Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/666 E. 2022/532 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/666
KARAR NO : 2022/532

DAVA : Ticari Şirket
DAVA TARİHİ : 09/07/2012
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/07/2022

Mahkememizde görülen Şirket Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkillerinin 130.000 hisseli davalı şirkette 14.000 ve 28.180 hisse sahibi olduklarını, davalı şirketin 26.5.2012 tarihli genel kurulunun yok hükmünde olduğunu zira, davalı şirkette 34.660 hisse sahibi bulunan dava dışı … Ltd. Şti.’nin genel kurulda temsil edilmediğini, … Ltd. Şti.’nin davalı şirketteki hisselerinin şirket ortağı … … tarafından muvazaalı olarak devredildiğini bu nedenle müvekkillerinin hazirun cetveline ve tutanaklara muhalefet şerhi koyduğunu, şirket ana sözleşmesinin 8. maddesine göre şirket paylarının devrinin geçerli olabilmesi için yönetim kurulunun onayı gerektiğini, hisse devirlerine yönetim kurulunun geçerli bir onayı bulunmadığını, bu nedenle … Ltd. Şti.’nin hisse devirlerinin geçersiz olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun 4 kişiden oluştuğunu, yönetim kurulu üyelerinden müvekkili … ile dava dışı … …’un 16.4.2012 tarihinde yönetim kurulu üyeliklerinden istifa etmeleri nedeniyle şirketin organsız kaldığını, organsız kalan yönetimin hisse devirlerine onayının söz konusu olmadığını, genel kurulda hükümet komiserine ibraz edilen pay defterinin sahte pay defteri olup, genel kuruldan bir ay önce açılış onayının yaptırıldığını, pay devirlerinin gerçek olmadığını, devirler karşılığı … Ltd.Şti.’ne bir bedel ödenmediğini, Bakanlık temsilcilerinin isteğine karşın yönetim kurulu karar defterinin ibraz edilemediğini, paydaş olmayan kişiye çağrı kağıdı gönderildiğini, bunun da çağrının usulüne uygun yapılmadığına karine teşkil ettiğini, bazı hissedarların kötüniyetli ve şuç teşkil eden fiilleri işleyerek davalı şirketin yönetim kurulunu oluşturduklarını, grup şirketlerinin hissedarı olan … …’un aynı gün yapılan … A.Ş.’nin genel kurul toplantısı sırasında hükümet komiserlerinin önünden tutanakları alıp yırtmasının da işbu durumu yansıttığını ileri sürerek, davalı şirketin genel kurulunun yok hükmünde olduğunun tespitini talep ve dava etmiş, davacılar vekili, 18.12.2013 tarihli celsede müvekkili … yönünden davayı takip etmediklerini beyan etmiştir.
Ankara …Ticaret Mahkemesinde açılan dava mahkememizin … E. sayılı dosyası ile birleştirilmiş, anılan dosyada davalının farklı olması, davaların farklı yargılama usullerine tabi bulunması itibariyle dosya tefrik edilmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalı davaya yazılı olarak cevap vermemiş, sonradan yargılamaya katılan davalı vekili, müvekkili şirketin genel kurulunun hükumet komiserleri gözetiminde usulüne uygun bir şekilde yapıldığını, gerçek dışı olduğu iddia edilen pay defterinin yönetim kurulunca temsil ve ilzam ile yetkili kılınmış yönetim kurulu başkanı ve üyesi tarafından düzenlendiğini, defterdeki tüm kayıtların geçmiş kayıtlarla uyuştuğunu, davacıların genel kuruldan önce hisse devrinden haberdar olduklarını, hisse devrinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, pay defterinin her sayfasında payını devreden ve devralandan başka yönetim kurulunu temsile yetkili kişilerin de imzalarının bulunduğunu, bu itibarla hisse devirlerinde yönetim kurulunun onayı olmadığından söz edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLER: Tarafların delilleri toplanmış, kooperatif kayıtları getirtilmiş, bilirkişiden rapor alınmıştır.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, anonim şirket genel kurulunun yok hükmünde olduğunun tespiti isteğine ilişkindir.
Dosyanın evveliyatında Ankara … ATM tarafından yapılan yargılaması sonucunda …Karar sayılı ilam ile “ … Davacılardan … yönünden dava 18.12.2013 tarihli oturumda işlemden kaldırılmış, yasal süresi içinde yenilenmediğinden bu davacının davası yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir. / Diğer davacı …’ün davası yönünden: … Davalı şirketin organsız kaldığından bahisle temsili yönünden davacı itirazı sözkonusu olmuş ise de; dava konusu genel kuruldan önce 20.10.2010 tarihli kararla 3 yıl süre ile … …, … …, … … ve … Ltd.Şti.ni temsilen …’in yönetici seçildikleri ve 18.04.2012 tarihli kararla … …’ün istifasından boşalan yönetim kurulu üyeliğine … …’un getirildiği, … … tarafından Av. … …’ın vekil olarak atandığı anlaşılmıştır. / Davalı şirketi temsilen Av. … …’ın, yargılama sırasında süresi sona eren vekaletler için yeniden süreli vekaletler sunması sağlanmıştır. / Bilirkişi raporu delil durumuna uygun, gerekçeli ve tatminkar bulunmuş, davalı şirket ana sözleşmesinin 8. maddesinde hisse senetlerinin devrinin yönetim kurulunun muvafakatına bağlı tutulduğu, bu bağlam kuralının yerine getirilmeyerek hisse devirleri için gereken yönetim kurulu muvafakatının sağlanamadığı, bu muvafakatın; şirketi temsil ve ilzama yetkili olanların onayı şeklinde değil tüm yönetim kurulunun onayı şeklinde anlaşılması gerektiği, böyle bir onay bulunmadığı, ortaklık pay defterinin de usulünce oluşturulmamış olması itibariyle delil gücü bulunmadığı, ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak genel kurul hazirununda pay sahibi olmayan kişilerin iştiraki ile yeter sayılar oluşmadan karar alındığı, açıklanan nedenlerle genel kurulun yoklukla malül olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle “Davacılardan …’un davası yönünden davanın HMK’nun 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına; Davacılardan …’ün davası yönünden davanın kabulüne; davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 26.5.2012 tarihinde gerçekleştirilen genel kurulunun yok hükmünde olduğunun tesbitine” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar, Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2015/3334 Esas, 2015/5708 Karar sayılı ilamıyla “… Dava, davalı anonim şirket genel kurulunun yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkin olup, davacılardan … yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davacı … yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların butlanla malul olduklarından bahisle hüküm kurulmuş ise de, dava tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381/1 fıkrası uyarınca çağrının usulü dairesinde yapılmaması ve/veya karar nisabı bakımından bir önem arz etmediği taktirde toplantıya katılmaya yetkili olmayan kimselerin alınan karara katılmış olması olguları ancak bir iptal davasının açılmasına zemin teşkil eder. Bu itibarla, mahkemece iptali istenilen genel kurul kararlarının TTK’nın 381. maddesi çerçevesinde kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinden eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce yeniden yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası, Ankara …Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. Karar sayılı dosyası bekletici mesele yapılmıştır.
Hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda önceki bilirkişiden ek raporlar alınmış, ancak dosyadaki bilgileri açıklayıcı rapor düzenlendiği, bozma ilamına uygun rapor verilmediği görülmüştür.
Bozmaya uygun rapor düzenlenmesi için dosya hukukçu-hesap uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 08/10/2021 tarihli raporda sonuç olarak; Mahkeme tarafından … Ltd.Şti’nin kurucu müdürü olan … …’un müdür sıfatı ile yapmış olduğu işlemlerde şirketin organı sıfatı ile hareket edip etmediği, … …, … Ltd.Şti’nin hisselerini tek başına satmamış olup bilakis … Ltd.Şti’nin ortak olduğu anonim şirket hisselerinin devrini yaptığı, Mahkeme tarafından yapılan bu işlemin münferiden … …’un yetkisinde olup olmadığı, Mahkeme tarafından, … …’un pay sahibi bulunan bir limited şirketin hisselerini satmış olması TTK md. 137 bağlamında yapılabilecek bir iş kategorisinde olup olmadığı, devralanların genel kurulda oy kullanmaları geçerli bir hal alabileceği, fakat Mahkeme tarafından hisse devrinin geçerli olduğu yönünde bir karar verilirse mahkeme hisse devrinin geçerli olmadığını, … …’un tek başına hisse devrini yapamayacağını tespit etmesi halinde genel kurul toplantısına pay sahibi olmayan kişiler katılmış olacağı, bu halde alınan genel kurul kararının gerek kanuna, gerek sözleşmeye gerekse dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı yönünden kararın iptal edilip edilmeyeceği hususlarında hukuki tespit ve nihai değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Alınan raporun hüküm vermeye elverişli olmadığı görülmekle dosya yeniden bozmaya uygun rapor düzenlenmesi için hukukçu-hesap uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 25/04/2022 tarihli raporda sonuç olarak; 26.05.2012 tarihli genel kurul kararının yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olduğu, yine cezai mahkumiyetle sonuçlanan ve kesinleşen ceza yargılaması sonucunda, pay devirlerinin, davacıların bilgisi ve onayı olmadan satışıyla oluşan şirketlerdeki yönetim hakimiyetinin kaybedilmesi hususunun TMK.nun 3.maddesindeki iyi niyet kurallarına da aykırılık oluşturacağı belirtilmiştir.
Mahkememizce son olarak alınan 25/04/2022 tarihli raporun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli olduğu görülerek hükme esas alınmıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Somut olayın gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı eski Ticaret Kanununun “kararların iptali” üst başlıklı, “şartlar” alt başlıklı 381. Maddesinde; “Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa afaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal davası açabilirler; 1. Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya payını kullanmasına haksız olarak müsaade edilmeyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake selâhiyeti olmayan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pey sahipleri; 2. İdare Meclisi, 3. Kararların infazı idare meclisi azalarıyla murakıpların şahsi mesuliyetlerini mucip olduğu taktirde bunların her biri iptal davası açılması keyfiyetiyle duruşmanın yapılacağı gün, idare heyeti tarafından usulen ilan olunur.” “Birinci fıkrada yazılı üç aylık hak düşüren müddetin sona ermesinden önce duruşmaya başlanamaz. Birden fazla iptal davacı açıldığı taktirde, davalar birleştirilerek görülür.” “Mahkeme şirketin talebi üzerine, şirketin muhtemel zararlarına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminatın mahiyeti ve miktarını tayini mahkeme aittir.” hükmü öngörülmüştür.
Yine eski Ticaret Kanununun “Suistimal” alt başlıklı 361. madde de; “Rey hakkına mütedair tahditlerden birini tesirsiz bırakmak maksadıyla hisse senetlerinin, umumi heyette rey hakkını kullanmak üzere başkasına verilmesi caiz değildir.” “Rey sahiplerinden her biri; hakkı olmayan kimselerin umumi heyet toplantısına iştirak etmelerine karşı idare heyeti nezdinde itiraz edebileceği gibi itirazın umumi heyet zaptına da yazdırabilir.” “Umumi heyet toplantısına iştirak selâhiyeti olmayan kimseler bu karara iştirak etmiş bulunuyorlarsa pay sahiplerinin her hangi birisi önceden itiraz etmemiş olsa bile, bu kararın iptalini mahkemeden isteyebilir. Şu kadar ki; davalı şirket bu iştirakin karara müessir olmadığını ispat ederse talep reddolunur.” hükmü öngörülmüştür.
6762 s. Türk Ticaret Kanunu’nda (m. 381 – 384, 361/III) genel kurul kararlarının sadece iptal edilebilirlik halleri düzenlenmiş, yokluk ve butlan halleri düzenlenmeyerek genel hükümlere bırakılmıştır.
6762 s. Türk Ticaret Kanunu 381.maddesi uyarınca, kanuna veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle afaki iyi niyet esaslarına aykırı genel kurul kararlarına karşı, tarihlerinden itibaren üç ay içinde iptal davası açılabilir. Maddede belirtilen kanuna aykırılıktan, yokluk veya butlan yaratan halleri dışındaki kanuni hükümlere aykırılığın anlaşılması gerekmektedir.
İptal davasının kimler tarafından açılabileceği de TTK.nun yine 381.maddesinde düzenlenmiş olup bunlar; pay sahipleri, yönetim kurulu ve ayrıca kararların uygulanması şahsi sorumluluklarına yol açacak ise yönetim kurulu üyelerinden ve denetçilerden her biridir. Pay sahiplerinin, genel kurul toplantısına katılma yetkisi bulunmayan kimselerin oylamaya iştirak etmiş olmaları halinde iptal davası hakkı yönünden ise TTK.nun 361.maddesinde, madde 381 hükmünden farklı düzenleme getirilmiştir.
TTK’nun 381/1-1 maddesi hükmüne göre, genel kurul toplantısına katılmayan pay sahipleri, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kimselerin karara iştirak etmiş olmaları nedeniyle iptal davası açabilirler. Ancak, genel kurul toplantısına katılmışlarsa, bu durumda iptal davası açma hakkını kullanabilmeleri sadece karara muhalefetlerini toplantı tutanağına geçirtmiş olmaları şartıyla mümkündür. Oysa, TTK’nun 361/lll maddesinde, genel kurul toplantısına katılma yetkisi bulunmayan kimselerin oylamaya iştirak etmiş olmaları halinde “pay sahiplerinin her hangi birisi önceden itiraz etmemiş olsa bile” kararın iptalini mahkemeden isteyebileceği ifade edilmektedir. Böylece, TTK.nun 361/lll maddesi hükmü ile (TTK.nun m. 381/l.1 de olduğunun aksine) genel kurul toplantısına katılan ve fakat karara muhalefetini tutanağa geçirtmemiş olan pay sahiplerine de kararın iptalini dava edebilme imkanı tanınmış bulunmaktadır.
Genel kurul toplantısına katılmaya yetkili olmayan kişilerin bir karara katılmış olmaları aslında kanuna aykırılık oluşturur ve bu sebeple iptal davası açılabilir. TTK M. 381 deki hüküm , kimlerin davacı olabilecekleri düzenlenirken konulmuştur. TTK m. 361/lll, “…umumi heyet toplantısına iştirake selahiyeti olmayan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden…” demekle bir iptal sebebini de özel olarak belirtmiş bulunmaktadır. Bu iddiadaki pay sahipleri, üç aylık süreye bağlı olmak üzere iptal davası açabilecekler, buna karşılık TTK m.381 uyarınca, bu mutlak bir iptal sebebi olacak, yani Anonim Ortaklık bu katılmanın karara etkisi bulunmadığını ispatla davayı reddettirmek hakkına sahip olamayacaktır. TTK.nın 361/lll’de ise, üç aylık hak düşürücü süreden bahsedilmemekte, buna karşılık Anonim Ortaklığa, katılmanın karara etkili olmadığını ispat hakkı tanınmaktadır.
TTK hükümlerine göre bir genel kurul kararından söz edilebilmesi için, iki unsurun mevcut olması, gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi, genel kurul niteliğinde bir genel kurul, yani pay sahiplerinin veya temsilcilerinin genel kurul olarak bir araya gelip toplanmaları, ikincisi ise bu genel kurulu oluşturan pay sahipleri veya temsilcilerinin almış olduğu bir kararın mevcut olmasıdır. Aksi halde bir genel kurul kararının varlığından söz edilemez. Zira, şekil ve usul açısından emredici kurallara aykırılık yokluk halini meydana getirir. Örneğin, çeşitli kararlar yönünden öngörülmüş olan toplantı ve karar nisaplarına uyulmamış olması, yetkililerce bir davet yapılmamış olması, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Komiseri’nin toplantıda bulunmamış ve toplantı zaptını imzalamamış olması gibi.
Yokluğa ilişkin genel bir ölçü vermek gerekirse, şekil ve usul açısından emredici hükümlere aykırılık yokluk halini doğurur. Ancak, emredici hükmün sadece pay sahiplerinin çıkarlarını koruması halinde, yokluk veya butlan değil iptal edilebilirlik hali söz konusudur.
Butlan ile ilgili genel hüküm ise Borçlar Kanunu 19 ve 20.maddelerinde yer almaktadır. Buna göre, bir genel kurul kararı şekil ve usul açısından geçerli olmakla birlikte, konusu bakımından B.K.nun 19 ve 20 maddelerine aykırı ise bir başka deyişle konusu bakımından emredici hukuk kurallarına yahut ahlak ve adaba aykırı veya imkansız ise batıldır. Zira bu hükümlere karşı gelinmesi halinde bir kararın geçersiz olması, iptal davasının açılmasına bağlı kalamaz. Burada genellikle kamu düzeni ve yararı söz konusudur. Ayrıca, konusu bakımından bir kesin hükme aykırı olan genel kurul kararı da batıl sayılmalıdır.
Batıl genel kurul kararlarına karşı da, yoklukta olduğu gibi TTK.nun 381.maddesinde öngörülen 3 aylık hak düşürücü süre ile bağlı olmaksızın butlanın tespiti davaları açılabilmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere; mevcut düzenlemede sadece genel kurul kararlarının iptal edilebilirlik hallerine ilişkin hükümler getirilmiş, yokluk ve butlan halleri ise genel hükümlere bırakılmıştır. Genel kurul kararlarının iptal edilebilirlik halleri TTK. M. 381’de düzenlenmiş olup bunlar; kanuna, esas mukaveleye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılıktır. Maddede belirtilen kanuna aykırılıktan, yokluk veya butlan halleri dışındaki hükümlere aykırılığın anlaşılması gerekmektedir.
Yokluk ve butlan hallerinden farklı olarak, iptal davası açılabilmesi yönünden kanunda hak düşürücü süre öngörülmüştür. TTK m. 381 hükmü uyarınca, kanuna veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle afaki iyi niyet esaslarına aykırı genel kurul kararlarına karşı, tarihlerinden itibaren üç ay içinde iptal davası açılabilir.
Genel kurul kararlarının iptal edilebilmesi için aranan üç şarttan biri olan kanuna aykırılık yalnızca TTK.daki hükümlere değil, yürürlükte bulunan ilgili tüm mevzuat hükümlerine aykırılığı içerir. Sermaye şirketlerinin anayasası konumunda olan esas sözleşmeye aykırılık oluşturan veya bu sözleşme hükümlerinin birini veya bir kaçını etkisiz kalmaya yönelik her türlü genel kurul kararı hakkında da iptal davası açılabilir. Son olarak görünüşte kanun ve esas sözleşme hükümlerine uygun olmakla birlikte, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2.maddesindeki dürüstlük kuralına iyi niyet esaslarına aykırı olan genel kurul kararları da iptal davasına konu olabilir.
İptal davası açabilmek için şirket genel kurulunca olağan veya olağanüstü toplantıda bir karar alınmış olması şarttır. İptal davasına konu genel kurul kararları, başlangıçta geçersiz olmadıklarından iptal edilinceye kadar sağlıklı bir kararın hukuki sonuçlarını doğurur. Bu kararların iptali için dava açılmış olsa bile kararlar uygulanmaya devam edilir.
Genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten ortaklar iptal davası açabilir. Olumsuz oy kullanmayıp sadece kararlara karşı çıkan veya çekimser kalan ortaklar iptal davası açamazlar. Muhalefet şerhinin toplantı tutanağına yazılması yeterli olup bunun ayrıca ortak tarafından imzalanması ve gerekçe gösterilmesi şart değildir. Bunun yanında, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın, çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına haksız olarak izin verilmediğini ve söz konusu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren ortaklar da iptal davası açmaya yetkilidir.
6762 Sayılı eski Türk Ticaret Kanununda yer alan düzenleme ve kuralın uygulanışı: 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (ETTK) genel kurul kararlarının iptali hususu 381.maddede düzenlenmiş ve bu maddede pay sahiplerinin dava açabileceği haller arasında genel kurul toplantısına iştirake yetkili olmayan kimselerin karara iştirak etmiş olmaları da sayılmış; buna mukabil aynı kanunun 361/3 maddesinde, “genel kurul toplantısına iştirake yetkili olmayan kimselerin bir karara iştirak etmesi yetkili olmayan kimselerin bir karara iştirak etmesi halinde önceden itiraz etmemiş olsa bile her bir pay sahibinin bu kararın iptalini mahkemeden isteyebileceği, fakat davalı şirketin bu iştirakin karara yetkili olmadığını ispat ettiği taktirde talebin reddedileceği” hükme bağlanmıştır. Böylelikle, yetkisiz kişilerin genel kurula katılıp oy kullanması hali, farklı koşullara tabi olarak ETTK’nın hem 361/3 hem de 381.maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak 361/3 hükmü daha özel bir düzenleme olduğundan, öğreti ve uygulamada genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin oylamaya katılması halinde anılan madde hükmünün uygulanması gerektiği kabul edilmiş ve yargı içtihatları da bu yönde gelişmiştir.
Eldeki davada, çağrının usulü dairesinde yapılmaması ve/veya karar nisabı bakımından bir önem arz edip etmediği hususu incelendiğinde; … Beton A.Ş.’nin ….yevmiye numarasıyla onaylı, 26.05.2012 tarihinde gerçekleştirilen 2010 – 2011 yıllarına ait olağan genel kurul toplantı tutanağının 1.sayfası (a) bendinde; Genel kurul toplantısına ilişkin çağrıda TTK’nın 37 ve 368 maddeleri hükmü gereğince toplantıya ait davetlerin kanunun ve ana sözleşmede öngörüldüğü gibi gündemi içerecek şekilde pay sahiplerine 02.05.2012 tarihinde 8059 sayılı Türk Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği ve 8 paydaşa 07.05.2012, 6 paydaşa ise 09.05.2012 tarihinde, taahhütlü mektupla, toplantı gün ve gündeminin bildirilmesi suretiyle süresi içinde yapıldığı, genel kurul toplantısına ilişkin çağrı ve davete her hangi bir itirazın olmadığının görüldüğü; Keza, (b) bendinde; Hazirun cetvelinin incelenmesinden; şirketin toplam 3.250.000,00 TL sermayesine denk gelen 130.000 paydan 3.076.350 TL ’lik sermayeye karşılık asaleten 123.054 adet pay 6.938 pay olmak üzere toplam 129.992 adet payın toplantıya katıldığı, 8 adet payın toplantıya katılmadığı, böylece gerek kanun gerekse ana sözleşmede öngörülen asgari toplantı nisabının mevcut olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.
Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere; Yargıtay bozma ilamında belirtilen gerek çağrının usulüne uygun yapılması gerekse toplantı nisabının yasal mevzuata uygun olduğu anlaşılmıştır.
Genel Kurul kararının kanuna ve ana sözleşme hükümlerine uygun olup olmadığı hususu incelendiğinde; eski TTK.nun 381. maddede; genel kurul kararlarının; kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olması halinde, iptal edilebileceği hükme bağlanmıştır. Şirket ana sözleşmesine göre ise; iş konusu hazır beton olan şirketin, nama yazılı paylarının, sermaye taahhütlerinin tamamen yerine getirilmesinden sonra, hamiline ihraç edilebileceği (pay devri), pay senetleri devrinin yönetim kurulunun onayına bağlı olduğu, sözleşmenin 8.maddesinde açıkça belirtilmiştir.
Haklarında ceza davası açılan davalı şirket yönetim kurulu üyesi … … ve diğer ilgililer hakkında, bekletici mesele yapılan Ankara …Ağır Ceza Mahkemesinde; suç işlemek amacıyla örgüt kurmaya, tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı, resmi belgeyi yok etmek ve sahte resmi belge düzenlemek suçlamalarıyla açılan ceza davasının yargılaması sonucunda verilen ve kesinleşen Ankara …Ağır Ceza Mahkemesinin 19.12.2016 tarih, E. 2013/236, K: 2016/446 nolu kararında; … Müşavirlik Ltd. Şti.nin 15.10.203 yılında kurulduğu, şirketin % 50 sinin …, % 50 sinin …’a ait olduğu, bu kişilerin ayrıca; … İnşaat A.Ş., … Beton A.Ş., … Akaryakıt A.Ş.’de paylarının olduğu, … ve …’ın ortağı oldukları … Ltd. Şti adına ortaklar kurulu kararıyla, yani iki ortağın imzasıyla; … A.Ş. (64.000 pay, % 40), … A.Ş. (183.360 pay % 38,2) … Beton A.Ş. (34.660 Pay % 26,66) … A.Ş. (800 pay % 40) pay satın aldıkları, … ve …’un, bu dört şirkette bulunan kendi paylarıyla birlikte şirketlerin çoğunluğunu ellerinde bulundurdukları, bu nedenle şirketlerin yönetimi ile ticari faaliyetlerindeki etkin ve belirleyici bir rol oynadıkları, … Ltd. Şti. ortaklarından, … …’un, şirket ortaklarından her hangi birisinin tekbaşına (pay) satış yetkisi olmadığı halde diğer ortak … (davacı)un bilgisi ve onayı olmadan … Ltd. Şti.ne ait olan; Diğer üç şirketin yanısıra davalı … Beton .AŞ.’ndeki 34660 payının 34.652 adedini, 26.12.2011 tarihinde …’a pay devir sözleşmesi ile sattığı, …’un da bu payları 12.06.2012 tarihinde Güney Kahraman’a sattığı, bu payların, rayiç bedel ve piyasa fiyatı belirlenmeden kayıtlı değerler üzerinden satıldığı, satış bedellerinin sanık … … tarafından tahsil edildiği, bu devirlerden sonra … Ltd. Şti.nin bu dört şirketin (davalı şirket … Beton A.Ş.de dahil) yönetiminde ve ticari faaliyetlerinde söz ve karar sahibi olma hakkının ortadan kalktığı ,yapılan devirler sonucunda …’un 26.05.2012 tarihli şirket genel kurullarına katıldığı, var olan ortaklar pay defterlerinin kaybolduğundan bahisle pay devirlerinin 24.04.2012 tarihinde notere onaylattırılan yeni ortaklar pey defterlerine bazı devir tarihleri yönünden de hatalı olacak şekilde geriye doğru olarak kaydedildiği, …’un, pay satışlarından, pay defterlerinin kayıtlarından, yeni pay defterlerinin onayından haberinin olmadığını ve bu pay satışlarından elde edilen gelirden pay almadığı, ayrıca 4 şirketin yönetiminde etkinliğini kaybettiği şeklinde gerçekleştiği kabul edilen olayda; sanık … …’un, müşteki …’a yönelik nitelikli dolandırıcılık ve özel belgeyi yok etmek suçlarını işlediğinin sabit kabul edildiği, … … ve … …’un, 12.04.2012 tarihinde şirketlerin yönetim kurulu üyeliklerinden istifa etmeleri üzerine müşteki … tarafından …, … … ve … … temsil ve vekaletleri azledildiği halde … …, ve … tarafından … Beton A.Ş. (davalı şirket) ve … A.Ş. yönetim kurullarına … …’un atandığı, ayrıca … Beton A.Ş. (ve … A.Ş.nin) ana sözleşmelerinin 8.maddelerinde pay devirlerinde yönetim kurulu kararı aranacağı hükmü yer aldığı halde yönetim kurulu kararı olmadan, … …’un, … Beton A.Ş.’de bulunan 17.344 payını 26.11.2011 tarihinde …’a devrettiği, devirden sonra bu kişilerin şirketin 26.05.2012 tarihli toplantısına katıldıklarının belirtildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda ceza ilamında belirtilen hususlar da dikkate alındığında; Pay devirlerinin, kanunda ve ana sözleşmede belirtilen şekilde usulüne uygun bir biçimde devredilmediği, mevzuata aykırı biçimde geçekleşen devirler sonucu paydaş olan yeni kişilerin katılımıyla yapılan 26.05.2012 tarihli genel kurul kararının da dolayısıyla yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olduğu, yine cezai mahkumiyetle sonuçlanan ve kesinleşen ceza yargılaması sonucunda, pay devirlerinin, davacıların bilgisi ve onayı olmadan satışıyla oluşan şirketlerdeki yönetim hakimiyetinin kaybedilmesi hususunun TMK.nun 3.maddesindeki iyi niyet kurallarına da aykırılık oluşturacağı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle; Genel kurul toplantısına ilişkin çağrıda TTK’nun 37 ve 368 maddeleri hükmü gereğince toplantıya ait davetlerin kanunun ve ana sözleşmede öngörüldüğü gibi gündemi içerecek şekilde pay sahiplerine 02.05.2012 tarihinde 5089 sayılı Türk Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği ve 8 paydaşa 07.05.2012, 6 paydaşa ise 09.05.2012 tarihinde, taahhütlü mektupla, toplantı gün ve gündeminin bildirilmesi suretiyle süresi içinde yapıldığı, genel kurul toplantısına ilişkin çağrı ve davete her hangi itirazın olmadığının görüldüğü, hazirun cetvelinin incelenmesinden; şirketin toplam 3.250.000,00 TL sermayesine denk gelen 130.000 paydan 3.076.350TL’lik sermayeye karşılık asaleten 123.054 adet pay 6.938 pay olmak üzere toplam 129.992 adet payın toplantıya katıldığı, 8 adet payın toplantıya katılmadığı, böylece gerek kanun gerekse ana sözleşmede öngörülen asgari toplantı nisabının mevcut olduğunun anlaşıldığı, buna göre; gerek çağrının usulüne uygun yapılması gerekse toplantı nisabının yasal mevzuata uygun olduğu; Yukarıda yer alan ana sözleşme hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; iş konusu hazır beton olan şirketin nama yazılı paylarının, sermaye taahhütlerinin tamamen yerine getirilmesinden sonra, hamiline ihraç edilebileceği (pay devri), pay senetleri devrinin yönetim kurulunun onayına bağlı olduğu, sözleşmenin 8.maddesinde açıkça belirtildiği, haklarında ceza davası açılan davalı şirket yönetim kurulu üyesi … … ve diğer ilgililer hakkında, Ankara …Ağır Ceza Mahkemesinde; suç işlemek amacıyla örgüt kurmaya, tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı, resmi belgeyi yok etmek ve sahte resmi belge düzenlemek suçlamalarıyla açılan ceza davasının yargılaması sonucunda verilen kararın kesinleştiği,yapılan devirler sonucunda …’un 26.05.2012 tarihli şirket genel kurullarına katıldığı, var olan ortaklar pay defterlerinin kaybolduğundan bahisle pay devirlerinin 24.04.2012 tarihinde notere onaylattırılan yeni ortaklar pey defterlerine bazı devir tarihleri yönünden de hatalı olarak şekilde geriye doğru olarak kaydedildiği, sanık … …’un, müşteki …’a yönelik nitelikli dolandırıcılık ve özel belgeyi yok etmek suçlarını işlediğinin sabit olduğu, … Beton A.Ş. (ve … A.Ş.nin) ana sözleşmelerinin 8.maddelerinde pay devirlerinde yönetim kurulu kararı aranacağı hükmü yer aldığı halde yönetim kurulu kararı olmadan, … …’un, … Beton A.Ş.’de bulunan 17.434 payını 26.11.2011 tarihinde …’a devrettiği, devirden sonra bu kişilerin şirketin 26.05.2012 tarihli toplantısına katıldıklarının belirtildiği gibi hususlar nazara alındığında, pay devirlerinin, kanunda ve ana sözleşmede belirtilen şekilde usulüne uygun bir biçimde devredilmediği, mevzuata aykırı biçimde geçekleşen devirler sonucu paydaş olan yeni kişilerin katılımıyla yapılan 26.05.2012 tarihli genel kurul kararının da dolayısıyla yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olduğu; Yine cezai mahkumiyetle sonuçlanan ve kesinleşen ceza yargılaması sonucunda, pay devirlerinin, davacıların bilgisi ve onayı olmadan satışıyla oluşan şirketlerdeki yönetim hakimiyetinin kaybedilmesi hususunun TMK.nun 3.maddesindeki iyi niyet kurallarına da aykırılık oluşturacağı, neticeten; Somut olayda 6762 Sayılı TTK.nun 381. maddesi gereğince davalı … Beton A.Ş. 26.05.2012 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde değil, iptali gerektiği kanaatine varılmakla; Davacı … …’ün davasının kabulü ile, davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 26.5.2012 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar vermek gerekmiştir.
Davacı …’un davası yönünden ise, önceki kararda belirtildiği gibi; Davacı tarafından mazeretsiz olarak takip edilmemesi nedeniyle dosyanın HMK.nun 150. maddesi gereğince 18/12/2013 tarihli duruşmada işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve üç aylık yasal süre içinde taraflarca yenileme talebinde de bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, davacı …’un davasının, HMK’nun 150/5. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
1-Davacı …’un davasının, HMK’nun 150/5. maddesi gereğince AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Davacı … …’ün davasının KABULÜ İLE,
Davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 26.5.2012 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline,
Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 21,15 TL harcın mahsubu ile eksik 59,55 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacılar tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Davacı …’un yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davacı … … tarafından peşin yatırılan 21,15 harç ve davacı tarafından yapılan ve ayrıntısı UYAP sistemi üzerinde gösterilen toplam 5.484,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı … … ‘e verilmesine,
Davacı … … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı … … ‘e verilmesine,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; Davacı … … vekilinin yüzüne karşı, davacı … vekili ile davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a başvurmak suretiyle temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/06/2022

Başkan …
¸[e-imzalıdır]
Üye …
¸[e-imzalıdır]
Üye …
¸[e-imzalıdır]
Katip …
¸[e-imzalıdır]