Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/60 Esas – 2022/319
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/60
Karar No : 2022/319
Hakim :…
Katip …
Davacı : … …
..
Vekili : Av. …
Davalılar : 1…
Vekili : Av. …
2…
..
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 18/02/2022
Karar Tarihi : 12/10/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 12/10/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; … ibaresinin, müvekkili tarafından oluşturulmuş ve ilk olarak 13.11.1996 tarihinde tescil edilmiş ve ilgili sınıfta yüksek düzeyde ayırt edici niteliği haiz olan bir marka olup uzun yıllardır piyasada yoğun olarak kullanılan bu ibare ile müvekkilinin seri marka zinciri olduğunu, … ibaresinin ayrıca …. sayı ile … nezdinde tanınmış marka olarak da tescilli olduğunu, itiraza konu … ibareli marka müvekkili markasının neredeyse birebir aynısı olup, müvekkilinin … ibareli markasından tek farkının, “M” ve “B” harfinin yer değiştirilmesi olmuş olduğunu, itiraza konu … ibareli marka ile müvekkiline ait … esas ibareli markalar bütünsel olarak incelendiğinde, markaların esas ve baskın unsurlarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, itiraz konusu “…” ibareli marka başvurusunun 20 / 21 / 29 / 30 / 31 / 35 / Sınıf hizmetler için tescil edilmek istendiğini, müvekkiline ait “…” markasının 18 / 25 / 35 sınıflarında tescilli olduğunu, görüleceği üzere ilgili marka başvurusunun müvekkilinin tescilli olduğu 35. sınıfta tescilinin talep edildiğini, ilave olarak ayak giyim ürünleri üreten müvekkili firma ile yakın, ilintileri mal kabul edilecek kimi giyim ürünleri için davalının, 21. sınıfta tescil talep etmiş olduğunu, davalının özgünlükten uzak markasının müvekkilin tanınmış markasının itibarına zarar verecek bir marka olduğunu, “…” ibareli marka başvurusunun, TTK uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini ifade ederek,…. ….nın 27/12/2021 tarih ve …. sayılı kararının iptaline,…. sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı …vekili cevaplarında özetle; başvuru konusu markanın “…” ibaresinden oluştuğunu, davacının markalarının ise “…” esas unsurlu markalar olduğunu, kısa ibareler ufak bir değişiklikle farklılaştırılabildiğinden marka olarak ayırt edici niteliklerinin de düşük olduğunu, kelimedeki harf sayısı azaldıkça, kelimenin ortalama tüketici tarafından bütüncül olarak algılanması ihtimalinin arttığını, bu sebeple kısa kelimelerde, küçük farklar dahi genel izlenimin farklı algılanmasına neden olabileceğini, aynı mekanizma dolayısıyla, daha çok harf içeren kelimelerdeki farklılıkların algılanma ihtimalinin harf sayısının artmasıyla azalacağını, bu bakımından tek bir harfin farklı olmasının bile karıştırılma ihtimalini oldukça düşüreceğini, bunun yanında markalarda yer alan farklı harfler ibareleri anlamsal açıdan tamamen farklılaştırdığından markalar arasında anlamsal düzeyde de benzerlik bulunmadığını, somut olayda da itiraz konusu markaların kelime uzunlukları ve harf sayıları ile -tüketicilerin dikkatinin yoğunlaştığı- başlangıç kısımlarının birbirinden farklı olması ve söz konusu farklılığın markaların bütünüyle bıraktığı izlenimi birbirinden önemli ölçüde farklılaştırması gibi hususlar dikkate alındığında, markalar arasındaki farklılıkların benzerliklere göre daha belirleyici rol oynadığı ve söz konusu farklılıkların markalar arasında karıştırılma ihtimalini bertaraf edecek etkide olduğunu, sonuç olarak markalar arasında, 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla; taraf markaları arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında benzerlik olduğu kabul edilse dahi, 6769 sayılı SMK Kanununun 6/5. maddesinde başvuru markasının marka sahibinin itirazı üzerine reddedilebilmesi için haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi, markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi koşullarının oluşması gerektiğini, ….ın da çeşitli kararlarında belirttiği üzere, ülkemizde kabul edilen prensibin, bir markanın yalnızca tanınmış olması hususunun, o markanın farklı mal ve hizmetler yönünden otomatik tescil engeli oluşturacağı sonucunu doğurmadığı yönünde olduğunu, her somut olayda, 6769 sayılı SMK Kanununun 6/5. maddesi kapsamında belirtilen şartların, yani markanın tanınmışlığından haksız bir yarar sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi hususlarının değerlendirilmesi, bu değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiğini, aranılan şartların somut olayda sağlanamamış olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahısa usulüne uygun tebliğe rağmen yargılamaya bir katılımı olmadığından dosyada mevcut bir cevabına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı,….kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık itirazının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının … sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu; davalının 2…. sayı ve “…” ibareli marka için 20/01/2021 tarihinde 20, 21, 29, 30, 31 ve 35.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacı “… … …” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunulduğu, …. tarih ve…. sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmüne amirdir.
6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi anlamında benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu markaların tescilli oldukları sınıfların birbirine benzerliğidir. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal ve hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Eğer her iki koşul da gerçekleşmiş ise markalar arasında iltibas olduğuna karar verilecektir.
Markalar arasındaki benzerlik incelenirken, Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik, Çağrıştırma, Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat, Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman kriterleri ele alınmalıdır.
Yerleşik Yargıtay içtihatları ile sabit olduğu üzere; bir markanın bir başka marka ile benzer olup olmadığı müşterisi hafızasında bıraktığı imaja göre belirlenir. Bir marka, hizmet veya malın, diğer bir marka, hizmet veya malla karşılaştırılarak benzerliği tespit edilirken marka, mal veya hizmete bütünsel bir açıdan yaklaşılmalı ve müşterileri nezdinde bıraktıkları izlenim dikkate alınmalıdır. Nitekim ……. sayılı kararında; “…556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/1-b bendi uyarınca markaların iltibas yaratıp yaratmadıklarının belirlenmesinde, markaların kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının alıcısı olan ortalama düzeydeki halk nezdinde karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığının tespiti gereklidir. Bunun için de işaretleri oluşturan harf, kelime, şekil gibi asıl ve yardımcı unsurların değerlendirilmesi zorunludur… Dairemizin bu konuda yerleşik içtihatları uyarınca asıl unsurun; bunların ayırt edici ve baskın unsurları unutulmaksızın markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin tümüne hâkim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajda aranması gereklidir…” denmektedir.
İltibas, kanunlarda tanımlanmamış olmakla birlikte öğretide “bir markanın aynen veya benzerinin kullanılması suretiyle, alıcı zihninde gerek emtiaların (veya hizmetlerin), gerekse müteşebbisin kaynağı açısından yanlış kanaatler uyandırılması ve bunların aynı yerden piyasaya sürüldüklerinin düşündürülmesi, bu yönden çağrışımlar yapması” olarak tanımlanmıştır. Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil; alıcıların mal veya hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen, bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali vardır . Dolayısıyla, iltibas bulunduğunun kabulü için işaretin marka ile bağlantı kurulmasına ve düşünsel olarak markayı çağrıştırmasına elverişli olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Tam bu hususta değinilmesi gereken önemli nokta ise Türk Hukukunda karıştırılma ihtimalinin varlığı 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca “halk” nezdinde olmalıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yasada geçen “halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır. Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesidir.
Karıştırılma ihtimaline ilişkin olarak …. tarafından verilen çeşitli kararlarda yukarıda anılan ilkeleri de içerisine alacak şekilde ve somut olay da ışık tutacak mahiyette çeşitli açıklamalara yer verilmiştir.
İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespitinde, mal ve hizmetlerin aynı veya benzer alıcı çevresine hitap edip etmediklerine ve aynı veya benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıklarına; markaların kullanıldığı mal veya hizmetin ekonomik değerine; bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyine ve orta yetenekteki alıcıların markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri aldıkları sırada sarf edecekleri dikkat ve özene de bakılır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait redde gerekçe …. sayılı markaların hükümden düştüğü;
Davalıya ait dava konusu markanın kapsamındaki mallar/hizmetlerin tamamının davacının redde gerekçe …..sayılı markalarının kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı anlaşılmıştır.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gerekmektedir. Global değerlendirme gereği, markaların unsurları bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla aslolan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı yanın redde gerekçe gösterdiği markalar arasında SMK md. 6/1 uyarınca karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır.
Dava konusu “…” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, kalın, siyah renkte, “…” ibaresinin yer aldığı, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markasıdır. Dolayısıyla, dava konusu markanın esas unsuru “…” ibaresidir.
Davacı markalarında “…” ibaresi ortak olmakla birlikte,…”,….” ibareleri ve/veya bazılarında basit şekil unsurlarının yer aldığı kelime veya karma markalardır.
Davacıya ait “…….” ibareli markalarda “…” ibaresi çatı marka konumunda olduğu, söz konusu markaların esas unsurlarının sırasıyla “…. ibareleri olduğu, dolayısıyla söz konusu markalar ile “…” esas unsurlu dava konusu marka arasında marka işaretleri bakımından benzerlik bulunmadığı;
Davacıya ait emtia benzerliği olan diğer markaların esas unsurlarının ise “…” ibaresi olduğu;
Dava konusu “…” ibareli marka ile davacının “…” esas unsurlu markalarının son 3 harfleri “uya” olmakla birlikte ilk harfleri (“b” ve “m”) farklı olduğu, “…” ve “…” ibarelerinin herhangi bir anlamının olmadığı;
Davacı markaları ile dava konusu marka karşılaştırıldığında her ikisinin de dört harften oluştuğu, markaların kelime unsurları arasındaki tek farklılığın ilk harf olan “B” ve “M” harflerinden kaynaklandığı; markalardaki tek harf değişikliğinin iltibasa yol açacağı iddia edilse de, bu hususun her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta tek harf değişikliğinin görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, “…” ile “…” ibaresinin kısa ibareler olması nedeniyle kısa işaretlerde küçük farklılıkların farklı bir genel izlenime yol açabileceği dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı; dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak belirli düzeyde bir benzerlik bulunmadığı;
Neticede, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan mallar/hizmetler 4.1.1. bölümünde belirtilen redde gerekçe markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK m. 6/5 düzenlemesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir” biçimindedir.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin (sulandırılma) tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması mümkün değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır.
Dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olmasıdır. Somut olayda, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı;
Öte yandan, 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanabilmesi için bir markanın tanınmışlığının tek başına yeterli olmadığı, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunması şartının sağlanması gerektiği ancak bu şartın gerçekleşmediği, bu şart gerçekleşse dahi dava konusu edilen markanın tanınmış markanın ayırt edicilik karakterini zedelemesi, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi veya tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesinin gerekli olduğu, davalı başvurusunun davacıya ait “…” markasının sahip olduğu imaj ve prestijden faydalanma amacı taşıdığına yönelik somut bir kanaat oluşmadığı, sonuç olarak davalıya ait markanın tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağı ve dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı anlaşılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu davalının …. sayılı “…” ibareli marka kapsamında yer alan mallar/hizmetlerin 4.1.1. bölümünde belirtilen redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, YİDK kararının yerinde olduğu ve iptali koşullarının oluşmadığı, hükümsüzlük ile terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken harç peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahsın yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde….Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.12.10.2022
Kâtip Hâkim ….
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır