Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/270 E. 2022/438 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/270 Esas – 2022/438
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/270
KARAR NO : 2022/438

HAKİM :…
KATİP : …

DAVACI : ..
VEKİLİ : Av. …
DAVALI …
VEKİLİ : Av…

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 07/07/2022
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka…. Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin “….” şirketlerinden biri olarak 1988 yılından beri, sahibi olduğu … muhtelif şehirlerindeki diğer otellerin yanı sıra ….nin ilk ve tek destinasyon ….2005 senesinde işletmeye açtığını, bu işletmenin …nın en donanımlı,…’nin ise tek destinasyon …. olarak pek çok prestijli ödüle layık görüldüğünü, davacı adına…nezdinde 2…. sayılar ile tescilli “…” ibareli markaların mevcut olduğunu, müvekkilinin hem işletme adı hem de markasal olarak kullandığı “…” ibaresinin müvekkilinin sunduğu hizmetler ile özdeşleşmiş ve yoğun kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış itibarlı bir marka olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda “…….” markası adı altında gerek otelinde ve gerekse…. uzantılı web sitesinde ürün satışları da gerçekleştirmekte olduğunu, yani müvekkilinin “…” markasını yalnızca hizmet alanında değil ürettirmiş olduğu ürünler üzerinde de kullanmakta olduğunu, müvekkilinin sunduğu hizmetlerde, tanıtım ve ticari faaliyetlerinde “…” markasını yoğun olarak kullanmakta ve bu markanın toplumda tanıtılması için büyük emek harcamakta ve büyük masraf yapmakta olduğunu, yani müvekkilinin “…”lı markalarının SMK m. 6/4 ve m. 6/5 hükümleri kapsamında koruma altında olduğunun kabulünün gerektiğini, müvekkilinin önceki tarihlerden beri tescilli olan markalarından kaynaklanan ve somut uyuşmazlıkta korunması gereken müktesep bir hakkının da bulunduğunu beyan ederek…. sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayniyete yakın derecede benzer olduklarını, taraf markalarında farklı yazım karakterlerinin kullanılmış olmasının bu gerçeği değiştiremediğini, ayrıca davacının başvuru markasının kapsamında yer alan ve kısmen reddedildiği hizmetlerin aynılarının kısmi redde mesnet alınan markanın tescili kapsamında bulunduğunu, tescilli bir marka varken aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer bir markanın tescile bağlanmasının hukuken mümkün olmadığını, yani SMK m. 6/4 ve m. 6/5 hükümlerine dayalı olarak sicilde halihazırda tescilli olan markaların önüne geçilmeyeceğini, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı…. ve …sayılı markalarının tescilleri kapsamına giren emtialar ile huzurdaki davaya konu edilen markanın kısmen reddedildiği hizmetlerin de aynı/aynı tür olmadığını, yani somut uyuşmazlıkta davacının önceki tarihlerde tescile bağlanmış markalarından gelen kazanılmış bir hakkının da bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, …kararının yerinde olup olmadığı, iptali koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İşlem dosyasının tetkikinde; davacının 11.08.2021 tarihinde 29, 30 ve 35. sınıflara giren mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere dosyaladığı … ibareli marka başvurusunun, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 07.10.2021 tarihli ve … sayılı kararı ile SMK m. 5/1(ç) hükmü kapsamında, 35. Sınıfa giren bir kısım hizmetler yönünden, dava dışı …..” firmasının …. sayılı markasının mevcudiyeti nedeniyle kısmen reddedildiği, geri kalan mal ve hizmetler yönünden başvurunun tescil edilmek üzere 12.10.2021 tarihli ve 382 sayılı … Bülteni’nde ilan edildiği, davacının bu kısmi red kararına itiraz ettiği, bu itirazın ise ….’in Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 27.04.2022 tarih ve … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, anılan kararın muterize tebliğ edildiği ve yasal süresi içerisinde işbu davanın açıldığı belirlenmiştir.
DEĞERLENDİRMELER;
6769 SAYILI SMK M. 5/1-Ç HÜKMÜNÜN UYGULANMASI ŞARTLARININ OLUŞTURUP OLUŞTURMADIĞI:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesinde marka tescilinde red için mutlak nedenler düzenleme konusu yapılmıştır. Madde 5/1-ç “aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan işaretler” den bahsetmektedir. 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi; “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar” marka olarak tescil edilemez hükmünü içermektedir.
Madde hükmüne göre markanın reddedilebilmesi için ilk koşul “aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescili için başvurusu yapılmış” bir markanın varlığıdır. Diğer koşul ise “markanın daha önce tescil edilmiş veya tescili için başvuru yapılmış olan marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması”dır. Bu doğrultuda markanın reddedilebilmesi için bu iki koşulun aynı anda bulunması gerekmektedir. “Ayniyet” ya da “ayırt edilemeyecek derecede benzerlik” incelenirken önceki marka ile sonraki markanın aynı olup olmadıkları belirlenmeli, aynı ise sınıfsal ayniyet ya da benzerliğin bulunup bulunmamasına göre red nedeni irdelenmelidir.
“Aynı marka”dan kasıt, bir markada kullanılan işaretlerin diğerine tıpa tıp benzemesi ve müşterilerin nezdinde tamamen aynı şeyi ifade etmeleridir. Yani karşılaştırılan işaretler arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal ve hizmeti orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izlenimi itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük olması nedeniyle aynı işaret gibi algılanmasıdır. Markaların tüm unsurlarının aynı olmasına rağmen yazı, rakam, şekil gibi unsurların boyutunun hepsi birden ve bir bütün olarak küçük ya da büyük olması ayniyeti ortadan kaldırmayacaktır.
İki marka arasında küçük de olsa farklılıklar var ise artık bu iki markanın aynı olduğundan değil, “ayırt edilemeyecek kadar benzer” ya da “benzer” olduğundan söz edilmesi mümkündür. Markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olup olmadığı incelenirken ortalama tüketicinin algılaması temel alınacaktır.
Doktrine ve Yargıtay kararlarına göre SMK 5/1-ç’de yer alan “aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer marka” ifadesi, markalar arasındaki benzerliğin, iltibasa yol açıp açmayacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olduğu halleri kapsamakta, iltibas tehlikesinin varlığı mutlak şekilde kabul edilmekte ve bu hususun ayrıca ispatına gerek duyulmamaktadır.
SMK’nın 5/1-ç hükmünün uygulanmasında değerlendirmenin 6/1 hükmü anlamında “karıştırılma ihtimali” kavramını da kapsayacak şekilde genişletilmemesi, “ayırt edilemeyecek kadar benzer marka” kavramı ile “aynı tür mal/hizmet” kavramının dar yorumlanması gerekmektedir. Yüksek ….’ın yerleşik içtihatları da bu yönde ilkeler ortaya koymaktadır. Sonuç olarak; SMK’nın 5/1-ç maddesi kapsamında yapılacak değerlendirmede markaların ayırt edilmelerine imkân verecek herhangi bir farklılıktan yoksun olmaları ve işaretler arasındaki benzerliğin tartışmasız olması gerekmektedir.
Ayrıca; SMK’nın 5/1-ç maddesinde öngörülen mutlak ret nedenin gerçekleşebilmesi için iki işaretin aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlere yönelmiş olmalarıdır. Bir diğer ifadeyle, hakkında tescil başvurusunda bulunulan işarete ilişkin mal veya hizmet ile marka olarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış diğer işaretin tescilli olduğu mal veya hizmetin aynı veya aynı türde olması gerekmektedir. Aksi durumda, yani iki işaretin farklı mal veya hizmetlere yönelmesi durumunda, 5/1-ç maddesinde öngörülen varsayımın oluşum şartları gerçekleşmeyecektir. Bunlara göre;
Markaların ayniyeti/benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Taraf markalarının görselleri karşılaştırıldığında; karşılaştırılan markaların her ikisinin de “…” ibaresini tek unsur olarak ihtiva eden, şekil unsurundan da yoksun birer kelime markasıdır; kısmi redde mesnet markada “…” ibaresi düz yazım karakterindeki kalın ve koyu renkli harflerle, davacının markasında ise karakteristik bir yazım stilinde, küçük ve siyah harflerle yazılmıştır. Karşılaştırılan işaretlerde “…” ibaresinden başka bir unsur kullanılmamış olması, işaretlerin baskın kelime markası hüviyetleri, işaretleri esas/tek unsurları ve genel görünümleri itibariyle yakın benzer kılmaktadır. Her ne kadar davacının markasında “…” ibaresi özel bir yazım stilindeki harflerle yazılmış ise de, bu durumun, işaretler arasında, birebir aynı kelime unsurunun tek unsur olarak kullanılmış olmasının yarattığı yakın benzerliği ortadan kaldırabilecek bir farklılık olarak değerlendirilemeyeceği, karşılaştırılan işaretlerdeki, kelimelerin yazım stilinden kaynaklanan küçük farklılıklar, markaları “birebir aynı” olmaktan çıkarmakta, ancak SMK’nın 5/1-ç hükmü kapsamında (dahi) “ayırt edilemeyecek derecede benzer” olma durumundan kurtaramadığı,
Fonetik açıdan bakıldığında da, markalarda birebir aynı ibare dışında başka kelime unsurunun yer almaması durumu, markaların okunuşlarını da birebir aynı kılmaktadır. Kavramsal açıdan bakıldığında, işaretlerde ortak olan “…” ibaresinin Türkçe’de yerleşik ve yaygın olarak bilinen bir anlamı olmadığı için, markaları gören tüketiclerin zihninde oluşacak ilk algının “anlamı bilinmeyen bir kelime” şeklinde olacağı ve bu algının da farklılaşmasının mümkün olmadığı,
Sonuçta; kısmi redde mesnet alınan marka ile davacının dava konusu edilen markası arasında 6769 sayılı Kanunun 5/1-ç maddesi anlamında benzerlik durumunun söz konusu olduğu,
6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç bendinde mutlak red nedeni için aranan diğer şartın, yani; markaların aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilecek olması koşulunun incelenmesine geçildiğinde de; Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle;
• Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
• Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
• Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
• Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
•Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
•Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,

•Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır. Buna göre;
davacının markasının kapsamından çıkartılan, 35. Sınıf altındaki satış hizmetleri, kısmi redde mesnet alınan markanın kapsamında birebir yer almaktadır. Dolayısıyla, bu hizmetler yönünden somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti şartının gerçekleşmiş olduğu,
Davacının markasının kapsamından çıkartılmış olan 35. Sınıftaki diğer hizmetlerden sadece “ithalat-ihracat acente hizmetleri”, kısmi redde mesnet markanın kapsamında birebir yer almaktadır, diğer bir ifadeyle; kısmi redde mesnet alınan marka, davacının markasının kapsamından çıkartılmış olan diğer “iş takibi hizmetleri” yönünden tescilli değildir. Her ne kadar “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” ile “ithalat-ihracat acente hizmetleri” aynı alt grupta yer alan hizmetlerse de, bunların aynı tür hizmetler olarak sayılamayacağı,
Zira; öncelikle, sınıflandırmada tüm hayat içinde karşılaşılabilecek mal ve hizmetler bulunduğundan, her biri bir şekilde birbiriyle ilişkilendirilebilir. Bu ilişki ne kadar dolaylı ise, benzerlik o kadar uzaktır. Sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetlerin farklı olduğu doğrudan söylenemez. Aynı şekilde, aynı sınıfta yer alan her malın benzer veya aynı tür olduğu da doğrudan söylenemez. Benzerliğin kabulü için, mal ve / veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekir, keza; “Söz konusu malların benzerliğine ilişkin değerlendirme, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu özellikler, doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerir”. Buna ek olarak; sınıflandırma tebliğinde alt gruplar zaman zaman düzenlenmekte ve bazı mal ve hizmetler değil alt grup değişikliği, sınıf olarak bile başka yere alınabilmektedir. Dolayısıyla; aynı alt grupta yer alan mal ve hizmetler yönünden “alt sınıfın bölünemeyeceği” uygulaması da bu yönüyle uygulanabilir değildir. Bu yüzden de; “ithalat-ihracat acente hizmetleri”nin aynı alt grupta olduğu diğer hizmetler olan “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” yönünden ayrıca değerlendirme yapılması mümkündür.Buna göre;
“İthalat-ihracat acente hizmetleri” elbette ki “iş yönetimi” tanımı içinde kalabilecek hizmetlerdir. Çünkü “iş yönetimi” oldukça geniş bir tanımı içine almaktadır. “İthalat-ihracat acente hizmetleri”, belirli bir mal grubunun ithal ve ihracına yönelik hizmetlerdir. Bu hizmetler, “iş yönetimi” hizmetleri verirken verilebilecek hizmetler olmakla birlikte, her iş yönetimi hizmeti bu hizmetlerin verilmesini gerektirmemektedir. Diğer bir deyişle; “iş yönetimi” gibi geniş kapsamlı bir hizmet grubunun altında yer alabilecek “ithalat-ihracat acente hizmetleri”, daha geniş bir grubun tesciline engel olabilecek şekilde genişletilemez.
Ayrıca; her ne kadar dava konusu red gerekçesi yönünden malların karşılaştırılması itiraz üzerine dikkate alınacak olan karıştırılma olasılığı açısından değerlendirilecek bir konu olmayıp tereddütsüz aynı/aynı tür olup olmaması ise de, dava konusu hizmetlerin ortalamanın üzerinde dikkat düzeyine yönelik olduğu da dikkate alınmalıdır. Yargıtay kararlarında da tüketici kitlesinin önemine vurgu yapılmaktadır; “Her ne kadar davacıya ait marka tescil başvurusundaki ibare ile redde mesnet markanın mal ve hizmetler bakımından aynı alt grupta oldukları anlaşılmış ise de, iltibasta, söz konusu markanın üzerinde kullanılacağı hizmetin tüketicileri nezdinde karışıklık yaratıp yaratmayacağının tespiti önem arz etmektedir…” şeklinde bir hüküm kurularak, tüketici kitlesinin önemine dikkat çekilmiştir. Bu durum, somut olayda ek bir öneme sahiptir. Sözü edilen hizmetler, bir itiraz üzerine değerlendirilecek olsaydı bile, hizmetlerin aynı alt grupta olması doğrudan kabulü gerektirmeyecekti. Kaldı ki; somut olayda, red gerekçesi, dava konusu alt grubun sadece bir bölümü olup, daha geniş bir korumanın re’sen verilmesi sonucunu doğuracak ayniyetten söz edilemeyeceği,
Ayrıca; red gerekçesi markanın zaten bu alt grubun tamamının tescili talebiyle başvurulmamış olduğu da anlaşılmaktadır. Söz konusu markanın başvuru tarihinde geçerli olan Tebliğ de, dava konusu markanın başvuru tarihinde geçerli olan tebliğdir ve red gerekçesi markanın sahibi bu hizmetlerin tamamını değil, sadece “ithalat-ihracat acente hizmetleri”ni seçerek başvuru yapmıştır.
Söz konusu marka sadece sözü edilen alt gruptaki “ithalat-ihracat acente hizmetleri” seçilerek başvurulmuş, 24. sınıftaki bazı mallar re’sen çıkarılarak yayınlanmıştır. Sadece bu hizmetleri seçen başvuru sahibi yerine re’sen markasını korumak, üstelik daha geniş kapsamlı düşünerek korumak hakkaniyete uygun olduğu,
Dolayısıyla; somut olayda, SMK m. 5/1-ç’de aranan “aynı/aynı tür mal ve hizmetler için tescil edilmiş olma” şartının, davacının markasının kapsamından çıkartılan “ithalat-ihracat acente hizmetleri” yönünden gerçekleştiği, “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” yönünden ise gerçekleşmemiş olduğu,
karşılaştırılan markaların, m. 5/1-ç hükmü kapsamında aranan “biçimde benzer” olmakla birlikte, somut olayda SMK m. 5/1-ç hükmünde düzenlenmiş olan mutlak red nedeninin, davacının markasının kısmen reddedildiği “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” yönünden gerçekleşmediği,
TANINMIŞLIK İDDİALARI;
Davacının “…” ibaresini uzun yıllardır ticari faaliyetlerinde fiilen markasal hüviyette kulllandığı ve bu markayı tanınmış hale getirdiği, bu markanın davacının sunduğu hizmetler ile özdeşleşmiş ve yoğun kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış itibarlı bir marka olduğunu, dolayısıyla davacı adına tescilinin SMK m. 5/1-ç hükmü kapsamında reddedilemeyeceği yönündeki iddialarının somut uyuşmazlığa bir etkisinin olamayacağı düşünülmektedir. Zira; “gerçek hak sahipliği” ve “tanınmışlık” iddiaları, üçüncü kişilerin yaptığı marka başvuruları veya edindikleri tescillere karşı ileri sürülebilecek itiraz ve/veya marka sahibine karşı hükümsüzlük gerekçeleri olup, davacının kendi başvurusuna ilişkin “gerçek hak sahipliği”, “kullanım sonucu ayırt edicilik” veya “tanınmışlık” durumlarından faydalanarak, 5 ve 6. maddelerden kaynaklanan tescil engellerini aşmasını sağlaması mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle; davacının “önceki kullanımları”nın, “gerçek hak sahipliği” ve dahi “tanınmışlık” durumlarının, kısmi redde mesnet tescilli markanın “önüne geçerek” markanın korumasını sona erdirmesi gibi bir hukuki müessesenin, mevzuatımızda bir yeri yoktur. Kanun koyucu, SMK m. 5/1 hükmünde düzenlenmiş olan “marka tescilinin mutlak red nedenleri”nin tek istisnasını m. 5/2 hükmünde açıkça düzenlediğinden ve bu istisnanın kapsamına göre, “üstün ve kazanılmış bir hak”, SMK m. 5/1-ç hükmü kapsamındaki durumlara ilişkin bir istisna teşkil etmediğinden, aksine, davalı ….in asli yükümlülüklerinden biri de tescilli bir marka varken aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer bir markanın aynı/benzer/türdeş emtialarda tescile bağlanmasını engellemek olduğundan, davacının bu yöndeki iddialarına/itirazlarına itibar etmek mümkün görülmemiştir. Dava konusu edilen …kararında kısmi redde mesnet alınan marka hükümsüz kılınmadığı/iptal edilmediği sürece, bu markaya dayalı olarak “benzer” markaların benzer emtialarda tescilinin engellemesi hukuken mümkündür.
Davacının “…” markası/tanıtma vasıtası üzerinde önceki/fiili kullanımlara dayalı gerçek hak sahipliği, tanınmışlık ve kullanım sonucu ayırt edicilik durumlarından kaynaklanan hak iddialarının, dava konusu edilen 2021/111983 başvuru sayılı markasının tesciline bir etkisinin olamayacağı,
MÜKTESEP HAK İDDİALARI:
Kazanılmış haktan söz edilebilmesi için;
Kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi,
Bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da, kazanılmış hak teşkil eden markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması (‘zira, önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise, bu artık yeni bir marka olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu gibi kabul edilemez’),
Son olarak da, sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi,
Şartlarının hepsi birden aranmaktadır. Ayrıca, müktesep hak iddialarına mesnet alınan markanın fiilen kullanılıyor olduğunun ispat edilmiş olması da, müktesep hak kriterlerine ilaveten incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir husustur.
Öncelikle, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı ve sicil kayıtlarına yer verilen markalardan 2018 100627 ve 2019 91227 sayılı markaların, tescil tarihleri itibariyle, “kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması” kriteri ile uyumlu olmadığı,
Davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı diğer markalarının, “sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi,” uyumlu olup olmadığı irdelendiğinde, davacının sadece ….sayılı 18.05.2010 tarihinde tescile bağlanmış olan görselli markası ile 2008 30744 sayılı 26.10.2009 tarihinde tescile bağlanmış olan görselli markasının 24. Sınıfa giren “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil).” emtiaları, … sayılı 22.07.2015 tarihinde tescile bağlanmış olan görselli markasının da 35. Sınıfa giren; “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri.İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri (ithalat-ihracat acente hizmetleri dahil).Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (24. Sınıfa giren ‘Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil)’ muhtelif malların) bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri yönünden tescilli olduğu görülmektedir. Tescil tarihleri itibariyle, müktesep hak kriterlerinden ilkini ve kısmen de üçüncüsünü sağlayan bu markaların görselleri incelendiğinde; ve görselli markaların, bütünleşik olarak ihtiva ettikleri esas unsurları içerisinde “…” ibaresinin tek başına ön planda olduğunun söylenemeyeceği, bu markaların genel tertip tarzları itibariyle de dava konusu edilen görselli markadan farklılaştığı, dolayısıyla bu markaların, müktesep hak kriterlerinden “Bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da, kazanılmış hak teşkil eden markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması” şeklinde ifade edilmiş olan kriterle uyuşmadığı,
Davacının geriye kalan tek markası olan 2008 37379 sayılı 18.05.2010 tarihinde tescile bağlanmış olan markası ise, hem tescil tarihi itibariyle, hem ve asli unsuru yönünden, müktesep hak kriterlerine uyumlu bir markadır, ayrıca; tescili kapsamına giren 24. Sınıftaki; “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil).” emtiaları, dava konusu edilen markada 35. Sınıf altında satış hizmetlerine konu edilmektedir. Ancak; davacının ….marka işlem dosyasına sunduğu belge ve delillerden, davacının görselli markasını “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil)” emtialarında fiilen kullandığının, anlaşılamadığı, “Markanın fiilen kullanımı” şartı, Yargıtay’ın müktesep hak iddialarının kabulü için getirdiği ilave bir şart olduğundan, davacının bu markası özelinde dahi, dava konusu edilen markasının, sadece sayılan emtiaların 35. Sınıf altında satışı hizmetleri yönünden tescilini gerektirecek kazanılmış bir hakkının bulunmadığı, somut uyuşmazlıkta, davacının önceki tarihlerde tescile bağlanmış markalarından kaynaklanan ve korunması gereken kazanılmış bir hakkının da mevcut olmadığı,
Netice itibariyle,
karşılaştırılan işaretlerin, SMK m. 5/1(ç) hükmü anlamında benzer olduğu,
dava konusu edilen markanın kapsamından çıkartılan “ithalat-ihracat acente hizmetleri” yönünden aynı/aynı tür hizmet şartının gerçekleştiği, “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” yönünden ise bu şartın gerçekleşmediği,
dava konusu edilen markanın “ithalat-ihracat acente hizmetleri” yönünden SMK m. 5/1-ç hükmü kapsamında kısmen reddinin şartlarının oluştuğu, “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” yönünden ise bu madde hükmü kapsamında tescil engeli bulunmadığı,
davacının “…” markası/tanıtma vasıtası üzerinde gerçek hak sahipliği, kullanım sonucu ayırt edicilik ve tanınmışlık iddialarının, dava konusu edilen 2021/ 111983 başvuru sayılı markasının tesciline bir etkisinin olamayacağı,
davacının önceki tarihlerde tescile bağlanmış markalarından kaynaklanan ve korunması gereken kazanılmış bir hakkının da mevcut olmadığı,
dava konusu edilen 27.04.2022 tarihli ve….Kararının 35. sınıf;” İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” bakımından iptali koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatlerine varılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Kısmen Kabulüne,
…. sayılı kararının 35. Sınıf “iş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme, başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi” hizmetleri yönünden iptaline,
Alınması gereken 80,70.-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70.-TL ilâm harcının tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,      
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.790,20.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,   
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …. Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29.12.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 92,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.600,00.-TL
P.P : 98,00.-TL
TOPLAM : 2.790,20.-TL