Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/171 E. 2022/388 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/171 Esas – 2022/388
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/171
Karar No : 2022/388

Hakim :…
Katip ..

Davacı ..
Vekili : Av. ..
Davalılar :…
Vekili : Av. ..

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 06/05/2022
Karar Tarihi : 07/12/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 07/12/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili …. Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkilinin ülkemizde bakliyat sektörünün lider firmalarından biri olduğunu, 1977 yılından bu yana “…” markalı hububat ve bakliyat ürünlerinin Türkiye’de ve yurt dışında kaliteleri itibariyle tercih edildiklerini, davacının “…”lı seri markalarının yurt içinde ve yurt dışında tanınmış markalar olduğunu, hal bu iken davalı firmanın “…” ibareli markayı davacının markalarının tescilli olduğu ve tanındığı gıda emtialarında tescil ettirmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresini gören ortalama tüketicilerin, davalının markasının davacının seri markalarının bir devamı olarak algılamasının ve markaları karıştırmasının yüksek ihtimal olduğunu, davalının markasında geçen “Suisse” ibaresinin Fransızca’da “İsviçre” anlamına geldiğini ve markasal hüviyette ayırt edicilikten yoksun bir ibare olduğunu, bu yüzden de dava konusu edilen markanın esas unsurunun …” ibaresi olduğunun kabulünün gerektiğini, ayrıca davalının davacının markasının tanınmışlığından haksız bir yarar elde edeceğinin açık olduğunu, nitekim davacının Intagram hesabına gelen yazışmalardan davacının hedef kitlesinin dava konusu edilen markayı davacının markalarıyla karıştırıyor olduğunun görüldüğünü, davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar elde etme gayesiyle hareket eden davalı firmanın kötü niyetli olduğunu ifade ederek,… sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı ….vekili cevaplarında özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, taraf markalarının “…” ibaresi dışında başkaca unsurlar da ihtiva ettiğini, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını, zaten de davacının markalarının tanınmışlığını ve davalının kötü niyetini ispat edemediğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirkete usulüne göre tebligat yapılmasına karşın, yargılamaya bir katılımı olmadığından cevabına rastlanmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı,…kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının… sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Dava konusu davalının…. sayı ve “…” ibareli marka için 26/08/2020 tarihinde 29,30,32.Sınıf mal/hizmetleri kaplayacak şekilde tescili için başvuruda bulunduğu, başvurunun yayımlanmasına karar verildiği, ilana karşı davacının…. YİDK’nın 08/03/2022 tarih ve …. sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalının tescil ettirmek istediği marka ile davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı tescilli markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığından markaların ayniyetinden söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılmalıdır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler kelime, şekil, renk gibi unsurları haiz karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak …) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Davacının markalarının bir kısmı, sadece, düz yazı karakterindeki siyah renkli harflerle yazılmış kelime öbeklerinden oluşmuş sırf kelime markalarıdır, geri kalanları ise, renk ve şekil unsurlarını da haiz karma markalardır. Markalarda geçen kelime unsurlarına bakıldığında, işaretlerde; “…” ibaresinin “…, ….ayırt edici niteliği haiz olmayan tanımlayıcı/cins isimlerle birlikte isim tamlamaları içerisinde kullanılmış olduğu; davacının kelime markalarında “…” ibaresi, bahsi geçen kelime öbekleri/isim tamlamaları içerisinde, aynı puntolarda, yazım karakterinde ve renklerde yazıldığı kelimelerle birlikte, görsel açıdan bütünleşik bir tamlama içerisinde algılandığı ve tek başına ön plana çıktığının söylenemeyeceği, ancak; bu tamlamalar içinde kullanılan diğer kelimelerin markasal hüviyette hiçbir ayırt ediciliğinin bulunmaması, markanın ayırt ediciliğine bir katkısı olmayan tasviri/tanımlayıcı kelimeler olması, markalarda geçen “…” ibaresinin markaların ayırt ediciliği en yüksek/baskın unsuru olarak kabul edilmesini mümkün kıldığı; davacının karma markalarında da “…” ibaresi, elips şeklindeki kırmızı renkli bir zemin üzerine kalın ve küçük beyaz renkli harflerle yazılmış ve elips şeklinin altı da dalgalı bir çizgi ile çerçevelendiği ve bu markalarda kullanılmış olan diğer kelimelerin de markasal hüviyette ayırt edicilikleri bulunmadığından, kırmızı renkli elips zeminle bütünleşik olarak “…” ibaresinin davacının markalarının esas unsuru olduğu;
Davalının markasının ise, renk ve şekil unsurlarından yoksun sırf kelime markası olduğu; bu markada “…” ibaresinin, aynı puntolarda, aynı siyah renkli özel/karakteristik yazım stilli küçük harflerle birleşik olarak yazılmış olması nedeniyle, bu ibareyi oluşturan hecelerin hiçbirinin ilk anda diğerinden daha baskın/ön planda algılanmadığı, yani dava konusu işarette geçen kelime unsurunun, tek bir tamlama halinde, bütünleşik olarak algılandığı;
“…” kelimesinin Türkçe’deki bilinen/yerleşik anlamı; “Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum, tatlılık, hoşa giden durum, lezzet, zevk” şeklindedir ve bu ibarenin, bilhassa gıda ile ilintili emtialarda markasal hüviyette somut ayırt edici niteliğinin çok zayıf olduğu; böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunduğu; bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edildiği; zira, tanımlayıcılığı veya bilgilendirme işlevi güçlü olan ibarelerin marka olarak kullanımla ayırt edicilik kazanmaları mümkündür. Öte yandan, herkesin çok sık kullanımına açık, vasıf bildirici ibarelerde bu dönüşüme izin verilmemiştir. “…” kelimesinin, böyle dönüşümü hak ettiğinin kabul edilebilmesi için, ülkedeki alıcı/tüketici çevresinin çok büyük bir kısmının bu işareti, davacının işletmesi ile bağlantı içinde algılaması gerekir. Bunun için aranacak ölçünün, hiçbir şekilde bir markanın tanınmış olup olmadığını tespit ederken belirlenen ölçüden daha hafif olmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü; herkesin kullanımına açık ve olumlu bir anlamı çağrıştıran/algılatan ve bu yönüyle markasal hüviyette herkes tarafından tercih edilebilecek bir sıfatın bir kişinin tekeline bırakılması, bir markanın tanınmış sayılmasının sonuçlarından daha önemlidir. Dosya kapsamına göre; “…” ibaresi itibariyle bu tür bir bağımsızlaşmanın sağlandığından bahsedilmesi olanaksızdır.
Neticede; taraf markalarında “…” ibaresi ortak olarak kullanılmış ise de, davalının markasında “…” ibaresinin “…” şeklinde bütünleşik bir kelime öbeği içinde, davacının markalarında da muhtelif cins isimlerle birlikte yine birer kelime öbeği/tamlama/zemin şekli ve deseni içinde kullanılmış olması durumlarının markaları yeterli bir derece farklılaştırdığı, yani somut olaydaki markaların, yerleşik içtihatlarda bahsi geçen “iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceği…” durumu ile örtüştüğü öngörülmektedir. Davalının markasında geçen “suisse” ibaresinin Fransızca’da “İsviçre”nin yani bir ülkenin adı olması, davalının markasında geçen birleşik ve aynı yazım karakterinde, aynı puntolarda yazılmış kelime öbeğinin bütünleşik biçimde algılanmasını engellememektedir; “…” ibaresi bu haliyle orijinal/otantik/davalı tarafından yaratılmış anlamsız bir birleşik kelime algısı yaratmaktadır.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu farklılık, duysal/fonetik ve anlamsal açılardan da aynı sonucu vermektedir. Karşılaştırılan markalar birbirinden çok farklı kelimeler de ihtiva ettiklerinden, markalarda ortak unsur olan “…” ibaresinin mevcudiyeti, markaları duysal açıdan yaklaştırmaya yetmemektedir. Markaların bütün olarak okunuşları esnasında kulakta bıraktıkları tını, fonetik algı birbirinden farklıdır. Markaların tüketicilerin zihninde yarattıkları anlamsal algı ise, yine markalardaki ortak “…” ibaresi dışındaki ibarelerin mevcudiyeti ve bunların bilinen/yerleşik anlamları nedeniyle, birbirlerinden yeterince farklıdır.
Markasal hüviyette ayırt ediciliği zayıf olan “…” ibaresinin taraf markalarındaki ortaklığının, markaları görsel, fonetik ve kavramsal açılardan benzer olarak nitelendirmeye yetmediği;
Davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı muhtelif markaları, davalının dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 29. Sınıftaki “Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar.” ile 30. Sınıftaki … (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” için tescillidir, ayrıca davacının…. sayılı markası da, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen, 29 ila 30. Sınıflardaki emtiaların tamamının 35. Sınıf altında toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri yönünden tescillidir. Bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtia sayılması gerektiği; zira, “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” O halde; davalının markasını tescil ettirmek istediği 29. ila 30. Sınıflara giren emtialar ile davacının… sayılı markasının tescilli olduğu 35. Sınıf kapsamında yer alan, 29. ila 30. Sınıflara giren emtiaların elverişli bir şekilde görülmesi ve satın alınması için bir araya getirilmesi hizmetlerinin en azından benzer olduğu, bu mal ve hizmet çeşitlerinin yakın bağlantılı bulunduğu ve birbirini tamamladığı, benzer alıcı çevresine hitap ettiği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profillerinin aynı olduğu ve benzer markaları bu mal ve hizmetlerde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olduğu;
Ayrıca; her ne kadar davacının hiçbir markası, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, 32. Sınıftaki içecekler için tescilli değil ise de, davacının …. sayılı markası, 43. Sınıfa giren “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için tescillidir. 43. Sınıfa giren “yiyecek-içecek sağlanması hizmetleri” ile 32. Sınıfa giren içeceklerin de benzer/ilintili emtialar olduğu; çünkü; 43. Sınıfa giren “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri”nin verildiği ortamlarda, hizmetin bir parçası olarak tüketiciye sunulan gıdalar, genelde ambalajsız ve markasız nihai gıdalar olsa da, bunların daha uzun raf ömrüne sahip gıda mallarıyla karıştırılabilme hali belli durumlarda söz konusu olabileceği; bu hizmet kolları genelde tüketicinin belli bir hizmeti satın almak üzere tercih ettiği ve bu yolla aslen seçiciliğinin en yüksek olduğu yani, tek bir işletmenin ürünlerini satın almak üzere tercih ettiği hizmet kollarıdır. Bununla birlikte, hizmet markası ile ticari markanın benzemesi durumunda; tüketici her iki markanın aynı işyerine sahip olduğunu düşünebilir ki bu durumda markalar birbiri ile karıştırılabilir. Zira günümüzde pek çok tanınmış gıda markası, hem yiyecek/içecek üretmekte, hem de bunları tüketiciye servis etmektedir. Ayrıca günümüzde, yiyecek-içecek sağlanması hizmetleri, reel ortamlardan ziyade sanal ortamlarda da yapılmaktadır ve böyle bir durumda tüketicinin, hizmeti sağlayan kaynakla hizmetin içeriğinde sunulan emtiaları karıştırması ihtimali doğmaktadır. Bu nedenle de, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 32. Sınıftaki içecekler ile davacının… sayılı markasının tescilli olduğu 43. Sınıflardaki “yiyecek-içecek sağlanması hizmetleri” açısından da somut olayda emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği;
Neticede, somut uyuşmazlıkta; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar yönünden, davacının … sayılı markası özelinde emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, davacının diğer markaları yönünden de dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 29. Sınıftaki “Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar.” ile 30. Sınıftaki “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” açısından bu şartın kısmen gerçekleştiği;
Davacının markasının kapsamına alınmak istenilen 29, 30 ve 32. Sınıflara giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesinde; gıda ile ilişkili bu emtiaların daha ziyade günlük tüketime konu/nispeten ucuz fiyata satılan emtialar olması nedeniyle, ortalama tüketicilerin bilgi/bilinç/dikkat/özen seviyelerinin yüksek olmadığı;
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından; markalarda yer alan “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, markaların genel görünümleri/ okunuşları/ algılanışları itibariyle görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzemediği; davalının markasında bu kelimenin “…” şeklinde bütünleşik olarak, davalı tarafından yaratılmış orijinal bir kelime öbeği hüviyetinde kullanılmış olması, bu markayı davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı “…”lı markalarından yeterli derecede farklılaştırdığı; dolayısıyla, taraf markalarında geçen ve markasal hüviyette soyut/somut ayırt edici niteliği zaten de çok zayıf olan “…” ibaresinin mevcudiyeti/ortaklığı, markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olacak derecede yakınlaştırmaya yeter güçte bir ortaklık olarak nitelendirilemeyeceği; davacının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının dava konusu edilen “…” ibaresini ihtiva eden bütünleşik markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini ortadan kaldırdığı; markalardaki bu farklılıkların, her ne kadar markalar kısmen aynı/benzer/türdeş mal ve hizmetlerde kullanılacak ise ve bu emtiaların hitap ettiği alıcı kitlesinin dikkat/özen/algı seviyesi yüksek değil ise de, ilgili tüketicilerin/alıcıların bu markalar altında sunulan mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma/yanılma ihtimalini berteraf ettiği, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünmeyecekleri, neticede; taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açıdan benzerlik bulunmadığından, somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olmasına rağmen, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı markalarının tanınmışlığı iddiasının davalı firmanın 2021/058179 sayılı markasının tesciline/hükmüne engeli/etkisi yönünden değerlendirme: Taraf markaları benzer olmadığından, davacının markasının ilgili sektörde tanınmış olduğu kabul edilse dahi, tanınmış markanın bir benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması somut olayda söz konusu olmayacağından ve davacı da dava/itiraz dosyalarına aksi yönde bir delil sunmadığından, davalının markasını tescil ettirmesi ve kullanması sonucunda haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi ya da tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarından birinin gerçekleşme ihtimalinin olmadığı; ayrıca, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı “…”lı markalarının tanınmışlığına dair davacı tarafından dava/… marka işlem dosyasına yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte belge/delil sunulmadığından, bu markanın gıda sektöründe/piyasasında bilinirliği, bu markaya yapılan yatırımlar, bu markanın piyasa payı/değeri, dava/itiraz dosyası içeriğindeki belge ve delillerden anlaşılamadığından, bu markanın “tanınmış” olduğunun söylenmesinin de mümkün olmadığı; bu nedenlerle somut olayda, davacının markasının “tanınmışlık” iddialarının, davalının …. sayılı markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafın kötü niyete ilişkin iddiasının davalı firmanın ….sayılı markasının tesciline/hükmüne engeli/etkisi hususunda değerlendirme: Davalını…” işaretini kendisine marka olarak seçerken spekülasyon, yedekleme, şantaj vs. gibi amaçlarla veya davacının markaları ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava/itiraz dosyalarına herhangi bir delil sunulmamış olduğundan ve zaten de somut olayda karşılaştırılan işaretler birbirlerine benzemediğinden, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Neticede; dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; Dava konusu davalının…. “… ibareli markası ile davacı markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olmadığı, karşılaştırılan işaretlerde ortak olan “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliği çok düşük/zayıf bir ibare olduğu, davacının “…” ibaresine markasal anlamda korunması gereken ilave bir ekonomik değer kattığının yeterli nitelikte/nicelikte/içerikte delil ile ispat edilemediği, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar yönünden, davacının…sayılı markası özelinde emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, davacının diğer markaları yönünden de dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 29. Sınıftaki “Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar.” ile 30. Sınıftaki “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” açısından bu şartın kısmen gerçekleştiği, fakat buna rağmen, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı, dava konusu edilen markanın kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama alıcı/tüketici kitlesinin seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin, bunları satın alırken yüksek olmadığı, davacının “tanınmışlık” iddiasının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, …. kararının yerinde olduğu ve iptali koşullarının oluşmadığı, hükümsüzlük ile terkin koşullarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken harç peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şirketin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde….Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07.12.2022

Kâtip Hâkim…
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır