Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/16 E. 2023/18 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/16 Esas – 2023/18
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/16
KARAR NO : 2023/18

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI :….
DAVALI : …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Tecavüzün Tespiti, Durdurulması
DAVA TARİHİ : 13/01/2022
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Tecavüzün Tespiti, Durdurulması istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin … tarafından 1987 yılında kurulmuş deniz taşımacılığı alanında faaliyet gösteren, bu faaliyetlerinde başta … no.lu “…” markasını kullanan, daha sonraki yıllarda ise kullanmak istediği alana veya yeni projelerine istinaden “…” çekirdek/asli unsurunun kullanıldığı “…” “…”, “…”, “… …”, “…”, “… SEVDİKLERİNİZE ULAŞTIRIR” ve “…” gibi pek çok markanın “seri marka” statüsünde olmak üzere tescilini sağlamış bir firma olduğunu, davalı yanın … sayısı ile “…” adlı marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya yönelik itirazlarının Kurum tarafından reddolunduğunu,dava konusu markanın müvekkili markalarının bir alt markası algısı yarattığını, dava konusu markanın esas unsurunun “…” olduğunu, markanın bu haliyle müvekkili markalarını akıllara getireceğini, müvekkilinin … yıldır faaliyet göstermekte olup “eskiye dayalı kullanım” iddiasının yerinde görülmediği ve yeterli delil ile desteklenmediği yönündeki 12.11.2021 tarihli kararın hukuka aykırı olduğunu, içerisinde “…” geçen her hangi bir markanın kaynağının Müvekkili Şirket olduğu algısı yaratacağını, davalı yanın kötü niyetli olarak fazladan … rakamlarını koyduğunu, bu haliyle iltibas yaratma amacıyla hareket ettiğinin açık olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanına dayalı olarak da üstün hakkı bulunduğunu, zira ticaret unvanında da “…” unsurunun yer aldığını, müvekkili markalarının tanınır olduğunu, davalı yanın bu tanınırlıktan yararlanacak olduğunu beyan ederek … sayılı kararının iptali ile davalı tarafça gerçekleştirilen başvurunun müvekkilinin marka hakkına tecavüz ettiğinin tespitini ve durdurulmasını talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya cevap dilekçesi ile verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkilinin giyim üretimi konusunda uzmanlaşmış uluslar arası faaliyet gösteren İtalyan menşeli bir şirket olduğunu, müvekkilinin dünya çapında bilinen …, …, … ve … markalarının bulunduğunu, müvekkilinin … markası için oluşturduğu özel bir web sitesinin bulunduğunu, müvekkili markalarının Avrupa’da ve dünya çapında tescilli olduğunu, müvekkili markasının … Sınıf mal ve hizmetlerde tescil başvurusuna konu edildiğini, davacı markalarının ise kümülatif olarak … Sınıflarda tescilli olduğunu, davacı yanın, müvekkilinin faaliyet alanına giren … Sınıf kapsamındaki ürünlerde kullanımı bulunmadığı gibi tescili de olmadığını, müvekkili markaları ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacı yanın fiili olarak deniz ulaşımı alanında faaliyet gösterdiğini, tekstil sektörü ile uzaktan yakından bir ilintisi olmadığını, taraf markalarının sektörlerinin bu anlamda birbirlerinden tamamen farklı olduğunu, müvekkili markasının okunuşu ile davacı taraf markalarının okunuşlarının dahi farklı olduğunu, müvekkili markasının İngilizce “ben yaparım” anlamına gelen “i …” cümlesinden oluştuğunu, bu haliyle taraf markalarının görsel ve kavramsal olarak da farklı olduğunu, davacının markalarının kullanımını ispatına yönelik talepler ile ilgili davacı yanca dosyaya sunulmuş bir delil bulunmadığını, davacı yanın tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığını, bu hususta bir kanaate varılmasını gerektirecek delilleri dosyaya sunmadığını, ayrıca müvekkilinin faaliyet gösterdiği alanının tamamen farklı bir alan olmasından ötürü de SMK m. 6/5 koşulları oluşmayacağını, müvekkilinin davacı markalarının koruma kapsamını ihlal eden bir eyleminin olmadığını, bu hususta sunulmuş bir delil bulunmadığını, benzer marka başvurusu yapılmasının tek başına ihlali doğurmadığını, davacının iltibas iddialarının da reddedildiğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, YİDK Kararının iptali ile davalı eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır.
İşlem dosyasının tetkikinde, dava konusu markanın … Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla uluslar arası … sayısı ile gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında … tarih ve … sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacının önceki tarihli…, … sayılı markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, davalı yanca bu markalardan… sayılı markalar açısından … Sınıf hizmetler uyarınca SMK m. 19/2 uyarınca kullanım ispatı talebinde bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın … tarihli kararı neticesinde davacı yanca bu markalar açısından kullanım ispatına yönelik deliller sunulmadığından bu markalar … Sınıf hizmetler açısından değerlendirmede dikkate alınmaksızın inceleme yapılarak, neticesinde taraf markalarının mal ve hizmet kapsamları itibariyle farklı olduğu gerekçesiyle davacı taraf itirazlarının reddine karar verildiği, söz konusu karara karşı davacı tarafça yeniden itiraz edildiği, davacı taraf itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği anılan kararın muterize tebliğ edildiği ve yasal süresi içerisinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
DEĞERLENDİRMELER
Dava konusu markanın TÜRKPATENT sicil kayıtları incelendiğinde 08.06.2022 tarihinde tescil sürecini tamamlamış olduğu anlaşılmıştır.
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ;
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken 6/1 maddesi uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “…” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Nitekim … nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiği, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği belirtilmiştir.
Taraf markaları arasındaki emtia benzerliği hususu incelenmeden önce, davalı yanın, davacı yana ait… sayılı marka bakımından SMK m. 19/2 uyarınca ileri sürdüğü kullanım ispatı talebinin incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Zira benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı ileri sürülen itiraz veya hükümsüzlük taleplerinde; uyuşmazlık konusu markanın başvuru tarihinde veya dava tarihinde, itiraza/hükümsüzlük talebine gerekçe olarak gösterilen markanın en az beş yıldır tescilli olması halinde, ilgili markanın tescil kapsamındaki emtialarda ciddi bir biçimde kullanılıp kullanmadığını ispata davet müessesi düzenlenmiştir.
Nitekim AB uygulamasında da bir tescilli marka sadece fiilen kullanıldığı halde korunmalıdır ve tescilli bir marka sahibine, sonraki bir markaya itiraz etme ve onu hükümsüz kıldırma hakkını, sahibi markayı gerçek şekilde kullanmadığı halde sağlamayacağı belirtilmektedir.
Görüleceği üzere kullanmama defi savunmasında, itiraza konu markanın başvuru tarihinde veya varsa rüçhan tarihinde, itiraza gerekçe gösterilen markanın/markaların Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartı aranmaktadır. Bu şartı sağlamayan markalar için otomatik olarak bu savunmaya itibar edilmesi mümkün değildir.
Bu hususta işlem dosyasına davacı yanın işlem dosyasındaki delillerinin çok büyük bir bölümünün davacı yanın deniz taşımacılığı faaliyetlerine yönelik görsellerden ibaret olduğu, davacının bunun yanı sıra üzerinde “…” markası yer alan ve bu deniz taşımacılığı hizmetlerinde çalışan personelleri için hazırladığı görülen şapka, yelek gibi iş kıyafeti görsellerine yönelik birtakım deliller sunduğu, sunulan bu delillerin davacı yanın “…” markası altında bu ürünlerin perakende satış hizmetini sunduğu yönünde bir algı edinilmesinin mümkün olmadığı, zira bahsi geçen kıyafetlerin iş kıyafeti olarak personele giydirilen kıyafetler oldukları, dolayısıyla davacının kullanım ispatı talebine konu … Sınıftaki hiçbir alt grupta mevzuat kapsamında aranılan kriterlerde kullanımını ispatladığı yönünde bir kanaate varılamadığı,
Davacının… sayılı markalarının kapsamında yer alan … sınıf hizmetlerin, dava konusu marka kapsamında … sınıfta yer alan “moda tekstil giyim ürünleri” ile bu ürünlerin satışına özgülenmiş …. sınıf hizmetler ile herhangi bir bağlantısının mevcut olmadığı, bu hizmetler bakımından taraf markalarının doğrudan farklılaşarak farklı ihtiyaçlara yönelik, farklı tüketici gruplarına hitap ettikleri, davacı yanın … ve … sayılı markaları kapsamında …. sınıfta önceki tebliğler doğrultusunda genel mahiyette tanımlanmış perakende satış hizmetleri yer almakta ise de mevcut uygulamada, spesifik olarak belli malların satışına özgülenmiş perakende satış hizmetleri ile önceki tebliğlerde genel olarak ifade edilmiş bu satış hizmetleri doğrudan benzer görülebilir olmayıp davacı yanın bu hususta önceki tarihli markalarının hangi malların satışına yönelik satış hizmeti gerçekleştirmekte olduğunu somut olarak ortaya koyması gerekmektedir. Ancak dosya kapsamında bu hususta herhangi bir delil tespit edilebilmiş değildir. Keza davacı yanın … sayılı markası kapsamında her ne kadar … Sınıf … alt grubuna dava konusu marka kapsamındaki gibi ….sınıf malların satışı özgülenmiş ise de bu sefer de anılan markanın bahsi geçen emtialarda satış hizmetinde bulunduğunu gösterir herhangi bir delilin dosya kapsamında mevcut olmaması nedeniyle SMK m. 19/2 savunması nedeniyle yine … sayılı markanın da bu hizmetler bakımından değerlendirmede dikkate alınması mümkün olmayıp her üç marka bakımından da SMK m. 6/1 kapsamında yapılan değerlendirme açısından dava konusu marka ile herhangi bir benzer mal ya da hizmet benzerliği bulunduğundan bahsedilemeyeceği, dolayısıyla karıştırılma ihtimali açısından incelenmesi gereken ikincil kriter olan işaretlerin ilgili tüketiciler nezdinde birbirleri ile ilişkilendirilebilir bir benzerlik hali taşıyıp taşımadıklarının incelemesinin bu markalar bakımından yapılmasına gerek duyulmaksızın SMK m. 6/1 düzenlemesinde yer alan şartların somut uyuşmazlık açısından meydana gelmediği,
Ancak davacının … sayılı markası kapsamında da … Sınıf … alt grubunda … Sınıf malların satışına özgülenmiş satış hizmetleri yer almakta olup bu hizmetler bakımından taraf markalarının … Sınıf açısından aynı ya da aynı tür, … Sınıf mallar bakımından ise benzer nitelikte mal ve hizmetleri kapsamış oldukları, zira her ne kadar davacı dayanak markaları kapsamında doğrudan … Sınıf mallar yok ise de mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı satış konu edeceği de kabul edilmesi gerektiğinden, davacı markasında …sınıf malların satışına özgülenmiş satış hizmetleri ile dava konusu markadaki … Sınıf malların benzer oldukları,
Bu bağlamda karıştırılma ihtimalinin öncelikli şartı olan emtia benzerliği kriterinin somut uyuşmazlıkta … sayılı marka bakımından meydana geldiği,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta başvuru kapsamında yer alan …. Sınıftaki giyim – moda – tekstil ürünleri ve bu ürünlerin satışına özgülenmiş perakende satış hizmetlerinin hemen her gelir, yaş, eğitim, meslek grubundan tüketiciye hitap eden, tüketicilerin olağan tüketim rutininde yer alan nitelikte mal ve hizmetler oldukları, bu haliyle ilgili tüketicilerinin de makul düzeyde zeka, dikkat ve bilinç seviyesi ile alışveriş eden, mal veya hizmet satın alan kimseler oldukları,
Yargıtay HGK’nun 13.06.2012 tarih ve … sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel tespitler doğrultusunda dava konusu marka başvurusu incelendiğinde, şekil unsuru içeren başvurunun, “i”, “0-16” ve “…” ibarelerinden oluştuğu, markadaki hakim unsurların boşluklu olarak yazılmış “…” ibareleri olduğu, zira “0-16” sayılarının oldukça küçük bir şekilde bu iki ibare arasında konumlandırıldığı, bu konumlandırma itibariyle sanki … …” isimli bir markanın model adı gibi algılanacağı, “…” harfinin İngilizce “ben” anlamına geldiği, “…” sözcüğünün ise İngilizce “…” anlamına geldiği, bununla birlikte ülkemiz ortalama tüketicisinin, yine ülkemizde karşılaşacağı bu markayı, davalı yanın iddiaları aksine “…” şeklinde değil, doğrudan “…” şeklinde telaffuz edeceği, zira kelimenin yazımı itibariyle bu telaffuza uygun olduğu, boşluklu yazımının tüketicinin bu ibareyi İngilizce olarak yorumlamasını gerektirmeyeceği,
Davacının SMK m. 6/1 kapsamında dikkate alınması mümkün görülen tek markasının … şeklinde olup anılan ibarenin altı harfli tek bir sözcük markası olduğu, herhangi bir şekil unsuru da taşımadığı, markanın “…-…-…” şeklinde telaffuz edileceği, dolayısıyla “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu görülen bu bütünde ortaya yeni ve farklı anlamlara haiz bir sözcüğün çıkmadığı, tüketicinin markanın ikincil sesini oluşturan “…” ibaresine yükleyeceği anlam itibariyle “…” şeklinde bildiği markanın “…” uygulamasının adı olarak bu markanın yaratıldığını düşünebileceği, zira “…” ibaresinin günümüz şartlarında elektronik cihazlar, haberleşme, bilişim, telekomünikasyon ve iletişim alanındaki mal ve hizmetler başta olmak üzere e-ticaret hizmetleri, bankacılık hizmetleri, market alışverişi, yayıncılık hizmetleri, tekstil – giyim sitelerinin mobil uygulamaları, elektronik kitaplar, restoran faaliyetleri, temizlik hizmetleri, araç kiralama ve makine kiralama, satış hizmetleri vs. gibi hemen her türlü mal ve hizmete yönelik sektörde satış, reklam, tanıtım gibi faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi esnasında ticari işletmelerce oldukça yaygın olarak kullanılan bir kelime olduğu, bu ibareyi içerir onlarca farklı marka ile tüketicinin hemen her gün karşı karşıya kaldığı, dolayısıyla soldan sağa okuma ilkesi de gözetildiğinde, bu bütünde markada asli vurguyu “…” kökü üzerine yükleyeceği,
Bu tespitler çerçevesinde taraf markalarının bütünsel algıları itibariyle, aralarında, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik ilişkisi içerisinde olup olmadıklarının tespiti gerekmektedir.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
“Bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.” …
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayırt edici niteliğinin ne denli yüksek olduğudur.
Taraf markalarında ortak unsur “…” ve “…” şeklinde yazımları bulunan ve esasen temelde, ülkemiz tüketicisi tarafından her ikisi de “…” şeklinde okunacak olan sözcüklerdir. Anılan ibarenin uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler bakımından herhangi bir anlama sahip olmadığı düşünüldüğünde, tüketicinin “…” ibaresini bütün olarak markasal ayırt ediciliği bulunan bir kavram şeklinde algılayacak olduğu, dava konusu markanın hakim unsuru olan bu ibarenin, davacı yanın markasında da ön sesi ve yine vurguyu üzerinde barındıran kök unsuru olduğu gözetildiğinde, tüketicinin taraf markalarının en azından iktisadi anlamda aynı kaynağa ait olduklarını düşünme ihtimalinin bulunduğu, bu noktada taraf markalarının fiili anlamda birbirlerinden farklı sektörlerde faaliyet gösterdikleri, birbirlerinin sektörlerinde herhangi bir faaliyetinin mevcut olmadığı hususlarında bir tartışmasının YİDK karar iptali istemi açısından dikkate ve değerlendirmeye alınması mümkün görülmemekte olup bahsi geçen değerlendirmenin sicil kayıtlarına konu marka örnekleri ve tescil kapsamları itibariyle yapılması gerekmektedir.
Tüketicinin daha evvel “…” markası ile uyuşmazlık konusu tekstil ürünleri ve bu ürünlerin satış hizmetlerinde karşılaştığı bir durumda bu markaya yönelik hafızasal deneyiminin, dava konusu “…” esas unsurlu marka ile karşı karşıya kaldığında uyarıcı bir etken olacağı, zira “…” ibaresinin alelade nitelikteki bir kelime olmadığı, ülkemiz tüketicisi açısından somut olarak bir anlam ifade etmeyen, kısa sözcük markası olmakla birlikte hatırda kalıcı ve ayırt edici niteliği bulunan kelime olduğu, bu kelimenin bağımsız ayırt edici karakterini yitirmeksizin markasal olarak kullanıldığı durumlarda, tüketicinin önceki ve sonraki iki marka arasında bağlantı kurmasının mümkün olabileceği,
Dolayısıyla somut durumda da tüketicinin, dava konusu bu markayı, davacı yanın önceki markasının kök unsurunu taşıyan, yazım biçimi ve tali unsurları itibariyle revize edilmiş bir versiyonu olarak algılama ve buna bağlı olarak sonraki markayı, öncelikle iktisadi kaynağı açısından önceki marka ile ilişkilendirme ihtimali kuvvetle muhtemel olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Kaldı ki tüketicinin dava konusu markaya ulaşmaya, internet üzerinden markayı araştırmaya, söz konusu markayı taşıyan ürünleri incelemek adına yapacağı araştırmalarda da bu markayı internete “…” olarak yazacağı veyahut “…” olarak telaffuz ederek 3. kişilere soracağı, nitekim davalı yanın www…..it web sitesinin de bu durumu somutlaştıran bir örnek olduğu, zira anılan web sitesinin yazımının da doğrudan “…” ibaresinden oluştuğu görülmektedir. Bu halde davacı markasındaki “…” ibaresine markasal bir nitelik yüklemeyecek olan ortalama bir tüketicinin, taraf markaları arasında somut ve belirgin bir ayrıma gitmesi de mümkün olamayacaktır.
Sonuç olarak dava konusu markadaki emtiaların tamamının, davacı yanın önceki … sayılı markası kapsamında …. Sınıf 05 alt grubunda …. Sınıf malların satışına özgülenen mallar ile aynı ya da benzer olduğu, karşılaştırılan işaretlerin “…” kelimesini ortak olarak taşıdıkları, bu kelimenin uyuşmazlık konusu emtialar bakımından ayırt edici gücünün bulunduğu, davacı markasındaki “…” son sesinin ayırt edici niteliği son derece zayıf ve hemen herkes tarafından kullanılabilir işaretlerden olarak markaları farklılaştırmadığı gibi dava konusu markadaki “0-16” tali unsurunun da yine bütüne bir etkisinin mevcut olmadığı, bu haliyle taraf markalarının iktisadi – idari anlamda aynı kaynakça piyasaya sürülmüş farklı iki marka gibi algılanabilecek oldukları, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, taraf markaları arasındaki benzerliğin tüketicinin bu bağlantıyı kurmasına neden olacak düzeyde oluşu nedeniyle somut uyuşmazlıkta iltibas ihtimalinin mevcut olduğu,
TANINMIŞLIK DÜZEYİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRMELER
Davacının işlem ve dava dosyasında “…” markalarının tanınırlığı hususunda tereddütsüz kanaat oluşturabilecek düzeyde deliller ibraz etmediği, sunulan delillerin yeterli olmadığı ancak, bir an için aksi yönde bir yorum yapılsa ve davacının “…” markasının tanınmış olduğu yönünde bir kanaate varılsa dahi bu tanınırlığında yalnızca 39. Sınıftaki “deniz taşımacılığı” hizmetleri bakımından var olacağı, bu durumun ise uyuşmazlık konusu … ve … sınıf mal ve hizmetler açısından davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı,
DAVACININ TİCARET UNVANINA DAYALI ÜSTÜN BİR HAKKININ MEVCUT OLUP OLMADIĞI;
Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkı sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine karşı itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, ticaret unvanına dayalı olarak bir markanın tesciline itiraz ediliyor ise, tescilli ticaret unvanına ait sicil kaydındaki faaliyet konuları ile tescil edilmek istenen markanın kapsayacağı mal veya hizmet listesinin karşılaştırılarak, başvurunun önceki sınaî hak kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir. Ayrıca yine tescilli ticaret unvanına dayalı kullanım ile itiraz edilen markayı oluşturan işaretin de ilgili tüketici nezdinde iltibasa yol açacak bir benzerlik taşımaları gerekmektedir. Bununla birlikte üstün hak sahipliğinin unvana dayalı edinildiği bir durumda önem teşkil eden bir diğer husus ticaret unvanının, markasal etki doğuracak düzeyde kullanılıyor oluşu, başka bir ifadeyle özünde farklı bir sınai hak çeşidi olan ticaret unvanının, öz niteliğinden sıyrılarak, ilgili tüketici nezdinde aynı zamanda markasal bir etki doğuracak şekilde kullanımıdır. Başka bir deyişle tek başına önceki tarihli bir ticaret unvanın varlığı, sonraki markaya karşı, önceye dayalı üstün bir hakkı kendiliğinden sağlamayacaktır. Zira tek başına ticaret unvanının varlığının sonraki bütün marka başvurularını önleyebileceği iddiası, çok tanınmış markalar için bile sağlanmayan korumanın ticaret unvanları için sağlanması anlamına gelecektir.
Zira mal ve hizmetin kökenini gösterme esasen markaların görevidir. Ancak bazı durumlarda ticaret unvanı kullanımının, başkaca bir çaba sarf edilmeksizin markasal bir etki doğurması da mümkündür. Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere, özellikle “hizmet” piyasasında, hizmet alacak olan tüketicilerin doğrudan hizmeti sunan firma ile ilişki içerisine girmeleri ve ayrıca tacirlerin ticaret unvanlarını işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı şekilde yazma yükümlüğünün var oluşu göz önüne alındığında, hizmet sunan tacirler açısından ticaret unvanının sunulan hizmetin kökenini gösterme işlevinin de var olabileceğini kabul etmek gereklidir.
Somut olayda davacı yanın ticaret unvanın kılavuz unsuru da “…” ibaresi olup anılan ibare aynı zamanda davacının markalarının kendisidir. Davacının ticaret unvanın kılavuz unsurunun, uyuşmazlık konusu … ve …. Sınıf mal ve hizmetlerde, markasal etki yaratacak şekilde aktif ve fiili kullandığını gösterir herhangi bir delil dosya içerisinde mevcut olmadığından davacının SMK m. 6/6 uyarınca ticaret unvanına dayalı daha geniş bir koruma elde edemeyeceği, dolayısıyla davacının SMK m . 6/3 uyarınca da uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde fiili bir kullanımını ortaya koyamadığı görüldüğünden bu çerçevede değerlendirilebilecek bir üstün hakkı da tespit edilemediği,
KÖTÜNİYET İDDİALARI;
Davacının, davalının marka tescil başvurusunda bulunurken kötü niyetli olduğuna yönelik iddiasını destekler nitelikte marka işlem dosyası ve dava dosyası kapsamında somut bir bilgiye ya da delile rastlanılmadığı, dolayısıyla davalının kötü niyetli olamadığı,
DAVACININ MARKA HAKKINA TECAVÜZ İDDİALARI
Markayı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir. Tescil edilmiş bir marka sahibi, marka üzerindeki bu münhasır hakkına dayanarak;
Kendisinin izni alınmadan, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılmasını,
Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını,
Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılmasını engelleyebileceği uygulama kabul edilmektedir.
… s. Kanunun 29/1 maddesinin a bendine göre: “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak”, b bendine göre: “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.” ve c bendi uyarınca: “Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak” eylemleri marka hakkına tecavüz sayılan fillerdendir.
Somut olayda davalının, davacının faaliyetleri kapsamında ülkemizde ve doğrudan ülkemiz tüketicine ulaşır nitelikte faaliyet gösterdiğini ortaya koyar herhangi bir delilin dosyada mevcut olmadığı, dolayısıyla davalı tarafça gerçekleştirilen bir kullanım ve bu kullanımın mahiyetini ortaya koyar deliller tespit edilemediğinden davacı tescilli markalarından doğan hakların ihlal edildiği yönünde bir kanaate varılamadığı,
Netice itibariyle,
Davacının… sayılı markaları açısından, davalı tarafça …. Sınıf hizmetler bakımından ileri sürülen kullanmama def’i uyarınca yapılan incelemede, anılan markaların …. Sınıf uyuşmazlık konusu hizmetlerde ciddi markasal kullanımlarının ispatlanamadığı,
Bahsi geçen markaların dava konusu marka ile başkaca benzer bir mal ya da hizmet sınıfını da kapsadığı da tespit edilemediğinden anılan markalar bakımından SMK m. 6/1 kapsamında karıştırılma ihtimalinin meydana gelmesinin mümkün olmadığı,
Dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan … ve …. Sınıf mallar bakımından davacının benzer mal veya hizmetleri içerir tek markasının … sayılı “…” markası olduğu,
Benzer görülen emtialar açısından taraf markaları karşılaştırıldıklarında, ortak unsur olan “…” ibaresinin, ilgili mal ve hizmetlerin tüketici grupları nezdinde, taraf markaları arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurulmasına neden olacak düzeyde bir benzerliğe yol açtığı, markaların sair unsurları itibariyle birbirlerinden yeterli düzeyde ayrışmadıkları, “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin bulunduğu, bütünsel olarak işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin başvurudaki tüm mal ve hizmetler itibariyle mevcut olacağı,
Başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğu yönündeki iddialar ispat edilemediği, davalının marka tescil başvurusunda bulunmasının salt bu nedenle kötü niyetli bir eylem olarak değerlendirilemeyeceği,
Davacının markalarının tanınırlığı hususunda ve SMK m. 6/5 koşullarının oluşma riskinin bulunmadığı,
Davacının SMK m. 6/3 ve 6/6 uyarınca, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde herhangi bir üstün hakkının bulunmadığı,
Dosya kapsamında davalı tarafın ülkemizde gerçekleştirdiği markasal kullanımlarına yönelik herhangi bir delilin bulunmadığı , dolayısıyla davalının hangi eylemi ile davacı markalarından doğan hakları ihlal ettiği hususunda bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı sonuç ve kanaatlerine varılmış ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın … Sayılı kararının tescile konu tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
Davacı vekilinin tecavüzün tespiti ve tecavüze konu eylemlerin durdurulmasına ilişkin talebinin reddine,
… sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 179,90.-TL harçtan peşin alınan 80,70.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 99,20.-TL maktu ilam harcının davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 7.976,90.-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili ile davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18.01.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 172,90.-TL
Bilirkişi Ücreti :7.550,00.-TL
P.P : 254,00.-TL
TOPLAM :7.976,90.-TL