Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/67 E. 2022/385 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/67 Esas – 2022/385
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/67
Karar No : 2022/385

Hakim ….
Katip :….

Davacı :… ….
Vekili : Av. …
Davalılar : 1-…
Vekili : Av. …
2-…
Vekili : Av. …

Dava : Marka İle İlgili … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 24/02/2022
Karar Tarihi : 01/12/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 01/12/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı dilekçelerinde özetle; müvekkili şirkete ait “…” ve “…” asli unsurlu seri markalar bulunduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markanın… sayı ile tanınmış marka olarak kabul edildiğini, davalı şirketin… başvuru numaralı 16 / 35 / 38 / 40 / 42. sınıflarda tescil talepli “…” ibareli marka başvurusunun yayımına müvekkili şirket tarafından yapılan itirazların davalı kurum tarafından reddedildiğini, müvekkili şirketin 1978 yılında gıda üretimi ile faaliyetlerine başladığını, “…” ibaresinin ilgili sektörde müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, bu ibare için yatırımlar yapıldığını, maddi ve manevi emek harcandığını, müvekkili şirketin “…” ibaresi ile özdeşleştiğini ve ibarenin kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığını, müvekkili şirketin ticaret unvanında da “…” ibaresinin çok uzun yıllardır kullanıldığını, müvekkili şirket markasının 1992 yılından itibaren aktif olarak kullanıldığını, markanın özellikle gıda sektörünün 01, 03, 05, 07, 08, 09, 11, 16, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 29, 30, 31, 32, 33, 35, 36, 38, 41, 43, 44, 45. sınıflarda ve bu ürünlerin tüketiciye sunulduğu 35. sınıfta dahil olmak üzere bir tanınmışlığa, üne ve marufiyete sahip tescilli bir marka olduğunu, müvekkili şirketin “…” markası üzerinde üstün ve öncelik hakkının mevcut olduğunu, dava konusu marka ile müvekkili şirkete ait markaların görünüş, renk, okunuş ve telaffuz açısından birebir aynı olduğunu, dava konusu markada müvekkili markasının ortasındaki “T” harfi silinerek farklılık yaratılmaya çalışıldığını, ancak bu durumun markaya hiçbir ayırt edicilik katmadığını, “…” ibaresi ile “…” ibaresinin görsel olarak ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğunu, markaların işitsel olarak da farklılık içermediğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarının 01-45 arası birçok sınıfta tescilli olduğunu, dava konusu markanın da 16 / 35 / 40 / 42. sınıflarda tescil edilmek istendiğini, davalı marka başvurusunun ilgili sınıflarda müvekkili markaları ile aynı olduğundan iltibas yaratacak ve halkı yanıltacak mahiyette olduğunu, tüketici nezdinde dava konusu markanın müvekkili şirketin bir alt veya yan markası olarak algılanacağını, bu durumun davalının sebepsiz zenginleşmesine ve haksız rekabete yol açacağını, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirket markasının tanınmış marka olduğunu, müvekkili şirketin dünya genelinde … pazarında önemli bir yer edindiğini, hem yurt içi hem de yurt dışında faaliyetleri olduğunu, 25 ülke ile ticari ilişkisi bulunduğunu, müvekkili şirketin “…” markasının yazılı ve görsel basında adından sıkça söz ettiren bir marka olduğunu, “…” markasının … kapsamında olan tanınmış ve bilinen markalardan biri olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibaresinde mevcut 4 harften 3’ünün aynı yazı diziliminde davalı şirket “…” ibaresinin oluşturulduğunu, ibarelerin özellikle başlangıç ve bitiş hece/harflerinin aynı olması sebebiyle tüketici nezdinde görsel yönden de karıştırılma ihtimali bulunduğunu, “…” ibaresinin…güncel sözlüğünde anlamsal bir karşılığının bulunmadığını, google çeviride ise Rumence algılanan ibarenin karşılığının “içmek” olarak belirtildiğini, markanın anlamsal olarak bir ayırt ediciliği bulunmadığını, taraf markaları kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı/benzer olduğunu, taraflara ait ürünlerin aynı tüketici kesimine yan yana raflarda sunulacağını, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait bir alt marka, bir seri marka olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade ederek, … …’nın 04/02/2022 tarih ve …sayılı kararının iptaline,…. sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı… vekili cevaplarında özetle; taraf markaları arasında genel izlenim ve bütünüyle bıraktığı etki itibariyle karıştırılacak derecede benzerlik bulunmadığını, markalar arasında karıştırılacak derecede işaret benzerliği bulunmadığından tanınmışlık koşullarının da oluşmadığını, davalı markasının davacı markalarının çıkarlarına zarar vermesinin ve itibarından haksız yararlanmasının mümkün olmadığını, davalının başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunun davacı tarafça ispat edilemediğini, Kurul kararının usule ve hukuka uygun olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; davalı Kurum tarafından müvekkili şirkete ait “…” ibareli marka ile davacının itiraza mesnet “…” esas unsurlu markalarının incelenmesi sonucunda taraf markaları arasında genel izlenim ve bütünüyle bıraktığı etki itibariyle karıştırılacak derecede benzerlik bulunmadığı sonucuna ulaşıldığını, markaların anlamsal, biçimsel ve fonetik farklılıklar nedeniyle de, söz konusu işaretlerin genel intibaları itibariyle de farklı olduklarını, ortalama tüketici kitlesi tarafından karıştırma ihtimalinin olmadığını, davaya konu markalar arasında karıştırılacak derecede işaret benzerliği bulunmadığından tanınmışlık koşullarının da oluşmadığını, müvekkili şirket markasının davacının markası çıkarlarına zarar vermesinin veya davacı markasının itibarından haksız yararlanmasının söz konusu olmadığını, davacının tanınmışlık ile ilgili iddialarını kabul etmediklerini, müvekkili şirket başvurusunun markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olmadığını, müvekkili şirketin marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastı bulunmadığını, davacı şirket ile müvekkili şirketin iştigal konularının tamamı ile farklı olduğunu, davacı şirketin …, kahve ve benzeri gıda ve içecek ürünleri üzerine çalıştığını, müvekkili şirketin ise televizyon, yayıncılık üzerine çalıştığını, ortak bir ürün gamı da olmadığı için markanın karıştırılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, … kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ile terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının…. sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu … sayılı “…” ibareli marka için davacı tarafından 07/08/2020 tarihinde 16, 35, 38, 40, 42.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, 42/1 ve 42/2 sınıflar kapsamında bulunan hizmetlerin 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi uyarınca çıkarıldığı, diğer sınıflar yönünden başvurunun ilanına karar verildiği, ilana karşı davacı şirket “…” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın reddine karar verildiği, red kararına karşı davacının tekrar itirazda bulunduğu, ……’nın 04/02/2022 tarih ve … sayılı kararı ile davacının itirazının reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması. Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması. Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği …. Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:
Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, Malların fiziksel görünümünün benzerliği, Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik, Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.
Davacının gerekçe olarak gösterdiği…. sayılı markalar dava konusu marka başvurusundan sonraki başvuru tarihli olduğu;
Dava konusu marka başvurusu, 16, 35, 38, 40 ve 42. Sınıfta tescil edilmek istendiği;
Davacının ….sayılı markaları, hali hazırda 35. Sınıfta tescilli olduğu; davacının 35. Sınıfta kısmen tescilli markalarının emtia listesinin bilirkişi raporunda yazıldığı, emtia listesi yazılmayan markaların 35. sınıf emtianın tamamında tescilli olduğu;
Davacıya ait…. sayılı markaların ise 38. Sınıf hizmetlerde tescilli olduğu;
Bilirkişi raporundaki tabloda kırmızı renk ile işaretlenen mal ve hizmetlerin, taraf markalarında aynı/aynı tür emtiayı gösterdiği;
Davacının 40. ve 42. Sınıfta tescilli markası bulunmadığı gibi, bu hizmetlerin, davacı markalarında yer alan mal ve hizmetler karşısında, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde olmayan mal ve hizmetler olup, aynı işletme tarafından üretilmesi beklenen mallar/verilmesi beklenen hizmetler olmadığı, dolayısıyla 40 ve 42. Sınıf hizmetler bakımından taraf markaları arasında ayniyet/benzerlik bulunmadığı;
Neticede, dava konusu marka kapsamında yer alan 16, 35 ve 38. Sınıf yönünden taraf markaları arasında ayniyet oluşmakla birlikte, dava konusu marka kapsamında yer alan 40 ve 42. Sınıf emtialar bakımından taraf markaları arasında benzerlik/ayniyet bulunmadığı anlaşılmıştır.
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
….” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir. Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığıdır.
Dava konusu marka başvurusu, “…” ibaresinden oluşan bir kelime markasıdır. Markayı oluşturan harfler, ayrı ayrı kırmızı renkli kareler içerisinde konumlandırılmıştır. Dava konusu markanın tek unsuru olan “…” ibaresi, markanın esaslı unsurudur. “be-a” şeklinde telaffuz edilen kelimenin,… online sözlüğünde herhangi bir anlamı tespit edilememiştir. Bununla birlikte,…. sözlükte, bir…Havayolunun (“..”) kısaltması olarak tanımlanmıştır.
“…” ibaresinin, anlamlı bir ibare olmaması sebebiyle, kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile ilişkilendirilemeyecek bir ibare olması nedeniyle ayırt edici niteliğinin yüksek olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait markalar ise, “…” ibaresini ortak olarak içermekte ve genel olarak “…” ibaresinden sonra konumlandırılmış ikincil kelime unsurlarından oluşmaktadır. Davacıya ait markaların bir kısmı kelime markası iken, bir kısmı ise şekil unsurunu da içeren karma nitelikte markalardır. Davacı markalarında “…” ibaresinden sonra gelecek şekilde konumlandırılmış “tea, tea academy, tea house, vital, han, yeni han, tea club, tea house, tea shop, tea palace, han kahvesi” gibi tali unsurlu kelimeler bulunmaktadır. Ancak söz konusu unsurlar, … ve benzeri emtialar için karıştırılma ihtimalinin değerlendirlmesinde yardımcı/tali unsur niteliğindeyken bunların dışındaki aynı veya benzer olmayan ürün ve hizmetler için yardımcı/tali bir nitelik arz etmemeleri dolayısıyla ayırt edicilik incelemesinde işaretin bütünü üzerindeki etkisi bakımından ayrıca dikkate alınması gerekecektir. Zira bu ibareler, kâğıt, karton (mukavva); kâğıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular, reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, radyo ve televizyon yayın hizmetleri gibi ilgili sınıflardaki mal ve hizmetleri tanımlar veya onların cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amacını belirtir nitelikte değildir.
“…” ibaresi yazıldığı gibi okunan bir ibare olup, Yunan alfabesinin ikinci harfidir. …’de bilinen dillerden olmamakla birlikte, “…” ibaresi yaygın olarak kullanılan bir ibaredir. Bir çeşit virüsü de simgeleyen “…” ibaresi, ortalama bir tüketici, “…” ibaresinin orijinal bir kelime olmadığını bilebilecek durumdadır. Aynı zamanda “…” kelimesi, fizikte … Işınları” gibi radyoaktif ışınlardan birini de nitelemektedir.
Davacı taraf, markalarında yer alan “…” ibaresinin esas unsur olduğunu, bu ibarenin de “…” ibaresi ile benzer olduğunu ifade etmiştir. Kısa kelime markalarında tek bir harf değişikliği işaretleri görsel olarak farklılaştırmaya yeterli olabilmektedir. Harf sayısı arttıkça tek bir harfin farklı olması markalar arasındaki farklılaştırmayı sağlamak için yeterli olamamakta iken kısa kelime markalarında söz konusu farklılık markaların farklılaşması için yeterli olabilmektedir. Buna göre davacıya ait markalar, bir bütün olarak değil de “…” ibaresinin esas unsur olarak kabul edildiği durumda dahi benzerlik taşımamaktadır. Taraflara ait markalar, yazıldıkları gibi okunmakta olup, davacı markası “…” şeklinde hecelenmekte ve aynı şekilde telaffuz edilmekte, dava konusu marka ise “…” olarak telaffuz edilmektedir. Her iki ibare de aynı sıralamada olacak şekilde “…” harflerini içermektedir. Karşılaştırmaya konu kelimeler kısa kelime markaları olarak değerlendirilebilecek markalardır. Farklılık tek harften kaynaklanmakta olup, farklı harf markanın üçüncü harfini oluşturmaktadır. Fakat bu farklılık, kelimelerin hece yapısını da değiştirmiştir. Davacıya ait markaların ikinci hecesi “ta” ibaresi iken, dava konusu markanın ikinci hecesi “a” harfidir. Ayrıca davacıya ait markalarda yer alan “…” ibaresi dört harften oluşmakta iken, dava konusu marka üç harften oluşmaktadır. Dört harften oluşan bir markada toplamda üç harfin benzerlik taşımakta ise de, farklılık taşıyan harf, markaları harf, sayısı, hecelerin yapısı ve kelimenin okunuşu bakımından farklılaştırmış, yeni bir ibare izlenimi yaratmıştır. Bir başka ifadeyle, uyuşmazlık konusu markalar arasındaki farklılık tek harften kaynaklansa dahi bu farklılık davalı markasını görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan önemli bir şekilde değiştirecek ve markaları farklılaştıracak şekilde etkilemiştir. Taraf markaları görsel ve işitsel olarak benzer değildir. Taraf markaları kavramsal olarak karşılaştırıldığında da, markalar arasında benzerlik bulunmamaktadır. Taraf markaları, sadece “…” ve “…” ibareleri üzerinden değerlendirildiğinde dahi, benzer ibareler olmadığı;
Davacı markalarının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği; davacı markalarında “…” kelimesinden sonra yer alan diğer kelime unsurları, “tea, tea academy, tea house, vital, han, yeni han, tea club, tea house, tea shop, tea palace, han kahvesi” gibi ibarelerdir. Bu ibarelerin bir kısmının başlı başına anlamı olan kelimeler olmakla birlikte, bir araya getirilişleri orijinallik taşıyan ibarelerdir. Bir diğer deyişle, davanın konusunu oluşturan mal ve hizmetler için tanımlayıcı değildir. Davacıya ait markaların hiçbirinin salt “…” ibaresinden oluşmadığı ve esasen ikincil kelime unsurlarının da dava konusu hizmetler bakımından tanımlayıcı ibareler olmadığı, düşük de olsa ayırt ediciliklerinin bulunduğu gözetildiğinde, davacıya ait markaların bir bütün olarak koruma altına alındığı ve benzerlik olarak bir bütün olarak dikkate alınması gerektiği;
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında, davacının kelime markalarının bir bütün halinde “…. …” gibi ibarelerden oluşmakta iken, davalının markası “…” esas unsurunu barındırmaktadır. Davacının markalarında “…” ibaresi ortak unsur olarak yer alsa da herbir marka ile “…” markası karşılaştırıldığında ve bir bütün halinde değerlendirildiğinde taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı söylenebilecektir. Buna karşın davacının markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu kabul edilse dahi, “…” ve “…” ibareleri arasında herhangi bir benzerlik bulunmamaktadır. Zira taraf markaları 4 harften oluşan, kısa kelime markalardır. Dolayısıyla tek harf farklılığı, markaların görsel ve işitsel olarak ayırt edilmesi için yeterlidir. Bu nedenle SMK m. 6/1’de sayılan “markaların aynı ya da benzer olması” şartının somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır.
Karıştırılma ihtimali değerlendirilirken araştırılması gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Tüketici kitlesi, her bir mal ve hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak ortalama tüketiciler dikkate alınması gerektiği; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği makul düzeyde bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Somut olayda, dava konusu marka kapsamında yer alan 16, 35, 38, 40 ve 42. Sınıf hizmetler, çok çeşitli mal ve hizmetlerden oluşan sınıflar olup, genel olarak yetişkinlere hitap eden, hizmeti satın alan tüketicilerin üzerinde araştırma yaparak satın alma eyleminde bulunduğu mal ve hizmetlerden oluştuğu; bu nedenle ilgili tüketicinin makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı olduğu;
Neticede, dava konusu marka kapsamında yer alan 16, 35 ve 38. Sınıf mal ve hizmetler bakımından taraf markaları arasında sınıfsal ayniyet bulunduğu, dava konusu marka kapsamında yer alan 40 ve 42. Sınıf hizmetler bakımından ise taraf markaları arasında sınıfsal ayniyet/benzerlik bulunmadığı, markalar arasında gerek “…-…” üzerinden yapılan değerlendirmede gerekse davacı markalarının bir bütün olarak dikkate alınarak yapılan değerlendirmede, taraf markaları görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı, taraf markalarını gören tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamalarının mümkün olduğu, davacı markası kapsamında yer alan diğer kelime unsurların taraf markalarını farklı kılmaya yetmeyeceği, dava konusu markanın davacı markaları karşısında farklı bir kompozisyona sahip olduğu, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olduğu, dolayısıyla taraf markaları arasında karıştırılma ve iltibas ihtimali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalının başvuruya konu markasının davacının tanınmış markasından haksız yararlanma sağlayıp sağlamadığı, davacı markasının itibarına zarar verip veremeyeceği, ayırt ediciliğini zedeleyip zedelemeyeceği hususları bakımından değerlendirme:
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir. (….
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu, Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, Markanın ekonomik değeridir.
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir.
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, Markanın itibarına zarar verebilecek, Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
Davacı şirket, … nezdinde yaptığı itiraz aşamasında ve dava dosyasında yer alan beyanlarında, “…” markasının tanınmış marka olarak sicile kayıt olduğunu ifade etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “…” ibaresi için … sayı ile 19.09.2016 tarihinde tanınmış marka tescili için başvuru yaptığı, bu başvurunun kabul edildiği;
Somut olayda; davacının “…” markasının sektöründe yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde uzun yıllardır kullanıldığı ve tanıtıldığı, davacı firma ile özdeş hale geldiği ve “…” emtiası bakımından belirli bir tanınmışlığa ulaştığı, bu tanınmışlığın davacının sunmuş olduğu emsal mahkeme kararlarında teyit edildiği;
Somut uyuşmazlık bakımından ise; davacı tarafça dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler kapsamında, davacı yana ait markanın “…” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu; davacı markasının tanınmış olsa dahi, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, benzer olmadığı gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacıya Ait Ticaret Unvanı ile Dava Konusu Marka Arasında İltibas Tehlikesi Bulunup Bulunmadığı Bakımından Değerlendirme;
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”. Bu maddeden anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, işletme adı, endüstriyel tasarım tescili gibi sınaî hak sahiplerinin ve telif hakkı gibi fikri hak sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, dava konusu marka tescillerinin davacıya ait telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, başvurunun önceki hak kapsamında kalıp kalmadığına bakılmalıdır.
Davalıya ait markanın esaslı unsuru, tüketici nezdinde marka algısı yaratan kısmı “…” ibaresidir. Davacıya ait ticaret unvanının ayırt edicilik sağlaması gereken “ek” unsuru ise “…” ibaresidir.
… ibareli markaların benzer olmadığı, davalı markası ile davacı ticaret unvanı arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikte bulunmadığı kanaatine varıldığından, dava konusu markanın davacıya ait ticaret unvanı sebebi ile reddi için gerekli koşulların oluşmadığı anlaşılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu … sayılı marka kapsamında yer alan 16, 35 ve 38. Sınıf yönünden taraf markaları arasında ayniyet bulunduğu, dava konusu marka kapsamında yer alan 40 ve 42. Sınıf emtialar bakımından taraf markaları arasında benzerlik/ayniyet bulunmadığı, davalıya ait dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait markaların benzer olmadığı ve aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olduğu yönünde bir kanaat oluşmakla birlikte, taraf markalarının benzer olmadığı, bu nedenle davalıya ait markaların davacı markasının tanınmışlığı gerekçesi ile haksız yarar sağlayacağı, davacı markasının itibarına zarar verilmesi veya davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesine sebebiyet vereceğine dair bir kanaat oluşmadığı, dava konusu marka için davacıya ait ticaret unvanı dikkate alındığında 6769 sayılı SMK’nın 6/6 m. anlamında tescil engeli bulunmadığı, … kararlarının yerinde olduğu ve iptali şartlarının oluşmadığı, hükümsüzlük ile terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken harç peşin olarak alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şirket ve davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.01.12.2022

Kâtip Hâkim…
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır