Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/100 E. 2022/948 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/100
KARAR NO : 2022/948

DAVA : Yöneticinin Sorumluluğuna Dayalı Tazminat
DAVA TARİHİ : 02/02/2018
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
K. YAZIM TARİHİ : 29/12/2022

Mahkememizde görülen yöneticinin sorumluğuna dayalı tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi özetle; … kardeşin eşit pay sahipliğiyle kurulan müvekkili şirkette, şirket adına kayıtlı bulunan …. parselde bulunan taşınmazların, 17.03.2015 tarihinde alınan 2015/2 nolu yönetim kurulu kararı ile münferiden yetkili kılınan yönetim kurulu üyesi davalı … tarafından 5.500.000,00-TL bedelle dava dışı …’ya satıldığını, ancak, davalı tarafından satışı gerçekleştirilen taşınmazların, şirket aktiflerinin yarısından fazla ve önemli bir kısmını oluşturduğundan bu aktiflerin satılabilmesi için genel kurul kararı gerekli olduğunu, şirket aktiflerinin petrol ofisi, çiftlik ve ofisten oluşmakta olup yaklaşık 10.000.000,00-TL rayiç bedeli olan ve yolsuz tescili yapılan petrol ofisinin şirketin en önemli aktifi olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 538/2’inci maddesinde şirketin önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için genel kurul kararının gerekli olduğunu ve bu karar hakkında 421’inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarının uygulanması gerektiğini, söz konusu tescillerin hukuka aykırı olması sebebiyle taraflarıncı … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, müvekkili şirket ortaklarının tamamını uzun süredir tanıyan ve …’da emlakçı olan dava dışı … ile şirket ortaklarından davalı … …’in petrol ofisi satışı için görüştüğünü öğrenen müvekkili şirket ortaklarının, kendilerinin bu satışı istemedikleri ve izinlerinin olmadığını, satışın yapılması halinde bu satışın geçersiz olacağı konusunda … ile görüştüklerini, davalı …’in böyle bir görüşme yapmadığını ifade ettiğini, ancak buna rağmen müvekkili şirket ortaklarının bilgisi olmaksızın satışın gerçekleştiğini, diğer yandan, taşınmazların bedelleri ederinin çok altına satıldığını, tapu kayıtlarından satış bedellerinin oldukça düşük gösterildiğinin görüleceğini, satış bedelinin yalnızca 1.500.000.00-TL’sinin şirket hesabına havale yapılıp bu bedelinde davalı … tarafından oğlunun ya da oğlunun şirketinin hesabına aktarıldığını, kalan kısmının haricen alındığını, dolayısıyla satış bedelinin tamamının dava dışı … uhdesinde bulunduğunu, neticesinde 29.01.2018 tarihli Yönetim Kurulu Kararında, 29.01.2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliği bulunan davalı …’ in yetkisinin iptaline karar verildiğinin yer aldığını, şirketin münferit yetkilisi davalı … ve dava dışı …’nın müvekkili şirketi zarara uğratmak kastıyla kötü niyetli olarak eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ettiklerini belirterek, alacağı teminen davalının banka hesaplarına ihtiyati tedbir. konulmasına, şirket adına kayıtlı olup davalı tarafından 3. şahıs adına yolsuz tescili yapılan taşınmazların satışından kaynaklanan zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Açılan davacı şirketin dava dilekçesinde ve sonraki aşamalardaki hukuki dayanaktan yoksun beyanlarının gerçeklerle ve mevzuatla örtüşmeyip davanın reddi gerektiğini, müvekkilin şirket yetkilisi olduğu dönemde müvekkilin yaptığı satışın şirketin aktiflerinin yarısından fazlasını oluşturduğu iddia edilmesine rağmen şirket aktifleri incelendiğinde aslında müvekkilin satışını yaptığı taşınmazların şirket aktifinin yarısının oluşturmadığının görüleceğini, şirketin şu anki malvarlığı dava dilekçesinde belirtildiği gibi 10.000.000-TL’den çok daha fazla olduğunu, şirket adına kayıtlı petrol istasyonu, Gölbaşı’nda çiftlik ve banka hesaplarındaki aktiflerinin 10.000.000-TL’nin oldukça üstünde olduğunu, satılan taşınmazların, davacı şirketin aktiflerinin yarısından fazlasını oluşturmadığı için müvekkilinin yaptığı satışların yetkisi sınırları dahilinde olup genel kurulca bir karar alınmasını gerektirmediğini, davacı şirketin, kendi muhasebesinde kayıtlı işlemleri ve giderlerini göz ardı ederek adeta giderlerini hesaplamadan yalnızca gelirlerini hesaplamak suretiyle büyük bir hataya düşerek müvekkilleri zan altında bıraktığını, Müvekkili … …’in, söz konusu taşınmazları 5.500.000-TL’ye sattığı konusunda herhangi bir husumet bulunmadığını, müvekkilinin bedelin 1.500.000-TL’sini şirket hesabına yatırdığını, geri kalan kısımla şirket borçlarının ödendiğini, şirket hesabına yatırılan bedelin, giderler ve şirket borçlarının düşürülerek yatırılmış kısmı olduğunu, ekte sunulan satış 2010-2014 yılları arasında şirket muhasebe kayıt örneklerine göre müvekkilinin şirketin masraf ve borçlarında kullanılması için şirkete 30/09/2010 tarihinde 336.458,17 avro borç para verdiğini, kayıtlardan verilen borç paranın şirket giderlerine nerelerde kullanıldığının ve müvekkilinin şirketin yetkilisi olduğu dönemde kendi malvarlığından şirket işlerinin aksamaması için şirkete borç para verdiğinin görüleceğini, şirket ortaklarından olan diğer müvekkil … …’e bugüne kadar hak kazandığı hiç bir ortaklık payının verilmediğini, davalı …’ in bu durumu bildiği için taşınmazların satışının akabinde satıştan elde edilen bedelin 1.500.000-TL’sini o güne kadar olan şirketten alacaklarına mahsuben diğer ortak olan … …’e verdiğini, taşınmaz satış işlemlerinin yapıldığı esnada taşınmaz adına vergi borçları olduğunun öğrenilip müvekkilinin taşınmaz bedelinden 6.540-TL, 12.706,58-TL ve 37.400-TL olmak üzere taşınmazlara ait vergi borçlarını devir işlemleri sırasında ödediğine dair makbuz ve dekontlarını ekte sunduklarını, davacı şirketin dava dışı … … ve S. … İnş. Tur. Tic. Ltd. Şti.’ye iki adet kamyon satışı yapıp bedellerini bu şahıslardan peşinen aldığını, söz konusu kamyonlara davacı şirketin borçları nedeniyle haciz konulması ve yakalanması neticesinde dava dışı şahıslara kamyon bedellerinin iadesi mahiyetinde bedelleri toplam 285.000-TL olan iki adet senet verildiğini, müvekkili …’ in taşınmaz satışından alınan bedel ile vadesi gelmiş olması nedeniyle dava dışı olan kişilere borcunu ödediğini, taşınmazların satışının davacı şirketin haberi ve bilgisi dışında olduğu iddia edilmekte ise de 3. kişi … ile yapılan görüşmelerde diğer şirket ortaklarının da bulunup onların huzurunda anlaşmaya varıldığını, duruma tanık olan o dönem şirketin avukatlığını yapan Av. …’ nin aynı toplantıda bulunduğunu, taşınmaz satışı için … ile yapılan toplantının akabinde satış işlemine onay verilip şirket yetkilisi olarak müvekkili …’in geri kalan prosedürleri uyguladığını, Hatta …’ dan taşınmaz bedeline karşılık 500.000-TL’yi diğer ortak …’ in senet karşılığında tahsil ettiğini, müvekkilinin bugüne kadar şirketi zarara uğratacak ve yetkisini kötüye kullancak biri olmadığı ve olmayacağı yasal deliller nezdinde ayrıntılı inceleme yapıldığında açıkça ortaya çıkacağını belirterek müvekkiller aleyhine açılan haksız ve mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
ÖN İNCELEME: Mahkememizde yapılan ön inceleme duruşmasında yargı hakkı, görev ve yetki hususları, dava ve taraf ehliyetleri, dava şartları ve ilk itirazlar değerlendirilmiş, bu yönlerde bir iddia ve itirazda bulunulmadığı gibi Mahkememizin de görevli ve yetkili olduğu ve dava şartlarının tamam olduğu anlaşılmış; tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilmiş; taraflar sulhe ve arabuluculuğa teşvik edilmiş, ön inceleme duruşmasında hazır bulunan taraf vekilleri sulh olmalarının mümkün olmadığını ve arabuluculuğa başvurmak istemediklerini belirtmişlerdir.
DELİLLER: Tarafların delilleri toplanmış, davacı şirketin ticaret sicil kaydı, taşınmazın tapu kaydı ile banka kayıtları getirtilmiş, bilirkişilerden rapor alınmıştır.
Davacı vekili tarafından 17.03.2015 tarihli ve 02.03.2015 tarihli 2015/1 karar nolu Yönetim Kurulu Kararı, 20.01.2018 Tarihli Ankara Ticaret Odası Gayrimenkul Alım Satım Sözleşmesi ibraz edilmiştir.
Mahkememizce taşınmazın değerinin belirlenmesi için gayrimenkul değerleme uzmanından rapor alınmış, düzenlenen raporda sonuç olarak; Dava konusu taşınmazın davalı … tarafından şirket adına 28.01.2019 tarihinde 5.500.000,00 TL., bedelle satıldığı ve 1,500.000.00-TL’sinin şirket hesabına havale yaptığı hususunda uyuşmazlık olmadığı, dosyada mevcut bilgi belgeler doğrultusunda kalan 4.000.000,00 TL.nin 1.797.054,64 TL. sini 30.09.2010 tarihinde şirkete verdiği avroya mahsuben aldığı, 1.500.000,00 TL. sini diğer ortak olan … …’e verdiği, 500.000-TL’sinin diğer ortak …’in senet karşılığında tahsil ettiği, banka dekontları ve makbuzlardan tespit edilen toplam 96.849,09 TL lik vergi harç ödemesi yaptığı değerlendirildiğinde; alınan 5.500.000,00TL. satış bedelinden; 106.096,27 TL. (Yüzaltıbindoksanaltılirayinniyedikuruş)lik bir fark oluştuğu belirtilmiştir.
Mahkememizce yine taşınmazın değerinin belirlenmesi için gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi ile birlikte inşaat mühendisi de eklenerek, heyet olarak rapor alınmış, düzenlenen raporda sonuç olarak; Dava tarihi (02.02.2018) itibariyle değeri; 1129 ada 1 parselde; Arsa Bedeli + Yapı Bedeli=1.680.714,00 TL + 444 400 TL= 2.125.114 TL; 1130 ada 1 parselde; Arsa Bedeli + Yapı Bedeli=1.811.136,00 TL + 102,600 TL= 1.913.736 TL; Satış tarihi (26.01.2018) itibariyle; 1129 ada 1 parselde; Arsa Bedeli + Yapı Bedeli=1.636.823,00 TL+444.400 TL= 2.081.223 TL; 1130 ada 1 parselde; Arsa Bedeli + Yapı Bedeli=1.763.839,00 TL+ 102,600 TL=1.866.439 TL olabileceği belirtilmiştir.
Mahkememizce SMMM ve şirketler hukuku-hesap uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alınmış, düzenlenen ön raporda sonuç olarak; Sağlıklı bir değerlendirme, denetime elverişli bir rapor sunulabilmesi için; Davalı …’ in 30.09.2010 tarihinde şirkete verdiğini beyan ettiği 336.458,17 EURO tutarın şirkete verilmesine dair banka dekontunun, diğer ortak …’ e verilen 1.500.000 TL. nin banka dekontu, 500.000-TL’sinin diğer ortak Latif …’ e verilmesine dair dekontun, … …’ a verilen 10.11.2017 vade tarihli 150.000-TL. ve S…. Ltd.Şti. ne verilen 135.000-TL. lik senetlerin ödenme dekontlarının, …’ in 2010 yılı ve 2017-2018 yıllarını kapsayan hesap hareketlerini gösteren banka hesap ekstrelerinin, davacı şirketin 2010 yılı ve 2017-2018 yıllarını kapsayan hesap hareketlerini gösteren banka hesap ekstrelerinin, kısaca bu işlemlerin ne şekilde ve hangi nedenle intikallerinin belgelendirilmesi ve buna göre bir değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. (Bilirkişi heyeti ön raporunda belirtilen eksiklikler giderilmiştir.)
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ek raporda sonuç olarak; Satışa konu olan ve şirketin malvarlığından bir şekilde çıkarılan varlıklardan /aktiflerinden kalan kısmı, şirketin işletme konusunu/faaliyetini sürdürmeye yetmemesi, bir başka anlatımla, şirket faaliyetini devam ettiremeyecek hale gelmişse, elden çıkan kısmının “Önemli kısım” olduğunun söylenebileceği, davacı şirketin yönetim kurulu üyelerinden olan davalı …’in taşınmazların satışına ilişkin eyleminin 421.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği açık ise de, 438/2 madde kapsamında açık bir kanıya da varılamadığı, bununla birlikte, dosya kapsamı birlikte göz önüne alındığında, satış eyleminin, özellikle aktif toplamının dörtte biri civarında olduğu, şirketin faaliyetini de aksatmadan yürüttüğü hususu da gözetildiğinde; nihai taktir Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, genel kurul kararını gerektirecek nitelikte olmayabileceği, satış değeri ise 5.500.000,00 TL olduğuna göre satış ve dava tarihleri itibariyle taşınmazların, değerinden fazla tutarla satıldığının, dolayısıyla satış tutarı nedeniyle şirketin zarara uğratılmadığı, davalı tarafından sunulan ödeme belgeleri ve senetlerde dikkate alınarak satış bedelinin, şirket lehine kullanılıp kullanılmadığı hususuyla ilgili olarak: 06.08.2018 tarihli davaya cevap dilekçesi ekinde sunulan belgelerden, şirket muhasebe kayıt örnekleri, ticari defter niteliğini taşımadığı gibi, işlemler 10.10.2014 tarihinde sona erdiğinden (satış tarihinin 26.11.2018 olduğu nazara alındığında) değerlendirmeye alınmadığı, tapu harcı ve vergilerden oluşan bu beş kalem ödemenin 96.849,09 TL olduğu, banka dekontları ve tahsilat makbuzlarıyla kanıtlanan 96.849,09 TL’lik kamusal yükümlülük tutarı hesaplamada nazara alınırken, 285.000,00 TL’lik iki adet bono bedelinin ödendiğine ilişkin şirket kayıtlarında bir açıklık bulunmadığından dikkate alınmadığı, bunların dışında da özellikle satış tarihi 26.01.2018 den sonra, şirket lehine yapılmış bir ödemeye (son olarak gönderilen banka kayıtları da dahil) rastlanamamış, 26.01.2018tarihinde, satış işleminin alıcısı konumundaki … tarafından yatırılan 1.500.000,00 TL aynı tarihte, hesaptan çekildiği bu paranın kimin tarafından çekildiği, banka hesap ekstresinden tam olarak anlaşılamamış ise de, 1.500.000,00 TL’nin yatırıldığı konusunda, bir uyuşmazlık bulunmadığından, bu bedelin ödeme olarak nitelendirilmesi uygun görüldüğü, davalı yan, davaya cevap dilekçesinde; şirkete 30.09.2010 tarihinde 336.458,17 EUR borç para verdiğini ileri sürmüş ise de, raporda belirtildiği üzere, özellikle Akbank kayıtlarının incelenmesinden de anlaşılabileceği gibi, bu tarihlerde şirket kayıtlarına 30.09.2010 tarihi (öncesi ve sonrasında da, 2010 yılıyla sınırlı olarak)nde bu miktarın tümü ya da bölümler halinde ve de EURO veya TL olarak yatırılan bir tutara rastlanamadığı, dolayısıyla böyle bir tutarın, taşınmazın satış bedelinden düşülmesinin de söz konusu olmadığı, dava tarihi itibariyle; 3.903,150,91 TL nin Davalı …’in uhdesinde kalması muhtemel tutarı oluşturabileceği, bir kez daha yinelemek gerekirse, davalı yan tarafından; 336.458,17 EURO borç paraya, …’e verilen 1.500.000,00 TL’ye,…’e verilen 500.000,00 TL’ye, 150.000,00+135.000,00= 285.000,00 TL’lik bono bedellerine ilişkin belgeler sunulmadığı için bu tutarlar 3.903.150,91 TL’den düşülemediği belirtilmiştir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, TTK’nun 553.maddesine göre, yöneticinin sorumluluğuna dayalı tazminat davasıdır.
Davacı şirket vekili dava dilekçesi ile özetle, davalı …’in davalı … ile işbirliği içine girerek şirket taşınmazlarını ederinin altında … satışından kaynaklanan zararları sebebiyle alacakları olduğunu iddia ederek şirket adına kayıtlı olup davalı tarafından 3. Şahıs adına yolsuz tescili yapılan taşınmazların satışından kaynaklanan zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesi ile özetle, davacının iddialarının yerinde olmadığını, satıştan elde edilen gelirin şirket yararına kullanıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasındaki anlaşmazlık; davalı şirket yönetim kurulu üyesi olan …’in şirkete zarar verici eylemlerinin olup olmadığı, varsa şirkete ödenmesi gereken tazminat miktarı noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizce alınan taşınmazların değerlerinin tespiti hususunda inşaat mühendisi ve gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi heyetinin düzenlediği rapor ile SMMM ve şirketler hukuku-hesap uzmanı bilirkişi heyetinin düzenlediği ön rapor-ek raporun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli, gerekçeli ve hüküm vermeye elverişli olduğu görülerek hükme esas alınmıştır.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, ibraz edilen ve getirtilen bilgi-belgeler, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı dikkate alındığında; 23.03.2015 tarih 8784 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi 61. sayfasında; “……’nin 17.03.2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliklerine …, … ve … seçilmiştir. Yönetim ve dışarıya karşı temsil yönetim kuruluna aittir. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığına … Yönetim Kurulu üyeliklerine ise … ve … seçilmiş bulunup şirket tarafından verilecek bütün belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için bunların şirket unvanı altında düzenlenmiş olması ve şirketi ilzama yetkili olan Yönetim Kurulu Başkanı … …’in ve ya Yönetim Kurulu Üyesi …’in münferiden atacakları imzayı taşıması gereklidir. Şirket ana sözleşmesi hükümleri dahilinde yapılacak olan tüm işlemlerde şirket Yönetim Kurulu Başkanı Memet Baki … ve ya Yönetim Kurulu Üyesi … …’in münferiden atacakları imza ile temsil ve ilzama yetkili kılınmıştır….” yazılıdır.
Davalı vekili, 29.01.2018 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile Yönetim Kurulu üyeliği bulunan davalı …’ in yetkisinin iptaline karar verildiğini iddia etmiş ise de; bu yönde bir yönetim kurulu kararı bulunmadığı ve davalı tarafından da ibraz edilmediği görülmüştür.
Dosyada mevcut 20.01.2018 Tarihli Ankara Ticaret Odası Gayrimenkul Alım Satım Sözleşmesine göre, …. ada parselde bulunan davacı şirket mülkiyetindeki dava konusu taşınmazların 26.01.2018 tarihinde Satış ve ipotek sebebiyle 619 yevmiye ile … adına tescil edildiği görülmüştür.
Şirket sözleşmesi ve mevzuata göre dava konusu taşınmazların satımı hususunda genel kurul kararı alınmasının zorunlu olup olmadığı ve taşınmazların, şirketin aktiflerinin yarısından fazlasını veya önemli bir kısmını oluşturup oluşturmadığı hususu incelendiğinde; Davacı şirket … Petrol İnş. Tur. Ort. Dış Tic. A.Ş.nin ana sözleşmesi, 11 Ekim 1999 tarih 4895 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanmıştır. Bu ana sözleşmenin; Birinci maddesinde; şirket ortakların beş kişiden oluştuğu, beşinci maddesinde; şirketin süresinin 99 yıl olduğu, altıncı maddesinde; şirket sermayesinin (eski parayla) her biri 25 milyon TL (25,00 TL)’den 2000 paya ayrılmış olup 50 milyar (50.000 TL) bu miktarın, 400 Paya karşılık 10 milyar TL’sinin Mehmet …, 400 Paya karşılık 10 milyar TL’sinin M. …, 400 Paya karşılık 10 milyar TL’sinin …, 400 Paya karşılık 10 milyar TL’sinin …, 400 Paya karşılık 10 milyar TL’sinin …’e ait olduğu, yedinci maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin en çok üç yıl için seçileceği, sekizinci maddesinde; şirket tarafından verilecek bütün belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için, bunların şirketin ünvanı altına konmuş ve şirketi ilzama yetkili olan (Yön. Kr. Bşk.) …’in atacağı münferit imzasını taşıması gerektiği ve bu kişinin temsil ve ilzama tek imza ile münferiden yetkili olduğu, onuncu maddesinde; şirket genel kurul toplantılarında, TTK.nun 369.maddesindeki hususlar müzakere edilerek kararların alınacağı, karar nisabının, TTK. hükümlerine bağlı olduğu, onaltıncı maddesinde; bu ana sözleşmede bulunmayan hususlarda TTK. Hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Öte yandan bu ana sözleşme; 2015 yılında değişikliğe uğramıştır. T.Ticaret Sicil Gazetesinin 23.03.2015 tarih 8784 sayılı nüshasında yayımlanan bu değişiklik metnine göre, (md.11); Şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığına …, üyeliklerine ise … ve …’in seçildiği, şirket tarafından verilecek tüm belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için bunların şirket ünvanı altında düzenlenmiş olması ve şirketi ilzama yetkili olan Yönetim Kurulu Başkanı … veya …’in münferiden atacakları imzayı taşıması gerektiği, şirket ana sözleşmesi hükümleri kapsamında yapılacak olan tüm işlemlerde … veya …’in münferiden atacakları imza ile temsil ve ilzama yetkili kılındığı belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen ana sözleşme hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; özellikle 2015 yılındaki ana sözleşme değişikliği uyarınca, davalı yönetim kurulu üyesi olan …; şirketi her türlü konuda … ile veya tek başına tek imza ile temsil ve ilzama yetkili duruma getirilmiştir.
Davacı vekili bu hususla ilgili olarak dava dilekçesinde, davalı tarafından satışı gerçekleştirilen taşınmazların, şirket aktiflerinin yarısından fazla ve önemli bir kısmını oluşturduğundan, bu aktiflerin satılabilmesi için genel kurul kararının gerekli olduğunu belirtirken; Davalı vekili, cevap dilekçesinde, şirket aktiflerinin 10 milyon liranın çok üstünde olduğunu belirtmiş, 10.09.2021 tarihli beyanında ise, “aktiflerdeki önemli miktar kavramının” doktrinde tartışmalı olduğunu belirtmiştir.
6102 Sayılı T.T.K.nun “Aktifleri Satma Yetkisi” başlıklı 538/2 maddesinde; “Önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için genel kurul kararı gereklidir. Bu karar hakkında 421 nci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları uygulanır.”
TTK.nun “Esas sözleşme değişikliklerinde toplantı ve karar nisapları” başlığını taşıyan 421.maddesinin, 3.fıkrasında; “Aşağıdaki esas sözleşme değişikliği kararları, sermayenin en az yüzde yetmiş beşini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır. a)Şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi, b)İmtiyazlı pay oluşturulması, c)Nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması,” 4.fıkrasında; “İkinci ve üçüncü fıkralarda öngörülen nisaplara ilk toplantıda ulaşılamadığı taktirde izleyen toplantılarda da aynı nisap aranır” hükmü öngörülmüştür.
TTK.nun 538/2 maddesindeki “önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için” getirilen koşul, genel kurul kararının alınmasıdır. Genel kurul kararının nisabı ise 421.maddede sermayenin en az yüzde yetmiş beşini oluşturan pay sahiplerinin olumlu oyu şeklinde belirtilmiştir.
Yasa koyucu “önemli miktar” kavramına açıklık getirmemiştir. Davacı vekilince “yüzde elliden fazla” ölçütü bir anlamda getirilmiş ise de, dava konusunu oluşturan ve satıldığı belirtilen aktifler toplamı, şirket sermayesinin % 27,5 unu oluşturmakta olup yarısından az bir miktara denk gelmektedir. Yasada oran belirtilmese de 421.maddede genel kurul kararını (yüzde yetmiş beş nisapla) gerektirecek somut unsurlara değinilmiş olup, bunlar; işletme konusunun tamamen değiştirilmesi, imtiyazlı pay oluşturulması, nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması olarak sayılmıştır.
Taşınmazların, şirketin aktiflerinin yarısından fazlasını veya önemli bir kısmını oluşturup oluşturmadığı hususunda ise; Şirketin aktif toplamı — > 3.048.408,57 TL, Bina ve teçhizat toplamı — > 824.647,80 TL olup, bu miktar aktif toplamının % 27,05 unu oluşturmakta, dolayısıyla yarısından fazlasını değil, çeyreğine denk gelmektedir.
“Önemli kısım” kavramı ile incelendiğinde; Anonim şirketlerde önemli miktarda malvarlığı üzerinde işlemlerin belirlenmesinde: belirlilik ilkesi gereğince, bir hukuki işlemin geçerli olarak kurulabilmesi için objektif esaslı unsurlarının belirli veya belirlenebilir olması gerekli ve yeterlidir. Bununla birlikte önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlerin konusunun ve kapsamının belirli veya belirlenebilir olması, pay sahiplerini koruma amacıyla özel usule tabi kılınarak genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında düzenlenmiş olmaları dolayısıyla daha geniş bir anlam taşır. Zira işlemin genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri kapsamına giren bir işlem olup olmadığının tespiti ve pay sahiplerinin oylarını bilinçli kullanabilmeleri açısından başta malvarlığı üzerinde işlem yapılan anonim şirket tarafından yerine getirilecek edimin konusu ve miktarı olmak üzere işlem koşullarının belirli olması lazımdır. Bir diğer ifadeyle, anonim şirketlerde önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemler söz konusu ise, genel kurula sunulacak sözleşme, üzerinde işlem yapılacak malvarlığı konusunu ve işlem koşullarını tam olarak göstermek zorundadır . Önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlere ilişkin düzenlemeler kapsamında genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılan şirket malvarlığı üzerindeki işlemler için anonim şirketin ifa etmesi gereken edim, işlemin niteliğine göre en az şirket malvarlığının önemli miktarına denk gelen varlıkların devri, kiraya verilmesi veya üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmesidir. Bu kapsamda anonim şirket, yine işlemin niteliğine göre söz konusu varlıklarının mülkiyetini veya zilyetliğini devretmekle veya bu varlıkları işlemin karşı tarafı lehine korumakla ve taşınmaz satışı söz konusu olduğunda tapuda tescil işlemini sağlamak gibi gerekli şekli işlemleri yapmakla yükümlüdür. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nda getirilen önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlere ilişkin düzenlemelerde önemlilik ölçütünün ve bu kapsama giren malvarlığı unsurlarının neler olabileceği açık olmadığı gibi, hem Türk Ticaret Kanunu hem Sermaye Piyasası Kanunu düzenlemelerinde sayılanlar dışında aynı sonucu doğurabilecek başka işlemler de söz konusu olabilir. Dolayısıyla anonim şirket malvarlığı üzerindeki bir işlemin, önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlerin tabi olduğu özel usule göre gerçekleştirilmesinin gerekip gerekmediği bakımından önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlerin neler olabileceğinin önemli işlemler bağlamında belirlenmesi gerekir.
Malvarlığı, varlık ve aktif kavramları ise; Genel kurulun yetkili olduğu işlemlerin konusu ve kapsamının belirlenebilmesi için öncelikle ilgili hükümlerde yer verilen farklı kavramların, özellikle varlık (TTK md. 408/2-f), aktif (TTK md. 538/2) ve malvarlığı (SPK md. 23/1-b) kavramlarının açıklığa kavuşturulması ve bu bağlamda anonim şirketin pasiflerinin ve henüz mevcut olmayan malvarlığı unsurlarının (beklenen hak/gelecekteki hak) önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlerin konusunu oluşturup oluşturamayacağının değerlendirilmesi gerekir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türk Ticaret Kanunu’nda önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlerle ilgili düzenlemelerde karşımıza çıkan ve her ikisi de muhasebe terimi olan aktif ve varlık kavramları gerçekte aynı anlama gelir. Bununla birlikte kanun koyucu Türk Ticaret Kanunu’nda önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlere ilişkin düzenlemelerde faaliyet aşamasındaki şirketler için varlık, tasfiye aşamasındaki şirketler için ise aktif terimini tercih etmiştir.
Aktif (varlık) kavramı bir muhasebe terimi olarak bilançoda karşımıza çıkar. Nitekim bilanço birbirine denk olması gereken ve farklı malvarlığı unsurlarını ifade eden aktif (varlıklar) ve pasif (kaynaklar) olmak üzere iki kısımdan oluşur ve anonim şirket bilançosunun, aktif (varlıklar) kısmında anonim şirketin mevcut ve alacakları gösterilirken; pasif (kaynaklar) kısmında ise sermayesi ve borçları yer alır. Bu bakımdan anonim şirketin aktifleri (varlıkları), şirketin maddi, gayri maddi ve mali yatırım malvarlığı ile döner malvarlığından oluşan, böylece tüm malvarlığını ifade eden bir kavramdır.
Özel usule tabi bulunan önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlerin açıkça belirlenebilir olması ihtiyacı nedeniyle önemli nitelikte işlemlere ilişkin II-23.1 sayılı Tebliğ, sayma suretiyle Türkiye Muhasebe Standartlarında tanımlanan finansal yatırımlar, özkaynak yöntemi ile değerlenen yatırımlar, yatırım amaçlı gayrimenkuller, maddi duran varlıklar ve maddi olmayan duran varlıklar ile canlı varlıkların malvarlığını oluşturduğunu hükme bağlamıştır (Tebliğ md. 4/1-h). Öte yandan II-23.1 sayılı Tebliğ’in önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlere ilişkin önemlilik kriterini düzenleyen 6/1 hükmünde de “varlık (aktif)” ibarelerinin her ikisine birden yer verilmiştir. Dolayısıyla dikkate alınması gereken malvarlığı, açık düzenleme gereği önemli nitelikte işlemler için aktiflerden oluşmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 408/2-f hükmünün uygulamasında da başvurulabilecek halka açık şirketler için önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlere ilişkin önemlilik kriterini düzenleyen II-23.1 sayılı Tebliğ’in 6/1 hükmünde işleme konu olan malvarlığının finansal tabloda kayıtlı değerinin dikkate alınacağı belirtilmiş, böylece aktif malvarlığı üzerinde yük meydana getiren ve pasifte görünen borçlar işlemlerin nitelendirilmesi için yapılacak hesaplamaya dahil edilmemiştir. Bununla birlikte anonim şirketin önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemin, şirketin bir işletmesinin devri şeklinde gerçekleştirildiği hallerde Türk Borçlar Kanunu’nun 202. maddesi gereği işletmenin aktif ve pasif unsurlarının birlikte devredilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.
Öte yandan anonim şirketin üzerinde işlem gerçekleştirebileceği malvarlığı unsurları şirketin mevcut malvarlığı olabileceği gibi, gelecekteki hakları da olabilir. Bilindiği üzere kural olarak bir tasarruf işleminin söz konusu olabilmesi için mevcut bir hakkın bulunması ve tasarrufta bulunanın da bu hak üzerinde tasarruf yetkisinin bulunması gerekir. Bununla beraber belirlilik ilkesine uygun olmak koşuluyla gelecekteki haklar (ileride doğacak haklar) üzerinde de tasarrufta bulunulması olanaklıdır.
Öğretide beklenti sahibinin bu beklenen hak üzerinde tasarruf işlemi yapabileceği, üçüncü kişiye devredebileceği kabul edilmektedir. Buna göre, örneğin mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi gibi koşula bağlı işlemler, vadeli işlemler, dönemlik olarak borç doğuran sözleşmeler nedeniyle ortaya çıkan veya yetişen ürünlere ilişkin beklenen hak üzerinde tasarruf etmek olanaklıdır.
“Önemli” Kavramı Anonim şirketler bakımından önemli malvarlığı, ekonomik açıdan önem taşıyan veya stratejik olan, dolayısıyla şirketin işleyişi ve devamlılığı için özellik arz eden varlıklar olabilir. Bu bakımdan söz konusu varlıkların nicelik ya da nitelik bakımından değerinin mi dikkate alınacağı ya da her iki değerinin birlikte mi değerlendirilmesi gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Anonim şirketler için önemlilik Ticaret hukukunda, farklı şekillerde ortaya çıkan bir kavramdır. Türk Ticaret Kanunu’na bakıldığında, malvarlığı bakımından önemli olmaya çeşitli hükümlerde yer verildiği; ancak hiçbirinde bir tanımlama veya belirleme yapılmadığı görülmektedir. Bu durum, baştan bir belirleme yapmanın zorluğu ve önemliliğin/önemli miktarın tespitinde her somut olayda durumun gereklerine göre değerlendirme yapılmasının daha uygun olacağı düşüncesiyle açıklanabilir.
Önemliliğin belirlenmesinde hükmün getiriliş amacının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu bağlamda, şirketin işletme konusunu gerçekleştirme olanağının kalan malvarlığı ile devam edip etmediği, şirketin kendi çıkarının öncelikli olmasının yanı sıra diğer tüm çıkar grupları bakımından taşıdığı önem nedeniyle bu değerlendirmede dikkate alınmalıdır.
Önemlilik Ölçütleri 1. Genel Olarak Önemlilik, nitel ve nicel ölçütlerden birinin esas alınması veya bu ölçütlerin birlikte değerlendirilmesi ile tespit edilebilir Ancak Türk Ticaret Kanunu ile ne önemlilik kanunen açıklığa kavuşturulduğu ne de herhangi bir ölçüt getirildiği için, halka açık olmayan anonim şirketler için malvarlığı üzerinde gerçekleştirilecek işlemlerin ilgili hükümlerin kapsamına girip girmediğinin tespiti bakımından ciddi bir belirsizlik söz konusudur. Bu durum uygulamada, uyuşmazlıklara, yönetim kurulu ve üçüncü kişilerin malvarlığı üzerinde işlemlerden kaçınmasına veya yönetim kurulunun sorumluluğunun doğmasından kaçınmak adına her işlemi genel kurula götürmesine neden olabilecektir. Herhangi bir uyuşmazlık halinde, işleme konu olan malvarlığının önemli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekecektir.
Türk Ticaret Kanunu’nda yer verilen toptan satış kavramı, ekonomi hukuku ve mali hukuk mevzuatında karşımıza çıkan toptan satış türünden farklıdır. Nitekim TTK 408/2-f hükmünde önemli miktarda anonim şirket malvarlığı ile ilgili genel kurul kararına bağlanan toptan satışın tekrar satış için satış olmadığı açıktır. Burada vurgulanmak istenen, malların tek tek (parça parça/kısmi/bireysel/peyderpey) veya birkaç parça halinde satışının aksine, şirketin malvarlığının önemli miktarına karşılık gelen kısmının aynı zamanda ve bir arada satılması suretiyle şirketin işletme konusunu gerçekleştirebilmesi için yürüteceği faaliyetlere devam etmesini engelleyecek ve bilgi sahibi olmadıkları takdirde pay sahiplerinin çıkarlarını zedeleyebilecek işlemlerin önüne geçmektir. Dolayısıyla hükmün de buna göre yorumlanması gerekmektedir. Bu kapsamda belirtmek gerekir ki, satışa konu olan ve önemli miktara denk gelen malvarlığı birden fazla unsurdan oluşabileceği gibi tek bir unsurdan da oluşabilir. Önemli miktarın tek unsurdan oluştuğu hallerde, toptan satış ifadesinin dar yorumlanmasıyla genel kurul kararının gerekli olmadığı düşünülemez.
Yukarıda belirtilen görüş ve nedenler dikkate alındığında; Satışa konu olan ve şirketin malvarlığından bir şekilde çıkarılan varlıkların/aktiflerinden kalan kısmı, şirketin işletme konusunu/faaliyetini sürdürmeye yetmemesi, bir başka anlatımla, şirket faaliyetini devam ettiremeyecek hale gelmişse, elden çıkan kısmın “Önemli kısım” olduğu söylenebilecektir.
Davacı şirketin yönetim kurulu üyelerinden olan davalı …’in taşınmazların satışına ilişkin eyleminin eyleminin, özellikle aktif toplamının dörtte biri civarında olduğu, şirketin faaliyetini de aksatmadan yürüttüğü hususu da gözetildiğinde; genel kurul kararını gerektirecek nitelikte olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Taşınmazların satış değerlerinin tapuda düşük gösterilip gösterilmediği ve davalının satış eyleminin şirketi zarara uğratıp uğratmadığı hususu incelendiğinde; taşınmazların, satış tarihi 26.01.2018 itibariyle değerinin — > 1.866.439,00 TL, dava tarihi 02.02.2018 itibariyle değerinin —> 4.038.800,00TL olarak belirlendiği, satış değeri ise 5.500.000,00 TL olduğuna göre satış ve dava tarihleri itibariyle taşınmazların, değerinden fazla tutarla satıldığının, dolayısıyla satış tutarı nedeniyle şirketin zarara uğratılmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı tarafından sunulan ödeme belgeleri ve senetlerde dikkate alınarak satış bedelinin, şirket lehine kullanılıp kullanılmadığı hususu incelendiğinde; Kamusal yükümlülüklerle ilgili olarak, tapu harcı ve vergilerden oluşan bu beş kalem ödemenin 96.849,09 TL olduğu, yine iki adet bono (senet)nun toplamınında 285.000,000 TL olduğu belirlenmiştir. Banka dekontları ve tahsilat makbuzlarıyla kanıtlanan 96.849,09 TL’lik kamusal yükümlülük tutarı hesaplamada nazara alınırken, 285.000,00 TL’lik iki adet bono bedelinin ödendiğine ilişkin şirket kayıtlarında bir açıklık bulunmadığından dikkate alınmamıştır.
Bunların dışında da özellikle satış tarihi 26.01.2018 den sonra, şirket lehine yapılmış bir ödemeye (son olarak gönderilen banka kayıtları da dahil) rastlanamamış, 26.01.2018 tarihinde, satış işleminin alıcısı konumundaki … tarafından yatırılan 1.500.000,00 TL aynı tarihte, hesaptan çekilmiş bu paranın kimin tarafından çekildiği, banka hesap ekstresinden tam olarak anlaşılamamış ise de, 1.500.000,00 TL’nin yatırıldığı konusunda, bir uyuşmazlık bulunmadığından, bu bedelin ödeme olarak nitelendirilmesi uygun görülmüştür.
Davalının, şirkete borç para verip vermediği ve taşınmazların satış bedelinden düşülüp düşülmediği incelendiğinde; Davalı vekili cevap dilekçesinde; şirkete 30.09.2010 tarihinde 336.458,17 EUR borç para verdiğini ileri sürmüş ise de, özellikle Akbank kayıtlarının incelenmesinden de anlaşılabileceği gibi, bu tarihlerde şirket kayıtlarına 30.09.2010 tarihi (öncesi ve sonrasında da, 2010 yılıyla sınırlı olarak)nde bu miktarın tümü ya da bölümler halinde ve de EURO veya TL olarak yatırılan bir tutara rastlanamamıştır. Dolayısıyla böyle bir tutarın, taşınmazın satış bedelinden düşülmesi de söz konusu olmamıştır.
Dava tarihi itibariyle davacı şirketin davalı taraftan alacağının olup olmadığı var ise miktarı incelendiğinde;Satış bedelinin 5.500.000,00 TL olduğu, bu tutardan, alıcı tarafından şirket hesabına yatırılan 1.500.000,00 TL ile yatırılan kamusal yükümlülükler (tapu harçları ve vergiler) tutarı 96.849,09 TL’nin düşülerek; 5.500.000,00 TL — > Satış bedeli, 1.500.000,00 TL — > şirket hesabına yatırılan tutar, 4.000.000,00 TL, 96.849,09 TL — > harç ve vergiler, 3.903,150,91 TL davalı …’in uhdesinde kalan tutar olarak tespit edilmiştir.
Yukarıda belirtildiği gibi; davalı tarafından, 336.458,17 EURO borç paraya,…’e verilen 1.500.000,00 TL’ye, …’e verilen 500.000,00 TL’ye, 150.000,00+135.000,00= 285.000,00 TL’lik bono bedellerine ilişkin belgeler sunulmadığı için bu tutarlar 3.903.150,91 TL’den düşülmemiştir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle sonuç olarak; Satışa konu olan ve şirketin malvarlığından bir şekilde çıkarılan varlıklardan/aktiflerinden kalan kısmı, şirketin işletme konusunu/faaliyetini sürdürmeye yetmemesi, bir başka anlatımla, şirket faaliyetini devam ettiremeyecek hale gelmişse, elden çıkan kısmının “Önemli kısım” olduğunun kabulü gerekmiştir. Davacı şirketin yönetim kurulu üyelerinden olan davalı …’in taşınmazların satışına ilişkin eyleminin, özellikle aktif toplamının dörtte biri civarında olduğu, şirketin faaliyetini de aksatmadan yürüttüğü hususu da gözetildiğinde genel kurul kararını gerektirecek nitelikte olmadığı, satış değeri ise 5.500.000,00 TL olduğuna göre satış ve dava tarihleri itibariyle taşınmazların, değerinden fazla tutarla satıldığının, dolayısıyla satış tutarı nedeniyle şirketin zarara uğratılmadığı, dava tarihi itibariyle 3.903,150,91 TL’nin davalı …’in uhdesinde kalan miktar olduğunun tespit edildiği, böylece şirketin 3.903,150,91 TL tutarında zarara uğradığı, ancak verilen kesin sürede ıslah yapılmadığı ve dava dilekçesinde faiz talep edilmediği anlaşılmakla anlaşılmakla, dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile, 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Davanın KABULÜ İLE,
10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken 683,10 TL harçtan peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile eksik 512,22 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Davacı tarafından peşin yatırılan 211,88 TL harç ve davacı tarafından yapılan, ayrıntısı UYAP sistemi üzerinde gösterilen toplam 9.611,50 TL yargılama davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair; Davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/12/2022

Başkan …
¸[e-imza]
Üye …
¸[e-imza]
Üye …
¸[e-imza]
Katip …
¸[e-imza]