Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/182 E. 2022/399 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/182
Karar No : 2022/399

Hakim : … …
Katip : … …

Davacı : … -…

Vekili : Av. … -…
Davalılar : 1-…
Vekili : Av….
2-… – T.C. Kimlik no:…
..
Vekili : Av. … – [..
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 13/05/2022
Karar Tarihi : 08/12/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 08/12/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili … Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkilinin …nin önde gelen sanayi ve ticaret toplulukları arasında anılan bir şirket olarak, başta süt ve süt ürünleri ile çeşitli gıda maddelerinin üretim ve satış faaliyetleriyle iştigal ettiğini, uzun süredir kesintisiz ve fasılasız olarak “…” markasını ürünlerinde kullanarak bu markayı tanınmış ve ayırt ediciliği haiz hale getirdiğini, bu tanınmışlığın davalı … ve yargı mercileri tarafından verilmiş onlarca karar ile de teyit edildiğini, davalı başvurusunda geçen “….” ibaresinin davacının tescilli/tanınmış/seri “…”lı markalarıyla iltibas yaratacak derecede benzer bir ibare olduğunu, söz konusu ibarenin dava konusu edilen markada tek başına esas unsur olarak kullanıldığını, davalının asıl amacının yasayı dolanarak “…” markasının tanınmışlığından faydalanmak ve bu ibareyi kendi adına tescil ettirmek olduğunu, davalının kelime markasında kullanılmış olan kelime öbeğinde asıl vurgunun “…” ibaresinde olduğunu, somut olaydaki gibi “…”lı ibarelerin ve tamlamaların kullanıldığı markalara karşı davacı tarafından ikame edilmiş bir çok emsal davada, davacının taleplerinin yargı makamları tarafından da kabul edildiğini, nitekim bu hususta … YİDK’nın da verdiği pek çok emsal karar olduğunu, davalının dava konusu edilen marka başvurusunu kötü niyetle yapmış olduğunun açık olduğunu, davacının “…” ibaresinin gerçek hak sahibi olduğunu ve bu ibarenin aynı zamanda davacının ticaret unvanının kılavuz unsuru olması sebebiyle de korunması gerektiğini ifade ederek, … YİDK’nın 14/03/2022 tarih ve…. sayılı kararının iptaline,…. sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevaplarında özetle; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanmadığını, markaların görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden çok farklı olduklarını, bu nedenle ortalama tüketici nezdinde çekişme konusu mal ve hizmetler açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, diğer taraftan somut olayda davacının SMK m. 6/4, m. 6/5, m. 6/6, m. 6/7 ve m. 6/8 hükümlerinin uygulanması koşullarının oluştuğunu ve dahi davalının dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ispat edemediğini, markalar benzemediği için davacının gerçek hak sahipliği iddialarının da dinlenemeyeceğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahıs vekili cevaplarında özetle; dava konusu markada davalı şahsın isminin davalının iştigal alanı ile birleştirildiğini, bu nedenle dava konusu edilen markanın kötü niyetle veya davacının markalarının tanınmışlığından faydalanmak için tescilinin istendiğinin ileri sürülemeyeceğini, davacının “…”lı markalarının süt ve süt ürünlerinde tanınmış olduğunu, halbuki dava konusu edilen markanın bu ürünlere ait sektörden çok farklı mal ve hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, davalı şahsın ismi olan “…” ibaresini içeren bir markayı tescil ettirmek istemesinin mevzuatta ifadesini bulan “haklı bir sebep” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, davacının önceki kullanımlara dayalı gerçek hak sahipliği ve ticaret unvanına dayalı iddialarının taraflar çok farklı sektörlerde faaliyet gösterdiğinden haksız olduğunu, davacının SMK m. 6/7 ve m. 6/8 hükümlerine dayalı itirazlarını gerekçelendirmediğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, … kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık, kötü niyet 6769 sayılı kanunun 6/7 ve 8. maddeleri gereğince yapmış olduğu itirazlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının … sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu davalının….sayı ve ….” ibareli marka için 21/02/2020 tarihinde 20,35.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacının “…” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunulduğu, … YİDK’nın 14/03/2022 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının bir kısım markası, renk, şekil ve kelime unsurlarını hep birlikte ihtiva eden karma markalardır, bir kısmı ise renk ve şekil unsurlarından yoksun kelime markalarıdır ve bunların da bir kısmı, slogan markalarıdır. Bütün bu markalarda ortak olan “…” ibaresi, davacının çatı markasıdır ve itirazlara/davaya mesnet alınan markaların birçoğunda, ilk bakışta göze çarpan esas unsur hüviyetinde kullanılmıştır. Davacının bir kısım karma markasında ise “…” ibaresinin tek başına ön plana çıkarak markanın esas unsuru olduğu söylenememektedir; zira bu markalarda “…” ibaresi, işaretlerde bir arada kullanıldığı kelime, renk veya şekil unsurlarıyla birlikte, bütünleşik olarak algılanmaktadır. Dava konusu edilen işaret ise, renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır; işarette “…” ibaresi aynı puntolarda, aynı stilize yazım karakterinde, siyah renkli büyük harflerle ayrı olarak yazılmıştır. Bu yazım kompozisyonu itibariyle davalı markasında “…” ibaresi, bütünleşik bir kelime öbeği olarak algılandığı; dava konusu edilen markada “…” ibaresinin bir bütün olarak algılanması ve davacı markalarında yer alan, “…” çatı markası dışında kalan yan unsurların mevcudiyetinin, karşılaştırılan markaları görsel, fonetik ve kavramsal açılardan, SMK m. 5/1(ç) hükmü anlamında “ayırt edilmelerine imkân verecek herhangi bir farklılıktan yoksun olma” durumundan çıkarttığı; neticede, taraf markaları arasında, 6769 sayılı Kanunun 5/1(ç) maddesi hükmü anlamında herhangi bir takdir yetkisi ve şüpheye yer vermeyen bir benzerlik durumunun söz konusu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markaların büyük çoğunluğunun, sadece gıda ürünleri ve gıda ürünleriyle ilişkili mal ve hizmetlerde tescillidir. Davacının hiçbir markası, dava konusu edilen markanın tescil edilmek istendiği 20. Sınıfa giren emtialar yönünden tescilli değildir. Dolayısıyla, 20. Sınıfa giren emtialar özelinde, somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği şartının gerçekleşmemiş olduğu, zira bu emtialar; benzer alıcı çevresine hitap edip etmezler, benzer ihtiyaçları gidermezler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri çok farklıdır, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olduğundan bahsedilemez, birbirleri yerine ikame imkânları da yoktur, benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması da ihtimal dahilinde değildir, aralarında bir ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinden de bahsedilemez. Diğer taraftan; davacının markalarından, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 35. Sınıf altında muhtelif emtiaların toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri yönünden de tescilli olan markalarının kapsamına giren bu hizmetler ile dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan hizmetlerin, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 35. Sınıftaki hizmetler, 19, 20, 24 ve 27. Sınıflara giren emtiaların perakende/toptan satışı/ mağazacılık hizmetleridir ve davacının da muhtelif markaları, “çeşitli malların” perakende/toptan satışı hizmetleri yönünden (de) tescillidir. Bu açıdan, taraf markalarının kapsamına giren/kapsamında kalmış olan satış hizmetleri aynı hizmetler ise de, bu hizmetlerin konu olduğu emtialar farklı olduğu zaman ve takdirde, bu hizmetlerin benzer olarak nitelendirilebilmesi mümkün değildir. Zira; satışa konu emtiaların birbirlerinden çok farklı alıcı çevrelerine hitap etmesi, benzer ihtiyaçları gidermemesi, son kullanıcılarının ve hedeflenen tüketici profillerinin, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin farklı olması, birbirleri yerine ikame imkânları ve birbirlerini tamamlayan nitelikleri olmaması halinde, bu farklı sınıf ve alt gruplardaki malların satışı hizmetleri kapsamında benzer markaların kullanılması halinde dahi, tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması ihtimalinin olmadığı; dolayısıyla, davacının 05, 16, 21, 28, 29, 30, 31 ve/veya 32. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetlerinde tescilli …sayılı markaları özelinde, somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğunun söylenemeyeceği;
Davacının “çeşitli malların” veya “01-34. Sınıflara giren tüm malların” satışı hizmetleri açısından tescilli markaları özelinde;….’ın yeni tarihli kararlarında ; 35/5. Sınıfta genel mağazacılık hizmeti açısından tescilli olma durumunda markaların SMK m. 6/1 hükmü kapsamında değerlendirilmesi esnasında, marka işlem dosyasındaki kayıtlara göre söz konusu markaların fiilen satışa sunulan alt ürün grupları dikkate alınarak sınıfsal benzerliğin değerlendirilmesi ve söz konusu mağazacılık hizmeti bakımından “çoğun içinde az da vardır” uygulaması dikkate alınmaksızın fiilen satışa sunulan ürünler gözetilerek bu alt sınıf bakımından emtia karşılaştırılması yapılması gerektiği içtihat olunmuştur. Davacının … marka işlem dosyasına ve dava dosyasına sunmuş olduğu delil ve belgelerden, davacının “…”lı markaları altında 19, 20, 24 ve 27. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetlerini de sunduğu anlaşılmamaktadır. Diğer bir ifadeyle; davacı taraf, “…”lı markaları altında 19, 20, 24 ve 27. Sınıflara giren emtiaların genel mağazacılık hizmetlerine konu edildiğine dair, dava/marka işlem dosyasına hiçbir delil sunmamıştır ve bu nedenle de markalarının bu sınıflara giren emtialarda satış hizmetleri kapsamında fiilen kullanıyor olduğunu ispat edememiştir. Dolayısıyla, Yargıtay’ın emsal içtihatları doğrultusunda; davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı ….sayılı tescilli markalarının da 35. Sınıf altında, 19, 20, 24 ve 27. Sınıflara giren emtiaların satışı/mağazacılık hizmetleri açısından korunamayacağı; bu nedenle de, markalar arasında, davalının markasının kapsamına kalmış olan mal ve hizmetler açısından SMK m. 5/1-ç’de aranan “aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetler için tescil edilmiş olma” şartının da gerçekleşmediği; neticede; karşılaştırılan markaların, m. 5/1-ç hükmü kapsamında aranan “herhangi bir takdir yetkisi ve şüpheye yer vermeyen bir biçimde benzer” olmadığı ve dahi aynı/aynı tür mallarda kullanılmayacağı, somut olayda SMK m. 5/1-ç hükmünde düzenlenmiş olan mutlak red nedeninin gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Davalı şahsın davacının … nezdinde ileri sürdüğü yayına itirazlarına karşı görüş sunarken, davacının itirazlarına mesnet aldığı muhtelif markalarının, tescilli oldukları tüm mal ve hizmetlerde ciddi biçimde kullanıldıklarının ispat edilmesi talebinde bulunduğu; davalının huzurdaki davada ise, esasa cevap dilekçesinde aynı kullanmama def’ini ileri sürmemiş olduğu göz önüne alındığında, somut uyuşmazlıkta, davacının sadece YİDK kararının iptali talepli davası açısından, davacının itirazlarına mesnet aldığı markaların, tescilli oldukları emtialarda kullanılıp kullanılmadığının da tespit edilmesi gerektiği; ancak, davacının kullanmama def’ine muhatap olan markaların tescilleri kapsamına, sadece, gıda ile ilintili emtialar ile bunların 35. Sınıf altında satışı hizmetlerinin girdiği görüldüğünden, davacının bu markalarını tescilli oldukları emtialarda kullandığını ispat edebilmesi halinde dahi, bu durumun somut uyuşmazlığa bir etkisinin olmayacağı; zira, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 20 ila 35. Sınıf altında, 19, 20, 24 ve 27. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetleri, birbirleriyle alakası olmayan, yani benzer/türdeş/ilintili olmayan emtialardır ve davacının kullanmama def’ine muhatap markaları, bu mal ve hizmetler açısından zaten korunmuyor olduğundan, bu emtialar açısından da kullanılıyor olması halinde dahi, bu durumun SMK m. 6/1 hükmü kapsamındaki değerlendirmeler açısından bir önemi olmayacağı, bu nedenlerle, somut uyuşmazlık, davalının … işlem dosyasında ileri sürdüğü kullanmama def’i açısından ayrıntılı olarak bilirkişi raporunda değerlendirilmediği anlaşılmıştır.
Neticede; markalar arasında, davacının sırf kelime markası olan ve “…” ibaresini tek unsur veya bir tamlama içinde yer alan kelimelerden bir tanesi olarak ihtiva eden markaları açısından, SMK m. 6/1 hükmü anlamında görsel/işitsel/ kavramsal açılardan ve genel görünüm itibariyle benzerlik şartının somut olayda gerçekleştiği;
Davalının markasının kapsamında kalan 20. Sınıftaki emtiaların ve 35. Sınıf altında, 19, 20, 24 ve 27. Sınıflardaki emtiaların satışı hizmetlerinin hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesine bakıldığında; bu tüketicilerin söz konusu emtiaları satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz mal alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği, zira bu emtiaların tüketiciler tarafından günlük olarak tüketilmediği/günlük ihtiyaçları karşılamadığı gerçekleri gözetildiğinde, söz konusu tüketici kitlesinin bu malları satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin düşük olmadığı anlaşılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir.
Somut olayda; davacının sırf kelime markası olan ve “…” ibaresini tek unsur veya tamlama içinde yer alan kelimelerden bir tanesi olarak ihtiva eden…. sayılı davacı markaları özelinde taraf markalarının görsel işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu kanaatine varılmış ise de, davacının tescilli olan markalarının kapsamına, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 20. Sınıftaki emtialar ile 35. Sınıf altında, 17, 20, 24 ve 27. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri girmiyor olduğundan veya davacının “çeşitli malların” veya “01-34. Sınıfa giren tüm emtiaların” satışı hizmetleri yönünden tescilli olan markalarının bu hizmetler kapsamında fiilen kullanıldığı ispat edilememiş olduğundan, söz konusu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyeleri de düşük olmadığından, söz konusu emtialarda “…”lı işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar/kişiler tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları ve her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünme ihtimallerinin olmadığı, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratmayacağı;
Bu nedenlerle de, somut olayda, markalar arasında, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan mal ve hizmetler yönünden, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
DAVACININ ÖNCEKİ KULLANIMA DAYALI GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ İDDİASI:
Davacı taraf; dava konusu edilen “…” ibaresinin, davalının markasının tescili kapsamında kalmış olan 20. Sınıftaki emtialarda ve 35. Sınıf altında 19, 20, 24 ve 27. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetlerde, kendisi tarafından uzun yıllardır ciddi ve yoğun bir biçimde, Türkiye genelinde kullanıldığını ve bu şekilde gerçek hak sahipliğinin doğduğunu tevsik eden herhangi bir delili, dava/marka işlem dosyasına sunmadığı; bu nedenle de somut olayda, davacının önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının dava konusu markanın kapsamında kalmış olan mal ve hizmetlerde tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı kanaatine varılmıştır.
DAVACININ İTİRAZLARINA MESNET ALDIĞI MARKALARININ TANINMIŞLIĞI İDDİASININ DAVALININ … sayılı markasının tesciline etkisi:
Somut olayda, “…” işaretinin/markasının/tanıtma vasıtasının gıda sektöründe, başta süt/süt ürünleri ve et/et ürünleri olmak üzere çok çeşitli emtialarda davacının uzun yıllara sarih yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde Türkiye genelinde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu markanın gıda sektöründe iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, davacı ile özdeşleştiği ve dahi bu tanınmışlığın ve yaygın kullanımın davacı tarafından dava/marka dosyasına sunulan belgelerle ispatlanmış olduğu, bu tanınmışlığın çok sayıda yargı kararıyla ve dahi davalı … tarafından da tespit ve teyit edildiği anlaşılmakta ise de; somut olayda SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması gerekir. Taraf markaları benzer bulunmuş ise de, davalı tarafın dava konusu markasını, 20. Sınıfa giren mobilyalarda ve ev eşyalarında/dekorasyon ürünlerinde, bunların ve 19, 24 ve 27. Sınıflara giren inşaat malzemelerinin, kumaşların ve ev tekstil ürünlerinin satışı hizmetlerinde tescil ettirmek istediği, bu mal ve hizmetlerin ilgili olduğu sektörlerin davacının “…” markasının kullanıldığı ve tanındığı gıda sektöründen bir hayli farklı olduğu fiili gerçekleri göz önüne alındığında ve davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimaline dair herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, somut olayda, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması şartlarının oluştuğunun doğrudan söylenemeyeceği; taraf markalarının benziyor olması ve hatta davacının markasının “sektörel tanınmış” olması, SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların “otomatikman” gerçekleştiği veya gerçekleşebileceği anlamına gelmeyeceği; tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmelidir. Bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argumanlarla ortaya konulmalıdır, öyle, ki; davalının markasının tescil edilmesi halinde, hayatın olağan akışı içinde SMK 6/5 maddesinde sayılan durumların ortaya çıkmasının gerçekten olası olduğu yönünde bir kanaat hâsıl olmalıdır. SMK m. 6/4 hükmünde de “….tanınmış markalar ile aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından tescil edilmek istenilen….” markalardan bahsediliyor olduğundan ve somut uyuşazlıkta, taraf markalarının kapsamına giren emtiaların aynı/benzer olmadığından, bu madde hükmünün de somut uyuşmazlığa uygulanmasının şartlarının gerçekleşmemiş olduğu; davacının “…” markasının tanınmışlığına dayalı hak iddialarının, dava konusu edilen …. sayılı markanın tesciline/hükmüne bir engeli/etkisi olamayacağı kanaatine varılmıştır.
DAVACININ TİCARET UNVANINA DAYALI HAK İDDİALARI:
Davacının SMK m. 6/6 hükmü kapsamında ticaret unvanının kılavuz unsuruna dayanabilmesi için, herşeyden önce, ticaret unvanında geçen “…” ibaresini dava konusu edilen markanın tescili kapsamına alınmak istenilen 20. Sınıftaki emtialar ile 19, 20, 24 ve 27. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetlerde kullanıyor olduğunu ispat edebilmesi gerekir. Ancak; davacının dava/marka işlem dosyasına sunduğu belge ve delillerden, davacının ticari faaliyet alanının gıda sektörü olduğu netlikle görülebildiğinden, davacının ticaret unvanının kılavuz unsurunun himayesinin, sadece ticari faaliyet gösterdiği alanlar açısından yapılması gerektiğinden, davacının bu madde hükmüne dayalı hak iddiasının dava konusu markanın tesciline bir engelinin olamayacağı kanaatine varılmıştır.
DAVACININ SMK MADDE 6/7 VE MADDE 6/8 HÜKÜMLERİNE DAYALI İDDİALARI:
6769 sayılı SMK’nın m. 6/7 hükmüne göre; “Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir”. Aynı mevzuatın m. 6/8 hükmüne göre de; “Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir”.
Her ne kadar davacı taraf, gerek marka işlem dosyasına sunduğu itirazlarında, gerekse dava dosyasına sunduğu dilekçelerinde, bu madde hükümlerine de dayandığını belirtmiş ise de, bu dayanağın gerekçelendirilmesini, yani bu madde hükümlerinin somut uyuşmazlıkla ilişkisini belirtmemiştir. Söz konusu madde hükümleri; markaların yenilenmemesi sebebiyle ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklara yönelik bu düzenlemelerin, somut uyuşmazlıkla bir ilintisinin olamayacağı görüldüğünden, davacının bu madde hükümlerine dayalı hak iddiasının da dava konusu markanın tesciline bir engelinin olamayacağı kanaatine varılmıştır.
DAVACININ KÖTÜ NİYET VE HAKSIZ REKABETE İLİŞKİN İDDİALARININ DAVALININ MARKASINA ETKİSİ:
Davalının “…” işaretini kendisine marka olarak seçerken “spekülasyon, yedekleme, şantaj vs.” gibi amaçlarla veya davacının markaları ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava/itiraz dosyalarına herhangi bir delil sunulmamış olduğundan, tarafların faaliyet gösterdiği sektörlerin çok farklı olduğu ve …” ibaresinin davalı şahsın ismi olduğu cihetle davalının bu ismi de içeren bir ibareyi kendisine marka olarak seçmesinin hayatın olağan akışına son derece uygun düştüğü, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının ispat olunamadığı kanaatine varılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu davalının…. sayılı marka başvurusu ile davalının markaları arasında, davalı şahsın … nezdinde ileri sürdüğü kullanmama def’i de dikkate alınmak suretiyle; markaların, SMK m. 5/1(ç) hükmü anlamında, herhangi bir takdir yetkisi ve şüpheye yer vermeyen bir biçimde benzer olmadığı, davacı tarafından sunulmuş olan yargı kararlarının somut olayda emsal nitelikte olduğu gerçeği de gözetildiğinde, davacının sırf kelime markası olan, ….” ibaresini tek unsur veya bir tamlama içinde yer alan kelimelerden bir tanesi olarak ihtiva eden markaları açısından, SMK m. 6/1 hükmü anlamında, markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ve genel görünümü itibariyle benzer olduğu, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan mal ve hizmetlerin hiçbiri açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmediği, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan mal ve hizmetlerin hitap ettiği alıcı kesiminin, bu mal ve hizmetleri satın aldıkları anda bilgi/bilinç/dikkat/ özen/algı seviyelerinin düşük olmadığı, markalar arasında iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacının “önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği”, “tanınmışlık”, “ticaret unvanından kaynaklanan hak” ve SMK m. 6/7-8 hükümlerine dayalı iddialarının davalı markasının tesciline/hükmüne bir etkisinin olamayacağı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, …kararının yerinde olduğu ve iptali koşullarının oluşmadığı, hükümsüzlük ile terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken harç peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum ve davalı şahıs kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahıs vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde… Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.08.12.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır