Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/169 E. 2022/437 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/169 Esas – 2022/437
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/169
KARAR NO : 2022/437

HAKİM …
KATİP : ..

DAVACI :..
VEKİLİ : Av…
DAVALI :..
VEKİLİ : Av…
DAVA : Marka Yidk Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 05/05/2022
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka… Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin 2009 yılından bu yana “…” ibaresini kullanarak ulusal ve uluslararası alanda tanınan ve mühendislik hizmeti sunan, saygın bir şirket olduğunu, bu ibarenin davacının ticaret unvanının ayırıcı unsuru olduğu kadar,.. sayılı markanın davacı adına uzun yıllardır tescilli olduğunu, ayrıca ….com.tr uzantılı alan adının 11.06.2009 tarihinden muteber olmak üzere davacıya tahsis edilmiş olduğunu, hal bu iken huzurda dava konusu edilen … başvuru sayılı “…” markasının tescilinin davalı T… tarafından SMK m. 5/1-ç hükmü gerekçe gösterilerek ve … sayılı markalar mesnet alınarak 07, 11 ve 42. Sınıflara giren mal ve hizmetlerde kısmen reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira …” ibaresinin ticari hayatta yıllardır davacı tarafından kullanıldığını ve tanıtıldığını, dolayısıyla davacının ..” markasının kullanıma dayalı öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu, nitekim davacının “…” markası üzerinde gerçek hak sahipliğinin bulunduğu iddiasıyla davacı tarafından kısmi redde mesnet alınan, …numaralı marka başvurusunun ilanına itiraz edildiğini, bu markanın tescilinin adı geçen firma ve davacı arasında … Esas no.lu dosyası tahtında derdest olan bir davaya konu olduğunu, dava konusu edilen… kararında hiçbir gerekçeye yer verilmeden ve davacının gerçek hak sahipliği göz ardı edilerek sonuca varılmış olmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira marka hukukunda kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanma halinin “tescilde öncelik…in istisnası niteliğinde olduğunu, bu hususun SMK m. 6/3 ve m. 6/6 hükümleri kapsamında da düzenlenmiş olduğunu, davacının 12 senedir yapmış olduğu reklamlarda, katılmış olduğu fuarlarda ve lansmanlarda hep “…” markasını öne çıkardığını ve markaya itibar kazandırdığını, ayrıca bu ibarenin davacı adına ticaret unvanı ve alan adı olarak da tescilli olduğunu, dava konusu edilen …kararına mesnet alınan markaların tescilli olduğu mal ve hizmetler ile davacının markasının kısmen reddedildiği mal ve hizmetlerin de aynı/benzer sayılamayacağını, zira davacının “…” markasını uzun yılladır mühendislik hizmetlerinde ve alım/satımını yaptığı ürünlerde kullandığını, nitekim davacının huzurda dava konusu edilen markasını tescil ettirmek istemesinin nedenini, markayı fiilen kullanmakta olduğu ve … sayılı markasının tescili kapsamına girmeyen mal ve hizmetlerde de tescile bağlamak olduğunu, dava konusu edilen . kararına mesnet alınan … numaralı başvurunun tescil işlemlerinin durdurulması ve …. numaralı başvuru bakımından da markanın tescil edildiği göz önüne alındığında davacının markasına tecavüzün durdurulması için SMK m. 159 ile HMK ilgili maddeleri uyarınca ivedilikle ihtiyati tedbir kararı verilmesinin gerektiğini iddia ederek,.. 21.02.2022 tarihli ve… sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayniyete yakın derecede benzer olduklarını, taraf markalarında farklı renk unsurları ve yazım karakterlerinin kullanılmış olmasının bu gerçeği değiştiremediğini, ayrıca davacının başvuru markasının kapsamında yer alan 07, 11 ve 42. Sınıflardaki mal ve hizmetlerin aynılarının kısmi redde mesnet alınan markaların tescili kapsamında bulunduğunu, tescilli bir marka varken aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer bir markanın tescile bağlanmasının hukuken mümkün olmadığını, yani SMK m. 6/3 ve m. 6/6 hükümlerine dayalı olarak sicilde halihazırda tescilli olan markaların önüne geçilmeyeceğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, …kararının yerinde olup olmadığı, iptali koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İşlem dosyasının tetkikinde; davacının 27.10.2020 tarihinde 06, 07, 08, 09, 11, 12, 13, 19, 28, 31, 32, 35, 37, 39, 40 ve 42. sınıflara giren mal ve hizmetlerin tamamında kullanılmak üzere yaptığı görselli marka başvurusunun, …Başkanlığı’nın 31.03.2021 tarihli ve … sayılı kararı ile SMK m. 5/1(ç) hükmü kapsamında, 07, 11 ve 42. Sınıflara giren bir kısım mal ve hizmetler yönünden, dava dışı “……” firmasının… ve…” firmasının …sayılı markalarının mevcudiyeti nedeniyle kısmen reddedildiği, geri kalan emtialar açısından başvurunun 29.03.2021 tarihli ve 369 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde ilan edildiği, davacının bu kısmi red kararına 23.05.2021 tarihinde itiraz ettiği, bu itirazın ise nihai olarak… Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 21.02.2022 tarih ve… sayılı kararı ile reddedildiği, anılan kararın muterize tebliğ edildiği ve yasal süresi içerisinde işbu davanın açıldığı belirlenmiştir.
DEĞERLENDİRMELER;
6769 SAYILI SMK’NIN 5/1-Ç MADDESİ HÜKMÜNÜN UYGULANMASI ŞARTLARININ OLUŞTURUP OLUŞTURMADIĞI :
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesinde marka tescilinde red için mutlak nedenler düzenleme konusu yapılmıştır. Madde 5/1-ç “aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan işaretler” den bahsetmektedir. 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi; “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar” marka olarak tescil edilemez hükmünü içermektedir.
Madde hükmüne göre markanın reddedilebilmesi için ilk koşul “aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescili için başvurusu yapılmış” bir markanın varlığıdır. Diğer koşul ise “markanın daha önce tescil edilmiş veya tescili için başvuru yapılmış olan marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması”dır. Bu doğrultuda markanın reddedilebilmesi için bu iki koşulun aynı anda bulunması gerekmektedir. “Ayniyet” ya da “ayırt edilemeyecek derecede benzerlik” incelenirken önceki marka ile sonraki markanın aynı olup olmadıkları belirlenmeli, aynı ise sınıfsal ayniyet ya da benzerliğin bulunup bulunmamasına göre red nedeni irdelenmelidir.
“Aynı marka”dan kasıt, bir markada kullanılan işaretlerin diğerine tıpa tıp benzemesi ve müşterilerin nezdinde tamamen aynı şeyi ifade etmeleridir. Yani karşılaştırılan işaretler arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal ve hizmeti orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izlenimi itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük olması nedeniyle aynı işaret gibi algılanmasıdır. Markaların tüm unsurlarının aynı olmasına rağmen yazı, rakam, şekil gibi unsurların boyutunun hepsi birden ve bir bütün olarak küçük ya da büyük olması ayniyeti ortadan kaldırmayacaktır.
İki marka arasında küçük de olsa farklılıklar var ise artık bu iki markanın aynı olduğundan değil, “ayırt edilemeyecek kadar benzer” ya da “benzer” olduğundan söz edilmesi mümkündür. Markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olup olmadığı incelenirken ortalama tüketicinin algılaması temel alınacaktır.
Doktrine ve Yargıtay kararlarına göre SMK 5/1-ç’de yer alan “aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer marka” ifadesi, markalar arasındaki benzerliğin, iltibasa yol açıp açmayacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olduğu halleri kapsamakta, iltibas tehlikesinin varlığı mutlak şekilde kabul edilmekte ve bu hususun ayrıca ispatına gerek duyulmamaktadır.
SMK’nın 5/1-ç hükmünün uygulanmasında değerlendirmenin 6/1 hükmü anlamında “karıştırılma ihtimali” kavramını da kapsayacak şekilde genişletilmemesi, “ayırt edilemeyecek kadar benzer marka” kavramı ile “aynı tür mal/hizmet” kavramının dar yorumlanması gerekmektedir. Yüksek Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu yönde ilkeler ortaya koymaktadır. Sonuç olarak; SMK’nın 5/1-ç maddesi kapsamında yapılacak değerlendirmede markaların ayırt edilmelerine imkân verecek herhangi bir farklılıktan yoksun olmaları ve işaretler arasındaki benzerliğin tartışmasız olması gerekmektedir.
Ayrıca; SMK’nın 5/1-ç maddesinde öngörülen mutlak ret nedenin gerçekleşebilmesi için iki işaretin aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlere yönelmiş olmalarıdır. Bir diğer ifadeyle, hakkında tescil başvurusunda bulunulan işarete ilişkin mal veya hizmet ile marka olarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış diğer işaretin tescilli olduğu mal veya hizmetin aynı veya aynı türde olması gerekmektedir. Aksi durumda, yani iki işaretin farklı mal veya hizmetlere yönelmesi durumunda, 5/1-ç maddesinde öngörülen varsayımın oluşum şartları gerçekleşmeyecektir. Bunlara göre;
Markaların ayniyeti/benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Taraf markaları görselleri yanyana getirilerek karşılaştırıldığında; karşılaştırılan markaların hepsi “…” ibaresini tek unsur olarak ihtiva eden, şekil unsurundan da yoksun birer kelime markasıdır; kısmi redde mesnet markalarda “…” ibaresi düz yazım karakterindeki siyah renkli harflerle yazılmış, davacının markasında ise lacivert renkli harflerle, baş ve son harfleri ibarenin altına doğru uzatılarak bir çizgiyle birleştirilerek yazılmıştır. Karşılaştırılan işaretlerde “…” ibaresinden başka bir unsur kullanılmamış olması, işaretlerin baskın kelime markası hüviyetleri, işaretleri esas/tek unsurları ve genel görünümleri itibariyle yakın benzer kılmaktadır. Her ne kadar davacının markasında “…” ibaresinin altının çizilmesi esnasında bir “kompozisyon” yaratılmış ise de, bu kompozisyonun kelime unsurunun yanında, işarete ayırt edicilik katan baskınlıkta bir etkisi olmamaktadır ve işaretler arasında, birebir aynı kelime unsurunun tek unsur olarak kullanılmış olmasının yarattığı yakın benzerliği ortadan kaldırabilecek bir farklılık olarak değerlendirilemeyeceği, karşılaştırılan işaretlerdeki, davacının markasındaki “çizgi tertibi”nden kaynaklanan küçük farklılıklar, markaları “birebir aynı” olmaktan çıkarmakta, ancak SMK’nın 5/1-ç hükmü kapsamında (dahi) “ayırt edilemeyecek derecede benzer” olma durumundan kurtaramadığı,
Fonetik açıdan bakıldığında da, markalarda birebir aynı ibare dışında başka kelime unsurunun yer almaması durumu, markaların okunuşlarını da birebir aynı kıldığı, kavramsal açıdan bakıldığında, işaretlerde ortak olan “…” ibaresinin Türkçe’de yerleşik ve yaygın olarak bilinen bir anlamı olmadığı için, markaları gören tüketiclerin zihninde oluşacak ilk algının “anlamı bilinmeyen bir kelime” şeklinde olacağı ve bu algının da farklılaşmasının mümkün olmadığı,
Sonuçta; kısmi redde mesnet alınan markalar ile davacının dava konusu edilen markası arasında 6769 sayılı Kanunun 5/1-ç maddesi anlamında benzerlik durumunun söz konusu olduğu,
6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç bendinde mutlak red nedeni için aranan diğer şartın, yani; markaların aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilecek olması koşulunun incelenmesine geçildiğinde de; Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle;
• Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
• Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
• Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
• Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
•Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
•Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
•Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır.
Karşılaştırılan markaların kapsamına giren/alınmak istenilen mal ve hizmetler, birbirlerinin aynı olan mal ve hizmetlerin başka kelimelerle ifade edilmiş biçimidir ve/veya birbirlerinin açıklaması/açılımı hüviyetini haizdir. Bu mal ve hizmetlerin türdeş/ilintili emtialar olduğu, zira bunlar benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen alıcı profilleri aynıdır, dağıtım kanalları ve satış yerleri de aynıdır, birbirleri yerine ikâme edilebilirler, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri vardır ve bu emtialarda benzer markaların kullanıldığını gören tüketiciler markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurabilirler.
SMK m. 5/1-ç’de aranan “aynı/aynı tür mal ve hizmetler için tescil edilmiş olma” şartının da, davacının markasının kapsamından çıkartılan tüm emtialar açısından gerçekleşmiş olduğu, karşılaştırılan markaların, m. 5/1-ç hükmü kapsamında aranan “herhangi bir takdir yetkisi ve şüpheye yer vermeyen bir biçimde benzer” olduğu ve dahi aynı/aynı tür mal ve hizmetlerde kullanılacağı tespit edildiğinden, somut olayda SMK m. 5/1-ç hükmünde düzenlenmiş olan mutlak red nedeninin, davacının markasının kısmen reddedildiği mal ve hizmetler yönünden gerçekleştiği,
GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ İDDİALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ:
6769 sayılı SMK’nın “marka tescilinde nispi ret nedenleri”nin düzenlendiği 6. maddesinin 3. fıkrasında; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” denilmektedir. SMK’nın 6/6 maddesine göre de; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
SMK m. 6/3 maddesi, markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Bu madde hükmünde yer alan itirazın kabul edilebilmesi için itiraz sahibinin o işaret üzerinde başvuru tarihinden önce hak sahibi olması veya rüçhan hakkını elde etmesi ve bunları ispat etmesi gerekmektedir.
Tescil, bir markanın daha özel hükümlerle korunmasını sağlar. SMK, istisnai olarak, marka hakkının tescile dayanmadan ilk kullanım yoluyla da elde edilebileceğini ve korunabileceğini de kabul etmiştir. Ancak, bu hakkın ne zaman ve nasıl oluşabileceğinin kriterlerini düzenlememiştir8. 6769 sayılı SMK’nın “Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri” başlıklı 6. maddesinde, marka olarak tescil ettirilmek istenen işaret üzerinde tescil başvurusundan önce hak kazanmış kişilerin hukukunu korumaya yönelik hükümler bulunmaktadır. Söz konusu maddenin 3. fıkrasına göre bir işaret üzerinde, bu işaretin –üçüncü bir kişi tarafından-marka olarak tescili amacıyla başvurusu yapılan tarihten veya başvuru tarihinde belirtilen rüçhan tarihinden önce, bir hak elde edilmiş ise, bu hakka sahip kişi, söz konusu işaretin tesciline itirazda bulunabilir. Bu hüküm, işaret üzerinde ilk kullanma yoluyla haksız rekabet hükümlerine göre kazanılan hakkı üstün tutmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda hak sahibinin işaretin sonradan bir başkası tarafından kullanılmasını yasaklaması TTK 57/5 ve 58/I, b’den kaynaklanmaktadır.
İtiraz hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasını (SMK 6/3) gerekli kılar. “Ticaret sırasında kullanma” ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Markasal kullanım, öğretide işareti taşıyan mal ve/veya hizmetlerin köken itibariyle diğer mal ve/veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaya yönelik olduğunun alıcılar tarafından anlaşılmasını mümkün kılacak şekilde kullanılması biçiminde tanımlanmaktadır. Ancak markaların kaynak gösterme fonksiyonu dışında reklam, iletişim, kalite, yatırım ve garanti fonksiyonlarının da bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Madde metninde bahsedilen tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir. İtiraz veya dava hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasıdır. Ticaret sırasında kullanma ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Ancak SMK’da “piyasada maruf hale getirme” şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 6/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi” ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti “ilk” kullanan kişiye korunma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu “SMK hükümleri uyarınca sağlanan korunmanın tescil ile elde edileceği” ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz. Ayrıca, yeni tarihli Yargıtay içtihatlarında;”…….‘gerçek hak sahipliği’ ilkesi uyarınca, marka tescilinden önce tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden markaya konu işaretin veya ibarenin yerelden daha geniş coğrafyada ve ciddi surette markasal kullanımı ve bu kullanımla markaya konu işarete belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandıranlar, markaya konu işaretin veya karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzerinin başkalarınca marka başvurusuna konu edilmesi halinde marka tescil başvurusuna itiraz etme ya da markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etme hakkı bulunmaktadır.” denilmekle; eskiye dayalı gerçek hak sahipliği iddialarının SMK 6/3 maddesi hükmüne konu koruma kapsamından yararlanabilmesi için; markasal bir kullanım olmasının, bu kullanımın ciddi seviyelerde olmasının ve yerelden daha geniş bir coğrafyada gerçekleşmesinin şart olduğu yönünde içtihat oluşturulmuştur.
SMK m. 6/6 hükmünün kapsamına da; kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer.
Yargıtay emsal kararlarında da açıkça dile getirildiği üzere KHK 8/3 (SMK 6/3) maddesinde yer alan “ticaret sırasında kullanılan işaret” ifadesinin kapsamı içerisine ticaret unvanları, işletme adları, isim, fotoğraf, telif hakkı vs. sokulabilir. Aynı maddenin 5. fıkrasına (SMK 6/6) göre de, tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği belirtilmiştir.
SMK md. 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına tanınan koruma da, fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsamakta olup, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa ticaret unvanları markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olur. Ayrıca da; bu işaretin ticaret unvanı kullanımından öte ayırt edici özellik kazanacak şekilde tek başına veya baskın unsur olarak aynı tür mal ve hizmetler bakımından markasal kullanımının ispatı gerekir.
Davacının “…” ibaresini uzun yıllardır ticari faaliyetlerinde fiilen markasal hüviyette kulllandığı, bu ibarenin davacının ticaret unvanının ayırıcı unsuru olduğu, davacıya ait alan adında da geçtiği, davacının dava dosyasına sunduğu belge ve delillerden anlaşılıyor ise de, “gerçek hak sahipliği” iddiası, üçüncü kişilerin yaptığı marka başvuruları veya edindikleri tescillere karşı ileri sürülebilecek itiraz ve/veya marka sahibine karşı hükümsüzlük gerekçeleri olup, davacının kendi başvurusuna ilişkin “gerçek hak sahipliği” durumundan faydalanarak, 5 ve 6. maddlelerden kaynaklanan tescil engellerini aşmasını sağlaması mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle; davacının önceki kullanımlarının ve dahi “gerçek hak sahipliği” durumunun, kısmi redde mesnet tescilli markaların “önüne geçerek” markanın korumasını sona erdirmesi gibi bir hukuki müessesenin, mevzuatımızda bir yeri yoktur. Kanun koyucu, SMK m. 5/1 hükmünde düzenlenmiş olan “marka tescilinin mutlak red nedenleri”nin tek istisnasını m. 5/2 hükmünde açıkça düzenlediğinden ve bu istisnanın kapsamına göre, “üstün ve kazanılmış bir hak”, SMK m. 5/1-ç hükmü kapsamındaki durumlara ilişkin bir istisna teşkil etmediğinden, aksine, davalı…’in asli yükümlülüklerinden biri de tescilli bir marka varken aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer bir markanın aynı/benzer/türdeş emtialarda tescile bağlanmasını engellemek olduğundan, davacının bu yöndeki iddialarına/itirazlarına itibar etmek mümkün görülmemiştir. Dava konusu edilen… kararında kısmi redde mesnet alınan markalar hükümsüz kılınmadığı/iptal edilmediği sürece, bu markalara dayalı olarak “benzer” markaların benzer emtialarda tescilinin engellemesi hukuken mümkündür. Davacının ileri sürdüğü “önceki kullanımlardan kaynaklanan gerçek hak sahipliği iddiası” ancak ve sadece kısmi redde mesnet alınmış markalarına karşı, bu iddia ile ikame edilmiş bir hükümsüzlük/iptal davasında dinlenebilir.
Sonuç olarak, davacının..” markası/tanıtma vasıtası üzerinde önceki/fiili kullanımlara dayalı gerçek hak sahipliği ile ticaret unvanından ve alan adından kaynaklanan hak iddialarının, dava konusu edilen… sayılı markasının tesciline bir etkisinin olamayacağı,
Diğer taraftan; somut uyuşmazlıkta, davacının … sayılı tescilli markasından kaynaklanan müktesep/kazanılmış bir hakkı olup olmadığının da ayrıca irdelenmesi gerekmektedir.
Kazanılmış haktan söz edilebilmesi için;
Kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi,
Bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da, kazanılmış hak teşkil eden markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması (‘zira, önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise, bu artık yeni bir marka olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu gibi kabul edilemez’),
Son olarak da, sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi,
Şartlarının hepsi birden aranmaktadır.
Davacı tarafın kazanılmış hak iddialarına mesnet aldığı… sayılı markasının görselinin, dava konusu edilen markanın görselinden farklı olmadığı ve bu yönü itibariyle bu markanın, yukarıda yer verilen kriterlerden ikincisi ile uyumlu olduğu hususunda bir tereddüt bulunmadığı, aynı şekilde, davacının.. sayılı markasının tescil tarihi olan 21.12.2010 tarihinden uzun bir süre geçtiğinden, bu markanın yukarıda yer verilen kriterlerden birincisi ile de uyumlu olduğu,… sayılı markanın kapsamına giren emtialar incelendiğinde; bu markanın 06, 12, 37 ve 42. Sınıflara giren mal ve hizmetler yönünden tescilli olduğu, davacının dava konusu edilen … sayılı markası da, 07, 11 ve 42. Sınıflara giren mal ve hizmetler yönünden reddedilmiştir. Bu halde; markaların kapsamına giren, sadece, 42. Sınıftaki hizmetlerin, yukarıda yer verilen üçüncü kriter ile de uyumlu olduğu, zira; karşılaştırılan markalarının kapsamına giren/alınmak istenilen 42. Sınıftaki hizmetler aynı/aynı tür hizmetlerdir ve birbirlerinin açılımı/açıklaması hüviyetini hazidir. Davacının söz konusu hizmetlerd..”lu markasını uzun yıllardır fiilen kullandığı da ispat edilebilmiş olduğundan; davacının.. sayılı markasından kaynaklanan ve somut uyuşmazlıkta korunması gereken bir hakkının, sadece, dava konusu edilen markanın kısmen reddedildiği, 42. Sınıfa giren; “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi” hizmetleri açısından mevcut olduğu,
Netice itibariyle,
karşılaştırılan işaretlerin, SMK m. 5/1(ç) hükmü anlamında benzer olduğu,
davacının markasının kapsamından çıkartılan tüm mal ve hizmetler yönünden emtia ayniyeti/türdeşliği şartının da gerçekleştiği,
davacının … sayılı marka başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi hükmü kapsamında, 07, 11 ve 42. Sınıflara giren tüm mal ve hizmetler yönünden kısmen reddinin koşullarının oluştuğu,
davacının “…” markası/tanıtma vasıtası üzerinde önceki/fiili kullanımlara dayalı gerçek hak sahipliği ile ticaret unvanından ve alan adından kaynaklanan hak iddialarının, dava konusu edilen …sayılı markasının tesciline bir etkisinin olamayacağı,
davacının … sayılı tescilli markasından kaynaklanan ve somut uyuşmazlıkta korunması gereken bir hakkının, sadece, dava konusu edilen markanın kısmen reddedildiği, 42. Sınıfa giren; “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi” hizmetleri açısından mevcut olduğu, dava konusu edilen 21.02.2022 tarihli ve …sayılı … Kararının 42. Sınıfa giren; “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi” hizmetleri bakımından kısmen iptali koşullarının oluştuğu sonuçlarına varılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Kısmen Kabulüne,
….sayılı kararının 42. Sınıf “Bilimsel ve sınai inceleme araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi” hizmetleri bakımından iptaline,
Alınması gereken 80,70.-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70.-TL ilâm harcının tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,      
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 1.147,70.-TL
yargılama giderinin %50’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,   
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29.12.2022

Kâtip Hâkim…
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 92,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 1.000,00.-TL
P.P : 55,50.-TL
TOPLAM : 1.147,70.-TL