Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/30 E. 2022/300 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/30 Esas – 2022/300
T.C.

2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/30
Karar No : 2022/300


Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 24/01/2022
Karar Tarihi : 29/09/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 29/09/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davacının davalı TÜRKPATENT nezdinde 12 ve 37. Sınıflara giren emtialarda kullanılmak üzere dosyaladığı görselli markanın, “Hava taşıtları ve parçaları (motorları hariç)” ve “Hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri” açısından 6769 s. SMK’nın m. 5/1(b)-(c) hükümleri yönünden kısmen reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira bu ibarenin kısmen reddedildiği emtiaları “hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, doğrudan doğruya, mal veya hizmet ile sıkı ilişkisi sebebiyle malın veya hizmetin özelliğini veya kompozisyonunu derhal düşündürdüğünün/akla getirdiğinin” söylenmesinin mümkün olmadığını, zaten de dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin davacının yıllardır süregelen faaliyet ve hizmetleri neticesinde davacı ile özdeşleşmiş olduğunu, “…” ibaresi görüldüğünde tüketicinin aklına davacının ve onun faaliyetlerinin geldiğini, dava konusu edilen markanın altında sunulan hizmetlerin niteliği dikkate alındığında bu hizmetlerin profesyonel bir tüketici kitlesine hitap ettiğini, bu kitlenin markayı gördüğünde markada geçen “…” ibaresini tanımlayıcı bir ibare olarak algılamayacağını, nitekim davacının önceki tarihlerde davalı nezdinde dosyalamış olduğu “…” ibareli markanın davalı tarafından reddi üzerine açılan davanın … FSHHM’nde … Esas nolu dosyada yürütülen yargılaması sonucunda 2005/315 Karar no.lu karar ile davacının markasının tescilinin SMK hükümlerine uygun olduğuna hükmedildiğini, davalının kısmi red kararına mesnet aldığı AB ilk derece mahkemesinin T-324/01 ve T-110/02 sayılı “Axions and Belce” kararının huzurdaki uyuşmazlığa emsal alınamayacağını, zira bu kararın üç boyutlu bir marka konusunda verilmiş bir karar olduğunu ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 22/11/2021 tarih ve … sayılı kısmi red kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevabında özetle; 6769 sayılı Kanun’un 5/1-b maddesindeki tanımlamadan marka olarak tescil edilecek olan bir sözcüğün hem ayırt edici bir niteliği olmasının hem de ayırt ettiği mal ve hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olması gerektiğinin anlaşıldığını, buradaki ayırt edicilikten kastın markanın, ürünün kendisinden ve yine ürünün adından farklı bir işaret, sözcük veya isim olması ve kolayca tanınır nitelikte bulunması gerektiğini, markanın kullanılacağı emtianın özgün yapısına bağlı olmadan algılanabilmesinin, üzerinde kullanılacağı ürünlerden bağımsız olmasının gerektiğini, somut olaya konu markanın, redde konu emtialar bakımından ilgili tüketiciler tarafından belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmamakla birlikte, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getiremediğini, bu ibarenin aynı zamanda reddedilen emtiaların cinsini, çeşidini, vasfını, amacını tanımladığını, dava konusu markada standart ve sade yazım karakterleriyle yazılmış “… … Center” ibaresinin ortalama dikkat ve özene sahip tüketici kitlesi tarafından doğrudan ve sadece “Türk Nacel (uçakta motor yeri) Merkezi” biçiminde algılanacağını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık, başvuru markasının 6769 sayılı kanunun 5/1-b ve c maddeleri gereğince kısmi reddinin yerinde olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının 2020/130392 sayılı; “… … center” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu … ” ibareli marka için davacı tarafından 23/10/2020 tarihinde 12 ve 37.Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde başvuruda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 04.02.2021 tarihli ve… sayılı kararı ile, 6769 sayılı SMK’nın m. 5/1(b)-(c) hükümlerine binaen, 12. Sınıfa giren; “Hava taşıtları ve parçaları (motorları hariç)” ve 37. Sınıfa giren; “Hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri” açısından kısmen ve re’sen reddedilmesi üzerine, davacı firmanı… sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4. Maddesine göre; “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla, kişi adları dahil, sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların biçimi veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her türlü işaretten oluşabilir”. SMK’nın “Marka tescilinde mutlak red nedenleri” başlıklı 5. Maddesinin 1/b bendine göre ise; “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler marka olarak tescil edilemez”.
Markanın en önemli fonksiyonu markanın ayırt edici bir işaret olmasıdır. Ayırt edicilik fonksiyonu, işaretlerin genel ve temel bir özelliğidir. Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yaradığından, bir işaretin marka olma kabiliyetine haiz olması, o işaretin ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olmasına bağlıdır. Bir işaretin bu fonksiyona sahip olup olmadığının tespiti ise soyut olarak yapılmalıdır. Bir işaretin soyut ayırt edicilik niteliğinin varlığı tespit edildikten sonra, o işaretin marka olabilmesi açısından, ayrıca çizimle görüntülenebilmesi veya benzer biçimde ifade edilebilmesi gerekmektedir.
Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Tüketiciler bu sayede, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedir. Mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı da sağlanmaktadır. Markanın piyasa şeffaflığını sağlama fonksiyonunun yerine getirilmesi, markanın bir diğer fonksiyonu olan iletişim fonksiyonu ile kolaylaşmaktadır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca satmalarına ve tüketicilerin, malın menşei, nitelikleri ve imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Bilgilendirme neticesinde üreticiler, mal ve hizmetlerinin kalitesi ile tüketicileri kendilerine bağlayabilirler. Marka, iletişim fonksiyonu ile aynı zamanda rekabet piyasası ve tüketiciler açısından markanın teşhis fonksiyonunu somutlaştırmaktadır.
Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir.
İşaretlerin yukarıda belirtilen özelliklere ve fonksiyonlara sahip olabilmesi için öncelikle ve özellikle sınırlarının belirlenebilir olması gerekmektedir. Bir işaretin içerisinde bulunan unsurlar tespit edilebilir nitelikte değilse işaretin sınırlarının tespit edilmesi mümkün değil demektir. İşaretin unsurlarının dolayısıyla sınırlarının tespit edilebilir olması o işaretin diğer benzer işaretlerden ayırt edilmesini sağlamakta ve bu yolla teşebbüslerin mal ve hizmetlerinin ayırt edilmesini sağlamaktadır. Eğer işaretin unsurları tespit edilebilir değilse, o işaretin benzer diğer işaretlerden ayırt edilmesi mümkün değildir. Böyle bir işaretin soyut ayırt edici niteliğinin varlığından da söz edilemez.
İşaretin, markaya özgü bu fonksiyonları yerine getirebilmesi, yani marka olabilmesi için maldan fonksiyonel açıdan bağımsız ve malın serbestçe seçilmiş bir unsuru olması zorunludur. Mal ve hizmetten bağımsız olmak demek, o malın ayrılmaz bir parçası olmamak, serbestçe seçilmiş bir unsur olmak, fonksiyonel açıdan o maldan farklı olmak, malın veya hizmetin kavram olarak adıyla aynı olmamak ve malın kavramsal unsurları arasında yer almamak demektir. Yani marka, malın özünden, tabiatından farklı olmalı, mala tamamen yabancı olmalıdır.
Malın özüne ait olan, malın kavramsal unsurları arasında yer alan veya malın fonksiyonel açıdan gerekli bir unsuru olan işaretler marka olma kabiliyetine sahip değildir. Markanın maldan bağımsız olma şartı, malları teşhis edilebilir hale getirme fonksiyonunun zorunlu bir sonucudur. Piyasada malları teşhis edilebilir hale getirerek benzerlerinden ayıran marka, fonksiyonel olarak maldan, paketinden ve ambalajından bağımsız olmalıdır. Örneğin, cam eşyalar ve kablolar üzerindeki renkli çizgiler, o malların fonksiyonel açıdan zorunlu unsuru değildir, çünkü farklı çizgiler veya desenler bu malların farklılaştırılması için kullanılabilir. Ancak, markanın bağımsızlığından söz edilirken, markanın malın bir parçası olmadığı iddia edilmemektedir. Söz konusu olan, markanın maldan cisimsel olarak bağımsız olması değil, markanın malları ayırt etme fonksiyonunun gereği olarak fonksiyonel açıdan maldan farklı olmasıdır. Dolayısıyla, bu özelliklere sahip bir işaretin, malın teknik açıdan birleştirilmiş bir unsuru olması, marka olarak tescil edilebilmesine engel değildir.
Belirtilen bu şartları yerine getiren işaretler 4. madde anlamında marka olma niteliğine sahiptir. Şekiller de kural olarak markanın belirtilen bu fonksiyonlarına sahiptir, yani soyut ayırt edicilik niteliği vardır. Bir işaretin tescil edileceği mal veya hizmetten bağımsız olarak/herhangi bir mal veya hizmetle ilişkisi olmadan marka olma niteliğine (soyut ayırt edici nitelik) sahip olup olmaması ile, işaretin ilgili olduğu somut mal ve hizmetler bakımından ayırt edici niteliğinin bulunup bulunmamasını (somut ayırt edici güç) birbirinden ayırt etmek gerekmektedir ve her bir marka için ayırt edicilik incelemesi her iki nitelik açısından da ayrı ayrı yapılmalıdır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu “…” işareti, şekil unsurundan yoksun, kelime markası hüviyeti ağır basan bir işaret olduğu; işarette … ibareleri siyah renkli, ortadaki “…” ibaresi de kırmızı renkli harflerle, her biri düz yazım kararkterinde büyük harflerle ve aynı puntolarda, ayrı olarak yazıldığı; yazım stili ve özellikleri aynı olduğundan, her ne kadar ortadaki “…” ibaresi kırmızı renkli harflerle yazılmış ise de, işarette geçen kelime öbeği bir bütün olarak algılandığı; işaretin genel kompozisyonunda, işarete ayırt edicilik katacak başkaca bir unsur kullanılmadığı; o halde, bir bütün olarak algılanan “… … Center” kelime öbeğinin, tek başına, markasal hüviyette ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının önem arz ettiği;
Markada geçen “…” kelimesi, İngilizce kökenli bir sözcük olup, “uçak gövdesinden ayrı olan ve motor, yakıt ya da donanım gibi ekipmanlar taşıyan kaplama” anlamına geldiği; Türkçe’ye de “nacel” şeklinde geçtiği ve “…” hali ile, bütün dünyada havacılık ve mühendislik sektörlerinde sıklıkla kullanılan teknik bir terim olduğu; Nacel, her ne kadar motoru taşıyan kaplama olsa da, motorun bir parçası değil, uçağın yapısal bir parçası olduğu; dava konusu markada geçen “…” kelimesi bu anlamı itibariyle, markanın kapsamında çıkartılan “Hava taşıtları ve parçaları (motorları hariç)”ndan bir tanesinin, yani bir “hava taşıtı parçası”nın adı olduğu; aynı şekilde, markanın kapsamından çıkartılan “Hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri” açısından da, bu tür bakım/tamir hizmetlerine konu olan yapısal bir parça olduğu; markada geçen “…” ibaresi de, İngilizce bir kelime olup, “Türk” anlamına geldiği, keza markada geçen son kelime olan “Center” ibaresi de İngilizce kökenli olup, “Merkezi” anlamını haiz olduğu; bu ibareler, her ne kadar İngilizce de olsa, bunların Türkçe’deki karşılığını bilmek/bilebilmek için İngilizce’ye hakim olmanın gerekmediği, zira; bu ibareler, Türkiye’de de günlük konuşma ve yazışma dilinde sıklıkla kullanılan ve anlamları yaygın olarak bilinen ibareler olduğu;
Bu nedenle, “… … Center” tamlamasının, “… ”, yani “Uçakta Motor Yerinin Türk Merkezi” anlamına geldiği, tüketicilerinin zihninde, ilave bir çaba olmaksızın doğrudan anlaşıldığı; diğer bir ifadeyle; bu markada geçen sözcüklerin ne anlama geldiğinin ilk bakışta kavranması ve tüketicide doğrudan bir algı uyandırması, bu algının da “Türkiye’de uçak motor yerinin yapısal parçasının üretildiği, bakım ve/veya onarımının yapıldığı merkez/yer” ile ilgili olması ihtimalinin yüksek olduğu, bu nedenle de; yerleşik/yaygın olarak bilinen/bilinebilecek anlamı itibariyle “… … Center” ibaresi tek başına, yani baskın bir şekil/başka kelime unsuru ile birlikte kullanılmadığı için, bu ibarenin ortalama tüketici tarafından doğrudan/ilave zihni bir çabaya gerek olmaksızın doğrudan “bilinen” anlamı ile algılanacağı, bu nedenle de soyut ayırt ediciliği haiz olmadığı;
Herkes tarafından bu şekilde algılanan ve Türkiye’de uçak motor yerinin yapısal parçasını üreten, bakım ve/veya onarımını yapan/yapacak her aktör tarafından yaygın olarak kullanılabilecek olan bir ibarenin, bir markanın esas/tek unsuru olarak kullanılarak, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanması ve o ticari kaynağın emtialarını diğer ticari kaynakların emtialarından ayırması mümkün olmadığından,”…” işaretinin, kavramsal açıdan, tescil kapsamına alınmak istenilen “Hava taşıtları ve parçaları (motorları hariç)” ve “Hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri” yönünden “marka olabilme kabiliyeti”ne sahip somut ayırt edici niteliği haiz bir ibare de olmadığı, bundan ziyade, ancak ve sadece, “sunulan hizmetin/ürünün ne ile ilgili olduğunu doğrudan algılatan bir işaret” olduğu anlaşılmakla, dava konusu edilen markanın somut ayırt edici niteliğinin de bulunmadığı;
Neticede; “…” işaretinin, başvurunun reddedildiği mal ve hizmetlerden fonsiyonel ve kavramsal açılardan bağımsız olmaması, bu mal ve hizmetleri doğrudan çağrıştırması, bu mal ve hizmetlerle doğrudan ilişkili bir kelime öbeğinden ibaret olması, bu emtiaları, aynı emtiaları piyasaya arz eden diğer ticari kaynakların/aktörlerin mal ve hizmetlerinden ayıramaması, bu mal ve hizmetlerin özünden/tabiatından farklı olmaması, ancak ve sadece “sunulan hizmetlerin/ürünlerin ne ile ilgili olduğunu doğrudan algılatan bir işaret” olması nedenleriyle, kısmen reddedildiği mal ve hizmetler açısından marka olarak soyut ve somut ayırt edici niteliğe sahip olmadığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 5/1-c bendine göre, “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler” marka olarak tescil edilemez.
Bir işaretin SMK m. 5/I-c kapsamında değerlendirilebilmesi için; mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini, vasfını, amacını hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, mal veya hizmet ile sıkı ilişkisi sebebiyle mal veya hizmetin bir özelliğini derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. SMK 5/1-c hükmü uyarınca, marka kapsamındaki mal veya hizmetleri tanımlayıcı nitelikteki işaretler marka olarak tescil edilmek suretiyle bir şahsın inhisarına verilemez. Zira mal veya hizmeti tanımlayıcı nitelikteki bu tür işaretler üzerinde bir kişiye marka hakkı tanınması, rekabet imkânının haksız biçimde sınırlandırılmasına yol açar. Çünkü marka üzerinde elde edilen hak, aynı zamanda bir ‘tekel hakkı’dır. Marka sahibi, kendisi dışındaki kişi ve kuruluşların, aynı işareti/tanıtma vasıtasını, başkalarının kullanmasını engelleyebildiğinden, bu, söylenebilmektedir. Dolayısıyla, üzerinde kullanılacağı mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini tek başına ihtiva eden, o mal veya hizmet için tanımlayıcı olan bir işaret, marka olarak tescil edilmemelidir. Bu tür işaretler, ancak ve sadece, yanına ayırt edici ekler/eklemeler/başka unsurlar alınmak şartıyla oluşturulacak yeni markalarda herkes tarafından kullanılabilir.
Bu durumda; dava konusu “…. ” işaretinde tek başına ve bir bütün olarak esas unsur olarak kullanılmış olan “… ” kelime öbeği, tüketicilerinin zihninde, ilave bir çaba olmaksızın doğrudan “Türkiye’de uçak motor yerinin yapısal parçasının üretildiği, bakım ve/veya onarımının yapıldığı merkez/yer” anlamını çağrıştırdığı, diğer bir ifadeyle; bu markada geçen sözcüklerin ne anlama geldiğinin ilk bakışta kavranması ve tüketicide doğrudan bir algı uyandırması, bu algının da “Türkiye’de uçak motor yerinin yapısal parçasının üretildiği, bakım ve/veya onarımının yapıldığı merkez/yer” ile ilgili olması ihtimalinin yüksek olduğu; bu anlama gelen bir kelime öbeğinin/isim tamlamasının; “hava taşıtları ve parçaları (motorları hariç)” ve “hava taşıtlarının bakım ve tamiri hizmetleri” emtialarında marka hüviyetinde kullanılması halinde bu emtiaları gören alıcıların zihninde doğrudan teşekkül eden bu yerleşik algı nedeniyle, markanın kapsamına alınmak istenilen mal ve hizmetlerin türünü, vasfını ve kaynağını doğrudan tanımlayıcı olacağı;
Herkes tarafından bu şekilde algılanan, yaygın olarak kullanılan ve tanımlayıcı olan böyle bir ibarenin, bir markanın esas unsuru olarak kullanılarak, tek bir firma adına marka olarak himaye görmesi, yani kullanım hususunda bir firmaya tekel hakkı verilmesi, koruma altına alınması istenilen hizmetlerin ilişkili özelliği de gözetildiğinde, kavramsal olarak bu mal ve hizmetlerin karakteristik bir özelliğini doğrudan çağrıştırdığı, yani mal ve hizmetlerin “nacel” ile ilintili olduğunu ve Türkiye’de/Türkler tarafından sunulduğunu, yani mal ve hizmetlerin vasfını, türünü ve kaynağını tanımladığı gerçeği gözetildiğinde, mümkün olmadığı;

Nitekim Yargıtay da olaya emsal teşkil edebilecek bir kararında “…..anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik bir özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna varılamaz….” demekle; “özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran bir emtianın karakteristik bir özelliğini belirten işaretlerin” marka olarak tescilinin mümkün olmadığına işaret etmiştir. Halbuki; markası, esas/tek unsuru itibariyle, doğrudan, zihni bir çabaya gerek olmaksızın, herkes tarafından bilinen ve ticaret alanında/havacılık sektöründe herkes tarafından kullanılabilecek olan bir anlamı zihinde uyandırmakta, böylelikle söz konusu işaret, kısmen reddedildiği mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerini; mal/hizmetlerin vasfını, türünü ve kaynağını belirtmektedir.
Sonuçta; dava konusu “…” işaretinin, kısmen reddedildiği mal ve hizmetleri tanımlayıcı/tasviri olduğu anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu davacının … ibareli marka başvurusunun marka olabilecek nitelikte soyut/somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, tanımlayıcı nitelikte olduğu, YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın reddine,
Alınması gereken harç peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29/09/2022

Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır