Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/210 E. 2021/240 K. 29.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/210
KARAR NO : 2021/240

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/03/2018
KARAR TARİHİ : 29/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili, inşaat şirketinde yapacağı işler için davalı ile kararlaştıkları ürün/ mal teslimi için anlaştıklarını, davalının talebi üzerine müvekkili tarafından borçlu şirkete peşin avanslar verildiğini, ve davalının mal teslimi ise gerçekleşmediğini, müvekkili tarafından davalının POS cihazından avans olarak ödediği 24.03.2016 tarihinde ve aynı günde dört seferde ayrı ayrı 25.000,00TL olmak üzere toplamda 100.000,TL.’yi davalıya ödediğini, malların teslim edilmesi için müvekkilinden tekrardan avans talebinde bulunan davalıya, 06.06.2016 tarihinde 12.500,00TL.; ve yine 09.06.2016 tarihinde ise 17.500,00TL. ödeme yaptığını, davalının ürün ve mal teslim etmemesi üzerine müvekkilinin davalıyla diyaloğa geçmiş ancak davalı tarafça herhangi bir mal/ürün teslimi yapılmadığını, mal/ürün teslimi yapmayan davalı, müvekkilinin kendisine toplamda ödediği 130.000,00TL.’yi de bir türlü ödemeye yanaşmadığını, sürekli müvekkilini oyalayan davalının tutumu karşısında müvekkilinin, 17.03.2017 tarihinde davalı aleyhine ilamsız takip başlatıldığını, … Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasından davalıya gönderilen ödeme emrine karşı borçlu/davalı, “….. nolu dosyadan herhangi bir borcum yoktur….” demek suretiyle 27.03.2017 tarihli itiraz dilekçesi ile takibi durdurduğunu, dosyada mevcut ve davalıya ödeme emri ile tebliğ edilen slip içeriklerine davalı/borçlu, herhangi bir itirazda bulunmadığını, davalı/borçlu, hacizden kurtulmak ve süre kazanmak için haksız ve kötü niyetli olarak mesnetsiz itirazda bulunduğunu, İtirazdan sonra bile davalı, kısmi de olsa ödeme yapmadığını, davalı, bu bedeli müvekkiline geri ödediğini veya karşılığından müvekkiline mal/ürün/hizmet teslim ettiğini yazılı belgelerle ispatlamak suretiyle borçlu olmadığını ispatlaması gerekeceğini, davaya sebebiyet veren davalı aleyhine icra takibine devam edebilmek ve alacağı tahsil etmek amacıyla davalının haksız, mesnetsiz ve kötü niyetle yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, alacak miktarına takip tarihinden itibaren değişen oranda işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline, davalının haksız ve kötü niyetle yaptığı itirazla duran takip nedeniyle % 20’dan az olmamak kaydıyla İcra İnkar Tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili 07.01.2021 tarihli dilekçesinde; 14.12.2020 tarihli duruşmada “Davacı vekiline yemin deliline dayanıp dayanmadığı hususunda beyanda bulunmak ve eğer yemin deliline dayanıyor ise yemin metnini sunmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine aksi halde bu yöndeki delilinden vazgeçmiş sayılacağı hususundaki ihtaratına” karar verildiğini, Davacı tarafa yemin metnini sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine ve aksi halde bu yöndeki delilinden vazgeçmiş sayılacağı konusunda ihtarda bulunulmasına rağmen davacı taraf bu süre içinde yemin metnini Mahkemeye sunmadığını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 94/3 uyarınca “Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” Kesin süre içinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yapılmasına kural olarak imkân yoktur. Açıklanan nedenler ve gösterilen maddeler uyarınca verilen kesin süre içerisinde yemin metni sunulmadığından, sürenin bitim tarihinden itibaren mahkemeye sunulmuş veya sunulacak yemin metnine itibar edilemeyeceğini, 10.12.2019 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda taraflar arasında ticari ilişki bulunduğuna dair herhangi bir tespit yapılamadığı belirtildiğini, davacı tarafça ticari ilişki ve dolayısıyla dava ispatlanamadığından haksız davanın reddi gerektiğini,
Her ne kadar davacı taraf davalının slipleri çektiği ve adına kayıtlı … T.A.Ş. … Şubesine müzekkere yazılmasını talep etmiş ve tanık bildiriminde bulunmuşsa da dosyanın 2018 yılında açıldığı ve bu tarihe kadar 9 celse duruşma yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda delil bildirme ve toplama süresinin sona erdiği izahtan vareste olduğunu, yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi, mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağı düzenlenmiş olup 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemeyeceğini, davacı taraf bu aşamada yeni deliller bildirerek kanunun açık madde hükümlerine aykırı davranarak iddiasını genişlettiğini, davacının yeni delil sunmasına muvafakat etmediklerini, dolayı bu iddiaların değerlendirilmesi hukuka ve usule aykırı olacağını, tüm bu nedenlerle haksız davanın reddine ve haksız takip nedeniyle %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ:Dava, davalıdan satın alınacak mal karşılığı avans olarak verilen nakit ödemelerin, mal teslimi yapılmadığından bahisle, bedelsiz kalması nedeniyle, bu bedellerin iadesi için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin, davalıdan olan alacağı nedeniyle, davalı aleyhine POS cihazından çekilen 130.000,00-TL tutarın iadesi için … Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında ilamsız haciz yolu ile icra takibine geçildiğini, takip borçlusunun borca itirazı üzerine takibin durdurulduğu, sonrasında eldeki davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dava, takip talebine itiraz edilen alacaklının alacağının varlığını genel hükümlere dayanarak ispat suretiyle itirazın iptali istemine ilişkindir. (İİK m.67)
Davalı, aleyhine yürütülen icra takibinde, süresinde verdiği dilekçesi ile “ … nolu dosyadan herhangi bir borcum yoktur. Borca itiraz ediyorum…” şeklinde beyanda bulunmuş ve takip konusu borca itiraz ettiklerini bildirmiştir.
Mevcut ticari ilişkiden dolayı davacının davalıdan olan alacağının tayin ve tespiti bakımından taraflara ait ticari defterler üzerinde inceleme yapılarak, SMMM bilirkişiden aldırılan 29/04/2019 tarihli bilirkişi raporu, davacı yanın defterlerinin incelenmesi için Tavşanlı 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden Talimat yolu ile aldırılan 30/10/2019 tarihli bilirkişi raporu ve mahkememiz tarafından aldırılan 10/12/2019 tarihli ek bilirkişi raporu alınmıştır.
Ticari defter ve bağlı kâğıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan 29/04/2019 tarihli kök ve 10/12/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda; dava dosyasına emtia tesliminde anlaşıldığına dair herhangi bir belge sunulmadığı, davacı tarafın 24/03/2016 tarihinde (4×25.000=) 100.000-TL 06/06/2016 tarihinde (1 işlem) 12.500-TL, 09/06/2016 tarihinde (1 işlem) 17.500-TL tutarında olmak üzere toplam 130.000,00-TL tutarında işlem yaptığı, 24/03/2016 tarihinden 100.000-TL ödeme yapılmasına müteakip teslim gerçekleşmemesine rağmen, şirketten emtia teslim alınmamasına rağmen 74 günlük süre sonunda 12.500,00-TL ve takip eden 3 gün sonra 17.500,00-TL daha kredi kartı ile işlem yapılarak bedel ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, dava dosyasına sunulan form Bs beyannamelerinde davalı şirket tarafından mal teslimine hizmet ifasına ilişkin fatura düzenlendiğine dair tespitin yapılamadığı, davacı tarafın dava dosyasına taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğuna iş bu ticari ilişki kapsamında takip ve dava konusu slipler ile ödeme yapıldığına, yapılan ödemelerin avans ödemeleri olduğuna ödeme karşılığı emtianın teslim alınmadığına dair dava dosyasına herhangi bir belge sunulmadığı, davacı ticari defterler kayıtlarının incelenmesi sonucunda dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunda taraflar arasında ticari ilişki bulunduğuna iş bu ticari ilişki kapsamında dava ve takip konusu ödemelerin yapıldığına dair tespitin yapılamadığı, davalı şirket ticari defter ve kayıtlarına ulaşılamadığı, mahkemece davacının davalıdan alacak talebinde bulunabileceğinin değerlendirilmesi durumunda takip tarihi olan 17/03/2017 tarihinde 130.000,00-TL alacak talebinde bulunabileceği, bildirilmiştir.
Ticari defter ve bağlı kâğıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu talimat yolu ile alınan 30/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın resmi defter ve belgelerinin işletme defteri olduğu, ….Noterliğinin 18/012/2015 tarih ve …. yevmiye nolu olduğu, işletme defterinin açılış ve kapanış tasdikine tabi olmadığı, Ticari defterlerinde davalı tarafla ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığı, davacının resmi defter ve belgelerine göre yapılan ticari muameleyle ilgili herhangi bir kaydın bulunmaması ve kayıtların birbiriyle karşılaştırma imkanının olmaması ve işletmenin iktisadi ve mali durumunu göstermemesi nedeniyle delil olma özelliğinin bulunmadığı, bildirilmiştir.
Akdi ilişki, mal teslimi ve mal bedeli çekişme konusu olduğundan davacının öncelikle akti ilişkiyi ispat etmesi gerekir. Davacı delil olarak, banka ödeme kayıtları, ticari defterlere delil olarak dayanmış ise de, bunlarda davalının herhangi bir imzası veya kabulü yoktur. Yapılan defter incelemesinde de, takibe dayanak ödemelerin davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı anlaşılmıştır. Havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Sunulan delillere göre ispat yükü kendisinde olan davacı iddiasını yazılı delillerle ispat edemediğinden, yemin delili hatırlatılmış, davacı yemin deliline dayanmamıştır.
Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2016/19-269 Esas, 2016/529 Karar sayılı ve 20.04.2016 ilamında “…Somut olayda davalının savunmasının vasıflı ikrar niteliğinde olduğu, kanıtlama yükümlülüğünün ikrar eden tarafa değil, vakıayı ileri süren tarafa ait olacağı,davalının beyanının ispat yükünü üzerine alacak nitelikte bir beyan olmadığı, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcut olduğu, bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu, Somut olayda, havaleci durumundaki davacı, değinilen yasal karine karşısında, davalıya yaptığı dava konusu havalenin, bir borcun ödenmesinden başka bir amaca yönelik bulunduğunu kanıtlama yükümü altındadır. Başka bir ifadeyle, havale kavramından hareketle yapılacak değerlendirmeye göre de, somut olayda kanıtlama yükümlülüğü davacıya aittir. Bu durumda; davacı, davaya konu ödemelerin ileride teslim alınacak mal karşılığı olarak gönderildiği yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür; buna bağlı olarak, davalının davacı ile aralarındaki ilişkiyi kanıtlama yükümlülüğü bulunmamaktadır. ” şeklindeki ilamı mevcuttur.
Emsal Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 05/06/2017 tarih ve 2016/396 E, 2017/9017 K, sayılı ilamın da “..
Borçlar Kanunu’nun 457 vd. (TBK.nun 555 vd) maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe (tıpkı onun özel biçimlerinden biri niteliğindeki çek gibi), bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. (Havale kavramı hakkında geniş bilgi için bkz: Prof. Dr. Arif B.Kocaman. Türk Borçlar Hukukunda Havale, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 2001; Yargıtay’ın bu konudaki uygulamasına örnek olarak: 11.Hukuk Dairesi’nin 28.9.1992 gün ve 1991/1956- 1992/9316 sayılı kararı).. ” şeklindeki ilamı mevcuttur.
Toplanan delillere göre; Davacı takibe koyduğu alacak dayanağı olarak gönderilen banka havalelerine (POS kayıtlarına) dayanmakta ve bunların alınacak ürün için avans olarak gönderilen paralar olduğunu ileri sürmekte ise de, yapılan bu ödemelerinin avans olduğuna dair hiç bir yazılı delil ibraz edememiştir. Davalı süresinde ticari defterlerini ibraz etmemiş ise de, davacının ticari defterindeki kayıtlarında yapılan incelemede, ticari defterlerinde davalı tarafla ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığı, davacının resmi defter ve belgelerine göre yapılan ticari muameleyle ilgili herhangi bir kaydın bulunmaması ve kayıtların birbiriyle karşılaştırma imkanının olmaması ve işletmenin iktisadi ve mali durumunu göstermemesi nedeniyle delil olma özelliğinin bulunmadığı için dikkate alınmamıştır.
Bu durum karşısında; davacı tarafa iddialarının ispatı konusunda dayanmış olduğu yemin delili hatırlatılarak karşı tarafa yemin teklif edip etmedikleri konusunda beyanda bulunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş olup, davacı vekili dosyaya ibraz ettiği 23/12/2020 tarihli dilekçesinde; 14/12/2020 tarihli duruşmada verilen 1. Nolu ara kararla yemin metni hazırlayıp sunmak için 2 haftalık kesin süre verilmiş ise de söz konusu ara karar HMK’ya aykırı olduğundan yemin ara kararından dönülmesini, ispat külfetinin davalıda olduğunu, tanıklarının dinlenilmesini ileri sürerek yemin teklifinde bulunmamış ve dilekçe içeriği mahkemece yemin teklif edilmediği anlamında kabul edilmiştir.
Banka havalelerinde de gönderilen paranın ne amaçla havale edildiği açıklanmadıkça havalenin de mevcut bir borcun ifası amacıyla yapıldığı konusunda karine mevcuttur. Bu karinelerin aksini iddia edenin iddiasını yazılı delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Somut olayda davacı, yukarıda belirtilen karinelerin aksini iddia etmiş olup davalıya gönderdiği havalelerin sipariş edilen malların avansı olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda ispat külfeti davacı tarafta olup davacı davasını yazılı delillerle kanıtlayamadığı, avans olarak ödediği iddiasını yasal delillerle ispatlayamadığı düşüncesiyle davanın reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için başlatılan takipte davalının haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Davacının haksız ve kötü niyetli olduğu toplanan delillere göre ispat olunamadığından davalının tazminat talebi bu nedenle yerinde değlidir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
DAVANIN REDDİNE,
Harçlar Kanununa göre alınması gereken 59,40 TL harçtan peşin alınan 1.570,08 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 1.510,68 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Davalı taraf vekil ile temsil edildiğinden Karar Tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 16.300.00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
HMK 333. Maddesi uyarınca Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29.03.2021

Katip … Hakim …
¸[e-imzalıdır] ¸[e-imzalıdır]