Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/164 E. 2022/197 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/164 Esas – 2022/197
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/164
KARAR NO : 2022/197

DAVA :YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 22/07/2019
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, yargılama konusu … gibi markaların mağazalarında birbirine yakın raflarda satışının yapıldığını, dava konusu markanın müvekkilinin markaları ile benzer olduğunu, yalnızca sonuna “nino” ibaresinin eklendiğini, bunun yeterli bir farklılık yaratmadığını, markaların anlamsal olarak farklılaşmadığını, görsel olarak da yine işaretler arasında bir farklılık olmadığını, YİDK kararında dava konusu markanın başlangıç sesinin “… sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevabında özetle; taraf markaları arasında bütüncül anlamda bir benzerlik bulunmadığını, değerlendirmelerin markaların bütünü üzerinden yapılması gerektiğini, dava konusu “…” ibareli marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların farklı kaynaklardan geldiğinin açıkça görülebilir olduğunu, davacının markaları ile dava konusu marka arasında belirgin görsel ve işitsel farklılıklar bulunduğunu, bu nedenle markaların benzer olmadığını, markaların ihtiva etiği unsurların varlığından kaynaklı olarak oluşan belirgin farklılığın, çekişme konusu işaretlerin bütün olarak kulakta bıraktıkları izlenimleri farklılaştırdığını, ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahıs vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından gerçekleştirilen başvuruya karşı dava dışı 3. bir kişi tarafından ve yine davacı yanca itiraz edildiğini, dava dışı 3. kişinin itirazlarının kısmen kabul edildiğini, davacı itirazlarının ise reddedildiğini, markaların bir bütün olarak karşılaştırılmaları gerektiğini, bu hususun TÜRKPATENT 2015 yılı marka inceleme kılavuzunda da açıkça ifade olunduğunu, müvekkilinin markası ile davacı yanın markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, kelimelerin söyleniş tarzlarının bariz farklı olduğunu, davacının markalarında “nova” ibaresinin yer aldığını, müvekkili markasında “nova” kelimesinin bulunmadığını, yine davacı markalarında “marka” ibaresinin de yer aldığını, davacıya ait markaların tek başına “…” ibaresinden oluşmadığını, müvekkilinin “…” ibaresinin sonuna “nino” eki getirerek yazılışı, anlamı ve kendine has tertip tarzı ile yeni bir marka yarattığını, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markaların asli unsurları ve vurgulayıcı ibarelerinin farklı olduğunu, müvekkilinin markasının ikinci harfi olan “i” harfinin noktasının taç şeklinde bir simge ile gösterildiğini ve yazı stili ile tamamen farklı ve özgün bir marka olduğunu, davacıya ait markaların ise siyah renkte yazılmış, simge içermeyen, tamamen düz yazı stiline sahip markalar olduğunu, söz konusu markaların ortalama tüketici tarafından karıştırılmalarının mümkün olmadığını, müvekkilinin “…” markasının bütün olarak algılanması gerektiğini, davalının markalarının ise “novamila”, “milanova”, “…”, “markamila”, “… by nova” gibi markalar olduğunu, müvekkilinin markasının, davacı markasının yeni bir versiyonu olarak sanılabileceği iddiasının da tümüyle mesnetsiz olduğunu, ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında YİDK kararının 09. sınıf “gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları bakımından iptali ile dava konusu marka başvurusunun tescil edilmiş olunması halinde yine 09. sınıf “gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları bakımından hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
• TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Bu düzenlemenin uygulanabilmesi için bir dizi şart bulunmaktadır. Bunlar;
• Her iki markanın kapsadığı mal veya hizmetler aynı veya benzer olmalıdır.
• Her iki marka birbirleri ile aynı veya benzer olmalıdır.
• Karıştırılma ihtimali yani iltibas tehlikesi bulunması gereklidir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu,
• EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
“Dairemiz yerleşik kararlarında … üzere, marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığının hususunda hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ”in hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez. Tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerin ilişkilendirilebilecek olup olmadıklarının değerlendirilmesinde özellikle her iki grup malların da aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olup olmadıkları hususlarının, bir bütün olarak ve ortalama tüketici kitlesinin özellikleri ve genel bakış açısı dikkate alınarak belirlenmelidir.”
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin “… nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği belirtilmiştir.
Dava konusu edilen 09. sınıf emtialar, davacının önceki tarihli markaları kapsamında yer almamakla birlikte bir kısım emtiaların geleneksel tüketim anlayışı içinde birbirini tamamlayıcı ve hatta çoğu zaman birbirlerinin ayrılmaz bir parçası olduğu, günümüz koşullarında gözlük, giyimürünleri, ayakkabı, çanta, cüzdan, kemer gibi tüketicinin günlük giyinme rutinini tamamlayan her bir parçanın benzer üretim, sunum ve satış kanallarından geçerek tüketici ile buluştukları, dolayısıyla bu emtialar arasında doğrudan doğru bir ilişki bulunduğu,
Bu bağlamda her ne kadar markaların korunmasında hususiyetle sınıflandırma sistemine göre bir değerlendirme yapılması gerektiği kabul edilen görüş ise de Türkiye’nin de taraf olduğu Nice Anlaşması’nda birlik ülkeleri tarafından sınıflandırmanın esas sistem olarak kabul edilmesi zorunluluğu getirilmediği, bu nedenle gerek ülkemizde gerekse de yurtdışında görülen pek çok uyuşmazlıkta Nice sınıflandırması kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin bağlayıcı olmadığı açıkça kabul edilmiş olup benzerlik ihtimalinin mal ve hizmetler arasındaki ilişki gözetilerek ele alınması gerektiği kabul edilmektedir.
Dolayısıyla taraf markalarının farklı mal ve hizmet gruplarını kapsaması emtialar bazında bir ilişki kurulmasını engellememektedir. Nitekim davacının dosyaya ibraz ettiği ve yine kendisinin taraf olduğu bir uyuşmazlığa yönelik Yargıtay … sayılı ilamına konu mahkeme kararında da 09. sınıftaki “gözlük ve aksesuarları” emtialarının, davacı markaları kapsamındaki emtialar ile benzer görüldüğü tespit edilmiş olup yine davacı yanca emsal olarak sunulan ve kendisinin taraf olduğu sair kararlardaki kanaatlerin de aynı doğrultuda olduğu,
İŞARETLERİN BENZERLİĞİ
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi, karıştırılma ihtimali bulunduğunu kabul etmek için yeterli olacaktır.
“Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
Elbette bu değerlendirme yapılırken markaların tescilli oldukları sınıflar da göz önünde bulundurulmalıdır. Markaları oluşturan işaretler arasındaki benzerlik, alıcıları satın almayı düşündükleri mal ve hizmet yerine, bir başka mal ve hizmeti almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı mal veya hizmet karşısında olduklarını bilmelerine rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasındaki idari – ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikeleri içinde ele alınmalıdır.
Doktrinde kabul edildiği üzere iki marka arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir.
İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü/hizmeti satın almayı tercih ederler. Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir.
Bunun yanı sıra markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Avrupa Topluluğu Adalet Divanı iltibas ihtimalinin belirlenmesinde, ortalama tüketici testinin uygulanmasını isteyerek değerlendirmeye konu ürünün ortalama tüketicisini de makul düzeyde bilgili, dikkatli ve tedbirli olarak tanımlamıştır. Yine ATAD kararlarında belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar/kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zekâ ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları kapsamındaki emtialar tüketicinin günlük giyimini tamamlayan “Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.”emtiaları olup bu emtiaların oldukça geniş bir ürün gamının olduğu, fiyat aralığının yine son derece geniş olduğu, bu nedenle hitap ettiği tüketici kitlesinin vasfının hemen her kesimden, yaş grubundan, eğitim veya meslek grubundan tüketiciler olabilecekleri, tüketicilerin bu ürünleri satın alım sürelerinin de yine ürün fiyatı ile doğru orantılı olarak değişkenlik gösterebildiği, dolayısıyla bu nitelikteki emtialar açısından ortalama düzeyde dikkat ve özene sahip tüketicilerin ilgili tüketici kitlesi olarak kabul edilebilecekleri düşünülmektedir.
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır. Bunun için markaların görsel, işitsel ve kavramsal açıdan sahip oldukları özellikler itibariyle bütünsel anlamda ortalama tüketicide bıraktığı algının tespit edilmesi gerekmektedir.
Dava konusu marka … klinde kırmızı renk ile yazılmış bir sözcük markası olup markanın karakteristik harf yapısı ile oluşturulduğu ve “i” harfinin noktasının “taç” şeklinde yapıdığı görülmektedir. Markadaki stilizasyonun, bütüne olan etkisinde, sözcük unsurunun kendisini geri planda bıraktıracak düzeyde olmadığı hatta tam tersi bir şekilde görsel oynamanın “…” kısmı üzerinde yapılmasının tüketici algısını bu noktaya yönlendirdiği değerlendirilmektedir. Yine markayı oluşturan kelimenin de herhangi bir anlama sahip olduğu yönünde dosya kapsamında bir bilgiye rastlanılmamıştır. Bununla birlikte markanın yazıldığı şekilde… olarak dört heceli telaffuz edileceği,
Davacının dayanak markalarına bakıldığında ise davacının … gibi alternatif markalarının da bulunduğu, her bir markada ortak olarak yer alan “…” ibaresinin tek başına dilimizde bilinen bir anlamına rastlanılmamıştır. Davacı markalarında bu ibareye eklenmiş “nova” ve “marka” kelimeleri yer almaktadır…. kelimesi “parlaklığı ansızın artarak başka bir yıldızmış gibi görünen yıldız.” anlamında kullanılan bir kelimeyken, “marka” kelimesi ise bilinen anlamıyla “ bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret”e verilen isimdir. Bu çerçevede davacının … ibaresini, münhasıran veya doğrudan esas unsur olarak içerir kullanımları bulunduğu gibi bu ibareyi ek bir takım unsurlar ile birlikte esas unsurlardan biri şeklindeki kullanımları da bulunmaktadır. Davacı markalarında herhangi bir figüratif unsurun yer almadığı, … kelimesi de yazıldığı gib… şeklinde iki heceli olarak okunmaktadır.
Bu çerçevede dava konusu … kelimesinin birebir aynı olduğu görülmektedir. Anılan kelimenin, tescil kapsamında yer alan emtialar bakımından ayırt edici vasfı güçlü, özgün bir sözcük olduğu değerlendirilmektedir.
Dolayısıyla davacının markasının, dava konusu markanın başlangıç sesinde yer alıyor oluşunun, taraf markaları arasında, ortalama tüketiciler nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal açıdan benzerlik yaratıp yaratmayacağı ve bu benzerliğin bütünsel açıdan karıştırılma ihtimalini doğurup doğurmayacağının tespiti gerekmektedir.
Doktrin ve uygulamada da kabul edildiği üzere iltibas ihtimalinin varlığı şüphesiz ki görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki emtialar yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
“Bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.” (Karar no: T-22/04, 04/05/2005, “Westlife”, paragraf: 40);
“Birlikte bir kelime markasını oluşturan iki kelimeden birisi, tek kelimeden müteşekkil önceki bir kelime markasıyla, görsel ve işitsel bakımlardan aynıysa, ve bu kelimeler kamunun ilgili kesimi açısından, birlikte veya başka unsurlardan ayrı biçimde kavramsal bir karşılığı işaret etmiyorsa, inceleme konusu markalar bütün olarak değerlendirildiğinde, normal şartlarda markaların benzer olduğu kabul edilmelidir.” (Karar no: T-286/02, 25/11/2003, “Kiap Mou”, paragraf: 39).
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu anlamda markalara konu yazıların ve sözcüklerin ilk ve başlangıç kısmı daha çok göze çarpan ve akılda kalan unsuru olmakla özellikle dikkate alınmalıdır.
“Tecrübeler göstermektedir ki tüketiciler ,markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar” (17/03/2004, T-183/02 and T-184/02, Mundicor, EU:T:2004:79, § 69 and 81)
Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Somut olayda davacının “…” markasının tamamının, dava konusu “…” markasının girizgahını oluşturduğu, markaların bu anlamda görsel açıdan benzer harf dizilimine sahip oldukları, sesçil açıdan da yine işaretler arasında bu harf diziliminden kaynaklı sesçil benzerlik bulunduğu, her iki sözcüğün anlamlarının da ortalama tüketici kitlesince bilinmesinin mümkün olmadığı, anlamı bilinmeyen ibarelerin ayırt edicilik düzeyinin daha yüksek olacağı değerlendirilebilir. Kaldı ki dava konusu markada “…” ibaresinin sonuna eklenen “nino” ekinin, herhangi bir somut anlamı bulunmadığı gibi markaya bütünsel olarak da farklı bir anlam katmamıştır.
Kaldı ki davacının tek başına “…” markasının yanı sıra şeklinde bir markası daha bulunmaktadır. Anılan markaya bakıldığında dava konusu marka ile aynı şekilde sekiz harften oluşan bu markanın yine dava konusu marka ile benzer şekilde “Mİ-LA-NO-VA” olarak dört heceli telaffuz edileceği, “MİLANOVA” ve “…” şeklindeki taraf markalarında “M-İ-L-A-N” harflerinin ayı dizilimde yer aldığı ve ayrıca “O” sesli harfinin de ortak olarak markalarda yer aldığı görülmektedir. Dolayısıyla bir an için dava konusu markanın “…” kelimesine eklenen “NİNO” harfleri ile kısmen “…” kökünden uzaklaştığı yorumunda bulunulsa da davacının “MİLANOVA” markası ile dava konusu marka arasında daha yüksek oranda görsel ve işitsel bir benzerliğin mevcut olduğu yorumunda bulunabilecektir.
Başka bir ifadeyle tüketicinin daha önce davacıya ait “milanova” markasını deneyimlediği, gördüğü ya da işittiği bir durumda, sonraki bir tarihte bahsi geçen marka kapsamındaki emtialar ile benzer nitelikteki bir emtia grubunda dava konusu “…” markası ile karşı karşıya kaldığında, bu markayı, önceki deneyimlediği marka olarak anımsaması kuvvetle muhtemeldir. Zira tüketicinin, iki markayı her durumda yan yana görme ihtimali bulunmadığındanönceki markanın zihninde bıraktığı yetersiz işitsel algının kendisini yönlendirmesi ile sonraki marka ile önceki marka arasında ilişki kurabilirve bunun sonucunda başlangıçtaki ilk iki hecesi aynı olan markaların son hecelerindeki düşük düzeyli benzerliği bütün olarak ele alındığında, hangi markanın hangisi olduğunu anımsamada yanılgıya düşmesinin kaçınılmaz olacağı,
Neticesinde dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve dava konsu edilen 09. sınıftaki “Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” emtialarının, davacının önceki tarihli markaları kapsamında yer alan ve tabloda olarak gösterilen emtialar ile birbirini tamamlayıcı, birbiri ile rekabet etme olasılığı bulunan aynı işyerlerinde satışa konu edilen emtialar oldukları, dolayısıyla ilgili emtialar arasında doğrudan bir ilişkinin mevcut olduğu, bunun yanı sıra dava konusu “…” şeklindeki kelime markasının, ilk iki hecesini oluşturan “…” ibaresinin, davacının önceki tarihli markalarının doğrudan kendisi olduğu, davacının aynı zamanda “milanova” şeklinde de markasının bulunduğu, bu marka ile de dava konusu marka arasında yüksek oranda görsel ve işitsel benzerlik ve ayrıca kelime kökenlerinden kaynaklı kavramsal ilişkinin de bulunduğu, tüketicinin bu nedenle taraf markaları arasında yanılgıya düşebileceğii, markaları karıştırma ihtimali bulunduğu, bir an için iki ayrı marka karşısında olduğunu algılayabilse dahi bu durumda da markaların aynı iktisadi kaynaktan gelip gelmeyeceğini sorgulayabileceği, bunda davacının sahip olduğu ve alternatif şekillerde yaratılmış seri markalarının bulunmasının da etkisi olduğu, dava konusu markanın tescilinin bu anlamda davacı markalarından bir imaj transferi sonucu doğurabileceği gibi işletmesel bağlantılandırma sonucunu da doğurabileceği görüş ve kanaatlerine varılmış olup dava konusu edilen “Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.”emtiaları bakımından taraf markaları arasında iltibas ihtimali bulunduğu,
Netice itibariyle, dava konusu 2018/56232 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan “Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” emtiaları ile davacı yanın önceki tarihli dayanak markaları kapsamında yer alan emtialar arasında benzerlik bulunduğu,
Bununla birlikte dava konusu “…” markası ile davacı yanın “…” ve özellikle “MİLANOVA” markaları arasında görsel ve işitsel olarak yüksek bir benzerliğin mevcut olduğu, keza yine kavramsal olarak da somut anlamları bulunmayan bu ibarelerde, tüketicinin aynı kelime kökenini algılayacakları, dava konusu markaya eklenen “nino” ekinin veya markadaki görsel unsurların, bütünsel anlamda taraf markalarını yeterince uzaklaştırmadığı, bir an için “…” markasından uzaklaştığı varsayımında dahi “milanova” markası ile arasında hala yüksek düzeyli benzerlik olduğunun kabulünün gerekeceği ve bu nedenle bahsi geçen emtialar bakımından iltibas ihtimalinin oluştuğu kanaatiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalılar vekilleri istinaf etmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 07.04.2022 tarih 2020/1141 Esas, 2022/472 karar sayılı ilamı ile mahkememiz kararını
“Somut uyuşmazlıkta da mahkemece, davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde açıkça, davalı Türkpatent YİDK kararının 09. sınıf “gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları bakımından iptaline ve yine aynı emtialar bakımından 2018/56232 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. İlk derece mahkemesince kurulan hükmün gerekçe kısmında, tarafların markaları arasında 09/09. alt sınıfta yer alan anılan mallar yönünden iltibas ihtimalinin bulunduğu, diğer emtialar yönünden ise bulunmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafça YİDK aşamasında sunulan 31.08.2018 tarihli itiraz dilekçesinde ise, davalının marka tescil başvurusunun tüm sınıflar yönünden reddi talep edilmiştir. Dolayısıyla dava konusu 2019/M-4592 sayılı YİDK kararı ile davacının tüm başvuru sınıfları yönünden itirazının reddine karar verilmiştir. Bu durum karşısında mahkemece, herhangi bir emtia sınıfı belirtilmeden, TÜRKPATENT YİDK’nın 2019/M-4592 sayılı kararının iptaline karar verilmesi suretiyle hem kısa ve gerekçeli karar arasında çelişki oluşmuş, hem de davacının talebinin aşılması sonucu doğmuştur.
Bu husus, az yukarıda açıklanan gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkeme kararının gerekçesi ve hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile kararın gerekçesi ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde, HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” biçimindeki gerekçe ile kaldırmıştır.
Mahkememizce kaldırma kararı doğrultusunda inceleme yapılmış, dava konusu… sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan “Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” emtiaları ile davacı yanın önceki tarihli dayanak markaları kapsamında yer alan emtialar arasında benzerlik bulunması ve dava konusu “…” markası ile davacı yanın “…” ve özellikle “MİLANOVA” markaları arasında görsel ve işitsel olarak yüksek bir benzerliğin mevcut olduğu, keza yine kavramsal olarak da somut anlamları bulunmayan bu ibarelerde, tüketicinin aynı kelime kökenini algılayacakları, dava konusu markaya eklenen “nino” ekinin veya markadaki görsel unsurların, bütünsel anlamda taraf markalarını yeterince uzaklaştırmadığı, bir an için “…” markasından uzaklaştığı varsayımında dahi “milanova” markası ile arasında hala yüksek düzeyli benzerlik olduğunun kabulünün gerekeceği ve bu nedenle bahsi geçen emtialar bakımından iltibas ihtimalinin oluştuğu sonuçlarına varılmış ve belirtilen emtialar bakımından TÜRKPATET YİDK’nın 2019/M-4592 sayılı kararının 9. sınıf“Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” bakımından iptali ile davaya konu 2018/56232 sayılı markanın başvurusu kapsamında yer alan “Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları.” emtiaları yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın… sayılı kararının 9. Sınıf “gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları ” bakımından iptaline,
Yukarıda belirtilen emtialar yönünden davaya konu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 52,35-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 28,35.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.026,40.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16.06.2022

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 95,20.-TL
Bilirkişi Ücreti :1.800,00.-TL
P.P : 131,20.-TL
TOPLAM :2.026,40.-TL