Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/142 E. 2023/20 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/142 Esas – 2023/20
T.C.

2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/142
KARAR NO : 2023/20

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : …

DAVALI : 1- …
VEKİLİ : …

DAVALI : 2- ..
T.C Kimlik No:…
VEKİLİ : …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ve Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 14/04/2022
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin 1944 yılından bu yana yürüttüğü ticari faaliyetleri ile Türkiye’nin en önde gelen gıda şirketlerini bünyesinde barındıran bir şirketler grubu haline geldiğini, yurt içinde ve yurt dışında aralarında sektörlerinin en tanınmış ve önde gelen markalarının da bulunduğu yaklaşık 10.000 tescilli markanın sahibi olduğunu, davalı firmanın …başvuru sayısı ile …, … ve …. Sınıflara giren mal ve hizmetlerde tescil ettirmek istediği “… …” markasının tesciline SMK m. 6/1, m. 6/5 ve m. 6/9 hükümlerine ve “…” esas unsurlu markalarına dayalı olarak müvekkilinin yapmış olduğu itirazın, diğer davalı … tarafından m. 6/1 hükmü nedeniyle kısmen kabul edildiğini ve davalı şahsın marka başvurusundan … ve …. Sınıfa giren bir takım emtiaların çıkartıldığını, müvekkilinin diğer itiraz gerekçelerinin reddinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira taraf markalarının esas unsurunun birebir aynı “…” ibaresi olduğunu, dava konusu edilen markada geçen “…” kelimesinin “büyük” ve “toptan” anlamlarına gelmesi nedeniyle işarete markasal hüviyette ayırt edicilik katmadığını, davalı …’in müvekkilinin “…”lı markalarına dayalı olarak dava dışı üçüncü kişilerin “…”lı markalarına dosyaladığı itirazları kabul ettiğine dair somut uyuşmazlığa emsal olabilecek nitelikte kararlarının bulunduğunu, taraf markalarının tescili kapsamına giren/alınmak istenilen emtiaların hitap ettiği tüketici kitlesinin dikkat seviyesinin düşük olduğunu, ayrıca müvekkilinin “…”lı markalarla seri markalar yaratmış olduğunu, bu durumların taraf markalarının karıştırılma ihtimalini daha da arttırdığını, müvekkilinin “…” markasının tanınmış bir marka olduğunu, bu markaya müvekkili tarafından ayrılan reklam ve tanıtım bütçesinin büyük rakamlara ulaştığını, dava konusu edilen markanın tescili halinde bu markanın haksız bir yarar sağlayacağını, müvekkiline ait markaların ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve markanın itibarının zarar göreceğini, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, zira davalının müvekkilinin tanınmış markasından haberdar olmaması ihtimalinin bulunmadığını iddia ederek, … YİDK’nın 09.03.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; karşılaştırılan markaların kapsamına giren aynı/benzer emtiaların dava konusu edilen markanın kapsamından … tarafından çıkartılmış olduğunu, geriye kalan emtialar açısından taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ayrıca davacının SMK m. 6/5 hükmünde düzenlenmiş olan koşulların somut olayda gerçekleştiğini ve dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ispat edemediğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu YİDK kararında davalının markası ile davacının markaları arasında “…” ibaresinin ortak kullanımından hareketle düşük düzeyli bir benzerlik bulunduğunun tespit edildiğini, taraf markaları arasında düşük düzeyli işaret benzerliği bulunması halinde iltibas tehlikesi doğabilmesi için mal ve hizmet benzerliği açısından bu defa güçlü emtia benzerliği bulunması gerektiğini, halbuki somut olayda taraf markaları arasındaki benzer emtiaların, iltibas tehlikesinin önlenebilmesi açısından davacıya ait başvuru markası kapsamından … tarafından zaten çıkartılmış olduğunu, davacı taraf kötü niyetli olarak, davalının markasının kendi markaları ile iltibas yarattığını iddia ediyor ise de bu iddianın hukuki bir mesnedi olmadığını, ayrıca davacının markalarının tanınmışlığını veya SMK m. 6/5 hükmündeki şartların somut uyuşmazlıkta gerçekleşme ihtimalini ispata yönelik yeterli delil sunamadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, … YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
… sayılı işlem dosyasının tetkikinde; davalı şahsın 10.06.2020 tarihinde …, … ve …. Sınıflara giren bir kısım mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere dosyaladığı görselli marka başvurusunun, ilk önce, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından SMK m. 5/1(ç) hükmü kapsamında, dava dışı bir firma adına tescilli … sayılı markaya istinaden …. Sınıfa giren bir kısım hizmetler açısından re’sen ve kısmen reddedildikten sonra, geri kalan emtialar yönünden tescil edilmek üzere 29.06.2020 tarihli ve 351 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde ilanı üzerine, davacının SMK m. 6/1, m. 6/5 ve m. 6/9 hükümlerine ve … sayılı markalarına dayalı olarak itiraz ettiği, davalı şahsın bu itiraza cevap verirken davacının … sayılı markalarının kullanıldığının ispat edilmesini talep ettiği, davacının bu markalarının kullanımına ilişkin marka işlem dosyasına herhangi bir delil sunmadığı, davacının itirazını inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 23.03.2021 tarihli ve … sayılı kararı ile, davacının … sayılı markalarının kullanıldığı ispat edilemediğinden bu markalar yönünden davacının itirazını reddettiği, itiraza mesnet alınan … sayılı markalar ve dava dışı bir firmanın … sayılı markası yönünden ise, markalar benzer görüldüğünden, dava konusu edilen markanın 29 ve …. Sınıfa giren emtiaların tamamı ve …. Sınıf altında … Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri yönünden kısmen reddine karar verdiği, bunun üzerine davacının itirazını aynı gerekçelerle ve aynı markalara dayalı olarak tekrar ettiği, ancak bu itirazın da …’in Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun huzurda dava konusu edilen 09.03.2022 tarihli ve … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, anılan kararın muterize tebliğ edildiği ve yasal süresi içerisinde işbu davanın açıldığı belirlenmiştir.
DEĞERLENDİRME
İLTİBAS TEHLİKESİNİN/KARIŞTIRILMA İHTİMALİ;
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile … tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denilmektedir.
Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
• Markaların ayniyeti/benzerliği,
• Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
• Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali,
üzerinde durulacaktır. Buna göre;
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davalı şahsın tescil ettirmek istediği marka ile davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı tescilli markasları birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyecektir.
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi unsurları ihtiva eden karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Uyuşmazlık konusu olan markalar yan yana konularak görsel olarak karşılaştırıldığında; davacının markalarının bir kısmı kelime markası, bir kısmı da şekil, kelime ve renk unsurlarını birlikte ihtiva eden karma markalardır. Bu markaların hepsinde ortak olan unsur “…” ibaresidir; “…” ibaresinin davacının çatı markası olduğu, davacının “…” ibaresini tek başına ihtiva eden markaları mevcut olduğu gibi, bu ibareyi markasal hüviyette ayırt edici niteliği haiz olmayan tasviri/tanımlayıcı cins isimlerle birlikte veya anlamlı kelime öbekleri içerisinde asıl vurgunun yapıldığı kelime şeklinde ihtiva eden sırf kelime markaları da mevcuttur. Kelime markası olup renk unsurunu da ihtiva eden davacı markalarında da renk unsurlarının baskın/ön planda olduğunu söylemek mümkün değildir; dolayısıyla davacının “…” ibaresini tek başına veya tasviri/tanımlayıcı nitelikteki sözcüklerle bir arada veya sadece renkli bir zemin üzerinde ihtiva eden kelime markası niteliği baskın markalarında, bu ibarenin davacının çatı markası olmasına rağmen, esas unsurun tek başına “…” ibaresi olduğu, ancak; davacının bir kısım markasında, “…” ibaresi, markasal hüviyette ayırt ediciliği haiz olan “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, gibi kelime unsurlarıyla birlikte kullanılmıştır, bir kısım markada ise baskın renk ve şekil unsurlarını da ihtiva eden ambalaj şekilleri ön plandadır. Davacının bu özellikleri haiz markalarında yer alan ikincil kelime unsurlarının mevcudiyeti veya genel görünümlerin baskınlığı nedeniyle, “…” ibaresinin ilk planda ve tek başına öne çıktığını söylemenin mümkün olmadığı, sonuçta; davacının bir kısım kelime markalarında “…” ibaresi bazen tek unsur, bazen de markasal hüviyette ayırt edici tek unsur olduğundan, bu kelime markalarında esas unsurun “…” ibaresi olduğu, bunlar dışında kalan markalarında ise esas unsurun tek başına “…” ibaresi olmadığı,
Dava konusu edilen marka ise; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır; işarette yarım çember şeklinde bir güneş figürünün içerisine karakteristik ve yeşil renkli küçük harflerle “…” ibaresi yazılmış, bu kompozisyonun altına da yeşil renkli dörtgen bir zemin üzerine büyük beyaz renkli harflerle yazılmış “…” ibaresi konuşlandırılmıştır. İşarette geçen kelimelerden “…” ibaresi, Almanca’da “…” anlamına gelen ve Türkçe’ye de aynı anlamı haiz olarak “…” şeklinde geçmiş olan “grossmarket” kelimesinin kısaltılmış halidir ve satış/mağazacılık hizmetleri açısından markasal hüviyette somut ayırt edicilikten yoksun bir kelimedir. İşaretin karma marka hüviyeti gözetildiğinde de, işarette kullanılmış olan tasarım ile renkli tertip tarzının, işarete kattığı markasal hüviyetteki ayırt ediciliğin düşük olduğu, zira; böyle basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Bu yüzden de, her ne kadar; dava konusu edilen markanın genel görünümü itibariyle karma marka hüviyetinde algılandığı hususu göz ardı edilemiyor ise de, işarette “…” ibaresinin markanın tümüne hakim olan genel görünümü ve ayırıcılığını vurgulayan imajı içinde, markasal hüviyette ayırt edici niteliği en yüksek unsur olarak kullanılmış olduğu,
Somut uyuşmazlık, taraf markalarında kullanılmış olan “…” ibarelerinin ortaklığının, markaları birbirleriyle benzer kılmaya yetip yetmediği ve aynı şekilde okunan ve algılanan bu ibarenin bilinen/yerleşik anlamından dolayı bir markada tek başına esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Zira; Arapça kökenli “…” kelimesi Türkçe’de “belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü, ahali” yerleşik anlamını haizdir, dolayısıyla markasal hüviyette soyut ve somut ayırt ediciliğinin düşüklüğünden/zayıflığından bahsedilebilecektir. Böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Bazı durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Zira; tanımlayıcılığı veya bilgilendirme işlevi güçlü olan ibarelerin marka olarak kullanımla ayırt edicilik kazanmaları mümkündür. Öte yandan, herkesin çok sık kullanımına açık, vasıf bildirici ibarelerde bu dönüşüme izin verilmemiştir. “…” kelimesinin, böyle dönüşümü hak ettiğinin kabul edilebilmesi için, ülkedeki alıcı/tüketici çevresinin çok büyük bir kısmının bu işareti, davacının işletmesi ile bağlantı içinde algılaması gerekir. Bunun için aranacak ölçünün, hiçbir şekilde bir markanın tanınmış olup olmadığını tespit ederken belirlenen ölçüden daha hafif olmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü; herkesin kullanımına açık ve olumlu bir anlamı çağrıştıran/algılatan ve bu yönüyle markasal hüviyette herkes tarafından tercih edilebilecek bir cins ismin bir kişinin tekeline bırakılması, bir markanın tanınmış sayılmasının sonuçlarından daha önemlidir. Dosya kapsamına göre; “…” ibaresi itibariyle bu tür bir bağımsızlaşmanın sağlandığından bahsedilmesi olanaksızdır. Davacının dava dosyasına sunduğu ürün ve ambalaj görsellerinin, davacının, açıklamalarımızda bahsi geçen “işarete/kelimeye ilave bir koruma sağlayacak nitelikte bir değer kazandırmış olma” durumunun davacının “…”lı markaları açısından gerçekleşmiş olduğu ispat edebilir nitelikte/nicelikte/içerikte delil olarak değerlendirilemeyeceği, buna rağmen, davacının markalarında, “…” ibaresini işarette geçen kelime öbeğinin baş kısmında veya tek başına ihtiva eden, herhangi bir şekil unsuru da ihtiva etmeyen …, …, … …, … …, … …, … …., … …, … … …, …, … … gibi kelime markaları yönünden, bu markalarda “…” ibaresinin esas unsur olduğu düşünüldüğünde, dava konusu edilen “… …” esas unsurlu markanın bir derecede benzediği, Zira; ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte olup, tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Bu sebeplerle; davalının dava konusu edilen “… …” unsurlu, “…” ibaresini esas unsur olarak ihtiva eden markasının, davacının “…” ibaresini tek unsur veya baş tarafa yerleştirilmiş esas/ayırt ediciliği nispeten yüksek unsur olarak ihtiva eden kelime markalarına, düşük seviyede de olsa benzediği, bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duyusal/işitsel/fonetik açıdan bakıldığında da benzer bir sonuç vermektedir; karşılaştırılan markalarda geçen kelime öbeklerindeki ilk kelime unsurlarının aynı olması, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları esas unsurları itibariyle fonetik açıdan bir derece yakınlaştırmaktadır. İşaretlerin kavramsal açıdan karşılaştırılması neticesinde de, “…” ibaresinin yukarıda yer verilen yerleşik anlamı da gözetildiğinde, bu ibarenin ayırt ediciliği düşük kelimelerle tamlama şeklinde kullanılmış olasının, işaretlerin kavramsal açıdan tüketicinin zihninde farklı birer algı oluşturmadıkları,
Bütün bunlara göre; somut olayda; davacının … sayılı kelime markaları özelinde, karşılaştırılan işaretler arasında, görsel, fonetik ve kavramsal açılardan düşük seviyede de olsa bir benzerlik olduğu,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususudur. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle bu mal veya hizmetlerin;
• Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
• Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
• Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
• Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
• Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
• Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
• Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Buna göre;
Öncelikle; davalı taraf, … nezdinde dosyaladığı karşı görüşlerde ve huzurdaki davada, davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı markalarının kullanıldığının ispatlanmasını talep etmiştir. Zira; 6769 sayılı SMK, tescilli marka hakkı sahibine markasını ciddi olarak kullanma yükümlülüğü getirmiş, 556 sayılı KHK’nın yürürlükte olduğu dönem boyunca doktrine ve Yargıtay içtihatlarına yerleşmiş olan “marka sahibinin markasını Türkiye’de ve ciddi olarak kullanma yükümlülüğü”nü 9/1-2, 19/2, 25/7 ve 29/2 maddelerinde açıkça ve lafzen de ifade ederek, tartışmasız bir biçimde marka hukukumuza yerleştirmiş, şartları varsa; daha önceki bir tarihte tescil edilmiş olmakla beraber piyasada kullanılmayan markaların, salt tescilli olmaları nedeniyle yeni başvuruların tescil edilmesini engelleme ya da sonraki tescilleri hükümsüz kıldırma, bir diğer tabir ile “marka çöplüğü yaratma” imkanı ortadan kaldırılmıştır. Böylece kullanılmayan tescilli markaların yeni girişimcilere engel olmalarının önüne geçilmiştir. Yine bu sayede tescilli markaların piyasada daha etkin ve aktif olarak kullanılmaları teşvik edilmiştir.
Mevzuatta geçen “ciddi biçimde kullanım”ın ne olduğu mevzuatın lafzında açıklanmamış ise de, … tarafından yayımlanan 2017 tarihli “Kullanımın İspatı Kılavuzu”nda bu kavramla, “markadan işlevlerine uygun bir tarzda yarar elde edecek, yani üzerinde kullanıldığı malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayrılmasını sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya hitap eden, piyasayı etkileyen yerlerde kullanılması”nın kastedildiği, bu kavramla sembolik bir kullanımın ötesine geçen bir kullanım arandığı,
Ciddi kullanımın kanıtlanması için kesin bir ölçüt koymak mümkün olmamakla birlikte markanın rekabete uygun ve en azından potansiyel olarak marka sahibinin faaliyette bulunduğu pazar ilişkilerini etkileyecek ölçüde ve iç pazarda yer elde edebilecek seviyede kullanılması gerekir. Beklenen davranış, anılan markaların tescilli olduğu sınıflardaki kullanımını şüpheye yer bırakmayacak şekilde kurallara uygun, düzenli, aralıksız ya da kanundaki ifadesiyle “ciddi” kullanımını kanıtlamasıdır.
Markanın ciddi şekilde kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken, markanın ve marka sahibi işletmenin birtakım özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin telaffuzu, akılda kalıcılığı, dikkat çekiciliği, mal ya da hizmeti karakterize edici yanları zayıf olan bir marka için kullanımın oldukça yoğun olması gerekebilir. Bunun yanında marka sahibinin faaliyet alanının genişliği veya darlığı, ürettiği mal veya hizmetlere duyulan gereksinimin derecesi, işletmenin hacmi ve benzeri durumlar kullanımın biçim ve şartlarına etki edebilir.
“Kullanma” kavramından ne anlaşılması gerektiği kısmen SMK’nın 9. maddesinde belirtilmektedir. Buna göre, tescilli markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması, markanın sadece ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması, markanın marka sahibinin izniyle kullanılması kullanma olarak kabul edilir. Markanın medya ilanlarında yer alması, markayla ihalelere girilmesi, promosyonların yapılması, faturalarda markaların işletme adından farklı ve işletme adında yer alan marka unsuru öne çıkacak şekilde markasal kullanılması gibi markanın ayırt edicilik fonksiyonuna uygun kullanma halleri de SMK m. 9 hükmü anlamında kullanım olarak değerlendirilmektedir.
Kullanımın ispatına ilişkin 2017 yılına ait Kılavuzda da kullanımın, faturalar; katalog, fiyat listesi ve ürün kodları; ürün, ambalaj ve tabela örnekleri; reklam, tanıtım, promosyon, pazar araştırması, kamuoyu araştırması; reklam görselleri ve videoları, bunlara ilişkin faturalar; tanıtım ve promosyon ürünleri görselleri veya videoları ve bunlara ilişkin faturalar; fuar katılımına ilişkin deliller; pazar araştırması, kamuoyu araştırması; ticari faaliyete ilişkin bilgiler ile bilgi ve belgeleriyle ispat edilebileceği ifade edilmiştir. Yine aynı Kılavuzda, faturaların güçlü deliller olmalarının yanı sıra reklam, tanıtım ve promosyon çalışmaları ve bu çalışmalara ilişkin harcamaların kullanım ispatı sunulan markaya yapılan yatırımın önemli bir göstergesi olduğu ifade edilmektedir. Bu kapsamda her marka için tescilli olduğu mal ve hizmetin türü ve miktarı, temel işleve uygun kullanılıp kullanılmadığı, hitap ettiği müşteri çevresi, marka sahibinin tutumu ile benzer işletmelerin tutumu kendi şartları dâhilinde ciddi kullanımın oluşup oluşmadığı yönünden incelenmelidir.
Markanın en temel kullanımı, tescilli olduğu mal ve/veya hizmetlerde, tescil belgesinde yazılı olduğu, resmedildiği, gösterildiği gibi kullanılmasıdır. Markanın faturalarda, internette, kataloglarda, gazete ilan ve reklamlarında kullanılması da kullanma olarak kabul edilir. Markanın tescilli olduğu mal veya hizmetle ilgili olmak kaydıyla markanın reklam ve tanıtımının yapılması, markayı taşıyan mal ya da hizmetin bir dergi, gazete ya da televizyonda yayınlanması da markanın kullanımı olarak kabul edilir.
Markanın kullanılması yükümlülüğü tescil kapsamındaki her bir sınıf ve alt sınıf mal ve hizmet için söz konusudur. Markanın birtakım mal veya hizmet bakımından kullanılması, sadece kullanımın gerçekleştiği mal veya hizmet için markayı ayakta tutar. Kullanılmayan mal ve/veya hizmet yönünden markanın iptal koşulları oluşur ve/veya markanın koruma kapsamı/korunduğu emtialar azalır. Yani; markanın benzer mal/hizmetlerde de iptal edilememesi ve/veya benzer markalara karşı korunabilmesi için bu ürünler bakımından da kullanımın ayrıca ispatı gerekir. Bu nedenle, marka tescil belgesinde yazılı mal ve hizmetlerle aynı alt grupta olsa bile, hangilerinin kullanıldığı, hangilerinin ise kullanılmadığı tek tek belirlenmelidir.
Ayrıca, davacının YİDK kararı iptali talepli davasında kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m. 19/2 hükmüne göre, davacının itirazlarına mesnet aldığı markaların davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinden en az 5 yıl süreyle tescilli olmaları gerekir. Hükümsüzlük talepli davada da kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m. 25/7 hükmüne göre, davacının hükümsüzlük davasına mesnet aldığı markalarının davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinde en az 5 yıl süreyle tescilli olması halinde, dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl içinde bu markaların kullanıldığının ispat edilmesi gerekir. Davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markalarının, tescil tarihlerine bakıldığında, davacının kullanmama def’ine muhatap … sayılı markalarının tescil tarihlerinin, dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 10.06.2020 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 10.06.2015 tarihinden önce olduğu tespit edildiğinden, davalının kullanım ispatı talebinin davacının … sayılı markaları yönünden süre açısından dinlenebilir olduğu,
Bütün bunlara göre;
Somut olayda, incelenmesi gereken hususlar, davacının … sayılı ve …, … …, … …, … ve … görselli markalarının;
• Davacı tarafından,
• Tescilli oldukları emtialarda,
• Türkiye sınırları içerisinde,
• Ciddi bir şekilde,
• Markasal hüviyette,
• 10.06.2015 -10.06.2020 tarihleri aralığında ve
• Tescillerine uygun olarak kullandığının ispat edilip edilemediği, noktalarında toplanmaktadır. Davacının marka işlem dosyasına markalarının kullanımına dair bir delil sunmadığı anlaşıldığından, davacının bu markalarının YİDK kararının iptali talepli dava kapsamında SMK m. 6/1 hükmüne esas alınamayacağı, hükümsüzlük talepli dava yönünden de; davacının dava dosyasına sunmuş olduğu ürün görselleri, davacının tescilli oldukları haliyle, ciddi bir şekilde kullandığına ilişkin yeterli nicelikte ve içerikte delil olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla, hükümsüzlük talepli dava açısından da, davacının bu markalarının SMK m. 6/1 hükmü kapsamındaki korumadan yararlanamayacağı,
Bu hususlar gözetilerek, davacının markalarının korunduğu ve davalının markasının kapsamında kalmış olan emtiaların karşılaştırıldığında, davacının, davalının kullanmama def’ine muhatap olmayan … sayılı markaları, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan …. Sınıftaki hizmetler ile aynı/benzer/ilintili hizmetler için tescillidir; bu markaların kapsamına giren hizmetler, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan hizmetlerin açıklaması/tasviri niteliğindedir. Dolayısıyla, davacının bu markaları özelinde, somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, Davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı diğer markaları ise, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan …. Sınıfa giren hizmetler için değil, …, …. Sınıflara giren bir takım emtialar için tescillidir; davacının bu markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalan, bu emtiaların mağazacılığı/satışı hizmetleri haricindeki hizmetlerin benzer/türdeş/ilintili olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira; bu mal ve hizmetler birbirlerinden çok farklı alıcı çevrelerine hitap ederler, benzer ihtiyaçları gidermezler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri çok farklıdır, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olduğundan bahsedilemez, birbirleri yerine ikame imkânları da yoktur, benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal ve hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmasının da ihtimal dahilinde olmadığı,
Ancak; dava konusu edilen markanın kapsamında, davacının markalarının da tescilli olduğu …, …. Sınıflara giren tüm emtiaların satışı/mağazacılık hizmetlerinin de kaldığı, bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtialar olduğu, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği,
Sonuçta, davacının sadece huzurdaki davasına mesnet aldığı … sayılı markaları özelinde, davalının dava konusu edilen markasının kapsamında kalmış olan tüm hizmetler ve davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı diğer markaları yönünden de, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan, …, … Sınıflara giren emtiaların toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği,
Taraf markalarının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimsedir. Söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacaktır. Aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirir. Yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin, söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Ya da örneğin, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satılan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacaktır. Buna göre;
Davalının markasının kapsamında kalmış olan …. Sınıfa giren hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesi incelendiğinde; …. Sınıfa giren ve toptan/perakende satış/mağazacılık hizmetleri haricinde kalan hizmetlerin, alıcının gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan hizmetler olmadığı, alıcılar tarafından daha ziyade profesyonel meslekleri/iştigal alanları ile alakalı olarak satın alındığı fiili gerçeği de gözetildiğinde, tüketicilerin/alıcıların bu emtiaları satın aldığı anda seçicilik/bilinç/dikkat/algı/özen seviyelerinin yüksek olduğu değerlendirilmiştir. Bu alıcılar, söz konusu hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirmekte, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz ürün alma riskini azaltmaya çalışmakta, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını vermektedir. …. Sınıf altındaki toptan/perakende satış/mağazacılık hizmetleri açısından ise böyle bir genelleme yapılması mümkün görülmemektedir; zira dava konusu edilen marka kapsamında kalan bu hizmetlere konu emtia yelpazesi çok geniştir. Bütün bunlara göre;
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen nispi ret nedeni, markaların ortalama tüketicileri nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil bir karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususuna dayalıdır. Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması” olarak tanımlanabilir. Öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın algılamayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır. Öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici/müşteri kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edilmektedir.
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır:
• Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler,
• Çağrıştırma,
• Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat,
• Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
• Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; davacının … sayılı kelime markaları özelinde, karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal/kavramsal açılardan düşük seviyede de olsa bir benzerlik olduğu, davacının diğer markaları açısından böyle bir benzerlik bulunmadığı tespit edilmiştir. Somut uyuşmazlık benzer bulunan markalar açısından ele alındığında; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği de gözetildiğinde, davacının “…”lı bu kelime markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulması ve karıştırması ihtimalinin doğduğu, ayrıca; davacının dava konusu edilen markaya benzer bulunan bu markalarından … sayılı markanın kapsamına giren, satış/mağazacılık hariç …. Sınıftaki hizmetler ile dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan …. Sınıftaki satış/mağazacılık hariç hizmetlerin aynı/benzer/türdeş olduğu, davalının markasının kapsamında kalmış olan, …, …. Sınıflara giren emtiaların …. Sınıf altında satışı hizmetleri ile davacının yukarıda bahsi geçen ve davalının markasına benzer bulunan, ayrıca da kullanmama def’ine muhatap olmayan … sayılı markaların kapsamına giren …, … Sınıflardaki emtiaların da benzer/ türdeş/ilintili olduğu tespit edildiğinden, …. Sınıfa giren bu hizmetlerde “…” ibaresinin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların/tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının … sayılı bu markalarının kapsamına giren bu emtialar açısından davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği ve bunun da iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olduğu,
Ancak; davacı taraf, SMK m. 6/1 hükmünde düzenlenmiş şartların her ikisine de uyan … sayılı markasına … nezdinde ileri sürdüğü itirazlarında dayanmamış olduğundan, yukarıda …. Sınıfa giren ve satış hizmetleri dışında kalan hizmetler yönünden yapılmış olan tespit ve değerlendirmeler, sadece hükümsüzlük talepli dava yönünden söylenebilecektir. Davacının … Sınıflara giren emtialarda tescilli olan ve SMK m. 6/1 hükmünde düzenlenmiş şartların her ikisine de uyan … sayılı markası da, … nezdinde ileri sürülen itirazlara mesnet alınmamış olduğundan, …. Sınıflara giren emtiaların …. Sınıf altında satışı/mağazacılık hizmetleri yönünden yapılmış olan tespit ve değerlendirmeler de, yine, sadece hükümsüzlük talepli dava yönünden söylenebilecektir.
Davacının hem davasına, hem itirazlarına mesnet aldığı … sayılı markaları ise, …. Sınıfa giren emtiaların tamamı yönünden tescilli olduğundan, davacının hem YİDK kararının iptali hem de hükümsüzlük talepli dava açısından, bu iki marka yönünden, …. Sınıfa giren emtiaların …. Sınıf altında satışı/mağazacılık hizmetleri özelinde SMK m. 6/1 hükmü kapsamında değerlendirme yapılabileceği değerlendirilmiştir.
Bütün bu nedenlerle; davalının hem marka işlem dosyasına hem de dava dosyasına sunmuş olduğu kullanmama def’i de gözetildiğinde,
• YİDK kararının iptali talepli dava açısından;
Davacının … sayılı markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan, …. Sınıfa giren “müşterilerin malları elverişli şekilde görmesi ve satın alması için kahve, kakao, kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamülleri, tatlılar: Ekmek, simit, pohoça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar: Puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arısütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar dometes sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar.Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. pekmez ” malları bakımından, iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin kısmen bulunduğu,
• Hükümsüzlük talepli dava açısından;
Davacının … sayılı markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan, …. Sınıftaki satış haricindeki tüm hizmetler ve …, … Sınıflara giren tüm emtiaların satışı hizmetleri yönünden, iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin kısmen bulunduğu,
davacının diğer markaları ve dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan diğer emtiaların satışı hizmetleri açısından ise bulunmadığı,
DAVACININ İTİRAZINA/DAVASINA MESNET ALDIĞI MARKALARININ TANINMIŞLIĞI İDDİASININ DAVALININ …SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ:
6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal ve hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir……..” denilmektedir. Buna göre;
Doktrinde ve içtihatlarda tanınmışlığın tespitinde dikkate alınacak kriterler açıkça gösterilmekte ve bu kararda, isabetli bir şekilde, toplumda tanınmışlığın tespitinde 1999 tarihli “WIPO Ortak Tavsiye Kararları” adı altındaki ölçütlerden yararlanılması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu ölçütler;
• … arasında ve ilgili sektörde söz konusu markanın bilinme ya da tanınma derecesi,
• Söz konusu markanın kullanımının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi,
• Söz konusu markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi,
• Söz konusu markanın tanınması ya da kullanımını etkileyen başka tescillerin ve/veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesi,
• Söz konusu markanın haklarının etkili korunmasının kayıtları ve özellikle taraf ülkelerin idari ya da yargı açısından yetkili kuruluşlarının markayı tanınmış marka olarak tanımalarının derecesi,
• Marka ile özdeşleşen ekonomik değeridir.
Ayrıca, 6769 sayılı SMK’nın 6/5. Maddesi kapsamında bir korumadan yararlanılabilmesi için;
• Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
• Haksız yarar sağlama,
• Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
• Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme, gibi şartlar aranmaktadır. Dolayısıyla, bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda burada belirtilen şartların oluşması gerekmektedir. Bu şartların fiili olarak gerçekleşmesi zorunlu olmayıp, gerçekleşebilecek olması durumu yeterlidir. Tanınmış markanın sahibi, markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller sunmalı veya en azından mantıklı bir sav ileri sürmelidir. Bütün bunlardan sonra;
Somut olayda; “…”lı markaların davacı tarafından yoğun, istikrarlı ve ciddi biçimde kullanıldığına ve bu markalara ciddi yatırımlar yapıldığına, markaların uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına dair dava/marka işlem dosyasına yeterli nitelikte/nicelikte/içerikte delil sunulmadığından, bu markaların “tanınmış” olduğunun söylenmesi de mümkün görülmemektedir. Ayrıca da; davacı bu yöndeki “tanınmışlık” iddialarını ispat edebilse bile, somut olayda SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması veya oluşma ihtimalinin bulunması gerekir. Davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimali olduğuna dair de dava/marka işlem dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir etkisinin/engelinin olamayacağı,
DAVACININ KÖTÜ NİYETE İLİŞKİN İDDİASININ DAVALININ … SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMÜNE ENGELİ/ETKİSİ :
6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesinde; “Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir” denilmektedir.
Hukukumuzda “kötü niyet” tanımlanmamıştır. Buna karşın kavramı izah için özellikle de sübjektif olgunun tespiti için iyi niyete başvurulmaktadır. İyi niyete sadece bir hüküm olarak değil, özel hukuka yön veren bir ilke anlamında Medeni Kanun m. 3’te yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca, Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz. İyi niyet ve kötü niyet bir madalyonun iki yüzü gibi olduğundan kötü niyetin tanımını yapabilmek için öncelikle iyi niyetin ortaya konması yararlı olacaktır. İyi niyet, bir hakkın geçerli surette kazanılmasını önleyen herhangi bir hususun hakkı kazanacak olan kimse tarafından bilinmemesi demektir. O halde kötü niyeti, bir bakıma “iyi niyetli olmama hali”, yani “bir hakkın geçerli surette kazanılmasını önleyen hususu bilmesine rağmen hareket etmek veya susmak suretiyle başkalarına zarar vermek” şeklinde tanımlamak mümkündür.
Somut olayımıza dönüldüğünde; davalının “… …” işaretini kendisine marka olarak seçerken “spekülasyon, yedekleme, şantaj vs.” gibi amaçlarla veya davacı ile haksız rekabet yapma saikiyle hareket etmiş olduğuna dair davacı tarafından herhangi bir delil sunulmamış olduğundan, sırf markaların benziyor olmasının kötü niyetin tespiti için yeterli olmadığı değerlendirildiğinden, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığının ispat olunamadığı,
Netice itibariyle,
• YİDK kararının iptali talepli davada, SMK m. 6/1 hükmü yönünden;
1)Davacının … sayılı kelime markaları özelinde, karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal/kavramsal açılardan düşük seviyede de olsa bir benzerlik olduğu,
2)Davalının markasının kapsamında kalmış olan hizmetlerden, … Sınıfa giren “müşterilerin malları elverişli şekilde görmesi ve satın alması için kahve, kakao, kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamülleri, tatlılar: Ekmek, simit, pohoça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar: Puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arısütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar dometes sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar.Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. pekmez” emtiaların satışı hizmetleri yönünden, emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu,
3)Davacının … sayılı markaları özelinde, davalının markasının kapsamında kalmış olan hizmetlerden …. Sınıfa giren “müşterilerin malları elverişli şekilde görmesi ve satın alması için kahve, kakao, kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamülleri, tatlılar: Ekmek, simit, pohoça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar: Puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arısütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar dometes sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar.Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. pekmez” emtiaların satışı hizmetleri yönünden, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin (kısmen) bulunduğu,
4) Dava konusu edilen 09.03.2022 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının, …. Sınıfa giren emtiaların satışı yönünden “müşterilerin malları elverişli şekilde görmesi ve satın alması için kahve, kakao, kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamülleri, tatlılar: Ekmek, simit, pohoça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar: Puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arısütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar dometes sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar.Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. pekmez ” malları bakımından iptali koşullarının oluştuğu,
• Hükümsüzlük talepli davada, SMK m. 6/1 hükmü yönünden;
1) Davacının … sayılı kelime markaları özelinde, karşılaştırılan işaretler arasında, görsel, fonetik ve kavramsal açılardan düşük seviyede de olsa bir benzerlik olduğu,
2) Davalının markasının kapsamında kalmış olan, …. Sınıfa giren satış hariç tüm hizmetler ile, …, …. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetleri yönünden, emtia benzerliği/türdeşilği şartının gerçekleşmiş olduğu,
3) Davacının … sayılı markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan, …. Sınıftaki satış haricindeki tüm hizmetler ve …, …. Sınıflara giren emtiaların satışı hizmetleri yönünden, iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin kısmen bulunduğu,
4) Davacının hükümsüzlük isteminin, …. Sınıfta bulunan …. …. Sınıfa giren emtiaların satışı yönünden; reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazar yeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlendirilmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirmesi hizmetleri, müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için …. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri olan Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler, pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: ekmek, simit, pohoça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. bal, arısütü, propolis, yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar dometes sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. çaylar, buzlu çayla. şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez, işlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar, ormancılık ürünleri, canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan) evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu, biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar, maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar, enerji içecekleri, (alkolsüz); protein ile zenginleştirilmiş sporcu içecekleri. alkollü içecekler (biralar hariç): şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller” mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katolog vb. Yöntemler ile sağlanabilir.) hizmetleri bakımından hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu,
• Davacının “tanınmışlık” iddialarının dava konusu edilen markanın tesciline/hükmüne bir etkisinin/engelinin olmayacağı;
• Davacının “kötü niyet” iddialarının ispat olunamadığı sonuç ve kanaatlerine varılmış davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kısmen kabulüne,
… YİDK’nın … sayılı kararının …. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri yönünden “müşterilerin malları elverişli şekilde görmesi ve satın alması için kahve, kakao, kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamülleri, tatlılar: Ekmek, simit, pohoça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar: Puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arısütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar dometes sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar.Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. pekmez ” malları bakımından iptaline,
Davaya konu markanın …. Sınıfta bulunan …. …. Sınıfa giren emtiaların satışı yönünden; reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazar yeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlendirilmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirmesi hizmetleri, müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için …. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri olan Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler, pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: ekmek, simit, pohoça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. bal, arısütü, propolis, yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar dometes sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. çaylar, buzlu çayla. şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez, işlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar, ormancılık ürünleri, canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan) evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu, biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar, maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar, enerji içecekleri, (alkolsüz); protein ile zenginleştirilmiş sporcu içecekleri. alkollü içecekler (biralar hariç): şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller” mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katolog vb. Yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 179,90.-TL harçtan peşin alınan 80,70.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 99,20.-TL maktu ilam harcının davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,      
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 3.336,70.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,   
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı şirket vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13.01.2023

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 92,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 3.100,00.-TL
P.P : 144,50.-TL
TOPLAM : 3.336,70.-TL