Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/124 E. 2022/427 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/124 Esas – 2022/427
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2022/124
Karar No : 2022/427

Hakim …
Katip ..

Davacı : ….
Vekili : Av. ..
Davalılar : ..
Vekili : Av. …

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 04/04/2022
Karar Tarihi : 29/12/2022
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 29/12/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili … Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı dilekçelerinde özetle; müvekkilinin… başvuru numarası ve “… …” ibaresi ile gerçekleştirdiği marka başvurusunun,… ibareli davalı markalarına dayalı itirazlar sonucunda Sınıf Kodu: 39 Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” bakımından reddolunduğunu, verilen … kararının hatalı olduğunu, 2012 yılında… bünyesinde kurulan müvekkil …..i ihalesini kazandığını, ilk olarak 29.11.2005 tarihinde ….. unvanıyla kurulan ve ilk olarak … olarak isim değiştiren müvekkilinin, ilerleyen yıllarda tadil, pay devirleri ve sermaye artırımları ile birlikte 13.10.2020 tarihinde … … …olarak limitedden anonime tür değişikliği yoluna gitmiş olup ticari faaliyetlerine aralıksız devam etmiş ve davaya konu “…” esas ibareli markasını da sürekli kullanmış olduğunu, taraf markalarının benzer olmadıklarını, faaliyet alanlarının dahi benzer olmadığını, davalının taşımacılık faaliyetleri bulunmakta iken, müvekkilinin havaalanları projeleri yaptığını, müvekkili markası ile davalı markalarının bütün olarak benzer olmadığını, taraf markalarının farklı renk ve desenlere sahip oldukları, yazı fontları, yazı renklerinin de tamamen farklı olduğunu, davalı yana ait …. numaralı markalarında ise turuncu zeminde mavi renk yazı ile yine “o” harfinin dünya görseli ile tamamen farklı yazı fontları kullanıldığını, müvekkilinin başvuru konusu markası “….” olarak bir bütünden oluşmakta iken müvekkili markasında yer alan unsurların benzer olduğu yönünde tespitten hareketle karar verilmesinin hatalı olduğunu, davaya konu olayda taraf markalarının görselleri de tamamen birbirinden farklı olup “…” ibaresinin davalı şahıs tekeline bırakılmasının isabetli olmayacağını, müvekkilinin davaya konu marka başvurusu üzerinde eskiye dayalı kullanımı nedeniyle SMK m. 6/3 kapsamında öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu, davalı yan markalarının son 5 yıllık sürede kullanılmadıklarını ifade ederek,… sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevaplarında özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahıs vekili cevaplarında özetle; Kurum tarafından verilen kararın hukuka uygun olduğunu, müvekkilinin 2005 yılından beri …. adı ve … esas unsurlu markaları ile taşımacılık hizmetlerinde (evden eve nakliyat, fabrika taşımacılığı, fuar taşımacılığı, eşya depolama, banka taşımacılığı ve proje taşımacılığı hizmetlerinde) kurumsallaşarak faaliyet gösterdiğini, davacının kullanmama def’inin süresinde yapılmadığını, davacının işlem dosyasında bir itirazi olmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davacı markasının esas unsurunun “…” kelimesi olduğunu, markada bulunan …. ibareleri ayırt edicilik vasfı düşük işaretler olup, markanın tali unsurunu oluşturduklarını, müvekkili markalarının esas unsurunun da “…” ibaresi olduğunu, markaların kapsamlarının birebir aynı olduğunu, davacı yanın gerçek hak sahipliğinin bulunmadığını, müvekkilinin 2005 yılından beri markalarını kesintisiz olarak kullandığını, davacı ilk olarak 07.12.2005 tarihinde ….. adı ile faaliyete başladığını iddia etse de 07.05.2005 tarih ve 6447 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarında davacının faaliyetinin ‘inşaat malzemeleri ve nalburiye’ ile ilgili hizmetler olduğunu, davacı şirketin kuruluş tarihi müvekkilin işe başlangıç tarihinden sonra olduğunu, müvekkilin taşımacılık hizmetlerinde “…” esas unsurlu markalarını Türkiye’de davacıdan önce kullanmaya başladığı ve bugüne kadar da kesintisiz kullandığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davacının 6769 sayılı kanunun 6/3 ve 6/6 kapsamındaki itirazlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının… sayılı “… ….” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu… sayılı “…..” ibareli marka için davacı tarafından 01/12/2020 tarihinde 35,37,39.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun ilanına karar verildiği, ilana karşı davalı şahıs tarafından…. sayılı ve “.. … nakliyat ltd. şti. Şekil, … evden eve nakliyat,… … nakliyat” ibareli bir takım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın kabulüne karar verildiği ve başvuru kapsamından 39. Sınıf hizmetlerin çıkarıldığı, bu karara karşı davacının itirazda bulunduğu, … sayılı kararı ile itirazının reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Taraf markaları davaya konu 39. Sınıf hizmetleri birebir kapsamakta olup, markaların birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde olan, benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer tüketici gruplarına hitap eden, birbirleri yerine tercih edilebilir mahiyette, satış ve sunum biçimleri benzer hizmetleri kapsadıkları; her ne kadar davacı tarafça, tarafların fiili anlamda farklı alanlarda faaliyet gösterdikleri ileri sürülmekte ise de, bu husus SMK m. 6/1 kapsamında sicil kayıtlarına konu marka örnekleri ve mal/hizmet listeleri bakımından yapılması gereken iltibas incelemesi açısından esasa etki eder bir kriter olarak görülebilir olmadığı; karıştırılma ihtimalinin öncelikli şartı olan emtia benzerliği kriterinin somut uyuşmazlıkta redde konu 39. Sınıf hizmetlerin tamamı bakımından meydana geldiği anlaşılmıştır.
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketicilerin dikkate alınması gerektiği; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta başvuru kapsamında yer alan 39.sınıf hizmetlerin nihai yararlanıcıları çoğu kez yetişkinler olan tüketicilerin bu hizmetlerin çoğundan yararlanma öncesinde detaylı bir ön araştırma yaparak, çok sayıda içsel ve dışsal bilgi kaynaklarından bilgi toplayarak alacağı riski bertaraf etme gayreti içerisinde olduğu, kendisi için en doğru ve en uygun firmayı bulmaya çalıştığı, satış fiyatlarının görece yüksek olduğu ve günlük hayatlarında sıkça olmasa da aralıklı olarak yararlandıkları hizmetler olup genel anlamda ilgili tüketici grubunun bu hizmetlerden anlık kararlarla değil daha bilinçli, dikkatli, özenli ve seçici kararlarla yararlanmakta oldukları; dolayısıyla satın alım tercihi öncesinde düzeyi yüksek, dikkatli ve özenli kimselerin bu hizmetlerin ilgili tüketicileri olarak kabulünün mümkün olabileceği; örneğin tüketicinin, bir kurye ya da taşıma hizmetinden yararlanmak istediğinde, kendisine veya başkasına ait bir malı teslim edecek olması, bu malın zamanında/belli bir zaman dilimi içerisinde istenilen yere hızlıca, güvenilir bir şekilde ve teslim edilen mala zarar gelmeksizin tesliminin sağlanmasını talep etmesi, alacağı bu hizmet karşılığında belli bir miktar para ödeyecek olması gibi kriterler gözetildiğinde, rastgele bir şekilde herhangi bir taşımacılık/kurye hizmeti sağlayan firmadan bu hizmeti satın alması beklenebilir bir durum değildir. Dolayısıyla bu noktada tüketicinin anlık kararlar ile bu hizmetlerden yararlanma alışkanlığı bulunmamaktadır. Bu minvalde ilgili tüketici kitlesinin büyük bir kısmının sıradan değil daha dikkatli, bilgili, bilinçli kimselerden oluşacakları kabul edilebilir. Bununla birlikte tüketici grubunun dikkat ve özen seviyesinin yükselmesi, ilgili tüketicilerin hiçbir hal ve koşulda yanılgı yaşamayacakları yönünde bir yorumun yapılmasına neden olmayacaktır. Zira bu düzeydeki tüketicinin marka kimliği hafızası da daha geniş olacak ve önceden bildiği marka ile sonraki marka arasında ilişki kurma eğilimi de kimi durumlarda daha yüksek olabilecektir.
…. sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Dava konusu marka şekil, renk ve sözcük unsurlarının kombinasyonu ile oluşturulmuş bir karma marka olduğu, markanın hakim unsurunun, genel görünümün merkezinde konumlandırıldığı ve marka içerisindeki sair sözcük unsurlarına nazaran belirgin bir büyüklükte yazılmış “…” kelimesi olduğu, bu kelimenin günlük dilde kullanımı bulunan ve tüketiciler tarafından anlamı bilinen bir sözcük olduğu, markadaki “…” kelimelerinin tali konumda, markanın en alt kısmında, görece küçük harf karakterleri ile kullanıldığı, “airports” sözcüğünün “havaalanları” anlamına gelen, ülkemiz tüketicilerinin de aşina olduğu ingilizce sözcüklerden biri olduğu, “çukurova” ibaresinin ise…. ilinin merkez ilçelerinden biri olduğu gibi aynı zamanda bilinen bir coğrafi, ekonomik ve kültürel yapıya sahip bölge adı olduğu, dolayısıyla bu iki ibarenin de, marka içerisindeki kullanım biçimleri de gözetildiğinde bütünsel ayırt ediciliğe katkısının tali nitelikte olduğu, markadaki şekil unsurunun ise yine akılda kalıcı bir niteliği olmadığı, daha ziyade sözcük unsurlarını görsel algı ile besleyen, dekoratif/süsleme amaçlı bir logo olduğu, tüm bu unsurlar bir bütün olarak gözetildiğinde ve tüketicinin dava konusu markayı algılama süresi düşünüldüğünde, “…” ibaresinin dava konusu markadaki esas unsur olduğu;
Davalı yanın redde gerekçe markaları da dava konusu markada olduğu gibi sözcük, şekil ve renk unsurlarının kombinasyonlarından oluştuğu, her üç markada da ortak ve hakim unsurun “…” sözcüğü olduğu, bu sözcüğün yazımında “o” harfinin her üç markada da “dünya” figürü şeklinde temsil edildiği, markalarda…. “nakliyat, evden eve nakliyat, nakliyat ltd. Şti” gibi ibarelerin kullanıldığı, bunun yanı sıra ayrıca “…şeklinde ön sesler içerdikleri, esasen markasal ayırt ediciliği son derece zayıf, ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan “hakiki, gerçek, ünlü, has, çok, yeni” gibi birbirine benzer anlamlar/amaçlarla kullanılan bu tür sıfatların markanın bütününe ciddi katkı sağlamaya elverişli olmayan, kullanım biçimleri doğrultusunda kendinden sonraki kelimeyi vurgular mahiyette sözcükler oldukları, bu tür kelimelerin ayırt edici vasfı bulunan bir ibarenin ön kısmına getirilmesi ile oluşturulan sonraki markalar açısından, tüketicinin sonraki markayı, önceki markanın bir taklidi gibi algılaması muhtemel olacağı gibi yine tüketicinin önceki ve sonraki markanın aralarında daha evvele dayanan bir ortaklık ya da benzeri ilişki varken, daha sonra ortaklığın sonlandırılarak ayrı ayrı iki firma kurulduğu yönünde bir algının oluşma ihtimali de olacağı ve bu algıda sonraki markanın, önceki marka ile ilişkilendirileceği, sonraki markanın önceki markayı doğrudan çağrıştıracağı yönünde bir algı da ortaya çıkabileceği; bu halde davalı yanın markalarının da aslen tek esas unsuru “…” kelimesi olduğu anlaşılmıştır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
“Önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir.”
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve önceki markanın ayırt edici gücünün ne denli kuvvetli olduğudur.
Taraf markalarında hakim ve ortak unsur “…” sözcüğü olup “…” kelimesinin uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından kavramsal ilişki içerisinde olan ya da teamülen yaygın kullanılan bir kelime olmadığı, bu ibarenin Türkçede kullanılan bir sözcük olmasının, anılan ibarenin ayırt ediciliğini ortadan kaldırmayacağı, dolayısıyla 39. Sınıf hizmetler bakımından “…” sözcüğünün ayırt ediciliği bulunan ve kolaylıkla akılda kalıcı bir kelime olduğunun kabulü gerekeceği, bu tür Türkçe ve somut anlamlara haiz kelimelerin kullanılması suretiyle yaratılan markaların, bütünsel anlamda tüketicide bıraktıkları algı belirgin bir biçimde farklılaşmadıkları sürece, sonraki marka ile önceki marka arasında aynı ya da benzer emtialarda karıştırılma ihtimali şüphesiz doğacaktır. Bu bağlamda bu tür işaretler açısından “önce gelen alır ve korur” yorumunun yapılması doğru olacaktır.
Dolayısıyla 39. Sınıf hizmetlerde daha evvel “…,….” gibi ibareleri ihtiva eden davalı yan markaları mevcutken, bu markaya konu hizmetler ile birebir aynı hizmetlerde “…” esas unsurunu ihtiva eden ve fakat farklı bir görsel mizanpaj içerisinde olan dava konusu markayı gören tüketicilerin, dava konusu markanın da davalı tarafça yaratılmış yeni bir marka gibi algılanmasının, özellikle iktisadi kaynak bakımından taraf markalarını ilişkilendirmesinin kuvvetle muhtemel olacağı kanaatine varılmıştır.
Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği; dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünebileceklerdir.
Zira taraf markaları arasında, bütünsel anlamda görsel, fonetik ve kavramsal algıları birbirinden uzaklaştırmaya elverişli yeterli ayırt edici ek unsur yer almamakta olup, dava konusu markadaki tali sözcükler ve şekil unsurunun, bütüne bu düzeyde bir etki yaratmayacağı, davalı markalarındaki “öz, as” şeklindeki ek ibareler veyahut sair unsurların da yine markaların birbirlerinden uzaklaşmalarına yol açmadığı, taraf markalarının sadece görsel mizanpajları itibariyle farklılaştıkları ancak buna rağmen …” sözcük unsurunu bütün olarak taşıdıkları, bu durumun özellikle işitsel ve kavramsal açıdan markaların güçlü bir benzerlik ilişkisi içerisinde olmalarına yol açtığı;
Neticede; taraf markalarının 39. Sınıfta birebir aynı tür hizmetleri kapsadıkları, böylesi bir durumda karıştırılma ihtimalinin önüne geçilebilmesi adına işaretlerin birbirlerinden çok daha somut bir şekilde uzaklaşmaları gerektiği, halbuki “…” esas unsuruna haiz taraf markalarının bu kapsamda değerlendirilebilecek farklılıklar taşımadıkları, özellikle işitsel ve kavramsal açıdan güçlü bir benzerlik taşıdıkları gibi “…” ibaresinden kaynaklı olarak da kelimesel anlamda da bir görsel benzerlik içerisinde olması nedeniyle bilinç ve dikkat düzeyi yüksek olan tüketiciler için bile markaların birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimalinin doğacağı;
Ayrıca uyuşmazlık konusu emtiaların ilgili tüketicileri, taraf markaları ile aynı ya da farklı zamanlarda birebir aynı hizmetlerde karşılaştıklarında, her iki markanın da aynı iktisadi-idari kaynağa ait yanılgısını yaşayabilecekleri, birbirlerinin devamı/serisi niteliğinde markalar olarak yorumlanabilecekleri, dolayısıyla tüketici açısından iki ayrı marka ile karşı karşıya olduğu izlenimi oluşsa da tüketicinin önceden tanıdığı davacı markası ile dava konusu sonraki markayı doğrudan ilişkilendirme eğiliminin kuvvetli olacağı, nihai olarak taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bahsi geçen emtialar ile sınırlı olarak mevcut olduğu;
Her ne kadar davacı yan SMK m. 6/3 ve 6/6 maddelerinde düzenlenen üstün ve gerçek hak sahipliği karinelerine dayalı olarak dava konusu başvurunun tescilinin gerektiğini ileri sürmüş ise de bu kapsamdaki iddiaların, iddiaların yerindeliğinin tespitinden bağımsız, sicilde kayıtlı önceki markaların varlığına rağmen, iddia sahibine doğrudan bir tescil hakkı sağlamayacağı, zira emsal kararlarda da kabul edildiği üzere gerçek hak sahipliği, kullanım yoluyla kazanılan ayırt edici nitelik ya da tanınmışlık gibi kriterlerin tescil engelini aşmaya hak bahşetmediği gözetildiğinde, davacı yanın bu husustaki iddialarının somut olay bakımından davacı lehine yorumlanması ve sonuç doğurmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Neticede, dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu… sayılı davacı başvuru markası kapsamında kapsamında reddine karar verilen 39. Sınıf hizmetlerin tamamının, davalı yanın redde gerekçe markalarında birebir yer aldığı, taraf markaları arasında özellikle işitsel ve kavramsal açıdan güçlü, görsel anlamda da düşük düzeyli bir benzerlik mevcut olup tüketicilerin farklı markalar karşısında olduklarını algılasa dahi markaların aynı iktisadi kaynağa ait olduklarını zannedebileceği ve yanılgıya düşebilecekleri, bu nedenle karıştırılma ihtimaline dair koşullarının somut olayda oluşacağı, davacı yanın SMK m. 6/3 ve 6/6 kapsamında üstün hak iddiasının, davacı lehine sicilde kayıtlı bir markanın varlığına rağmen, doğrudan tescil hakkı bahşetmeyeceğinden, somut olay bakımından davacı lehine yorumlanmayacağı ve sonuç doğurmayacağı,… kararının yerinde olduğu ve iptali şartlarının oluşmadığı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken harç peşin olarak alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Davalı şahıs ve davalı kurum kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …. Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.29.12.2022

Kâtip Hâkim…
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır