Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/118 E. 2022/767 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/118
KARAR NO : 2022/767

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/03/2019
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
K.YAZIM TARİHİ : 12/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili şirket arasında 15.09.2008 tarihinde iş sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme sonrasında davalının sırasıyla Tank Üretim Teknolojileri Geliştirme Müdürü ve Askeri Araçlar Üretim Müdürü olarak görev yaptığını, sonrasında kendi iradesiyle özlük haklarıyla ilgili alacaklarını da alarak işten ayrıldığını, davalının işten ayrıldıktan hemen sonra müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren, genellikle aynı proje ve ihaleler için yarışan bir rakip firma olan … firmasında işe başladığını, davalının müvekkili firmadaki iş hayatı sırasındaki pozisyonu nedeniyle ticari sır niteliğinde bilgilere sahip olduğunu, söz konusu iş değişikliğinin müvekkilinin ticari sırlarını zedeleyeceğini, nitekim taraflar arasında Güvenlik ve Gizliliğin Sağlanması Konusunda Taahhütname bulunduğunu, somut halin müvekkili şirketi zarara uğratacağını, bu durumun Borçlar Kanunu m.444’de açıklandığını, Yargıtay’ın Hukuk Genel Kurul kararında da görüleceği gibi rekabet etmeme borcunu yerine getirmeyerek, müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmada çalışmaya başlamış olmasının davalının müvekkili şirketin üretim sırlarını da bilmesi sebebiyle eski işverenine ciddi zarar verme ihtimali bulunduğunu, açıklanan tüm nedenlerle taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinde iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 1 (bir) yıl süre ile benzer ve ilgili bir işyerinde çalışması halinde işçinin işverene 12 aylık brüt maaş cezai şart ödeneceğinin öngörülmesi nedeniyle müvekkili şirketin davalıdan cezai şart olarak tazminini mahkemeden talep etme zorunluluğu oluştuğu iddia edilerek, taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinde iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 1(bir) yıl süre ile benzer ve ilgili bir işyerine çalışması halinde işçinin işverene ödemesi cezai şart olarak kararlaştırılan 12 aylık brüt maaş 243.480,00 TL’nin tazminine ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin personel yönetmeliği kitapçığını imza karşılığı aldığı iddia edilmekteyse de dava konusu talebin dayanağı olan taahhütnamenin müvekkiline teslim ve tebliğ edildiğine, müvekkilinin ilgili somut düzenlemeleri okuyup anladığına ve içeriği kabul ettiğine dair bir kayıt bulunmadığını, tazminat talebine dayanak gösterilen Rekabet yasağı kaydının kanuni düzenlemelere ve usule aykırı olması nedeniyle hukuken geçersiz olduğunu, zira firmaların BK. m.444 anlamında rakip olmadığını, bu nedenle davacının bir zarara uğramasının mümkün olmadığını, taahhütnamedeki rekabet yasağı kaydının işverene ait işlerin türü bakımından bir sınırlama getirmediğinden geçersiz ve uygulanamaz nitelikte olduğunu, taahhütnamedeki rekabet yasağı kaydının belirtilen coğrafi alan sınırlaması niteliği itibariyle geçersiz ve uygulanamaz nitelikte olduğunu, müvekkilinin görev aldığı projenin bir devlet projesi olan … Tankı Projesi olduğunu, davacının bu proje ile ilgili bir faaliyeti olmaması nedeniyle müvekkilinin bu projede kullanılacak bilgiler bakımından rekabet yasağına aykırı davranışı olmayacağını, davacı firma ile Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) arasında … Tarıkı Projesi ile ilgili bir sözleşme imzalanmadığından davacının rekabet yasağını sürdürmesinde gerçek bir yararı kalmadığı ve BK. m.447 gereği rekabet yasağının sona erdiğini, dava konusu taahhütnamede belirtilen rekabet yasağı kaydına ilişkin cezai şart hükümlerinin geçersiz olmasının yanı sıra taleplerin haksız ve fahiş tutara dayandığı iddia edilerek davanın reddi ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Taraflar arasında kurulmuş belirsiz süreli iş sözleşmesi örneği, davalı’ya ait iş yeri özlük dosyası,Davalıya ait SGK sicil dosyası, Görev tanımları, Personel Yönetmeliği cezai şarta ilişkin ilgili maddelerin olduğu sayfalar ve teslim formu, Davacı şirket organizasyon şeması, Davacı şirket iş alanı internet çıktıları, araç fotoğrafları dosyaya ibraz edilmiştir.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi heyetinden alınan 01/02/2021 tarihli raporda:Davacı ile davalı arasında rekabet yasağı sözleşmesinde yer bakımından sınırlamanın Türkiye Cumhuriyet sınırları olduğunun anlaşıldığını, tarafların internet sitelerine bakıldığında davacı ve davalının Genel Müdürlüklerinin İstanbul olduğunu, aynı faaliyet kolundaki bu iki firmanın aynı il sınırları içinde bulunduğunu, yapılan işin niteliği ile bu alanda sınırlı sayıda aktör bulunması hususları da birlikte değerlendirilerek ilgili hükmün geçerli olup olmadığının mahkemenin takdirinde olduğunu, rekabet yasağı sözleşmesinde tür bakımından getirilen sınırlama “…Ofokar nezdinden öğrendiği şirket bilgilerini…” şeklinde olduğunu, davalının, davacı firmada çalıştığı pozisyon itibariyle vakıf olduğu bilgiler belli olup aynı sektörde faaliyet gösteren … firmasındaki unvanı itibariyle de bu bilgilerin kullanıldığı kuvvetle muhtemel olduğunu, dolayısıyla davacı tüm faaliyet alanı bakımından değil “öğrendiği şirket bilgileri” kapsamında konu bakımından bir sınırlandırma getirdiğini, TTK m.. 444’de ve 445 ile aranan diğer şartların somut olayda gerçekleştiğinin tespit edildiğini, ancak somut olayda yasağa aykırı davranış “işçinin, işverene 12 aylık brüt maaş ödeyeceği” bir ceza koşuluna bağlandığını, bu projeye ilişkin patent/faydalı model ya da tasarım gibi teknik konulara yönelik bir sınai hak kaydı/tescili bulunmadığının görüldüğünü, esasen SSB’nin projeye dair fikri ve sınai hakların kendisinde olduğu açıklaması proje sürecinde bu türden haklara ilişkin geliştirilecek buluşların/bilginin üçüncü kişilere karşı ileri sürme ve kullanım hakkının kendilerinde olduğu anlamına geldiğini, bu hakkın proje çalışmasına bir başka firmayla devam edilecek olması durumunda eski firmanın çalışanlarını da diğer firmaya transfer edilebileceği şeklinde geniş bir şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığını, davalının … tankı projesi sebebiyle … firmasırıda yürüttüğü görevde de davacı firmada edindiği bilgilerin kulanılması söz konusu olabileceğini, … tankı projesinde prototip davacı tarafından oluşturulduğunu, ancak ihaleyi … firmasının aldığını, bu prototipin oluşturulması aşamasında davalının davacı firmada çalıştığı sonrasında … firmasında … tankının üretim altyapısının kurulması ve tank üretim faaliyetlerinin etkin yürütülmesini sağlama görevi üstlendiğini, bu çerçevede yasağın sürdürülmesinde davacının gerçek bir yararının olduğu değerlendirildiği belirtilmiştir.
Bilirkişiden alınan 22/08/2022 tarihli raporda: cezai şartın 12 aylık brüt maaşının tutarı olduğunun hüküm altına alındığını, aylık brüt maaşının, iş sözleşmesinde 9.000,-TL + (1/3) 9.000,-TL olarak gösterilmiş olmasına karşılık, SGK’na bildirimlerde, işe başladığı tarih olan 15.09.2008 tarihinde, 2008 yılı 2. Altı aylık dönemi için SSK tavan ücret olan 4.151,70TL üzerinden bildirim yapıldığını, işten ayrıldığı 22.11.2018 tarihinde ise işe girişindeki brüt maaşı ile SSK tavan ücreti arasında davalı lehine bulunan fark gibi bir farka ait kayda dosya kapsamında rastlanmadığı nedeniyle maaşının, 2018 yılı SSK tavan ücreti olan 15.221,40 TL olduğu düşünülerek ve 4857 sayılı İş Kanununun 32.maddesi kapsamında süreklilik arz eden 1/3 oranındaki ikramiyesinin de dahil edilerek yapılan hesap neticesinde; Aylık brüt maaş tutarının; Son maaşı olan 15.221,40 TL + ((1/3) X 15.221,40) TL = 15.221,40 + 5.073,80 = 20.295,20 TL olduğunu, buna göre davalının 12 aylık brüt maaş tutarının; 20.295,20 x 12 = 243.542,40 TL olduğunun hesaplandığını, davacı … ile davalı …’in, aralarındaki “rekabet yasağı sözleşmesi”nin davalı tarafından ihlali konusundaki uyuşmazlık için alınan 01.02.2021 tarihli kök ve 13.09.2021 tarihli bilirkişi ek raporu doğrultusunda yapılan hesaplama sonucunda; takdir mahkemeye ait olmak üzere davalı …’in davacı şirkete, 12 aylık brüt maaşı karşılığında 243.542,40 TL (İki yüz kırk üç bin beş yüz kırk iki TL, kırk kuruş) olduğu belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Davalı eyleminin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, haksız rekabet olması halinde sözleşmede cezai şart belirtildiğinden bahisle tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15/03/2022 tarih, 2019/11-47 Esas, 2022/315 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; işçinin iş sözleşmesinin devamı süresince işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Dürüstlük kuralı bu yükümlülük bazı durumlarda sözleşmenin sona ermesinden sonra da belli bir süre devam etmelidir. Zira işçinin çalışması esnasında elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması işverenin haklı menfaatlerine zarar verebilir. Buna karşılık, Anayasa’nın 48. maddesinde güvence altına alınan işçinin dilediği alanda “çalışma ve sözleşme özgürlüğü”, onun hayatını kazanması yanında yine Anayasa’da öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla (m. 5, 17) doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla iş sözleşmelerinde sözleşme sonrası rekabet yasağı kapsamında işverenin rekabet nedeniyle ortaya çıkabilecek haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğünün dengelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle hem 818 sayılı BK’da hem de 6098 sayılı TBK’da bu dengeyi sağlamaya yönelik özel düzenlemeler yapılmıştır. 6098 sayılı TBK’nin 444/1 maddesi; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinden söz edilebilmesi için ilk olarak işçinin fiil ehliyetine sahip olması ve iş sözleşmesinin kurulması sırasında veya iş ilişkisi devam ederken işçinin sözleşmenin sona ermesinden sonra rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün yazılı olarak iş sözleşmesine konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşmenin (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılması gerekmektedir. Fiil ehliyetine sahip işçi tarafından yazılı olarak yapılan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için iki temel şartın daha birlikte yer alması gerekir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin ilk şartı, işverenin bu sözleşme nedeniyle korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunmasıdır. Zira rekabet yasağının getirilmesindeki amaç, işçinin işyerinde öğrendiği üretim sırlarını veya işverenin işleri hakkındaki bilgisini iş ilişkisi sona erdikten sonra işverenle rekabet edecek tarzda kullanmasının önüne geçilmesidir. Bu husus 6098 sayılı TBK’nın 444/2 maddesinde “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. Dolayısıyla rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için iş ilişkisinin işçiye, “müşteri çevresi” veya “üretim sırları” ya da “işverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkânını sağlamasının yanında, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması hâlinde işvereni önemli nitelikte bir zarara uğratabilecek mahiyette olması aranmaktadır. Ancak, rekabet yasağı ihlâlinden bahsedilebilmesi için zararın fiilen gerçekleşmesi gerekli olmayıp, yakın ve önemli bir zarar ihtimalinin varlığı yeterli olmaktadır.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin bir diğer şartı ise işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemiş olmasıdır. Zira sınırsız ve ucu açık bir rekabet yasağının, işçinin çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracağı ve işçinin geçim kaynağı olan emeğini istihdam piyasasına sunamaması sonucunu doğuracağı açıktır. 6098 sayılı TBK’nın 445/1 maddesi “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekir; aksi takdirde rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir. Aynı husus 818 sayılı BK’nın 349. maddesinde; “Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir” şeklinde ifade edilmiştir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin yapıldığı sırada işçi fiil ehliyetine sahip değilse, yazılı şekil şartına uyulmamışsa, işçinin, işverenin müşteri çevresi, üretim sırları veya işyerinde yapılan işler hakkında bilgi edinme olanağı bulunmuyorsa ya da işverene önemli bir zarar verme ihtimali yoksa rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir” hükmünü haizdir. Buna göre bir sözleşmenin hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu sözleşme hangi Kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o Kanun hükümleri uygulanmalıdır. Dolayısıyla 818 sayılı BK döneminde yapılan bir rekabet yasağı sözleşmesi Kanun’un aradığı şartları taşımaması nedeniyle geçersiz ve hukuken bağlayıcı değilse bu sözleşmenin ihlâli 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşse dahi TBK’nın 445/2 maddesi ile düzenlenen hâkimin rekabet yasağına müdahale ve sınırlama yetkisi söz konusu olamaz. Zira 818 sayılı BK’da hâkime bu şekilde bir yetki tanınmadığı için rekabet sözleşmesi yapıldığı an geçersiz olur. Yapıldığı an geçersiz olan bir sözleşmenin ise TBK’nın 445/2 maddesi gereğince geçerli kabul edilip sınırlandırılması mümkün değildir.
TTK.’nun 54. maddesinde ; “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” Hükmü düzenlendiğini,
TTK.’nun 55. maddesinde ; “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcaları düzenlenmiştir.
TTK.’nun 54. vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet halleri örnek olarak sayılmış olup, bu kuralların temel amacının; rekabeti önlemek olmadığı, aksine tacirler arasında dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasını tesis etmeye yöneliktir.
TBK.’nun 396. maddesinde ise; “İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir.
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde mevcut olduğunu, rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde iş akdinin sona ermesinden sonra ortaya çıkmaktadır.
Taraflar arasında kurulmuş belirsiz süreli iş sözleşmesi örneği, davalı’ya ait iş yeri özlük dosyası,Davalıya ait SGK sicil dosyası, Görev tanımları, Personel Yönetmeliği cezai şarta ilişkin ilgili maddelerin olduğu sayfalar ve teslim formu, Davacı şirket organizasyon şeması, Gizlilik sözleşmesi, Davacı şirket iş alanı internet çıktıları, araç fotoğrafları ve tüm dosya kapsamına göre
Somut olayda … Otomotiv ve Sav. Sanayii A.Ş. Personel Yönetmeliğinin “gizlilik ve güvenliği sağlanması hakkında taahhütname” 6. maddesinde; “Çalışan hizmet akdinin kendi kusuru dışındaki bir sebepten dolayı … tarafından veya …’ın kusuru dışındaki bir sebepten dolayı kendisi tarafından sona erdirilmesinden sonra 1 yıl süresince, … nezdinde öğrendiği şirket bilgilerini değerlendireceği dolaylı veya dolaysız olarak rakip bir şirkette ücretli veya ücretsiz çalışmayacağını, bu konumdaki bir şirkete ortak olamayacağını veya bu tarz bir ticari faaliyeti kendi adına gerçekleştiremeyeceğini beyan, kabul ve taahhüt eder. Söz konusu kısıtlama Türkiye Cumhuriyeti sınırları ile sınırlıdır. Şu kadar ki yurt dışında gerçekleşip Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde … ile dolaylı veya dolaysız olarak rekabet etmeye yönelik gerçekleştirilen çalışmalar iş bu madde ile getirilen kısıtlamaların kapsamı dahilindedir.”,
Taahhütnamenin 10. maddesi ile “Çalışan bu taahhütname hükümlerine aykırı davranması durumunda, aykırı davranıştan kaynaklanan maddi ve manevi zararının tazmin edilmesini ve buna ilaveten kendisine çalışanın 12 aylık brüt maaşı tutarında cezai şart ödenmesini talep edebileceğini kabul etmektedir.” düzenlemelerinin yer almaktadır.
Davalı ile davacı şirket arasında 15.09.2008 tarihinde iş sözleşmesi imzalandığın bu sözleşme sonrasında davalının sırasıyla Tank Üretim Teknolojileri Geliştirme Müdürü ve Askeri Araçlar Üretim Müdürü olarak görev yaptığı 22.11.2018 tarihinde işten ayrıldığı ve 03.12.2018 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile dava dışı şirkette üretimden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak çalışmaya başladığı, davacı şirketin sivil araç üreten birimlerinde çalışmayan davalıya, bu sektöre yönelik rekabet yasağı getirilemeyeceği, işçinin askeri araç üretimine ilişkin pazarda, sınırlı sayıda rakibin bulunduğu, alıcının tek olduğu dikkate alındığından, başka bir ülkede faaliyet gösteren teşebbüslerine ilişkin olarak da rekabet yasağı getirilebileceği, rekabet yasağının işlerin türü bakımından işverenin faaliyette bulunduğu iş alanı ve çalışanın yürüttüğü iş konusu ile sınırlı olarak yapılmasının gerektiği, işverenin tüm faaliyet alanının rekabet yasağına konu edilemeyeceği, işçinin işverene rakip olmayan teşebbüslerde çalışmasını yasaklayan rekabet yasağı sözleşmesinin konu bakımından geçerli olamayacağı, davalının davacı şirkette askeri araçlara yönelik olarak çalıştığı anlaşılmıştır.
Emsal Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 13.05.2022 tarih, 2020/1388 Esas, 2022/652 karar sayılı kararında aynı konuda istinaf istemi reddedildiği anlaşılmakla haksız rekabet koşulları oluşmadığından davanın reddine karar vermek ve aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
DAVANIN REDDİNE,
Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 4.158,03 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 4.077,33 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Davalı taraf vekil ile temsil edildiğinden Karar Tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca Hesaplanan ve takdir olanan 37.087,20TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/10/2022
Katip …
¸[e-imzalıdır]

Hakim …
¸[e-imzalıdır]