Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/168 E. 2023/31 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.

2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/168
KARAR NO : 2023/31

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ :Av. … – …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- … -… …
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 05/05/2022
KARAR TARİHİ : 26/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/01/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka … Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, 2014 yılında …’da kurulan müvekkili şirketin 2015 yılından beri başta “…” olmak üzere “…” ile başlayan seri markalar altında kaş tasarımı dahil güzellik hizmetleri sunduğunu, bu konuda eğitimler verdiğini ve ürün satışı yaptığını, müvekkilinin “…”li markalarını bu faaliyetleri kapsamında aktif olarak kullandığını ve tüketici nezdinde bilinir hale getirdiğini, “…”li markalarıyla seri markalar oluşturduğunu, dava konusu edilen markanın davacının bu markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer bir marka olduğunu, zira dava konusu edilen markada geçen ve Türkçe’de “…” anlamına gelen “…” ve “…” anlamlarına gelen “…” ibarelerinin tasviri/tanımlayıcı nitelikte talî unsurlar olduğunu, yani markada esas unsurun “…” ibaresi olduğunun kabulünün gerektiğini, müvekkilinin markalarının da esas unsurunun birebir aynı “…” ibaresi olduğunu, dava konusu edilen markanın tüketiciler tarafından müvekkilinin seri ve tanınmış “…”li markalarının bir devamı şeklinde algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, nitekim huzurdaki dava dışı uyuşmazlıklarda “…”li kelime öbeklerinden oluşmuş markaların tesciline davacının dosyaladığı itirazların … tarafından kabul edildiğini, bu uyuşmazlıklardan yargıya da intikal etmiş bir tanesinde … …’nin …. sayılı kararında davacının “…”li markalarının “microblading” olarak bilinen kaş kontur hizmetleri sektöründe tanınmışlığının da hüküm altına alındığını, ayrıca müvekkilinin markalarının dava konusu edilen markanın kapsamına giren … Sınıftaki “tıbbi hizmetler ve güzellik bakımı hizmetleri” yönünden tescilli olduğunu, yani somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti şartının da gerçekleşmiş olduğunu, bu benzerlikler ve müvekkilinin markalarının tanınmışlığı göz önüne alındığında, dava konusu edilen markanın müvekkilinin markalarıyla karıştırılma ihtimalinin de yükseldiğini beyan, … …’nın 28.02.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptali ile … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle;taraf markalarının benzer olmadığını, zira taraf markalarının genel kompozisyonun markaların görünümlerini farklı kılmaya yettiğini, taraf markalarında ortak olarak “…” ibaresinin bulunmasından hareketle markaların benzer olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, markalar benzemediği için de aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şahıs yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmadığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, … Kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İşlem dosyasının tetkikine; davalı şahsın 11.10.2019 tarihinde … Sınıfa giren hizmetlerde kullanılmak üzere dosyaladığı marka başvurusunun, … tarafından tescil edilmek üzere 12.12.2019 tarihli ve 338 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde ilanı üzerine, davacının SMK m. 6/1 hükmüne ve … sayılı markalarına dayalı olarak itiraz ettiği, davacının itirazının …’nın 28.05.2021 tarihli ve … sayılı kararı ile, markalar benzer görülmediğinden, mesnet alınan tüm markalar açısından haksız bulunarak reddedildiği, bunun üzerine davacının itirazını aynı gerekçelerle ve aynı markalara dayalı olarak tekrar ettiği, ancak bu itirazın da …’in Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun huzurda dava konusu edilen 28.02.2022 tarihli ve … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, kararın ilgili taraflara tebliğ edildiği ve yasal süresi içerisinde işbu davanın açıldığı belirlenmiştir.
DEĞERLENDİRMELER
DAVALI ŞAHSIN 2019/98179 BAŞVURU SAYILI MARKASI İLE DAVACININ TESCİLLİ MARKALARI ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİNİN/KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN OLUŞUP OLUŞMADIĞI HUSUSUNDA DEĞERLENDİRME:
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denilmektedir.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Benzerliğin mevcudiyetini tespit için iki marka yan yana konulmak sureti ile markaların bütün olarak görünüşlerinin dikkate alınması uygundur. Alıcı olarak da ortalama zekâ, dikkat ve kültür düzeyindeki kişiler ölçü alınacaktır.
Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır.
Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabilir. Karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden biri de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimdir.

Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
• Markaların ayniyeti/benzerliği,
• Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
• Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali,
üzerinde durulacaktır. Buna göre;
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davalı şahsın tescil ettirmek istediği marka ile davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı tescilli markaları birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı bu sebeple markaların ayniyetinden söz edilemeyeceği,
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (…) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Uyuşmazlık konusu olan markalar yan yana konularak görsel olarak karşılaştırıldığında; davacının markaları, kelime markası hüviyet baskın olan, basit birer de şekil unsuru ihtiva eden markalardır; işaretlerde uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresi, “…” gibi, aslen İngilizce olan Türkçe’de “…” gibi anlamlara gelen ve başta güzellik sektörü olmak üzere farklı sektörlerde sıklıkla kullanıldıkları cihetle markasal hüviyette ayırt edicilikleri düşük olan kelimelerle birleşik/bütünleşik olarak, bu kelimelerin ilk hecesi konumunda kullanılmış ve bu kelimelerin muhtelif yerlerine figürler konuşlandırılmıştır. Davacının markalarında kullanılmış olan figüratif unsurların, işaretlerin genel görünümleri içerisinde, kelime unsurlarına nispeten baskın oldukları ve ön planda algılandıkları söylenememektedir, zira; böyle, basit şekil unsurları yanında dikkat çekici şekilde/puntolarda yazılmış kelime unsurlarını da ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca; ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte olup, tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Dolayısıyla; davacının markalarında kullanılmış olan kelime unsurlarının baş kısmında yer alan ve diğer kelimelere nispeten markasal hüviyette ayırt ediciliği daha yüksek olan “…” ibaresinin, bu markaların esas unsuru olduğu ,
Dava konusu edilen marka da, renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır; işarette “…”” ibareleri, aynı yazım karakterindeki siyah renkli harflerle aynı puntolarda ve sadece baş harfleri büyük olacak şekilde ayrı olarak yazılmıştır ve yazım özellikleri/puntoları itibariyle, her biri aynı baskınlıkta/eşit olarak göze çarpmaktadır. Bu ibarelerden “…” ibareleri, davacının markalarında kullanılan tasviri/tanımlayıcı ibarelerde olduğu gibi, İngilizce olup Türkçe’de sırayla “cilt” ve “klinik/muayenehane” anlamlarını haizdir ve güzellik sektöründe herkes tarafından sıklıkla kullanılan birer terim halini almışlardır. Dolayısıyla; dava konusu edilen markadan da, markasal hüviyette ayırt ediciliği en yüksek olduğu cihetle ön planda algılanan kelime unsurunun “…” ibaresi olduğu,
Somut uyuşmazlıkta incelenmesi gereken husus; taraf markalarında ortak olarak geçen “…” ibaresinin, bilinen/yerleşik anlamından dolayı bir markada esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği hususudur. Zira; “…” kelimesi Türkçe’ye “..” olarak geçmiş olan ve (…) sembolü ile gösterilen, “altın oran” olarak da bilinen 1.618’e eşit olan “fibonacci sayısı”nın dünya çapında bilinen ve kullanılan kısaltmasıdır ve bu ibarenin, somut uyuşmazlığa konu olan “güzellik hizmetleri” açısından markasal hüviyette somut ayırt edici niteliği düşüktür. Böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle, zayıf unsurlardan oluşan markaların … olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Dava konusu somut olayda da, davacının gerek dava dosyasına gerekse marka işlem dosyasına sunduğu belge ve delillerden, “…” markasının Türkiye sınırları içerisinde (dahi) davacı tarafından güzellik sektöründe yaygın, yoğun ve ciddi kullanımı ve tanıtımı neticesinde, yani kullanım sonucunda davacı adına belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “…”li markalarıyla bir “…” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği, davalının markasında “…” ibaresinin davacının markalarında olduğu gibi yerleşik anlamı haiz İngilizce başka kelimelerle bütünleşik birer tamlama oluşturacak şekilde, yani aynı kompozisyonda kullanılmış olduğu tespit edildiğinden, davalının markasının, davacının “…”li markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu, bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”li markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”li markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının, davacının yeni bir marka yarattığı yönünde bir algısının oluşma ihtimalinin olduğu,
Bu meyanda; markaların fonetik/duyusal/işitsel olarak karşılaştırılmasında, taraf markasında ortak olan “…” ibaresinin varlığının, markaları kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan bir derecede yakınlaştırdığı, taraf markalarında geçen bu ibarenin, yukarıda incelenen yerleşik/bilinen anlamından dolayı, markaların tüketici zihninde yarattığı algının farklılaştığının da söylenmesinin mümkün olmadığı,
Bütün bunlara göre; somut olayda, karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal açılardan benzerlik olduğu,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususudur. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle bu mal veya hizmetlerin;
• Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
• Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
• Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
• Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
• Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı18 niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
• Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
• Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı
hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Buna göre;
Taraf markalarının kapsamına giren/kapsamına alınmak istenilen emtiaların yan yana sütunlarda karşılaştırıldığında, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen … Sınıftaki hizmetlerin tamamı, davalının itirazlarına/davasına mesnet aldığı markalarının kapsamında birebir yer almaktadır veya farklı bir biçimde dile getirilmiş halidir. Dolayısıyla, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı tüm markaları yönünden, somut olayda emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği,
Taraf markalarının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimsedir. Söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacaktır. Aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirir. Yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin, söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Ya da örneğin, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satılan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacaktır. Buna göre;
Somut olayımız açısından; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen … Sınıftaki “Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri”nin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesi incelendiğinde; bu hizmetlerin alıcıların gündelik ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan hizmetler olmadığı, dolayısıyla alıcılarının bu hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz hizmet alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği gerçekleri gözetildiğinde, söz konusu alıcı kitlesinin bu hizmetleri satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin düşük olmadığı,
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen nispi ret nedeni, markaların ortalama tüketicileri nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil bir karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususuna dayalıdır. Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması” olarak tanımlanabilir. Öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın algılamayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır. Öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici/müşteri kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edilmektedir.
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır:
• Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler,
• Çağrıştırma,
• Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat,
• Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
• Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; taraf markalarında “…” ibaresinin, baskın birer şekil unsurundan yoksun bir biçimde, kelime markası hüviyeti baskın işaretlerde, tasviri/tanımlayıcı olan ve Türkçe’de (de) yerleşik birer anlamı haiz olan kelimelerle, aynı yazım özelliklerinde ve puntolarda yazılmış olması itibariyle, karşılaştırılan markalar görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer bulunmuştur. Ayrıca; davacının “…”li markalarıyla “…” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği, davalının markasının, davacının “…”li markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu, bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği de gözetildiğinde, davacının “…”li markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”li markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu, ayrıca, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen … Sınıftaki hizmetlerin aynıları yönünden davacının markalarının tescilli olduğu, her ne kadar bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyeleri düşük olmasa da, söz konusu hizmetlerde “…”li işaretlerin markasal hüviyette farklı kişi ve kuruluşlar tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin mevcut olduğu, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki alıcı/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği,
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm hizmetler açısından iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu,
Netice itibariyle, karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, dava konusu edilen markanın kapsamına giren tüm hizmetler açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, dava konusu edilen markanın kapsamına giren hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilinç/dikkat/özen/algı seviyesinin, söz konusu hizmetleri satın alırken düşük olmadığı ancak buna rağmen karşılaştırılan markalar arasında, karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunduğu, davaya konu 28.02.2022 tarihli ve … sayılı … Kararının iptali ile davaya konu … sayılı markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatlerine varılmış davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
… …’nın 28.02.2022 tarih … sayılı kararının tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 179,90.-TL harçtan peşin alınan 80,70.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 99,20.-TL maktu ilam harcının davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 3.684,90.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.26.01.2023

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 172,90.-TL
Bilirkişi Ücreti :3.100,00.-TL
P.P : 412,00.-TL
TOPLAM :3.684,90.-TL