Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/692 E. 2022/803 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/692
KARAR NO : 2022/803

DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2018
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
K.YAZIM TARİHİ : 20/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilen 13.06.2012 tarihli sözleşme ile müvekkili şirket ile dava dışı idare arasında akdedilen 26.03.2012 tarihli sözleşme kapsamında müvekkili şirket yükümlülüğünde bulunan “İstanbul İli Sultanbeyli ilçesi 400 Yataklı Devlet Hastanesi ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İnşaatı” işinin alt yüklenici olarak davalı şirketin yüklenimine bırakıldığını, bu sözleşme ilişkisine göre dava dışı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Toplu Konut İdaresinin iş sahibi, müvekkili şirketin yüklenici ve davalı şirketinde alt yüklenici olduğunu, davalı şirketin işyeri tesliminden sonra 2014 yılı Ağustos ayına kadar bir kısım imalatları gerçekleştirdiğini, bu süreçte kendisine nakit para ve çeklerle ödeme yapıldığını, fiziki gerçekleşme oranının ödeme oranlarının gerisinde kaldığını, davalı şirketin iş programının çok gerisinde kalmış olması ve sahada çalışmaların durması nedeniyle 11.08.2014 tarihli ihtarname keşide edilerek işin KDV dahil toplam bedeli olan 64.679.919,00 TL’nin 97,75’üne denk gelen tutar olan 63.222.312,99 TL’nin ödenmiş olduğunu, buna karşın işin fiziki gerçekleşmesinin bu oranının çok altında kaldığı ifade edilip 15 günlük süre verilmek suretiyle işin, iş programında öngörülen seviyeye getirilmesi gerektiğinin ihtar edildiğini, bu ihtarnameye rağmen hiçbir ilerleme sağlanamaması nedeniyle bu kez 23.09.2014 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, müvekkili şirketin sözleşmenin feshedilmesinden sonra …….D. İş dosyası kapsamında 13.10.2014 tarihinde mahallinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alındığını, alınan rapor neticesinde işin fiziki gerçekleşmesinin %63,63 olarak tespit edildiğini, çeklerin hukuki durumunun ise müvekkili şirketçe nakit olarak yapılan ödemelerin dışında kalan ve ödeme yerine geçmek üzere davalı şirkete verilen çeklerin bir kısmının tahminlerine göre davalı şirket uhdesinde bulunduğunu, bir kısmının ise iyi niyetli olmayan 3. kişilere ciro edilmiş bulunduğunu, dava konusu edilen çeklerin bir kısmının icra takibine konu edilmeden önce ödendiğini, bir kısmının icra takibine konu edildikten sonra ödemeye konu olduğunu, bir kısmının icra takibine konu edildiği halde herhangi bir ödeme yapılmadığını ve bir kısmının ise henüz icra takibine konu edilmediğini belirtilerek müvekkili şirketin alt yüklenicisi olan davalı şirket arasındaki sözleşme ilişkisinin sonlanmış olması nedeniyle işin tasfiye kesin hesabının çıkarılmasına, bu kapsamda müvekkili şirketin yüklenici sıfatıyla alt yüklenici olan davalı şirkete eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında 203 adet çek nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine, müvekkili şirketin daha önceden çeşitli nedenlerle ödemek zorunda kaldığı imalat bedelini aşan ödemelere mahsuben şimdilik 10.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı tarafa usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalı süresinde cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
DELİLLER:
Sözleşmeler, hakedişler, yapılan işlemlere ilişkin idare ile davacı ve davacı ile alt yüklenici arasında düzenlenen belgeler,
Tasfiye edilen işle ilgili olarak idarece yapılan ikmal sözleşmesine ilişkin evraklar,
İcra takip dosyaları, nüfus kayıtları, SGK kayıtları, Ticaret Sicil Gazetesi ve Memurluğu Kayıtları,
Yapılan işe ilişkin idare ile davacı ve davacı ile alt yüklenici arasında düzenlenen belgeler.
Davacı … İnş. Tarım Tur. Pet. Oto. San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından Ankara …Noterliği kanalı ile … İnş. Yapı End. Taah. San. ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ye gönderilen 11.08.2014 tarih 25899 yevmiye no’lu ihtarnamesinde özetle sözleşme bedelinin %97,75’lik kısmının ödenmesine karşın sözleşme ile üstlenilen işin yalnızca %68,50’lik kısmının tamamlandığının tespit edildiğini; ihtarnamenin tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde yüklenilen işin ödenen bedel seviyesine getirilmesi gerektiğinin ihtar edilmiştir.
Davacı … İnş. Tarım Tur. Pet. Oto. San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından Ankara … Noterliği kanalı ile … İnş. Yapı End. Taah. San. ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ye gönderilen 23.09.2014 tarih 30202 yevmiye no’lu ihtarnamesinde özetle 2014 yılı Ağustos ayı itibari ile işin yarım bırakıldığını, sözleşme konusu işi kararlaştırlan bedel ve sürede tamamlanamayacağı hususunda yeterli kanaat oluştuğundan bahisle “Sözleşmenin feshine ilişkin şartlar” başlıklı 23. maddesinin J bendi, K bendi ve G bendi uyarınca sözleşmenin derhal ve tazminatsız olarak feshedildiği ihtar edilmiştir.
….D. İş sayılı dosyası alınan 05.12.2014 tarihli Bilirkişi Raporunda “..Alft Yüklenici … İnş. Yapı End. Taah. San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan işlerde tamamlanma oranı %63,63’tür. KDV hariç 54.810.000,00 TL’lik işin 34.872.962,63 TL’si tamamlanmıştır.” belirtildiğini,
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesinden İstinabe yoluyla alınan 29/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda; verilen 10 günlük süreye rağmen ancak rapor tarihine kadar davalı tarafından ticari defterlerini mahkemeye ibraz edilmediğini, veya incelenmek üzere yer bildirilmediğinden davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenemediğini, davalı şirketin ticari defterlerini tebligata rağmen ibraz etmemeleri nedeniyle, davalı tarafın ticari defterlerinin incelenemediği bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 30/09/2021 tarihli raporda; Davacı tarafından davalının yükleniminde bulunan işin sözleşmenin imzalandığı tarihten 832 gün sonra iş programına göre geride kalınması ve işin tamamlanamayacağının anlaşılmasından bahisle feshedildiği, İstanbul Anadolu … Sulh Hukuk Mahkemesi … D. İş sayılı dosyası kapsamında davalı alt yüklenicinin sözleşme kapsamında yaptığı iş bedelinin tespit tarihi itibariyle; 34.872.962,63 TL ve %63,63 seviyesinde olduğu, yapılması gereken iş bedelinin ise sözleşme süresine göre yaklaşık olarak ((54.810.000,00/1050)x832)-43.430.400,00 TL olarak gerçekleştiği ve bu miktarın yapılan iş miktarının X24,5 üzerinde bulunduğu, fesih tarihi itibariyle aradan geçen 832 gün içinde yapılması gereken işin %24,50 seviyesinde gerisinde kalınmış olmasına bağlı olarak, kalan 218 günde alt yüklenici tarafından eksik kalan %36,37 oranındaki işin tamamlanmasının beklenmesinin teknik olarak mümkün olmayacağı, feshin haklı nedene dayandığının kabulü halinde sözleşme eki şartname ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye hesabının yapıldığını, Fesih İtibariyle Yapılan İş Bedeli 34.872.962,63 TL, KDV Tutarı : 6.277.133,27TL, Toplam İş Bedeli : 41.150.095,90TL, %3 Stopaj (34.872.962,63 x0,03) : (-) 1.046.188,88 TL, KDV Tevkifatı (2/10) :(-) 1.255.426,65 TL, Tasfiye Hak Ediş bedeli 38.848.480,37 TL olduğunu, sözleşme fesih tarihi itibariyle davalı alt yüklenici tarafından gerçekleştirilen işlere ait bedelin KDV dahil 41.150.095,90 TL olduğunu, yapılan ödemeler hariç Tasfiye Hak Ediş bedelinin 38.848.480,37 TL olarak hesaplandığını, davacı lehine delil niteliğindeki defter kayıtlarına göre davalıya borcunun bulunmadığı aksine davalıdan 11.899.023,94 TL alacaklı olduğunu, defter kayıtları dışında yapılan hesaplamada; davacının davalıya ödemesi gereken tasfiye hak ediş bedeli 38.848.480,37 TL, davacının davalıya çekler dışında yaptığı ödeme ve ödeme yerine geçen meblağ toplamının 13.166.156,11 TL, net çek meblağı 41.868.491,38 TL (Davacının, davalı şirkete verdiği çekler 43.573.454,20 TL iade edilen çekler 1.704.962,82 TL) bu tutarlar toplamı 55.034.647,49 TL olarak hesaplanmakla, bu tutardan tasfiye hak ediş bedeli olarak hesaplanan 38.848.480,37 TL’nin tenzili ile fazladan ödenen tutarın 16.186.167,12 TL olduğu bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve alacak davası olduğu ve 203 adet çekin bedelsiz olduğunun tespiti akdolunan sözleşme ile işin teslim edilip edilmediği iş yapılmış ise oranı, sözleşmenin haklı neden ile fesih edilip edilmediğini, bedel ödenmiş ise miktarı yapılan işe göre fazla ödeme olup olmadığına ilişkindir.
Davaya konu alacak bakımından ispat yükü davacı tarafta olmakla birlikte ticari davalarda, ya da iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatlanmalıdır. Ticari defterler kesin delillerdendir. Davacıda dava dilekçesinde ticari defterlere dayanmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26.09.2018 tarih, 2018/2696 Esas ve 2018/3431 karar sayılı ilamına göre Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri Yasa’da belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır….” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 27.06.2016 tarih, 2015/6424 Esas ve 2016/3931 Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir.
Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı HMK’nun 222. maddesinde ” (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1) (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” olarak ifade edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/06/2021 tarih ve 2017/15-2331 Esas, 2021/739 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere: Tam iki tarafa borç yükleyen “Eser sözleşmesi’’ ise; sözleşmenin imzalandığı ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olayda uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 355. maddesinde “istisna akdi” olarak adlandırılmış olup, “İstisna bir akittir ki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder” şeklinde ifade edilmiş; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 470. maddesinde de, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Taraflara karşılıklı borç yükleyen eser sözleşmelerinde; “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsur bulunmaktadır. Bu sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle; iş sahibi de bu çalışma karşılığında yükleniciye bedel ödemekle yükümlüdür. Eser sözleşmeleri açısından teslim; yüklenici tarafından, sözleşmenin amacına uygun olarak meydana getirilen ve nesnel ölçüler içerisinde kullanılabilir durumda bulunan sonucun (eserin), ifa zamanında (vâdede-süresinde) iş sahibinin zilyetliğine ve kullanımına sunulması veya varsa zilyetliğe ve kullanılmaya engel hâlin kaldırılmasıdır (Selimoğlu, Y. E. : Eser Sözleşmesi, Ankara 2017, s. 138). Başka bir deyişle eser sözleşmelerinde teslim, yüklenicinin tamamladığı eseri, sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hâkimiyetine geçirmesi olarak da tanımlanabilir. TBK 471. maddesinde düzenlenen hüküm uyarınca yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, basiretli bir tacir, iş adamı ve işinin ehli bir teknik adam gibi davranıp, eser sözleşmesi ilişkisine girerek bir işi üstlenirken ekonomik gücünü, ekipmanını ve uzmanlığını en iyi biçimde değerlendirip, yeterli görmemesi durumunda o işi üstlenmekten kaçınmak zorundadır. Aksi hâlde, bunun sonuçlarına katlanır ve meydana gelen zarardan sorumlu tutulur.
Eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda karine olarak akdî ilişkinin devam ettiği, yüklenicinin işi bırakmadığı, işyerini terk edip gitmediği sürece gerçekleştirilen iş ve imalatların yüklenici tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Yüklenicinin işi teslim etmesi ya da eksik olarak bırakıp gitmesi veya sözleşmenin feshinden sonra bu tarihler itibariyle eksik ve kusurlu imalatlar belirlenmiş ise, bunları da karine olarak iş sahibinin giderdiği; teslim, fesih ya da terkten sonra yüklenicinin saptanan eksik ve ayıpları işe devam ederek giderdiği iddiasını yasal delillerle ispatlaması gerektiği kabul edilmektedir. Buna göre teslim, terk ya da fesih tarihine kadar karine yüklenici lehine olup, aksinin ispatı iş sahibinin yükümlülüğündedir. Teslim, fesih ya da terkten sonra ise karine iş sahibi lehinedir ve bunun aksini ispat külfeti yükleniciye aittir.
Karine olarak akdî ilişkinin devam ettiği sürece gerçekleştirilen iş ve imalatların yüklenici tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Yüklenicinin işi teslim etmesi ya da eksik olarak bırakıp gitmesi veya sözleşmenin feshinden sonra bu tarihler itibariyle eksik ve kusurlu imalatlar belirlenmiş ise, bunları da karine olarak iş sahibinin giderdiği; teslim, fesih ya da terkten sonra yüklenicinin saptanan eksik ve ayıpları işe devam ederek giderdiği iddiasını yasal delillerle ispatlaması gerekmektedir.
Somut olayda Davacı … İnş. Tarım Tur. Pet. Oto. San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile dava dışı TOKİ arasında 26.03.2012 tarihli “İstanbul İli Sultanbeyli İlçesi 400 Yataklı Devlet Hastanesi İle Altyapı Ve Çevre Düzenlemesi İnşaatı İşine Ait Sözleşme” akdedilmiş olup anılan sözleşme kapsamında Konvansiyonel Kalıp Sistemiyle Sağlık Merkezi İnşaatı İşi 13.06.2012 tarihli “Alt Yüklenici Sözleşmesi” ile davalı … İnş. Yapı End. Taah. San. ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin yüklenimine bırakıldığı, bu durumda yüklenici davalının asli görevinin üstlendiği işi sözleşme, fen ve teknik kurallara göre iş programına göre zamanında yerine getirmek, iş sahibi davacının ise görevi de yapılan işin bedelini sözleşme şartlarında zamanında ödemektir.
Davalının 2014 yılı Ağustos ayına kadar bir kısım imalatları gerçekleştirdiği, bu süreçte davalı şirkete nakit para ve çeklerle ödeme yapıldığını, ancak fiziki gerçekleşme oranının ödeme oranlarının gerisinde kaldığı ve sahada çalışmaların durduğundan bahisle davacı tarafından davalıya Noter aracılığı ile 11.08.2014 tarihli ihtarname keşide edilerek 15 günlük süre verildiği ve davacı tarafından 23.09.2014 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen 13/06/2012 tarihli Alt Yüklenici Sözleşmesinin 8. maddesinde sözleşmenin imzalandığı tarihte işe başlanacağı ve sözleşme kapsamındaki işlerin davalı Ait Yüklenici tarafından 1050 gün içinde tamamlanacağı kararlaştırılmış olup buna göre işin bitim tarihinin 29.04.2015 olduğu, Alt Yüklenici Sözleşmesinin 23.maddesinde “Onaylanmış iş programını 10 günden fazla geriye kalması, işi süresi içerisinde bitirmemesi veya bitiremeyeceğinin anlaşılması, şartnamelere uygun iş yapmaması veya üretmemesi, sözleşme şartlarından bir veya birkaçını yerine getirmemesi halinde sözleşmeyi tek taraflı olarak derhal feshetmek, teminatını gelir kaydetmek ve alacaklarına el koymak hakkına sahiptir.” hükmü yer aldığını, aynı maddenin devamında “G-) Alt yüklenicinin acze düşmesi veya tasfiyeye girmesi, hakkında yapılan takipler nedeniyle iki veya daha fazla icra dosyası olması nedeniyle mallarının ve alacaklarının haczinin talep edilmesi aleyhine iflas takibi yapılması veya konkordato talep etmesi, J-) İş sahibinin yazılı ikazlarına rağmen işleri sözleşme şartlarına uygun olarak yürütmemesi veya sözleşme uyarınca üstlendiği yükümlülükleri ihmalde ısrar etmesi, K-) İş sahibinin, alt yüklenicinin yetersizliğini veya şarısızlığını tespit etmesi veya alt yüklenicinin işleri zamanında yetiştirmeyeceği kanaatine varması,” hükmünü içermektedir.
İstanbul Anadolu …. Sulh Hukuk Mahkemesi … D. İş sayılı dosyası kapsamında davalı alt yüklenicinin sözleşme kapsamında yaptığı iş bedelinin tespit tarihi itibariyle 34.872.962,63 TL ve %63,63 seviyesinde olduğu, yapılması gereken iş bedelinin ise sözleşme süresine göre yaklaşık olarak ((54.810.000,00/1050)x832)-43.430.400,00 TL olarak gerçekleştiği ve bu miktarın yapılan iş miktarının üzerinde bulunduğu, fesih tarihi itibariyle kalan 218 günde alt yüklenici tarafından eksik kalan %36,37 oranındaki işin tamamlanmasının beklenmesinin teknik olarak mümkün olmadığı, sözleşme fesih tarihi itibariyle davalı alt yüklenici tarafından gerçekleştirilen işlere ait bedelin KDV dahil 41.150.095,90 TL olduğu, yapılan ödemeler hariç Tasfiye Hak Ediş bedelinin 38.848.480,37 TL olarak hesaplandığın davacı tarafından yapılan feshin sözleşmenin 23.maddesi uyarınca haklı nedene dayandığı; davacı defter kayıtlarına göre davalıdan 11.899.023,94 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla dava dilekçesine göre 10.000,00 TL alacak olarak açılan kısmi davanın değerine nazaran davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
6100 sayılı Kanunun 189. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, bir hususun belirli delillerle ispatını ancak kanun emredebilir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür (TMK m.6). İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190). Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir (HMK m. 200).
Ancak, HMK 201.maddesine göre senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Davaya konu olan 203 adet çek TTK.nun 780. maddesindeki unsurları taşıyan kambiyo senedi niteliğindedir.
Yargıtay HGK’nun 13.06.2018 tarih, 2017/19-1627 2018/1187 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere ”Kıymetli evrak ve bu bağlamda bir kambiyo senedi, içerdiği hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülemediği ve başkalarına da devredilemediği vasıflı ve soyut bir borç ikrarıdır ( 6102 s. TTK m.645 ve Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2.b., Ankara 1997, s.975; Kınacıoğlu, N.: Kıymetli Evrak Hukuku, 5.b., Ankara 1999, s.247). Soyutluk (mücerretlik) ise senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamaması anlamına gelir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir (Öztan, s.173; Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 15.b., İstanbul 2001, s.25).
Türk hukuk öğretisinde kambiyo senetlerinin içerdiği hakkın doğumu konusundaki baskın görüş sözleşme teorisi ile açıklanmakta bu da güven ilkesi ile desteklenmektedir. Bu teoriye göre kambiyo senedinin düzenlenmesi ile içerdiği hak derhal vücut bulmaz, borcun doğumu için ayrıca senedin borç altına girmek kastıyla lehdara da verilmesi yani teslime ilişkin bir de ayni sözleşmenin mevcudiyeti gerekir (Bozer, A./Göle, C.: Kıymetli Evrak Hukuku, 7.b., Ankara 2017, s.21; Yılmaz, A.L.: Kambiyo Senetlerinde Def’iler, İstanbul 2007, s.51; Öztan, s.106; Kınacıoğlu, s.30 vd.). Bu sözleşmenin kurulması Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri gereği karşılıklı ve aynı yöndeki iradelerin açıklanması ile mümkündür. İradelerin açıklanması ve sakatlanması konusunda da aynı Kanunun hükümleri dikkate alınır.”
Kambiyo senetleri ile bunların düzenlenmesine temel teşkil eden asıl borç ilişkisinden soyut bir borç oluşturduğundan ve çeki elinde bulunduran kişinin ayrıca alt ilişkiyi ispatlamak zorunluluğu olmadığından davacı tarafça da çeklere yönelik iddia ispatlanamadığından davacının 203 adet çekle ilgili menfi tespit davasının reddine karar vermek ve aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE;
1.203 adet çeke dayalı menfi tespit davasının reddine,
2.Alacağa ilişkin davanın kabulü ile 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Fazlaya ilişkin istemin saklı tutulmasına,
4-Alınması gereken 683,10 TL harçtan peşin alınan 341,55TL’nin düşümü ile eksik 341,55 TL harcın davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan toplam 382,55 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf vekil ile temsil edildiğinden Karar Tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca kabul edilen miktar üzerinden Hesaplanan ve takdir olanan 9.200,00 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti 10.000,00 TL, davetiye ve müzekkere tebligar gideri: 355,75 TL olmak üzere toplam 10.355,75 TL yargılama giderinin kabul oranına göre hesaplanan 5.177,87 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/10/2022
Katip …
¸[e-imzalıdır]

Hakim …
¸[e-imzalıdır]