Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/78 E. 2022/383 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/78 Esas – 2022/383
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA

Esas No : 2022/78
Karar No : 2022/383

Hakim :…

Davacı : …
Vekili : Av….
Davalılar : 1- …
Vekili :Av…
: 2- …..
Vekili : Av..
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 03/03/2022
Karar Tarihi : 01/12/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 01/12/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili … Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı dilekçelerinde özetle; müvekkilinin “mekan …” ibareli ve…. sayılı markaları ile benzer görülerek reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili marka başvurusu ile redde gerekçe markaların bütünsel algıda benzer olmadıklarını, davalı yana ait markalar incelendiğinde markaların “…” değil; ancak “m …” ibaresi açısından seri marka olarak değerlendirilebileceğini, “mekan … +….” şeklindeki müvekkili markasının ise bütün olarak farklı algı yarattığını, “…” ibaresinin tek başına kullanıldığında ayırt edici niteliği haiz bir kelime olmadığını, verilen hizmeti tanımlar bir sıfat olduğunu, davalı yanın markalarının kötü niyetle yapılmış ve tekel oluşturma amacı taşıyan markalar olduğunu, davalı yanın markalarını kullandığını ispat etmesi gerektiğini, davalı markalarının tanınmış olmadığını ifade ederek, …. sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı…. vekili cevaplarında özetle; kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; müvekkili markalarıyla davacı başvurusu markanın anlam, şekil ve sesçil özellikleri ile değerlendirildiğinde benzer olduğunu, davacı vekilinin iddiasının aksine başvurunun asli unsuru “…” olduğunu, başvuruda yer alan ek unsur olan “….” ibaresinin markaları bir diğerinden ayırt etmeye elverişli kılmadığını, marka başvurularında yer alan “…” unsuru altına konmuş şeklin hiçbir ayırt edici işlevi olmadığını, bu haliyle markaların benzer olduğunu, müvekkili markalarının gıda ürünleri, yiyecek içecek hizmeti ve diğer hizmet alanlarında tescilli olduğunu, davacının zayıf marka iddiasının temelsiz olduğunu, müvekkilinin markasını kullanmakta olduğunu, kaldı ki def’i şartlarının somut olayda zaten mevcut olmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık; başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı,… kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının ….. sayılı “.. …” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu…. sayılı “… …” ibareli marka için davacı tarafından 25/09/2020 tarihinde 43.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun ilanına karar verildiği, ilana karşı davalı şirket tarafında…. sayılı kararı ile kabulüne karar verildiği, bunun üzerine davacı başvurusunun reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken 6/1 maddesi uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Davalı yanın redde gerekçe markaları kapsamında dava konusu 43. Sınıf hizmetler yer aldığından, daha düşük düzeyli benzerlik ilişkisi içerir sınıflar açısından değerlendirme yapıldığı;
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve reddine karar verilen 43. Sınıf hizmetlerin tamamı, davalı yanın redde gerekçe markaları kapsamında da yer almakta olup, birbiri ile doğrudan rekabet içerisinde olmalarına yol açacak, benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer tüketici gruplarına hitap eden hizmetleri kapsadıkları görülmektedir.
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta benzerliği tespit olunan 43. Sınıftaki hizmetlerden 43.01 alt grubundaki “yiyecek – içecek sağlanması hizmetleri” açısından ilgili tüketicilerin hemen her kesimden kimseler olabilecekleri ve tüketicilerin bu hizmetlerden yararlanırken yüksek bir dikkat düzeyi ile hareket etmeyecekleri ancak 43. Sınıf diğer alt gruplarında yer alan hizmetler nitelikleri itibariyle nispeten daha yüksek fiyat aralığına sahip, tüketicinin daha seyrek aralıklarla yararlandığı, bu nedenlerle tüketicinin tercihlerini somutlaştırırken daha dikkatli ve seçici davranarak hareket ettiği hizmetlerdir. Ancak buna rağmen bahsi geçen hizmetlerin son derece geniş bir tüketici grubuna hitap etmesi nedeniyle tüketicinin dikkat ve özeni nispeten yükselse de bu tüketicilerin hiçbir hal ve koşulda yanılgı yaşamayacakları yönünde bir yorum da bulunulması isabetli bir yaklaşım olmayacaktır.
…. sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali”nin var olduğunun kabulü için yeterli olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Dava konusu marka “….ve “…” kelimelerinin hakim sözcük unsurları olarak markanın üst bölümünde kullanılması ile oluşturulmuş, alt kısmında ise bütünsel algıya yalnızca görsel estetik itibariyle dekoratif amaçlı bir katkı sunduğu görülen çizgisel unsurlarla oluşturulmuş bir şekil ve sözcük markası olduğu; “mekan” kelimesi günlük hayatta yerleşik kullanımı bulunan bir kelime olup “yer” anlamını taşımakta olup bu anlamı itibariyle ayırt edici vasfı, özellikle de uyuşmazlık konusu hizmetler açısından, son derece zayıf bir kavram olduğu; “…” sözcüğü ise “Bir yere sürekli olarak giden (kimse)” anlamına gelen bir sıfat olup yine günlük dilde kullanımı bulunan bir sözcük ise de uyuşmazlık konusu hizmetler açısından ayırt ediciliği bulunmayan bir kavram olduğu yönündeki davacı iddiasının aksine bu hizmetlerin herhangi bir özelliğini tanımlar nitelikte olmayıp ayırt ediciliği bulunan bir kelime olduğu; Türkçe, günlük dilde kullanılan kavramlar farazi/yaratılmış veyahut günlük hayatta yaygın kullanımı olmayan yabancı dildeki sözcükler kadar yüksek bir ayırt ediciliğe haiz olmamakla birlikte bu tür kavramların ayırt edici olmadığı yönünde bir değerlendirmenin yapılması doğru olmayacağı; bu halde dava konusu markada “…” sözcüğünün sıfat niteliğine haiz olmakla birlikte “mekan” sözcüğünden sonra kullanımından kaynaklı olarak vurguyu üzerine çeken, baskın nitelikteki unsur olduğu, dava konusu markanın esas unsurunun bu nedenle “…” şeklinde algılanacak olduğu;
Davalı yanın redde gerekçe markaları ise yukarıdaki tablodan da görülebileceği üzere …. Salonu, ….şeklindeki markalar olup bu markaların genelinde üst kısımda yuvarlak bir logo içerisinde kullanılmış “M” harfi, bu harfin hemen alt kısmında markanın hakim sözcük unsuru olarak kullanılmış “…” kelimesi, en altta ise genel anlamda ticaret hayatında yaygın kullanılan ve ayırt edici nitelikleri bulunmayan “dükkanı, pide salonu, pide” gibi tali ibarelerin kullanıldığı, görsel anlamda farklılaşan davalı markalarında ise yine “…” unsurunun münhasır esas unsur olduğu ve bu markalarda da ….” gibi ek ve tali nitelikte unsurların yer aldığı anlaşılmıştır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığıdığır.
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayırt edici niteliğinin ne denli yüksek olduğudur.
Taraf markalarının ortak unsuru “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından ayırt ediciliğine bakıldığında, anılan hizmetler ile herhangi bir kavramsal ilişki içerisinde olmadığı; söz konusu kelimenin Türkçe ve bilinen bir anlama sahip olması bu ibareyi kimsenin tekeline bırakılamaz nitelikte kılmadığı;
Bu noktada önemli olan husus, tüketicinin, satın almak istediği mal veya hizmet üzerinde göreceği bu ibareye yükleyeceği anlamdır. Somut olayda anılan ibarenin taraf markalarındaki ortaklığı, “…” kelimesinin ilgili sektördeki yaygın/yerleşik kullanımından ya da sektörle doğrudan bağlantılı bir anlamından kaynaklı olarak da görülmediğinden, tüketici bu ibareye markasal bir vasıf yükleyecektir. Bu halde aynı esas unsuru taşıyan taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açıdan güçlü bir benzerliği taraf markaları arasında kuracağı; her ne kadar markalarda ek birtakım sözcük ve şekilsel unsurlar yer almakta ise de bu unsurların hiçbiri, markaların bütünsel algılarını birbirlerinden farklılaştırmaya elverişi olmadıkları gibi her iki taraf markasını da ayrı zamanlarda deneyimleyecek olan bir tüketicinin markalara yönelik tecrübelerini üçüncü kişilere aktarımında ön plana çıkacak olan unsurun öncelikli olarak “…” sözcüğü olacağı; nitekim davalı yanın bu ibare ile yarattığı birden fazla markasının farklı ek unsurlar ile birlikte tescili sonucunda yaratılmış bir seri marka ailesinin bulunduğu gözetildiğinde, dava konusu markanın da bu serinin yeni bir öğesi olarak algılanması, başka bir ifadeyle, mevcut mizanpajı itibariyle bu seri marka ailesine sızarak tüketicinin bu yeni karşılaştığı markayı da önceden bildiği davalı tarafa ait markalardan biri gibi düşünerek tercih etmesi ihtimal dahilinde olacaktır.
Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği değerlendirilmektedir.
Bu bağlamda taraf markaları arasında “…” ibaresinden kaynaklı ortaya çıkan benzerliğin ve bu benzerliğin taraf markalarının esas unsurları yönünden var olmasının, markaları somut bir biçimde birbirine benzer kıldığı, sair unsurların markaları yeterince uzaklaştırmadığı, bu halde taraf markalarının aynı iktisadi çatı altında sunulan hizmetlere yönelik oldukları yönünde bir algı yaratacak benzerlik taşımaya devam ettikleri;
Neticede, taraf markalarının başvuru kapsamında reddedilen 43.sınıf hizmetlerde birebir aynı hizmetleri kapsadıkları bir durumda, işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin önüne geçilebilmesi adına tercih edilen işaretler arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal farklılıkların çok daha belirgin bir şekilde olması gerektiği, halbuki somut uyuşmazlıkta taraf markalarının “…” esas unsurunu ortak olarak içerdikleri ve görsel, işitsel ve kavramsal açıdan benzer algıları tüketiciye verdikleri, uygulama ve doktrinde de kabul edildiği üzere tüketicinin aklında iki markanın birbiri ile ilişkili olduğu yönünde ciddi bir ihtimal beliriyorsa ve markaya güvenle tercihlerini somutlaştırıyorsa markalar arası iltibasın veya en azından iltibas tehlikesinin mevcut olduğunun kabulü gerekeceği, “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu hizmetler açısından ayırt ediciliği bulunan bir kelime olduğu, hal böyleyken tüketicinin markaların farklılaşan unsurları itibariyle iki ayrı marka karşısında olduğunu algılasa dahi bu markaların işletmesel kaynakları yönünden aynı kaynağa ait olduklarını düşünebileceği ve buna bağlı olarak yanılgı yaşayabileceği bu durumun ise tam olarak karıştırılma ihtimalinin bir karşılığı olduğu kanaatine varılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu … sayılı marka ile davalı tarafa ait ret gerekçesi markaların aynı, aynı tür hizmetleri kapsadıkları, taraf markalarını oluşturan işaretlerin her birinde tek ayırt edici ve ön plana çıkan unsurun “…” ibaresi olduğu, bu nedenle işaretler arasında ilgili tüketiciyi işaretlerin iktisadi kaynağında yanılgıya düşürebilecek düzeyde bir benzerliğin bulunduğu, …. kararının yerinde olduğu ve iptali şartlarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken harç peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şirket ve davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.01.12.2022

Kâtip Hâkim ….
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır