Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/71 E. 2022/356 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/71
KARAR NO : 2022/356

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 2- … – …
T.C. KİMLİK NUMARASI …
VEKİLİ : Av. …..
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 28/02/2022
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/11/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka … Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin 140 yıllık köklü bir ticari geçmişi bulunduğunu ve saç bakımı, ağız bakımı, sağlık bakımı, cilt bakımı ve yiyecekler konusunda faaliyet gösterdiğini, tüketim malları alanında Hindistan’daki en büyük dördüncü şirketi olduğunu, …. markalarının hak sahibi olduğunu, müvekkilinin fiili olarak “…” ve “….” markalarını kullandığını, müvekkilinin bu anlamda ….” markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, ülkemizde birebir tescilli bulunmasa da kullanıma konu etmekte ve esaslı unsur olarak “….” ibaresi yer alacak şekilde de tüketiciye sunulduğunu, dava konusu markada da marka başvurusunda “…” ibaresinin yanına eklenen “… ibaresiyle, müvekkilin bir seri marka ihdas ettiği izlenimi verdiğini, “…” ibaresinin tüketici nezdinde müvekkili ile özdeşleştirilmiş bir ibare olduğunu, bağımsız ve rastlantısal olarak başvuru sahibi tarafından aynı sınıfa yönelik olarak ihdas edilmiş bir marka olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkili markasının zayıf marka olmadığını, bu şekilde yorumlanması halinde ise dava konusu markanın da bu nedenle reddi gerektiğini, zira misvak özlü olan tüm ürünlerin görselinde altın sarı rengi kullanıldığını, bu nedenle “…” ürününün altı sarısı rengi ile özdeşleştiğinin kabulü ile davalı markasının tanımlayıcı olarak nitelendirilerek marka başvurusunun reddinin gerektiğini, davalı yanın kötü niyetli olduğunu iddia ederek …. kararının iptalini ve dava konusu… sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; … kararının yerinde olduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; davacı yanın “gold” ibaresi geçen herhangi bir başvuru yahut tescilinin olmadığı, içerisinde “miswak” ibaresi geçen….başvuru numaralı, “…. marka isimli başvurusu ve …. numaralı ….” isimli marka tescilinin bulunduğunu, bu markalar ile müvekkili başvurusunun benzer olmadığını, davacı yanın “miswak gold” şeklinde bir kullanımının bulunmadığını, davacının kendi internet sitesinde dahi böyle bir ürünü olmadığını, davacı yanın kötü niyet iddiasının mesnetsiz olduğunu, savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İşlem dosyası tetkik edildiğinde; dava konusu “…” ibaresinin 03.sınıf emtialarda tescili amacıyla 08.01.2021 tarih ve … sayısı ile marka başvurusuna konu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 01.03.2021 tarih ve 367 sayılı bültende ilan olunduğu,
Anılan ilana karşı davacı yanın ….sayılı markalarına ve sair nispi ret nedenlerine dayalı olarak itirazda bulunduğu, anılan itirazların … tarafından haklı bulunmayarak reddine karar verildiği,
Söz konusu ret kararına karşı davacı yanca yeniden itiraz edildiği, davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı neticesinde özetle;
…. başvuru numaralı ‘goldmiswak’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun …. sayılı ‘balsara’s miswak’, ‘dabur miswak’ ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle başvurunun 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itirazın incelendiği,
Yapılan incelemede, çekişme konusu markaların ‘miswak’ ibaresini ortak olarak içerdikleri görülmekle birlikte, markalarda ortak olarak yer alan …. ibaresinin ….’da yetişen küçük bir ağaç bu ağaçtan yapılmış, ucu dövülerek fırça durumuna getirilmiş, diş temizlemekte kullanılan doğal bir ürün olduğu, bu anlamı itibariyle çekişme konusu mallar bakımından tek başına ayırt edici niteliği çok düşük (diş bakımı ürünleri bakımından tanımlayıcı ve ayırt edicilikten yoksun) bir ibare olması, dolayısıyla, markalarda ayırt edicilik açısından güçlü olan unsurların sırasıyla ‘gold’ ve ‘balsara’s’ / ‘dabur’ ibareleri olması, markaların ‘miswak’ ibaresi dışında ihtiva ettiği diğer unsurlar ve tertip tarzları bakımından herhangi bir benzerlik taşımaması gibi hususlar birlikte göz önüne alındığında, sadece zayıf unsurun ortak olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, diğer unsurlar arasındaki belirgin farklılıkların somut olayda karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmaya yeterli olduğu, dolayısıyla, markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
İtiraz gerekçesi markaların ….’de tanınmışlığa sahip olduğu ispatlanamadığından, itiraz sahibinin Hindistan ve bazı orta doğu ülkelerinde ‘miswak gold’ isimli bir diş bakım ürünü bulunduğu iddiası ise, ‘miswak’ ibaresinin tanımlayıcı olması, ‘gold’ ibaresinin ise ‘altın’ anlamına gelen, yaygın olarak kullanılan, itiraz sahibinden bağımsız olarak da seçilmesi mümkün bir ibare olması karşısında ve kötü niyeti ispata elverişli diğer delillerin yokluğunda, başvuru sahibinin itiraz sahibine ait markadan haberdar olduğu ve kötü niyetle hareket ettiği yönünde yeterli kanaat oluşturmadığından bu kapsamdaki itirazlar da haklı görülmemiştir…” şeklindeki gerekçeler ile davacı taraf itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, kararın davacıya tebliğ edildiği ve yasal süre içerisinde işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
DEĞERLENDİRMELER
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedileceği,
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olması olduğu, markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçileceği, görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu,
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermediği,
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı inceleneceği,
Taraf markaları kapsamlarında aynı ya da doğrudan benzerlik düzeyinde ilişki içerisinde olan bahsi geçen emtialar bakımından taraf markalarının aynı ihtiyaçlara yönelik, doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde, birbirleri yerine tercih edilebilir, satış ve pazarlama kanalları ortak nitelikte olduğu,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI DEĞERLENDİRMESİ
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunduğu,
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali iki şekilde ortaya çıkabileceği, bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesi gerektiği, ikinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesi gerektiği, bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabileceği, böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacağı, nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih edeceği,
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmadığı,…. kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da olmadığı, mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerden olmadığı, ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkün olduğu,
Somut uyuşmazlıkta ise taraf markaları kapsamında ayniyeti tespit edilen 03. Sınıf mallar genel ağız bakımı ve temizliğine yönelik hijyen ürünlerini kapsamakta olup bu ürünler tüketicinin günlük tüketim rutininde olağan bir şekilde yer alan, hemen her kesimden tüketiciye hitap eden, bununla birlikte kişisel bakıma yönelik oluşundan ötürü ilgili tüketicinin bu ürünleri satın alımları esnasında ürünü ve içeriğini incelediği, araştırdığı ve bu nedenle ortalamanın daha üstü düzeyde dikkat, özen ve seçicilik ile hareket ederek tercihlerini somutlaştıracağı,
…. sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğu, karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimali olduğu, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmekte olduğu, hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denileceği, dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacağı,
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durum olduğu,
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınması gerektiği, sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınması gerektiği, markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınması gerektiği, bu genel ilkeler çerçevesinde taraf markaları incelendiklerinde, dava konusu markanın “….” kelimelerinin birleşik yazımı ile oluşturulduğu, “…” sözcüğünün altın/altın renginde olan anlamlarına gelen ve ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan, ayırt edici vasfı yüksek olmayan, genelde ürün kalitesi/segmentini ifade etme amacıyla kullanılmakla birlikte esasen uyuşmazlık konusu benzerliği tespit olunan emtialar ile kavramsal bir ilişki içerisinde olmayan bir ibare olduğu,….” sözcüğünün ise dilimize de birebir yerleşmiş olan “….” kelimesinin İngilizce yazımı olduğu, “misvak”ın “ ….da arak olarak bilinen) ağaç dallarından yontularak elde edilen doğal diş temizleme malzemesi” şeklinde bir anlama sahip olduğu , kendine has lifli dokusu ile diş temizliğinde kullanılan doğal bir ürünün adı olduğu, bu iki kelimenin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş dava konusu markanın kelimelerin bağımsız anlamlarından farklı bir anlam kazanmadığı, bununla birlikte “miswak” ibaresinin uyuşmazlık konusu emtialar açısından tanımlayıcı/cins/nitelik belirten bir anlamı olmasından ötürü dava konusu markanın esas unsurunun “gold” sözcüğü olduğu,
Davacı yana ait markalar ise…. şeklindeki sözcük markaları olup her iki markada “…” ibaresinin yukarıda açıklanan anlamı ile bağımsız ayırt edici karakterini korur nitelikte kullanıldığı, markalardaki ….” ibarelerinin, dilimizde karşılığı bulunmayan, İngilizce yaygın bilinen anlamlara da sahip olmayan, … kökenli isimler algısı yaratır nitelikte ayırt edici vasfı yüksek kelimeler oldukları, bu haliyle her iki kelimenin de davacı markalarının esas unsurunu oluşturduğu,
Bu tespitler çerçevesinde tartışılması gereken husus uyuşmazlık konusu emtialar bakımından esasen tanımlayıcı nitelikteki “miswak” ibaresinin taraf markalarında ortak olarak kullanımının, ilgili tüketiciler nezdinde, işaretlerin birbiri ile karıştırılmaları sonucuna yol açıp açmayacağı olduğu,
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği,
“Önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. ….
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayrıca ortak unsurun ayırt edici niteliğinin düzey olduğu,
Doktrinde de kabul edildiği üzere karıştırma ihtimalinin değerlendirmesinde “markanın ayırt edicilik gücü” dikkate alınması gereken bir husus olup uygulamada “güçlü marka” – “zayıf marka” ayrımı yapıldığı, örneğin Yüksek Mahkeme T…. markaları arasındaki bir uyuşmazlıkta “tekno” veya “techno” ibarelerinin, kullanıldığı mal veya hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin zayıf olması nedeniyle, karıştırma ihtimali bulunmadığı,
Zira markalar bir bütün olarak değerlendirilirken, benzer görülen ortak unsurların markasal ayırt edicilikleri zayıf ibareler olması durumunda, zayıf ibarelerdeki ortaklıkların her durum ve koşulda markalar arasında iltibasa neden olacağının kabul edilemeyeceği, böyle bir durumda markanın önceki hak sahibinin, kendisine zayıf bir ibare tercih etmiş olması nedeniyle aynı ibareyi içerir sonraki başvurulara kimi durumlarda katlanması gerekebileceği,
Nitekim ….nun “Ayırt Edici Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma Olasılığına Etkisi” başlığını taşıyan 02.10.2014 tarihli Ortak Bildirgesinde verilen örneklerde de benzer emtialardaki … ….. markalarının aralarında, ortaklığı tespit edilen unsurların varlığına rağmen, iltibas ihtimalinin bulunmayacağı belirtilmiş ve ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içerir markalarda, karıştırılma olasılığının değerlendirilmesinde, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususunun önem arz ettiği,
“Tanımlayıcı ya da zayıf işaretlerden oluşan markaların sahiplerinin, aynı pazarda faaliyet gösteren rakip firmalarca da bu unsurların eşit olarak kullanılma hakkına sahip olduklarını kabul etmeleri gerekir.”
Buna göre kendisine, kullanmak istediği emtialar ile doğrudan bağlantılı veyahut ilgili mal ya da hizmetin bulunduğu sektörde ayırt ediciliği zayıf ya da ticaret hayatında genel anlamda yaygın olarak kullanımı bulunan bir işareti marka olarak seçen kimsenin, bu ibareye daha sonra eklenen ek unsurlarla oluşturulan farklı markaların varlığına katlanması gerekliliği pek çok yargı kararında kabul edildiği,
Bu nedenle zayıf ibarelerdeki ortaklıkların her durum ve koşulda markalar arasında iltibasa neden olacağının peşinen kabul edilemeyeceği Yüksek Mahkemenin benimsediği güncel içtihatlara da konu olduğu,
Pek tabi bu noktada önem teşkil eden husus bu şekilde yaratılan markaların bütünsel algılarında birbirlerinden yeterince uzaklaşmış olmaları ve tüketicinin zayıf ortak unsur dışında, markalar arasında iktisadi – idari bir bağlantı bulunduğu algısı edinecek bir benzerlik zannını edinmemesi olduğu,
Somut olayda ise ….” ibaresi, uyuşmazlığa konu ağız ve diş bakım ürünleri açısından doğrudan tanımlayıcı olarak nitelendirilebilecek bir sözcük olup ayırt edici vasfının tek başına mevcut olamayacağı, ülkemiz tüketicileri nezdinde anılan ibarenin doğrudan bu yönde bir anlamla algılanacağı, böyle bir halde ise davacı markalarının “Balsara” ve “Dabur” ibarelerini esas unsur olarak ihtiva ederken dava konusu markanın ise….” ibaresini esas unsur olarak taşıdığı dolayısıyla taraf markalarının her birinin birbirinden farklı esas unsurlar taşıdıkları, böylesi bir halde tüketici nezdinde markasal bir algı yaratmayacak olan “miswak” ibaresinin ortak kullanımının, işaretlerin iktisadi – idari anlamda ilişkilendirilmeleri bakımından herhangi bir etki yaratmayacağı,
Bu nedenle taraf markalarının bütünsel algıları ve ortak unsurlarının uyuşmazlık konusu emtialardaki tanımlayıcı niteliği itibariyle bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunuldukları biçimde bir algılama oluşturmalarının mümkün olmadığı, dolayısıyla takdiri mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda karıştırılma ihtimalini doğurmayacağı,
TANINMIŞLIK DÜZEYİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRMELER
6769 s. SMK 6/5 maddesine bakıldığında “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, ….’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” düzenlemesine yer verildiği, söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması halinde aynı veya benzer mal ve hizmet gruplarının yanı sıra farklı mal ve hizmetlerde de korunabileceği hüküm altına alındığı,
Söz konusu tescil engeli kapsamında, koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve düzenlemede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerektiği, bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı söz konusu tescil engelinin ortaya çıkması açısından bir zorunluluk olduğu,
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edileceği, bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali arandığı,
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edildiği, genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulandığı, markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerektiği,
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu olmadığı, ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edildiği, ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulandığı, tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalacağı,
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu,
Dosya kapsamında davacı yanın uluslararası ofislerde sahip olduğu çok sayıda tescil belgesini, yabancı ülkelerde gerçekleştirdiği ticari faaliyetlere yönelik…. yılları arasındaki satış faturalarını,….” şeklindeki markasal kullanımlarını gösterir tanıtım dokümanlarını sunduğu, sunulan bu delillerin davacı markalarının ülkemiz tüketicisine ulaşır nitelikte bir tanınırlığa sahip olduğu yönünde bir algı edinimi için yeterli olmadığı gibi ülkemiz tüketicilerinden bağımsız olarak da davacı markalarının tanınırlığını ortaya koymaya elverişli deliller olmadıkları, sunulan deliller arasında …” şeklinde yer alan kullanımların, davacı yanın ….” isimli ürününün bir türü olduğunu ortaya koyduğu, bu halde davacı markalarının SMK m. 6/5 kapsamında yararlanabileceği bir tanınmışlık halinin mevcut olmadığı,
DAVACI YANIN ÖNCEKİ KULLANIMA BAĞLI GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ İDDİALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabileceği,
Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işaret olduğu, dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlı olduğu, ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşeceği,
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işaret ile kaynağı arasında nispeten bir aidiyet kazandırılmış olduğu, yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescil engellenebileceği,
Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek olmadığı, başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılacağı, ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmaması gerektiği, ilk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılması gerektiği, bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli olmadığı,
Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetler ve bu mal veya hizmetlerle yüksek düzeyde benzerlik gösteren mal veya hizmetler ile sınırlı olacağı, aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacağı,
Bununla birlikte tescilsiz kullanımın son derece sınırlı olduğu veyahut kullanımların somut deliller ile ortaya konulamadığı hallerde önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamamış olduğu yorumunda bulunulması gerekeceği, başka bir ifadeyle markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliğinin ispatı açısından yeterli görülmeyebileceği,
Davacı yanın işlem dosyasına sunduğu …tarihleri aralığındaki bir kısım faturasında (söz gelimi 19.11.2015, 21.03.2016, 30.06.2016, 27.11.2016 vs faturalar) “…” şeklinde kullanımlara rastlanılmış ise de esasen bu kullanımların davacı yanın “dabur miswak” markasını taşıyan ürünlerine yönelik kullanımlar olduğu, “gold” ibaresinin bu kullanımlarda ne şekilde kullanıma konu edildiğini anlaşılabilir olmadığı gibi davacı yanın anılan kullanımlarının da ülkemiz tüketicisine ulaşan nitelikte kullanımlar da olmadığı, halbuki ülkesellik ilkesi prensibi gereğince gerçekleştirildiği iddia olunan kullanımların ülkemiz tüketicisine etki eden, ülkemizde etki doğurur nitelikte kullanımlar olması gerektiği, halbuki davacı yanın işlem dosyasına sunduğu delillerin hiçbirinin bu kapsamda değerlendirilebilir olmadığı, bu halde SMK m. 6/3 kapsamında davacı yanın bir üstün hakkının varlığından da bahsedilemeyeceği,
KÖTÜNİYET İDDİALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
6769 s. SMK 6/9 maddesinde ise “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” düzenlemesi yer aldığı,
Buna göre bir marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirebilmesi için, başvuru anında, markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılmak istenildiğinin ispatlanması gerektiği, dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmesi gerektiği,
Davacı yan iddialarının temelini taraf markaları arasındaki benzerlik hali ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden var olduğu konusunda bir kanaate varılamamış “tanınmışlık” iddiaları oluşturmakta olup kötü niyet iddiasına esas teşkil eden herhangi bir somut bilgi ya da belgeye iddialar arasında yer verilmediği nedeniyle bu iddiaların yerinde olmadığı,
Dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde;
Dava konusu marka kapsamında yer alan 03. Sınıftaki “Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları.” bakımından taraf markalarının kapsamları itibariyle ayniyet/benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu,
Dava konusu marka ile davacı markalarında ortak unsur olan “miswak” ibaresinin, benzerliği tespit olunan bu emtialar bakımından tanımlayıcı nitelikte olduğu, markalardaki sair unsurlar itibariyle ise taraf markaları arasında herhangi bir benzerliğin mevcut olmadığı, bu nedenle SMK m. 6/1 kapsamında taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı
Davacı yanın dava konusu ibare üzerinde, ülkemiz tüketicisine etki eden düzeyde bir markasal kullanım gerçekleştirdiği yönünde kanaate varılamadığı, bu nedenle SMK m. 6/3 koşullarının somut olayda oluşmadığı,
Davacı yan markalarının tanınırlığı hususunda bir kanaate varılamadığı, SMK m. 6/5 koşullarının somut olayda oluşmadığı sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şahsın yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı … ile diğer davalı şahıs vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde…nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.03.11.2022

Katip
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı