Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/814 E. 2021/831 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA … TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
… TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2014/814
KARAR NO : 2021/831

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/11/2009
KARAR TARİHİ : 02/12/2021
K.YAZIM TARİHİ : 31/12/2021

Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi özetle; Ankara … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas-… Karar sayılı 02.04.2009 tarihli kararıyla şirkete zarar veren yönetim kurulu üyeleriyle, TTK rekabet hükümlerine aykırı davranan yönetim kurulu başkanı aleyhine hukuk ve ceza davaları açılmasını engelleyen genel kurul kararlarının iptal edildiğini, bu sebeple şirkete zarar veren ve TTK rekabet hükümlerine aykırı davranan davalıların şirkete verdikleri zararın, davalılardan zararın doğduğu tarihten itibaren fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00TL’nin en yüksek reeskont faiziyle müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; Ankara … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas-… Karar sayılı 02.04.2009 tarihli kararının temyiz incelemesinde olduğunu ve kesinleşmediğini, bu sebeple de davanın açılmasının dayanaksız olduğunu, davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, anonim şirket yönetim kurulu üyesi olan müvekkilinin … Ltd. Şti.’ye ortak olmasında herhangi bir engel bulunmadığını, davacıların kendilerine tazminat ödenmesine yönelik istemlerinin dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Davalı … davanın devamı sırasında vefat etmekle, mirasçıları davaya dahil edilmiş, dahili davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
DELİLLER: Tarafların delilleri toplanmış, Ankara Ticaret Sicil Memurluğundan … Mühendislik İnşaat Ticaret Danışmanlık ve Sanayi Limited Şirketi’ne ait kayıtlar, … Mühendislik İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş.’nin 2004-2010 yılları arasındaki noter tasdikli yevmiye defterleri, T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı kayıtları (… A.Ş.’ye ve … Ltd. Şti.’ne ait) getirtilmiştir.
Mahkememizin … Esas, … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı …’ün, davalı … Müh. A.Ş aleyhine açtığı genel kurul kararının iptali davasında neticeten “davanın kısmen kabulü ile Genel Kurulunun, TTK’nun rekabet hükümlerine aykırı hareketi nedeni ile yönetim kurulu başkanı hakkında hukuk ve ceza davaları açılması hususunun, 2005 yılı faaliyetlerine ilişkin denetim kurulunun ibrası ile ilgili konunun ve TTK 334 ve 335 maddeleri ile ilgili olarak yönetim kurulu üyelerine yetki verilmesi hususu kararlarının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Getirtilen Ankara … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; Davacıların …, …, … olduğu, davalının … Müh. İnş. Tİc. ve San. A.Ş. olduğu, dava konusunun davacıların murisi …’ün 2.255 hisseye karşılık 545 hissesinin ölüm ile birlikte mirasçılarına geçtiğini, ölümü takiben davacıların sadece 18/04/2002 tarihinde yapılan 2001 yılına ait olağan genel kurul toplantısına katıldığı, sonrasında şirkete alınmadıkları gibi kendilerine ödeme yapılmamış olduğunu, bu sebeple, gerekli tespitlerin yapılması ile davacıların alması gereken kar paylarının hesaplanması davası olduğu, yapılan yargılama sonunda “dava konusu 6.000,00 TL yönünden konusu kalmayan isteme ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, ıslah edilen 28.306,00 TL yönünden takas talebi nazara alınarak istemin reddine” karar verildiği, kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce ilk olarak alınan, SMMM ve hesap uzmanı bilirkişiden oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alınmış, düzenlenen raporda sonuç olarak; 1)… Ltd.şirketine verilip de tahsil edilemeyen şirket alacaklarının dava tarihi itibariyle 192.704,88 TL olduğu, 2)Halihazırda mevcut defter ve kayıtlara göre şirket kasasında tutulup dağıtılmayan karlardan şirket ortaklarının 907.939,40 TL alacaklı olduğu, ancak kar payı talebine yönelik olarak davacılar tarafından Ankara … Ticaret Mahkemesinde açılan 2006/57 Esas, 2008/164 Karar sayılı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozulan davanın sonuçlanmasının beklenmesinin gerekebileceği, kararın kesinleşmesini müteakip yeniden değerlendirme yapılabileceği, 3)Rekabet yasağına aykırılık nedeniyle TTK 335.maddesine göre, davacıların dava açma hakkının bulunmadığı ancak daha net bir değerlendirme yapılabilmesi için … Ltd.Şti.’nin kayıtlarının doya içerisine kazandırılmasının gerektiği belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda sonuç olarak; 1)… Ltd. Şti’ne verilip de tahsil edilemeyen şirket alacaklarının dava tarihi itibariyle 192.704,88 TL olduğu, ortakların bu kalem nedeniyle doğrudan değil şirket zararı nedeniyle dolayısıyla zarara uğramış olabilecekleri, bu zarar kalemi nedeniyle tazminatın ancak şirkete verilmek üzere talep olunabileceği, şirket ortaklarının şahısları adına bu zarar kalemi nedeniyle tazminat talep edemeyecekleri, 2)Halihazırda mevcut defter ve kayıtlara göre şirket kasasında tutulup dağıtılmayan karlardan davacı ortakların 167.257,33 TL alacaklı olduğu, bu zarar kaleminin yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda ortakların doğrudan uğratıldıkları zarar olarak nitelendirilebileceği, ancak kar payı talebine yönelik olarak davacılar tarafından Ankara … Ticaret Mahkemesinde açılan 2006/57 Esas, 2008/164 Karar sayılı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozulan davanın bu kez Ankara … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasıyla görüldüğü davanın reddine karar verildiği ve dosyanın Yargıtay’da temyiz incelemesinde bulunduğu, mükerrer tahsilata yol açılmaması nedeniyle sonuçlanmasının beklenmesinin gerekebileceği, 3)… şirketi taşınmazında … şirketinin kira vermeden oturduğunun tarafımızca tespit edildiği ancak şirketin bu kalem nedeniyle ne kadar zarara uğramış olacağına uzmanlığımız elvermediği için hesaplama yapılamadığı, ancak bununla birlikte bu zarar kaleminin de ortağın doğrudan zararı olmayıp, şirket zararı olarak değerlendirilebileceği, 4)Şirket makinelerinin … Şti’ne kullandırıldığı ve devredildiği tespit edilmiş olup bu makinelerin değerinin hesaplanması için uzmanlığımız elvermediği ancak bununla birlikte bu zarar kaleminin de ortağın doğrudan zararı olmayıp, şirket zararı olarak değerlendirilebileceği, 5)Yukarıda ayrıntıları ile izah edilen sebepler muvacehesinde 6762 sayılı TTK 335. Maddesine göre, yönetim kurulu üyesi olmayan davacı ortakları rekabet yasağına aykırılık nedeniyle dava açma haklarının bulunmadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce ikinci olarak alınan, SMMM ve ticaret hukuku uzmanı bilirkişiden oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alınmış, düzenlenen raporda sonuç olarak; 1)Huzurdaki davanın, şirketin uğradığı zarar nedeniyle ortakların dolayısıyla zararının tazmini davası olduğu, makine ve araçların satışından bir zarar doğup doğmadığının tespit edilemediği; ancak, makine ve araçların satışından bir zarar doğmuş olsa bile, davacı 06/05/2005 tarihinde yapılan 2002-2003-2004 yılı Çağrılı Olağan Genel Kurul Toplantısında ibra edildiği için, hakkında şirketin zararları sebebiyle sorumluluk davası açılamayacağı, … Ltd.şirketine verilip de tahsil edilemeyen alacaklardan dolayı şirket tüzel kişiliğinin, dava tarihi itibariyle 192.704,88 TL alacaklı olduğu, halihazırda mevcut defter ve kayıtlara göre şirket kasasında tutulup dağıtılmayan karın bulunduğu, ancak, Genel Kurulda karın dağıtımı kararı alınmadıkça, kar payının bir alacak davası açılması suretiyle ortaklar tarafından istenmesi mümkün olmadığı, genel kurulda karın dağıtımı kararı alınmayıp; şirket kasasında tutulması nedeniyle, şirket tüzel kişiliğinin bir zararının doğmayacağı, davalı …’nın rekabet yasağı hükümlerini ihlal ettiği; ancak, rekabet yasağına aykırı hareketi nedeniyle 6762 sayılı TTK m.335’de hükme bağlanmış olan seçimlik hakları kullanma yetkisinin şirket yönetim kuruluna veya genel kurula ait olduğu, ortakların, ortak sıfatıyla bu yetkili kullanamayacakları, … Mühendislik İnş. Tic. Dan. Ve SAn. Ltd.Şti.’nin 10/11/1998 tarihli 4666 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde, Ankara ticaret sicil memurluğunun …. sicil numarası ile şirketin Ankara’ya naklinin tescil ve ilan edildiği; 02/11/1998 tarihli 4682 sayılı ticaret sicil gazetesinde yetki süresinin dikkate alındığı ve bu süreçten sonra … şirketi ile … şirketi arasında bir çok hukuki işlem gerçekleştiği; bu tarihten sonra yapılan … genel kurullarında davalı …’nın yaptığı işlemlerden dolayı ibraz edildiği; bir diğer söyleyişle, …’nın rekabet yasağına aykırı hareket etmesine karşın, … tüzel kişiliğinin seçimlik hakları kullanmamak suretiyle, …’ya izin verdiği, rekabet yasağını ihlal eden eylem devam etse de; işlemin yapıldığının yönetim kurulu üyeleri ile ortaklar tarafından öğrenildiği ve sessiz kalındığı, seçimlik talep haklarının şirket tarafından kullanılmadığı nazara alındığında; aradan uzun bir süre geçtikten sonra rekabet yasağını ileri sürmenin hukuken himaye görmeyeceği belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti gay. değ. uzmanı da eklenerek alınan ek raporda sonuç olarak; Dava dışı şirket kayıtlarının hesapların kullanımı (hatalı muhasebe kotlarının kullanılması) ve işlem içeriklerinin Tek Düzen Hesap Planı ve Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkelerine uygun olmadığı, hesaplar arası virman işleminin muhasebede çift taraflı kayıt gereği şirket/ şirket zararının oluşturmayacağı, tespit edilen kayıtlardan … A.Ş.’nin dava tarihi itibariyle 192.704,88 TL bakiye alacağının bulunduğu, taraf ticari defterlerinden bakiye alacak tutarının örtüştüğü ancak işlem tutarları arasında farklılık oluştuğu, farklılık nedeniyle … A.Ş.’nin 14.562,22 TL zararının oluştuğu, kiralama konu gayrimenkul rayiç kira bedeli ile kayıtlarda tespit edilen kira bedel farkının 133,21 TL olduğu, heyetde konusunda uzman teknik bilirkişi bulunmaması sebebi ile satış işlemine konu emtianın satış işleminin yapıldığı tarihte piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığının belirlemediği, … A.Ş.’nın parasal kaynaklarının … Ltd. Şti.tarafından bedelsiz kullanılması sebebi ile şirketin dolaylı zararının oluştuğu, bakiye tutarlara yasal faiz oranı esas alınarak yapılan hesaplamada dava tarihi itibariyle işlemiş faiz tutarının 154.489,75 TL olduğu belirtilmiştir.
Mahkememizce üçüncü olarak alınan, SMMM, gay. değ. uzmanı, makine mühendisi, hesap uzmanı bilirkişiden oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alınmış, düzenlenen raporda sonuç olarak; 1) Dosya kapsamında yer alan 2004 yılı sonrası yevmiye defterleri incelendiğinde; … Mühendislik İnşaat San. Tic. A.Ş. adına kayıtlı olup … Müh. Ltd. Şti.’ne satışları yapılan taşıt ve makinaların defterlerde yer almadığı, satış tarihinde piyasa şartları ve kasko değerleri esas alındığında faturalarda belirtilen değerlerin piyasa rayiçlerine uygun olduğu kanaatine varılarak 9 adet taşıt, makina ve cihazların satış tarihinde değerlerinin 470.820,00 TL olduğu, 2) Mahallinde yapılan araştırmalarda her bir taşınmazın günün piyasa koşullarında piyasa Rayiç Değerinin 420.000,00TL olduğu; Seğmenler Vergi Dairesi’nde bulunan resmi kayıtlara göre 2003-2006 tarihleri arasında toplam kira bedelinin 4.295,87 TL olarak hesaplandığı, ancak emsal araştırmaları neticesinde 2003-2006 tarihleri arasında toplam kira bedelinin 4.878,08 TL’ye tekabül ettiği ve toplamda 582,21 TL fark yaratacak şekilde düşük kira bedeli belirlendiği; muhasebe kayıtlarında 2004-2008 yıllarına sarih kira yapılan kira tahakkuklarının bu taşınmaz ile ilgili olmadığı, 3) Dava tarihi itibariyle … Ltd.Şti’den 192.704,88 TL alacağının bulunduğunun kayıtlı olduğu, … Ltd.Şti’ne ait ticari defter kayıtlarının incelenmesinde, Demanın 2008 dönem sonu itibariyle Diğer Çeşitli Borçlar altında 192.704,88 ve 792.626,44 TL olmak üzere toplamda … A.Ş’ne 985.331,32 TL borcunun bulunduğunun kayıtlı olduğu, … A.Ş ve … Ltd.Şti ticari defter kayıtlarının örtüşmediği, bu nedenle usulüne uygun düzenlenmediği taraflar arasındaki ticari ve parasal ilişkiyi tam ve eksiksiz olarak yansıtmadığı, şirketlerin ayrı tüzel kişilikleri olduğu göz önünde bulundurulmaksızın sürekli olarak ödeme ve para aktarımı işlemlerinin yapıldığı, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 dönemlerinde dava dışı şirketler arasında para aktarımı yapıldığı, 2004 döneminde … A.Ş tarafından raporda gösterilen tabloda görüleceği üzere 470.820,00 TL. lik makine ve teçhizat satışı yapılmış olup, diğer demirbaş satışları ile birlikte … Ltd.Şti’ne toplam 476.175,49 TL duran varlık satışının yapıldığı, 4) “… A.Ş. tarafından … Ltd. Şti.’ye verilen borçlar ve tahsil edilmeyen şirket atacakları” doğrudan şirket alacağıdır. Bu alacak kalemine ilişkin olarak talep edilecek tazminat, ancak şirkete verilmek üzere istenebileceği, ancak aynı talep konusuyla ilgili kesinleşen Ankara … Ticaret Mahkemesi’nin 2011/133E.-2014/139K. sayılı ilamı göz önüne alındığında, kesinleşen yargı kararları tarafları ve mahkemeleri bağlayacağından, davacıların dağıtılmayan kar payına dair talepte bulunamayacakları, TTK Rekabet Hükümlerine aykırı davranılıp davranılmadığı yönünden yapılan değerlendirmede ise; her iki şirketin iştigal konuları birbirinden farklı olduğu, dolayısıyla davalılardan …’nın huzurdaki dava bakımından genel kurulun onayı alınmaksızın diğer şirketin yönetim kurulunda görev alabileceği, bir diğer anlatımla rekabet yasağına aykırı davranmadığı; …’nın rekabet yasağına aykırı davrandığı düşünülecek olursa dahi davacıların yönetim kurulu üyesi olmamaları sebebiyle şirket adına sorumluluk davası açamayacağı aksi düşünüldüğü takdirde de 6762 sayılı mülga TTK 335. Maddedeki seçimlik hakların kullanılamayacağı zira bu hakların zamanaşımına uğradığı belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda; 1- Dosya kapsamında yer alan 2004 yılı sonrası yevmiye defterleri incelendiğinde; … Mühendislik İnşaat San. Tic. A.Ş. adına kayıtlı olup … Müh. Ltd. Şti.’ne satışları yapılan taşıt ve makinaların defterlerde yer almadığı, satış tarihinde piyasa şartları ve kasko değerleri esas alındığında faturalarda belirtilen değerlerin piyasa rayiçlerine uygun olduğu kanaatine varılarak 9 adet taşıt, makina ve cihazların satış tarihinde değerlerinin 470.730,00 TL olduğu, … Müh. Ltd. Şti.’ne satışına yapıldığına ilişkin bir belge bulunmayan ve dava dışı … A.Ş.’ye ait olup bedelsiz olarak hibe edildiğine dair evrakta bulunmayan 6 adet zayi olan farklı modeldeki aracının bedelinin ise 292.000,00 TL olduğu, 2- Dosya kapsamında yer alan 2004 yılı sonrası yevmiye defterleri incelendiğinde; … Mühendislik İnşaat San. Tic. A.Ş. adına kayıtlı olup … Müh. Ltd. Şti.’ne satışları yapılan taşıt ve makinaların defterlerde yer almadığı, satış tarihinde piyasa şartları ve kasko değerleri esas alındığında faturalarda belirtilen değerlerin piyasa rayiçlerine uygun olduğu kanaatine varılarak 9 adet taşıt, makina ve cihazların satış tarihinde değerlerinin 470.820,00 TL olduğu, 3- Mahallinde yapılan araştırmalarda her bir taşınmazın günün piyasa koşullarında piyasa rayiç değerinin 420.000,00TL olduğu; Seğmenler Vergi Dairesi’nde bulunan resmi kayıtlara göre 2003-2006 tarihleri arasında toplam kira bedelinin 4.295,87 TL olarak hesaplandığı, ancak emsal araştırmaları neticesinde 2003-2006 tarihleri arasında toplam kira bedelinin 4.878,08 TL’ye tekabül ettiği ve toplamda 582,21 TL fark yaratacak şekilde düşük kira bedeli belirlendiği; muhasebe kayıtlarında 2004-2008 yıllarına sarih kira yapılan kira tahakkuklarının bu taşınmaz ile ilgili olmadığı belirtilmiş, diğer hususlarda ana rapor ile aynı yönde görüş bildirilmiştir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin, şirkete zarar verdiği ve TTK rekabet hükümlerine aykırı davrandıkları iddiasıyla açılan tazminat istemine ilişkindir.
Her ne kadar davalı davalı … vekili zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de; Davanın açılış tarihi itibariyle yürürlükte olan TBK’nun 126.maddesine göre zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu, iddia edilen davalıların eylemleri ve dava tarihi itibariyle bu sürenin dolmadığı anlaşılmakla zamanaşımı def’inin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; Ankara … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas-… Karar sayılı 02.04.2009 tarihli kararıyla şirkete zarar veren yönetim kurulu üyeleriyle, TTK rekabet hükümlerine aykırı davranan yönetim kurulu başkanı aleyhine hukuk ve ceza davaları açılmasını engelleyen genel kurul kararlarının iptal edildiğini belirterek şirkete zarar veren ve TTK rekabet hükümlerine aykırı davranan davalıların şirkete verdikleri zararın tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili ise cevap dilekçesi ile davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Taraflar arasındaki anlaşmazlık; davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin şirkete zarar verici eylemlerinin ve rekabet yasağına aykırı eylemlerinin olup olmadığı, varsa şirkete ödenmesi gereken tazminat miktarı noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizce alınan her üç bilirkişi raporunun sonuç olarak birbirini teyit ettiği, ancak içerik olarak üçüncü olarak alınan SMMM, makine mühendisi, gayrimenkul değerleme uzmanı ve hesap uzmanı bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi heyet raporunun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli, gerekçeli olduğu görülerek hükme esas alınmıştır.
Dava dilekçesi, getirtilen bilgi-belgeler, üçüncü bilirkişi heyet raporu, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; Davalıların şirkete zarar veren eylemlerinin mevcut olup olmadığı yönünden yapılan değerlendirmede; Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun düzenlendiği dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı mülga TTK’nun 336. maddesi: “İdare meclisi azaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler. 1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması; 2. Dağıtılan ve ödenen kar paylarının hakiki olmaması; 3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir 24/30 surette tutulması; 4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi; 5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması. Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz.” şeklindedir.
6762 sayılı mülga TTK’nun 336/1. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri eylemlerinden kaynaklı olarak, şirkete, şirket pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı sorumludur.
Sorumluluğun kapsamı yönünden, TTK’nun 309. maddesinde; “Şirketin 305, 306, 307 ve 308 inci maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde, bundan, dolayısıyla zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava hakları vardır. Ancak, hükmolunacak tazminat şirkete verilir. Şirketin iflası halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukları haklar iflas idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanununun 245 inci maddesi hükmü caridir. Mesul olan kimselerin cümlesi aleyhinde şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir. Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.” Hükmü öngörülmüştür.
Görüldüğü gibi, eski TTK’nda özellikle pay sahipleri ve şirket alacaklılarının uğradığı zarar bakımından “doğrudan zarar-dolaylı zarar” ayrımı bulunmaktadır. Şirketin bir takım işlemlerden dolayı doğrudan zarara uğraması durumunda, paydaşlar ve alacaklılar da dolaylı zarara uğrar. Yani, şirketin doğrudan zararı, bunların dolaylı zararıdır. Şirket malvarlığında azalma, kayıp gerçekleştiğinde, bir taraftan pay sahibinin payının değeri azalmakta, diğer taraftan şirketin ödeme gücü azalarak ortaklık alacaklılarının alacaklarını elde etmesi zorlaşmaktadır. Dolaylı zararda, şirketin uğradığı zararlar şirket için istenir, araç şirketin doğrudan doğruya gördüğü zararın tazmin edilmesidir. Şirketin zararının giderilmesi, aynı zamanda anılanların dolaylı zararını da giderecektir. Başka bir deyişle, şirketin giderilecek doğrudan zararı, aynı zamanda kendilerinin de giderilmiş dolaylı zararını ifade eder. Bu yüzden, dolaylı zarara uğrayan pay sahipleri, tazminatın kendilerine değil, şirkete ödenmesini talep edebilir. Ancak ortakların davasının, şirketin dava hakkından doğan ikinci derecede bir dava hakkı olduğunu ve ortakların bu davada şirketin sahip olduğu haklardan fazlasına sahip
olamayacağını belirtmek gerekir. Şirket paydaşları ve alacaklılarının doğrudan zararı, dolaylı zararlarından çok farklıdır. Paydaş ve alacaklıların doğrudan zararları, sorumlu olan kişilerin kanun ve şirket ana sözleşmesinden kaynaklı yükümlülüklerine aykırı olarak, çoğu zaman haksız fiil niteliğindeki eylemi sonucunda pay sahibi veya alacaklıya verdiği zararlardır. Burada şirketin bir zarara uğrayıp uğramamasının bir önemi yoktur. Çünkü bu zararlar, doğrudan ortaklık veya alacaklılık sıfatından doğmaktadır. Bu yüzden talep edilen tazminat da şirkete değil, doğrudan talep sahibine ödenir. Kanun koyucu, paydaşların doğrudan zararıyla ilgili olarak kusur sorumluluğunu benimsemiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, doğrudan zarardan ancak ve ancak yönetim kurulu üyelerinin kusurlu eylemleriyle zarara sebebiyet vermesi durumunda söz edilebilecektir. Yönetim kurulu üyelerinin kendi kusursuzluklarını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilecekleri ifade etmek mümkündür. Çünkü kural olarak, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, şirketle aralarında olduğu kabul edilen vekalet ilişkisinin ihlali olarak nitelendirilmektedir. Genel görüş ise, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 96. maddesindeki sistem gereğince, kusursuzluğu ispat külfetinin yönetim kurulu üyelerine ait olduğu yönündedir.
Somut olayda; davacılar dava dilekçesinde davalıların şirkete verdikleri zararın tazminini talep etmiş olup, talep edilen tazminatın davacıların doğrudan zararından mı, yoksa dolaylı zararından mı kaynaklandığının tespiti gerekmektedir.
Davacıların iddia ve talepleri aşağıdaki alacak kalemlerine ilişkindir: 1- … A.Ş. tarafından … Ltd. Şti.’ye verilen borçlar ve tahsil edilmeyen şirket alacakları, 2- Dağıtılmayan kardan kaynaklı olarak ortakların alacakları, 3- Şirket mal varlığının … Ltd. Şti.’ye kullandırılması ve satılmasından kaynaklı olarak oluşan şirket zararı.
Birinci maddedeki; “… A.Ş. tarafından … Ltd. Şti.’ye verilen borçlar ve tahsil edilmeyen şirket alacakları” doğrudan şirket alacağıdır. Söz konusu alacak kalemiyle ilgili şirket ortağı olan davacıların ancak dolaylı zararından söz etmek mümkündür. Dolaylı zararla ilgili yukarıda belirtildiği üzere, bu alacak kalemine ilişkin olarak talep edilecek tazminat, ancak şirkete verilmek üzere istenebilecektir. Davacıların, bu alacak kalemine dair kendi nam ve hesaplarına bir taleplerinin olması mümkün değildir. Bu nedenlerle davanın bu yönden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
İkinci maddedeki; “Dağıtılmayan kardan kaynaklı olarak ortakların alacakları” ile ilgili davacılar, kendi nam ve hesaplarına tazminat talep edebileceklerdir. Zira ortaklara dağıtılmayan kar, şirket tarafından bankada vadeli bir hesapta değerlendirilmemiş, sermaye artırımında veya şirket adına başkaca bir yatırımda da kullanılmamıştır. Yukarıda yaptığımız açıklamalarda da belirttiğimiz üzere kanun koyucu, ortakların doğrudan zararıyla ilgili kusur sorumluluğunu benimsemiş ve kusursuzluğu ispat külfetini de sorumlulara (somut olayda yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir.
… A.Ş. yönetim kurulunu oluşturan davalılar bu konuda kusursuzluklarını ispatlayamamış olup, kar payının dağıtılmamasından kaynaklı olarak davalıların, davacıları doğrudan zarara uğrattıkları kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte, davacıların Ankara … Ticaret Mahkemesi’nin 2011/133E.-… K. sayılı dava dosyasında da davacı oldukları, söz konusu dosyanın davalısının … A.Ş. olduğu, bu davada davacıların fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dağıtılmayan kar payı olarak 6.000,00TL’nin davalıdan tahsili talebinde bulundukları, kar payı alacağına ilişkin açılan söz konusu dosyada alınan bilirkişi raporu uyarınca davacıların toplam 34.306,20TL alacağının olduğunun tespit edildiği, davacıların ıslah dilekçesi sonrasında, davalı … A.Ş.’nin … hesabının 3,992,07 TL, … hesabının 57.608,81 TL, … hesabının 3.345,00 TL, ve iş avansları hesabında … hesabının 41.142,33 TL olduğundan bahisle ıslah edilen 28.306,00 TL bakımından süresi içinde takas def’inde bulunduğu, Mahkemece davalı … A.Ş.’nin takas def’i kabul edilerek, ıslah edilen kısım bakımından davanın reddine karar verildiği, karar ın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği görülmüştür. Bu nedenlerle, kesinleşen yargı kararları tarafları ve mahkemeleri bağlayacağından, davacıların dağıtılmayan kar payına dair talepte bulunamayacakları, davanın bu yönden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Üçüncü maddedeki; “Şirket mal varlığının … Ltd. Şti.’ye kullandırılması ve satılmasından kaynaklı olarak oluşan şirket zararı” na ilişkin davacı iddia ve talebi değerlendirildiğinde; dosya kapsamında … Ltd, Şti.’nin … A.Ş.’ye ait taşınmazı bila bedel kullandığına ilişkin iddianın doğruluğu ispatlanamamıştır. Zira … A.Ş. defter ve kayıtlarında söz konusu taşınmaz için aylık 100,00TL tutarında kira bedeli belirlendiği tespit edilmiştir. Bilirkişi heyetince taşınmazın o günkü rayiç kira bedeli aylık 113,56 TL olabileceği tespit edilmiştir. Burada bir zarardan söz edilebilecekse bile, bu zararın şirketin zararı olduğu, zira kira alacağının davacıların doğrudan zararı olamayacağı açıktır. Kira alacağından kaynaklanan fark bedele ilişkin olarak davacıların dolaylı zararının olduğu ve bu alacak kalemine ilişkin olarak talep edilecek tazminatın, şirkete verilmek üzere istenebileceği, davacılar adına talepte bulunulamayacağı belirgindir.
Aynı şekilde, … Ltd. Şti.’ye satılan … A.Ş.’ye ait makinelerin satış işlemine ilişkin olarak … A.Ş.’nin bir zararının oluşmadığı, araçların piyasa rayiç bedellerinde satış işlemi gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Kaldı ki, burada da bir zararın varlığından söz edilecek olsa dahi, bu alacak kalemine ilişkin olarak talep edilecek tazminat da tıpkı kira alacağında olduğu gibi şirket adına talep edilebilecektir. Burada da davacıların doğrudan bir zararı mevcut olmadığından kendi nam ve hesaplarına tazminat talep etmeleri olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davanın bu yönden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
TTK rekabet hükümlerine aykırı davranılıp davranılmadığı yönünden yapılan değerlendirmede; Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağı, 6762 sayılı mülga TTK’nun 335. maddesinde düzenlenmiştir. 335. maddeye göre; “İdare Meclisi azalarından biri umumi heyetin müsaadesini almaksızın şirketin konusuna giren ticari muamele nevinden bir muameleyi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı nevi ticari muamelelerle meşgul bir şirkete mesuliyeti tahdit edilmemiş olan ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan idare meclisi azasından şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan muameleyi şirket namına yapılmış addetmekte ve üçüncü şahıslar hesabına akdolunan mukavelelerden doğan menfaatlerin şirkete aidiyetini talep etmekte, serbesttir. Bu haklardan birinin tercihi birinci fikra hükmüne aykırı harekette bulunan azadan başka azalara aittir. Bu haklar, zikredilen ticari muamelelerin yapıldığını veyahut idare meclisi azasının diğer bir şirkete girdiğini sair azaların öğrendikleri tarihten itibaren üç aylık ve herhalde vukularından itibaren bir yıllık müruruzamana tabidir.”
Görüldüğü üzere, anonim şirketlerde rekabet yasağı düzenlemesi, şirketle rekabet etmesi sakınca yaratabilecek yöneticiler için getirilmiştir. Anonim şirketlerde bu yasağın yalnızca yönetim kurulu üyelerine getirilmiş olmasının başlıca nedeni, şirketin işleyişi, ticari sırları, işletme politikası gibi konular üzerinde esas itibariyle yönetim kurulu üyelerinin bilgi sahibi olmalarıdır. Yönetim kurulu üyelerinden biri genel kurulun iznini almadan, şirketin konusuna giren ticari işlem türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sınırsız sorumlu ortak sıfatıyla da giremez. Buna karşılık, yönetim kurulu üyelerinden biri işletme konusu farklı olan herhangi bir şirketin yöneticisi veya ortağı olabilir. İşletme konusu aynı olsa bile, başka bir anonim veya limited şirketin ortağı yahut komandit şirketin komanditer ortağı olabilir.
Somut olayda; Davalılardan sadece …’nın … Ltd. Şti.’de ortak ve yönetici sıfatını haiz olduğu, diğer davalıların … Ltd. Şti. ile herhangi bir ortaklık ve yöneticilik sıfatlarının bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle 6762 sayılı mülga TTK’nın 335. maddesi davalılardan … bakımından değerlendirildiğinde; …’nın hem … A.Ş., hem de … Ltd. Şti.’nin yönetim kurulunda olduğu görülmektedir. Söz konusu iki şirketin anonim şirket ve limited şirket olması hasebiyle, …’nın sınırsız sorumlu ortak sıfatının bulunmadığı belirgindir.
Buna göre rekabet yasağına aykırı davranılıp davranılmadığının tespit edilebilmesi için araştırılması gereken hususlar; genel kuruldan izin alınıp alınmadığı ve şirketlerin iştigal konularının aynı olup olmadığıdır.
… A.Ş.’nin dosyada mübrez kayıtları incelendiğinde; şirketin 22.07.1993’te kurulduğu, iştigal konusunun yurtiçi ve yurtdışında resmi ve özel her tür inşaat taahhüdünde bulunmak, inşaat yapmak, ihalelere katılmak, hür türlü inşaatın plan proje tanzimi, statik tesisat ve kesin hesap mühendislik ve müşavirlik hizmetlerinin gerçekleştirilmesi, inşaat, yol, köprü, iskele, liman, endüstri tesisleri ile ilgili her türlü projenin mühendislik ve müşavirlik hizmetlerinin gerçekleştirilmesi olduğu görülmüştür.
… Ltd. Şti.’nin dosyada mübrez kayıtları incelendiğinde; şirketin 23.09.1988’de kurulduğu, iştigal konusunun 544 sayılı KHK kapsamında yer alan patent ve marka vekilliği yapmak, yurtiçindeki ve yurtdışındaki kişi ve kuruluşların sınai mülkiyet haklarının, yurtiçindeki ve yurtdışındaki enstitüler nezdinde tescil, koruma, lisans, devir ve benzeri işlemlerini yapmak yaptırmak, sınai mülkiyet haklarına ait lisans anlaşmaları düzenlemek, düzenletmek, bunların tescilini yurtiçinde ve yurtdışında yapmak, yaptırmak, faaliyet konusu ile ilgili olarak bilirkişilik, danışmanlık yapmak olduğu görülmüştür.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, her iki şirketin iştigal konuları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla davalılardan …’nın huzurdaki dava bakımından genel kurulun onayı alınmaksızın diğer şirketin yönetim kurulunda görev alabileceği, bir diğer anlatımla rekabet yasağına aykırı davranmadığı kanaatine varılmıştır.
Ancak öncelikle usul yönünden yapılan değerlendirmede; 6762 sayılı mülga TTK’nın 335. maddesine göre rekabet yasağına aykırı davranıldığında şirket adına dava bu üyeler tarafından açılır. Eldeki davada, davacıların yönetim kurulu üyesi olmamaları sebebiyle davalılardan … hakkında sorumluluk davası açamayacağı sabittir. Bu nedenlerle davanın bu yönden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. (Bununla birlikte; … Ltd. Şti.’nin kuruluş tarihi 23.09.1988 ve … A.Ş.’nin kuruluş tarihi de 22.07.1993’tür. Davalı …’nın her iki şirketteki ortaklığı ve yönetim kurulundaki mevcudiyeti her iki şirketin kuruluşundan işbu davanın açıldığı 2009 yılına kadar ve sonrasında da şüregelmiştir. Dolayısıyla, 335. maddede öngörülen öğrenme tarihinden itibaren 3 ay ve herhalde 1 yıl olan zamanaşımı süresi de dolmuştur.)
Yukarıda belirtilen gerekçelerle; Davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 135,00 TL harçtan mahsubu ile fazla 75,70 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
Davacılar tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/12/2021

Başkan …
¸[e-imza]
Üye …
¸[e-imza]
Üye …
¸[e-imza]
Katip …
¸[e-imza]