Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/85 E. 2022/148 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/85
KARAR NO : 2022/148

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … -…
DAVALI :…
DAVA : Marka Tescil Başvurusunun Reddine Dair YİDK Kararının İptali.
DAVA TARİHİ : 21/02/2007
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka Tescil Başvurusunun Reddine Dair YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı temsilcisi 13.02.2007 tarihli dilekçesiyle özetle; müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen, ŞEKİL+EUROPATENT ibareli, 36/1-5, 41/1-16 ve 42/1-5. Sınıf hizmetleri içeren marka tescil başvurusunun, 41/1, 3, 6, 7, 11, 13 ve 42/1, 2, 3, 4. Sınıf hizmetler bakımından 556 sayılı KHK nin 7/a ve c bendi hükümleri dayanak alınarak reddedildiğini, “işaretin marka olabilme özelliğinin mevcut olduğu ve vasıf bildirmediğinden ret kararının hukuka uygun bulunmadığı” gerekçesini taşıyan itirazları üzerine, YİDK’nın nihai olarak… sayılı kararıyla 556 sayılı KHK’ nin 7. maddesinin a bendi hükümleri nazara alınarak, hem itirazlarını ve hem de ilânına karar verilen diğer mal ve hizmetler için başvurunun tamamının reddedildiğini ifade ederek, yargılamada da itirazında dayandığı aynı hukuki sebep ve vakıalara dayanarak redde yönelik kurum kararının iptaline ve başvuru konusu işaretin tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TPE vekili özetle, kurum tarafından yapılan işlemlerin usul ve yasaya aykırı olmadığını, ŞEKİL#EUROPATENT ibaresini taşıyan başvuru konusu işaretin tescil kapsamına alınmak istenilen hizmetler için ayırt edicilik taşımadığından marka olabilme vasfının bulunmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkememizce davanın Reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı taraf vekilleri temyiz etmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 03.11.2020 gün ve E.2020/656, K.2020/4710 sayılı kararıyla mahkememiz kararını
“Davacının “EUROPATENT + ŞEKİL” unsurlu marka başvurusunda TPMK mal ve hizmet sınıflandırma listesine göre 41/1,3,6,7,11,13 ve 42/1,2,3,4. sınıf hizmetlerin Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 556 sayılı Marka KHK m. 7/1-a maddesi uyarınca çıkartıldığı, davacının bu karara karşı TPMK YİDK nezdinde itirazda bulunduğu, bu defa YİDK’in davacının itirazının reddine karar verdiği gibi, daha önce marka başvurusundan çıkartılmayan 42/1,3,4. sınıf hizmetlerin de 556 sayılı KHK’nın m. 7/1-c,d,f bendleri uyarınca çıkartılmasına ve başvurunun bütünü ile reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Olaya uygulanacak mülga 556 sayılı Marka KHK m. 33. ve 36. maddeleri uyarınca TPMK YİDK’nin inceleme yetkisi, Markalar Dairesince verilen kararın kapsamı ve kendisine yapılan itirazla sınırlı olup, karar alma sürecinde en üstte bulunan YİDK tarafından önüne itirazen gelmeyen bir konuda, itiraz hakkını ortadan kaldıracak şekilde mutlak ret nedenlerine dayalı olarak başvuru kapsamından ilave hizmetlerin çıkartılmasına karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kurum kararına yönelik davanın da aynı gerekçe ile reddi doğru olmamış kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir. “
Şeklindeki gerekçeyle bozmuştur.
Daha sonra davalı kurum vekili karar düzeltme isteminde bulunmuş, ancak karar düzeltme istemi reddedilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına direnilmiştir.
GEREKÇE :
Yargıtay … HD nin 3.11.2020 gün 2020/656 E , 2020/4710 K sayılı kararı ile “TPMK nun inceleme yetkisinin Markalar Dairesince verilen kararın kapsamı ve ve kendisine yapılan itirazla sınırlı olup karar alma sürecinde en üstte YİDK tarafından önüne itirazen gelmeyen bir konuda itiraz hakkını ortadan kaldıracak şekilde mutlak ret nedenlerine dayalı olarak başvuru kapsamından ilave hizmetlerin çıkarıldığından bahisle verilen ret kararın yerinde olmadığı dolayısıyla mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş ise de mahkamamizce önceki kararda direnilmesi yönünde karar verilmiştir. Şöyle ki,
Mutlak Ret nedenleri kamu düzeni ile ilişkilidir. İdare kamu düzenini sağlayacak kararları her aşamada almak durumundadır. Kamu düzeni ile ilgili bir konuda kamu düzenine aykırılığın bir üçüncü kişi tarafından ileri sürülmesine gerek bulunmamaktadır.
Davaya konu Yargıtay 11 HD bozma kararı benimsenirse YİDK kararlarına karşı açılan davaları gören mahkemelerin de mutlak ret nedenlerini re”sen incelemeyecekleri anlamına gelmektedir.
YİDK ya inceleme izni verilmeyen bir husus sebebiyle mahkemenin YİDK kararını iptal etmesi hukuka aykırı olacağından mutlak ret nedenlerinin bir kez Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından gözden kaçırılması durumunda Mülga KHK 35 madde kapsamında yayına itiraz edilmediği sürece başvuru mutlak ret nedenlerine aykırı bir şekilde tescil edilecek ve bu durum YİDK kararında düzeltilemeyeceği gibi mahkemenin de bu durumu resen dikkate alması mümkün olmayacaktır.
Yargıtayın bu yorumu Mülga KHK nın 8. Maddesinde düzenlenen başka bir marka sahibinin çatışan önceki haklara sahip olması durumunda ortaya çıkan nisbi ret nedenleri bakımından kabul edilebilir olmakla birlikte ,mutlak ret nedenleri bakımından kabul edilemez bir sonuçtur. Bu nedenle mutlak ret nedenleri bakımından kurum kararını bir bütün olarak ele almak ve nihai olarak çıkan kurum kesin kararını değerlendirmek gerekir.
Davacı ve davalının tüm delilleri toplanmış ve işlem evrakı celp edilmiş, teknik hususlara ilişkin mütalaa içeren bilirkişi raporu dosyaya ibraz ettirilmiştir.
Davacı şirketin ŞEKİL+EUROPATENT ibareli, 36/1-5, 41/1-16 ve 42/1-5. sınıf hizmetleri içeren marka tescil başvurusunun, 556 sayılı KHK’ nin 7/a ve c bendi hükümleri dayanak alınarak 41/1, 3, 6, 7, 11, 13 ve 42/1, 2, 3, 4. sınıf hizmetler bakımından reddedildiği,
başvurucunun “işaretin marka olabilme özelliğinin mevcut olduğu ve vasıf bildirmediğinden ret kararının hukuka uygun bulunmadığı” gerekçesiyle itirazda bulunduğu, itirazı inceleyen YİDK’ nun nihai olarak… sayılı kararıyla 556 sayılı KHK’ nin 7. maddesinin a bendi hükmünü dayanak alarak, hem itirazı ve hem de ilânına karar verılen diğer mal ve hizmetler için başvurunun tamamını reddettıgı anılan kararın davacıya bildirilmesini müteakip yasal süre içerisinde iş bu davanın açıldığı gözlenmiştir.
556 sayılı KHK’ nin 5- maddesi hangi işaretlerin olabileceğini hükme bağlarken, dolaylı bir şekilde mârkayı da tanımlamıştır. Bu tanım uyarınca, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, … her türlü işaret markadır. Görüldüğü gibi kanuni tanım iki unsurdan oluşmaktadır. Birincisi işaret, ikincisi ise işaretin ayırt edici nitelik taşımasıdır.
Öncelikle işaret, 556 sayılı KHK’ nin 7 ve 8. maddelerinde yazılı mutlak ve nispi ret nedenleri arasında sayılan işaretler arasına girmemelidir.
Bir işaret; bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlıyorsa, ayırt edici niteliğe sahiptir. Fakat bunun için işaretin, hizmetin hem simgesel ve hem de işletmesel kökenini ifadeye soyut olarak elverişli olması gerekir. İşaret, alıcı tanımasa da, malı veya hizmeti o üreticiye bağlamalı, mal veya hizmetin o üreticiye ait olduğunu alıcıya anlatmalıdır. Zira piyasa şeffaflığını sağlama fonksiyonu bağlamında işaret, alıcılar ile işletmeler arasındaki iletişimi de sağlamaktadır. Bu meyanda marka, işletmelerin mallarını kolayca satmalarına; tüketicilerin de hizmetin menşei, vasfı ve imajı hakkında bilgilenmelerine hizmet etmektedir.
Ayırt etmede hareket noktası kavramsal anlamda mallar ve hizmetlerdir. Bir işaret, kavram(mal/hizmet) adına veya tanımına yakın olduğu oranda ayırt etmeyi sağlamaktan uzaklaşır-zayıflar. Ona yabancılaştığı oranda da ayırt edicilik kazanır-güçlenir.
Kavramın adına yakın olmayan, tescil olunduğu emtiayı/hizmeti akla getirmeyen, ürünün/hizmetin özelliklerini ön plâna çıkartmayan ve özellikle ürünün/hizmetin cinsine uzak yaratılmış-tasarlanmış olanlar ile ticaret alanında herkesin kullanımına açık olmayan işaretler 556 sayılı KHK’ nin 5. maddesi anlamında doğuştan ayırt edici nitelik taşırlar.
556 sayılı KHK’ nin 7. maddesinin c ve d bendi hükümleri tescil için mutlak ret nedenidir. Anılan hükümler uyarınca “ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini fade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içerenler” ile “ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren” işaretler marka olarak tescil edilemezler.
Bu ret nedenlerinin kabulünün birinci sebebi, söz konusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması ve dolayısıyla ayırt edeci nitelikten yoksun bulunması; ikinci sebebi ise mal ve hizmetin maddede yazılı niteliklerini belirten veya ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belli meslek mensuplarını diğerlerinden ayıran işaretin tescili suretiyle herkesin kullanımına açık serbest bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.
Herhangi bir işaretin marka olarak tescil edilip edilmeyeceğinin tâyininde, elbette münferit unsurlardan ziyade, işaretin bir bütün olarak bıraktığı genel intibâ nazara alınacaktır.
Öte yandan tescil edilmek istenen bu işaretin söz konusu vasıfları taşıdığının kabul edilebilmesi için, işaretin hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, doğrudan doğruya, mal veya hizmet ile sıkı ilişkisi sebebiyle ürün veya hizmetin bir özelliğini veya kompozisyonunu derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekir.
Diğer taraftan 556 sayılı KHK’ nin 7/f maddesi uyarınca işarette yer alan bir sözcük, mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak nitelikte ise marka olarak tescil edilemez.
Önemli olan, mal veya hizmetin satıcıları, pazarlayıcıları ve bunlar üzerinde uzman olan kişilerin değil, mal ve hizmetten yararlanacak orta seviyedeki kişilerin açık ve şüpheye yer vermeyecek derecede yanılgıya düşme ihtimalinin bulunup bulunmadığıdır.
Maddede yer alan yanılma sebepleri tahdidi değildir. İşaretin asli ve yardımcı unsurları ile
birlikte yanılgı doğurup doğurmayacağı nazara alınmalıdır.
Toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre,
Başvuru konusu ŞEKİL+EUROPATENT ibaresinden müteşekkil işarette, münferit unsurlardan ziyade, işaretin bir bütün olarak bıraktığı genel intibâının nazara alındığında, sözcük kısmının bir bütün olarak markanın esas unsurunu teşkil ettiği ve ön plânda bulunduğu; şeklin sözcüklerin ifade ettiği ayırt ediciliğe bir katkısının bulunmadığı, aksine sözcüğün verdiği mesajı sağlamlaştırmaya çalıştığı, zira ortalama yararlanıcı ve tüketici kitlesinin hatırında kalacak iz ve ibarenin sözcüklerle sağlandığı;
EURO kelimesinin anlamının, tam olarak karşılığı olmasa da işarette Avrupa sözcüğünü işaret ettiği, patent kelimesinin ise bilinen bir sınai hak türünü belirttiği; verilmek istenen mesajın Avrupa Patenti biçiminde olduğu ve bu şekilde de algilanmasının muhakkak bulunduğu;
İşaretin başvuru kapsamında bulunan 36/1-5, 41/1-16 ve 42/1-5. Sınıf hizmetlerin tamamı için Avrupa menşeli olduğu biçiminde bir imaj verdiğinden ve patentlenebilirlik alanlarını kapsadığından şüphe bulunmadığı, bu haliyle işaretin bir bütün olarak başvuru kapsamında bulunan 42/1, 3, 4. sınıf hizmetler için, vasıf bildirici olduğunun açık bulunduğu; ayrıca bu sözcüklerin gerek münferit gerekse bir bütün olarak 36/1-5, 41/1-16 ve 42/1-5. sınıflardaki tüm hizmetlerle alâkalı ticaret hayatında herkesin kullanımına açık sözcüklerden bulunduğu;
Anlamının Türkiye’ de herkesin bildiği bu kelimelerin başvuru kapsamında yer alanlar gibi aslında tüm sektörlerde yer alanlar mal ve hizmetler için serbest bir kelime olduğu; bu bağlamda başvuru kapsamındaki 42/1, 3, 4. sınıf hizmetlerle ilgili faaliyet türlerinin bir vasfını ifade etmek için aslında zorunlu sözcüklerden olduğu;
Her ikisinin bir araya getirilmiş bulunmasının herkesin kullanımına açık olma, jenerik ve tasviri bir sözcük olma durumunda bir değişiklik meydana getirmediği; zira normal düzeyde bilgilendirilmiş ve makül ölçüde dikkatli ve düşünceli, markayı ve hizmetleri bir bütün olarak algılama olanağı bulunan, hizmetlerin ortalama düzeydeki yararlanıcı/tüketici kitlesinin tamamına yakınının hiçbir özel zihni çabaya mahal kalmadan ve doğrudan doğruya, EUROPATENT işaretini, başvuru konusu 42/1, 3, 4. sınıf hizmetlerin doğrudan bir vasfı olarak algılayacağı;
Ülkemizdeki başvuru konusu hizmetlerin ortalama yararlanıcılarının her kesimden üretici/tüketicilerden oluşması ve bunların arasındaki çok büyük bir kesimin, anılan işareti AVRUPA PATENTİ mesajıyla — algılayabilecek ve nitelendirebilecek konumda bulunması, başvuru kapsamındaki faaliyet alanlarının tamamının patentlenebilirlik alanlarını kapsaması karşısında, başvuru konusu işaretin bu sebeple ticaret hayatında herkesin kullanımına açık ve bu nedenle de aslında somut olarak ayırt edici nitelikten yoksun bulunduğu;
Başvuru kapsamındaki hizmetlerin yararlanıcısı olan ortalama dikkate sahip kişilerin zihninde işareti gördüğünde, hiç düşünmeden doğrudan doğruya ve derhâl doğacak bu algılamanın, işaretteki mesajın hizmetlerin belli bir karakteristik özelliğini bildirici olmasından doğduğu;
Bir kısım hizmetler için vasıf bildirisci ve esasen tüm hizmetler için patentlenebilirlik alanlarını içermesi sebebiyle ticaret alanında anılan faaliyet türleri için zorunlu ve Jenerik bir ibare olması karşısında; bu tür bir işaretin tek bir firmanın tekeline verilmesinin, aynı hizmet sektörlerinde ticaret yapan diğer firmalar için rekabeti, haksız biçimde sınırlandıracağı, zira daha önce kullandıkları kullanmayı düşündükleri bu işareti artık kullanamayacakları;
Özetle anılan ibarenin kullanımı zorunlu-jenerik-vasıf belirtici bu niteliği itibariyle tescil kapsamına alınmak istenilen hizmetlerin ayrılmaz bir parçası olması karşısında, işaretin fonksiyonel açıdan hizmetlerin serbest bir unsuru olarak değerlendirilememesi; hizmetleri piyasada ferdileştirerek, teşhis edilebilir kılmaktan ve bu bağlamda hizmetleri talep edenlerce başka işletmelerin hizmetlerinden ayırt edilebilmesini olanaksız kıldığı;
Başvuru konusu işaretin 42/1, 3, 4. sınıf hizmetler dışında kalan hizmetler için, onların patentlenebilirlik alanlarına ilişkin bulunması karşısında, anılan alanlarda faaliyette bulunan davacının Avrupa menşeli bir patente sahip bulunduğu gibi bir izlenim bırakması, ayrıca sunulan hizmetlerin Avrupa menşeli olduğu yahut bağlantılı yahut da Avrupa patentlerini vermeye tek yetkili kurum tarafından veya onunla ilişkili kurumlar tarafından sunulduğu biçiminde bir mesaj vermesi de yüksek ihtimal dahilinde bulunduğundan başvurunun bu sebeple tüm hizmetler bakımından yanıltıcılık taşıyacağı;
Her ne kadar TPE bu maddeleri esas alarak bir ret kararı tesis etmemiş ise de, 556 sayılı KHK’ nin 7. maddesinin c, d ve f bendi hükmünün mutlak ret nedeni olması sebebiyle yargılama aşamasında resen nazara alınabilmesinin mümkün bulunduğu,
EUROPATENT ibaresinden müteşekkil işaretin, başvuru kapsamında yer alan 42/1, 3, 4. sınıf hizmetler için vasıf bildirmesi ve tüm hizmetler için de ticaret hayatında herkesin kullanıma açık bir ibare olması ve ayrıca yukarıda açıklandığı biçimde bir yanıltıcılık oluşturması sebebiyle somut olarak ayırt edicilik vasfti bulunmadığından, aslında sırf bu hizmetler için soyut olarak ayırt ediciliğinin de bulunmadığı ve başvurunun 556 sayılı KHK’nin 7. maddesinin a bendi hükümleri uyarınca reddinin gerektiği;
Zira bu işaretin, başvuru konusu hizmetleri davacı işletmeye bağlaması yahut bu hizmetlerin davacı üreticiye ait olduğunu alıcıya anlatması yani piyasa şeffaflığını sağlama fonksiyonu bağlamında bu işaretin, alıcılar ile işletme arasındaki iletişimi sağlamasının olanaksız olduğu;
Anlaşıldığından, TPE’nin başvuruyu 556 sayılı KHK’ nin 7. maddenin a bendi hükümlerine göre reddetmesinin sonucu itibariyle hukuka uygun bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine ve yukarıda açıklanan nedenlerle önceki kararda direnilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n R e d d i n e,
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin E.2020/656, K.2020/4710 karar sayılı bozma ilamına direnilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 13,10.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 67,60.-TL maktu harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı Türk Patent kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu harç ve posta giderlerinden ibaret 171,30.-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),

Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.21.04.2022

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍✍e-imzalıdır