Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/91 E. 2021/310 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/91 Esas
KARAR NO : 2021/310

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/01/2015
KARAR TARİHİ : 13/04/2021
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 28/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin babası muris …’ın emeklilik ile Ziraat Emeklilik Hayat Sigortası poliçesi imzaladığını, babasının 21/09/2013 tarihinde vefat ettiğini, davalıdan hayat sigortası kapsamında tazminatın kendilerine ödenmesi talebinde bulunduklarını ancak haksız olarak reddedildiğini, babasının vefatı ile kanser hastalığı arasında doğrudan illiyet bağı bulunmadığını iddia ederek poliçeden doğan teminatın dava dışı bankaya ait kredi borcunun ödenmesi için tamamının veya kredi borcunun 1. dereceden alacaklı olan dava dışı bankaya ödenmesini ve kalan bakiye olduğu takdirde bu bakiyenin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 26/01/2021 tarihli ıslah dilekçesinde özetle, 8.137,50 TL’nin temerrüt tarihi olan 25/12/2013 tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davacıya ödenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görev ve husumet nedeni ile reddinin gerektiğini, murisin kullandığı kredinin teminatı olarak düzenlenen poliçe kapsamında murise bilgilendirme formu verildiği, kanser hastalığının teminat dışı olduğunun bildirildiğini, ancak murisin formu imzaladığını ve karaciğer kanseri nedeni ile vefat ettiğini, hastalığının 5 yıldır devam ettiğinin belirlendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLER:
Tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, davalı nezdinde düzenlenen poliçe ve ekleri, krediye ilişkin evrak ile murisin tedavisi ve vefatına ilişkin tıbbi evrak dosya arasına alınmış, veraset ilamı ibraz edilmiştir.
Doktor bilirkişi ile hesap bilirkişisi heyetinden alınan 16/11/2015 tarihli raporda özetle, dava konusu ölüm olayının sigorta teminat kapsamında kaldığı, ancak sigortalının ihbar yükümlülüğüne aykırı davrandığından karaciğer kanseri ön tanısı konulduğunun bilinmesi halinde ödenmesi gereken prim miktarının davalı dışında aynı tür sigortayı yapan şirketlerden sorularak belirlenmesinden sonra hesaplama yapılabileceği bildirilmiştir. Bu yönde dava dışı sigora şirketleri ile yazışmalar yapılarak gelen yazı cevapları üzerine 21/06/2016 tarihli ek raporda özetle, sigorta şirketlerinden gelen bilgilerin yeterli olmadığı ve heyette prim hesabı konusunda uzman bilirkişi olmadığından hesaplama yapılamadığı bildirilmiştir. Heyete aktüer bilirkişi eklenerek alınan 28/03/2017 tarihli ek raporda özetle, gelen belgelerin tazminat hesabına elverişli olmadığından hesaplama yapılamadığı bildirilmiştir.
Rapor hüküm kurmaya elverişli olmadığından doktor, bankacı, sigorta ve hukuk bilirkişilerinden oluşan heyetin düzenlediği 16/01/2018 tarihli raporda özetle, davacı murisin kanuni mirasçısı olduğundan husumet ehliyetinin bulunduğu, kredi sözleşmesinin 13. maddesi uyarınca murisin bankaya borcu kalmaması halinde kalan bakiyenin mirasçılarına ödenmesi gerektiği, sigorta ettiren murisin akit öncesi ihbar görevini ihlal ettiğini, murisin hastalığını bilmediği kabul edilse dahi davacının hastalığı bilmesi edeni ile ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ancak murisin otopsi yapılarak kesin ölüm nedeni belirlenmediğinden ölümü ile kanser hastalığı arasında illiyet bağı kurulamayacağı, bu nedenle sigortacının riziko gerçekleştiğinde ödenen primle ödemesi gereken prim arasındaki oran dikkate alınarak sigorta bedeli ödenmesi gerektiği, öncelikle diğer sigorta şirketlerinden bu durumun tespitinin gerektiği, tazminat indirimi tespit edilemezse TBK’nun 50 vd maddeleri uyarınca uygun bir indirim yapılmasının gerektiği, öncelikle daini mürtehin olan bankaya ödeme yapılması, bundan artan tutar olması halinde yasal mirasçılarına verilmesi gerektiği bildirilmiştir. Sigorta ve hukuk bilirkişisinden alınan 26/02/2019 tarihli ek raporda özetle, kök rapordaki beyanlarını tekrar edip kredi borcunun ödenmesi nedeni ile mirasçıların miras hakkı oranında talepte bulunabilecekleri bildirilmiştir. Mahkememizce iki raporda da hesaplama yapılmadığından ölüm ile murisin devam eden hastalığı arasında illiyet bağı bulunmadığına ilişkin tespitler yönünden her iki rapora da itibar edilmiştir.
DEĞERLENDİRME:
Dava, banka kredisi kapsamında düzenlenen hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminatın tahsiline ilişkindir.
Yargılama sırasında davacı tarafça diğer mirasçıların davaya muvafakatleri bulunduğu ve eldeki davada miras hakkına dayalı alacaklarını davacıya devrettiklerini bildirir adi temliknamelerin sunulduğu anlaşılmıştır.
Dava dışı bankanın poliçelerde dain-i mürtehin hakkı bulunduğundan davaya muvafakatleri alınmış, kredi borcunun mirasçılar tarafından ödenerek kapatıldığı belirlenmiştir.
Öncelikle çözülmesi gereken hususlar, ihbar yükümlülüğüne aykırı davranılıp davranılmadığı ve ölüm ile bildirilmeyen hastalık arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
TTK’nın 1439/2 maddesinde “Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.” düzenlemesi yer almaktadır.
Hayat Sigortaları Genel Şartları’nın C.2 maddesinde de benzer şekilde düzenlenmiştir.
Murise poliçenin tanziminden önce karaciğer kanseri ön tanısı konulduğu, sigorta bilgilendirme formunda murisin kanser hastalığının bulunmadığına ilişkin el yazısı ile “Hayır” şeklinde bilgi verdiği, bu hali ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davrandığı değerlendirilmiştir. Her ne kadar davacı, murisin tanıdan haberi olmadığını iddia etmiş ise de buna ilişkin dosyada ispata elverişli delil olmadığı gibi, davacı sıfatı ile talepte bulunan davacının tanıdan haberdar olduğu kabul edilerek ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıldığı kanaatine varılmıştır.
Dosya kapsamında alınan her iki bilirkişi raporunda da, murisin ölüm belgesi ile tıbbi kayıtlarının incelenmesi neticesinde, murise otopsi de yapılmaması nedeni ile ölümü ile karaciğer kanseri arasında illiyet bağı bulunduğundan söz edilemeyeceğine dair kanaat belirtilmiş, ölüm raporu da gözetilerek bu yöndeki tespite itibar edilmiştir.
Bu durumda TTK’nun 1439/2 maddesi uyarınca sigortacının ödemesi gereken prim ile ödediği prim arasındaki farkın davacı tarafça talep edebileceği değerlendirilmiş, ancak dava dışı sigorta şirketlerinden gelen yazı cevapları dikkate alındığında kanser tanısı almış kişilerle genellikle poliçe düzenlenmediği bildirildiğinden her iki raporda da değinildiği gibi tazminat miktarından TBK’nun 50 vd maddeleri uyarınca takdiri indirim yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Kredi borcunun ödenmesi ve diğer borçluların dava nedeni ile alacaklarını miras payları oranında davacıya devretmeleri nedeni ile davacı vekilinin ıslah dilekçesi de gözetilerek poliçe bedeli olan 8.137,50 TL’den murisin poliçe tarihindeki yaşı, tanı hakkında bilgilendirilmemiş olabileceğine dair savunma, yargılamanın geçirdiği safahat ile kusurun niteliği gözetildiğinde takdiren %20 oranında indirim yapılmasının uygun olacağı ve davanın bu miktar üzerinden sübut bulduğu değerlendirilmiştir.
Hayat Sigortaları Genel Şartları uyarınca, davalı sigortanın başvuru tarihinden (25/12/2013) 10 gün sonra temerrüte düşeceği anlaşıldığından davalının 06/01/2014 tarihinde temerrüte düştüğü değerlendirilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE,
6.509,60 TL’nin temerrüt tarihi olan 06/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken 444,67 TL harçtan peşin alınan 139,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 305,67 TL harcın davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına,
Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan ve takdir olunan 4.080,00 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Takdiri indirim yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Davacı tarafından yapılan ve UYAP sisteminde kayıtlı toplam 3.932,30 TL yargılama giderinin kabul oranına göre hesaplanan 3.145,64 TL yargılama gideri ile davacı tarafça peşin olarak yatırılan 139,00 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/04/2021

Katip … Hakim …
¸[e-imza] ¸[e-imza]