Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/461 E. 2022/426 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

Esas No : 2022/461
Karar No : 2022/426

Hakim : … …
Katip : … …

Davacı : …

Vekili : Av….

Davalılar …

Vekili …
2-…
..
..
..
Vekili : Av….
….
….
Dava : Marka YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 28/08/2018
Karar Tarihi : 22.12.2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 23.12.2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; müvekkilinin uzun yıllardır ülkemizde ve birçok ülkede tescilli ve tanınmış… markasının aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu, davalı …’ın, …. ibareli markanın tescili için 07.08.2017 tarihinde… Markalar Dairesi Başkanlığı’na başvurduğunu, başvurunun, …. Başkanlığı tarafından yapılan ön inceleme aşamasında tescile uygun görüldğünü ve 285 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde üçüncü kişilerin itirazlarına açıldığını ve…. marka başvurusunun Resmi Marka Bülteninde ilanına, müvekkili firmanın … adına dosyalanan ilk itirazın; ilan edilen … marka başvurusu ile müvekkili firmanın tanınmış ….” markaları arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle, ….Başkanlığı kararı ile reddedildiğini, anılan red kararına karşı, 27.04.2018 tarihinde ikinci itirazın yapıldığını, söz konusu itirazın da Yeniden İnceleme ve Değerlendirme kurulu tarafından markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiğini,… marka başvurusu müvekkili adına tescilli tanınmış…. markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ve aynı ve benzer mal ve hizmet sınıfları için tescil edilmek istendiğini,…. kelimeleri anlamları olan ve duyulduğu ya da görüldüğü zaman tüketici zihninde somut bir imge oluşmasına neden olan kelimeler olmadığı için…. ibaresi ile tüketici zihninde belli bir kavram şekillenmeyeceği de dikkate alındığında, markaların fonetik benzerliklerinin yanı sıra, anlam olarak da ayırt edilmelerinin mümkün olmadığını ve iltibasa mahal vereceğini, tüketici nezdinde, ayırt edici nitelik kazandırabilecek hiçbir farklı anlam barındırmayan …. ibaresinde değiştirilen tek harf ile yaratılan fonetik ve görsel değişiklik de markanın okunuşunda ve görünüşünde ciddi hiçbir ayırt edicilik yaratamadığını, … markaları ile davalıya ait …markasının hem umumi intibadan hem de sesçil, biçimsel, telaffuz ve görsel açıdan bıraktığı etkiler nazara alındığında markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, işbu davada karşılaştırılan ibareler tek bir kelime halindeki ….ve …ibareleri olup aynı emtia üzerinde kullanılan ve Türkçe’de hiçbir anlamı olmayan markaların ilk kısımlarının birebir aynı olması ve müvekkili markasının tanınmışlığı tüketici ve tüketici zihninde edindiği yer de dikkate alındığında tüketicinin müvekkilinin markasının aklında kalan imiyle hareket edeceği aşikar olduğunu ve dolayısı ile ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılmaması neredeyse imkansız olduğunu, tanınmış …. markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer …ibaresinin tesadüfen seçilmediğini, anılan başvurunun haksız rekabet anlamında da iltibasa mahal verdiğini ifade ederek … sayılı red kararının iptaline, davalı şahsa ait ….kod numara ile işlem gören …ibareli marka başvurusunun işlemden kaldırılmasına, tescil işlemleri tamamlanmış ise hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevabında özetle; .. kararının yerinde olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevabında özetle; müvekiline ait…. başvuru numaralı …” ibareli marka başvurusu ile markanın 30 ve 43. Sınıfta tescili talep edildiğini, söz konusu marka başvurusunun 27/09/2017 tarihli Resmi Marka Bülteninde yayınlandığını, müvekilinin, uzun zamandır devam edegelen istikrarlı ve disiplinli çalışmaları çerçevesinde, çalışma alanlarını geliştirmek ve yeni yatırımlar yapmak amacında olduğunu, bu çerçevede ilk ve en önemli basamaklardan birisinin de markanın oluşturulması ve devamla ilgili fikri mülküyet haklarının koruma altına alınması olduğunu, bu kapsamda işbu davaya konu markasını ortaya çıkartmış olduğunu, davacıya ait …. veya diğer markalarından herhangi bir esinlenme yahut ilgili markaya yakınlaşma gibi menfi bir algı asla söz konusu olmadığını, davacının dava dilekçesi ile müvekkiline ait marka başvurusu ile arasında benzerliğini iddia ettiği markalar incelendiğinde markaların… kelimelerinin bazı türevleri olduğunu ve bir kısmının yenilenmesinin yapılmadığını ve yine söz konusu markaların çoğunun tescil tarihlerinin üzerinden 5 yıllık sürenin geçtiğinin görüleceğini, müvekkilinin “….” markası ile davalının ….” markasının görsel, işitsel ve genel algı olarak ayırt edilmeyecek düzeyde benzer olmadığını, …” ibaresini içeren markalar ile alakalı…. arama sayfasından arama yapıldığında hemen her sınıfta yüzlerce markanın tescil edildiğinin görüleceğini, bu nedenle davacı markalarının seri marka olarak değerlendirilemeyeceği gibi müvekili markasının da böyle bir algıya yol açmayacağını, müvekilinin tescil müracaatında bulunduğu işbu markasının hiçbir kişi ya da kuruluşa ait herhangi bir markanın etkisi altında kalınmadan “LİNNA” şeklinde tamamen özgünce oluşturulduğunu, davacı markalarının iddia edildiği gibi tanınmış marka statüsünde olmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı markası ile başvuru markası arasında 6769 sayılı kanun 6/1 maddesi gereğince iltibas olup olmadığı, ….sayılı kararının davacının itirazının reddi yönünden yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının …; “..” ibareli markanın sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının …. ibareli markaların sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; 6769 s. Kanun’un 6 ncı maddesi (1) inci fıkrası “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü amirdir.
Hükümden de anlaşılacağı üzere, 6769 s. Kanun’un 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için öncelikle, iki koşulun birlikte var olması gerekmektedir. Bu iki koşuldan birincisi, tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesi marka(lar) ile aynı ya da benzer olması, diğeri ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer mal ya da hizmetleri kapsamasıdır.
Öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır.
Karıştırılma ihtimali incelemesinde başlangıç noktası, malların/hizmetlerin benzerliği, karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için varlığı zorunlu koşullardan birisi olduğundan, mal ve/veya hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmadığının incelenmesidir. Mal ve hizmetlerin benzerliği incelenirken bu mal ve hizmetlerin arasındaki ilişkiyi ortaya koyan tüm ilgili faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler, başkaları yanında, mal ve hizmetlerin doğası, amaçlanan kullanımı ve kullanım metodu, birbirleri ile rekabet içinde ya da birbirlerini tamamlayıcı olup olmadıklarını kapsamaktadır. Ayrıca, benzer alıcı çevresine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılmaları, son kullanıcıları, ilgili dağıtım kanalları (özellikle satış yapılan yerler), ilgili tüketici kesimi ve malların genel kaynağı gibi faktörler de dikkate alınmalıdır.
Karıştırılma ihtimali, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, karşılaştırmaya konu işaretlerin ve malların ve/veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir.
Karıştırılma ihtimaline ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu işaretlerin görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. İşaretler arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, markayı parçalarına ayırmadan, ancak asli ve ayırt edici unsurları gözeterek, her iki markanın, ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenime göre, “tüm faktörler” bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gereğine ilişkindir. Zira, ortalama dikkat ve algılama yeteneğine sahip bir tüketici, detaylarına girmeyip, markayı bir bütün olarak algılar. Ayrıca, ortalama dikkat ve algılama düzeyine sahip bir tüketici, çoğunlukla markaları yan yana koyarak kıyaslama imkanına sahip değildir. Bu kişi, markaları aklında kaldığı ve çağrışım yaptığı kadarıyla kıyaslar. Ancak, bu değerlendirme yapılırken, markaların ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmalıdır.
Davaya konu olan davalının “linna” ibareli başvuru markası ile davacının iltibas tehlikesi bulunduğunu ileri sürdüğü ve “lindt/lindor” ibareli itiraz markalarından bazılarına yer verilmiştir. Söz konusu markaları karşılaştırdığımızda; başvuru markası ile itiraz markalarının yazım stili ve renklendirmelerinin farklı olduğu, her marka örneğinin kendine göre karakteristik yazım stiline sahip olduğu ve ayrıca başvuru markasının bitiş kısmının da farklı olduğu görülmektedir. Bu nedenle ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmamaktadır. Davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intiba, davacıya ait markanın bıraktığı intiba ile aynı değildir. Söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası/serisi gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma ihtimalleri bulunmamaktadır.
Dava konusu “linna” ibareli marka başvurusunu bir bütün olarak ele almak gerekir. Söz konusu ibareden bölerek inceleme yapmak suretiyle ve sadece “lin” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmek hukuken kabul edilemez. Kaldı ki dava konusu başvuru markası olan “linna” ibaresini hecelerine ayrıldığımızda, …. olarak telaffuz edileceği görülecek, ortalama tüketici….şeklinde markayı heceleyeceğinden davacının “….” ibaresini içeren markalarına gitmeyecektir. Bu nedenlerle, söz konusu ibare bir bütün olarak ele alınmalı ve bu haliyle iltibas tehlikesi olup olmadığı değerlendirilmelidir. Gerek Yargıtay vermiş olduğu kararlarda, gerekse de doktrindeki görüşlerde markaların bir bütün olarak ele alınması ve ona göre değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmektedir.
Markanın bütün olarak bıraktığı izlenim itibari ile diğerlerinden ayırt edici nitelikte olması gereklidir. Bu nedenle markanın içerisinde yer alan unsurlardan sadece birisine bakılarak ve diğer unsurlar ihmal edilerek ayırt ediciliğin varlığına veya yokluğuna hükmedilemez.
Konuya ilişkin …markaları arasındaki görülen dava ile ilgili … sayılı ilamında “… her iki markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenim itibariyle değerlendirilmesi gerekirken, karar gerekçesinde benimsendiği şekilde … ibaresinin hecelere bölünerek ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde iltibas tehlikesine yol açılacağı sonucuna varılması isabetsiz görüldüğünden kararın davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir..” şeklinde içtihadı mahkemece verilen kararın hukuka aykırılığını ortaya koymaktadır.
Neticede dosya incelendiğinde ve tüm dosya kapsamından; dava konusu “….markası ile davacının….ibareli markaları arasında 6769 sayılı kanun anlamında görsel,işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibas oluşacak düzeyde benzerlik olmadığı, tüketicilerin iş bu markalar arasında ilişki kurma riskinin mevcut olmadığı, tanınmışlık ve kötü niyet iddiasının yerinde olmadığı, davacı tarafından dava konusu başvuru yönünden hükümsüzlük ve …. kararının iptali şartlarının oluşmadığı biçimindeki gerekçe ile
“D a v a n ı n Reddine,”
Dair karar verilmiştir.
Kararı davacı şirket vekili istinaf etmiştir.
….sayılı kararıyla davalı istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
Bunun üzerine istinaf kararını davacı şirket vekili temyiz etmiştir.
… sayılı kararıyla mahkememiz kararını,
“Dava tanınmış marka hakkına dayalı … kararının iptali istemine ilişkindir.Mahkemece davacının “….” markasının davalı başvurusuna konu “…” ibaresi ile benzer olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de, davacının markasının ilk üç harfi davalı markası ile aynı olup, yazı karakteri itibariyle de birbirinin aynısıdır. Bu haliyle ortak mal ve hizmetler açısından tüketici nezdinde iltibasa yol açacak şekilde benzerlik nedeniyle davacının itirazının 556 sayılı KHK. m.8/1-b kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gibi, davacı 556 sayılı KHK. m.8/4 uyarınca tanınmışlığa dayalı olarak da markasının zarar göreceği iddiası açısından da mahkemece herhangi bir inceleme yapılmamıştır.Bu durumda eksik incelemeye dayalı yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”
Şeklindeki gerekçeyle bozmuştur.
Mahkememizce bozma kararına karşı direnilmiştir.
Şöyleki;
Davaya konu olan davalının “linna” ibareli başvuru markası ile davacının iltibas tehlikesi bulunduğunu ileri sürdüğü ve “lindt/lindor” ibareli itiraz markalarını karşılaştırdığımızda; başvuru markası ile itiraz markalarının yazım stili ve renklendirmelerinin farklı olduğu, her marka örneğinin kendine göre karakteristik yazım stiline sahip olduğu ve ayrıca başvuru markasının bitiş kısmının da farklı olduğu görülmektedir. Bu nedenle ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmamaktadır. Davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intiba, davacıya ait markanın bıraktığı intiba ile aynı değildir. Söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası/serisi gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma ihtimalleri bulunmamaktadır.
Davacı markasının ilk üç harfinin aynı olması nedeni ile benzerlik ve karıştırma ihtimalinden bahsedilmiş ise de harf sayısı az , kısa kelimelerden oluşan markalarda bir harf değişikliğinin bile markalarda benzerliği ortadan kaldırıp ayırt edicilik kazandırdığı bilinmektedir.
Dava konusu “linna” ibareli marka başvurusunu bir bütün olarak ele almak gerekir. Söz konusu ibareden bölerek inceleme yapmak suretiyle ve sadece “lin” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmek hukuken kabul edilemez. Kaldı ki dava konusu başvuru markası olan “linna” ibaresini hecelerine ayrıldığımızda,…. olarak telaffuz edileceği görülecek, ortalama tüketici …. şeklinde markayı heceleyeceğinden davacının …” ibaresini içeren markalarına gitmeyecektir. Bu nedenlerle, söz konusu ibare bir bütün olarak ele alınmalı ve bu haliyle iltibas tehlikesi olup olmadığı değerlendirilmelidir. Gerek Yargıtay vermiş olduğu kararlarda, gerekse de doktrindeki görüşlerde markaların bir bütün olarak ele alınması ve ona göre değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmektedir.

Markanın bütün olarak bıraktığı izlenim itibari ile diğerlerinden ayırt edici nitelikte olması gereklidir. Bu nedenle markanın içerisinde yer alan unsurlardan sadece birisine bakılarak ve diğer unsurlar ihmal edilerek ayırt ediciliğin varlığına veya yokluğuna hükmedilemez.

Ayrıca markalar arasında benzerlik koşulunun gerçekleşmediği, karıştırma ihtimalinin doğmadığı, dolayısıyla 6769 SK 6/4 ve 6/5 maddesi gereğince tanınmışlık nedeniyle hükümsüzlük şartlarının da oluşmadığı, tanınmışlık nedeniyle ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmış ,…. karar sayılı 19.09.2022 tarihli bozma ilamına direnilmesine,davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
…karar sayılı 19.09.2022 tarihli bozma ilamına direnilmesine,
D a v a n ı n Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 35,90.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 44,80.-TL maktu harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı …in yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde….da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.22.12.2022

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır