Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/181 E. 2022/400 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/181 Esas – 2022/400
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/181
Karar No : 2022/400

Hakim :…
Katip …

Davacı : …
Vekili : Av….
Davalılar : …
Vekili : Av. …
2-…
Vekili : Av. …
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 13/05/2022
Karar Tarihi : 08/12/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 08/12/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili …Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; dava konusu edilen ….” markalarının 09 ve 36. Sınıflarda tesciline karşı davacının “… cepte” ibareli ve “…” ibaresini esas unsur olarak içeren seri markalarına dayalı olarak dosyaladığı itirazların …. tarafından nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı birer işlem olduğunu, zira davacının … sayılı “… cepte” ibareli markasının da hali hazırda 36. Sınıfa giren bankacılık hizmetlerinde tescilli olduğunu, ayrıca bu hizmetlerin 09. Sınıfa giren; “Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar” ile yakından ilişkili hizmetler olduğunu, ayrıca davacının “…” esas unsurlu başkaca markalarının da mevcut olduğunu ve bu markaların 09. Sınıfa giren emtialar yönünden de tescilli olduğunu, ayrıca taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, dava konusu edilen markalarda geçen “axess” ibaresinin davalının çatı markası olması nedeniyle, bu ibarenin, marka benzerliği değerlendirmesinde arka planda bırakılarak inceleme yapılması gerektiğini, bundan sonra taraf markalarında geriye kalan …. ibarelerinin davacının “poscepte” ve … markalarıyla ayniyete yakın benzediğini, bu kelime öbeklerini oluşturan kelimelerin anlamlı olmakla birlikte bir araya getirilişleri bakımından orijinal olduklarını ve ilk defa 2004 yılında davacı tarafından marka tesciline konu edilerek kullanımlar yoluyla da ayırt edici hale getirildiklerini, davalının özellikle davacının faaliyet gösterdiği alandaki ürünleri ile yakından ilişkili emtia sınıflarında yapmış olduğu tescil talebinin “tescilde evleviyet” esasından ve “tescile dayalı hak sahipliği” karinesinden de kaynaklı olarak tümden reddinin gerektiğini, … marka işlem dosyasına davacı tarafından sunulmuş olan markasal kullanımlara ilişkin belgelerin davalı … tarafından yeterli bulunmamasının da yanlış olduğunu, zira davacının “… cepte” markalarını uzun yıllardır ciddi biçimde kullandığını,…alan adının davacı adına 2011 yılından beri tescilli olduğunu, ayrıca davacının … isimli bir cep telefonu uygulamasının da mevcut olduğunu, davacının “….” ibareli markası ile..”lu seri markalarının tanınmış marka niteliğini haiz olduklarını, nitekim Google arama motoruna “…” ibaresi yazıldığında ilk sırada davacının www.yapikredipos.com.tr web sitesinin çıktığını, davalının seçebileceği sınırsız işaret mevcut iken, davacının tanınmış markalarının ününden haksız bir biçimde faydalanmak amacıyla “…. esas unsurlu markaları tescil ettirmek istemesinin davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu ifade ederek, … sayılı … …” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevaplarında özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, her ne kadar taraf markalarında yer alan “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, markaların birbirine benzediği iddia edilmekte ise de…de “satış noktası” anlamına gelen …” tamlamasının kısaltılmış olan … ibaresinin yerleşik/bilinen ve sıklıkla kullanılan anlamı itibariyle satın alım işleminin tamamlandığı zaman ve konumu tanımlayan bir ibare olduğunu, “cep” ibaresinin de aynı şekilde, markasal hüviyette ayırt ediciliğin çok düşük bir ibare olduğunu, bu nedenlerle bu ibareler üzerinde davacı tarafa münhasır bir kullanım hakkı verildiğinin söylenemeyeceğini, davacının tanınmışlık ve kötü niyete ilişkin iddialarının yeterli delillerle ispat edilemediğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirkete usulüne göre tebligat yapılmasına karşın, dosyada mevcut bir cevabına rastlanmamıştır.

Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, … kararlarının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ile terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının SMK 6/1, 6/5 ve 6/9. madde kapsamındaki itirazlarının yerinde olup olmadığı, davacıya ait markaların kullanımının ispatlanıp ispatlanamadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının… ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu davalının …” ibareli markalar için 28/05/2020 tarihinde 09,36.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacının “cep” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunulduğu, … sayılı kararıları ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
YİDK KARARININ İPTALİ TALEPLİ DAVA AÇISINDAN, DAVALININ MARKA İŞLEM DOSYASINA SUNMUŞ OLDUĞU KULLANMAMA DEF’İ:
6769 sayılı SMK, tescilli marka hakkı sahibine markasını ciddi olarak kullanma yükümlülüğü getirmiş, 556 sayılı KHK’nın yürürlükte olduğu dönem boyunca doktrine ve Yargıtay içtihatlarına yerleşmiş olan “marka sahibinin markasını Türkiye’de ve ciddi olarak kullanma yükümlülüğü”nü 9/1-2, 19/2, 25/7 ve 29/2 maddelerinde açıkça ve lafzen de ifade ederek, tartışmasız bir biçimde marka hukukumuza yerleştirmiş, şartları varsa; daha önceki bir tarihte tescil edilmiş olmakla beraber piyasada kullanılmayan markaların, salt tescilli olmaları nedeniyle yeni başvuruların tescil edilmesini engelleme ya da sonraki tescilleri hükümsüz kıldırma, bir diğer tabir ile “marka çöplüğü yaratma” imkanı ortadan kaldırılmıştır. Böylece kullanılmayan tescilli markaların yeni girişimcilere engel olmalarının önüne geçilmiştir. Yine bu sayede tescilli markaların piyasada daha etkin ve aktif olarak kullanmaları teşvik edilmiştir.
Mevzuatta geçen “ciddi biçimde kullanım”ın ne olduğu mevzuatın lafzında açıklanmamış ise de,…. tarafından yayımlanan 2017 tarihli “Kullanımın İspatı Klavuzu”nda bu kavramla, “markadan işlevlerine uygun bir tarzda yarar elde edecek, yani üzerinde kullanıldığı malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayrılmasını sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya hitap eden, piyasayı etkileyen yerlerde kullanılması”nın kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu kavramla sembolik bir kullanımın ötesine geçen bir kullanım arandığı görülmektedir.
Ciddi kullanımın kanıtlanması için kesin bir ölçüt koymak mümkün olmamakla birlikte markanın rekabete uygun ve en azından potansiyel olarak marka sahibinin faaliyette bulunduğu pazar ilişkilerini etkileyecek ölçüde ve iç pazarda yer elde edebilecek seviyede kullanılması gerekir. Beklenen davranış, anılan markaların tescilli olduğu sınıflardaki kullanımını şüpheye yer bırakmayacak şekilde kurallara uygun, düzenli, aralıksız ya da kanundaki ifadesiyle “ciddi” kullanımını kanıtlamasıdır.
Markanın ciddi şekilde kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken, markanın ve marka sahibi işletmenin birtakım özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin telaffuzu, akılda kalıcılığı, dikkat çekiciliği, mal ya da hizmeti karakterize edici yanları zayıf olan bir marka için kullanımın oldukça yoğun olması gerekebilir. Bunun yanında marka sahibinin faaliyet alanının genişliği veya darlığı, ürettiği mal veya hizmetlere duyulan gereksinimin derecesi, işletmenin hacmi ve benzeri durumlar kullanımın biçim ve şartlarına etki edebilir.
“Kullanma” kavramından ne anlaşılması gerektiği kısmen SMK’nın 9. maddesinde belirtilmektedir. Buna göre, tescilli markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması, markanın sadece ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması, markanın marka sahibinin izniyle kullanılması kullanma olarak kabul edilir. Markanın medya ilanlarında yer alması, markayla ihalelere girilmesi, promosyonların yapılması, faturalarda markaların işletme adından farklı ve işletme adında yer alan marka unsuru öne çıkacak şekilde markasal kullanılması gibi markanın ayırt edicilik fonksiyonuna uygun kullanma halleri de SMK m. 9 hükmü anlamında kullanım olarak değerlendirilmektedir.
Kullanımın ispatına ilişkin 2017 yılına ait Kılavuzda da kullanımın, faturalar; katalog, fiyat listesi ve ürün kodları; ürün, ambalaj ve tabela örnekleri; reklam, tanıtım, promosyon, pazar araştırması, kamuoyu araştırması; reklam görselleri ve videoları, bunlara ilişkin faturalar; tanıtım ve promosyon ürünleri görselleri veya videoları ve bunlara ilişkin faturalar; fuar katılımına ilişkin deliller; pazar araştırması, kamuoyu araştırması; ticari faaliyete ilişkin bilgiler ile bilgi ve belgeleriyle ispat edilebileceği ifade edilmiştir. Yine aynı Kılavuzda, faturaların güçlü deliller olmalarının yanı sıra reklam, tanıtım ve promosyon çalışmaları ve bu çalışmalara ilişkin harcamaların kullanım ispatı sunulan markaya yapılan yatırımın önemli bir göstergesi olduğu ifade edilmektedir. Bu kapsamda her marka için tescilli olduğu mal ve hizmetin türü ve miktarı, temel işleve uygun kullanılıp kullanılmadığı, hitap ettiği müşteri çevresi, marka sahibinin tutumu ile benzer işletmelerin tutumu kendi şartları dâhilinde ciddi kullanımın oluşup oluşmadığı yönünden incelenmelidir.
Markanın en temel kullanımı, tescilli olduğu mal ve/veya hizmetlerde, tescil belgesinde yazılı olduğu, resmedildiği, gösterildiği gibi kullanılmasıdır. Markanın faturalarda, internette, kataloglarda, gazete ilan ve reklamlarında kullanılması da kullanma olarak kabul edilir. Markanın tescilli olduğu mal veya hizmetle ilgili olmak kaydıyla markanın reklam ve tanıtımının yapılması, markayı taşıyan mal ya da hizmetin bir dergi, gazete ya da televizyonda yayınlanması da markanın kullanımı olarak kabul edilir.
Markanın kullanılması yükümlülüğü tescil kapsamındaki her bir sınıf ve alt sınıf mal ve hizmet için söz konusudur. Markanın birtakım mal veya hizmet bakımından kullanılması, sadece kullanımın gerçekleştiği mal veya hizmet için markayı ayakta tutar. Kullanılmayan mal ve/veya hizmet yönünden markanın iptal koşulları oluşur ve/veya markanın koruma kapsamı/korunduğu emtialar azalır. Yani; markanın benzer mal/hizmetlerde de iptal edilememesi ve/veya benzer markalara karşı korunabilmesi için bu ürünler bakımından da kullanımın ayrıca ispatı gerekir. Bu nedenle, marka tescil belgesinde yazılı mal ve hizmetlerle aynı alt grupta olsa bile, hangilerinin kullanıldığı, hangilerinin ise kullanılmadığı tek tek belirlenmelidir.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalının, markasının ilanına itirazlara karşı…. nezdinde ileri sürdüğü kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m. 19/2 hükmüne göre, davacının itirazlarına mesnet aldığı markalarının davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinde en az 5 yıl süreyle tescilli olması gerekir. Kullanmama def’ine muhatap davacı markalarının, davalının markalarının başvuru tarihi olan 28.05.2020 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 28.05.2015 tarihinden önce tescile bağlanmış olan markalarının…sayılı markaları olduğu, davacının bu markalarının kullanmama def’ine muhatap olabileceği;
Somut olayda, davacı markalarının, davacı tarafından tescilli oldukları emtialarda 28.05.2015-28.05.2020 tarihleri arasında ciddi bir şekilde markasal hüviyette ve tescillerine uygun olarak kullandığının ispat edilip edilemediği noktalarında toplanmaktadır.
Davacının kullanım ispatı için marka işlem dosyasına sunduğu telefon uygulamalarına ve davacının web sitelerine ait görsellerden ve “…ibaresinin “o” harfinin (+şekil) özel tasarımlarla tertiplenmiş haliyle markasal kullanımlara konu ettiği; halbuki davacının markaları, … cepte, … posnet güvenli ödeme, … görsellerini haizdir. Davacının bu markalarının, tescilli oldukları halleriyle kullanıldıklarına ilişkin marka işlem dosyasına hiçbir delil sunulmadığından, davacının bu markalarının kullanıldığının ispat edilemediği; davacının kullanmama def’ine muhatap …sayılı markası özelinde ise, işaretin tescil edildiği hali ile markasal kullanımlarının gerçekleştiği ve bunların ciddi kullanımlar olduğu; (sadece… sayılı markalarının SMK m. 6/1 kapsamındaki incelemelere dahil edilmemesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davalının… başvuru sayılı markaları ile davacının tescilli markaları arasında iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin oluşup oluşmadığı:
Davalının tescil ettirmek istediği markalar ile davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı tescilli markaları, markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.
Davacının “….” görselli markaları haricinde kalan tüm markaları, renk ve şekil unsurlarından yoksun, düz yazım karakterindeki siyah renkli harflerle yazılmış kelime/kelime öbeklerinden oluşan, kelime markası nitelikleri baskın işaretlerdir. Bu işaretlerin hepsinde ortak ve uyuşmazlık konusu olan “P… gibi, markasal hüviyette ayırt ediciliği bulunmayan, yerleşik birer anlamı haiz ve bankacılık sektöründe herkes tarafından bilinen ve kullanılan bankacılık/finans terimleridir ve bu özellikleri itibariyle, bir markada ancak diğer unsurlarla bütünleşik bir biçimde ya da tali unsur olarak yer alırlar. İşaretlerde geçen…” ibaresinin ise, davacının çatı markası olması nedeniyle markaların benzerlik incelemesi esnasında dikkate alınmaması gerektiği; zira, halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası veya bir firmanın ticaret unvanının kılavuz unsuruyla birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır. Bu tip markalarda yer alan ikincil kelime unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde çatı markası (veya ticaret unvanı kılavuz unsuru) arka planda bırakılarak inceleme yapılması gerekir. Davacının markalarında geriye kalan tek unsur olan “… ibaresi de, İngilizce açılımı “point of sale” yani Türkçe’de “satış noktası/yeri/anı” olan bir kısaltmadır ve günümüzde,… yapmak için ödeme kartı ile arayüzleşen bir bilgisayar terminali ve cihazının cins ismi olarak herkes tarafından kullanılmakta ve anlamı herkes tarafından bilinmektedir. Bu yerleşik anlamı itibariyle, “…kelimesinin de, davacının markalarında geçen diğer bankacılık/finans terimlerinde olduğu gibi, markasal hüviyette ayırt ediciliğinden ya da bu ibarenin markasal kullanımının davacının tekelinde olduğundan bahsetmek mümkün değildir.
Davacının tescilli markalarında, markasal hüviyette ayırt ediciliğin, işaretlerde kullanılmış olan kelime öbeklerinin bütünsel algısı kapsamında aranması gerekir. Yani; davacının markalarındaki kelime unsurlarının aynı yazım karakterinde ve puntolarda, aynı siyah renkli harflerle yazıldığı gerçeği de göz önüne alınarak, davacının markalarında “…” çatı markasıyla birlikte kullanılmış kelime öbeklerinin, bütünleşik olarak, bu markalar altında sunulan mal ve hizmetleri, sektördeki diğer aktörlerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayacağı;
Davacınının uyuşmazlık konusu olan “poscepte” ve “poscep” ibareleriyle aynı/ayniyete yakın benzer ibareyi ihtiva eden … Cepte görselli markası özelinde; herşeyden önce, …. tarafında yapılan inceleme esnasında kullanmama def’ine muhatap olmuş ve tescilli hali ile kullanıldığı ispat edilememiş bu markanın,… kararının iptali talepli davada SMK m. 6/1 hükmü kapsamındaki değerlendirmeye dahil edilemeyeceği; hükümsüzlük talepli dava açısından da; bu işaretin davacının diğer markalarının aksine, şekil ve renk de içeren belli bir tertibi olduğu ve bu kompozisyonuyla bütünleşik bir ayırt ediciliği haiz olduğu;
Dava konusu edilen markalar da, davacının çoğunluk markalarında olduğu gibi, renk ve şekil unsurlarından yoksun, düz yazım karakterindeki siyah renkli harflerle yazılmış kelimelerden oluşan kelime markalarıdır; işaretlerde, bu sefer de davalının çatı markası olan …” ibaresi, birleşik yazılmış …” kelimeleriyle birlikte kullanılmıştır. Bu markalar ile asıl koruma altına alınması istenilen unsurların “poscep” ve “poscepte” kelimeleri olduğu; markalarda geçen “cep” ve “cepte” ibareleri, günümüzde, cep telefonunu ifade etmek için kullanılan, jenerik hale gelmiş birer cins isimdir ve farklı sektörlerde pek çok aktör tarafından markaların içerisinde başka unsurlarla bütünleşik olarak veya tali unsur hüviyetinde kullanılmaktadır. İşaretlerde geçen “…” ibaresinin de, yerleşik anlamı itibariyle, “cep” ve “cepte” ibareleriyle aynı durumda olduğu; bütün bunlar göz önüne alındığında, dava konusu edilen markalarda da, esas koruma altına alınması istenilen “poscep” ve “poscepte” ibarelerinin, sadece, işaretlerde mevcut olan “Axess” çatı markasıyla birlikte kullanıldıkları zaman ve takdirde marka olarak tescil edilebileceği, dolayısıyla dava konusu edilen markaların da “… Poscepte” şeklinde, bütünleşik olarak ele alınması gerektiği;
Karşılaştırılan markalarda tek başlarına markasal hüviyette ayırt edicilikleri bulunmayan, başkaca kelime ve şekil unsurlarıyla birlikte veya özel bir tertip içerisinde kullanılmadıkları zaman marka olarak tescil edilemeyecek “…” ve “cep” ibarelerinden oluşturulmuş kelimelerin/kelime öbeklerinin mevcudiyetinden hareketle, markaların benzer olduğunu söylemenin mümkün olmadığı; böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Bazı durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Zira; tanımlayıcılığı veya bilgilendirme işlevi güçlü olan ibarelerin marka olarak kullanımla ayırt edicilik kazanmaları mümkündür. Öte yandan, herkesin çok sık kullanımına açık, cins isimlerde bu dönüşüme izin verilmemiştir. …. kelimelerinin/kelime öbeklerinin, böyle dönüşümü hak ettiğinin kabul edilebilmesi için, ülkedeki alıcı/tüketici çevresinin çok büyük bir kısmının bu işareti, davacının işletmesi ile bağlantı içinde algılaması gerekir. Bunun için aranacak ölçünün, hiçbir şekilde bir markanın tanınmış olup olmadığını tespit ederken belirlenen ölçüden daha hafif olmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü; herkesin kullanımına açık ve herhangi bir zihni çaba olmaksızın net ve doğrudan bir durumu, “… uygulamasının cep telefonuna indirilmiş olması” durumunu algılatan ve bu yönüyle markasal hüviyette herkes tarafından tercih edilebilecek bir kelime öbeğinin bir kişinin tekeline bırakılması, bir markanın tanınmış sayılmasının sonuçlarından daha önemlidir. Dosya kapsamına göre; “… CEPTE” ibaresi itibariyle bu tür bir bağımsızlaşmanın sağlandığından bahsedilmesi olanaksızdır. Davacının dava dosyasına sunduğu delillerin, “işarete/kelimeye ilave bir koruma sağlayacak nitelikte bir değer kazandırmış olma” durumunun davacının “…..”lu markaları açısından gerçekleşmiş olduğu ispat edebilir nitelikte delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı;
Neticede; “…” ibaresi ve davacının … sayılı markası özelinde …” kelime öbeği taraf markalarında ortak olarak kullanılmış ise de, markalarda geçen diğer unsurların bilhassa tarafların çatı markalarının ve davacının 2004/45406 sayılı markasının tertip tarzının, markaları yeterli bir derece farklılaştırdığı, yani somut olaydaki markaların, yerleşik içtihatlarda bahsi geçen “iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceği…” durumu ile örtüştüğü; taraf markalarındaki “…”lu ibarelerin ortaklığının, markaları görsel ve kavramsal olarak benzer kılmaya yeten baskınlıkta bir durum yaratmadığı; görsel ve kavramsal açılardan ortaya çıkan bu farklılık, duysal/fonetik açıdan da aynı sonucu verdiği; karşılaştırılan markalar birbirinden çok farklı kelimeler de ihtiva ettiklerinden, markalarda ortak unsur olan “…” ibaresinin mevcudiyeti, markaları duysal açıdan yaklaştırmaya yetmediği; markaların bütün olarak okunuşları esnasında kulakta bıraktıkları tını, fonetik algı birbirinden farklı olduğu; taraf markalarında ortak olarak “…” ibaresinin yer almasının, markaları görsel, fonetik ve kavramsal açılardan benzer kılmaya yetmediği;
Davacının muhtelif markaları, dava konusu edilen markaların kapsamına alınmak istenilen 09 ve 36. sınıflardaki emtiaların tamamı açısından tescilli olduğu, dolayısıyla; somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/ benzerliği/ türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu;
Davalının markalarının kapsamına alınmak istenilen 09. ve 36. Sınıflara giren mal ve hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesinde; bu tüketicilerin/alıcıların söz konusu mal ve hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz mal/hizmet alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği, zira bu emtiaların tüketiciler tarafından günlük olarak tüketilmediği/günlük ihtiyaçları karşılamadığı ve büyük kısmının daha ziyade profesyonel işleri kapsamında satın alınan mal ve hizmetler olduğu gerçekleri gözetildiğinde, söz konusu tüketici kitlesinin bu malları satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin düşük olmadığı kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir.
Somut olayda; taraf markalarında “….” ibaresi ortak olarak kullanılmış ise de, taraf markalarında kullanılmış olan, çatı markalarda da dahil olmak üzere kelime öbeği unsurların, markaları bütünsel anlamda yeterli derecede farklılaştırdığı, markalarıda geçen kelimelerin/kelime öbeklerinin okunuşlarının da farklı olduğu, yaygın olarak kullanılan birer cins isim olması nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliği zaten düşük olan “…” ve “cep” ibarelerinden oluşturulmuş kelimelerin/kelime öbeklerinin, markasal hüviyette ciddi ve yoğun kullanım neticesinde davacı adına ayırt edicilik ve korunması gereken ekonomik bir değer kazanmış olduğu hususlarının davacı tarafından tevsik edilemediği, yani somut olaydaki markaların, yerleşik içtihatlarda bahsi geçen “iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceği…” durumu ile örtüştüğü; davacının “…”lu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının dava konusu edilen “…”lu markalarıyla karşılaştığında, zaten de seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin düşük olmadığı tespit edilen, taraf markalarının hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini ortadan kaldırdığı; bu sebeplerle, tarafların çatı markalarıyla bütünleşik uyuşmazlık konusu markaları gören ilgili tüketicilerin, bu markalar altında sunulan ve aynı/benzer/türdeş emtialar oldukları tespit edilen mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma/yanılma ihtimalinin bulunmadığı, tüketicilerin farklı markalar ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünmeyecekleri;
Neticede; davalının … işlem dosyasında ileri sürmüş olduğu kullanmama def’i de dikkate alındığında; taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzerlik bulunmadığından ve markalarda ortak olan unsurların markasal hüviyette ayırt ediciliği de zayıf olduğundan, somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının davacının bir kısım markası yönünden gerçekleşmiş olmasına rağmen, markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
DAVACININ İTİRAZLARINA/DAVASINA MESNET ALDIĞI MARKALARININ TANINMIŞLIĞI İDDİASININ DAVALININ …. başvuru sayılı markalarının TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ:
Davacı taraf dava/marka işlem dosyasına, davasına mesnet aldığı, “….” ibareli markası da dahil olmak üzere ….lu markalarına ciddi yatırımlar yapıldığına, markaların uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına ve davacı ile özdeşleştiğine dair yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil sunmamıştır. Davacının www.yapikredipos.com.tr uzantılı alan adının 2011 tarihinden beri sahip olması, bu alan adı altında “…”lu markalarını geçmişte ve halihazırda kullanıyor olması, “…li telefon uygulamalarının bulunması, mutad birer ticari faaliyetten ve markasal kullanımdan öteye geçmeyen durumlardır. Davacının “…” çatı markasının tanınmış marka olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yok ise de, davacı taraf, somut uyuşmazlıkta, karşılaştırılan markalar arasında ….” ibaresinden kaynaklanan “benzerlik” iddialarına dayanmamaktadır. Davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markalarının tanınmış “…” markasının “itmesiyle” tanınmış hale gelmesi mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla, somut olayda; davacının “… markalarının “tanınmış” olduğunun söylenmesi de mümkün görülmemektedir. Ayrıca da; davacı bu yöndeki “tanınmışlık” iddialarını ispat edebilse bile, somut olayda SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş/oluşmasının muhtemel olması gerekir. Davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimalinin mevcut olduğuna dair dava dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde ve bütün bunlardan da öncelikli olarak taraf markalarının birbirine benzemediği; somut olayda, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması şartlarının oluştuğunun söylenemeyeceği; neticede, somut olayda, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markaların tesciline/hükmüne bir etkisinin/engelinin olamayacağı kanaatine varılmıştır.
DAVACININ KÖTÜ NİYETE İLİŞKİN İDDİASI:
Davalının dava konusu edilen “…. görselli işaretleri kendisine marka olarak seçerken “spekülasyon, yedekleme, şantaj vs.” gibi amaçlarla veya davacı ile haksız rekabet yapma saikiyle hareket etmiş olduğuna dair davacı iddialarının somut deliller ile ispatlanamadığı; taraf markalarının benzemediği ve davacının “…”lu markaları bankacılık sektöründe kendi çatı markasıyla birlikte markasal hüviyette kullanmak istemesinin hayatın olağan akışına uygun düştüğü göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu edilen marka başvurularının/tescillerinin “kötü niyetli” yapıldığının ispat olunamadığı kanaatine varılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu davalının …. sayılı marka başvuruları ile davacının markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı, davacının muhtelif markaları yönünden, davalının markalarının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar açısından emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, davalının markalarının kapsamına alınmak istenilen emtiaların hitap ettiği alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesinin düşük olmadığı, emtia benzerliği bulunmasına rağmen, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacının “tanınmış marka” iddiasının davalının markalarının tesciline bir etkisinin olmayacağı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, … kararlarının yerinde olduğu ve iptali koşullarının oluşmadığı, hükümsüzlük ile terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken harç peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum ve davalı şirket kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.08.12.2022

Kâtip Hâkim ….
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır