Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1194 E. 2021/56 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2014/1194
KARAR NO : 2021/56

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/03/2014
KARAR TARİHİ : 28/01/2021
K. YAZIM TARİHİ : 26/02/2021
Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Davalının, müvekkili şirketlerde çalışan işçileri, müvekkili şirketlerin ticari sırlarına ve müşteri potansiyeline sahip olmak amacıyla işletmesinde istihdam etmek üzere mevcut iş akdi ilişkilerini bozmaya yönelik teşvik ve tahrik eylemini işlediğini, davalının, teşvik ve tahrik eylemini işlemesi sonucunda bozulan akdi ilişkiden çalışanları kendi işletmesinde istihdam etmek suretiyle, ekonomik bir fayda sağladığını, bazı işçilerin, 2013 yılı öncesi, bazılarının da 2013 yılı içinde, müvekkili şirketlerde çalışırlarken, ya istifa ettiklerini ya da çeşitli bahanelerle iş akitlerinin işverence feshedilmesine neden olarak işten ayrıldıklarını, bu kişilerin işten ayrıldıktan sonra davalı şirket bünyesinde çalışmaya başladıklarını, … isimli eski çalışanın ise davalı firmaya ortak olduğunun tespit edildiğini, ayrıca müvekkili şirket bünyesinde muhasebe biriminde uzunca bir süredir çalışan ve şirketlerin her türlü ticari sırlarını bilen … isimli eski çalışanı da davalının gayri resmi yoldan işe aldığı bilgisinin kendilerine ulaştığını, yine davalı şirketin, müvekkili şirketlerin diğer çalışanlarını da ayartmaya çalıştığını, böylece eski çalışanların ve davalının “rekabet etme yasağına” aykırı hareket ettiklerini, çünkü, tarafların aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerini, dahası müvekkil şirketlere ait “…” ve “… …” isimli ürünler ile davalı şirket tarafından pazarlanan “…” ve “…” isimli ürünlerin muadil yani rakip ürünler olduğunu, 4857 sayılı İş Kanununun 23.maddesinden de söz edilerek davalı firmaya çekilen ihtarnamelere karşın, halen eski işçilerle çalışmaya devam ettiğini, T.T.K.nun 56. maddesine göre haksız rekabet oluşturan bu eylem nedeniyle, müvekkil işirketlerin cirolarında ve karlılığında ciddi kayıplar oluştuğunu, yeni alınan işçiler nedeniyle yeni eğitim masraflarının yapıldığını, tanıtım ve pazarlama yetisi azaltılmış ve davalının pazar payının da arttığını belirterke şimdilik 10.000,00 TL maddi 75.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ekli duruşma gün ve saatini bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmış, davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; İş başvurusunda bulunan kişilerin tamamının kendi özgür iradeleriyle müvekkili firmada çalışmak istediğini, müvekkilinin davacılar tarafından keşide edilen ihtar sonucunda, ihtarnamede ismi geçen personelle görüşme yaptığını, bu görüşmeler sonucu bir çok personelin işine son verildiğini, müvekkili firmada çalışmaya başlamadan önce davacı firmada çalışan … isimli personelin, müvekkili firmadan ayrılarak davacılardan … ilaç firmasında tekrar çalışmaya başladığını, bu hususun davacının iddiasını çürüten bir husus olduğunu, ayrılan personelin aynı iş kolunda başka bir firmada çalışamayacağı iddiasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, keza “…” ve “… …” isimli ürünlerin, her ilaçta olduğu gibi muadili olmasının gayet normal olduğunu, davacının bir kısım personel için eğitim harcaması yaptığı iddiasının kabul edilemez olduğunu, zira davacıların kendi ilaçlarının tanıtımını yapmak için, çeşitli otellerde davetler düzenlenmekte ve doktorları çağırdıklarını, bu tanıtımların başında duran personel adına, giderlerin karşılaması amacıyla, firma personelinin hesabına gönderilen paralar olduğunu, bu ödemelerin, eğitim gideriymiş gibi gösterildiğini bu eğitimin içeriğinin açıklanması gerektiğini, davacıların eski personelinin ne gibi ticari sırlara vakıf olduğunu açıklaması gerektiğini, rekabetin ticarette normal olduğunu, ancak, M.K.nun md.2 anlamında dürüstlük kurallarına uyulması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
ÖN İNCELEME: Mahkememizde yapılan ön inceleme duruşmasında yargı hakkı, görev ve yetki hususları, dava ve taraf ehliyetleri, dava şartları ve ilk itirazlar değerlendirilmiş, bu yönlerde bir iddia ve itirazda bulunulmadığı gibi Mahkememizin de görevli ve yetkili olduğu ve dava şartlarının tamam olduğu anlaşılmış; tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilmiş; taraflar sulhe teşvik edilmiş, ön inceleme duruşmasında hazır bulunan taraf vekilleri sulh olmalarının mümkün olmadığını belirtmişlerdir.
DELİLLER: Davacı vekili tarafından ihtarnameler, çalışanlara ait sgk hizmet dökümleri ve işyeri kayıtları, davalı vekili tarafından ihtarname ve işçi istifa belgesi ibraz edilmiştir.
Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, davacı şirketlerde çalışan işçilerine sgk kayıtları getirtilmiş, taraf tanıkları dinlenmiş, işçilerin iş mahkemelerinde açtığı davaların ilgili dosya suretleri getirtilmiştir.
Mahkememizce ilk olarak ticaret hukuku uzmanı ve hesap uzmanı bilirkişilerden rapor alınmış, bilirkişi heyeti düzenlediği rapor-ek raporunda sonuç olarak; Davacı şirketlerin çalışanlarından bir çoğunun hali hazırda mevcut olan bir iş ilişkisinden vazgeçip, davalı şirkette yeni bir iş ilişkisi kurmaları, davalı şirket kurucularından …’ün daha önce davacı şirket çalışanı olması, davacı şirketlerden ayrılarak davalı şirkette işe başlayanların büyük çoğunluğunun davacı şirketlerin satış temsilcisi sıfatıyla görev yapmaları, ayartma eyleminin sadece, bir işletmenin her hangi bir servisinde çalışanların sahip oldukları bilgi ve tecrübelerden kendi işletmesinde faydalanmak amacıyla işlenmenin zorunlu olmadığı, bu eylemin aynı zamanda bu kişilerin işlerini gördüğü ve kendileriyle yakın ilişki içerisinde olduğu önceki işyerinin müşteri çevresini de kazanmak amacıyla yapılabileceği, davalı şirketin kurulmasını müteakip, davacı şirketlerin özellikle satış temsilcisi sıfatıyla görev yapan çalışanlarını işe almasının müşteri çevresini de kazanmak amacıyla yapıldığı, davalı şirketlerde çalışan kişilerin, benzerde olsa sadece başka bir işe girmelerinin, onlar açısından hukuka aykırılık oluşturmadığı, maddi tazminat talebinin, ayartma eyleminin haksız rekabet kabul edilmesine ve kusura bağlı olduğu, zarar miktarının somut olarak ortaya konulmadığı, bu nedenle TBK. md.51 gereğince miktarın takdirinin Mahkemeye ait olduğu, şirketin 2012 – 2014 arası, dava tarihi itibariyle satış karındaki azalmanın toplam 1.126.409,99 TL olduğu, 2011 – 2014 yılları arasında toplam olarak ostemil satışının 5.704, ostemil … satışının 6.124 adet azaldığı, bunun da parasal karşılığının/şirket zararının 509.223,48 TL olduğu belirtilmiştir.
Mahkememizce ikinci olarak iki SMMM ve bir eczacı bilirkişilerden rapor alınmış, bilirkişi heyeti düzenlediği raporunda sonuç olarak; Davacı şirketlerden … Ltd. Şti.nin yıllar itibariyle dönem net karının; 2011 yılında — > 443.508,01 TL, 2012 yılında — > 956.656,18 TL, 2013 yılında — > 698.834,22 TL, 2014 yılında — > 799.899,05 TL, 2015 yılında — > 823.652,37 TL, 2016 yılında ¬¬¬— > 3.636.933,06 TL olduğu, faaliyet karının net satışlara oranının; 2011 yılında — > 4,62, 2012 yılında — > 2,79, 2013 yılında — > 0,06, 2014 yılında — > 0,36 düzeyinde gerçekleştiği, davalı şirketin yıllar itibariyle dönem net karının; 2013 yılında — > 51.856,25 TL, 2014 yılında — > 61.351,35 TL, 2015 yılında — > 168.053,70 TL, 2016 yılında ¬¬¬— > 166.535,50 TL olduğu, faaliyet karının net satışlara oranının 2013 – 2016 yılları arasında % 1,5 ile % 3,70 arasında değiştiği, davacı şirket çalışanların bir kısmının davalı şirkette çalışmaya başlamasının haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı hususunun Mahkemenin taktirinde olduğu, davacının net satışlarının; 2011 yılında — > 13.495.553,08 TL, 2012 yılında — > 9.751.364,97 TL, 2013 yılında — > 9.908.030,74 TL, 2014 yılında — > 10.704.349,45 TL’ye gerilediğinin görüldüğü, ancak şirketin satışlarındaki azalmanın, davalı şirketin kurulduğu 21.03.2013 tarihinden önce başladığı, 2012 yılına göre azalma olmadığı, aksine artış olduğu, bu hususlar nazara alındığında, çalışanların ayrılmasının, şirketi zarara uğrattığına ilişkin her hangi bir veriye ulaşılamadığı belirtilmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan, Prof. Dr. …. tarafından hazırlanan 21.11.2019 tarihli uzman görüşünde; T.T.K.nun 55/d maddesinde düzenlenen şekilde; üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek kapsamında, bir haksız rekabet eyleminin bulunmadığı, davacıların her birinin aynı iş kolunda faaliyet gösteren ve bir birinin rakibi durumunda olması nedeniyle, iki şirketin tek bir firma gibi gösterilmesinin hatalı olacağı, davacı … firmasından ayrılanlardan sadece beş kişinin istifa ederek ayrıldığı, bunlardan …’un davalı şirketin kurulmasından çok önce ayrıldığı, birinin önce başka bir şirkette işe başladığı, birinin de başladığı gün, iş akdinin feshedildiği, kalan iki kişinin ise, davalının teşvik ve tahriki ile ayrılıp ayrılmadıklarının tartışılabilir olduğu, davalı tarafından ayartıldıklarına ilişkin bir bilgi veya belge bulunmadığı, davacı … İlaçları firmasından toplam on kişinin işten ayrıldığı, işten ayrılma şekilleri ve davalıdan başka işyerlerinde çalışmış olmaları nedeniyle, ayrılan beş çalışandan hiç biri için davalının teşvikinden söz edilemeyeceği, iş sırlarının ifşa edildiği iddiasının ise soyut bir iddiadan oluştuğu, çalışma hayatının gereği olarak elde edilen iş deneyimi ve bilgileri ile müşteri bilgilerini, başka bir iş yerinde çalışırken kullanılmasının haksız rekabet eylemi olarak kabul edilmediği, dolayısıyla davalının, haksız rekabet eyleminde bulunduğunun kabulünü gerektirici bir nedenin bulunmadığı şeklinde görüş bildirilmiştir.
Davacı çalışanlarınca İş Mahkemelerinde açılan alacak davaların incelenmesinde; …: … İlaçları Ltd. Şti. çalışanlarından … tarafından açılan, davalı ilaç firmasınca da karşı dava açılan bu dava sonucunda, … Mahkemesinin 09.06.2016 tarih, E:…. sayılı kararında; Davacı işçinin, davalı firmada tıbbi tanıtım ve satış temsilcisi olarak çalıştığı, kendisine maaşı dışında primde ödendiği, ancak bu satış primlerinin SGK’ya ücreti ile birlikte bildirilmemesi nedeniyle, davacının iş akdini haklı nedenle fesh ettiği anlaşılmakla, kıdem tazminatı isteğinin kabulüne ve ödenmeyen son ay ücretinin ödenmesine, karşı dava açısından, 1.180,00 TL eğitim giderinin davalı firmaya ödenmesine karar verilmiştir. …: … İlaçları Ltd. Şti. çalışanlarından … tarafından açılan, davalı ilaç firmasınca da karşı dava açılan bu dava sonucunda, … Mahkemesinin 13.04.2017 tarih E:… sayılı kararında; Davacının, noter kanalıyla gönderdiği istifanamesinde, “gördüğüm lüzum üzerine” ibaresini kullanmak suretiyle, iş akdini haklı bir neden bulunmadan sona erdirdiği, bu durumda, primlerin SGK’na bildirilmediği, 2013 yılı Kasım ayı ücretinin ödenmediği şeklindeki fesih nedenlerinin yasal bir geçerliliğinin olmadığı, tanık beyanlarına göre; Sağlık Bakanlığınca zorunlu kılınan ve giderleri davalı şirketçe karşılanan ÜTE Eğitim Programına katılıp eğitimin bitmesi ve eğitim giderinin 31.10.2013 tarihinde şirketçe ödenmesiyle, davacı dahil aynı işyerindeki 4 kişinin 31.10.2013 tarihinde istifa edip rakip bir şirkette işe başladıkları ancak 12.11.2013 tarihinde noterden istifalarını bildirdikleri anlaşılmakla davacının, iş akdini, haklı nedenle feshetmemesi nedeniyle kıdem tazminatı talebinin reddine, karşı dava yönünden; davacı ve 3 işçinin, eğitimlerini tamamladıktan sonra 31.10.2013 tarihinde rakip şirkette çalışmak amacıyla istifa ettiği anlaşılmakla, ihbar tazminatı talebinin kabulüne, ayrıca eğitim giderleri talebinde de haklı olduğundan, 1.180,00 TL eğitim giderinin davalıya ödenmesine karar verilmiştir. …: … firması çalışanlarından … tarafından açılan, davalı ilaç firmasınca da karşı dava açılan bu dava sonucunda, … Mahkemesinin 03.07.2017 tarihli E:… sayılı kararında; Davacı işçinin, 12.11.2013 tarihli istifasında, gördüğü lüzum üzerine gerekçesiyle, fesih gerekçesini belirtmediğinden, haklı nedene dayanmayan istifa nedeniyle kıdem tazminatı talebinin reddine, karşı davalı şirketin ise ihbar tazminatı talebinin kabulüne, diğer istemlerin (eğitim gideri vb) reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekili tarafından harcı yatırılarak maddi tazminat yönünden, dava toplam 509.224,31 TL olarak ıslah edilmiş, ıslah dilekçesi davalı vekiline tebliğ edilmiştir.
MAHKEMENİN GEREKÇESİ: Dava, davalının eyleminin 6102 sayılı TTK 54 ve devamı maddelerine dayalı haksız rekabet teşkil ettiği iddiasıyla açılan ile maddi ve manevi tazminat istemine yöneliktir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, sgk kayıtları, ihtarnameler, iş mahkemesi dosyaları, tanık beyanları, mahkememizce alınan bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı dikkate alındığında; Davacı şirketler vekili dava dilekçesi ile; İlaç firmalarınca dışarıdan ithal edilerek satışa sunulan “…” ve “… …” isimli ilaçların, davalı firma tarafından benzeri içerikli olan “…” ve “…” isimli ilaçların satışa sunulduğunu, keza şirketleri bünyesinde çalışan çok sayıda personeli daha fazla ücret vereceğini söyleyerek ayarttığı ve kendi şirketinde çalıştırdığını, böylece haksız rekabete neden olduğunu belirterek meydana gelen zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı şirket vekili ise cevap dilekçesi ile; Ayartmanın söz konusu olmadığını, çalışanların bir çoğunun kendi isteğiyle ayrıldığını, bir kısmının ise dava firmalarca işten çıkarıldığını, haksız rekabet hükümlerinin uygulanamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davacı şirketler, dava öncesi, dava dilekçesinde belirtilen benzer gerekçelerle 23.01.2014 ve 18.02.2014 tarihli ihtarnamelerle, zararlarının ödenmesini talep etmiş, davalı şirket ise 24.02.2014 tarihli cevabi ihtarnamesinde, cevap dilekçesindeki benzer gerekçelerle ödeme yapmayacağını bildirmiştir.
Mahkememizce alınan birinci bilirkişi kurulu rapor-ek raporunda; davacı firmalar açısından haksız rekabet koşullarının oluştuğunun söylenebileceği belirtilerek zarar miktarı hesaplanmıştır.
Mahkememizce alınan ikinci bilirkişi kurulu raporunda; davacı şirketin (… Ltd. Şti) dönem net karının 2013 yılından itibaren azaldığının tablolar halinde tespit edilmesine karşın, net satışlarının 2012 yılından sora azalmadığı, tam tersine artış gösterdiği, dolayısıyla, işten ayrılmaların şirketi zarara uğrattığına ilişkin her hangi bir veriye ulaşılamadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan birbirini teyit eden, birinci ve üçüncü bilirkişi heyet raporlarının usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli, gerekçeli ve hüküm vermeye elverişli olduğu anlaşılmakla hükme esas alınmıştır. (Dosya kapsamına uygun düşmeyen uzman görüşü ise dikkate alınmamıştır).
Alınan birinci ve üçüncü bilirkişi heyet raporu, diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde; “Haksız Rekabet” T.T.K’nun 54 – 63 maddeleri arasında ve TBK’nun 57.maddesinde düzenlenmiştir.
TTK’nun 54/2 maddesinde; “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” hükmü öngörülmüştür.
TBK.nun 57.maddesinde ise; “Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kullarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesi ile karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı halinde zararın giderilmesini isteyebilir.Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında TTK.nun hükümleri saklıdır” hükmü öngörülmüştür.
Belirtilen madde hükümlerine göre, gerek TTK’nun 54, gerek TBK’nun 57.maddesinde vurgulanan ortak nokta; “dürüstlük kuralına” ve “hukuka aykırı davranışlar”dır. Ancak bu hususların, açık ve net bir biçimde tespit ve kanıtlanması, her zaman kolay olmayabilir. Ancak, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, her somut olayın kendine özgü niteliklerinin incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olay açısından değerlendirildiğinde; Davacı şirket çalışanlarından bir kısmının ayrılarak davalı rakip firmada işe başlaması, başka unsurlarla desteklenmedikçe, tek başına “haksız rekabet” koşullarını oluşturmayacaktır. Nitekim, davalı şirket iddiayı kabul etmediği gibi, davacı şirketlerden ayrılan ve davalı şirkette işe başlayan çalışanlardan yalnızca …, davacı … Ltd. Şti.ne gönderdiği 05.02.2014 tarihli istifanamede, davalı … firmasında çalışmak amacıyla ayrıldığını açıkça belirtmiş, diğer çalışanların bir kısmı “gördüğüm lüzum üzerine” demek suretiyle bir kısmı da primlerini ve (özellikle son) maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle ayrıldıklarını belirtmişlerdir.
Davalı firmanın kurucu ortaklarından olan … ile davacı … Ltd. Şti. arasında 24.06.2004 tarihinde, belirsiz Süreli İş Sözleşmesi imzalandığı görülmüştür. Davalı … Ltd. Şti.nin ise, 21.03.2013 tarihinde 50.000,00 TL sermaye ile … ve davacı … Ltd. Şti. eski çalışanı …’ün ortaklığı ile kurulduğu anlaşılmıştır.
Davalı firmanın kurulduğu 2013 yılı itibariyle dosya kapsamına göre; faaliyet alanında (tıbbı ilaç), davalıya oranla yaklaşık on yıllık deneyime sahip bir firma elamanının istihdam edilmesi ticari faaliyetin bir gereği olsa da, istihdam koşulları ve süreci, istihdam sonrası, çalışanları ayrılan firmadaki olumsuzlukların da göz önüne alınması gerekmektedir.
Çalışanların ayrılma süreci incelendiğinde; …, …, …, … aynı gün (12.11.2013) ve aynı gerekçeyle(gördüğüm lüzum üzerine) istifa etmişlerdir. …, aynı gerekçeyle, yakın bir aralıkla (23.12.2013) tarihinde, … benzeri gerekçeyle (somut gerekçe belirtilmeksizin, bazı haklı nedenlerden dolayı) 04.02.2014 tarihinde, …, davalı firmaya geçeceğini belirterek 05.02.2014 tarihinde, yine … özel nedenler diyerek 10.12.2013 tarihinde, …, 11.10.2012 tarihinde gördüğü lüzum üzerine davacı işyerinden ayırılmışlardır. Davalı şirket ortağı … ise, 07.03.2011 tarihli ihtarnamesi ile 3600 prim gününü dolması nedeniyle, hak ettiği kıdem tazminatının ödenmesi talebinde bulunarak, davacı firmadan ayrılmak istediğini belirtmiştir.
Yukarıda ismi geçen on çalışandan tamamı hiçbir gerekçe (İş K.na değinilen) belirtmeksizin ayrıldığını belirtmiş; ayrıca, dördü aynı gün, diğer dördü birkaç ayla ifade edilecek kısa sürelerle, diğer ikisi de birer yıl arayla ayrılmışlardır.
Yukarıda ayrıntıları belirtilen İş Mahkemesi kararlarından da görüleceği üzere; davacı şirket çalışanlarından (üç kişi) ikisi haklı nedene de dayanmadan, biri de haklı nedenle, davacı şirketlerden istifa etmişlerdir. Ayrıca, mahkemelerce iki çalışan açısından davacı lehine eğitim ücretine hükmedilmiştir.
Davacı firmadan işten ayrılan, davacı şirketlerin çalışanlarından on bir kişi 10.06.2013 – 18.02.2014 tarihleri aralığında (yaklaşık 8 ay) davalı firmada işe başlarken, bunlardan dördü aynı gün (03.01.2014) işe başlamışlardır.
Bu durumda; Davacı şirketlerin çalışanlarının en azından bir kısmının “organize bir biçimde” izlenimi yaratacak şekilde, aynı gün ayrılmaları, aynı gün davalı şirkette işe başlamaları, keza yine bir çoğunun, bir birine yakın zaman dilimi içinde davacı şirketten ayrılması ve davalı şirkette işe başlamasının bu kişiler arasında en azından bir fikir birliği oluştuğu, keza tamamına yakınının (bir iki istisna dışında) davalı firmada işe başlamasının, tesadüfle açıklanamayacağı kanaatine varılmıştır.
Taraf firmalar satış gelirleri ve kar açısından incelendiğinde; Davacı … firmasında ayrılmaların ve davalı firmada işe başlamaların yoğunlaştığı, 2013 ve 2014 yıllarında, 2012 yılına oranla hem net satış rakamlarında hem de karda belirgin düşüşler olmuş ve bu durum 2015 yılında da etkisini göstermiş 2016 yılında toparlanma ve yükseliş başlamıştır. Davalı firmanın ise; kurulduğu yılı takip eden 2014 ve 2015 yıllarında net satış ve karında iki üç kat artışlar gözlenirken 2016 yılında düşüş olmuştur.
Öte yandan davacı firmalar ile çalışanlar arasında imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmelerinin incelenmesinde; davalı şirket ortağı …’le yapılan 24.06.2004 tarihli sözleşmenin 13 / f maddesinde; “işçi , işveren ve iş yerine ait her türlü iş sırlarını saklamayı işverene zarar verecek davranışlarda bulunmamasını taahhüt eder” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Daha sonra düzenlenen iş sözleşmelerinin; 8 / f -aa maddesinde; “hizmet süresinin içerisinde veya bu sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde görevi nedeniyle edindiği işveren faaliyet alanına giren ve açıklamasında sakınca görülmesi nedeniyle korunması gereken her türlü ticari , mesleki , teknik bilgi ve sırları , yurt içi ve yurt dışı eğitimlerinden , anlaşmalardan edindiği Know – How bilgileri ile işverenin iş yerinde geliştirmiş olduğu , bilgi ve tekniklerini , gizlemeyi ve işverenin yazılı izni olmadan açıklamamayı, bb) bendinde ise ; “ haklı bir neden olmadıkça , işe giriş tarihinden itibaren iki yıl boyunca işten ayrılmamayı kabul ve taahhüt eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Davacı şirketlerde çalışan personelin, çalıştıkları süre içerisinde, davacı şirketin müşteri portföyünü, hangi ilaçlara talebin daha fazla olduğunu ve diğer bazı bilgilere sahip oldukları gerek tanık beyanları, gerek iş mahkemesi kararlarıyla sabittir. Ayrıca ÜTE eğitimi görmeleri nedeni ile, bu eğitimden edindikleri bilgilere de sahip oldukları anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay kararlarında da; işçinin davacı şirketle aynı konuda iş yapan şirkette çalışmaya başladığı, satış temsilcisi olarak “iş sırrına” vakıf olmasının kaçınılmaz olduğu kabul edilmiştir.
Davacı tanıkları tarafından da, işten ayrılan işçilerin, davalı firmanın ayartması ile haksız rekabet teşkil edecek şekilde davalı firmada çalışmaya başladıkları ve davacının bu nedenle gelirlerinin düştüğü ifade edilmiştir.
Öte yandan; davalı firma kurucusu ve ortağı olan … ‘ün, yaklaşık 9 yıl davacı şirkette çalıştığı ve davalı firmanın kurulmasından kısa bir süre sonra, toplu halde istifaların başladığı, maddi bir delil niteliğini taşıyan ve yukarıda belirtilen taraf firmaların satış ve kar rakamlarına göre ve yukarıda belirtilen nedenlerle “haksız rekabet” koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Zarar miktarının tespitinde, IMS verileri de dikkate alınarak yapılan hesaplamada; 2013 ve 2014 yıllarında; 5.704 adet …, 6.124 adet … … satılamamıştır. Buna göre,
Davacı şirketin ilaç satışlarının azalmasından dolayı zararının 509.224,31 TL olduğu anlaşılmıştır.
Diğer zararlar konusunda ise; personel için yapılan eğitim giderlerinin masraf kapsamında değerlendirilerek maddi tazminat talep edilebileceği, bu kapsamda davacı tarafından eğitim masraflarıyla ilgili iki adet fatura sunulmuş ise de, bu faturalardan ve dosyadaki diğer belgelerden, hangi personelin eğitime katıldığı ve özellikle davalı firmada işe başlayan personelden hangilerinin eğitim aldığı ve davacı firmanın bu personelin her biri için ne kadar ücret ödendiğinin tespitinin mümkün olmadığı, her ne kadar … ve …’la ilgili iş mahkemesi kararlarında 1.180,00 TL eğitim giderinin tahsiline karar verilmiş ise de bu hususun diğerleri açısından netlik arzetmeyeceği anlaşılmış, dosyaya başka bir bilgi-belge sunulmadığından maddi zarar kapsamında eğitim giderleri hesaplamaya dahil edilmemiştir.
Öte yandan, davacı tarafın olası kar ve uğranılan diğer zararların, nitelikleri açıklanmadan ödenmesi talebinin maddi ve yasal bir dayanağının bulunmadığı ve somut verilere dayandırılmadığı anlaşılmış(TBK.md. 49, 50, 51, 52), bu nedenle, “diğer zararlar” kavramı içinde, somutlaştırılamayan unsurlar değerlendirilmemiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle; Davacı şirketlerden … bünyesinde iken 07.03.2011 tarihinde ayrılan personel …’ün, diğer ortağı … ile birlikte, 21.03.2013 tarihinde davalı rakip firma … Ltd. Şti.ni kurduğu, davalı firmanın kurulduğu 2013 yılı itibariyle dosya kapsamına göre faaliyet alanında (tıbbı ilaç), davalıya oranla yaklaşık on yıllık deneyime sahip bir firma elamanının istihdam edilmesi ticari faaliyetin bir gereği olsa da, istihdam koşulları ve süreci, istihdam sonrası, çalışanları ayrılan firmadaki olumsuzlukların da göz önüne alınması gerektiği, davacı şirket personelinin 2011 yılında ayrılan davalı firma ortağı … ve 2012 yılında ayrılan … dışında diğerlerinin 2013 yılı sonu, 2014 yılı başlarında (Ekim-Kasım 2013 Ocak-Şubat 2014) somut bir gerekçe göstermeden işten ayrıldıkları, yine ayrılan personelin çoğunluğunun (dördü 03.01.2014 olmak üzere) 2013 yılı Kasım ayı ve 2014 yılı Ocak ve Şubat aylarında davalı firmada işe başladıkları, davacı şirketlerin çalışanlarının en azından bir kısmının “organize bir biçimde” izlenimi yaratacak şekilde, aynı gün ayrılmaları, aynı gün davalı şirkette işe başlamaları, keza yine bir çoğunun, bir birine yakın zaman dilimi içinde davacı şirketten ayrılması ve davalı şirkette işe başlamasının bu kişiler arasında en azından bir fikir birliği oluştuğu, keza tamamına yakının (bir iki istisna dışında) davalı firmada işe başlamasının tesadüfle açıklanamayacağı, davacı firmanın ayrılmaların ve davalı firmada işe başlamaların yoğunlaştığı 2013 ve 2014 yıllarında, 2012 yılına oranla hem net satış rakamlarında hem de karda belirgin düşüşler olduğu ve bu durumun 2015 yılında da etkisini gösterdiği 2016 yılında toparlanma ve yükseliş başladığı, davalı firmanın kurulduğu yılı takip eden 2014 ve 2015 yıllarında net satış ve karında iki üç kat artışlar gözlenirken 2016 yılında, davalı firmada düşüş başladığı, maddi bir delil niteliğini taşıyan bu rakamlar dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde “haksız rekabet” koşullarının oluştuğunun kabulü gerektiği, IMS verileri uyarınca, davacı şirketin 2013 ve 2014 yılı zararının 509.224,31 TL olduğu, diğer zararların ise ispatlanamadığı, davacılar vekilinin bilirkişi raporunda belirlenen miktar üzerinden maddi tazminat davasını ıslah ettiği anlaşılmakla; 1-Davacıların maddi tazminat davasının kabulü ile; 509.224,31 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine; 2-TTK’nun 56. maddesi, TBK’nun 58.maddesi ve Yargıtay içtihatlarına göre haksız rekabet oluştuğunda uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla; dava konusu olayın özellikleri ve dosya kapsamı da dikkate alınarak davacıların manevi tazminat kısmen kabulü ile; 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
1-Davacıların maddi tazminat davasının KABULÜ İLE; 509.224,31 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
2-Davacıların manevi tazminat kısmen KABULÜ İLE; 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Alınması gereken 35.809,76 TL harçtan, peşin alınan 1.451,60 TL harç ile 8.525,51 TL ıslah harcı toplamı olan 9.977,11 TL harcın mahsubu ile eksik 25.832,65 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacılar tarafından yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde hesap numarası bildirmiş ise iadenin elektronik ortamda hesaba aktarılmasına, hesap numarası bildirilmemiş ise masrafın avanstan karşılanmak üzere PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Davacılar tarafından yapılan 1.484,40 TL ilk başvurma peşin ve 8.525,51 ıslah harcının toplamı olan 10.009,91 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Davacılar tarafından yapılan ve ayrıntısı UYAP sistemi üzerinde gösterilen toplam 5.840,10 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre 5197,68 TL’sinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maddi tazminat yönünden 42.511,22 TL vekalet ücretinin, manevi tazminat yönünden 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince manevi tazminatın reddedilen kısmı yönünden hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; Taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/01/2021

Başkan …
¸[e-imza]
Üye …
¸[e-imza]
Üye …
¸[e-imza]
Katip …
¸[e-imza]