri incelendiğinde; Mülga TTK’nun 327. Maddesinde; “İdare meclisi her iş yılı sonunda 325 inci maddede yazılı bilançodan başka şirketin ticari, mali ve iktisadi durumunu ve yapılan muamelelerin hulasasını gösterir bir rapor tazmine ve dağıtılacak kazanç miktarı ile yedek akçeyi teşkil edecek miktarın tayinine dair, teklif varakasını hazırlamaya mecburdur. Rapor ve teklif varakası, umumi heyet toplantısından en az 15 gün önce pay sahiplerinin tetkikine arz olunur.”
Mülga TTK’nun 360/son maddesinde; “Üzerinde intifa hakkı bulunan bir hisse senedinden doğan rey hakkı, intifa hakkı sahibi tarafından kullanılır. Şu kadar ki; intifa hakkı sahibi, menfaatlerini hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutarak hareket etmemiş olmasından dolayı malike karşı mesuldür.”
Mülga TTK’nun 362. maddesinde; “Kâr ve zarar hesabı, bilânço, yıllık rapor ve sâfi kazancın nasıl dağıtılacağı hususundaki teklifler, murakıplar tarafından verilecek raporla birlikte umumi heyetin âdi toplantısından en az on beş gün önce şirketin merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin emrine âmade bulundurulur. Bunlardan kâr ve zarar hesabı, bilânço ve yıllık rapor, toplantıdan itibaren bir yıl müddetle pay sahiplerinin emrine âmade kalır. Her pay sahibi masrafı şirkete ait olmak üzere kâr ve zarar hesabıyla bilançonun bir suretini isteyebilir. Hâmile yazılı hisse senetleri ihraç edilmiş ise yukarda adı geçen vesikaların pay sahiplerine açık bulundurulduğu keyfiyeti 37 inci madde de anılan gazeteden başka esas mukavele ile muayyen şekilde dahi ilân olunur. Pay defterine kaydedilen nama yazılı hisse senedi sahiplerine ayrıca tebligat yapılır.”
Mülga TTK’nun 364. maddesinde; “Umumi heyetler âdi ve fevkalâde olarak toplanırlar. Adi toplantı her hesap devresi sonundan itibaren üç ay içinde ve en az yılda bir defa olur. Bu toplantıda 369 uncu madde gereğince müzakere gündemine konulması gereken hususlar müzakere olunur. Yılda birkaç kere kazançlarını dağıtan anonim şirketlerde her dağıtma için, umumi heyeti toplantıya davet lâzımdır. Umumi heyet, lüzumu halinde fevkalâde toplantıya davet olunur.”
Mülga TIK’nun 380. maddesinde; “Bilânçonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi âzalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilânçoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilânço şirketin gerçek durumunun görülmesine mâni yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalarıyla müdürler ve murakıplar, bilânçonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.” Mülga TTK’nun “Kararların İptali” başlığı altındaki 381. maddesinde; “ Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa faki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal davası açabilirler: 1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmeyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salâhiyetli olmayan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri; 2. İdare meclisi; 3. Kararların infazı idare meclisi azalarıyla murakıpların şahsi mesuliyetlerini mucip olduğu takdirde bunların her biri. İptal davasının açılması keyfiyetiyle duruşmanın yapılacağı gün, idare heyeti tarafından usulen ilân olunur. / Birinci fıkrada yazılı üç aylık hak düşüren müddetin sona ermesinden önce duruşmaya başlanamaz. Birden fazla iptal davası açıldığı takdirde, davalar birleştirilerek görülür. Mahkeme şirketin talebi üzerine şirketin muhtemel zararına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminat mahiyet ve miktarını tayin mahkemeye aittir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Yargıtay uygulamasına göre genel kurul kararı (iptali kabil kararlar yönünden) iptal davalarında sırasıyla; Öncelikle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı; Eğer dava süresinde açılmış ise, dava açma hakkı bulunup bulunmadığı; dava açma hakkı varsa, iptale konu genel kurul kararının yasa, esas sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Mahkememiz kararları ve Yargıtay bozma ilamları dikkate alındığında, süre ve dava açma hakları yönünden inceleme yapılmasına gerek kalmamıştır. (Yargıtay bozma ilamı esas yönündendir). Bu durumda iptale konu genel kurul kararının yasa, esas sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay bozma ilamına nazaran somut olayda uyuşmazlığın çözümü, davalı şirketin 2005 yılı 3, 6 ve 9 aylarına ait ara dönem mali tablolarını SPK’nın Seri XI, No: 25 sayılı “Sermaye Piyasalarında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ’ine göre düzenlemesine karşılık 31.12.2005 tarihli 12 aylık tüm yıl mali tablolarını UFRS’ye göre (ki 3, 6 ve 9 aylık ara dönem mali tabloları UFRS’ye göre düzeltilerek) düzenlemesinin ve iptale konu 30.03.2006 tarihli genel kurulda UFRS’ye göre hazırlanan 2005 yılı mali tabloların kabul edilmesinin yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.
Öncesinde, davacı İdarenin davalı şirketteki %46,12 oranındaki hissesinin özelleştirilmesine ilişkin ihale şatları düzenlenerek (ki 25.14 maddesinde 2005 yılı faaliyet temettüsünün İdareye ait olacağı belirtilmiştir) 24.05.2005 tarihinde özelleştirme kararı ilan edilmiştir. Yapılan ihale sonunda Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.12.2005 tarih ve 2005/140 nolu kararı ile İdarenin davalı şirketteki %46,12 oranındaki hissesinin 2.770.000.000 USD bedelle en yüksek teklifi veren …”a (bağlı şirketi … Holding A.Ş) satılmasına karar verilmiş, davacı idare ile dava dışı … Holding A.Ş. arasında yapılan 27.02.2006 tarihli hissesi satışı sözleşmesi ile davacı İdarenin davalı şirketteki %46,12 oranındaki hissesi devredilmek suretiyle özelleştirilmiştir.
27.02.2006 tarihli Hisse Satış Sözleşmesinin 6. Maddesinde alıcının, şirketin 2005 yılı faaliyetlerinden elde edeceği dağıtabilir karının en az %61’inin sermaye piyasası mevzuatında belirtilen süre zarfında dağıtılması için şirketin yetkili kurullarında karar almayı taahhüt ve kabul edeceği, şirketin 2005 yılı faaliyetlerine ait temettünün İdare’ye ait olacağı, 31.05.2006, tarihine kadar İdare’nin belirtilen T.C. … Bankası hesabına yatırılacağı kararlaştırılmıştır. Yine aynı tarihte davacı idare ile dava dışı … Holding A.Ş. arasında İntifa hakkı Kurma Sözleşmesi de imzalanmıştır.
Benzer şekilde, özelleştirme kararına istinaden Türkiye … Bankası A.Ş. nin davalı şirketteki %3,17 hissesi de 190.244.859,82 USD bedel karşılığında hisse satış sözleşmesi ile yine dava dışı … Holding A.Ş.’ye devretmiş, yine aynı şekilde ilgili hisse satış sözleşmesinin 5. maddesinde 2005 yılı dağıtılabilir karının Türkiye … Bankası A.Ş.’ye ait olacağı kararlaştırılmıştır. Bu hisse satışlarından sonra dava dışı … Holding A.Ş. davalı şirketin hakim ortağı olmuştur.
SPK’nın tebliğleri incelendiğinde; SPK’nın Seri:XI, No:25 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliği 15.11.2003 tarih ve 25290 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu arada Tebliğin “Yürürlük” başlıklı 726. Maddesinde ise Bu Tebliğin, 01/01/2005 tarihinden sonra sona eren ilk ara mali tablolardan geçerli olmak üzere, yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği, özel hesap dönemi olan işletmeler için Tebliğin yürürlüğü 01/01/2005 tarihinden sonra sona eren yıllık hesap dönemlerinden sonraki ilk ara mali tablolarından başlayacağı, dileyen işletmelerin, 31/12/2003 tarihinde veya daha sonra sona eren yıllık veya ara hesap döneminden başlamak üzere, bu Tebliğ hükümlerini uygulamaya başlayabilecekleri, bu işletmelerin izleyen dönemlerde de mali tablo ve raporların bu Tebliğ hükümlerine göre düzenlemek zorunda olduğu, 01/01/2005 tarihinden önce bu Tebliğ hükümlerine göre mali tablo ve rapor düzenlemeye başlayan ana ortaklık konumundaki işletmelerin hisse senetleri borsada işlem gören bağlı ortaklıkları, müşterek yönetime tabi teşebbüsleri ve iştirakleri ana ortaklıkla eşzamanlı olarak bu Tebliğ hükümlerine tabi hale gelecekleri düzenlenmiştir.
Daha sonra, SPK’nın Seri: XI, No: 27 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği ile Seri: XI, No: 25 sayılı tebliğe, “Mali tablo ve rapor ile dipnot formatları dahil bu Tebliğin 5 inci maddesi uyarınca Kurulca yayımlanan muhasebe standartları açıklamaları saklı olmak üzere, işletmelerin Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarını uygulamaları, bu Tebliğde öngörülen düzenleme ve ilan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi hükmündedir. İlk uygulama yılında mali tabloların bağımsız denetimine ilişkin hükümler saklıdır.” hükmünü içeren Ek Madde 1 eklenmiş ve değişiklik 21.12.2004 tarih ve 25677 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
SPK tarafından 20.12.2004 tarihinde yapıldığı anlaşılan duyuruda ise, UFRS’de standart bir mali tablo ve dipnot formatı öngörülmediğinden ülkemizde ilk defa uygulanıyor olması nedeniyle finansal verinin mali tablolardaki gösterimindeki tutarlılığın ve karşılaştırılabilirliğin sağlanmasını teminen kurulun 10.12.2004 tarih ve 1604 sayılı kararı uyarınca tebliğin zorunlu uygulanmasından itibaren UFRS uygulamasını benimseyenler dahil belirtilen mali tablo ve dipnot formatları ile kullanım kılavuzunda yer alan açıklamaların esas alınması gerektiği belirtilmiştir.
Sonrasında, SPK’nın Seri: XI, No: 25 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ’i 09.04.2008 tarih ve 26842 sayılı Resmi gazetede yayınlanan Seri Re sayılı Sermaye Piyasasında Finansal Raporlamaya İlişkin Esaslar Tebliğinin 24. Maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 2008 yılından itibaren uluslararası finansal raporlama standardına geçildiği anlaşılmaktadır.
SPK’nın dosyada mevcut yazıları incelendiğinde; SPK’nın davalı şirkete gönderdiği 05.05.2006 tarihli yazıda, şirketin yıl sonu itibarıyla uyguladığı muhasebe standardı (seri:XIİ No:25) yerine yeni bir muhasebe seti ile (UMS/UFRS) finansal tabloların düzenlendiği ve bu değişikliğin dönem karına etkisinin önemli tutarda olduğu, 2005 3, 6 ve 9 aylık finansal tablolarda dikkate alınmayan ve 2005 yılı karını azaltan gider tahakkuku uygulamasına gidildiği göz önünde bulundurularak kamunun doğru bilgilendirilmesini teminen 31.12.2005 tarihli finansal tabloların yıl içerisinde uygulanan muhasebe standardı setine göre yeniden düzenlenerek ilan edilmesi ve ivedilikle genel kurulun onayına sunulması istenilmiştir.
Davacı idarenin yazısı üzerine, SPK’nın davacı İdare’ye yazdığı 08.05.2006 tarihli cevabi yazıda özetle, şirkete finansal tablolarını UMS/UFRS’ye göre hazırlanması hususunda bir izin verilmediği, görüş açıklandığı bildirilmiştir.
SPK’nın İMKB’ye gönderdiği 15.08.2006 tarihli yazıda ise, SPK kararına rağmen davalı şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarını şirketin yıl içinde uyguladığı muhasebe standardına göre açıklamadığı, Ankara 11. İdare Mahkemesinde iptal davası açtığı, yürütmenin durdurulması isteminin alınan kararda yasaya aykırılık bulunmadığından reddedildiği, Kurulun 05.05.2006 tarih ve 21/561 sayılı kararı uyarınca kamunun doğru bilgilendirilmesini teminen şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının Seri:XI no:25 sayılı tebliğine uygun olarak yeniden düzenlenerek 11.08.2006 günü mesai bitimine kadar ilan edilmek üzere Borsaya ve Kurula gönderilmesi gerektiği, aksi takdirde kurulda mevcut bilgiler çerçevesinde anılan finansal tabloların Borsa bülteninde yayınlanmak suretiyle kamuya duyurulacağı hususların şirkete bildirilmesine karar verildiği, bu kararın şirkete bildirildiği ve ayrıca kamuya duyurulduğu, kurulun ilgili kararlarına rağmen 14.08.2006 tarihi itibarıyla şirket tarafından 31.12.2005 tarihli finansal tabloların yeniden düzenlenerek ilan edilmemesi nedeniyle aynı kurul kararları uyarınca şirket ile ilgili bağımsız denetim kuruluşunun daha önceden kurula gönderdiği bilgiler çerçevesinde Kurulun 05.05.2006 tarih ve c21/561 sayılı kararı uyarınca Seri:XI No:25 sayılı tebliğ esas alınarak düzenlenmesi gereken 31.12.2005 tarihli finansal tabloların — kamuya açıklanmak üzere Borsaya gönderileceği, şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının Seri:XI no:25 sayılı tebliğe göre düzenlenmesi durumunda şirketin 31.12.2005 tarihi itibarıyla dönem net karının 193.392.407.YTL yerine 345.722.321.YTL, hisse başına kazancın ise 0,198 YTL yerine 0,354 YIL olarak gerçekleşeceği, ayrıca şirketin 2005 3, 6 ve 9 aylık ara dönem finansal tablolarında dikkate alınmayan ancak 31.12.2005 tarihi itibarıyla tahakkuk ettirile giderlerin toplamının yaklaşık 43 milyon YTL. olduğu, bu çerçevede şirketin 31.12.2005 tarihli kurulun seri:Xİ no:25 sayılı tebliğine göre yeniden düzenlenmiş ve daha önce şirkete tarafından kamuya açıklanan bilanço ve gelir tablosu ile karşılaştırmalı olarak hazırlanan bilanço ve gelir tablosunun kamunun doğru bilgilendirilmesini teminen borsanın günlük bülteninde yayınlanması istenmiştir.
Davalı şirketçe SPK aleyhine açılan idari davalarda ise; Ankara 11. İdare Mahkemesi 29.03.2007 tarih ve 2006/1396 E. ve 2007/494 K. sayılı kararı ile özetle; Davacı Şirkete (dosyamız davalısı) ait 2005 yılı mali tabloların belli bir standağtla ve karşılaştırılabilir şekilde hazırlanarak bir hesap dönemi süresince tek bir muhasebe standardı uygulanmasının kamunun sürekli, yeterli ve doğru aydınlatılabilmesi bakımından kamu yararına uygun olması yönüyle Sermaye Piyasası Kanununun 15 ve 22. maddelerinin verdiği görev ve yetkiye dayanılarak ilgili şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablosunun da 2005 yılının 3, 6 ve 9. Dönemlerinde esas alınan sisteme göre yeniden düzenlenip yayınlanmasına, İMKB ve SPK’a bildirilmesine ve ivedilikle şirket genel kurulunun onayına sunulmasına ilişkin davaya konu işlemde mevzuata ve kamu yararı yönünden hukuka aykırılık görülmemiş denilerek davanın reddine karar verildiği, Mahkeme kararının Danıştay 13. Dairesi’nin 12.05.2010 tarih ve 2007/13762 E. 2010/3984 K. Sayılı ilamı ile onandığı, 06.06.2012 tarih ve 2010/4196 E. 2012/1499 K. sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yine Ankara 11. İdare Mahkemesi 25.06.2007 tarih ve 2006/2548 E. ve 2007/1071 K sayılı kararı ile özetle; Davacı Şirketin 31.12.2005 tarihli finansal raporlarını Seri XI, No:25 sayılı kurul kararları gereğince yeniden düzenleyerek ilan etmemesi nedeniyle davacı şirket ve ilgili bağımsız denetim kuruluşunca Kurula gönderilen bilgiler çerçevesinde Kurulun anılan yasa hükümlerinde öngörülen yetkisine istinaden tesis ettiği dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir denilerek davanın reddine karar verilmiştir. Danıştay ilamına rastlanmamakla birlikte gönderilen dosya bilgi tablosundan Mahkeme kararının Danıştay 13. Dairesi’nin 12.05.2010 tarih ve 2007/13724 E. 2010/3985 K. Sayılı ilamı ile bozulduğu, 06.06.2012 tarih ve 2010/4196 E. 2012/1499 K. Sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Belirtilen açıklamalara göre, iptale konu genel kurul kararının, yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı yönünden değerlendirilmesinde; Yukarıda belirtildiği şekilde 2005 Mayıs ayında davacı İdarenin davalı şirketteki %46,12 oranındaki hissesinin özelleştirme kararı açıklandıktan sonra Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.12.2005 tarih ve 2005/140 nolu kararı ile davacı İdarenin davalı şirketteki hisselerinin ihalede en yüksek teklifi veren dava dışı …’a (… Holding A.Ş.) satışına karar verilmiştir. Bu arada davalı şirketçe 2005 yılı 3,6 ve 9 aylar ara dönem finansal tablolar SPK’nın Seri:XI No:25 sayılı tebliğine göre düzenlenerek halka açıklanmıştır. 01.12.2005 tarihli ihale kararından 1 ay kadar sonra davalı şirket tarafından SPK’ya yazılan 08.01.2006 tarihli yazı ile seri XI, No:25 uyarınca hazırlanan mali tabloların yanı sıra UFRS’deki 2005 yılı içerisinde gerçekleşen değişiklikleri içeren UFRS tabloları hakkında bağımsız denetim raporu hazırlanması ve yatırımcılara açıklanması hususunda görüş sorulmuştur. Daha sonra, 27.02.2006 tarihli hissesi satışı sözleşmesi ile davacı İdarenin davalı şirketteki hisseleri dava dışı … Holding A.Ş.’ne devredilmiştir.
Hisse devrinin gerçekleşmesinden hemen sonra davalı şirketçe SPK’ya yazılan 02.03.2006 tarihli yazıda, 31.12.2005 tarihli mali tablolar dahil olmak üzere bundan sonra halka açıklanacak mali tabloların sadece UFRS formatında hazırlanarak yatırımcılara duyurulması hususunda görüş sorulmuştur. Buna karşılık SPK’nın verdiği 07.03.2006 tarihli cevabi yazıda da özetle, “seri XI No.25 Tebliğ yerine UFRS uyarınca hazırlanmış mali tabloların kamuya açıklanması konusunda ihtiyaç hasıl olmuşsa, 2005 yılı içerisinde UFRS uyarınca hazırlanmış olan mali tabloların kurulun muhasebe standardı açıklamalarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekeceği, dolayısıyla söz konusu tabloların UFRS’nin yüksek enflasyon dönemlerinde Finansal raporlama başlıklı 29 numaralı standardı uyarınca gerçekleştirilmiş olan enflasyona göre düzeltme işlemlerinden arındırılmak, ayrıca karşılaştırmalı tablolarda gerekli düzeltmeler yapılmak kaydıyla açıklanabileceği” bildirilmiştir.
Bu noktada, ne davalı şirket SPK’dan izin istemiş, ne de SPK izin vermiştir. Özetle davalı şirket SPK’dan görüş sormuş, SPK da görüşünü açıklamıştır.
Dosyadaki tüm bilirkişi raporlarına ve dosya kapsamına göre, 31.12.2005 tarihli finansal tabloların UFRS’ye göre hazırlanması SPK tebliğlerine aykırı bulunmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca, 21.12.2004 tarih ve 25677 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ’de Değişiklik yapılmasına dair Seri XI,No.27 sayılı Tebliğ ile Seri XI No:25 sayılı tebliğe ek madde 1 eklenmesi ile 01.01.2005 tarihinden itibaren UFRS’ye göre hazırlanan tablolar da bu Tebliğde öngörülen düzenleme ve ilan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi hükmünde olduğundan davalı şirketin 2005 yılı finansal tablolarını UFRS’ye göre hazırlamasında SPK tebliğlerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Ancak, somut olayın öznel koşullarında davalı şirketin iptale konu 30.03.2006 tarihli genel kuruluna sunduğu UFRS’ye göre hazırlanmış 2005 yılı mali tablolarının SPK tebliğlerine uygun olması tek başına yeterli değildir.
Nitekim Yargıtay bozma ilamında “Ancak başka bir şirkette yaşanması halinde olağan sayılabilecek tüm bu gelişmelerin, davalı şirket yönünden dikkate alınması gereken çok önemli bir özelliği vardır. O da davacıya ait hisselerin dava dışı … Holding A.Ş.’ne devrine ilişkin sözleşmede ve ihale şartnamesinde, davalı şirketin 2005 yılı kar payının davacıya ait olacağının kararlaştırılmış bulunmasıdır. Hal böyleyken ve davalı şirketin ilk üç ara dönem net kararı Ulusal finansal raporlama standardına göre hazırlanıp (347.294.543.TL.) olarak kamuya açıklanmışken, son dönem net karın bu meblağdan fazla olmasını bekleyen davacının, ilk üç ara dönemde benimsenen hesaplama yöntemi değiştirilerek, son dönemde tüm yıl için uluslar arası finansal raporlama standardına göre hesaplanan (193.392.407.TL.) kar payından kendisine düşecek meblağa razı olması istenmektedir. Bu uygulamanın ilk bakışta sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı gözüktüğü açık ise de yukarıda değinildiği gibi Mahkemece bu konuda yapılan araştırma, hüküm kurmak için yeterli değildir.” denilmiştir.
Yine aynı Yargıtay bozma ilamının devamında, “davalı şirketin 2005 yılı ilk üç ara döneminde benimsediği ve kamuya açıkladığı hesaplama şeklini, hangi zorunlu nedenlerle dördüncü ve son dönemde yok saydığı ve üstelik de geriye dönük olarak değiştirdiği incelenmemiş, davalı şirketin tüm bu işlemleri yapmasının mümkün veya iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı hususları karar yerinde tartışılıp değerlendirilmemiştir.” denilmiştir.
Tüm dosya kapsamından, davalı şirketin 2005 yılı 3, 6 ve 9 aylarına ait ara dönem mali tablolarını SPK’nın Seri XI, No: 25 sayılı Tebliğ’ine göre düzenlemiş ve açıklamış iken 31.12.2005 tarihli 12 aylık tüm yıl mali tablolarını UFRS’ye göre değiştirmesinin nedeninin özelleştirme sonrası davacı İdarenin %46,12 hissesini devralarak ana hissedar durumuna gelen … Holding A.Ş.’nin mevcut ve yabancı ortaklık pozisyonu ile ana hissedarın raporlama standartları ile paralel duruma gelmesi olduğu anlaşılmaktadır.
SPK, davalı şirketten finansal tablolarını ara dönemlerdeki hazırladığı muhasebe setine göre hazırlamasını istemiştir. Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun “Muhasebe, Mali Tablo Ve Rapor Standartları, İlan, Bağımsız Denetleme’ başlıklı 16. maddesinde; “İhraçcılar ve sermaye piyasası kurumları, konsolide olanlar dahil kamuya açıklanacak veya gerektiğinde Kurulca istenecek mali tablo, rapor ve bilgileri tespit olunacak şekil ve esaslara, genel kabul görmüş muhasebe kavram, ilke ve standartlarına uymak suretiyle düzenlemekle yükümlüdürler…Kurulca düzenlenmesi öngörülen mali tablo ve raporlar ile, bağımsız denetlemeye tabi olunması durumunda bağımsız denetim raporu Kurulca belirlenen usul ve esaslar dahilinde Kurula gönderilir ve kamuya duyurulur…” hükmü düzenlenmiştir.
Yine mülga 2499 sayılı kanunun 22/1-e maddesinde “Kamunun zamanında yeterli ve doğru olarak aydınlatılmasını sağlamak amacıyla, genel ve özel nitelikte kararlar almak ve her türlü mali tablo ve raporlar ile bunların bağımsız denetimlerinin, sermaye piyasası araçlarının halka arzında yayımlanacak izahname ve sirkülerin ve araçların değerini etkileyebilecek önemli bilgilerin kapsamını, standartlarını ve ilân esaslarını tespit ve bu konularda tebliğler yayımlamak” SPK’nın görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Nitekim davalı şirketin açtığı davada, Ankara 11. İdare Mahkemesi 25.06.2007 tarih ve 2006/2548 E. ve 2007/1071 K sayılı kararı ile davacı Şirketin 31.12.2005 tarihli finansal raporlarını Seri XI, No:25 sayılı kurul kararları gereğince yeniden düzenleyerek ilan etmemesi nedeniyle davacı şirket ve ilgili bağımsız denetim kuruluşunca Kurula gönderilen bilgiler çerçevesinde Kurulun anılan yasa hükümlerinde öngörülen yetkisine istinaden tesis ettiği dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir denilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda, davalı şirketin 2005 yılı 3,6 ve 9 aylık ara dönem finansal tablolarını ulusal muhasebe setine göre açıklamış iken, 31.12.2005 tarihli 12 aylık tüm yıl finansal tablolarını geriye dönük olarak uluslar arası muhasebe setine göre hazırlamasında bir zorunluluk bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.
Bu noktada; Mali tabloların anlaşılabilir, güvenilir, karşılaştırılabilir olması ve zamanında düzenlenmesi gerekmektedir. Yine genel kabul görmüş muhasebe kavramlarından birisi de “Tutarlılık” kavramıdır. Tutarlılık, muhasebe uygulamaları için seçilen muhasebe politikalarının bir birini izleyen dönemlerde değiştirilmeden uygulanması gereğini ifade eder. Amaç, işletmenin mali durumunun, faaliyet sonuçlarının ve bunlara ilişkin yorumların karşılaştırılabilir olmasıdır. Belirtmek gerekirse, geçerli nedenin bulunduğu durumlarda işletmeler uyguladıkları muhasebe politikalarını tabii ki değiştirebilirler. Ancak bu değişiklikleri ve bunların parasal etkilerini mali tabloların dipnotlarında açıklanmak zorundadırlar.
Yine bir hesap dönemi süresince tek bir muhasebe standardının uygulanmasının, kamunun sürekli, yeterli ve doğru aydınlatılması bakımından kamu yararına olduğu kuşkusuzdur. Nitekim SPK’nın davalı şirkete yazdığı yazılarda 31.12.2005 tarihli finansal tablolarını da, şirketin 2005 yılının 3, 6 ve 9 aylık ara dönemlerde açıkladığı finansal tablolarda esas alınan seri:XIİ no:25 nolu tebliğe göre düzenlemesini istemesinin de nedeni budur. Zaten davalı şirketçe açıklandığı üzere yabancı yatırımcıları bilgilendirmek için finansal tablolarını ulusal muhasebe seti yanında uluslararası muhasebe setine göre de düzenleyebilmektedir.
Bu bağlamda; davalı şirketin 2005 yılının 3, 6 ve 9 aylık ara dönemlerde düzenleyip açıkladığı finansal tabloları SPK seri:XT no:25 nolu tebliğe göre hazırlamış iken, sırf “ana hissedar durumuna gelen … Holding A.Ş.’nin mevcut ve yabancı ortaklık pozisyonu ile ana hissedarın raporlama standartları ile paralel duruma gelmesi” gerekçesiyle daha sonra 2005 yılı tüm yıl finansal tablolarını geriye dönük olarak UFRS’ye göre düzenlemesinde zorunlu bir neden olarak değerlendirilmemiştir.
Ayrıca davalı şirketin, UFRS sistemine 2005 yılı başından itibaren geçebilecek iken bunu yapmayıp, 2005 yılı 3,6 ve 9 aylık ara dönem finansal tablolarını seri:Xİ no:25 nolu tebliğe göre düzenleyip açıkladıktan sonra, davacı idarenin 46,12 oranındaki hissesini 27.02.2006 tarihinde devrettikten ve de 2005 yılı karının davacı idareye ait olacağı bilinmesine rağmen, üstelik iptale konu 30.03.2006 tarihli genel kurula az bir zaman kalmış iken, daha önce ara dönemlerde açıklanan şirket karını ciddi şekilde azaltan UFRS’ye göre 2005 yılı finansal tablolarını geriye dönük olarak tüm yıl bazında değiştirmesinin iyi niyet kurallarına da uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle; İptale konu davalı şirketin 30.03.2006 tarihli genel kurulu gündeminin 4. maddesinde alınan “2005 yılı bilançosu ve kar-zarar hesaplarının tasdiki” ile aynı madde içerisinde müteakiben alınan “2005 yılı karının taksim ve tevzii konusunda 150.581.650.YTL. dağıtılabilir net dönem karı üzerinden (1. bendinde alınan ) “şirket hissedarlarına 1. temettü olarak “061 oranında olmak üzere 91.854.806.YTL.’nın SPK mevzuatı esaslarına göre dağıtılmasına” ilişkin genel kurul kararının; iyi niyet kurallarına uygun düşmediği anlaşılmakla; Davanın genel kurul kararının iptali talebi yönünden kabulü ile; Davalı şirketin 30.03.2006 tarihli genel kurul kararının iptaline karar vermek gerekmiştir.
Kar payı fark tutarı alacağı yönünden ise; kar payı dağıtımına ilişkin genel kurul kararı iptal edilmekle alınan kar payı dağıtım kararının hükümsüz hale geldiği, şirket genel kurulunun yeniden genel kurul toplantısı yaparak kar payını belirlemesi gerektiği, mahkemece şirket yerine geçerek bu hususta karar verilemeyeceği, böylece kar payı fark tutarı alacağı yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Davacının bakiye kar payı talebinin haklı olduğu anlaşılmakla, bu yönden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ve tüm yargılama giderinden davalı sorumlu tutulmuştur).
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Davanın genel kurul kararının iptali talebi yönünden KABULÜ İLE; Davalı şirketin 30.03.2006 tarihli genel kurul kararının iptaline,
Kar payı fark tutarı alacağı yönünden; Dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 59,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Davacı tarafından yapılan ve ayrıntısı UYAP sistemi üzerinde gösterilen toplam 15.518,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Dair; Tarafların yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a başvurmak suretiyle temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/12/2021